,

KARABÖCÜLÜ GEZİSİ – Semihi VURAL

kızılgeçit.jpg

KONUŞAN TAŞLAR
Kırobası (MARA) gezisini dergide yayınladığımızda henüz bir yanlış iş yaptığımızın farkında değildik. TV’deki hava durumunda Mersin için 4-12 dereceleri gördüğümüzde farkına vardık. İ.S.K, dostu Muhsin Yılmaz, Kırobası’na yakın Çömelek’le bağlantı kurduğunda, parkuru değiştirmek zorunlu oldu. Görüşünü aldığımız Celal Taşkıran ağabeyimiz Pazar Gezisi için KARABÖCÜLÜ’yü önerdi. Telefon teyidinde köy muhtarı “Turistik yardım” sözümüzü hatırlattı. Ne şans! Masadaki bir not; o günkü gezimize 12 Alman misafiri Tırtar, Korikos Sitesi’nden alacağımızı hatırlatıyordu. Mersin’den 08.30’da tekeri dönen otobüsümüz bir hata sonucu yoldan alınması gereken bir dostu alamadı. Özür dileriz. şimdi araçta Amerikalı bir konukla birlikte 10 Alman, 2 Avusturyalı var. Eh artık İ.S.K. gezileri uluslararası bir nitelik kazanıyor. Silifke’deki molada Halk Kitabevi sahibi, evrensel insan Yaşar Öztürk tüm otobüs yolcularına “sıcak” bir çay-kahve ikram etti. (Yanında verdiği kuru pastayı Karaböcülü’deki çocuklara götürdük). Almanlar’ın almak istediği “Posta kartlarına” ücret almadı. Ortadan kaybolup tekrar döndüğünde otobüs hareket ediyordu. Son hizmeti otobüse günün gazetelerini getirmek olmuştu. Teşekkürler Yaşar. Asfalttan sola toprak yola ayrıldığımızda muhteşem Göksu Vadisi üzerinde yükselmeye başlamıştık. Güneş kanyonun koyaklarını tararken orman içi yoldan 6 km. Karaböcülü sapağından geçiyoruz. Platoya ulaştık. Köyün ortasındaki okulun yanında aracı park edip Muhtar M. Ali’nin peşinden ören yerine yöneldik.
Anakayaya oyulu lahit mezarların ölçüsü gözümüze küçük görünüyor. Ama bu nekropolde görkemli Anıtmezar dimdik karşımızda yükseliyor. İyi korunmuş yapı tipik Kilikya Uygarlığı ve Roma dönemi eseri. Hemen yanındaki kemer tonoz altındaki taş lahitle ilginç bir tezat oluşturuyor. Kuzeybatı ve batı yönündeki tanımlanamayan, uçurumla sonlanan antik kent çok sembollü işlenmiş taş yapıları ile gün yüzüne çıkmayı bekliyor.
Köylülerin jandarma dediği kaya oyma insan kabartmaları, geçen gezimizde Bülent Akbaş fotoğrafla tespit etmişti. O yürüyüşü yapamadık bu kez. Ama iç içe geçmiş kutsal bir “su yapısı” anılmaya değer. Taşlar konuşuyor. Falloslar, Herakles gürzleri, çelenkler, yazılar, hele Yahudi izlerini günümüze taşıyan yedi kollu şamdan aynı hatıl üzerinde betimlenmiş, Helenistik dönemden “nariçi” polygonal teknikle işlenmiş taş duvarların yanı sıra Roma, büyük boyutlu sıvasız harçsız örülmüş rektogonal resmi yapılar onarımlarla belli ki daha sonraları Bizans döneminde de kullanılmış olmalı. Günümüze gelebilen ve şimdi kullanılan birkaç yapının bazı duvarlarında Bizans izlerini görmek mümkün. Kareye yakın küçük dikdörtgen taşlarla harçlı örülmüş duvarlar var. Hiç kayda alınmamış bu ören yerinin incelenmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bu kadar ders yeter ; muhtarın hanımı çayları demlemiş, soğumasın diye piknik tüpü ile birlikte köy meydanında “çay ocağı” kuruldu bile. Herkes yemek paketlerini açıyor. Çaydan başka ne dileğimiz olabilir? Çocuklara getirdiğimiz harita, kitap, şeker ve keklerin yanında biraz da “Tebeşir Kirası” toplayıp, muhtara teslim ediyoruz. Hoşça kalın Karaböcülü’nün dost insanları. Biz yine geliriz sizin bu güler yüzünüz oldukça; sağolun. Şimdi hiç bilmediğimiz yeni açılan bir dağ yolundayız. 6 km. olduğunu öğrendiğimiz yol orman içinden, ören yerleri arasından İmamlı, Meydan’a ulaşıyor. İşte asfalt göründü. Yenibahçe kuru dere yatağının iki yanında, birbiri ile birleşmiş görülen ören yerleri ne zaman korumaya alınacak? Işıkkale, Sinekkale, Karakabaklı, Kültesir, Aşağıdünya örenlerinde biz yokken yeni saldırılar olduğunu gözlemliyoruz. Bu arada vazgeçemediğimiz şoförümüz Mümtaz usta olumsuz bir haber veriyor. Ön makasın bir kulağı kırıldı! Ağır ağır indiğimiz yokuşun anayola bağlandığı son köyde bir çay molası iyi oldu. Hem ücretleri de toplayalım. Pamuk eller cebe…
İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 42. Sayısından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top