,

ANADOLU KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI; ÇUKUROVA KÜLTÜRÜ – Hikmet ÖZ

Kilikya.jpg

1960 lı yıllardaki Namrun gecelerini hiç unutamıyorum. O yılların çocukluğunu yaşadığımız dostlarla bir araya geldiğimizde, saatlerce ve doyumsuzca konuşuyoruz Namrun gecelerini. Her gece bir eve şehriyel dökmeye gidilirdi. Gazyağı ile çalışan pompalı lüksleri elimize alıp şehriyel dökülecek olan eve doğru gidişin sevincini halen yaşamak isterim.
Namrun’da şehriyel dökme gecelerinin bir başka tadı da anlatılan masallar ve sorulan bilmecelerdir. Şehriyel dökme gecelerinin en renkli siması rahmetlik annem idi. Anlattığı masallar ile şehriyel dökme gecelerinin en çok aranılan insanı idi annem. Okuma yazması olmayan, ama yerel dili en iyi şekilde ve etkileyici ses tonuyla kullanan annemin masalları halen hafızamdan silinmemektedir.
Bir masal anlatırdı annem, çocukluğumda belleğime yer eden ve yetişkinliğimde benim kültürel çizgimi oluşturan bir masal. Hiç unutamam bu masalı. Masalı kısaca şöyle özetliyeceğim:
“Bir padişah varmış. Bu padişahı da her gün traş eden berberi varmış. Bu berber padişahı traş etmek için geldiğinde, padişahın başındaki kavuğunu çıkarıncı padişahın kulaklarının uzun olduğunu görürmüş. Kulaklarının uzun olmasından huzursuz olan padişah berbere sıkı sıkı tembih edermiş;’
Kulaklarımın uzun olduğunu kimseye söyleme! söylersen seni idam ettiririm, dermiş.
Zavallı berber yıllarca bu sırrı içinde saklamış. Sır ya bu, kolay saklanmıyor. Berberi rahatsız ediyor Berberin içindeki sabır taşı bir gün çatlamış Dayanamamış, padişahın kulaklarının uzun olduğunu birilerine söylemek istemiş. Mahallelerinde bulunan bir kuyuya eğilerek bağırmış:
“Padişahın kulakları uzun, padişahın kulakları uzun!”
Aradan yıllar geçmiş, kuyudan kargılar çıkmış. Mahallenin çocukları kargıları kesip düdük yapmışlar ve mahalle arasında öttürmeye başlamışlar. Çocuklar tarafından öttürülen düdükler:
“Padişahın kulakları uzun, padişahın kulakları uzun” diye ötmeye başlamış,
Kısaca özetlediğim bu masal öylesine belleğime yer etmiş ki; yetişkinlik yıllarımda mitolojik kitaplar okumaya yöneldiğimde karşıma Midas’ın Kulakları Efsanesi çıkınca şaşırdım kaldım. Annem Midas’ın Kulakları’nı Padişahın Kulakları olarak ne güzel anlatmıştı. Annem bu masalı herhalde ya kendi annesinden ya da ninesinden duymuştu. Okuma-yazma bilmediği için herhangi bir kitaptan uyarlama şansı da yoktu.
Zamanımızda 3 bin yıl önce, Batı Anadolu’da olan Kral Midas efsanesi zamanımızda, yöresel bir ağız ile bizlere masal olarak anlatılıyordu.
Annemin masalı bana bir yol göstermişti. Bu yolun adı da ANADOLU KÜLTÜRÜ idi.
Anadolu Kültürü’nün Çukurova’ya özgü birçok kültürel değeri vardır. Çukurova Doğu Akdeniz’in en zengin, en bereketli kültür mirasına sahip bir yöremizdir. Misis ve Tarsus’ta Lokman Hekim ile Şahmeran söylenceleri oldukça yoğun bir şekilde anlatılır. Her iki kentin insanı da efsanevi bu iki değere sahip çıkmaya çalışır. Neden Adana ve Mersin değil de Tarsus ve Misis? Çünkü antik devirlerde kurulup yaşayan her iki kentimiz, insanı ile birlikte varlığını halen sürdürmektedir. Tarsus (Tarsos) ve Misis (Mopsuhestia) Çukurova’nın en eski iki antik kentidir.
Lokman Hekim ölümsüzlüğü arayan ulu bir hekim olarak her iki kentte de anılır. Hatta Tarsus’ta makamı bile vardır. Antik devirlerde yaşayan Anadolu insanının sağlık tanrısı Asklepios ile Lokman Hekim’in efsanevi hayat hikayesi arasında çok büyük benzerlikler vardır. Lokman Hekim’in ölümsüzlüğü arama hikayesi ile Gılgamış Destanındaki Uthana Piştum’un ölümsüzlüğü arasındaki hikaye birbirine çok benzemektedir.
Anadolu’nun antik çağlarındaki Asklepios, Asur tabletlerinde anlatılan Gılgamış Destanı’ndaki Uthana Piştum, zamanımıza kadar yerel bir kıyafete bürünerek Lokman Hekim mi oldu acaba?
Çukurova’da yine Misis ve Tarsus’ta anlatılan efsanevi bir yaratık vardır ki buna doğu kaynaklı yerel bir dille Şahmeran adını yakıştırmışız,
Şahmeran (doğrusu: Şahmaran) yılanların kralı anlamına gelir. Çukurova’da, Tarsus ve Misis’te anlatılan bu efsanevi olayın kaynağı mitolojide Gorgo’ların kızlarından biri olan Medusa’ya kadar gider.
Hitit efsanelerinde yer alan İlluyanka efsanesi de yine zamanımızda Şahmeran efsanesinin oluşumuna kaynak olmuştur. Bir başka önemli konu da Lokman Hekim’in hekimlikte kullandığı ilaçların büyük bir kısmının Şahmeran’ın vücudu vasıtasıyla elde ettiğidir. Mitolojide de Asklepios, Şahmeran’ın yaradılış kaynağı olabilecek olan Gorgo’ların sol tarafındaki faydalı kanı ölüleri diriltmek için kullandığı anlatılmaktadır.
Çukurova’nın kültürel değerlerinin kökenine inecek olursak, sanırım, karşımıza Anadolu’nun binlerce yıllık kültür zenginliğinin bir mozayığı çıkar. Zamanımızda 4 bin yıl önceki kültür değerlerinin, zamanımıza kadar gelip, halkımızın dilini duygularını, heyecanını harekete geçirmesi, Çukurova insanının Anadolu Kültürü’ne ne denli duyarlı ve inançlı yaklaştığının bir göstergesidir. Çukurova Kültürü, Çukurova’da yaşayan tüm insanların, kendini Anadolu sayan, kendini Anadolu’lu sayarak Evrensel kültürün bir parçası olan güzel insanların kültürüdür. Bu kültürü, önümüzdeki yüzyıllarda, Anadolulu insanımız, daha da zengin bir değerler dizisiyle nakışlayacaktır.
İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 33. Sayısından Alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top