,

HUĞ’DAN GÖKDELENE MERSİN – 4.BÖLÜM

Mersin-5.jpg

BÖLÜM: 3 ESKİ MERSİN YAPILARI
ESKİ MERSİN YAPILARININ GENEL ÖZELLİKLERİ

Mersin Yapılarına bakış
Mersin’in kurulması yıllarında değişik kimlikli insanların istekleri, birbirlerinden farklı yapıları oluşturmuştu. Ancak Avrupa tarzında yapı üretmek için gerekli kadrolar mevcut değildi. Yapı gereçleri de kolay sağlanamıyordu. Bu ve benzeri nedenlerle Eski Mersin yapıları oldukça sade, gösterişsiz olarak üretildiler. Yapı uzmanları ve ustaları, Suriye, Beyrut gibi yakın doğudan sağlandı. Avrupalı uzmanların eserleri az sayıdadır.
Bazı görkemli yapıların mermer kolon, söve, kesme taş gibi elemanları da yakın antik kentlerden sökülerek devşirme olarak kullanılmıştır.
Huğdan Gökdelene (65)Mersin’in yaklaşık yüz yetmiş yıllık tarihi ve kültür mimarisi, ticari konumu, üretim çeşidi ve etnik hareketleriyle oldukça zengin bir mozaik yapısındadır. Ancak ortak bir politika üretilip sürdürülemediğinden uygun ortak bir sonuç alınamamış, yeni ve sürekli değişen etkenler mimarlık yapılarında kendi özgün yapı kişiliğini oluşturamamıştır.
Bazı resmi tanımlamalarda olduğu gibi, Mersin için, “Kentsel yerleşim, havanın sıcaklığı ve nem durumu göz önüne alınarak, denizden dağ eteklerine kadar uzanan sokakların iki yanında genellikle bahçeli ve tek katlı evlerden oluşmuştur. Kuzey güney doğrultusunda uzanan sokaklar bir çeşit hava akımı koridoru oluşturarak bu sokaklara bakan evlerde yaşayan insanların sıcaktan bunalmaları önlenmiştir.”….demek ne anlamlı ve güzel olurdu. Ancak bu tanımlamalar bazı kesimler için doğru sayılsa bile tüm kente yaygınlaştırılamaz. Ama yine de 1970’lere kadar bu olgu olumsuz bir havaya dönüşmemişti. Kentin kültürel mozaiği, doğal yeşil doku ile beslenip zenginleştiğinden insanlar için çekiciliğini sürdürmüştür.
Gençliklerini 40’lı-50’li yıllarda yaşayanlar Halkevi önündeki parkı ve kıyıda, denizle buluşmaları özlemle anımsarlar.
Kent geniş bir düzlüğe oturmasına karşın, park ve bahçelere, iç ve dış mekânlara önemli yer verilmemiştir.
Deniz ikinci planda kalmış, ana caddeler denize paralel gelişmiş, ancak bunları dik kesen yetersiz, paralel dar yollar bırakılmıştır. Kent insanı denizi, sadece ticari suyolu olarak görmüş, organik bağ kuramamıştır.
Huğdan Gökdelene (68)Sıcağın etkisini azaltmak için duvarlar büyük kesme taşlardan yapılmış, pencereler sayıca az ve küçük tutulmuştur.
Ön yüzleri sokağa açık evlerde kapıdan büyükçe bir avluya geçilmektedir. Taş döşeli veya beton zeminli avlu ortasında, çevresi genellikle çiçekli bir kuyu ve tulumbası yer alır. Avlu ana kapının iç bahçesi gibidir. Buradan anayapıya geçilir. Odalar, büyük ve yüksek tavanlıdır. Taban ve tavanları ahşaptır. Odalarda geleneksel Türk evlerindeki süslemeler pek görülmez. Ancak İstiklal Caddesi’nin kuzeyindeki bazı cihannümalı evlerde, güzel göbekli tavan işçiliklerine rastlanır. Ortak özelliklerinden biri yalın olmalarıdır.

Fazıl Tütüner Koleksiyonu

Fazıl Tütüner Koleksiyonu

Kent dokusunu oluşturan iki katlı taş evler Eski Mersin Yapıları’nın genel özelliğidir.
Zemin katlar ticari bölgelerde oldukça yüksek tutulmuştur. Zemin kat yüksekliği sokağın genişliğine eşittir. Toprak dam kent içinde hiç görülmez.
Bölge yapılarının bir karakteristik özelliği de, yapıların çatısı üzerine oturtulan, tüm yönlerin rüzgarını alıp, görüntüsünü sağlayan, “Cihannüma” denilen yüksek çıkma odalardır.

MİMARİ ÇEŞİTLİLİK
Çeşitlilik göstermekle birlikte, Mersin Yapıları ortak özellikleri bakımından dört gurupta toplanabilirler.

Orta Anadolu Mimarlığı
Orta Anadolu geleneksel mimarisi olarak tanımlayabileceğimiz, yaygın görülen zemin katları taş, birinci katları “hımış” olan yapılardır. Geleneksel Türk Evi karakterindeki bu evler, varlıklı Müslüman kişilerin yaptırdığı yapılardır. Mimari karakterleri ile sade ve güzel, yapı malzemesi karakterleri nedeni ile özellikle üst katları haraptır. Bütün yapılar İstiklal ve Mücahitler Caddeleri’nde ve civar sokaklarda görülebilir.

Huğdan Gökdelene (69)Ege Çevresi Mimarlığı
Ege çevresi mimarisindeki yapılara benzerliği söz konusudur. Aslında Sakız Adası Evleri karakterindedir. (Kordonboyu, Alsancak evleri gibi.) Eskiden Frenk Mahallesi denilen Yoğurt Pazarı ve güneyindeki çevrede vardı. Şimdi, İçel Sanat Kulübü’nün onardığı Teoman Ünüsan Sergi Salonu Binası gezilebilir. Tipik örnektir. Varlıklı ailelerin yaptırmış olduğu, mimari karakterleri belirgin yapılardır.
Yapım teknolojisinin yüksek olmasından iyi korunmuştur. Batıda örnekleri görülen, çağdaş donanımların uygulanabileceği düzeydedir. İki katı da kesme taştan, özenli taş işçiliklerinin gözlendiği yapılardır. Cephe süslemeleri ilgi çekicidir. Anıtsal giriş kapıları, süslemeli balkonlar, köşe pilyasterler, rozetler ve profilli kornişlerle zenginleştirilmiştir. Küçük yapıların avlu ve ana giriş kapılarında üçgen alınlıklar, profilli kemer taşları kullanılmıştır. Kapı lentoları ve söveleri geometrik ve bitkisel motifli bordürler ve rozetlerle bezelidir. Önemli ortak bir özellik de, bu yapıların ahşap panjurlu olmasıdır.

Doğu Akdeniz Mimarlığı
Zemin katları taş, üst katları bağdadi yapılar, Doğu Akdeniz mimarlığı karakterindedir. Ahşap konstrüksiyonlu, gölgeli alan yaratmak amacıyla oluşturulmuş sıra kemerli yapılardır. Taş ve bağdadi kemer esprisi bolca kullanılmıştır. Üst katlarda görülen sofa yöresel karakter arzeder. Orta derecede korunmuştur.
Taşıyıcı özellikleriyle taş kemer özellikli Taş Han gibi birkaç kemerli örnek, bugün gerçek koruma altına alınmayı bekler.

Sentez Mimarlık
Yukarıda anılan her karakterin sentezini oluşturan genelde ticari binalardır. Çarşı, han, işyeri, depo, Hükümet Konağı gibi.

Aslında ikinci guruba, batı örneklerine benzerlerse de üçüncü guruptaki kemer özellikleri ile ve yapım teknikleriyle birer anıt niteliğindedirler.
Kent merkezindeki Neoklasik üsluptaki İş Bankası, Halkevi, Eski Vilayet ve Merkez Bankası binaları, ön yüzlerini kaplayan sütunlu, kemerli revaklarıyla özgün yapılar olarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Levanten Mimarlığı
Levanten yapılar kapsamına giren, girişi merdivenli, kemerli ön sahınlı birkaç yapı örneği görülebilir.

Roma Etkisi: Geniş kemer üzerinde iki pencere. 1940 lı yıllar ve altta antik yerleşimlerde bir Roma evi

Roma Etkisi: Geniş kemer üzerinde iki pencere. 1940 lı yıllar ve altta antik yerleşimlerde bir Roma evi

TAŞLARIN YALIN DİLİ
Eski Mersin Yapıları’nda kesme taş işçiliğinin önemli yeri vardır. Temiz, düzgün yüzeylidir ve daima yalınlığı yansıtır.
Yapı ustaları işverenin ihtiyacından yola çıkarak yalınlık sınırları içinde yapıyı oluşturmuşlardır. Belki de böyle yalın olmaları çok eski devirlere bir gönderme idi.
Antik Roma yapılarıyla benzerlik kurmak çok mu hayalcilik olur?

Huğdan Gökdelene (72)Roma etkisi: Geniş kemer üzerinde iki pencere. 1940’lı yıllar.
Yanda antik yerleşimlerde bir Roma evi.

ROMA ETKİSİ
Anadolu mimarlığında bir süreklilik görülür. Roma Dönemi’nin mimarlık öğeleri, Bizans’a, giderek Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar’a ulaşarak Türkler’in de mimarlık ve şehircilik anlayışını etkilemiştir. Bu bağlamda Eski Mersin Yapılarının bazılarının dış cephelerinde bu etki göze çarpar. Özellikle bir geniş kemerle taşınan üst katta iki ya da ikiz pencere tespit edilebilir.

YAPILARDA DİN ETKİSİ
Eski Mersin Yapıları’nda çeşitli kavimlerin ve bunlara bağlı dinlerin etkileri açık biçimde izlenebilir. Levanten yapılar dediğimiz, Hıristiyan etkisindeki binalar, İzmir ve çevresinde gördüğümüz Kordonboyu ve Alsancak evleri tipindedir.
Arap muhacirlerinin oturduğu yapılar Kiremithane Mahallesi’ndedir. Zaten eski ismi de Lazkiye Mahallesi’dir. Levanten yapıların cepheleri sokağa dönük olurken, Müslüman yapılar Türk Evi karakterine uygun olarak avluya bakar.

Fotoğraf : Berdan Karagöz

Fotoğraf : Berdan Karagöz

YAPI GİRİŞİ
Eski Mersin Yapıları’nda sokak cephesinden yapılara giriş üç şekildedir:
• Sokağa açılan avlu kapısından avluya girilmekte ve avludan eve geçilmektedir. Genelde Koruma Alanı içindeki evlerdir.
• Sokaktan zemin kata girilmekte ve avluya geçilmektedir. (Koruma Alanı 4.pafta, 199 ada, 20 parseldeki ev)
• Sokaktan doğrudan eve girilen evler. (Sit Alanı içinde 45.pafta, 54 ada, 9 parseldeki ev)
Evlerin bir ya da iki cephesi muhakkak sokağa bakmaktadır. Çıkmalar genelde girişin üzerinde yer alır Bu çıkmalar girişi belirtir, hem de girişi yağmur ve güneşten korurlar. Ayrıca ev halkının sokağı seyretmesi kolaylaşır.

EV VE AVLU İLİŞKİSİ
Geleneksel Türk Evleri’ndeki avlu ve ve ilişkisine Mersin Evleri’nde pek rastlanmaz. Eski kent dokusu kayboldukça bu ilişkiyi çözmek mümkün olamamaktadır. Sit Alanı içinde yer alan evler genelde doğrudan sokağa açılır. Evlerin bazılarında avluya rastlanır. Bunlar genelde evin yanında ya da arkasındadır. Oldukça küçülen bahçeler harap durumdadır. Evler genelde avlunun bir kenarına yerleştirilmişlerdir. Yön tayinleri oldukça güçtür. Dış sofalı evlerde yön genellikle bahçeye doğrudur. Avludan girilen evlerin bazı bölümleri (tuvalet, mutfak, banyo gibi) avluda yer alır. (5.pafta, 217 ada, 10 parsel) Köşk, tandır, ocaklık gibi mekânlar Mersin Evleri’nde görülmez. Avlularda genelde, bir kaç meyve ağacı, küçük havuzlar, tulumbalar, çiçekler vardır. (4.pafta, 196 ada, 2-5 parsel)

Çift Katlı Yapılar
Genelde iki katlı olan bu yapıların bazılarının alt katı depo olduğundan, kapısı çift kanat olup, zemin seviyesindedir. Malın yüklenip boşalması amacıyla kapı yüksek tutulmuştur. Sundurması yoktur. Üst kat girişi ise yan taraftan olup bir açık merdivenle sağlanır. Alt kat konut olanlarda ise, giriş yine cephedendir.

Nişli Girişli Evler
Bu guruptaki evler 7–8 basamakla yükseltilmiş bir platformla girilen, bina içine girilmeden önce bir niş içinden ve küçük bir sahanlık oluşturulan binalardır. Niş üzerinde geniş bir yarım daire kemerle eyvan (sundurma) oluşturulmuştur. Güneş, yağmur gibi doğa etkilerinden korumakla birlikte yapıya bir güzellik verdiği söylenebilir. Bu yapılarda genelde bahçe yoktur. Yarı bodrum görüntüsündeki alt katları yapıya ait depo olarak kullanılmıştır.

Bahçe Girişli Evler
Yapıya bahçeden girilen evler denebilir. Bahçeden çıkışlı yapıların ev girişi ise dış merdivenle dış sofaya bağlantılıdır. Özentisiz bir avluya sahip yapıların genelde bir tulumbası bulunur.

YAPIM
Eski Mersin Yapıları’nda, taş ve ahşabın ana yapım malzemesi olduğu, Türk ustalardan çok, genellikle gayrimüslim ustaların hizmet verdiği söylenebilir. Ancak bilinen isimler oldukça yeni.

1990’larda adları hâlâ anılan bazı ustalar:
Ermeni asıllı Agop Usta, götürü usulde ev yapardı.
Nacar Davut Usta, ahşap evler yapardı. (Mesudiye Mahallesi’nde 115.Sokak, Müftülük karşısı)
Emin Acarı (mühendis), Topal Emin, Kamer Sineması’nın yapımında çalıştı.
Raif Usta, (Doğan Akça’nın babası) Refah Gemisi’nin tuvaletlerini de yapmıştı.
Güdük Asım ve kardeşi Mehmet Usta, saygın yapı ustalarıydı.

H U Ğ
Daha önce çokça bahsettiğimiz Huğ’un yapım tekniğini burada kısaca anımsatmakta yarar var. Mersin’deki yapılaşmalarda görülen ilk evler “Huğ” denilen sazdan, kargıdan yapılan evlerdir. Huğ’ların iskeletini zanzalak ağacı, kargı-kamış oluşturur. Örgü işlemi bittikten sonra saman veya pamuk karıştırılan, killi toprak ıslatılarak, ayakla çiğnenip iyice yoğrulur. Mayalanıp kıvamını bulan bu çamur, Huğ’un kargı duvarlarına sıvanır.
Çatısına ise demetler halinde bataklık sazı bağlanır. Sazın da içi boş, yani hava dolu olduğundan, doğal bir yalıtım sağlanır. Bölgenin en sert kışlarında bile soğuğu, sarı sıcak yazlarda da sıcağı geçirmez. Bu özelliklerinden dolayı uzun yıllar dayanırdı. Daha sonra içi ve dışı, tabanı ve duvarları kireçle badana edilirdi.

Fotoğraf : Mustafa Eser

Fotoğraf : Mustafa Eser

Eski Mersin Yapıları’nda Görülen İlk Yapı Gereçleri;
Önce Suriye’den getirtilen Sükkari (şeker) Taşı; sonraları Toros Dağları eteklerindeki zengin kireç taşı ocaklarından çıkartılan kireç taşları kullanılmıştır. Bunların özelliği, yörede bolca elde edilebilmesi, kolay şekil alabilmesi, ısı yalıtımı özelliği olması ve en önemlisi rutubeti atarak iç mekânı daima serin tutabilmesidir.
Osmaniye, Nacarlı, Evci Köyleri’ndeki ocaklardan elde edilen bu homojen ve kaliteli taşlar, yakın zamana kadar İstanbul’daki bazı tarihi eserlerin onarımları için kullanılmakta idi. Ocaklardan çıkan taşlar homojen ve yumuşak olduğundan kaba yontusu ocak yakınında yapılırdı. Yığma tekniği ile inşa edilen yapılarda genellikle 30X60 cm. ölçülerinde kesme taşlar kullanılmıştır.
Rum ve Ermeni taş ustalarının Mersin’den göçünden sonra, Gümüşhane ve Niğde kökenli taş ustaları bu görevi sürdürmüşlerdir.
Levanten evlerde seyrek olsa da kullanılmış olan mermer kaplamalar anılmaya değer. Yarma plakalar zeminlerde ahşap karkas üstüne yumuşak harçla döşenmiştir.
Ayrıca yine seyrek de olsa Volta döşeme üzerlerinde mermer ve karo mozaikler oldukça iyi işçiliklerle uygulanmışlardır.
Ahşabın bölge için stratejik mal olduğundan söz etmiştik. Yapı için de kolay temin edildiğinden, bolca kullanılmıştır. Üst kat taban döşemelerinde genellikle ahşap kullanılmıştır. Kırma ya da beşik çatılarda ahşap çatı iskeleti üzerinde, çıta kafes üstüne Marsilya kiremidi dizilidir. Fotoğraf M.ESER

CEPHE DÜZENİ
Eski Mersin Yapıları’nda sokağa bakan cepheler önemlidir. Mersin Kenti’nin oluşmasında pamuk tarımı ilişkisi etkin rol oynar. Sokağa bakan cepheli yapılar altındaki yine sokaktan girilen yüksek tavanlı, (sokak genişliği kadar) yaklaşık 5 metrelik tek hacimli alanlar pamuk deposudur. Dar ve tek dingilli, yüksek tekerli at arabalarının geri geri girebileceği çift kanatlı, yüksek kemerli kapılar gözlenir.
Levanten yapılar, düzenli, ölçülü kesme taşla inşa edilmiştir. Sokağa bakan yapıların zemin katlarında taş kemerli bir giriş kapısı ve pencereler vurgulanır. Dökme demir konsollarla desteklenen bu yapılarda kapalı cumba vardır. Çıkma görülmez. Cumba üstü Marsilya kiremidi döşenmiş kırma veya beşik çatıyla örtülüdür. Bazı yapılarda zarif işçilikli kesme taş konsolların taşıdığı mermer balkonlar görülür. (Topaz örneği)
Cephe, sokağa değil de bahçeye bakıyorsa Akdeniz tipi dediğimiz kemerli, açık eyvanlıdır. Cepheleri bahçeye bakan evler, genellikle Müslüman evleridir.
Geleneksel Türk Evi tipindeki, Orta Anadolu benzeri evler, ahşap ve taşın birlikte kullanıldığı, genellikle iki katlı yalın cepheli yapılardır. Üst kat ahşap karkaslar hımış veya bağdadi olarak inşa edilmişlerdir. Üzerleri sıvalıdır. Genelde sarı veya gülkurusu renklendirilmiş kireç badanalıdırlar.

Huğdan Gökdelene (75)Cephe Kaplama Sistemleri
1. Taş:
Genelde sıkça kullanılan yapı gereci taş, alt katlarda taşıyıcı; üst katlarda ise kaplama tarzındadır. Isı yalıtımı iyi olduğundan özellikle şehir merkezindeki yapılarda tercih edilmiştir.
Fotoğraf Berdan Karagöz
2. Bağdadi:
Eskiden ahşap karkas sistemi üzerine yatay çakılan çıtalar üzerine yapılan keten-kıtık katkılı çamur veya kireç sıvama idi. Bu tür duvar örüntüleri hafif malzemeden oluştuğu gibi, ısı yalıtımı sağlar.
3. Hımış:
Dikme ve payandalarla oluşturulan ahşap çatkı arasına kerpiç veya tuğla doldurularak yapılan yapı sistemidir. Bu yapıların duvarları içten ve dıştan kireçli, ketenli ya da toprak sıva ile sıvanırdı.
Huğdan Gökdelene (76)
4. Çinko Kaplama:
Yukarıda anılan sistemle üzerine sıva yerine çinko tabir edilen galvanizli saç kaplamadır.
5. Ahşap Kaplama:
Yine ahşap çatkı sistemi üzerine, bölgede kolay temin edilen çam veya katran tahta lambri tarzı kaplamalar (yayla evleri) sıkça görülür.

DEKORASYON (bezeme)
Eski Mersin Yapıları’nda dekorasyon önemli bir karakter göstermez. Bina sahibinin zevki ve varlığına koşut güzel örnekler görülebilir. Evlerin cephelerinde ve içlerinde çok fazla süslemeye rastlanmaz. Olan süslemeler ise, kapı ve pencerelerdeki taş süslemeler ve bir kaç örnekte de ahşap süslemelerdir. Cephede süslemeler kapı, pencere ve çatı kenarlarındaki saçaklarda toplanmaktadır.
Kapıların üzerindeki alınlıklar genelde üçgen veya yuvarlak kemerli olup, bunlar kapı kenarlarındaki pilyasterlerin başlıkları üzerine oturmaktadır. Başlıklar Dor düzenindeki gibi bitkisel motifli yapılmıştır. Alınlıklarda, kapı ve pencere üzerlerinde bir kilit taşı bulunmaktadır. Bu taşlar da geometrik bezemeli ve kenger yaprağı şeklindedir.
Alınlıkların içi renkli vitray ile donatılmıştır. Bazı örneklerde kapının iki yanında, kapının küçük modeli şeklinde pencereler bulunur. Giriş kapıları dökme demir veya ahşaptan yapılmışlardır. Ahşap kapıların üstünde sepetler içinde çiçek motifleri yer alır. Tek katlı bazı evlerin girişleri eyvan şeklinde düzenlenmiştir. Bir örnekte giriş eyvanının tavanında ahşaptan oyma işlemeli göbek yapılmıştır. Göbeğin içi, geometrik desenli çakma tekniğinde süslenmiştir.
Pencereler dikdörtgen ve yuvarlak kemerli (bazıları sivri kemerli) şekillerde yapılmıştır. Dikdörtgen formlu pencerelerin lentoları “diş sırası” ile süslenmiştir. Pencerelerin bazıları giyotin pencere sisteminde yapılmıştır. Pencerelerin çoğunda ahşap pancur vardır. Mersin’in konak tipi evlerinde rastlanan diğer bir pencere türü de ikiz pencerelerdir.
Huğdan Gökdelene (79)Bunlar genellikle giriş kapısının üzerinde ya da balkon kısımlarındadır. Pencere üstleri renkli vitray camları ile süslenmiştir. Pencerelerin değişik şekilde kullanıldığı bir örnek de, eski Devlet Güzel Sanatlar Galerisi binasıdır. Kaş kemer şeklinde yapılan bu pencerelerin üstü renkli camlarla süslüdür.
Cephede yer alan diğer süslemeler, çıkma altındaki ahşap “ajur” (kafes oyma) tekniğinde yapılan süslemelerdir (3 pafta, 186 ada, 17 parsel). Bazı çıkmaların altında dökme demirden süslü konsollar (destekler) vardır (44 pafta, 56 ada, 2 parsel). Taştan yapılan bazı konsollarda çiçek motifleri görülür. Cumba özelliğini gösteren ve ahşaptan, üçgen alınlıklı olan cumba, Mersin’de tek örnek olarak kalmıştır (31 pafta, 260 ada, 4 parsel). Saçaklar ahşap ya da taş süslemelidir. Ahşap süslü saçak (3 pafta, 132 ada, 9 parsel) diş sırası şeklinde yapılmıştır (1 pafta, 50 ada, 1 parsel). Düz damlı olan binanın üst kısmı bitkisel motiflerle süslenmiştir. Binanın cephesi taş süslemesinin güzel bir örneğini yansıtır. Saçak kısmı taş süslemeli olan diğer bir yapımız, 44 pafta, 1048 ada, 2 parseldedir.
Ev içinde tavan süslemeleri az yapılmıştır.
Odalarda dolaplar, yüklükler ve nişler yoktur. Tavanlar düzdür. Sadece, 4 pafta, 199 ada, 20 parseldeki evin sofasının tavanı kalemişi bitkisel motiflerle bezelidir. Bu arada, 4 pafta, 187 ada, 11 parseldeki evin cihannüması, kalemişi ile süslenmiştir.
Bugün Atatürk Evi olarak düzenlenen 21 pafta, 20 ada, 2 parseldeki evin odalarında alçı üzeri kalemişi bezemeler vardır.
Bazı yapılarda cumba süslemeleri, pencere üstü ve kapı üzerlerindeki hatıllar ve konsollar da incelemeye değerdir.

TAŞ İŞÇİLİĞİ
Genelde binayı oluşturan ana yapı malzemesi taş olmasından, temiz taş işlemeciliği önem ve ağırlık kazanır. Özellikle kapı söveleri, pilyasterler, kemerler, pencere çevreleri, konsollar, çatı eteği kornişleri dikkate değer bölümlerdir.

AHŞAP İŞÇİLİĞİ
Ahşabın bölgede bol bulunması nedeniyle, Eski Mersin Yapıları’nda, özellikle orta sınıf evlerde temiz işçilikli yapılar üretilmiştir. Ancak tavan süsleri, şerbetlik v.b. ahşap nakışlı işler genelde görülmez. Mobilyanın evlere girmesiyle bu tür süslemeler kalkmıştır.

Huğdan Gökdelene (81)DEMİR İŞÇİLİKLERİ
Ermeni ve Rum ustaların, sıcak demir işçiliklerinin güzel örnekleri görülmekteydi. Fransız bahçe stili ferforje dekorasyon, bahçe parmaklıkları, kapılar, pencere ve balkon korkuluklarında yer alır.

VİTRAY İŞÇİLİKLERİ
Cümle kapılarının üzerinde ve kemerli sofa pencerelerinin sabit kemer camlarında renkli kesme vitray camları sıkça görülür. İşçilik olmaksızın iç mekana renkli ışık sağlarlar.

DIŞ YAPI ELEMANLARI
Eski Mersin Yapıları, “tepeden tırnağa”, çatıdan temele, kapıdan pencereye özentisiz ama kaliteli işçilikli, yalın ama işlevsel yapı elemanları ile donatılmışlardı.

CÜMLE KAPILARI
Sahilde yer alan eski mahallelerdeki, Eski Mersin Yapıları iki girişlidir. Zemin kat pamuk deposu olduğundan çift kanatlı ahşap kapı ile depoya girilir. Konut olarak girilen üst kata önce bir açık merdivenle ulaşılır. Deposu olmayan yapıların girişini yine tablalı enik pencerelerinde demir korumalı cümle kapısı belirler.
Genelde yapı içinde kullanılan her bağımsız bölümün ayrı bir “cümle” kapısı bulunur. Doğrudan sokaktan girilenlerde ise, giriş kapısı yuvarlak kemer ile süslenmiştir.

PENCERELER
“Ev yapımının bugün bile tümüyle yerel malzemeye bağlı olarak sürdürüldüğü yörelerimizde, özellikle kırsal alanlardaki evlerin İ.Ö. 4500 yıllarına tarihlenen örneklerle büyük benzerlik göstermesi, uzun zaman dilimindeki bu etkilerin ölçüsünü belirlemektedir”. (Anadolu’da Ev ve İnsan’dan)
Eski Mersin Yapıları’nın pencereleri genelde 100X200 boyutunda düşey sıralanır. Genişliği 80-90 cm. yüksekliği 160X170 cm. olanları da vardır.

Huğdan Gökdelene (87)Dış Pencereler
Eski Mersin Yapıları’nın pencere sistemindeki ilk gözlenen özellik, dış panjur sistemidir. Sınıf gözetmeksizin tüm yerleşim mahallerinin ortak özelliğidir denebilir.
Genellikle ahşap panjur kanatlar, nadiren tahta kepenk tarzındadır. Kanatlar kasa olmaksızın taş pencere sövelerine, dövme demir kanca-halka tipi menteşelerle bağlanır. Panjurda genelde sağ kanat üzerinde, panjur parmakları açı ayarlı ayrı bir yavru kanatçık, ana kapağı açmadan ileri dışa açılarak aralanır.
Sokak yönünde çevreyi gözlemek için ahşap kafes kullanıldığı söylenir. Değişik kültür ve yapım yöntemleri, özellikle, pencerelerin yapı içindeki durumuna, kuruluşuna özellikler getirmiştir.
Genelde pencere sistemi üzerinde titizlik gösterilmiş, çoğunlukla bina yüzüne yakın düzenlenmiştir. Böylece pencere iç kısmında küçük de olsa bir kullanım alanı çıkmıştır.
Bazı üst kat bağdadi duvarlarda, duvarın iç yüzüne bağlanmış, kanatların gerektiğinde ardına kadar açılıp, yer kaplamaması sağlanmıştır.

İç Pencereler
İç pencereler yapıda genel bir karakter göstermez. Oda kapılarının çift kanatları üzerlerinde yer alır. Sabittirler. Diğer bölüme ışık göndermekten çok dekoratif amaçlıdır.

Huğdan Gökdelene (88)İkiz Pencereler
Eski Mersin Yapıları’nın bir özelliği de Levanten tarzın getirdiği ve geçmişe gönderme gibi algılayabileceğimiz, Romanesk, yuvarlak, kemerli, ortası kolonlu ikiz pencerelerdir.

Gül Pencereler
Gotik pencere ile ilişkisi bulunmayan, ancak bir kaç eski yapıda yan cephelerde görülen, renkli cam takılı, yuvarlak veya yatay oval pencere, ıslak hacimlere ışık sağlamak için kullanılmış olmalı

ÇIKMALAR
Eski Mersin Yapıları’nda çıkmalar (sofa dışında) odanın dışa uzantısıdır.
Evlerin ikinci katlarında düz ya da açılı olarak, sokağa bakışı, rüzgâr yönüne yönlendirilmiştir. Bazı evlerde bir çıkma (9 pafta, 125 ada, 5 parsel), bazılarında iki çıkma (4 pafta, 216 ada, 10 parsel), bazılarında ise Volta döşemeli balkon ve çıkma birlikte kullanılmıştır.
(5 pafta, 226 ada, 4 parsel) Bu yapılar daha geç döneme aittir. Odalar bazen dışarıya, sokağın durumuna göre, gönyeli (üçgen) şeklinde çıkma yapmıştır.

CUMBA
Giriş kapısının üzerinde yer alan, odanın ya da sofanın devamı niteliğinde olan, üç tarafı pencereli çıkmalardır. Cumba, ahşap, bağdadi ya da hımış olabilir. Dışarıya doğru çıkıntı yapan bu bölümlerde genellikle evin hanımı veya kızı oturur. Giriş kapısının üzerinde olması nedeniyle eve gelenler gözlenebilir. Orta mekâna bol ışık verir. Ev halkının sokakla iletişimini sağlar. Seyirliktir. Taşın yatay yüklere karşı dayanımı zayıf olması nedeniyle çıkmalar ve cumbalar, eliböğründe ahşap payandalar veya dökme demir konsollarla desteklenmişlerdir.
Huğdan Gökdelene (90)Cumba, 20. yüzyıl başlarında eski evlerdeki özelliğini kaybederek dekoratif amaçla, binalara ahşap konstrüksiyon olarak eklenmiştir. Bu yüzyılda da balkon yapılara girmeye başlamıştır. Geç dönem yapılarında cumba ve balkon birlikte kullanılmıştır.
Yapımında çeşitli teknikler uygulanan cumba türleri:
1. Bağdadi
Döşeme ahşap kirişlerin binanın dışarıya uzantısıyla elde edilen, yapımı genelde bağdadi hafif duvarla çevrilidir. Yüzeyler keten sıvalıdır. Arap bacağı da denen eliböğründe ahşap payandalarla desteklenir.
2. Tektuğla
Bazı yapılarda sıkça görülen çıkma tipi ise, taş yapılarda izlediğimiz pik döküm konsollarla takviye edilen tek tuğla çıkmalardır. Ahşap pencere doğrama sistemi ile bütünleşir.
3. Sakız Türü
Sakız Adası’nda görülen, tipik karakterdeki, tamamı ahşap konstrüksiyon ayrı yapım ünite olarak, taş bina cephesine montajı yapılarak kontrast bir görüntü sağlanmıştır.
4. Balkon
Cumba ünitesiyle eş zamanlı geliştiği söylenebilir. Açık konsol çıkmalar ise, dökme demirden veya masif taş konsollara, 8 cm.lik masif mermer plakaların oturmasıyla meydana getirilen, rafine balkonlar olup, kaliteli sıcak demir işçiliği olan korkuluklarla çevrelenmiştir. Üstü açıktır. Fotoğraf Doğan Akça

ÇATI
Eski Mersin Yapıları’nda çatı, Kırma ve Beşik Çatı olarak ikiye ayrılır.
Eski Laskiye, Camii Şerif, Mesudiye, Mahmudiye, Hamidiye Mahalleleri’ndeki eski yapılarda, çatı ortak özellik gösterir. Ahşap-bağdadi veya taş duvarlar üzerine ahşap çatı konstrüksiyonu kurulur. Kurulan ahşap çatı iskeleti üzerine kiremit veya (nadiren) Lamarin oluklu saç(çinko) döşenmiştir. Sistem şöyle sıralanır:
Kesme taş veya bağdadi duvar üzerine 5X10 cm.lik ahşap yastıklar, terazisinde yerleştirilirler.
Tavan kirişleri yaklaşık 120–140 cm. aralıklarla duvar iç tarafına dizilen yastıkların üzerine çakılarak tespit edilir.
Bu kirişler üzerine dikme babalar konularak aynı aralıklarla % 20–25 meyille çatı kirişleri ile makaslar oluşturulur. Bu ahşap kirişlerin üzerine önce 50 cm. aralıklarla mertekler ve kiremit altı kafes ızgarası döşenir. Saçak tesis etmek amacı ile tavan kirişleri bina dışına 40 cm. çıkartılır.

Huğdan Gökdelene (92)SAÇAKLAR
Saçaklar taş ve bağdadi yapıları korumak amacı ile çatının dört bir yanından dışarıya doğru taşması ile meydana getirilir. Taş yapılarda, taşın hava etkilerine dayanıklı bir malzeme olmasından dolayı saçaklar oldukça dar tutulmuştur.
Ahşap üst katlı yapılarda ise ahşabın hava etkilerine dayanımı az olduğu için yapıyı koruma amacıyla saçaklar daha geniş tutulmuş denebilir.
Büyük bir özellik göstermese de yağmurdan koruma yanında, estetik endişe duyulduğunu da gösterir. Birkaç süslü saçak örneği görülebilir.

BACALAR
Çatıdan yükselen, odalar ile mutfaktan gelen gazları dışarı atmak amacıyla oluşan baca tiplerinde özellik gözetilmemiştir.

ÜÇGEN ALINLIKLAR
Taş yapıların bazılarında görülen üçgen alınlıklar, çatı başlangıcında ve çıkmalar üzerinde yer alır. Rönesans devrinden etkilenen bu üçgen formlar son dönem Osmanlı Yapıları’nda da görülür.

İÇ MİMARLIK PLAN ÖĞELERİ
Eski Mersin Yapıları’nın göz ardı edilmiş en önemli yanı, işyeri – konut birlikteliğinin sergilenmiş olmasıdır. Yapıların bölüntülerini inceleyeceğimiz bu bölümün en önemli parçası “pamuk ambarı” olsa gerek.

TÜRKİYEDE PAMUK
Türkiye’de M.Ö. 330 yılına dek geriye giden uzun bir tarihçesi olmasına karşın asıl gelişmesi 11. yüzyılda Selçuklu Türkleri, 14. Yüzyılda Osmanlı Türkleri zamanında olmuştur. Pamuk tarımı, Mersin’in kurulmasında önemli faktör olmuş, İbrahim Paşa Mısırdan pamuk işçileri ve özel uzun lifli pamuk tohumlarını Mersin’e getirtmişti.
Cumhuriyetin ilanından sonra ise pamuk tarımına büyük önem verilmiştir.
Pamuk bitkisi kök, sap, yaprak, çiçek ve tohumdan oluşmaktadır. Tür ve varyetesine göre 60–120 cm, ağaç halinde olanlar ise 5–6 m boylanabilir. Pamuk 30–100 cm derine, 50–80 cm yanlarına uzanan kazık köke sahiptir. Toprak yüzeyinin 8–10 cm altında ilk yan kökler meydana gelir Bunlar yatay olarak büyürler. Yan köklerin sayıları 3-4 tanedir. Her biri tekrar dallanarak etrafa yayılır. Epidermis hücrelerinin dışa doğru uzaması ile sayısız emici tüyler meydana gelir. Genel olarak kök toprakta dik olarak ya da bir süre sonra zigzag çizerek devam eder. Uygun koşullarda kök uzunluğu 1,5 m ye kadar ulaşabilir. Pamuk gövdeleri dik, dallanmış ve çok tüylüdür. Yapraklar uzun saplı, parçalı ve tabanı kalp şeklindedir. Çiçekler saplı ve yaprakların koltuğunda tek tek bulunur. Dış çanak yaprakları üç parçalı, taç yaprakları ise beş serbest parçalıdır. Meyve, olgunlukta açılan veya kapalı kalan, 3–5 gözlü bir kapsüldür. Bu kapsüle koza da denir. Her gözde siyahımsı renkli, oval şekilli ve üzeri uzun, sık ve beyaz renkli tüylerle örtülü 5-10 tohum bulunur. Pamuk tohumu, etrafındaki bu tüy veya liflerle beraber `kütlü` adını alır. Türkiye’de yerel olarak üreticilerin kullandığı ‘pambuk’,’bambuk’ adının da, bugün kuzey Suriye’de yer alan Manbij şehrinin (Hierapolis Bambyce ya da Bambyke) başka dillerdeki değişik söylenişinden geldiği sanılır.

PAMUK AMBARI
Mersin Kenti’nin yeniden doğuşunun pamuk ekimi sayesinde gerçekleştiğini söylemiştik.
Yola yakın, eski Frenk Mahallesi dediğimiz Yoğurt Pazarı ve çevresindeki yapılarda zemin katlar oldukça yüksek tutulmuştur. Buraları pamuğun işlendiği balya haline getirildiği ve özellikle sevkine kadar depolandığı kapalı alanlardır. Neredeyse yol genişliğine eşittir. İşyeri ve konutu bünyesinde birleştirmiştir. Yörenin ekonomik yaşamında önemli yer tutan pamuk bitkisinin şiflenmesi, çevre evlerin geniş avlularında yapılmakta ve temizlenen pamuk, yapıların depolarında muhafaza edilmekte idi. Bu nedenle yapıyı yönlendiren ve onun ayrı düşünülemez bir parçası olmuştur. Mağaza denilen yapının üst katları, genellikle gayrimüslim olan mal sahibinin konutu olarak düzenlenmiştir. Bu yapıların önemini vurgulamak için kapılar özenle biçimlendirilmiş ve çevresi bezenmiştir.
Plan ve Tipler
Belirli bir sınıflama yapmak oldukça zordur. Akdeniz bölgesine has, dış sofalı plan tipi sadece koruma alanındaki bölgede görülmektedir. Dış sofayla birlikte çıkmanın kullanıldığı oldukça karışık plan tipli evler de görülür.
Mersin Evleri’nin Tipolojisini yapmak oldukça zordur. Evler Tipik Akdeniz Mimarlık Özellikleri’ni göstermez. 19. yüzyılın başından bu yana kente gelip yerleşenler, geldikleri bölgelerin mimarlık özelliklerini buraya uygulamaya çalışmışlardır.
Ticaret merkezindeki evler kesme taştan ve bir kaç tip iç mimarlık planının kullanıldığı konak tipli evlerdir. Geleneksel sofa pek az evde kalmıştır. Hol ile sofanın birlikte kullanıldığı evler de vardır. Evlerin planları zamana ve ihtiyaca göre değişikliğe uğramış, sofa bölünerek oda haline dönüştürülmüştür. Eski Mersin Yapıları’nda, dış sofalı ve orta sofalı plan tipine rastlanmakla birlikte, Mersin için en yaygın olan plan tipi “karnıyarık”tır.

KARNIYARIK
Sofanın ev derinliğince uzandığı ve onun iki kenarında odaların yer aldığı plan tipidir. Cumbalar sofanın uzantısıdır. Yanlarda genellikle ikişer ya da üçer oda yer almaktadır. (5 pafta, 195 ada, 4 parsel) Bazı örneklerde de sofanın devamı dışarı çıkma yapmaktadır. (45 pafta, 200 ada, 1 parsel)

DIŞ SOFALI
Akdeniz Bölgesi’ne has bir plan tipi olarak bilinir. Eyvan tarzındaki sofanın üzerinde bir veya iki oda yer almaktadır. Ahşaptan yapılan sofa, genellikle kemerle bölünmüştür. Daha sonraları sofa kapatılarak oda elde edilmiş, ya da tuvalet, banyo, mutfak gibi mekânlar sofanın etrafına eklenmiştir. (.. pafta, 278 ada, 6-5 parsel)

ORTA SOFALI
Orta sofalı plan tipi pek kullanılmamaktadır. Fakat daha sonra hol ile birlikte orta sofalı plan kullanılmıştır. (Krizmon Binası/Atatürk Evi).

AVLU
Eski Mersin Yapıları’nda binanın ayrılmaz parçası avludur. Sokağa bakan evler de dahil olmak üzere tüm yapıların küçük veya büyük birer avlusu vardır. Avlu duvarını aştığımızda evi saran, gölgeleyen yeşil doku, tropik ve yarı tropik süs bitkileriyle karşılaşırız. Bunun yanında muz, portakal, erik veya dut ağaçlarının serin, hoş kokulu gölgesinde buluruz kendimizi.

ÇARDAK
Çardak, ana yapının yer aldığı bahçe dar olsa bile, hizmetli, bekçi gibi personel için, avlu içinde yapılmış tek göz odalardır. Ancak genelde kenar mahallelerde yaşantının büyük bölümünün geçtiği üstü kapalı, çevresi açık, üst kat odası, yani hayat için de kullanılır. Ayrıca Mersin’in oluşumundaki ilk yıllarda ahşap kulübelerden oluşan bir de Çardak Mahallesi vardı.

SOFA
Genelde tüm eski yapılarda izlediğimiz plan tiplerinde odaların açıldığı orta mekan sofadır. Evin iç mekânının düzenlenmesinde Sofa, odalar arası ilişkiyi sağlayan ve toplanmalara olanak veren ortak alandır. Odaları bağımsız evlere benzettikten sonra Sofa’yı, sokak ya da meydan gibi yorumlamamak olanaksızdır. Odalar genellikle doğrudan Sofa’ya açılır. Sofa bir ya da iki taraftan kapalı olabileceği gibi, ortada da olabilir. İşte Türk Evi’ni batı evinden ayıran en önemli özelliklerden biri de odanın Sofa’ya açılmasıyla, bu mekanın hareket merkezi görevini üstlenmesidir. Bu fark, kullanış bakımından da çok önemli bir üstünlük meydana getirmektedir. Sofa’nın yeri, biçimi, plan tiplerinin oluşumundaki en önemli etkendir.
İç sofalı diyebileceğimiz yapılarda sofaya katın tüm odaları açılır. Sofa, yapının çıkmasındaki cumba ile sokağa doğru uzanıp içeriye ışık ve hava alır. Bazı yapılarda bu bölüm kapatılarak ayrı bir bölüm oluşmuştur.
Sayıları az olmakla birlikte avluya bakan ve direkler üzerinde yapılanmış dış sofalı evler görülür. Tek katlı Eski Mersin Yapıları’nda, özellikle bahçeye açılan bir mekân vardır. Taban seramik, karo mozaik veya mermerdir. Mersin’de bu sert döşemeli iç mekânlara yakıştırılan “taşlık” sözcüğü uygun düşmektedir.

ODA
Evi biçimlendiren öğeler, odalar, sofa ve hizmet mekânlarıdır. Önem sırasına göre evin temel öğesi odadır. Diğer öğelerin bulunmaması, yaşamın sürekliliğini ortadan kaldırmaz. Ama odanın olmayışı ev kavramın ortadan kaldırır. Sofa etrafında yer alan odaların bazıları bugünün koşullarına uydurulmak için değiştirilmiştir. Evlerin yapımı sobaların kullanıldığı döneme rastladığından ocaklara seyrek rastlanır. Sade ve süslemesiz olan odaların hepsi pencerelerle aydınlatılmıştır.
Dolap, yüklük gibi geleneksel öğeler bulunmaz. (Sadece tescile değer görülenlerden 4 pafta, 187 ada, 11 parseldeki evde yüklük var.) Odalara girişler zeminden yüksek tutulmuş, oda döşemeleri genelde tahta kaplamadır.
Sofadan geçilen odalar yüksek tavanlı, tek yönde ve genelde tek, bazen iki penceresi olan mekânlardır. Odaların işlevleri ve düzenlerinde şu ilkeler görülür:
*Yaşamla ilgili tüm işlevlerin karşılanabildiği esneklik vardır.
*İç düzeni ailenin sosyoekonomik ve kültürel yapısının belirlendiği belli ilkelere göre biçimlenmiştir.
*Yakın ilişkileri bulunan bir ortak alan etrafında düzenlenmiştir.

MUTFAK
Konut yapısında mutfak genelde avluya bakan köşede yer alır. Her yapının bahçesinde yapıda bulunan kollu tulumbadan kullanma ve içme suyu sağlanırdı. Türk ve Arap ailelerde ocakta yakılan odun ateşiyle açık ekmek ve yemek pişirilirdi. Genişçe tepsilerde hazırlanan et ve sebze yemeklerinin “tava attırma” deyimi ile çarşı fırınlarında pişirimı yapılırdı. Yaylalarda bu adet halen sürdürülmektedir.

HAMAMLIK (Banyo)
Sıcak iklim kuşağında olması nedeniyle, yapılarda banyoya önem verilmemiştir. Ayrıca çarşı hamamlarının kent kuruluşundan beri yeterli sayıda olması ve hamama gitmenin keyifli bir serüven haline gelmesi, evde hamam-banyo ünitelerinin çağdaş düzeye gelmesini engellemiş olmalıdır.

Huğdan Gökdelene (95)CİHANNÜMA
Örneklerini Eski Osmanlı başkentlerinde gördüğümüz ve tanıdığımız “dünya âlem seyirliği” anlamındaki yerdir. Cihannüma, yapının en üst katında, adeta “teleskopik” çıkma odadır.
Her yönü seyretmek için yapılan oda veya terasa Cihannüma denir. ( 4 pafta, 187 ada, 11 parseldeki ev örnek teşkil eder).
Genelde dört tarafı açık olan ve çoğunda her yönünde pencere bulunan bu küçük mekandan tüm yönlerin rüzgarı alınır ve çevre manzaraları seyredilebilir.

İÇ MİMARLIK ELEMANLARI
Yapının iç mimarlığını oluşturan öğeleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Fotoğraf : Eyüp Dinç - Hale Dinç

Fotoğraf : Eyüp Dinç – Hale Dinç

MERDİVEN
Eski Mersin Yapıları’nda binanın bütününü oluşturan elemanlardan en önemlisi merdivendir. Merdiven sistemi yapının konumuna, kullanımına ve kullanıcısına göre çeşitlilik gösterir.
Zemin katı, pamuğun işlendiği, balyalandığı pamuk deposu olan evlerde üst katta da genelde ev sahibi oturur. Böyle olunca, eve bir küçük avludan ve ayrı bir merdivenle çıkılır. Genelde merdiven kesme taştan yapılmıştır. İçten merdivenli yapılarda, yine taş merdiven yapılmakla birlikte, ahşap merdiven daha fazla görülür. Bu arada mermer merdiven basamaklarını da anmalıyız.
Merdiven altları dolap, hamamlık veya depo olarak değerlendirilmiştir.

TAVAN KAPLAMASI
Çatının alt kaplaması genelde bölgede kolay temin edilen “çam tahtası” ile kaplanır. Tavan kirişlerinin altına 50 cm. aralıklarla çakılan ahşap dilmeler (5×5 lik kadronlar) üzerine 1,5–2 cm. kalınlığında 20–25 cm. genişliğinde tahta kaplama döşenmesiyle tavan oluşturulur.
Tavanın, duvar kenarına 10 cm. genişliğinde pervaz çakılır. Tavan tahtalarının dizildiği uç tarafları yine kendi genişliğinde iki tahta ile havuzlanır. Böylece tavan bir çerçeve içerisinde dizilmiş ahşap lambri görünümünü alır. Göbek, süs, işleme pek seyrek görülür.
Hıristiyan Mahalleleri’ndeki bazı Eski Mersin Yapıları’nda tavan kirişlerinin alt yüzü tahta kaplama yapılmamıştır. Bu yapılarda rabiç teli üzerine ketenli alçı sıva kullanılmıştır. Böylece yüzeyi kolay değerlendirilen, tek parça, toz, koku ve ses için iyi bir yalıtım sağlanmıştır.

Gergeç

Gergeç

DÖŞEMELER
Üst katlarında taş duvarlar üzerine 40 cm. aralıklarla dizilen 15×5 ölçülerinde döşeme kirişleri üzerine 2,5 cm. lik tahtaların dizilerek oluşturulduğu basit sistem eski mahallelerdeki yapıların genel özelliği sayılabilir. Yapı içindeki yeri, odanın taban döşeme kaplamasını değiştirmez. Ancak genel kullanımlı sofa ve yaşanan büyük odada geniş ahşap döşeme, İçel Çulları, savanlar, kilimler, varlıklı ailelerde halı ile kaplanır.
Döşemenin oturduğu taşıyıcı ahşap kiriş sisteminin alt yüzü yerine göre çıplak bırakılırken, bazen de 1,5–2 cm. lik tavan tahtaları ile örtülür.
Zemin katlarda “taşlık” tabir edilen giriş holü ve odalar, sıkıştırılmış toprak üzerine harçla döşenen yarma mermer, karo mozaik veya pişmiş seramik karolardır. Bazı evlerde üst kat döşemesi gibi ahşap ızgara üzerine tahta döşemeye de az da olsa rastlanır.
Tahta döşemeler, özellikle sezon temizliklerinde sert kıllı tahta fırçaları ile sürtülür, su ile temizlenir, yıkanır, aşı boyası denen sarı sulu boya ile hafifçe renklendirilirdi.
Frenk Mahalleleri’nde Rum-Hıristiyan yapılarında üst kat döşemeleri ise daha farklı sistemdedir.
Yapının kesme taştan örülen duvarları üzerinde “I” profil çelik putrel elemanlar, bir çelik dizi oluştururlar. Putrel uçları yapı dışına çıkar. Bu uçlara sabitlenen özel yapılmış gergeç demiri ve kama ile tabandaki çelik levha taş duvarları bağlar, sarıp adeta kucaklar. Geniş açıklıklı yapılarda bu çelik sistem üzerinde sıkça dizilen 20×30 sedir ahşap kirişler sıralanır. Üzerine taban tahtası döşenir.
Bazı eski yapılarda, Fransız usulü yapılan ‘Volta Döşeme’lere rastlanır. Çelik I profiller arasına işlenen dolu tuğla basık kemerler üzerine hafif moloz dolgu yapılır. Dar açıklıklı mekânlarda çelik kullanılmaksızın meydana getirilen ahşap sistem üzerinde özellikle üst sofalarda yumuşak kireç harcı, keten liflerle takviye edilerek yarma mermer plakalar döşenmiştir. Harcı taşıyan doku sistemi ise baş kargı (kargı irisi) denen kamışların yanyana dizilmesi ile oluşturulur.

Huğdan Gökdelene (100)DUVARLAR
Mersin Kenti’nin kuruluş yıllarında inşaat malzemeleri, dışarıdan yelkenli gemilerle şehre taşınır. Pamuk ve tomruk kereste götüren tekneler, Suriye’den getirtilen 60x30x30 ebadında kesilmiş Sükkari Taşları, iskelelerden şehre ulaştırılırdı.
Daha sonraları Toros eteklerinde açılan taş ocaklarından, özellikle Osmaniye civarından, daha sonra Nacarlı ve Evci Köyleri’ndeki kaliteli, homojen kireç taşlarından işlemişler yapı duvarlarını. Elenmiş kumla yapılan yumuşak kireç harcı da kesme taşları bağlamış. Daha sonraları çimento harcı egemen olmuş.
Taşlar oldukça büyük ebatlı ve muntazam boyutlarda olduğundan tek yüz duvar işlenmiş genellikle. Böylece hızlı bir üretim sağlanmış olmalı. Şimdiki briket örneği.
Varlıklı kişilerin yapılarında daha kaliteli ve sağlam duvarlar gözlenir. Çift yönlü işlenen duvarların dış yüzeyleri kesme taştan yontulup perdah edilirken, iç yüzey ebatsız, moloz taş duvar tarzında üretilmiştir.
İki katlı evler, bazı mahallelerde üst katları bağdadi veya hımış tarzda yapılmıştır Temini kolay katran kereste ile ahşap çatkı tesis edilerek arası tuğla, taş parçaları, inşaat artığı, hatta toprak sıva harç doldurulmuştur. Ortalama 80 cm. aralıklarla dizilen 5X10 dilmelerin iç ve dış yüzeyleri ketenli kıtık sıva ile sıvanmıştır.
Binanın alt kat iç ana duvarları taş duvar örülürken, tali (ikinci derece) ve üst kat duvarları da yukarıda açıkladığımız tarzda bölünmüş, yapılandırılmıştır.
Evlerin sokağa bakan açık eyvanları da ahşap konstrüksiyondur. 80–90 cm.e kadar yarma veya kesme tahta lambrilerle kaplanırken 2 m. yüksekliğe kadar ızgara tarzında dışarıdan içerisi görülmeyecek şekilde döşenmiştir.
Bazı evlerde alt kısım çinko denilen, düz galvanize saç levhalarla kaplanmış, yine birçok evde de özellikle kuzey ve güney ahşap duvarların dış yüzeyi yine çinko levhalar ile korunmuştur.

KAPILAR
Eski Mersin Yapıları’nda çok farklılık göstermese de en görkemli ünite giriş kapısıdır. Giriş kapısı çevresindeki taş bezemeler dikkat çekicidir. Zarif demir işçiliği ve yanlarındaki taş pilyasterler bu bütünlüğü pekiştirir.
Genelde, sağlam bir kasaya üç menteşeyle bağlanan 140–150 cm. genişliğinde kasalarda, çift kanatlı kapının üzerinde taş kemer, taş hatıllı, üzeri yarım daire pencere bulunur. Pencerede sıcak demir işçilikli sabit güvenlik demiri takılıdır. Kapılar masif sedir veya çam ağacından tablalı olarak üretilmiştir. ‘Şıp düştü’ denilen dövme demir mancınık açma sistemi zaman içinde kanat üzerine, oyulmaksızın kapazlama tabir edilen kilit sistemi ile değiştirilmiştir.
Oda kapılarında kapı kasası tabandan da dolanır. Böylelikle çerçeve sağlam bir yapı oluştururken, tabanda oluşturulan eşik, toz, ısı, ses, böcek ve fare girmesine de engel olur. Kasa duvara geniş bir pervazla sıkıca bağlanır; böylece arakesit sorunu da sağlıkla çözümlenmiş olur.
Kapı evleri (boşlukları) yüksek tutulmuş, kapı üstlerinde havalandırma amacı ile 50 cm.lik açılabilir pencere bırakılmıştır. (Vasisdas.)
Rum-Ermeni yapılarında çift kapı üzerinde ayrı açılan camlı kanat sistemi ve süslü güvenlik demiri ile güçlendirilmiştir.
Ev sahibini uyarı tokmağı (kapı zili) pek çok sokak kapısında, avucunda küre taşıyan. ipek dantelli bileğiyle, zarif bir bayan eli şeklindedir.

Huğdan Gökdelene (102)SÜTUNLAR
Eski Mersin Yapıları’nda varlıklı binalarda izlediğimiz sütunlar, genellikle çevre antik kentlerden ve ören yerlerinden getirilen devşirme malzemelerdir. Bu yolla kültür değerlerine sahip çıkıldığı söylenebilir mi?

PİLYASTERLER
Anılan sütunlara benzer, kapı yanlarında gördüğümüz pilyasterler giriş kapısı ve pencerelerin iki yanında antik devirlere gönderme yapar gibidir.

YÜKLÜK
Yapının bünyesinde yer almayan ve daha sonra marangoz ustalar tarafından masif katran (sedir) veya ardıç ağacından yapılmıştır. Yapılışında bir özellik yoktur.

OCAKLIK (Şömine)
Genelde Levanten yapılarda, ithal malı orijinal (Fransız) hazır şömine iç makinesi oturtulup, çevresi dekoratif, mermer v.s. ile şekillendirilmiştir. Diğer evlerde ise yemek pişirmek amacıyla mutfak kısmında yer almıştır.

KOMŞU BÖLGELERLE FARKLILIKLAR

Eski Mersin Yapıları’nda daha önce değindiğimiz gibi, belirgin bir tip yapı gözlenmez. Mersin Evleri’nin tipolojisini yapmak oldukça zordur. Evler tipik Akdeniz Mimarlık özelliklerini göstermez. 19. yüzyılın başından beri kente gelip yerleşenler, geldikleri bölgelerin mimarlık özelliklerini buraya uygulamaya çalışmışlardır. Ancak, Silifke, Tarsus ve Yayla Yapıları ile oldukça büyük farklılıklar gösterir.
Silifke Yapıları’nda kendine özgü kemer, çıkma, pencere gözlenirken, Tarsus Yapıları’nda yine çok farklı kültürlerin izlerine rastlarız. Zaten bölge mimarlığı incelenmeye alındığında ilk gözlemlere Tarsus Yapıları’ndan başlanır. Adana Yapıları izler Tarsus’u. Yayla Yapıları’nda ise ayrı incelenmeye değer mimari özgün buluşlar ve tipler görülür.

KÜLTÜR FARKLILIKLARI
Mersin Eski Yapıları, farklı kültürlerin oluşturduğu, değişik özellikte yapılardır. Daha önce mahalleler olarak tanımladığımız bölgeler, inşaat yapım türü olarak da birbirlerinden oldukça değişik karakter sergilerler.

Kiremithane Mahallesi HADRA HAMAMI Sokağı
Laskiye Mahallesi olarak gelişen, şimdiki Kiremithane Mahallesi, adı üzerinde, çatıları kiremit kaplı, zamanına göre uygar bir yapı türünün habercisi gibidir. Orta derecede korunmuş tipik yapılar bulunur. Hadra Hamamı Mersin’de türünün tek örneği olmalıdır.

Frenk Mahallesi’nin En Eski ve Büyük Caddeleri
Uray, Mücahitler ve İstasyon (Çakmak) Caddeleri’dir. Bu caddeler üzerinde, yapı kalitesi yüksek, zengin ve çağına göre görkemli binalar kent dokusunu oluşturuyordu. Günümüze gelen en korunmuş yapılar yine buradadır.

İncelenmesi Gereken, Tipik Meydanı İle eski 32. Sokak’tır.
Eskinin Girit Mahallesi Semti’nden kalan son izler buradadır. Eski İstanbul Konakları ile benzerlik gösteren son üç yapı Akdeniz Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Bu sokaktaki evler önündeki alan ile bir bütün olarak ele alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top