,

Bir Fikr-i Takip Çabası : MERSİN’İN KURULUŞU [*] – Mehmet KAYADELEN

Menderes.jpg

Mersin’in kuruluş dönemine ilişkin yıllardır pek çok yerde tekrarlanan bilgilerin birbiri ile çeliştiğini ve nerede ise tamamının yanlış olduğunu savlayan, bu konuda yeni tezler öne süren toplam altı yazı, geçtiğimiz yılın (2017) ilk yarısında yumuktepe.com’da ve İçel Sanat Kulübü Bülteni’nde yayımlandıktan sonra bir meraklı ve de heyecanlı bekleyiş dönemi başlamıştı. Bu savlar ve tezler kabul görmeyip çürütülecek mi? Yoksa genelde kabul görecek, tezlerin eksiklikleri giderilecek ve Mersin’in kuruluş dönemi tarihi yeni baştan mı yazılacak? Bu yazıda, kent tarihinin aydınlatılmasına katkıyı sürdürmek amacıyla, anılan altı yazıdaki tezlerle ilgili son bir yıldaki gelişmeler ve bazı kamu kurumlarının Mersin tarihine ilişkin tutumları ele alınacaktır.
Peki, neydi Mersin’in kuruluş dönemine ilişkin geçtiğimiz yıl yayımlanan yazılardaki savlar ve yeni tezler? Önce onları kısaca hatırlamakta yarar var:
1) Mersin’in kurulduğu zamana ilişkin pek çok tez bulunmakta. Bunlar; 1671, 1812, 1825, 1832, 1836 yılları ile 1830’lar ve 19. yüzyıl ortaları olarak ifade edilmekte. Bu zamanlardan en çok kabul göreni ise Şinasi Develi’nin tezi olan 1836 yılı. Oysa J. LewisBurckhardt’ın 2 Ekim 1809 tarihli mektubuna göre 1809 yılında Mersin adlı bir yerleşim yeri vardı. Kimileri, Evliya Çelebi’nin 1671 yılında geldiği Bölge’ye ilişkin notlarında geçen ve anlatımına göre Arpaçbahşiş/Kargıpınarı yakınlarında dağ eteğinde bir yerde olduğu düşünülen Mersinoğlu Köyü’nü bizim Mersin ile ilişkilendirip kentimizin kuruluş tarihini 1671 olarak kabul etmekte. Bu tez gerçekçi değildir. Dolayısıyla Mersin’de ilk kulübeler 1800 yılı dolaylarında yapılmış olabilir.
2) Mersin’de ilk yapıların kurulduğu yere/mevkie ilişkin 3 görüş bulunmakta. Bunlar: (a) Önce Yoğurt Pazarı kuruldu, ilk binalar bunun çevresinde yapıldı. (b) İlk kulübeler “sahilde” kuruldu.(c) İlk kulübeler Yumuktepe yakınında Mersin Çayı doğusunda kuruldu, gelişme güneye ve doğuya doğru oldu. Mevcut bilgilere göre en makul tez, ilk kulübelerin Yumuktepe yakınında Mersin Çayı doğusunda kurulduğu tezidir.
3) Pek çok yazara göre, Mersin’in kurulduğu alanı da kapsayan “Bölge” 19. yy’da büyük ölçüde bataklıklarla, sazlıklarla ve mersin bitkisi ile kaplı idi; bataklıkları Mısırlı İbrahim Paşa kanallar açarak kuruttu, kurutulan alanlar tarıma kazandırıldı ve böylece Mersin’in kaderi değişti vb. Bulgularımıza göre bu bilgiler gerçeği yansıtmıyor. Çünkü Mersin’in kurulduğu ve ilk geliştiği alanda bataklık oluşma koşulları yok, kurutulmuş bataklık belirtisi yok; murt bitkisi bu alanda değil, iç bölgelerdeki ormanlık alanlarda yetişebilir ve bataklık olan yerde mersin bitkisi yetişmez. Ancak Çukurova genelinde çok sayıda bataklık olduğu doğrudur.
4) Mersin adının kaynağına ve kentin ilk sakinlerine ilişkin de pek çok tez var. Bunlar: (a) Kentin ilk sakinleri Rumlardır, adı da Rumca kökenli mersin bitkisinden gelir. (b) İlk sakinleri Hristiyanlardır. (c) İlk sakinleri Levantenlerdir. (d) İlk sakinleri Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde sözünü ettiği Mersinoğlu Köyü’nden olanlardır ve adı da bu köyün adından gelmektedir. (e) İlk sakinleri Mersin şehrinin yakınlarında eskiden var olan Mersinli adındaki aşiret mensuplarıdır ve adı da bu aşiretten gelmektedir. (f) İlk sakinleri Mersin’e yakın dağlık yörelerden gelen aşiretlerle, civar kasabalardan gelen kişilerdir. (g) Adı Kıbrıs Kralının Kızı Myrna’dan gelmektedir. Bu tezlerin hiçbiri için ikna edici kanıtlar sunulmamakta. Bulgularımıza göre, adının kaynağına ilişkin en güçlü olasılık, mersin (murt) bitkisinden geliyor olabileceği. Ancak buna ilişkin de yeterli kanıt bulunmamakta. Gerekçeleri ile birlikte sunulan bulgularımıza göre ise, kentin ilk sakinlerinin, bir başka ifade ile kurucularının Arap Alevileri yani buralardaki daha yaygın adlarıyla, Fellahlar olma olasılığı çok yüksektir.
5) Mersin ve Bölge’deki Arap Alevileri, Mısırlı İbrahim Paşa’nın, Bölge’yi işgal altında tuttuğu yıllarda (1832-1840), ordusu ile ya da pamuk tarımını bildikleri için Suriye / Mısır / Lübnan’dan getirdiği yaygın biçimde tekrarlana gelen tezlerdendir. Oysa derlenen bilgilere göre; Arap Alevilerin Bölge’ye ilk gelişleri yüzyıllar öncesine uzanmakta; zaman içinde Bölge’deki nüfusları çeşitli olaylar sonucu çok azaldı ve yeni göç dalgaları ile arttı; Mersin’e gelişleri, kentin kuruluş döneminde başladı, halen devam ediyor; tarımı ya da pamuk tarımını bildikleri için getirildikleri görüşü doğru değil; çoğu Suriye’den, azı Lübnan’dan geldi, Mısır’dan geldiklerine / getirildiklerine ilişkin bulgu yok; göç nedenleri, ana yurtlarındaki çatışmalar, baskılar, yoksulluk, kıtlık vb’den kaçış; Bölge’ye gelişlerindeki temel motivasyonları ekonomik; Çukurova’da var olan kentlerin çevrelerine ve akarsu yakınlarına yerleşip ‘bahçecilik’ yaptılar; yerleştikleri yerlerden biri de, Yumuktepe civarıdır; Kazanlı, Karaduvar, Karacailyas, Adanalıoğlu Köyleri, Arap Alevilerin aynı dönemde Bölge’de kurduğu diğer köylerden bazılarıdır.
Kentimizin kuruluş dönemine ilişkin bilgilerin yetersiz olduğunu, o döneme ilişkin olarak her yerde tekrarlana gelen tezlerin temel yanlışlar içerdiğini dolayısıyla da kent tarihinin yeni baştan yazılması gerektiğini savlayan bu yazılar yayımlandıktan sonra aradan geçen bir yıl içinde ne gibi gelişmeler oldu? Haziran 2018 sonu itibarıyla söylenecek olursa: iki haber yazısının yayımlanması dışında bu konuda ne yazık ki hiçbir gelişme olmadı. En azından yazarın erişebildiği kaynaklar itibarıyla hiçbir gelişme olmadı. Yani, konu ile ilgili tüm kesimler, Mersin tarihine ilişkin hiçbir yeni bilgi eklenmemiş gibi davranmayı sürdürdü son bir yılda. Anılan iki haber yazısından biri yumuktepe.com’da diğeri ise Çukurova Gazetesi’nde, “Mersin’in Kuruluşu: Gerçeği Bulmalıyız” başlıklı bir etkinlik vesilesiyle yer aldı.
Anılan altı yazıda öne sürülen tezlerin tüm ilgililerce kabul görüp görmediğini belirlemek için bir yıl yeterli bir süre midir? Olmayabilir. Bu tezleri inceleyip, itirazları kapsamlı biçimde temellendirmeyi ya da öne sürülen yeni tezleri geliştirmeyi amaçlayan ancak henüz sonuçlanmamış araştırmalar tabii ki olabilir. Öyle olup olmadığı zaman içinde anlaşılabilecektir. Ama bu bir yıl içinde en azından iki kesimden olumlu ya da olumsuz tepkiler beklenirdi. Birincisi,Mersin tarihine ilişkin araştırma yapmış, kitap, makale, tez ve/veya belgesel yayımlamış akademisyen, gazeteci, araştırmacı ve yazarlardır. Bu kesimdekilerden en azından bir kısmının hemen tepki vermesi beklenirdi, çünkü konuya öyle ya da böyle hakimdirler ve görüşlerini aktarabilecekleri mecralara kolaylıkla erişebilirler. Hemen tepki vermelidirler çünkü Mersin’in kuruluş döneminden söz eden yazılarıyla kamuoyuna karşı bir sorumluluk üstlenmiş durumdadırlar; tezlerinin yanlışlığını öne süren yayınlara kayıtsız kalmamaları gerekir.
İkinci kesim, web sitelerinde Mersin tarihine ilişkin bazı bilgilere yer vermiş olan Mersin Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Mersin Deniz Ticaret Odası gibi kamu kurumları ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarıdır. Bu kesimdekiler de hemen tepki vermek durumundadır çünkü varlık nedenleri kamu hizmetidir. Kamu hizmetleri de kaliteli olmak zorundadır. Dolayısıyla, doğruluğundan emin olmadıkları bilgileri / tezleri yaymamaları; sitelerindeki bilgilerin yanlışlığını savlayan tezlere kayıtsız kalmamaları gerekir. Mersin tarihine ilişkin yeni tezleri kendi kadroları ile değerlendiremiyorlarsa, vakit geçirmeden, bu değerlendirmeyi yapabilecek kişileri bulmalı, gerekiyorsa web sitelerindeki bilgileri güncellemelidirler.
Bu kesimlerin bir yıllık sessizliği nasıl değerlendirilmeli? Anılan yazılardan halen haberleri mi olmadı? Haberleri oldu da yazılarda öne sürülen tezlere mi katılmıyorlar? Öne sürülen yeni tezlere itiraz etmiyorlar ama görüş belirtmeye gerek mi görmüyorlar? Yeni tezleri geliştirme sürecindeler mi? Hangisi olursa olsun artık mazur görülemezler. Bir yıl az bir süre sayılmaz. Bu kesimler bir an önce tepki vermeli ki, Mersin’in kuruluş dönemi tarihine ilişkin karmaşa bir an önce son bulabilsin. Mersin’in kuruluş dönemi tarihine ilişkin karmaşa Mersin’e de, Mersinlilere de yakışmıyor.
Bu vesile ile sınırları içinde Mersin kentinin kurulduğu ve ilk dönemde geliştiği alanlar da bulunan Mersin Büyükşehir Belediyesi ile Akdeniz ve Toroslar Belediyelerinin kent tarihine kayıtsız kalmalarına ve web sayfalarındaki özensizliğe de bazı örneklerle dikkat çekmekte yarar olabilir.
Evet, kabul edilmesi zor ama ne Mersin Büyükşehir Belediyesinin ne de Akdeniz ve Toroslar Belediyelerinin web sayfalarında Mersin tarihi hakkında bir bilgi bulunmaktadır. Ve Mersin Belediyesinin eski başkanlarından Zeki Ayan’ın görev süresi Büyükşehir ve Akdeniz Belediyelerinin web sitelerinde yanlış gösterilmiş. Şöyle ki, Zeki Ayan,1954 yılından 27 Mayıs 1960 tarihindeki askerî darbeye kadar (ve sonrasında 1963-1968 yılları arasında) Mersin Belediye Başkanlığı yapmış iken, anılan belediyelerin web sitelerinde Ayan’ın görev süresi 1954-1957 (ile 1963-1968) olarak gösterilmiş. Örneğin, dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in Mersin’i son kez ziyaret ettiği 5 Ocak 1960 tarihinde Mersin Belediye Başkanı, Zeki Ayan idi. Aynı günün akşamı Tüccar Kulübündeki yemekte çekilen ve Zeki Ayan’ın (ayaktakilerden sağdan ikinci) da göründüğü yandaki fotoğraf, o günlerden bir anıdır. Fotoğraf, Kuyumcu İbrahim Kayadelen’in, Menderes’e, mine işlemeli altın muhafaza içindeki küçük ölçekli bir Kur’anı hediye ederken çekilmiştir. (Menderes’in sağındaki dönemin Genel Kurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, solundaki ise Devlet Bakanı Y. İzzet Akçal’dır.) Zeki Ayan’ın görev süresi ile ilgili bu hatanın kaynağı Şinasi Develi’nin Dünden Bugüne Mersin adıyla yayımlanan kitapları ya da blogu olabilir. Zira Develi’nin blogunda da Zeki Ayan’ın görev süreleri böyle yazılmış.
Umarız, tüm kamu kurumları kentimiz tarihine gereken ilgiyi ve tüm icraatlarında Mersin’e ve Mersinlilere yakışır özeni gösterir. Umarız, kentimiz tarihi ile ilgilenen herkes, kuruluş dönemi tarihindeki bilgi kirliliğinin azaltılmasına katkıda bulunur
____________________
[*] Bu yazı İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni’nin Haziran 2018 tarihli 219.sayısında yayımlanmıştır. Ekim 2020’de, güncelliğini ve anlamını yitiren bir paragrafı çıkarılmıştır.

Maden mühendisi. Ankara’da yaşıyor. Mesleki örgütlerde etkin görevler üstlendi. Çeşitli konularda yayımlanmış yazıları var.

scroll to top