,

KANLIDİVANE – TARİH VE DOĞANIN GİZEMLİ DÜNYASI – 3. BÖLÜM

Kanlıdivane-069.jpg

KİTABIN BAŞINA (1. BÖLÜM) DÖNMEK  İÇİN için burayı tıklayınız. 

Kanlıdivane 067

1905 yılında Kanlıdivane’den insan manzaraları. Fotoğraf: Gertrude Bell

ARKEOLOGLAR /  GEZGİNLER 
* 1890 – Teodora Bent bu kenti gezdi.
* 1891 – R.Heberdey ve A.Wilhelm kitabelerle ilgilenip kopyalarını çıkardı.
* 1905 – Gertrude Bell burayı “Kanlıdivan” olarak tanımladı ve özellikle baZilikalarla ilgilendi. Bu kitaptaki siyah beyaz fotoğraflar 1905 yılında Gertrude Bell tarafından çekilmiştir. Kanlıdivane antik kentini gezip fotoğraflarını çeken Miss Gertrude Bell, Kanytelis bazilikalarının planlarını da çizmiştir.
50 yıl aradan sonra;
* 1954 – G.H. Forsyth Jr. Yüzey araştırmaları yapmışsa da kayda değer bir makalesi bulunmamaktadır.
* 1957 – P. Verzone Kanlıdivane’den bir makalede kısaca söz etti.
* 1962 – O. Feld
* 1963 yılından itibaren Avusturyalı A. Machatschek Kanlıdivane ve çevresindeki Nekropoller hakkında ayrıntılı çalışmalar yaptı ve yayımladı. Bu kitaptaki anıt mezar röleveleri de Machatschek’in çalışmalarından aktarılmıştır.
* 1975-1976 yıllarında sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice bölgede yüzey araştırmaları yapmış ve yayımlamıştır.
Kanlıdivane 068HILL S. Getrude Bell (1868-1926)
VE KANLIDİVANE

Washington’da doğdu. Oxford’da tarih okudu. Avrupa’da birçok seyahate çıktı ve İran’a gitti. Gezilerine iki dünya seyahatini de ekledi. (1897–1898 ve 1902–1903) Aynı yıllarda Alp Dağlarına tırmandı ve başarılı dağcılık ünvanını da ismine ekledi. 20. yüzyılın başından itibaren Bell’in hayatının Arap halklarına duyduğu sevgi(!) tarafından yönlendirildiğini görüyoruz. 1899-1900 yıllarında Kudüs’e yaptığı bir gezi ile başlayan bu sevgi sonucunda Arapça’yı öğrenerek arkeolojik kalıntıları inceledi. Ülke ve kabileler hakkındaki bilgileri nedeniyle 1.Dünya savaşı yıllarında İngiliz Gizli Servisi tarafından işe alındı. Sonraları siyasi bir görevle ve Bağdat Yüksek Komiseri ve Doğu İşleri Sekreteri olarak yeni Irak’ın şekillenmesinde görev aldı. Ancak Bell’in ilk aşkı her zaman arkeoloji oldu ve Irak Antik Eserler Dairesi Şeref Müdiresi olarak Bağdat’ta Irak Müzesi’ni kurdu. 1905 yılında yöremizi ziyaret eden Gertrude Bell, başta Olba ve Uzuncaburç olmak üzere pek çok antik kenti gezmiş, fotoğraflarını çekmiş, antik kentlerin ilk kez planlarını çizmiştir. Kanlıdivane antik kentindeki obruk çevresinde bulunan bazilikaların da çizimlerini yaparak planlarını ortaya çıkarmıştır.
Gertrude Bell’in yazıları anne ve babasına yazdığı 1600 kadar detaylı ve canlı ifadeli mektup, gezi sırasında tuttuğu 16 günlük ve 40 diğer kalemden oluşmaktadır. Arşivinde 1900–1918 tarihlerinde çekilmiş 7000 fotoğraf da vardır. Bu fotoğrafların Ortadoğu’nun tarihi eserlerine ait olanları paha biçilmezdir, çünkü bunların çoğu aradan geçen sürede yıkılıp gitmiş ve bazılarının da tamamen izleri silinmiştir. Öte yandan çöl kabileleri ile ilgili resimleri de antropolojik ve etnografik açıdan kıymetlidir.
Bazilikalar

Çevrede dört bazilika yapılmış olması burasının kutsal, önemli bir yerleşim yeri sayıldığını göstermektedir. Kanytelleis bazilikalarını ilk inceleyen Miss Getrude L. Bell olmuştur. 1905 yılında gezdiği bu ören yerinin fotoğrafını çekmiş, planlarını çizmiş ve tanıtmıştır. Bazilikaların Bizans döneminde yapıldığı veya eski tapınakların onarıldığı kabul edilmektedir. Bütün bazilikalar VI. Yüzyıl içlerine tarihlenmektedir. Ancak kesme taş duvar işçiliklerinden Roma Dönemi uygarlığı izlerini saptamak zor değildir. Obruğun batı tarafında yan yana I ve II numaralı bazilikalar sıralanır.

Kanlıdivane 072

1 nolu basilikanın amblemi ve planı. Gertude Bell çizimi

Kanlıdivane 073

Fotoğraf: Bülent Akbaş

I No.lu bazilika:
Obruğun güneybatısındadır. Doğu cephesi günümüzde ayakta kalmış görünüyor. Uzunluğu 30 metre, genişliği 18 metre olan bazilikanın batı cephesindeki girişi açık bir portik biçimindedir. Bazilikaya giriş iki sütunla ayrılan üç kemerle sağlanmıştır. Yontma taşlardan örülmüş duvarındaki ikiz pencereden içeriye ışık almaktadır. Korent tarzında kompozit (İyon-Korent karışımı) iki sütun başlığının taşıdığı üç kemer görülür. Narteks, dikdörtgen bir mekânda uzanır.Kanlıdivane 071

Kanlıdivane-80

2 nolu basilikanın planı. Çizim: Gertrude Bell

 

 

II No.lu bazilika:

I No.lu bazilikanın hemen yan kuzeyindedir ve yıkık durumdadır. Devşirme yontma taşlardan yapılmıştır. Belirgin bir narteks bölümü görülmez. Kapısının profilli işlenmiş söveleri ve lentosu sağlam durumdadır. 18 x 26 m. ölçülerinde bir planı vardır.

Kanlıdivane-79

2 nolu basilikanın amblemi

Kanlıdivane 084

3 nolu basilikanın planı. Çizim: Gertrude Bell

III No.lu bazilika:

Obruğun kuzeybatı tarafındadır. Yoldan üçlü bir kapıyla içine girilir. Bu bazilikanın da kapı söveleri ve lentosu ayaktadır. Güney duvarı da farklı teknikle onarılmış iyi korunmuş durumdadır. Kanlıdivane’nin en ilginç noktalarından birisi, III numaralı bazilikanın batısından yukarıya uzanan caddedir. Eski taş döşemeli yoldan Aba’nın anıt mezarına ulaşılır. Bazilikanın kapı sövelerinden bazı parçalar önündeki Türkmen mezarlığında kabir taşı olarak kullanılmıştır. Yaklaşık 17 x 23 metre ölçülerindedir.Kanlıdivane 083

Kanlıdivane 087

4 nolu basilika planı. Çizim: Gertrude Bell

IV No.lu bazilika: Antik kentte bir simge durumundaki bu bazilika; Papylas (veya Babylas) Kilisesi olarak ünlüdür. Obruğun kuzeydoğu köşesinde yükselen yapının güney cephesi yıkılmıştır. Diğer yönlerde doğal kaya bloğuna oturtulan bazilikanın doğu ve kuzey duvarları gayet iyi korunmuştur.Kanlıdivane 088

15 metre Uzunluğunda, 11 metre genişliğinde duvarla çevrelenmiş atriumu vardır.
VIII. – IX. Yüzyıllarda yapıldığı halde günümüze ulaşmıştır. Avlu altında sarnıç ve mahzen olduğuna dair izler taşır. Üç kemerli narteksin önündeki mahzenin kemeri ve ağzı görülmektedir.
Bazilikanın batısı, avluya iki sütunlu üç kemerle açılmaktadır. 3.60 m. lik dikdörtgen planlı narteksin kuzeyden de girişi vardır. Narteks, üç kapıyla, iki sütun dizisiyle, üç “nef”e ayrılmış mekâna açılır. Taban ve duvarlardaki mozaik kalıntılarından iç mekânın mozaik döşemelerle süslenmiş olabileceği, kuzey duvarı sağır olan (penceresiz) yapının güneyden aydınlatıldığı olasılığı savı güçlüdür. Etrafında “Atrium” bulunmaktadır.
Bazilika tabanı doğal kaya zeminin düzleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Narteksin üzerinde ahşap bir çatı olduğu kilisenin batı duvarı üzerinde sıralanan bir dizi taş konsoldan anlaşılıyor. Kapısının yan söveleri yerinde sağlam durumdadır. Kapı lentosunun tam ortasında madalyon şeklinde sekiz uçlu bir yıldız içinde dekoratif bir haç işlenmiştir. Bu bazilikayı Papylos adında varlıklı bir kişinin, adağının gerçekleşmesi sonucunda, şükran borcunu ödemek üzere yaptırdığını, lentonun üzerindeki yazıtından öğreniyoruz:
“RABBİN KAPISI BUDUR. SALİH KİMSELER GİREBİLİR. RABBİM YARDIMCI OL”

V no.lu Bazilika / Kayıp Bazilika:
100 yıl önce Gertrude Bell tarafından bildirilen bir basilika Semavi Eyice tarafından tespit edilememiştir. Yapı temel izleri bile silinen basilikanın varlığı günümüze kadar bilinemiyordu. Ancak 2011 yılında yapılan temizlik sonrasında V no.lu bazilikanın bazı temel izleri ortaya çıkmış bulunuyor.

NEKROPOLLER

Kanlıdivane 097

Bu bölgedeki topoğrafyayı inceleyen R.Heberdey-A.Wilhelm’in yaptığı tespit çalışmaları çizimleri

Nekropol (Nekropolis) arkeolojik şehirlerde mezarlıkların ve toplu mezar yerlerinin bulunduğu bölgeye verilen isimdir. Yunanca nekros-polis ölü(ler) şehri demektir. Antik çağdaki şehirlerde mezar yerlerinin günümüz şehirlerinden farkı, günümüzde genellikle yerleşim yerlerine uzakta ve şehrin dışında olan mezarların o dönemlerde şehirle iç içe olmasıdır. Hayranlık uyandıran yönü de yaşamın içinde yer almalarıdır. İlginç olan şudur ki, Anadolu yerleşimlerinde kente girerken mezarlıkların görülmesi bu geleneğin bugün dahi sürmekte olduğunu göstermektedir. Mısır piramitlerinden sonra daha sade yapılmış olsalar da sağlam inşaat teknolojilerinden ötürü antik kentlerden kalan en sağlam yapılar nekropollerdir. Bu nedenle yazılı mezar taşları ve yontularla dönemlerine ait bilgiler günümüze kadar ulaşmaktadır.
Bağımsızlığına düşkün savaşçı kavimleri ve ulaşıma elverişsiz, çetin arazisi ile Anadolu’nun idaresi en zor bölgelerinden olan Dağlık Kilikya’da mezar anıtlarında görülen çeşitlilik ve zenginlik, özellikle bölgenin diğer kültürler ile olan ilişkilerini yansıtması bakımından çok dikkat çekicidir. Mezarların tipolojik olarak gösterdiği çeşitlilik mezar ikonografisinde de görülür. Yerel geleneklerin ve Grek-Anadolu-Roma kültürlerinin bir harmanını yansıtan mezarların ikonografik repertuvarının ve mezar yazıtlarının çalışılması, bölgede yaygın sanat alışkanlıkları ve ölü gömme adetleri hakkında da bize bilgi verir.
Birer tarihsel belge niteliğiyle bu mezarlar, Dağlık Kilikya’da yaşamış değişik halkların kimliklerini, inançlarını ve benimsediği kültürleri tespit etmemize yardımcı olarak bölge tarihine ışık tutmaktadır.
Roma Mezar Geleneği
İnançlar ölüm ritüellerini belirlediğinden, mezar gelenekleri anlatılırken Roma toplumundaki inançlara da değinmek gerekir. Bu bağlamda öteki dünya inancı geliştikçe ölülerin nasıl gömüleceği konusu ortaya çıkar. Bu inançlar doğrultusunda önceleri kremasyon, yani yakılarak gömü geleneğinden, daha sonraları normal inhumayon yani toprağa gömme geleneğine doğru bir gidiş gözlemlenir.
Zamanla da tüm imparatorluk genelinde inhumayon yaygınlık kazanacaktır. Plinius da bu konuda Roma’daki gömü ritüellerinin, yakılarak değil gömülerek yapıldığını belirtir. Bu şekilde toplumun her tabakasına ait insanlar tarafından basit bir mezar taşı, mezar odası ya da pahalı ve gösterişli olabilen çok çeşitli mezarlar yapılır.
Nekropol alanlarında mezar tiplerinden anıt mezarlar grubuna giren, ya da tek yapı olarak
duran mezarların bölgede azımsanmayacak sayıda olduğunu görmekteyiz. Ölülerin toprağa gömülmesi yerine kayalara oyulan sandık biçimli mezarlara ya da bizzat ana kayaya veya ana kayaya oyulan çeşitli tipteki mezarlara gömülmesinin yaygın olarak tercih edilmesinin ardındaki neden Dağlık Kilikya’da tarıma elverişli toprakların azlığı yüzünden her karış toprağın tarım amaçlı kullanılma zorunluluğudur. Tarımsal arazinin yeterli olmaması, elde olanın en ekonomik şekilde kullanılması; ölüleri toprağa vermek yerine, başka çözümler üretilmesini benimsetmiştir. Ölüleri taş oyma mezarlara koymak bir moda gibi yaygınlaşmış, Taşlık Kilikya’nın mezar yapılarında “kaya ve taş” adeta bir simge olarak günümüze ulaşmıştır.
Dağlık Kilikya’da çok sayıdaki anıt mezar grubunun tapınak-mezar tipi olarak tanımlanan mezarları, Elaiussa Sebaste (Ayaş) ve Korykos (Kızkalesi) olmak üzere, Imbriogon (Dösene-Demircili), Cambazlı, Mezgit Kale, Olba ile Diocaesarea (Uzuncaburç) gibi Kanytelis Kanlıdivane’de de, sıklıkla görülür. Kanlıdivane antik kenti kayalıklara oyulmuş oda şeklinde mezarları, lahitleri ve türbeleri ( mezar-anıtlar) ile ilginç bir mezar ve mezarlıklar bölgesidir.
Üç ayrı yerde ve değişik karakterde mezar yapıları gözlenir.
“Kanytelleis’in nekropolü üç bölgede bulunmaktadır. Bunların birincisi aşağıdan buraya çıkan (güneyden gelen) yolun iki tarafındadır. Burada basit bir mezar binası da görülür. İkinci nekropol sahası büyük çukurun 400 metre kadar batı tarafındadır. Evvelce batıdan Elaiussa – Sebaste (Ayaş)’den gelen eski yolun üstünde olan bu nekropolde kayaların arasındaki bir düzlüğü sıralayan kayanın kuzeye bakan cephesinde pek çok mezar odası oyulmuştur. Tamamen kaya kütlesi içine oyulmuş dokuz mezar odasından başka burada kaya sathına işlenmiş üç aedicula ve ayrıca yine kayaya işlenmiş altı tane kabartma figürü vardır. Mezar kitabelerinin okunabilenleri R. Heberdey ve A. Wilhelm tarafından yayımlanan bu küçük nekropol, bu yerleşme yerinin en eski mezarlığı olarak kabul edilerek M.Ö. I. yüzyıl olarak tarihlenir.”
Mezar yapıları üç ana başlıkta incelenebilir
1) KAYA MEZARLARI
2) ANIT MEZARLAR
3) LAHİTLER
Kaya Mezarları
İşte bu Kanlıdivane’nin batısında
bu hep böyledir, hep batısında,
harnup ağacına doğru giderseniz şayet.
mezarlar görürsünüz.
Nekropol derler bilirsiniz,
o çağın dünyasında.
oda mezarlar arasında,
yangelmiş insan kabartmaları;
Suratlar paramparça dağılı.
İçine girdiğinizde neler duyarsınız neler;
en katı yürekler bile
sonsuzluğu hisseder! / Berdan Karagöz

Kanlıdivane 174

Fotoğraf : Selami Türk

1) Çanakçı Kaya Nekropolü / Çanakçı Kaya Mezarları

Kanlıdivane 099

Çanakçı Kaya Nekropolünde gizli yontular. Fotoğraf : Bülent Akbaş

Kanlıdivane 103

Yanyana denetime hazır zevat: Söz sahibi bir kadın + Askeri gücün sahibi komutan + Dini lider rahip. Desen : Siren Yılmazer

Kanlıdivane 108

Sedire Uzanmış Rahibin Başında Mızraklı Nöbetçi Asker (Doriforos) Kabartması

2) Anıt Mezarlar
lll
Ey tarihin çilesi zulüm ey!
Ey zulmün efendisi…
Ey Kanlıdivane’de beslenen incir ağaçları
ve mezarlar.
Gece sizinledir.
Ağlamayınız… / Berdan Karagöz
Kanlıdivane kentinin antik dönemde bağlı olduğu Elaiussa Sebaste kenti, o dönemin mezar anıtları bakımından çeşitlilik sunan bir merkezidir. Günümüzde portakal bahçeleri arasında kalan bu şehirde (ne yazık ki şimdilerde yapılaşmalar da başladı), cepheleri anıtsal tapınakları anımsatan, mezar yapıları uzanır. Yaşamı sonsuzluğa taşıyan bu taş yapılar, ölümün karşısında insanoğlunun direncini belgeliyor.
Aynı yörenin bir diğer yerleşimi olan Kanlıdivane antik kentinin nekropolleri arasında görülen beş anıt mezar ilgi çekmektedir.
1. Tek türbe, Anıt-mezar
Kanlıdivane antik kent geliş yolunun hemen girişinde sağda erken dönem anıt-mezarı görülür. Çatısı hasar görmüş, kare planlı anıt mezarın kitabesi yoktur.
II. Aba aile türbesi (anıt-mezarı)
Korykos’tan (Kızkalesi) gelen Roma yolu üzerinde olan Kanytelis’te, taş döşemeli antik yol çevresinde yayılan nekropolün en hâkim yerinde, şehrin en görkemli anıt mezarı yer alır. Bir tapınak kadar mimarlık süslerinin kullanıldığı eser her yönüyle incelenmeye değer. Kral soyundan, kraliçe Aba’nın vebadan ölen sevgili kocası ve iki oğlunun anısına yaptırılmış olan bu dikdörtgen planlı yapı, duvarları yer yer yıkılmış geniş bir bahçe içinde yer alır. Girişi arkadandır. Deniz tarafında yuvarlak kemerli bir galerisi vardır. Bu mekân içini U biçiminde bir oturma yeri çevreler. Arka (kuzey) tarafında beşik tonozla örtülmüş mezar odası bulunur. Burada taş kapakla kapatılmış kapısı vardır. Mezar odasında duvarlara örülme sırasında saplanmış taş ranzalar/divanlar cenazelerin yatırılması için tesis edilmişlerdir.
Anıt mezarın dört köşesinde Korent tarzı tipik paye/sütün başlıkları ve diş kesimleri Klasik Tapınak tipi anıt mezarların tüm ayrıntılarını içerir. Taştan yontulmuş çatı kiremitleri iki yöne eğimli olduğundan iki cephede üçgen alınlık oluşturur. Dekoratif diş kesimi çiçekle bezelidir. Detaylarındaki ince taş işçiliği dikkate değer. Saçaklardan inen aslan başları çörtenler ilgi çekicidir.
Kitabesindeki oldukça uzun ve açıklamalı yazılardan ötürü M.S. II. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir.
III. Dor tarzı anıt-mezar
Ören yerinde ve çevresindeki anıt mezarlara benzemeyen, tek örnek durumundaki bu anıt mezar, yalın mimarlık hatları ile özgün bir görüntü sergilemektedir. Kayalık platform üzerinde yükselen Dor tarzında, üç sütunu olan mezar anıtı çok iyi korunmuştur. Çok iri boyutlu taşları ve düzgün işçilikli stili ile çevresindeki yapılardan çok farklı özellikler taşımaktadır. Beşik tonozlu odaya oldukça küçük bir kapıdan girilir. Odayı tavan çevresinde bir korniş olarak yumurta biçimli frizler çevreler. Mezar odasının köşelerindeki payeler de dış taraftaki sütunların tarzında başlıklarla bezenmiştir.
İçyapıda tonoz sistemi görülür. Buna destek olarak, dış cephe duvarlarının iç duvarlardan yüksek yapılmasıyla oluşturulan çatı havuzuna, stabilize (toprak+mıcır) malzeme üzerine taş döşeme yapılmıştır. Böylelikle düz, izodom bir örgü yapısı sağlanmıştır. Mezar anıtın batı yönünde yerli bir sunak taşı, üzüm ya da zeytin ezme küveti (selik) ve kaya oyma bir küp yer almaktadır. Erken Roma Dönemine M.Ö. I.yy – M.S. I. yüzyıla tarihlenir. Prostylos tarzındaki anıt mezarın kitabesi yoktur.
IV. İki katlı anıt-mezar
Çanakçı Köyü yolundaki nekropol içinde bulunan kare planlı bir yapıdır. Çatısı yıkılmış, büyük kesme taşlarla, harçsız olarak örülmüş yapısı ile farklı bir konumdadır.
V. Yeni Keşfedilen Anıtmezar
Semihi Vural ve Abdulla Sert’in tespit ettiği ve ilk dört anıt-mezarın dışında şimdiye kadar kayıtlarda göremediğimiz bir yeni anıt-mezarı da burada kayıtlarımıza alıyoruz. Bu anıt-mezar kuzeybatı yönündeki nekropolde, dere yatağı ve vadi içindeki sık çalılıklarla kaplı yamaçta ancak dikkatlice arandığında görülebilir. Dere yatağına inip hafif bir tırmanışla karşı yamaca ulaşıldığında, karşımızda aniden yükseliveren bu yapı farklı mimarisi ile ilgi çekicidir. 5×7 m ölçülerinde olup kareye yakın planlıdır.
Arkeolog Prof. Dr. Levent Zoroğlu ile yapıyı tekrar incelemeye gittiğimizde Zoroğlu, literatürde bu yapının görülmediğini, eserin ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilecek ve tespit edilecek karakter taşıdığını belirtmiştir.. Çevrede yapılan incelemelerde, yapının kemerli ön portiği içinde yerde, (yere düşmüş izlenimi veren) kaba yontu bir eser görülür. Bu uzanmış erkek figürü zamanla kırılıp ikiye ayrılmış ve yerine konulamadan yarım bırakılmış izlenimini vermektedir.
Zoroğlu, mezar-anıtının üst katında, arşitrav tarzındaki, üzeri “eklektik” bitki motifleri ile süslenmiş, alınlık taşının da yerine konulamadığı kanısındadır. Yapının bir diğer özelliği ise iki katlı oluşudur. Hiçbir anıt-mezarda görülmeyen dekoratif işlerin neden yerlerine oturtulamadığı merak konusudur. Titiz bir mimarlık işçiliği ile yükselen yapı sanatsal endişe ile bezenirken neden yarım bırakılmış olabilir! Hastalık, deprem ya da savaş gibi ani bir olay mı bilinmez. Yapı ve çevresinde herhangi bir yazıt bulunamamıştır. Doğal bir kayalık zemine oturtulmuş eserin cephesi güneye doğru yönlendirilmiştir.
Mimari sağlamlığı oluşturmak için yapı taşlarındaki kenet-kalafat sistemi de ayrıca anılmaya değer. Yapının çatısı açıktır ve çevresinde herhangi bir çatı malzemesinden kalıntı bulunmamıştır.

Kanlıdivane'de çevreye hakim inşa edilmiş bu anıt mezar, yöremizdeki en eski "Özgürlük Anıtı" sayılabilir.

Kanlıdivane’de çevreye hakim inşa edilmiş bu anıt mezar, yöremizdeki en eski “Özgürlük Anıtı” sayılabilir.

3) Lahitler
“ Mezarımı taştan oyun.” – Bir Anadolu türküsünden
Lahitler: Sarkofaj denen sandık taş mezarlardır. Sözcüğün anlamı “et yiyen” demektir. Ölen kişinin öbür dünyada oturacağı tahtı, (eti yok olsa da) ruhunun korunacağı mekânlar olarak algılanan, Kanlıdivane antik kentinin hemen her yanına dağılmış serpilmiş gibi görülen lahitler ağırlıklı olarak, obruğun 300 m kadar kuzeybatı yönünde, Çanakçı Köyü yolu üzerinde yoğunlaşır. Yolun sağ yanında üzeri yazıtlı, girlandlı, çeşitli motiflerle bezenmiş ilginç lahitler görülür. Tapınak biçimli mezarlar ve lahitlerin tümü Roma dönemi eserleridir. Bu mezarlar, o dönemde burada çok sayıda insan yaşadığını göstermektedir.

KİTABIN DEVAMI OLAN 4. BÖLÜM  için burayı tıklayınız. 

KİTABIN BAŞ TARAFINA (1. BÖLÜM) DÖNMEK  İÇİN için burayı tıklayınız. 

Biyografik Bilgi

scroll to top