,

AK ALTININ SERÜVENİ – SUDİ ABAÇ – 73. BL.

Pamuğun-Çocuğu-Mersin-3.jpg

EK:2

AK ALTININ SERÜVENİ
Sudi Abaç

Her şeyin bir var oluş nedeni olduğu gibi takdir buyurulur ki şehirleşmenin de temellerinde bir takım ihtiyaç ve gerekçeler mevcuttur. Fakat garip bir tecellidir, bu toparlanışın ve kuruluşun çoğu zaman hayat hikâyeleri yazılmamış, ancak zaman içerisinde, bazen yakıştırmalar ve ilavelerle, fakat gerçek hatlar ve ana renkler canlı tutularak bu var oluş, nesilden  nesile masal ya da hikâye gibi sözlü akıp gitmiştir.

Ve işte Mersin’in eşine ender rastlanan kuruluş öyküsü:

Mersin’in Soğuksu Tepesi mevkiinde tarih öncesi kurulmuş olan yerleşim birimi MÖ 1450-1200 arasında Hititlerin elinde idi. Halkevinin bulunduğu alanda ve Mersin’in bazı kesimlerindeki kalıntılardan Zefiryum adında bir şehir olduğu biliniyor. Yani Neolitik devirden beri Mersin yöresinde bölük-pörçük, kısa veya uzun süreli çeşitli ırkların yerleştikleri görülmektedir. Nitekim bu kıyı şeridine eski çağda Hititler, Asurlular, Kaideliler, Persler, Makedonyalılar ve arkalarından Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular gelmişlerdir. MS 1450’lerde Mersin’de 1956’da, avukatlığımızın ilk yıllarında, dava münasebetiyle ara sıra Torosların tepesine, Ceyhan’a veya Osmaniye’ye keşfe giderdik. Arazi huduttan okunurken bazen Amerikalı isimlerine rastlar, heyetçe buna şaşırır, bir anlam veremezdik. 1937’lerde Mersin’de 15-20 yaygın ecnebi aile vardı. Babalarımız; “bunlar, çok eskiden gelenlerin çocukları” derdi. Gözne yaylamızda yine Amerikalıların ufak bir mahallesi, Papazevi, Tarsus Amerikan Koleji’nin yazlığı bulunmaktaydı.

”…Yoğurt Pazarı” denilen yere getirmiş ve kent oradan çevreye doğru şişmeye başlamıştır, ilk konaklama yeri olarak Azak Han kurulmuş, bu sıralarda Mersin ve Tarsus’ta bir iki pamuk fabrikası açılmıştır. Böylece Mersin ticari ve mimari değer elde ederken fazlasıyla gönderilen pamuk da nihayet zaferi Kuzey Amerika’nın kazanmasında büyük rol oynamıştır. Kısacası Amerika’nın pamuk ihtiyacından Mersin şehirleşmiş ve Mersin de Amerika’nın barış ve ekonomisine büyük katkıda bulunmuştur. Demek oluyor ki bu zaferde Mersin ‘in ve Çukurova köylüsünün payı vardır.

Öykümüze sonuç olarak şunu da eklemek isteriz. 1974’lerde Mersin Belediye Başkanı Kaya Mutlu’nun, şehrin Sit durumu için görevlendirdiği Ankaralı Mimar Sayın Şevki Vanlı ‘nın Osmanlı arşivlerinden elde ettiği somut bilgileri kapsayan albümünün daha detaylı ve (öz bilgiler içerdiğini) bilhassa belirtirim.

Kölemenler almış, buna Ramazanoğulları karşı koymuş ve arkasından Yavuz Sultan Selim Kölemenleri uzaklaştırmıştır. Ve Yavuz Ramazanoğulları’nın gayret ve sadakatine ödül olarak ta bu kesimin yönetimini onlara terk etmiştir.

Mersin bu sırada küçük bir köydür. 19.yy başında (1831) Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın eline geçmişse de Kütahya Antlaşması’yla (14.05.1833) Osmanlılara tekrar iade edilmiştir. Mısırlı İbrahim Paşa kuvvetlerinin bölgeyi işgal edip burada 8 yıldan (1831?-1840) fazla kalmasının ekonomik, sosyal ve tarımsal yönden bölgeye büyük etkileri olmuştur. (Şinasi Develi)

1850’lerde Doğu- Güney çevresinde Deli Mihnet, Adanalıoğlu, Kazanlı ve Karaduvar gibi ufak balıkçı köyleri mevcuttur. Bunların sakinlerini – Atatürk’ün 1935’lerde Eti Türkü adını verdiği ve Kölemen işgalinden kalan- Çerkez kökenli mülteci asker ve siviller teşkil etmektedir. Kuzeyde Toros eteklerinde ise Apsun, Erçel, Emirler, İnsu, Çavak, Kocahamzalı, Menteş, Araplar, Resul, Bekirde adında Türkmen köyleri vardır. Batıda da Mezitli mezrasının adı geçmektedir.

Anlattıklarımızın buraya kadar olanı Mersin’in kitaplara geçmiş bilinen öyküsüdür. Fakat modern Mersin’in temellerinin atılış şekli bir başka özellik, güzellik ve tarihi büyük bir önem ve değer taşımaktadır.

Biyografik Bilgi

scroll to top