,

Antik Kilikya Limanları (7. Bölüm)

Kapı-32.jpg

36 – ZEPHYRION / HADRİANOPOLİS
Mersin (Kat. No. 2296)

Roma, Bizans, Arap dönemlerinde adı Zephyrion, Zafra, Zabari, Kalamya olarak değişse de kent, yörenin bir deniz ulaşım noktası olarak hizmet veren uğrak iskelesidir. Günümüz Mersin’inin bu antik kentin üzerinde kurulmuş olduğu söylenmektedir. Mersin, il merkezidir ve ilin doğusunda yer alır. Koordinatları: 36° 48′ 15″ Kuzey, 34° 37′ 26″ Doğu.
Zephyrion, antik coğrafyada genellikle denize uzantı yapan burunlara verilen isimdir. Grekçe bir sözcüktür. “Batı rüzgârı alan yer” anlamındadır.
Dünyanın en eski haritası, Peutinger Levhaları’nda Mersin yöresi; CİLİCİA Bölgesi Pompeiopolis, Soloi ve Zephyrion gibi şehir adları açıkça görülüyor.
“… Buna göre Mersin kent merkezi Ovalık Kilikia sınırları içerisinde kalmakta ve antik Zephyrion ile özdeş tutulmaktadır. Gerçekten de Soloi’un 10 km doğusunda bulunan Mersin kent merkezinde ve yakın çevresinde Zephyrion kent sikkelerinin ele geçmiş olması bu görüşü desteklemektedir. Strabon da Lamos’tan sonra Soloi’nin, sonra ise Zephyrion’un geldiğini ifade etmektedir.” [Serra Durugönül]
Bilge Umar’a göre: “Tarsus’tan 16 mil uzaklıktaki ‘kent Zephyrion’ adı, Kilikya sahilinde yakılıp yıkılan Rum şehirleri arasında geçer. Arapçada Kalamya olarak adlandırılmıştır. Kalamya (Qalamya) sözünün aslı Anadolu kökenli ‘kalamaka’ sözcüğünden türetilmiş, yani Kala-(u)ma -ka, iskele / kıyı halkının yurdu anlamındadır”. [B. Umar – TTA, s. 361]
“İnsanların yerleşme için ilk seçtiği yerler istisnasız bir ırmak ya da dere kenarında oluyor ve çevresi de tarıma elverişli bulunuyordu. Bu nedenle ilk yerleşme, deprem, salgın hastalıklar ya da savaş sonunda yıkılıp oturulamaz duruma geldiğinde, yörenin oturmaya en elverişli yeri burası olduğu için başka bir yana gidilmiyor, kerpiçten olan evlerin yıkıntıları kolaylıkla düzlenip yeni iskân, eskisinin üstüne kuruluyordu. Böylece uygarlık katları su böreği gibi birbirinin üzerinde yer alarak kenttepeler meydana getiriyordu. Anadolu halkı bu kültür katlarından oluşan tepelere Höyük adını vermiştir. Höyüklerin bazılarında en alt kat, Mersin’deki Yumuktepe ve Tarsus’taki Gözlükule’de olduğu gibi, Yeni Taş Çağı ile başlar. Ancak genellikle en alttaki tabaka Kalkolitik Dönem’e aittir.” (Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, s. 10)

YUMUKTEPE ve ZEPHYRİON
Mersin şehir merkezinin yaklaşık 2 km kuzeyinde, “Yumuktepe” adlı bir höyük yer alır. (Koordinatları: 36° 48´ 3″ Kuzey, 34° 36´ 18″ Doğu).
Höyükte İngiliz Arkeolog J. Garstang tarafından 1937 yılında kazıya başlanmış, bu çalışmalara aralıklarla 1948 yılına kadar devam edilmiştir. O dönemdeki kazılar öncesinde tepenin yüksekliği 25 metredir ve höyükte 33 katman tespit edilmiştir. Kazılar 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Veli Sevin ve Roma Sapienze Üniversitesi’nden Prof. Dr. İsabella Caneva tarafından tekrar başlatılmıştır. Bu arkeolojik kazılar sonucu höyüğün 33 değil 60 katmandan oluştuğu ve yerleşimin 9000 yıl öncesinde, Neolitik Çağ’da başlamış olduğu tespit edilmiştir. Tepenin üst kısmında daha önce bilinmeyen bir kaleye rastlanmış olması Yumuktepe’nin Orta Çağ’da da bir yerleşim barındırdığını göstermektedir.
“Yumuktepe 300 m. kadar çapında ve 25 m. kadar yüksekliğinde. Çukurova’nın batı ucunda büyük çaplı bir höyük. Garstang ise ancak çok küçük bir dilimini inceleyebilmiş gününün teknikleriyle. En derindeki Neolitik tabakalar yalnızca dar ve derin sondajlarla incelenebilmiş olabildiğince. Ama sağlanan veriler çok ilginç. En azından 10 yapı katıyla temsil edilen Kalkolitik tabakalar tam olarak değerlendirilmemiş. Ancak bu dönemde Çukurova, Mezopotamya ile sıkı ilişkiler kurmuş görünüyor. Kalkoltik Çağ’ın sonlarında (XVI. yapı katı) yerleşme yeri, etrafı kalın bir surla çevrilmiş kent görünümünü kazanmıştı. Kalkolitik Çağ’ı izleyen ve aşağı yukarı 1000 yıl sürmüş olan İlk Tunç Çağı hakkında bilinenlerse daha da yetersiz. Ancak, bu çağda bölge artık daha çok Batı Anadolu ile ilişkiler geliştirmiş gibi görünüyor. Troia’nın İlk Tunç Çağ kültürüne benzeyen özellikleri dikkati çekiyor. Anadolu’da yazılı tarih dönemlerinin başladığı MÖ II. Binyılın başlarından itibaren bölge kendine özgü karakteriyle belirmeye başlar. Bu dönemde bir yandan Doğu Akdeniz, Suriye, öte yandan de Orta Anadolu ile sıkı ilişkiler kurulmuştur.
MÖ II. Binyılın ortalarında Orta Anadolu’da kurulan Hitit Devleti yarımadanın büyük bir bölümüne egemen olmuştu. Bu çağda Çukurova Kizzuwatna adını taşıyordu ve yöresel bir krallığa sahipti. Zaman zaman Hitit Devleti’ne boyun eğen bu krallığın sınırları batıda, o zaman ki adıyla Lamia yani Lamas ırmağına değin uzanıyordu. Kizzuwatna krallığının güçlü kaleleri vardı. Bunlardan biri de Pitura yani Yumuktepe idi. Bu kale, höyüğün VII. Yapı katında yer alır ve Garstang ancak küçük bir bölümünü kazmıştır. Kalınlığı 5 m’yi bulan sandık duvar tekniğindeki sur Hitit başkenti Hattuşa’nınkilerle (Boğazköy) aynı özelliklere sahiptir.
Höyüğün yukarı doğru daha geç dönemlere ait katları MÖ I. Binyıl ile Orta Çağ’ lara aittir. I. Binyılda bölgeye, büyük bir olasılıkla Que denmekteydi ve Asur İmparatorluğu’nun denetimi altına girmişti. MÖ VII. – VI. Yüzyıllarda ise yine bağımsızdı ve Kilikia Krallığı’nın toprakları içindeydi.” [Veli Sevin, İSK Bülteni, Sayı 17, s. 4. 1993]
Zephrion kentinin izlerine rastlanılan kaynaklar şu beş başlıkta toplanabilir:
1- Antik Dönem yazarlarından,
2- Yöreyi gören gezginlerin anlattıklarından,
3- Bina inşaatlarının temel kazılarından çıkan eserlerden (Arkeolojik kazı yapılmadığı için, rastlantı sonucu bulunanlardan),
4- Tarihsel verilerden,
5- Sikkelerden.
Strabon, Zephyrion’dan şöyle söz eder:
“…Lamos’tan sonra önemli bir kent olan Soli’ye (Viranşehir / Mezitli) gelinir. … Sonra Zephyrion’a (Mersin) ve denizden biraz yukarıda bulunan ve Aristobulos’a göre Sardanapallos tarafından kurulmuş olan Ankhiale’ye (Karaduvar) gelinir.” [Geographika, XIV – 5, 9]
1811-12 yıllarında buraya uğrayan Amiral Beaufort Mersin için şöyle yazar:
Pompeiopolis’in doğusunda insan eliyle oluşturulmuş toprak yığınları gibi görünen küçük tepeler vardır; biraz daha ileride, küçük bir nehrin yanında Mersyn bulunur. Bu adı, sahildeki birkaç kulübeden oluşan bu yerin sakinleri koymuştur.” [Karamanya]
Beaufort’un o gezide çizdiği haritada gösterdiği Mersyn’in bir köy olarak da olsa, o tarihte bir yerleşim olduğunu gösterir. Ayrıca o haritada bugünkü limanın konumuna denk gelen yerde bir kale yapısı yıkıntısı gösterilmektedir.
Bölgeyi ziyaret eden İngiliz topografya ve An¬tik Çağ uzmanı William Martin Leake (1777-1860), 1824 tarihli güncel haritasında Mersin’i, Mersin Nehri’nin (Efrenk Deresi) denize döküldüğü yerde, antik Zephyrion kenti olarak gösterir. Mersin’in bulunduğu körfez ile yerleşim yerinin aynı antik adı taşıdığını yazar.
“(Charles) Texier’in (1802-1871) söylediğine göre Mersin, antik Zephyrium kenti üzerindedir ancak Albert Forbiger ‘Handbuch Der Alten Geographie’ kayıtlarında Zephyrium’u ‘bir kara parçasının uzantısı’ olarak tanımlar.” [Life In Asiatic Turkey, Tercüme: Aydın Sevim]
İngiliz gezgin Edwin John Davis 1875 yılı baharında arkadaşı Ancketill ile birlikte deniz yoluyla Mersin’e geldiğinde Mersin artık kurulmuştur. Gravürler ve haritalarla bezediği gezi notlarını 1879 yılında yayımlar: Orada “Mersin, ismi bilinmeyen antik bir kasaba üzerine kurulmuştur.” diye yazar.
Alman gezgin, Karl Graf Lanckoronski de 1890 yılında yayımlanan “Pamphilia ve Pisidia Kentleri” adlı iki ciltlik kitabında şunları yazıyor:
“…Mersin tanımlanamayan bir antik kent üzerinde bulunmaktadır. Bu eski kentin her yerinde, özellikle batısında, sayısız pişmiş toprak eser kalıntıları ve mimari mermer parçaları bulunmaktadır.”
Mersin / Aydıncık doğumlu; uzun yıllar Mersin’de öğretmenlik yapmış olan Araştırmacı-Yazar A. Zeki Teoman (1912 – 1990) “Tarih Boyunca Mersin” adlı makalesinde Zephyrion ile ilgili olarak kaynak belirtmeden şunları yazar:
“… Zefiriyum kalıntısı, 1945’te bitirilen Mersin Halkevi ve Vali Konağı’nın temelleri kazılırken ortaya çıktı.
… Tarsus Fransız Konsolosu Mösyö Jille’in Fransız Dışişleri Bakanlığı’na yolladığı bir raporda, ‘kurulmakta olan Mersin şehri, eski Zefirium şehri kalıntıları, yıkıntıları üstüne kurulmaktadır. Adını da, kentin kurulduğu yer ve çevresindeki geniş ve orman halindeki mersin ağaçlarından almaktadır.’diye yazar.” Zeki Teoman o makalede, Merkez Bankası’nın yerinde dört gözlü bir kemer kalıntısı olduğundan da bahseder.
Mersin ve çevresindeki antik kentlerin geçmişini araştıran Prof. Dr. Murat Durukan, Zephyrion’un yeri ile ilgili şu bilgileri verir:
“Varlığını antik kaynaklardan ve sikkelerden tanıdığımız Zephyrion modern yerleşimlerin altında kalan ve hakkında pek az bilgi sahibi olunan talihsiz antik kentlerden biridir. Zephyrion’un hangi tarihte kurulduğu ve tam olarak hangi noktada lokalize edilmesi gerektiği konuları netleşmiş değildir. Bununla birlikte Mersin kent merkezinde ve kıyıda yer alan bir bölge Zephyrion’un antik kentinin yeri olarak kabul görmektedir. Yumuktepe’nin 2 km kadar güneydoğusunda günümüzde kültür merkezi olarak kullanılan yapı ile Vali Konağı, Ortodoks kilisesi ve Atatürk Heykeli’nin bulunduğu alandaki zemin kotunun çevresinden birkaç metre yüksek olduğu dikkat çekmektedir.
… 1853 yılında notlarını yayımlamış olan Barker (W. W. Barker), Zephyrion’u Anchiale’nin görüş alanı içindeki bir burunda ve bir tepe üzerinde olarak tanımlamakta, ayrıca bu tepenin antik yapı kalıntılarıyla dolu olduğunu vurgulamaktadır.” [Mersin’den Tarsus’a Kilikya Kıyılarındaki Kayıp Kentler, s. 13]
Hild – Hellenkempfer’in eserinde Zephyrium için şunlar yazılıdır:
“ İsmi bir çeşit murt bitkisinden kaynaklanan Mersin bir liman kentidir. Pseudo – Skylax Periplous 77’ye göre Helenist – Pers döneminde kent “Polis” olarak nitelendirilir, Stadiosmos 481’e göre de Geç Antik Dönem’de sadece “Chorion” dur. Hierokles (V. Yüzyıl) Zephyrion’u Kilikya I (Metropolis Tarsos) kentleri arasında sayar.
… On dokuzuncu Yüzyılın birinci yarısında önemli bir liman olarak yeniden kurulan Mersin, Vali Konağı, Halkevi ve Rum Ortodoks Kilisesi arasındaki çekirdek bölgeyi kaplar. Tesadüf olarak veya kazılarla ortaya çıkan duvarlar, sütunlar, mermer parçaları antik yerleşime işaret eder. Langlois, üzerinde bir Osmanlı köprüsü bulunan Müftü Deresi’nin (Deli Çay) doğusundan o günkü Mersin’in batısına doğru uzanan 1km’lik bir alanda seramik kaplar, değirmen parçaları ve mermer kırıklarından oluşan antik bir yıkıntı bulunduğundan bahseder. Antik tuğla örülü duvarların üzerinde Avrupalı tüccarların kaldıkları yerler vardır. Roma nekropolleri (tuğla örülü mezarlar, lahitler) kıyıya yakın konumdalar. Mersin, Pompeiopolis ile Kydnos (Berdan) Nehri arasında deniz doğru uzanmış tek burundur.” [Kilikien und Isaurien, s. 464].
Yukarıda verilen bilgilerden, günümüzdeki Mersin kent yerleşiminin antik Zephyrion üzerinde yapılanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bir inşaat sırasında bulunan bir sütun başı, şimdi şehir merkezindeki Toros pasajı içinde görülebilir.
Eski Vilayet Binasının yapımı sırasında (1901) temelin eski bir tapınağın üzerinde yapılandığı da aktarılan bilgiler arasındadır.

Fotoğraf: Bülent Akbaş

Vilayet konağının yapımı sırasında horasan harçlı duvar kalıntıları, sütun ve sütun başlığı gibi mermerden yapılmış parçalar bulunduğu kayıtlarda vardır.
Şehir içindeki temel kazılarında çıkan mermer aslan heykeli şimdi Mersin Müzesi’ndedir. Mersin’deki yapıların temel kazılarında ele geçen antik parçalar ile görgü tanıklarının ifadelerine göre Zephyrion antik kenti, Mersin – Efrenk Deresi ile Yumuktepe’nin doğu yönünde yayılmış ve güneyi Akdeniz ile çevrelenen, Yumuktepe’den Mersin Limanı’na çekilen bir üçgen içinde konuşlanmış olmalıdır. Kuruluş yerinin topografik özelliklerine göre kıyıya yakın bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Zephyrion antik kentinin oluşmasına ve gelişmesine etkili olan akarsu Efrenk Çayı’dır.
“Doğduğu yerde Efrenk Deresi, orta yerde Kızıldere, denize karıştığı yerde Müftü Deresi adlarını alan bu güzel akarsu, bilmem kaç milyon yıldır Toros’un bitek toprağını Mersin Ovası’na sermiş, altmış altı kez insan yurduna yurtluk yapan Yumuktepe yerleşkesine su içirmiş. Soğuksu adlı pınarını Mersinlilerin içimine sunmuş, Soğuksu Caddesi’ne ad olmuştur. Sonunda 100 km yol aşan Efrenk / Müftü Deresi eski askeri kışla ile Mersin Feneri arasında denize kavuşur.” [Turan Ali Çağlar]
Kazı sonuçlarından elde edilen verilere göre Yumuktepe, Roma İmparatorluğu’nun ilk zamanlarında artık Zephyrion adlı bir limandır. Ne var ki, deniz kıyı çizgisinin güneye kayması ve 10 km kadar güney batıdaki Soli / Pompeiopolis kentinin deniz ticaretini ele geçirmesi Yumuktepe’nin gerilemesi sonucunu doğurmuştur.
İmparator Hadrianus’un olasılıkla 117 – 118 yılları arasında bölgeye yaptığı ziyaretin onuruna kentin Zephyrion olan adı değiştirilerek, “Hadrianopolis” (Hadrian’ın Şehri) olmuştur.
MS III. Yüzyılın ortalarında başlayan Pers saldırılarına direnemeyen kent, taş üstüne taş kalmamacasına ortadan kaldırılmak istenir. Bu tarihten sonra Zephyrion kentinde bir süre herhangi bir canlanma görülmez. Hıristiyanlık Dönemi’nde Tarsus Metropolis iken, Zephyrion da bu bölgenin piskoposluğu olarak Antakya Patrikhanesi ruhani liderliğine bağlıdır. Orta Çağ’da Roma şehri Zephyrion olmasa da, bir uğrak yeri olarak; en azından gemilerin temiz su almak için uğradıkları küçük köy iskelesi / limanı olarak biliniyor.
Yumuktepe, zaman içinde liman olarak işlevini yitirmiş olabilir, ancak “Kale” kullanıldığına göre çevresinde en azından insanların yaşadıkları bir köy veya kasaba varlığını sürdürmüş olmalıdır. Nitekim Geç Orta Çağ’a kadar, haritalarda Tarsus’a bağlı kentlerden biri olarak Zephyrion adı çeşitli belgelerde görülmektedir. İsabelle Caneva’nın araştırmalarına göre de Mersin Efrenk Deresi’nin, Tarsus Berdan Çayı (Kydnos) ve Mezitli (Liparis) Çayı gibi yatak değiştirmesi sonucunda, kentin kaderini değiştirmiş olması mümkündür.
Bu küçük kentin çok parlak bir tarihi olmasa da uzun bir süre yaşamını sürdürdüğü anlaşılıyor. Adı antik dizelerde ve öykülerde yaşayan kentin yaşam izleri müzelerdeki eserlerde ve Zephyrion sikkelerinde görülüyor.
Zephyrion darphanesinin ürettiği doksan yedi sikke tespit edilmiştir. Üzerlerindeki motiflerden birçok bilgi derlemek mümkün olduğu için bu sikkeler Zephyrion’un tarihine ışık tutmuştur. “Kilikya Sikkeleri” konusunda dünyanın önde gelen nümizmatlarından biri olan Edoardo Levante’nin bu sikkeleri anlatan iki ciltlik bir eseri vardır.
Nümismatik ikonografideki benzerlikler göz önüne alınarak değerlendirme yapıldığında; antik kent Zephyrion’un, büyük olasılıkla Büyük Pompeius’un bölgeyi korsanlardan temizlediği MÖ 66 yılında özgün sikke basmaya başlamış olduğu söylenebilir.
260 yılında Sasani Kralı I. Şapur’un bütün kıyı kentlerini yakıp yıkmasından sonra, Zephyrion’un 1500 yıl boyunca, bir yerleşim yeri, bir uğrak yeri veya bir iskele olma özelliğini yitirmediği anlaşılıyor: 408 yılında Notitia Dignitatum’da Zephyrion adı görülür (Notitia Dignitatum, Roma İmparatorluk Dönemi diplomatik misyonlarına ait bir belgedir). Küçük Ermeni Krallığı (1199-1375) döneminde de bir liman olarak adlandırılıyor, Port de Zabari veya Zafra olarak biliniyordu. Ancak Mersin’de geçmişten kalan herhangi bir anıtsal eser yoktur. XIX. Yüzyılın başlarında Mersin önemli bir liman kenti olarak yeniden kurulur.
Tatlı su Kaynakları: Mersin (Kızıldere) Efrenk Deresi’nden başka, Soğuksu pınarı, Buluklu Deresi, Deliçay gibi akarsulara sahiptir. Buralarda sağlanan su, taş kanallarla deniz kenarına kadar iletiliyor, anıtsal çeşmelerden su sağlanabiliyordu.

Harita örtüştürmesi denemesi. Kırmızı yıldızla işaretli Mersyn ve kale sahası

 

 

 

Makine Mühendisi Hasan Keskin ve eşi Mimar Zeynep Aykın Keskin günümüz Mersin’inin Google Maps uydu görüntüsü üzerine Amiral Beaufort Mersyn haritasını örtüştürdüler. Buna göre harita üzerinde “Kale için yapılmış bir bina yıkıntısı” ve önünde “çapa” simgesi gösterilen konum bugünkü limanın da bulunduğu yerdir.

 AULAI
Mersin / Karaduvar (Kat. No. 2297)

Katalogda liman kenti Aulai’nin yeri olarak Karaduvar verilmiştir. Ancak bazı kaynaklarda Aulai için Mersin’in doğusunda, Karaduvar ile Rhegma gölü arasında yer alan Kazanlı önerilmektedir. Kazanlı, Mersin ile Tarsus arasındadır; Tarsus’a bağlıdır.
Koordinatları: 36° 50´ 55″ Kuzey, 34° 44´ 52″ Doğu.

Rhegma Gölü çebresinde olduğu varsayılan Aulia Kenti. (Tarsus, Ramsay, WM.2000)

“Aulai, Luwi dilinde “bol su – gür su” anlamındaki sözcüğün Helen ağzına uydurulmuş şeklidir. Orada oturanlara Auleotes deniyordu.” [B. Umar, TTA, s. 138]
Beaufort: “Kazanlı, antik Tarsus kentinin, şimdiki adıyla Tersus’un limanıdır ve burada tahıl yükleyen bazı küçük tekneler demirlemiştir.” diye yazar. [Karamanya, s. 269]
“Rhegma Gölü’nün denize döküldüğü bölgede Kulakköy, Hamurlu, Kazanlı, Adanalıoğlu ve Pirice yerleşimleri bulunmaktaydı. Tarsus Nehri, denizle göl arasında yer alan Kazanlı’dan denize dökülmekteydi. Bu nedenle göl dolduktan sonra uzun yıllar Kazanlı İskelesi, Tarsus’un denize açılan kapısı görevini görmüştür.” [Ramsay; Songül Ulutaş]
“Aulai, bir Kilikya limanıdır, belki de günümüzdeki, Karaduvar’dır. Hem Geç Antik hem Helenistik hem de Arap yol kılavuzlarında adı geçmektedir. İbn Hauqal Aulai’yi, Suriye’den bakıldığında, Bizans – Arap sınırı Lamos’tan önce deniz kıyısındaki son Arap üssü olarak niteler.” [Hild – Hellenkemper, Kilikien und Isaurien, s. 202]
Tatlı su Kaynakları: Antik Çağ’da kentin batısında mozaikli hamama su sağlayan Güneysu (İçme Deresi) ile batısında Anhialos (Deliçay) Deresi yeralmaktadır. Bu sular daha sonraki dönemlerde de su kanalları ile donatılmıştır. Bunlar günümüze kadar gelen anıtsal su yollarıdır.
2013 yılına kadar bu bölgede, kıyıdan 2,5 km içerideki Topraktepe Höyüğünden başka bir yerleşim olduğuna dair bilgi yoktu. Ancak 2013’te, Kazanlı’da, Akdeniz kıyısına yakın bir yerde arkeolojik buluntulara rastlanmıştır.
“Yeni bulunan seramik çöplüğünde, MS V. ve VI. Yüzyıllara ait yoğun miktarda LR1 amforasının olması, burada bir seramik atölyesinin var olma ihtimalini gündeme getirmektedir. Bununla birlikte aynı çöplükte LR4 (Gazza) amforalar gibi farklı formlara da rastlanmıştır. Bu durumda, Akdeniz’in değişik yerlerinden gelen ticari gemilerin bu limana uğradıkları ve burada bir amfora atölyesinin olabileceği ihtimali üzerinde durulabilir.
…Bu durumda, Kazanlı sahilinde lokalize edilmesi gereken antik yerleşim hangisidir? Bu sorunun yanıtı olabilecek ipucu ise ‘Stephanos Byzantinos’ aktarmalarında yer almaktadır. Stephanos, Tarsus’a Anchiale’den daha yakın olan limanın Aulai olduğudan söz etmektedir. XIX. Yüzyılda Kazanlı’nın, Tarsus’un limanı olarak kullanılmış olması ve Tarsus ile Kazanlı’nın birbirine yakınlığı birlikte düşünülürse, Kazanlı’da tespit edilen arkeolojik bulguların Aulai ile ilişkili olduğu tahmin edilebilir.” [Murat Durukan, İSK Bülteni, Sayı 209, s. 40, 2015]
PİRİ REİS
Karamanlı bir ailenin çocuğudur. Asıl adı Ahmet Muhyiddin Piri’dir. 1465-70 yılları arasında Gelibolu’da doğduğu tahmin edilmektedir. 1554 yılında Kahire’de ölmüştür.

Mersin Deniz Müzesinden fotoğraf: Tuncer Özmen

Piri Reis ünlü denizci Kemal Reis’in yeğenidir. Onun yanında denizciliğe başlamış ve birlikte Akdeniz’de korsanlık yapmıştır. Daha sonra Osmanlı Donanması’na katılır. 1511’de amcasının ölümü üzerine Gelibolu’ya yerleşerek Kitab-ı Bahriye adlı kitabı üzerinde çalışır. 1513’te bir dünya haritası çizer. Bu harita Amerika kıtasını gösteren en eski haritalardan biridir.
1528’de çizdiği ikinci haritasından günümüze kalan parça, büyük bir dünya haritasının kuzey batı köşesi olup Atlas Okyanusu’nun kuzeyini, kuzey ve orta Amerika’nın yeni keşfedilmiş kıyılarını ve Grönland’dan Florida’ya uzanan kıyı şeridini içerir. 1533 yılında Barbaros Hayreddin Paşa kaptan-ı derya olunca Pîrî Reis de Derya Sancak Beyi unvanı alır. Barbaros’un 1546’da ölümünün ardından Mısır Kaptanlığı (Hint Denizleri Kaptanlığı da denilirdi) yapar; Umman Denizi, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde dolaşır. Son görevi olan Mısır Kaptanlığı sırasında 1554 yılında Kahire’de idam edilir.
Büyük bir haritacı olan Piri Reis, korsanlık günlerinden başlayarak gezip gördüğü yerleri yabancı kaynaklardan da yararlanarak tarihi ve coğrafi özellikleriyle birlikte kitabında anlatmış ve haritalarını çizmiştir. Kitab-ı Bahriye’nin nazımla yazılan ve denizcilikle ilgili tüm bilgilerin toplandığı başlangıç bölümünde, genel açıklamalardan sonra Ege ve Akdeniz adaları tanıtılarak, denizle ilgili gözlem ve deneyimlerin önemi vurgulanır. Piri Reis, Amerika’yı gösteren Dünya Haritaları ve dünya denizciliğinin ilk kılavuz kitabı olan Kitab-ı Bahriye adlı eseriyle tanınmıştır.

RHEGMA GÖLÜ ÇIKIŞ NOKTASI
Kulak (Köyü) yakınında / Tarsus (Kat. No. 2298)

Antik Çağ’daki adı Kydnos olan Tarsus Nehri (Berdan) Tarsus’a bağlı Kulak Köyü yakınında Rhegma Gölü üzerinden denize dökülür. Koordinatları: 36° 47´ 7″ Kuzey, 34° 52´ 25″ Doğu.
Rhegma Gölü, Tarsus’un tarihsel değişim sürecinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Strabon, Berdan Nehri ve Rhegma Gölü ile ilgili olarak şunları yazar: “Ankhiale’den sonra Rhegma’ya yakın olan Kydnos’un döküldüğü yere gelinir. Burası, içinde eski silah depoları bulunan göl şeklinde bir yerdir ve bunun içine kaynakları Tarsos’un yukarısındaki Tauros’ta bulunan, Tarsos’un ortasından akan Kydnos nehri dökülür. Göl aynı zamanda Tarsos’un donanma üssüdür.” [Strabon, Geographika, XIV. 5. 10]

L,Zoroğlu, A Guide to Tarsus

“Strabon’un söylediklerini doğrulayan Texier, gölün kenarındaki küçük Rhegma şehrinin Tarsus’a bir kilometreden daha az uzaklıkta olduğunu, burada ticari depolar, rıhtım, gemi yapım tezgâhları ve kıyı tesisleri bulunduğunu yazar.”
1520’li yıllarda Akdeniz’i tarayan Piri Reis, bu bölgeden bilgiler verir, Tarsus Lagünü ve çevresini anlatıp çizer: “Tarsus, deniz kıyısından üç mil kadar içeride, ovada kurulmuş bir kasabadır. Bu kasabanın önünden bir ırmak akar. Bu ırmağın denize döküldüğü yerde bir kule vardır. Bu kuleye karşı altı kulaç suda demir atarlar, öyle yatarlar.” [Piri Reis, Kitab-ı Bahriye]
Piri Reis’in Tarsus ve çevresini gösteren haritasında Rhegma Gölü’nü Tarsus’un limanı olarak işaret etmesi, 1500’lü yıllarda gölün henüz alüvyonlarla tamamen dolmamış olduğu anlamına gelmektedir. Daha sonraki yıllarda gölün dolmasıyla oluşmuş olan bataklığın (Aynaz Bataklığı) bir kısmı geçen yüzyılda okaliptüs ormanı (Karabucak Ormanı) yapılarak kurutulmuş, bataklığın neden olduğu sıtma gibi bazı hastalıklar da önlenmiştir.
Tatlı su Kaynakları: Tarsus ve çevresine hayat veren Kydnos (Berdan Çayı) Nehri soğuk su özelliği ile de ün yapmıştı.

TARSOS / Tarsus Limanı / RHEGMA LAGÜNÜ
KYDNUM (antik adı) – Tarsus  (Kat. No. 2299)

Tarsus, Mersin’in 27 km batısındaki bir ilçesidir. Koordinatları: 36° 54′ 60” Kuzey, 34° 53′ 43” Doğu.
Antik Çağ’daki adı Kydnos olan Berdan Nehri’nin içinden geçtiği Tarsus, geçmişte bir liman kenti olarak bilinirdi. Kydnos Nehri, denizle bağlantısı olan kıyıdaki Rhegma Lagün Gölü’ne dökülürdü ve bu göl, Tarsus’un limanı idi.
“Tarsus” ismi ilk kez Hitit metinlerinde “Tarşa” olarak geçmektedir. MÖ VIII. ve VII. Yüzyıllarda Asurlular Tarsus’u, Tarzi (Tarzu) olarak isimlendirmişlerdir. MÖ VI. – V. Yüzyıllarda Asur ve Syennesis Krallıkları zamanında ismi değişmemiştir.
“Mirat ül-iber” adlı tarih kitabına göre Tarsus, Nuh Peygamber’in torunu Tarasis tarafından kurulmuştur. İsmi önce Grekçe Tarsos, daha sonra Latince Tarsus olarak kullanılmıştır.
Kuruluşuyla ilgili bir başka söylence ise şöyledir: Antik çağlarda yerli Kilikya halkı Tarsus Çayı’na nehir tanrısının adı olan “Kydnos” adını vermiştir. Kydnos’un oğlu Parthenia da, çayın denize döküldüğü yere kendi adı ile bir şehir kurar.
Amasyalı Strabon Tarsus’un kuruluşunu şöyle anlatır: “Tarsos’a gelince, o bir ovada uzanır. İo’yu araştırmak üzere Triptolemos’la birlikte dolaşan Argoslular tarafından kurulmuştur. Kent, Kydnos tarafından ortasından ikiye bölünmüştür.” [Geographika, XIV. 5. 12]
Abbasi Arapları da, Suriye’deki El Baradan Suyu’na benzerliğinden dolayı Tarsus Çayına “Soğuksu” anlamına gelen Berdan adını vermişlerdir.
Tarsus’un kuruluş tarihinin Neolitik Çağ’a kadar gittiğini söylemek mümkündür. Gözlü Kule’deki araştırmalarda Neolitik Çağ’ın ardından Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı’na ait izler bulunmuştur. Kazılardaki buluntular Tarsus’un ilk nüfusunun tarım ve ticaret ile uğraştığına işaret etmektedir. MÖ 3000–1200’deki ticari ilişkileri sayesinde Tarsus, Kilikya şehirleri arasında önem kazanmış, ticaret merkezi olmuştur. Bu dönemde Orta Anadolu’da Hitit İmparatorluğu, Kilikya’da da Kizzuwatna krallıkları hüküm sürmektedir.
Kilikya’nın MÖ 1500’den sonra Hitit İmparatorluğu topraklarına katılmasıyla Tarsus Hitit yönetimine geçer. Hitit İmparatorluğu MÖ 1200 yılında parçalanınca Anadolu ve Kilikya’da birçok küçük krallık ve prenslik kurulur. Tarsus da önce böyle bir krallığın başkenti, MÖ 700’lü yıllarda da Asur Krallığının eyaleti olur.
Asur Krallığı’nın yıkılmasının ardından, MÖ 612’de başkenti Tarsus olan Syennessis Krallığı kurulmuştur. MÖ 401 yılından itibaren de Kilikya, Pers İmparatorluğu’nun eyaleti olmuş ve Tarsus sikkelerinin üzerinde Pers satraplarının isimleri yer almıştır.
Makedonya Kralı Büyük İskender MÖ 333’te Tarsus’u alıp Kilikya’daki Pers egemenliğine son verir. Büyük İskender’in ölümünden sonra, MÖ 323’de imparatorluk parçalanınca Tarsus, İskender’in generallerinden Seleukos Nikator’un eline geçer. MÖ 312–64 yılları arasında Tarsus, Anadolu Krallıkları, Ptolemaoslar (Mısır), Seleukos ve Romalılar arasında el değiştirmiştir.
Kilikya’yı korsanlardan kurtardıktan sonra Pompeius’un Anadolu’da yaptığı yönetim değişikliği kapsamında Tarsus Kilikya Metropolisi olur. Bölge valileri de Tarsus’ta oturmaya başlarlar. Strabon, Romalı hatip Cicero’nun MÖ 51-50 yıllarında Tarsus’ta eyalet valisi olarak bulunduğunu yazar.
MÖ 48 yılında Julius Caesar Tarsus’a geldiğinde halkın yoksulluğuna son verecek düzenlemeler yapmış, halk da vefasını Tarsus’a “Juliopolis” ismini vererek göstermiştir.
Julius Caesar’ın MÖ 44’te ölümü üzerine Marcus Antonius, Roma İmparatorluğu’nun doğusunun yönetimi ile görevlendirilip MÖ 41 yılında Anadolu’ya gelir. MÖ 40 yılında da Mısır’daki Ptolemaios devleti ile anlaşma sağlamak üzere Mısır Kraliçesi Kleopatra ile Tarsus’ta buluşur. Bu buluşma son derece görkemli bir biçimde gerçekleşir. Kleopatra Tarsus’a filosu ile gelir. Tarihçi Plutarkhos’ın meşhur betimlemesinde Kleopatra, Aphrodite gibi süslenmiş olarak altın bir yelkenli içindedir. Yelkenlisi Rhegma gölünden geçip Kydnos Nehrinde Tarsus’a doğru ilerlerken meraklı bir grup insan nehrin iki yanında onunla birlikte koşar, bir grup da karşılamak üzere Tarsus’tan ona doğru koşar. Kleopatra’nın Tarsus’a gelişi ressamlar tarafından da tasvir edilmiştir.
MÖ 37’de Antonius Kleopatra ile evlenir ve eşine Kilikya’nın büyük bir bölümünü armağan eder. Strabon bu konu ile ilgili olarak şunları yazar: “ …ve öyle görülüyor ki, bu bölge gemiler için gerekli olan sedir ağacı konusunda diğerlerinden çok fazla verimlidir ve Antonius bu nedenle, filolarının yapımı için uygun olduğundan bu bölgeyi Kleopatra’ya vermiştir.” [Geographika, XIV. 5. 3]
Antonius ve Kleopatra bir süre Tarsus’ta oturmuşlar ve kentin gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. MÖ 34 yılında Senato kararıyla Romalıların açtıkları savaşta (Actium Savaşı) Kleopatra ve Antonius yenilir ve önce Antonius, sonra da Kleopatra intihar eder. Savaştan sonra bütün Roma topraklarına hükmeden Augustus (Ogüst) kendine sadık kalan Tarsus’u ödüllendirir, Tarsus da Efes’le boy ölçüşecek derecede zenginleşir. Bu tarihlerde Tarsus’ta Aziz Paulus doğmuştur.
MS 117 yılında İmparator Hadrianus Tarsus’u ziyaret eder. İmparator Antonius Pius zamanında ise Tarsus yalnız Kilikya’nın başkenti olarak değil, Likonia ve İsauria bölgelerinin de yönetim merkezi olmuştur. 260 yılında ise Pers Hükümdarı Şapur, Kilikya’yı istila ederek Tarsus’u yağmalamıştır.
395’de Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, Tarsus Bizans İmparatorluğu’na kalır. İmparator Justinianus (527-565) Tarsus’ta imar çalışmalarını başlatmış, kenti taşkınlardan korumak için Kydnos Çayı’nın yatağını değiştirip kentin dışına aldırmıştır. Tarsus Şelalesi bu sırada oluşmuştur. Kentin doğusunda da nehrin üzerinde bir köprü yaptırmıştır. Üzerinden geçen kervanlardan vergi alındığı için bu köprü “Bac Köprüsü” diye anılır.
Tarsus, VII. Yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorluğu, Persler ve Araplar arasında sık sık el değiştirir. Selçuklular 1071 Malazgirt Savaşı’nın ardından Tarsus’u alırlar, ama 1097’de, I. Haçlı Seferi sırasında Hıristiyanlar kenti ele geçirerek Bizans’a bağlarlar. 1132’de Ermeni Krallığı’nın yönetimine girdikten sonra da defalarca Ermeniler ve Bizanslılar arasında el değiştirir. 1359’da Memluklar tarafından alınır. 1375’den sonra Ramazanoğulları ve Dulkadiroğulları Beylikleri yönetimine geçmiş, 1517’den sonra da Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bütün bu el değiştirmeler nedeniyle kent eski ekonomik ve ticari üstünlüğünü kaybetmiştir.
1832 yılında Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın yönetimine giren kent 1839’da da tekrar Osmanlı yönetimine geçmiş, Adana vilayetinin bir kazası olmuştur. 1918’de Fransız işgaline uğramış ve Ankara Antlaşması’yla, 1921 yılında işgalden kurtulmuştur.
Hem batıdan doğuya uzanan hem de Akdeniz’i, Gülek Boğazı ( Kilikya Kapısı) üzerinden Anadolu’ya bağlayan yollar üzerinde olan Tarsus tarih boyunca bir ticaret merkezi olarak dünyanın ilgisini çeken bir kent olmuştur. Geçiş yolları üzerinde olan bu konumu nedeniyle de kentin korunması kaçınılmazdır ve çevresinde surlar inşa edilmiştir. Bu surlar zaman zaman yenilenmiş olmalı ki Gözlükule kazılarında, çeşitli dönemlere ait olabilecek sur kalıntıları bulunmuştur. İlk surlar Roma Dönemi’ne tarihlenmektedir.
Kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı olmak üzere üç kapısı bulunuyordu. Surun Güney Kapısı antik liman ile bağlantılıydı. 1800’lü yıllara kadar oldukça sağlam olan surlar, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece Deniz Kapısı kalmıştır. Bu kapının yapımında Horasan harcı kullanılmıştır. Kapının kenarı at nalı şeklinde olup yerden yüksekliği 6,17 m, derinliği 6,18 m. dir.
Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde Tarsus’u şöyle anlatır:
“… Tarsus kalesi bir düzlük üzerinde, denizden bir saat uzaklıkta, daire biçiminde olup Halife Memun yapısıdır. Çevresi 500 adım, iki kat sağlam bir kaledir. Tümüyle hendekle çevrilidir. Kalenin içinde üstü toprak damlı evlerle dolu üç mahalle vardır. Kalenin üç kapısı (batıda iskele, doğuda Adana, kuzeyde Bağ kapıları) vardır. Mevcut 15 cami içinde Eski Cami hicretten 300 yıl önce yapılmış, kiliseden bozma bir yapı idi. Geriboz kapısının iki yanında arslan, kaplan ve ejderha suretleri vardır ki, insan görünce korkar. Avının üstüne konmuş bir doğan sureti vardır ki sanki canlıdır. Bu garip acayip eserlerin tümü mermer taşından yapılmıştır. Yine bu kapının iki yanında beyaz mermer kitabeler içinde renk renk kufi yazı ile Arapça ve Süryanice yazılmış görmeye değer yazılar vardır ki, insan hayran kalır. Tarsus’ta ayrıca 5 kilise, 6 medrese, 7 Hıristiyan sübyan mektebi, 2 hamam, 2 han ve 317 dükkân vardır, İbrahim Halife Camii’ne bitişik 80 dükkân kâgir bina kentin bedestenidir. Tüm sokakları kaldırımlıdır. Çünkü temiz kumlu yollar olduğundan asla çamur olmaz. Tatlı limonu (lime), turuncu, zeytini, inciri, nar, hurma ve servileri, şeker kamışı, pamuğu meşhurdur. Verimli sahradır, âlâ camus yeridir.” (Seyahatname s.353)
Strabon, Tarsus Çayı’nın Gözlükule’yi dolaşarak önce Rhegma denilen göle döküldüğünü, bu gölün denizle bağlantısı olduğundan burasının Tarsus’a ait bir liman olduğunu ve orada gemi tezgâhları ile ticarethanelerin bulunduğunu yazar. Toroslardaki ormanlardan kesilen sedir ağaçları bu nehir üzerinden Rhegma Gölü’ne taşınır ve oradaki tersanelerde işlenip deniz yoluyla başka yerlere gönderilir.
Akdeniz’den gelen gemilerin de Kydnos Nehri üzerinden Tarsus’a kadar gidebilmelerinin mümkün olduğu birçok yazar tarafından belirtilmektedir. Kydnos (Berdan) Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla dolması üzerine göl liman niteliğini kaybetmiştir. Günümüzde de liman etrafında ve liman ile Tarsus arasındaki alanda yerleşim olduğunu ispat edecek izler vardır.
Tarsus’un güneybatısında, çapı 300 metre, yüksekliği 25 metre olan ve Gözlükule diye adlandırılan bir höyük vardır. Bir Antik Çağ kenti olan Tarsos hem bu tepede hem de şimdiki Tarsus’un altındadır. Bu bilgilerin bir kısmı 1935 yılında Hetty Goldman başkanlığındaki bir ekip tarafından başlatılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle ara verildikten sonra kazılar 1947’de tekrar başlatılıp 1948 yılında sona erdirilmiştir. Kazı sonuçları, Neolitik Dönem’de kurulan yerleşimin ara verilmeden kullanıldığını göstermiştir.
Gözlükule kazılarında ulaşılan birçok bilginin yanı sıra Kizzuwatna Kralının oğlu İşputahşu’ya ait bir mühür baskısı, Hitit Dönemi’ne ait seramikler, kil tabletler, Kraliçe Puduhepa’ya ait bir mühür, Hitit hiyeroglifli damga mühür izleri taşıyan bullalar, anıtsal bir idari bina gibi birçok buluntuya ulaşılmıştır. Gözlükule arkeolojik araştırmaları 2001 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden bir ekip tarafından yeniden başlatılmıştır.
Uzun ve görkemli tarihine karşın Tarsus bugüne kadar ayakta kalmış tarihi eserler açısından zengin değildir. En göze çarpan eser Kleopatra Kapısı’dır. Onun yanında da “Özgürlük Yazıtı” denen bir taş anıt vardır.
MS 222 – 235 yıllarında Roma İmparatoru olan Severus Alexander’in adına yazılı bu yazıt, Tarsus’un diğer eyaletlerden üstün ve özgür bir konuma sahip olduğunu anlatan bir belgedir. Yazıt Tarsus’ta, Yeni Hamam’ın duvarında bulunmuş ve 1982 yılında Kleopatra Kapısı’nın iç kısmındaki parka dikilmiştir. Yazıtın üzerinde olması gereken heykel ise bulunamamıştır.
Yazıtın tercümesi şöyledir: “Bu heykel, imparatorluk tapınağının koruyuculuğunu iki kez yapmak, gerek kent, gerekse eyalet yönetiminde bazı sivil ve resmi işlerde özel sorumluluk ve yetkilere sahip olmak ve bağımsız eyalet meclisi kurmak gibi pek çok seçkin ayrıcalıklarla onurlandırımış bulunan; Kilikya, İsaura ve Lykonia eyaletlerine başkanlık eden, en büyük, en güzel ve en önde gelen başkent olan, Severus Alexander’in, Septumus Severus’un, Caracella’nın ve Hadrianus’un kenti, Tarsus tarafından, dindar ve talihli efendimiz İmparator Marcus Aurelius Severus Alexander’in esenliği için dikilmiştir.”
Diğer eserler arasında Roma Dönemi’ne ait taş döşeli bir cadde (Roma Yolu) ve sütunlu stoalar, I. Yüzyıla ait bir hipodrom kalıntısı, kent merkezinin doğusunda II. Yüzyıla tarihlenen bir Roma tapınağının parçası olduğuna inanılan Donuktaş, Aziz Paulus adıyla bilinen bir Ayazma, bir Roma hamamına ait büyük bir kalıntı, Bac (Justiniaus) Köprüsü, XI. – XII. Yüzyıllarda inşa edildiği tahmin edilen St. Paul Kilisesi, XIV. Yüzyılda inşa edilip Aziz Petrus’a adanmış bir kilisenin kalıntılarından yapılmış Kilise Camisi vardır. Osmanlı Döneminden kalma eserler arasında da şimdi Tarsus Müzesi olan Kubat Paşa Medresesi, Kırkkaşık Bedesteni, Ulucami, Bilal Habeş Camii, Makam Camii, Yeni Hamam sayılabilir.
Roma Yolu Tarsus’un merkezindedir. Prof. Dr. Levent Zoroğlu’nun bilimsel danışmanlığında Tarsus Cumhuriyet Alanı’nda yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır.

Tarsus Merkzde Roma Yolu. Fotoğrf: L. Zoroğlu

Aşınmalara rağmen caddenin zemininin Antik Çağ’daki görünümünü genelde koruduğu söylenebilir. MÖ I. Yüzyılda Romalılar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu kazılarda çok sayıda seramik malzemeye de ulaşılmıştır.
İkinci Yüzyıla tarihlenen Donuktaş adlı yapının bir Roma tapınağı olduğu 1982- 1992 yılları arasında Prof. Dr. Nezahat Baydur’un yapmış olduğu kazı çalışmalarında açıklık kazanmıştır. Taban alanı 115 x 43 m, yüksekliği 7,6 m olan bu yapıdan bazı arkeoloji kitaplarında Jüpiter (Zeus) tapınağı olarak söz edilmektedir.
Roma mezarları ise yatağının değiştirilmesiyle Berdan Nehri’nin altında kalmış ve şelale oluşmasına neden olmuşlardır. Suların azaldığı yaz aylarında görünürler.
Strabon, Tarsus için şunları da yazar: “Tarsos’ta halk kendini büyük bir şevkle sadece felsefeye değil aynı zamanda genellikle bütün öğrenim dallarına bağlamıştır. Kent bu konuda Atina’yı ve Aleksandreia’yı veya filozofların dersleri ve okullarıyla anılan herhangi bir yeri geçmiştir. …Tarsos kenti her türlü retorik okullarına sahiptir ve genellikle gelişen ve güçlenen halkıyla bölgenin anakenti olma ününü korudu. … Tarsoslu diğer filozoflar arasında ‘iyi olarak sözünü edebileceğim ve adını verebileceğim’, kentten kente dolaşarak yetenekli bir şekilde okullar yöneten filozoflardan olan Plutiades ve Diogenes vardır.” [Geographika XIV. 5. 13 ve15]
Tarsus’ta Antonius döneminde antik bilim adamlarının eserleri toplanarak 200.000 ciltlik, büyük bir kütüphane oluşturulmuştur.

BİTİRİRKEN
Bu çalışma bir kez daha ortaya koymuştur ki, hem Dağlık hem de Ovalık Kilikya hazine değerinde bir geçmişi içinde barındırıyor. Anadolu kültürlerinin hemen hemen hepsi bu topraklarda derin izler bırakmışlar.
Kıyılarda kurulmuş eski yerleşimlerden bugüne kadar Mersin kıyılarında 39 yer adı tespit edilmiştir. Bunlardan bazıları geçmişleri bilinen ve varlıklarını kesintisiz olarak günümüze kadar sürdürmüş olan Anamur, Silifke, Tarsus gibi kentlerdir. Bu kentler hakkında hem eski gezgin / yazarların verdikleri geniş bilgiler var; hem de arkeolojik kalıntılardan bugüne kadar incelenmiş olanlar birçok bilgiye ulaşmayı sağlamaktadır.
Bir kısmı kent, bir kısmı küçük bir liman, bir kısmı da demirleme yeri olan bu kıyı yerleşimlerinin bazılarının adları ve yerleri bilinmekte, bu yerlerde tarihi kalıntılara da rastlanmaktadır. Bazılarının ise yerleri ve isimleri hakkında gezginlerin verdikleri bilgiler dışında bir şey bilinmiyor. Gelecekteki arkeolojik araştırmalar belki onları da günışığına çıkarır.
Kara üzerindeki tarihi kalıntıların birçoğu, eğer toprak altında gömülü değillerse, zaman içinde aşınmış veya insanlar tarafından tahrip edilmiş, su altında kalanlar ise nispeten daha iyi korunmuş durumdadır. Bu nedenle kıyı yerleşimlerinin incelenmesinde sualtı yüzey araştırmalarının büyük önemi vardır. Son zamanlarda, yurdumuz bilim insanlarının bu alanda yapmakta oldukları araştırmalarda çok önemli sonuçlara varılmıştır.
Adı belirlenmiş antik kıyı yerleşimlerinin çoğu yakın geçmişte yapılaşmaya maruz kalmış, birçoğunun üzerinde veya yanı başında yazlık sitelerin kurulmasıyla hem tarih hem de doğa tahrip edilmiştir.
Bir süreden beri bu antik yerleşimler Koruma Kurulları tarafından SİT alanı olarak işlem görmektedir. Ayrıca, Mersin’in batısındaki kıyılar henüz sanayi kirliğinden uzaktalar. Umarız bundan sonra da hem tarih hem de doğa konusunda azami duyarlılık gösterilir ve hazine değerindeki bu kıyıların korunması sağlanır.
KAYNAKÇA
ADIBELLİ, Hüseyin / DURGUN, Nadir – Dünden Bugüne Tarsus. Antik Sahaf Kitabevi, 2007
AKURGAL, Ekrem – Anadolu Kültür Tarihi. Tübitak Yayını, 1998
ARDOĞA, Nedim – Dana Adası. İSK Bülteni, Sayı 213, s. 21, 2016
ARTAN, Gündüz / VURAL, Semihi – İçel’de Antik Liman Kentleri. Mersin Deniz Ticaret Odası Aylık Yayın Organı, 16 Eylül 1993 – 30 Kasım 1994 arası dizi yayını. (Gündüz Artan tarafından 1995 yılında fotokopi kitapçık olarak sınırlı sayıda çoğaltılmıştır.)
AYKIN, Ertan – Çizgilerle Kilikya Kaleleri. Mersin Büyükşehir Belediyesi Yayımları, 2016
BAŞGELEN, Nezih – Bir zamanlar Mersin. Arkeoloji Anatolia Antiqua 15, 2007
BAYRAM, Sadi – Kilikien Aphrodisias in Asia Minor. Yenidesen Matbaası, Ankara, 1992; Mozaik Dergisi, Mersin, Nisan 1994
BEAUFORT, Francis – Karamanya. Çev. Ali Neyzi – Doğan Türker, Pera Yayımları. (2003)
BOZKURT, İbrahim – Mersin Tarihi. Mersin B.B. Kültür Yayımları, Haziran 2012
BUYRUK, Hasan – Sis’i (Kozan) Akdeniz’den Kapadokya’ya Bağlayan Kervan Yolu Kaleleri. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enst. 2011
CANEVA, İsabella / KÖROĞLU, Gülgün – Yumuktepe: Dokuz Bin Yıllık Yolculuk, Ege, 2010
CRAMER, J. A. – Geographical and Historical Description of Asia Minor, London https://books.google.com.tr/books
ÇAĞLAR, Turan Ali – Mersin – Müftü = Efrenk Deresi, Yumuktepe.com
DAVİS, E. John – Life in Asiatic Turkey. A Journal of Travel in Cilicia (Pedias and Trachoea), Isauria, and Parts of Lycaonia and Cappadocia, E. Stanford Publishing, London, 1879.
DURUGÖNÜL, Serra – Anadolu Akdeniz’i. Arkeoloji Haberleri, ANMED, Sayı 2003 – 1
DURUGÖNÜL, Serra – Krallar, Rahipler ve Korsanlar, Sırtı Dağ Yüzü Deniz Mersin, YKY, 2004
DURUGÖNÜL, Serra – 2002 yılı Nagidos Kazıları, İSK Bülteni, Sayı 119, s. 23, 2003
DURUKAN, Murat – Mersin’den Tarsus’a Kilikya Kıyılarındaki Kayıp Kentler, s. 13, Arkeoloji ve Sanat Yayımları (2015)
DURUKAN, Murat – Mersin–Tarsus Arasındaki Bazı Kayıp Yerleşimler–1, AULAİ – İSK Bülteni, Sayı. 209, s. 40, 2015
ERTEM, Hayri, Boğazköy Metinlerinde Geçen Coğrafya Adları Dizini, 230.Cilt, s.98, AÜ. Dil ve Coğrafya Fakültesi Yayımları, 1973
ERZEN, Afif – Kilikien bis zum Ende der Persenherrschaft, (Pers Egemenliği Sonuna Kadar Kilikya), Leipzig, 1940
EVLİYA ÇELEBİ – Seyahatname – Çev: Nihal Atsız, MEB, 1000 Temel Eser, 1970
EYİCE, Semavi – Silifke ve Çevresinde İncelemeler: Elaiussa – Sebaste (= Ayaş) Yakınında Akkale – Türk Tarih Kurumu, Ekim 1976.
FREELY, John – Türkiye Uygarlıklar Rehberi 4 – Akdeniz Kıyıları, Y.K.Y, İstanbul, 2008
GARBİNİ, Giovanni – The Ancient World, London, 1966
GRAAUW, de Arthur – Ancient Ports and Harbours – The Catalogue, 5. Baskı, 2016 http://www.academia.edu/2905607/
GÜNALTAY, Şemsettin – Yakın Doğu Suriye Filistin, (TDK) yayını, Ankara, 1947
HERODOT TARİHİ – Çev. Müntekim ÖKTEN, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991
HILD, F. / HELLENKEMPER, H. – Kilikien und Isaurien, Wien, 1992; Kilikien und Isaurien, Tabula Imperii Byzantini 5, 1990
KAPLAN, Deniz – Elauissa Sebaste’de (Kilikya) Bulunan Tapınak İçin Yeni Bir Kült Önerisi, MeÜ. Kilikya Arkeolojisi Araştırma Merkezi (KAAM) Yayımları – XVII, s. 23, 2009. KEREM, Filiz – Mersin Ören yerleri, Kaleleri, Müzeleri. Mersin Valiliği Yay. İstanbul, 2007 KOCH, Gundram – Adalya. Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enst. Yıllığı http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?catagoryID=12&articleID=154 KURT, Mehmet – MÖ VI.-V. Yüzyıllarda Kilikya Bölgesi, Tarihin Peşinde, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi. Sayı 13, 2015. KURT, Mehmet – Sanherip dönemi Kilikya İsyanları. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1573/17065.pdf LANCKORONSKI, Karl Graf von, – Stâdte Pamphyliens und Pisidiens / Pamphylia ve Pisidia Kentleri, KEREM, Filiz- Mersin ÖrenYerleri, Kaleleri, Müzeleri, Mersin. Mersin Valiliği Yay. İstanbul, 2007
KOCH,Gundram – Adalya. Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enst. Yıllığı. http://www.akmededalya.com/ozet_tr.php?catogoryID=12QartşcleID=154
KURT, Mehmet-MÖ VI-V. Yüz yıllarda Kilikya Bölgesi, Tarihin Peşinde, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi. Sayı 13,2015
KURT, Mehmet- Sanherip Dönemi Kilikya İsyanları.http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1573/17065.pdf
LANCKORONSKI,KARL Graf von,-Stadle Pamphyliens und Pisidens/Pamphylia ve Pisidia Kentleri, 1. Cilt, Pamphylia, Çeviren: S.Bulgurlu Gün, AKMED, 2004, Cilt. 2. ve AKMED 2015
LANGLOİS, Victor – Eski Kilikya 1861, Çev. M.R. Balaban, Halkevi Yayını, Mersin, 1947
LEVANTE, Edoardo – The Coinage of Zephyrion in Cilicia, The Royal Numismatic Society, Numismatic Chronical, Vol 148, 1988
LLOYD, Seton – Türkiye’nin Tarihi, (Çev. Hanri Leylek, Tübitak Yayımları, İstanbul, 1997
MACHATSCHEK, Alois – Dağlık Kilikya’da Elaiussa Sebaste ve Korykos alanında nekropol ve mezarlar – Die Nekropolen und Grabmäler im Gebiet von Elaiussa Sebaste und Korykos im Rauhen Kilikien – VOAW Yayınevi, 1967
OĞUZ, İbrahim – Mersin Kentinin Kuruluş Öyküsü – MTSO Yayını. Mersin, 2006
ÖNİZ, Hakan – Silifke’de Yeşilovacık – Tisan arasındaki bölgenin arkeolojik sualtı taraması hakkında MDTO’nda yapılan söyleşi, 23 Mart 2016. http://mdto.org.tr/portfolio-items/
ÖZ, Hikmet – Tarsus Tarihi. Tarsus Belediyesi katkılarıyla, 2007
ÖZDEM, Filiz – Sırtı Dağ, Yüzü Deniz Mersin, YKY, İstanbul 2004
ÖZKAN, Şahin – Tarsus Çayı, Kydnos, Berdan Suyu, Yumuktepe.com
PİRİ Reis – Kitab-ı Bahriye 4 – TTT Vakfı Yayımları, Ankara,1988
PSEUDO – SKYLAKS – Periplous- Hellence Aslından Çeviren: Murat Arslan Mjh.akdeniz.edu.tr;http://www.academia.edu/4244177/Pseudo-Skylaks_Periplous
RAMSAY, W. M. – Tarsus: Aziz Pavlus’un Kenti, Çev. Levent Zoroğlu, TTK Yayını, 2000
SARAÇOĞLU, Hüseyin – Akdeniz Bölgesi, Türkiye Coğrafyası, Bitki Örtüsü, Akarsular, Göller. İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı Yayımları, 1989
SAYAR, Mustafa H. – Kilikya’da Epigrafi ve Tarihi Coğrafya Araştırmaları I, 2001 http://www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/arastirmalar/20_arastirma_2.pdf
SAYAR, Mustafa H. – Anchiale ve Sardanapal, Hayal ve Gerçek, İSK Bülteni, Sayı 209, s. 41, 2015
SCHNEİDER, Eugenia Equini – Universita degli Studi di Roma “La Sapienza” Missione Archeologica Italiana, Kazı Başkanı, Elaiussa Sebaste 1995-2015, İSK Bülteni, Sayı 209, s. 39, 2015
SEVİN, Veli – Yumuktepe Kazılarında Yeni Bir Sayfa, İSK Bülteni, Sayı 17, s. 4, 1993
STRABON – Coğrafya, Anadolu, Çev. Adnan Pakman, Arkeoloji ve Sanat Yayımları, 1987
TARHAN, Taner – Türkiye Arkeolojisi ve İstanbul Üniversitesi, Yayın No. 4242
TAŞKIRAN, Celal – Silifke (Seleucia on Calycadnus) and Environs, Ankara, 1994
TEOMAN, Zeki – Evlerinin Önü Mersin. Mersin Liselileri Derneği Yayını, 1987
TOSKAY, Çiğdem – EVRİN, V. – BİRCAN, K. – BİRCAN, M. – ERTÜRK, V. – Kilikya Kıyıları Sualtı Yüzey Araştırması 2007: Büyükeceli–Beşparmak-Akkuyu www.sat. metu.edu.tr ve www.kilikya.org
ULUTAŞ, Songül – Tarihsel Süreçte Tarsus’un Coğrafi Olanak ve Olanaksızlıkları, Tarsus Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, s. 60, 2012
UMAR, Bilge – Türkiye’deki Tarihsel Adlar. İstanbul, 1993.
UMAR, Bilge – Kilikya Gezi Rehberi. İnkilap Kitabevi, İstanbul, 2000
ÜNAL, Ahmet – ÇÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 15, Sayı 3 (Arkeoloji Özel Sayısı), 2006, s. 67-102
VARİNLİOĞLU, Günder – Boğsak Adasında Yerleşim Arkeolojisi, 2010, 29. Araştırma Sonuçları Toplantısı 2.cilt, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Yayın No. 153/2, 2011
VARİNLİOĞLU, Günder – Boğsak Adasında Yerleşim Arkeolojisi, 2013, ,” ANMED Anadolu Akdenizi Arkeoloji Haberleri, 2014 – 12, Ayrıbasım
VURAL, Semihi – Soloi / Pompeiopolis. Mezitli Belediyesi Kültür Yayımları, 2016
ZOROĞLU, Levent – A Guide to TARSUS. Çukurova Sanayi. İşletmeleri Yayını. Ankara, 1996
ZOROĞLU, Levent – Kilikya Kıyıları Sualtı Arkeolojik Yüzey Araştırmaları – Kelenderis (Aydıncık) 2002 – 2006, http://www.academia.edu/

Haritalar:
1. .Antik Harita – HILD / HELLENKEMPER – Kilikien und Isaurien, Wien 1992
(Yayıncı) Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, A – 1010 Wien, Dr. Ignaz Seipelplatz 2 – (Baskı) Druck: Kartographische Anstalt Freytag – Berndt, Wien, 1990
2. Digital Atlas of Roman Empire – http://imperium.ahlfeldt.se/

İnternet:
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi25_pdf_ozelsayi/buyruk_hasan.pdf
http://www.tinaturk.org/kilikya/kilikya_genel_bilgi.html (Kilikya Kıyıları Sualtı Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Kelenderis (Aydıncık) Sualtı Çalışmaları – (2002 – 2006) ODTÜ Sualtı Topluluğu Batık Araştırmaları Gurubu
http://www.tarsus.boun.edu.tr/?sayfa=5 – Tarsus Gözlükule Arkeolojik Kazıları
acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5545/6229.pdf-Elaiussa Sebaste Antik Yerleşimi Cam Bululuntuları – Doktora Tezi Çiğdem Gençler
http://www.haritatr.com/mersin/nehirler/32/1.html
http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/makaleler/ahmet_unal_cukurova_tarihi_hitit_imparatorlugu.pdf

GÖRSEL KAYNAKÇASI
1. Harita 1 http://www.ancientportsantiques.com/the-atalogue/turkey/2075
2. Harita 2 Kilikya Haritasından kesit, Ş. Günaltay
3. Harita 3 Hild-Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
4. Anıtlı / Kaladran www. panoramio.com
5. Melleç Koyu www.facebook.com/DemirorenMellecKoyu/photos/
6. Bilge Umar hukuk.deu.edu.tr
7. Anemurion Kent yerleşimi Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien
8. Antik Anemurium http://tr.travelogues.gr/
9. Anemurium’un Kartal Yuvası Kalesi Fotoğraf: Metin Aytekin
10. Anemurium Antik Kenti Planı Kültür Bakanlığı Panosu
11. Anamur antik kenti https://www.rotasenin.com/anamurium-antik-kenti
12. Odeon İçel, Valilik yayını, 1992
13. Mozaikler – Freskler http://anamurluyuz.0fees.net/muze.html?i=1
14. Strabon www.fotokritik.com
15. Mamure Kalesi www.aktuelarkeoloji.com.tr
16. Mamure kalesi F.Boufort del G.Coeke
17. Mamure Kalesi Ana Girişi Çizim: Ertan Aykın
18. Anamur Feneri www.anamurun sesi.com
19. Anamur Burnu Uç Kısmı wikimapia
20. Kabartma Fresk www.mersinimecehaber.com
21. Bozyazı https://gezgintech.com/nagidos-antik-kenti-mersin.html
22. Nagidos sikkesi …………………
23. Nagidussa Adası Mersin “Akdenizli”, Ekin Grubu Yayını
24. Kiliseburnu www.mersinweb.com
25. Maraş Tepesi www.kulturportalı.gov.tr
26. Peutinger levhalarında Anamur-Mallos arası detay …….
27. Arsinoe (Maraş Tepesi) Hild–Hellenkempfer, Kilikien und Isaurien
28. Softa (Sycae) Kalesi www.nenerede.com.tr
29. Tekmen Kapuzu http://hhtekisikbozyazi.meb.k12.tr
30. Tekeli-Mandane (Aksaz) …………..
31. Soğuksu Koyu www.turkcebilgi.com/yenikas_aydincik
32. Burundaki Yerleşimin Doğudan G. Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien
33. Harita 4 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
34. Gilindire Fotoğraf: Mustafa Yalçıner
35. Uydu görüntüsü L. Zoroğlu – H. Öniz)
36. Kilikya Kıyısındaki Kalenderia Gravür: W. Taylor
37. Kelenderis liman mozaik tablosu Fotoğraf: Bülent Akbaş 1997
38. Kelenderis Antik Kenti ilüstrasyonu Aktüel Arkeoloji
39. Eros kabartmalı lahit Fotoğraf: Bülent Akbaş
40. Mağaradaki sarkıt ve dikitler www.cekulvakfi.org
41. Spurie Adası ODTÜ Sualtı Topluluğu Batık Araştırmaları Grubu
42. Harita 5 Kesit: Kaynak: Levent Zoroğlu
43. Sancak Burnu Fotoğraf: Caner Cangül
44. Kurtini Koyu http://neredekal.com/44.
45. Berenike rölyefi yumuktepe.com
46. Sipahili Koyu http://wowturkey.com
47. Harita 6 Digital Atlas of Roman Empire; kesit
48. Ahşap gövdeli Çapa çizimleri www.sat. metu.edu.tr ve www.kilikya.org
49. Büyükeceli Koyu http://www.kulturportali.gov.tr/
50. Harita 7 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
51. Akkuyu uydu görüntüsü ……………………….
52. Akdeniz foku wikipedi
53. Yeşilovacık Koyu www.neredekal.com
54. Harita 8 Digital Atlas of Roman Empire; kesit
55. Harita 9 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
56. İki limana sahip Aphrodisias Mihrican/www.binrota.com
57. Pantaleon Kilisesi kalıntıları Mersin “Akdenizli”, Ekin Grubu Yayını
58. Mozaik Taban İçel, Valilik Yayını, 1992
59. Pityusa – Dana Adası Fotoğraf: Nedim Ardoğa
60. Dana Adası Uydu görüntüsü http://arkeodenemeler.blogspot.com.tr/2013
61. Tersane batığı www.arkeofili.com
62. Barbaros Koyu http://gezginiks.com/
63. Güvercin Adası https://bogsakarchaeology.org
64. Arthur de Graauw http://www.ancientportsantiques.com/
65. Boğsak Koyu ve Boğsak Adası (harita) https://bogsakarchaeology.org
66. Boğsak Adası, Günder Varinlioğlu
67. Boğsak adası yapı kalıntıları Günder Varinlioğlu
68. Kilise, Günder Varinlioğlu
69. Merdiven, Günder Varinlioğlu
70. Çekek Yeri Günder Varinlioğlu
71. Harita 10 Digital Atlas of Roman Empire; kesit
72. Evliya Çelebi gemliklife.net
73. Günümüzde Taşucu görünümü http://www.toplumsal.com.tr/
74. Holmi antik kenti http://www.yazlikvilla.com/tasucu/tasucu.htm
75. Akliman Tao Arkeodenemeler
76. Karamania kitabından bölüm başlığı görseli Karamanya
77. Önde Roma köprü (Silifke) www.kulturportali.gov.tr
78. Plan de selefke gravür
79. Silifke Kalesi Çizim: Ertan Aykın
80. Tekir Ambarı www.mersinweb.tr
81. Jüpiter mabedi İçel, Valilik yayını, 1992
82. Aya Thekla Mersin “Akdenizli”, Ekin Grubu Yayını
83. Harita 11 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
84. Tokmar Kalesi www.mersin.web.tr
85. Harita 12 Digital Atlas of Roman Empire
86. Yapraklı Koyu http://neredekal.com/yaprakli-koyu/
87. Korasion öreni Fotoğraf: Nedim Ardoğa
88. Narlıkuyu www.kulturportali.com
89. Üç Güzeller Mozaiği Fotoğraf: Mustafa Eser
90. Korykion Antron Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien
91. Öndeki çukur (Cennet) İçel, Valilik yayını, 1992
92. Cennet Obruğundaki Meryem Ana Kilisesi www.fotopanorama360.com
93. Meryem Ana Kilisesi Mersin “Akdenizli”, Ekin Grubu Yayını
94. Cehennem Obruğu www.fotopanorama360.com
95. Kızlar Hamamı Fotoğraf: Mehmet Toker
96. Victor Lnglois Wikipedia
97. Harita 13 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
98. Korikos Kara Kalesi ve Kızkalesi Adası www.kulturportali.gov.tr
99. Önde korikos Bizans Dönemi Kent surları Hild–Hellenkemper,Kilikien und Isaurien
100. Korikos – Kaleler Langlois
101. Korikos Kent Planı, Celal Taşkıran
102. Korikos Kara Kalesi Planı Celal Taşkıran
103. Korikos – Nekropoller Langlois
104. Kızkalesi Planı Celal Taşkıran
105. Kızkalesi’nin karadan görünümü Fotoğraf: Berdan Karagöz
106. Korikos kilise …………….
107. Korikos çekek yerleri Fotoğraf: Kostantin Aleksoğlu
108. Adamkayalar Mersin “Akdenizli”, Ekin Grubu Yayını
109. Elaiussa (ada) kıyıları http://mapio.net/pic/p-60268178/
110. Ayaş gravür Gravür – Leon E. Laborde -1838
111. Elaiussa Sebaste Langlois, 1852 (V 58 c) p. 230
112. Elaiussa – Sebaste E. Eugini Schneider
113. Elauissa Tiyatro https://www.tripadvisor.com.tr/
114. Elauissa su kemerleri kalıntıları Fotoğraf: Bülent Akbaş
115. Nekropol yolundaki mezarlar Fotoğraf: Bülent Akbaş
116. Mezar evler Fotoğraf: Bülent Akbaş
117. Bir anıt mezar http://www.turkishairlines.com/tr
118. Akkale V. Langlois
119. Akkale, liman koyu ve liman yapıları Hild–Hellenkemper,Kilikien und İsaurien
120. Akkale deki haç planlı yapı, Fotoğraf: Bülent Akbaş
121. Haç planlı yapı Çizim: Ertan Aykın
122. Ana Binanın güneyden görünüşü Çizim: Ertan Aykın
123. Akkale sarmal merdivenler Fotoğraf: Nedim Ardoğa
124. Hamam Fotoğraf: Bülent Akbaş
125. Çeşme Semavi Eyice
126. Akkale Kraliyet sarnıcı Fotoğraf: Bülent Akbaş
127. Sarnıcın içi Fotoğraf: Bülent Akbaş
128. Lamas su kemerleri Fotoğraf: Nedim Ardoğa
129. Lamas kalesi Fotoğraf: Mehmet Toker
130. Harita 14 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
131. Amiral Francis Beaufort http://collections.rmg.co.uk/
132. Antik Soloi / Pompeiopolis Limanı hava fotoğrafı Remzi Yağcı Arşivi
133. Yapıldığında üstü kapalı olan sütunlu cadde Soloi/Pompeiopolis, S. Vural
134. Soloi sütun Fotoğraf: Mustafa Eser
135. Antik Liman eski çizimi eşleştirme denemesi Nedim Ardoğa 2016
136. II. Yüzyıl Pompeiopolis Limanı C. Brandon, Nautical Archaeology
137. Soloi rıhtım fotoğrafları (3 adet) Fotoğraf: Ayşe Vural, Mehmet Toker
138. Antoninus sikkesi http://arkeosev.blogspot.com.tr/
139. Kemerli Kapı Fotoğraf: Tuncer Özmen
140. Aratos portreli sikkeler yumuktepe.com
141. Harita 15 Hild–Hellenkemper, Kilikien und Isaurien; kesit
142. Dikilitaş Aydın Sevim Arşivi
143. Karaduvar su kemerleri www.wowturkey
144. Peutinger levhalarında Zephyrion …………………
145. Zephurium sütun başlığı Fotoğraf: Bülent Akbaş
146.Zephhyrion sikkesi Eduarde Levante
147. Kırmızı yıldızla işaretli Zeynep Aykın Keskin – Hasan Keskin
148. Reugma gölü çevresinde Aulai kenti Tarsus, Ramsay, W.M. 2000
149. Amfora Çöplüğü Fotoğraf: Murat Durukan
150. Piri reis büstü Fotoğraf: Tuncer Özmen
151. Piri Reis Haritasından L. Zoroğlu, A Guide to TARSUS
152. Harita 16 L. Zoroğlu, A Guide to TARSUS
153. Kleopatra Kapısı – Tarsus http://360mersin.com/kleopatra-kapisi,19/
154. Kleopatra’nın Tarsus’a gelişi tablosu İSK, Sayı 209, s. 8, (2015)
155. Bac Köprüsü https://tarsusum.wordpress.com/
156. Cumhuriyet Alanındaki Antik Roma Yolu Fotoğraf: Levent Zoroğlu
157. Donuktaş http// www.mersinweb.com
158. Tarsus Mozaiği, Taban Döşemesi L. Zoroğlu, A Guide to TARSUS

Biyografik Bilgi

scroll to top