,

HERMAN JANSEN MERSİN’DE – 41. BL.

Herman-Jansen.jpg

Herman Jansen

AVUSTURYALI ŞEHİR PLANCISI
HERMAN JANSEN MERSİN’DE

1935 yılında Ankara’dan sonra, Mersin şehir planını yapmak üzere aldığı davetin ardından geldiği Mersin’de, günümüzdeki Atatürk Caddesi üzerinde yer alan sahil şeridindeki Toros Oteli’nde konaklayan Herman Jansen, otelin pencere önlerine asılmış çarşaflar yüzünden denizi göremeyişini şöyle dile getirmişti:

“Ben burada denizi görmek için kalıyorum ama görüyorsunuz yatak yorgan çarşafları asılmış, iki günden beri deniz yerine bunları seyrediyorum. Yazık, denizin ve havanın güzelliğinin farkında değilsiniz. Oysa İskele başından Kışla’ya kadar bir gezinti yeri yapılsa ne güzel olur, şehrin profili değişir”

Tolga ve Tülin Selvi Ünlü haritası üzerine adı konmamış Maden/Krom İskelesi denemesi

Tolga ve Tülin Selvi Ünlü haritası üzerine adı konmamış Maden/Krom İskelesi denemesi

Mersin İskeleleri “Mersin Limanı” olarak anılıyor

1890’lı yıllarda dışsatımda Mersin limanının (iskeleleri) büyük yeri vardı. Liman hayli geniş olmakla birlikte derin değildi. Bu nedenle ticaret gemileri kıyıdan yaklaşık 1 mil (Bir deniz mili yaklaşık 1852 metre) açıkta demirlemek zorundaydı. Ancak demirleme yeri sağlamdı ve büyük tonajlı gemiler için güvenli bir barınak sağlamaktaydı.

“… Mersin limanına en çok, Fransız bandıralı Messageries Maritimes ve Compagnie Fabre, İzmir’deki Yunan ve İngiliz, Şirket-i Mahsusa ve Hidiviyal firmalarının gemileri ile, Rus bandıralı gemiler gelmekteydi.” (Yurt Ansiklopedisi 3645)

Mersin Deniz Ticaret Odası Dergisi’nde, Gazeteci-yazar Osman Öndeş; “İngiliz Konsolosluk Belgelerinde Mersin ve İskenderun Limanları” adlı makalesinde 1888 ile 1914 yılları arasında Mersin limanı yük ve gemi bilgilerini içeren bilgiler vermektedir:

“… 1888 – 1914 yıllarındaki Mersin ve İskenderun Limanları ve bu bölgedeki Osmanlı liman kentlerinde Denizcilik, Ticaret ve Diplomasi yaşamı resmedilmektedir. Neticede, Halep Vilayeti merkezinden bakıldığında, İskenderun ve Mersin limanlarının bölgesel olarak ne denli önemli deniz kapıları oldukları görülmektedir.

Ancak, İskenderun ve Mersin liman kentleri (kasabaları) için ayrı raporlar mevcut değildir. Mersin limanına ait ayni özellikteki bilgiler müteakip yıllarda yer almaktadır.

İngiliz tarihçi Dr. Philip Mansel, Doğu Akdeniz’i ‘Güneşin Doğduğu Yer’ diye tanımlar. Levant, Doğu Akdeniz demektir. Levant ırktan, dinden ayrıdır. Milliyetle değil, denizle ifade edilir. Büyük Levant kentleri; İzmir, İskenderiye ve Beyrut’tur. Bu liman kentleri dünyanın kapılarıdır. Levant kentleri, liman kentleridir, uluslararası kentlerdir; milliyetten ayrı coğrafi bir deyimdir. Liman kentleri dün olduğu gibi bugünün ve geleceğin küresel kentleridir ve büyüyerek varlıklarını sürdüreceklerdir. Coğrafya, diplomasi, dil, melezlik, ticaret, yaşam sevgisi, çağdaşlık ve güvenlik onların paylaştığı özelliklerdir. Kuşkusuz bu tanımlamaya asla göz ardı edilemeyecek önemdeki iki Doğu Akdeniz limanı; İskenderun ve Mersin limanları dahil edilmelidir. Zira Levant tanımı içerisinde yer alan Beyrut’a rağmen, İskenderun ve Mersin limanları, bölgede gerçek ihtiyaç duyulan liman kentleri olmak gibi bir görevi üstlenmişlerdir.”

Mersin Limanı İstanbul ve İzmir gibi Doğu Akdeniz’de Ana Liman Öneminde:

“… İskenderun limanının, Beyrut limanına yönelik yük hareketinin üç misli taleple karşılaştığı ve vazgeçilmez olduğu, Mersin limanının ise İstanbul ve İzmir gibi Doğu Akdeniz’de ana liman ehemmiyetinde olduğu İngiliz Dışişleri Bakanlığı mezkur raporunda yer almaktadır.

Mersin ve İskenderun gibi kentlere Liman kenti gözlüğüyle bakıldığında, deniz kıyısından ötede gemiler görülecektir ki, o gemiler, bu liman kentlerine gelmekte ve gitmektedirler. Kısacası, yaşam o deniz kıyılarında gemilerle hayat bulmaktadır. Gemiler olduğu içindir ki, yaşamın var olduğu anlaşılmaktadır!” (Osman Öndeş, İngiliz Konsolosluk Belgelerinde Mersin ve İskenderun Limanları. Mersin Deniz Ticaret  Sayı: 263 Nisan 2014 S: 31–37)

1890’larda Mersin limanı bölge ticareti ve deniz ulaşımının merkezi durumundaydı. Mersin ve İçel sancakları I. Dünya Savaşı öncesinde, Anadolu’nun en gelişmiş yörelerindendi. Mersin bir ticaret ve sanayi merkezi olan Adana’nın doğal limanı durumundaydı. Anadolu’nun üçüncü büyük limanıydı. … En yoğun dışsatım yapılan ülke Fransa, en çok mal gönderen ülke İngiltere idi. Pamuktan sonra en önemli dışsatım buğday idi. (Yurt Ansiklopedisi 3645)

1920 tarihli haritadan detay. İskele yerleri yerleştirme denemesi. (S.Vural 2014)

1920 tarihli haritadan detay. İskele yerleri yerleştirme denemesi. (S.Vural 2014)

Çelişkili Çeşitlilik

Çeşitli kaynaklarda belirtildiği gibi, Mersin’in gerçek bir liman kenti haline gelmesi kolay olmamış, derme çatma kurulan ilk iskelelerden dünya ölçeğinde bir limana sahip olması 100 yıldan fazla zaman almıştır.

14 Eylül 1852 tarihli bir belgede Mersin’e bir iskele yapımına, Tarsus yolunun onarımına devlet hazinesinden para talep edilmekte, bu işin sürdürülmesi için Kolağası Mehmet Efendi görevlendirilmektedir. Bu yazışma, var olan bir iskelenin iyileştirmesi yönünde bir talep olmalıdır. Çünkü ilk iskelenin 1830 yılında hizmet vermeye başladığı kabul edilir.

Haritadaki Mersin İskele yerleri ve fotoğrafta iskeleler. Semihi Vural

Haritadaki Mersin İskele yerleri ve fotoğrafta iskeleler. Semihi Vural

1866 yılında da Taş Han’ın önünde ‘Taş İskele’ adlı iskele inşa edilmiştir. Adı Taş İskele olsa da o zamanki inşa türünde sıcak çekilmiş demir profillerden imal ve inşa edilmiştir.

İlk özel iskele olan Messageries Maritimes İskelesi 1874’de yapılır. Ardından ikinci özel iskele 1883’te Mavromati İskelesi (ahşap) faaliyete geçmiştir. (Mehmet Mazak. Mersin. s. 49)

İskelelerin yerleri, adları ve işlevleri çeşitli kaynaklarda biraz da çelişkili olarak verilmektedir. Kabul gören bir sav, ilk iskelenin 1830 yılında, ikincisinin Taş İskele olarak 1866 hizmete girmiş olduğudur. Üçüncü iskele 1874’de yapılan Messageries Maritimes İskelesi, dördüncüsü Tüccar Kulübü’nün önündeki (kuruluşu 1883) Mavromatilere ait iskele olup, beşinci iskele Almanlar tarafından 1909 tarihinde demiryolu bağlantılı olarak yapılmıştır.

1892 tarihli Adana Salnamesi’nde, Mersin’deki iskele sayısı: dört ahşap, bir taş, birisi taş temelli, bir diğeri şimendifere ait demir iskele olarak toplam yedi iskeledir. Bu ifadeye göre yapımı 1909’a tarihlenen Alman İskelesi daha önce hizmete girmiş olmalıdır. Adana- Mersin demiryolu hattı’nın malzemesi Avrupa’dan gelmiş ve geçici bir iskeleden, burada karaya çıkarılmış olması akla uygun düşüyor.

Görgü tanıkları İlyas Halil, Necmettin Onel ve Rafet Van, bu çalışmada iskelelerin sıralanmasını, (okuyucuya tarif açısından) numaralanmasını, doğudan batıya doğru ve Devlet Demir Yolları İskelesi’nden itibaren başlatılmasını önerdiler.

Biyografik Bilgi

scroll to top