,

BİR KIZ BANA EMMİ DEDİ NEYLEYİM – ALİ UYSAL

Karacaoğlan.jpg

Dünyaya konup göçen her canlı gibi o da yaşlanmıştı.Ne var ki yaşlandığının ayırdında değildi.Başında kavak yelleri esiyordu.Güzel olan her nesneden gözlerini alamıyordu.Güzeli sevmek bir görev gibiydi onun için.Bu ona özgü bir özellikti.Güzeli sevmezse yaşayamayacağına inanıyordu.Bu konudaki duygularını da sık sık sazıyla çalıp söylemekten geri durmuyordu:
Karacaoğlan der ki kendim övmeyim
Coşkun sular gibi bendim dövmeyim
Güzel sevme derler nasıl sevmeyim
Sevsem öldürürler sevmesem öldüm
Gökler gibi geniş bir gönül dünyası vardı.Tüm güzelleri,tüm güzellikleri doldursa içine yine de boşluk kalırdı.Azgın bir at gibiydi deli gönlü.Gem vuramazdı,gem vurulamazdı.
Karacaoğlan der ki konanlar göçmez
Bu ayrılık bizden arasın açmaz
Bir deli gönlüm var güzelden geçmez
Ne güzele doymaz gözüm var benim
Un öğütmek,değirmene gitmek,işe güce bakmak ona özgü bir yaşantı değildi; amma o gün iş başa düşmüştü.Un tükenmişti.Ne yapsın, un öğütüp gelecekti.
Suyun çevirdiği yuvarlak bir taşın dönmesiyle iki taş arasında kalan buğday una dönüşürdü.Buğday alabildiğine doğaldı.Un da öyle, olur mis gibi kokardı.Tarih olmuş bir sistem.
Değirmen evden epeyce uzaktaydı.Beygire iki çuval buğdayı çatarak gitti değirmene.İşini bitirip dönüyordu evine.
Yokuşun başında bir çeşme vardı.Çoban çeşmesi denirdi böylesi çeşmelere.Evine gitmekte olan sevdalı ozan bir de ne görsün!Çeşmenin başında üç güzel Türkmen kızı su dolduruyor.
Sessizce geçip gidemezdi denklerini.İki laf etmeliydi onlarla; amma nasıl bir bahaneyle yaklaşmalıydı. Sudan güzel bahane mi olurdu! ”Kızlar susadım.Bir su verin de içeyim” deyiverdi.
Kızlardan biri,ki fıkır fıkırdı,”Emmi az bekle ,testimi doldurur doldurmaz vereceğim sana suyu”.
Bu “emmi” sözü ok gibi çakıldı yüreğine;çünkü Anadolu’da yaşlılara emmi denirdi.Yaşlanmış mıydı yoksa! Oysa deli gönlü dalgalanıp duruyordu.Ne çare kızlar onu öyle görüyordu.Acıdı yüreği.Beygirini bir çalıya iliştirip yanından hiç ayırmadığı sazına yapıştı.
İçindeki duyguları boşaltıverdi Toros Dağlarının taşına toprağına.Kızlar dondu kaldı çeşmenin başında.İçlerinden biri “Karacaoğlan mı” diye sordu ötekine.”Böyle sazın,böyle sesin sahibi başka kim ola ki”!

Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del olur aklı
On beş yaşında da kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Bizim ilde urum olur uç olur
Sızılaşır bozkurtları aç olur
Bir yiğide emmi demek güç olur
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Birem birem toplayayım odunu
Bilem dedim bilemedim adını
Elbistan yanaklı Kürdler kadını
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Karacoğlan der ki nolup nolayım
Akan sularınan ben de geleyim
Sakal seni makkabınan yolayım
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Karacaoğlan

Köy Enstitüsü mezunu, edebiyat öğretmeni. Özellikle halk kültürü, Karacaoğlan, N. Hikmet konularında konuşmacı, yazar.

scroll to top