,

HASAN CANEL VE AHŞAP YONTULARI – SÖYLEŞİ

Hasan-Canel-3.jpg

HASAN CANEL VE AHŞAP YONTULARI ( * )
Söyleşi: Ziya Aykın
yumuktepe@gmail. Com

İçel Sanat Kulübü yönetim kurulu üyesi, ressam, heykeltıraş, yontu öğretmeni Hasan Canel’i konuk ediyoruz bu sayımızda.Hasan Canel

Genellikle 50 santimi aşmayan, zaman zaman 1 metreyi bulan boylarda, ince belli, uzun boylu kadın heykelleri yapan bir sanatçı Hasan Canel. Ahşaptan yapılan bu kadınların hepsi de çıplak, özellikle memeler detaylı olarak işlenmiş ama asla erotik değiller. Yiğitçe ayakta dimdik duran, mağrur bir ifadeyle ve hafifçe yukarıdan bakışlarıyla dik başlılığı, doğurganlığı çağrıştıran, saygı uyandıran kadınlardır bunlar…

Geçtiğimiz Nisan ayında bir hayli ilgi gören, beğenilen heykel serginiz vardı. Orada size en çok sorulan soru heykelleri hangi ağaçtan yaptığınızdı.
Evet, bu sürekli soruluyor. Oysa bir ayırım yok. Her tür ahşaptan heykel yapılabilir. Ayrıca ne ile oyduğum da sorulur. Bunun cevabı da küçük ıskarpela görünümlü bir bıçaktır.

Hasan Canel -şimşir

Hasan Canel – Şimşir

Yine klasik bir soru. Kaç yıldır ahşap heykel yapıyorsunuz?
Çocukluğumdan bu yana resim çiziyordum. Son yirmi yılda da yavaş yavaş resmin yerini ahşap heykeller aldı.

Çocukken ne tür resimler yapardınız?
İlkokul çağlarında oğlak güderken, büyük taşların üzerine küçük taşlarla oğlak, inek, kuş gibi o günlerde çevremde ne varsa çizmeye çalışırdım.

İlkokulda, ortaokulda resim derslerinde farklı bir öğrenci olmuşsunuzdur. Okul yaşamınızdan söz eder misiniz?
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi Çiçekalanı Köyü’nde doğdum. İlkokulum köyümden 5 km uzakta idi. Her gün sabah ve akşam yağmur, çamur, kar tipi fark etmez, yürürdük. Ortaokul için köyden 8 km uzakta bulunan Aksu’ya yine yaya olarak gidip gelirdim. Bu arada eğer kabarmamışsa Aksu ırmağını geçer, kabardı ise, aynı zamanda “veli”m olan, abimin bir arkadaşının evinde kalırdım. Irmağı geçebilmek için bütün giysilerimi çıkarır, ayakkabılarımı, daha doğrusu, lastiklerimi, giysilerimi, defter ve kitaplarımı başımın üstünde tutarak, kaymadan, suya kapılmadan karşıya geçerdim. Sonra kıyıda giyinmeye çalışırken soğuktan çakıl taşları ayağıma yapışırdı ve silkelemem gerekirdi. Hiç unutamadığım anılarımdır bunlar.

Ancak sorunun asıl cevabına geleyim. Ortaokulda resim öğretmenim yaptığım bir resmi karatahtaya astı. Sınıfın en gerisine gitti. Baktı, baktı ve “Üüüf, işte resim bu” dedi. Bu söz beni gururlandırdı. Bu konudaki ilk cesareti o zaman buldum.

Daha sonra resme ayırdığınız zamanı artırmış olmalısınız…
İstanbul, Urfa, Bursa’da mektup arkadaşlarım vardı. Biriyle hala görüştüğüm bu arkadaşlarıma mektup yazdığımda kenarlarını süslemeye başladım. Giderek resim yapmak için daha çok fırsat yarattım. Liseyi evimden çok uzaklarda, Gaziantep’te, Tarsus’ta okumak zorunda kaldım. Parasızlığımın üstüne bir de 12 Mart öncesi ortamın siyasi kavgaları eklendi. Çok sıkıntılı günler geçirdim. Ancak her koşulda resim yapmaya devam ettim.

Böylesi bir resim aşkının sonunda da üniversite için resim öğretmenliğini seçmiş olmalısınız…
Doğrusu hukuk okumak niyetiyle sınava girdim ama kazanamadım. İkinci kez sınava girmek için hazırlandığım bir yıl içinde de kararım resim öğretmenliğine dönüştü. Yetenek sınavını 3. olarak kazandım ve İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne kaydımı yaptırdım.

Resim öğretmeni olunca resim yapmaya devam ettiniz mi?
Öğretmenliğimin ilk yılında isteğim dışında müdür yardımcısı oldum. Tam gün okuldaydım ve eve döndüğümde çok yorgun oluyordum. 12 Eylül’de idareci olmam sakıncalı bulununca tekrar derslere girmeye başladım. Bu sıralarda geçim derdi ile arayış içine girdim ve okul dışındaki zamanlarda grafiker olarak çalışmaya başladım. Sonra tabelacılığa başladım. Bu sırada da resim çiziyordum ama daha çok eskiz gibi, desen gibi şeylerdi. Emekli olunca artık sadece resim yapmaya ve kısa bir süre sonra da heykel yontmaya başladım.

Heykele nasıl başladınız. Yıllarca yaptığınız resimden ayrılmak zor gelmedi mi?
Uzun zamandır resim yapmıyorum ama yine de resim yapmayı bıraktım demeye dilim varmaz. Yapmayı, bitirmeyi düşlediğim iki dosya dolusu resim taslağım var. İlk zamanlarda sürekli heykel yapmıyordum. Eksiklerim vardı. Hatalar yapıyordum. Nasıl yontacağımı bilemiyordum. Deneme, yanılma yöntemiyle uygun olanı bulmaya çalıştım. Okulu yok, soracak kimse yok. Örneğin; yontu bıçağını nerede bulacağımı bile bilmiyordum. Nereye sorsam yanıt alamıyordum. Resme başlarken de kendi kendime öğrenmeye çalışmıştım. Heykelde de öyle oldu.

Şu anda buna benzer sorunlarınız var mı?
Artık her türlü malzemeyi, bunlara ilişkin bilgileri internetten bulmak mümkün.

Hasan Canel (7)Hocam (beni heykel kursuna başlamam için ikna ettiği ve öğretmenim olduğu için gerçekten hocam), bu yonttuğunuz kadın heykellerinin hepsi de yere iki ayağının üstünde ve çok sağlam basıyorlar. Eğer yalnız değilseler yanlarındaki de kadın ve mutlaka birinin saçı veya kolunu bir diğerinin saçı veya kolu haline getiren bir dayanışma, bütünleşme içindeler. Bütün bu ortak özellikleri bir arada tutarak çok farklı heykelleri nasıl yapıyorsunuz?
Elime kuru bir ağaç parçası alıyorum. Onu yonttuğum zaman nasıl bir şekil çıkacağını düşünüyorum. İçimden gelen, o anda ahşabın içinde gördüğüm şeyi bir ucundan yontmaya başlıyorum. Bittiği zaman genellikle başta düşündüğüm şeklin oluştuğunu görüyorum. Heykellerimdeki kadınların özellikleri ile ilgili ayrıca söyleyeceğim bir şey yok. Yani başladığım zaman bu heykel de şöyle bir mesaj versin gibi bir kaygım olmuyor.

Kaç kez heykel sergisi açtınız?
İnternetten tanıştığım arkadaşlarımla İstanbul’da Yunus Emre Kültür Merkezi’nde açtığımız karma sergi ilk oldu. Daha sonra heykellerim birçok kent ve yörede birçok biçimde sergilendi. Sayısını verebilmem olanaklı değil. Şöyle ki; sergi, etkinlik, festival veya şenlik benzeri düzenlemelerde benden heykellerimi istiyorlar. Gönderiyorum ama kaç gün, hangi ortamda sergilendi, kaç kişi gördü, bilgim olmuyor.

Sanat konusunda sizi sevindiren son şey ne oldu?
Bu yıl İçel Sanat Kulübü’nde ahşap heykel kursuna başladık. Beklediğimden çok daha fazla talep oldu. Bu beni mutlu etti. Birçok arkadaş büyük bir hevesle derslere devam ettiler. Mayıs ayında açtığımız karma öğrenci sergisi çok beğenildi. Ama bu biraz kişisel bir yaklaşım. Daha geniş, sanatın her dalını gözeterek baktığımızda; Mersin’de İçel Sanat Kulübü’nün, AKOB’un olması ve bu derneklerin bülten, dergi ve diğer yayınları, Uluslararası Müzik Festivali, yaşadığımız şehirde sanat ve kültüre önem veriliyor olması beni sevindiriyor. Türkiye’nin en güzel binalarından biri olan Kültür Merkezimiz ve içindeki Opera ve Balemizle, konservatuvarımızla övünmemiz, yine Yenişehir Belediyesinin çok büyük ve çağdaş bir kültür merkezi yapmış olmasıyla geleceğe umutla bakacak nedenler yakalayabiliyoruz.

Hocam teşekkür ediyoruz size… Mersin’de sanat yaşamı sizlerle zenginleşiyor. Türkiye’de sanatın hak ettiği özgür ortamı ve değeri bulabilmesi için umutlarımızı sürdürmek istiyoruz. İyi ki sizler varsınız…

(*) Bu söyleşi AKDENİZ OPERA VE BALE DERNEĞİ (AKOB) KÜLTÜR VE SANAT DERGİSİ 04.07.2014 tarihinde basılan 25. sayısında yayınlanmıştır. .

Biyografik Bilgi

scroll to top