,

1 – F4 – İNŞAAT VE YAPIM SÜRECİ

Millet-Bahçesi.jpg

Mersin Halkevinin önündeki Millet Bahçesi. Deniz tarafındaki palmiyelere dikkat…Sahilden yükseklik çok belirgin. Ali Merzeci koleksiyonu

MERSİN HALKEVİ / MERSİN KÜLTÜR MERKEZİ – Sayfa 44-47   “Kitabın başına dönmek için bu satırı tıklayınız…

1943 yılında Mersin’e vali atanan Tevfik Sırrı Gür Halkevi için planlama çalışmalarını hemen başlatmıştı. Ancak Mersin Lisesi onun öncelikli bitirilmesi gereken projesiydi. Ayrıca iki yıl evvel yapılan modern havuzlu belediye parkı çok güzeldi. Birçok kişi buranın yok edilmesini istemiyordu. Bunların içinde Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Merkez İlçe Başkanı Veysel Arıkol da bulunuyor, Halkevi Binası’nın başka bir yerde yapılmasını istiyordu. Bu durumda zaten bütçesi bile olmayan binanın yeri için bir de istimlak bedeli gerekecekti…
Park alanı Hazine’ye ait olduğundan sökülen parkın yerinde yapılan hafriyatla açılan yere, 1944 yılında Mersin Halkevi binasının temeli atıldı. Şubat ayında başlayan inşaat tüm zorluklara ve yokluklara karşın iki yıl sekiz ayda tamamlandı.

1 – F5 – MALZEME TEMİNİNDE “YENİ” YÖNTEMLER 
Mersin’de (özellikle Nacarlı Köyü’ndeki), kaliteli yerli ocaklar açılmadan önce, Mersin iskelelerinden kereste ve pamuk yükleyen gemiler, dönüşlerinde kargolarında, yörede “sükkari taşı” denen, kesme taşlar getirirdi. Suriye ve Mısır’dan taş getirildiği kayıtlardan da anlaşılmaktadır.
II. Dünya Savaşı yıllarında zaten her şeyin yokluğu yaşanıyordu. Elbette bütçe ve para da yoktu. İnşaat malzemeleri, demir, çimento, kesme taş ve mermer kaplamalar, kereste ve kiremitler bulunmuyordu, karaborsaydı.
Halkevi Binası’nın yapılacağı alanda bulunan Ortodoks Kilisesi için yıkım kararı alınmış, ama Lozan Antlaşması’na göre uygulanamıyordu.
Şimdiki Zafer Çarşısı’nın (bit pazarı) yerinde bulunan Aya Yorgi (Hagios Georgios) Kilisesi görkemli bir yapı idi. 1923 yılında yapılan anlaşma ile mübadele sonucunda, Rumlar Mersin’den ayrılınca, Kilise’nin hiç cemaati kalmamıştı. 1885 yılında Mavromati tarafından yaptırıldığı bilinen ve yıllardır boş bekleyen kiliseye karşı, kilise teklifi de sonuç vermedi. Son görevi cami olmuştu. İronik olarak eski kartpostallarda “Kilise Cami” olarak görülse de halk arasında “Zafer Camisi” olarak biliniyordu. Ancak Müslüman cemaat kendi alıştıkları (beş cami) camileri tercih ediyorlardı ve zaten nüfus o camileri bile ancak cuma günleri doldurabiliyordu. Bu nedenlerle bina boş kalıyordu.
1933 yılında öğrencilere 10. Yıl Marşı öğretilmesi için bu kilisenin ana salonu kullanılmıştı. Daha sonraları sinema salonu olarak hizmet vermişti. Halkevi kurulduğunda temsiller, gösteriler ve konserler yine bu salonda veriliyordu. Aslında bir toplantı ve kültür merkeziydi.
Ancak, yokluk yıllarında kapı pencere gibi kullanılacak yakacak neyi varsa sökülmüştü. Kuleler, esrarcıların keşlerin yuvası olmuştu. Onarım yapacak ne kurum vardı ne para.
Kilise dikkatlice sökülecek, değerli yapı gereçleri devşirme olarak yeni yapılacak Mersin Halkevi Binası’nda kullanılacaktır. Bu konuda değişik birkaç görüşe de yer vermek gerekir:
1- Kilise taşları yetmez, deniyor. Elbette bu görüş doğrudur. Özellikle ön cephede kullanılan taşlar, ören yerlerinden getirilmişti. Aykut Hokkacı, Susanoğlu/Çokören antik kentinde bulunan bir tiyatronun tamamının sökülüp taşlarının Halkevi’ne getirildiğini söylüyor. Salamon Gatenyo bunu destekleyip, köylü vatandaşların “gaz karnesi” karşılığı “bir araba” taş getirdiğini anlatıyor.
Salamon bey 1940’ların ticaret dünyasının bir profilini çiziyor:
“1940’lı yıllarda Almanlar İzmir Limanı’nı denetim altında tutuyordu. İstanbul zaten devletlerin gözü önündeydi. Genelde İngiliz denetimindeki Mısır limanlarından yapılan ithalatı Almanlar denetlemeye, daha doğrusu engellemeye çalışıyorlardı, fakat yetki belgeleri İngilizler tarafından veriliyordu. Mısır bir serbest bölge gibiydi. Mısır’dan gelen gemiler çoğu kez bombalanmış, yaralanmış olarak Mersin’e geliyordu.
Türkiye’nin ithalatının % 90’ı Mersin ve İskenderun limanlarından yapılıyordu. Mersin İthalatçı Birliği 1939 yılında kuruldu. İthalat evrakları ile fiyat tespit edilirdi. Tevfik Sırrı Gür duruma el koyar, böylece CHP adına satılan mallardan elde edilen gelirin önemli bir kısmı inşaat hizmetlerinde kullanılırdı.
Önceleri cazip ve kârlı olan tüccarlık, bu zorlamalardan ötürü özelliğini kaybetti. Gayrimüslim tüccarlar daha sonra Mersin’den İstanbul’a gittiler.”
2- Kilise cephelerinin mermer kaplı olduğu, yığma duvarlardaki “moloz” taşların, açıkça görüldüğü gibi Lise binasında kullanıldığı belirtiliyor.
Mersin Kenti içinde ve çevresinde bir çok ören yeri vardır. Aslında Kilise’de kullanılan mermer kolonların hepsi, yarma mermer kaplamalardan bazıları, Kilise’nin yapıldığı sıralarda taş ocağı gibi görülen antik ören yerlerinden temin edilmişti.

Mersin-Aya Yorgi Kilisesi

Mersin-Aya Yorgi Kilisesi

SOMUT BİRKAÇ ÖRNEK :

HASAN CADUN
Tanıdığımız Çavuşlu köyü eşrafından Mehmet Demir anlatırdı, “Halkevi inşaatına getirdiğimiz 10 araba taş yükünü boşalttığımızda dokuz arabalık makbuz verirler, bir araba taşı bağış kayıt ederlerdi. Biz dokuz araba nakliyesinin bedelini alırdık, görev yapmanın huzuruyla bereket versin”… derdi.

GÜVEN MERZECİ
Güven Merzeci, Mersin Mezarlığının yapılandığı sıralarda Mersin’in çeşitli yerlerindeki mezarlıkların buraya nakledildiğini anlatırken:Babam Fahri Merzeci ile Muhlis Göksun eski Rum mezarlığındaki anıtsal yapılardan, Mavromati’nin mozolesini nakletme işini üstlenmişlerdi”, diyor. Eski kubbeli yapı çok geniş yer işgal ettiği için yapının iç türbesini söküp yeni mezarlıkta montajını yaparlar.
Zamanında Girit’ten getirildiği söylenen yapı gereçlerinden artan mermerler bir depoya taşıtılır. Bu depodan ihtiyaç sahiplerine satılır. Büyük kolon ayaklı, kenarları dantel oymalı yuvarlak bir mermer masayı Fazıl Tütüner’in babası satın alır.
Mermer sütunlar, mermer basamaklar ve büyük ebadlı mermer plakaların duyumunu alan Vali Tevfik Sırrı Gür inşaatı süren Halkevi’ne bağış yapılmasını talep eder. Bu isteği reddedemeyen ortaklar bazı mermer kolonları ve özellikle mozolenin mermer basamaklarını Halkevi’ne bağışlarlar. İç merdivenlerdeki mermer basamakların çoğu bu devşirme mermerlerden yapılmıştır.

Atatürk Soli Örenyerinde

Atatürk Soli Örenyerinde

ÖZDEMİR KOÇAR
Silifke, Tarsus, Adana gibi müzelerde arkeolog ve müdür olarak çalışan Özdemir Koçar, Mersin Halkevi ile ilgili önemli iki duyumu aktarıyor: 1- Gençliğinde Mersin Halkevi inşaatında çalışan Şıho namıyla tanınan arabacı kişi, inşaat sırasında ören yerlerinden arabalarla taş getirildiğine tanık olduğunu anlatırdı. 2- Bu anlatımı Ayaş’lı eşraftan Hüseyin Kuruş, Ayaş’taki köy yolunun düzlüğünde Roma Hamamı’nın batı bitişiğindeki “Jimnasyum”un sökülerek taşlarının kağnılarla ve hayvan sırtında Halkevi’ne taşındığını anlatmıştı.
Mersin’e yakın Soli Pompeipolis kenti zaten yıllardan beri çeşitli şekillerde yağmalanmaktaydı. Atatürk’ün Mersin’i son ziyaretinde 20 Mayıs 1938’de burada çekilen hüzünlü fotoğrafı düşündürücüdür…
İnşaat demiri ve çelik çatı için gereken malzeme temininde de sıkıntılar vardı. Yeni malzeme yanında “hurda demir, dekovil rayı” gibi sökme malzemelerin kullanıldığını görgü tanıklarının verdiği bilgilerden öğreniyoruz.
Balkan Savaşı sırasında Gilindire (Aydıncık) – Anamur arasındaki sularda, Beşparmak mevkiinde, (Hamidiye kruvazörünün batırdığı) yabancı bayraklı koster tipi bir gemi yatıyordu. Bu geminin Marsilya tipi kiremit yüklü olduğu öğrenilince, deniz ganimeti olarak bundan yararlanılmak istendi. Gümrük Müdürü’nün itirazına rağmen, Valilik dalgıç temin ederek batık gemiyi yüzdürdü ve su kesimini yükselterek bu değerli kargoyu kurtarmayı başardı.

Mustafa Hadra, Tevfik Sırrı Gür’ün talimatıyla batık gemiden Marsilya tipi kiremitleri çıkarma işini üstlenen kişidir.
Mersin Halkevi ve Mersin Lisesi’nin çatı örtüsünde kullanılması gereken (Marsilya tipi 200,000 adet) kiremitler temin edilmiş oldu. Eski yapıların onarımlarından saptadığımız gibi dört değişik Marsilya tipi kiremit vardır. Bunlar Arı, Yıldız, Kalp simgeli yabancı markalar olup, tek yerli ise Konya malı’dır. Kalpli tabir edilen kiremit, diğerlerinden biraz farklıdır, daha kırmızı renklidir; birkaç santim uzundur ve en önemlisi oluklar ters yöndedir, diğer tiplerle uyuşmaz. Bunun çözümünü Tevfik Sırrı Gür bizzat kendisi bulur. İtirazlara rağmen birkaç gün (resmi evrakları da damda imzalayarak) döşeme işleminin uygulanmasına nezaret eder.
İnşaatın giderlerini karşılamak için “Halkevi zammı” olarak belirlenen usulün halkta tedirginlik yarattığı biliniyor, hakkında Ankara’ya şikayetler yapılıyor, fakat Ankara hiçbir şikayete aldırmıyordu. Tevfik Sırrı Gür, toplanan paralara kendisi kesinlikle el sürmüyordu. Üç kişilik bir komite para işlerini ve muhasebe kayıtlarını tutuyordu. Sarfiyat bu komitenin tasarrufunda idi. Kendisi yalnız inşaat ile meşgul oluyordu.
Mersin Limanı’ndan giden ve limana gelen emtiadan da belirli ölçüde para alınıyordu. Özellikle petrol ve petrol ürünleri, madeni yağlar, demir mamulleri, çimento, yiyecek maddeleri, otomobil lastiği, çivi, tel, gibi “tevzie tabi” her türlü mal üzerinden Halkevi için bağış alınıyordu. Tabii bu paraları herkes günlük ödemiyordu. Örneğin Miskaviler kahve için ithal izni istediklerinde iki misline izni verir ama satıştan yüklü bir Halkevi komisyonu alınacaktır. Ne de olsa keyfi bir maldır kahve.
Tüccar ve varlıklı kişilerden bağışlar da önemli idi.
Yayla köylerinden kaçak kesim kereste yüklü bir araç yakalanmıştır. Durum zapta geçirilmiş, köylü tutuklanmıştır. Valinin çözümü ilginçtir. Savcı’nın itirazı dikkate alınmaz. Kaçak keresteler Lise ve Halkevi inşaatına indirilerek gelir kaydedilir. Ceza olarak da inşaatlara bir kaç araba taş çekilecektir.
Bu, genel uygulama şekline de gelir. Köylerden Mersin’e inen arabalar, ören taşı, kereste gibi bağış yükünü inşaatlara çekerler.
İnşaat hesapları için Tevfik Sırrı Gür muha¬sebe işlerinde Şükrü Şıhman ve muhasebe memurları Hamdi ve Yakub’un isimleri¬ni şükranla anar. Mithat Toroğlu, Şevket Sümer gibi güvendiği kişiler para işlerinde yardımcısıdır.
Halkevi Binası inşaatı özet bilgi:
İnşaat oturumu : 4,800 metrekare
Tahmini Keşif Bedeli: 2,800,000 TL
Gerçekleşen maliyet: 1,051,000 TL
İkinci el, bağış ve devşirme malzeme kullanıldığından, malzeme için 486,398 TL, işçilikler için 485,398 TL harcanmıştı.
Cumhuriyet Halk Partisi inşaat için tek kuruş ödemezken, dekorasyon ve mefruşat için biraz para sağlar. Mobilya ve aksesuar için 89,000 TL verilecektir.

SADECE HALKEVİ BİNASI MI ?
Vali Tevfik Sırrı Gür Halkevi Binası’nın inşaatı yanında, Mersin’de valilik yaptığı dört yıl gibi kısa süre (1943-1947) içinde Mersin ve çevresinde, pek çok yapıyı gerçekleştirmişti. Çeşitli yerlerde anlatılan, artık söylenceye dönüşen “malzeme ve nakit temini yöntemleri” sadece Mersin Halkevi binası için değil, eş zamanlı yürütülen tüm inşaatlar için geçerlidir. Her biri görkemli olan, Lise binası, Şehir Stadyumu, Tüccar Kulübü inşaatlarını gerçekleştirmiş, (Belediye Taş Binası) Ak Otel, Ak Kahve gibi eski yapıların restorasyonlarını yaptırmıştı..……………Kitabın devamı için bu satırı tıklayınız……………..

Biyografik Bilgi

scroll to top