,

KELENDERÄ°S’Ä°N Ä°LK ÇAÄž TARÄ°H HAKKINDA NOTLAR – Levent ZOROÄžLU

Levent ZOROÄžLU –
( 1. Türk Tarih Kongresi ‘nde Sunulan Bildirinin bir Özeti )
Bugün kalıntıları İçel ilinin Aydıncık ( eski adıyla Gilindire ) ilçesinde bulunan Antik Kelenderis’den günümüze fazla bir kalıntı ulaÅŸabilmiÅŸ deÄŸildir. En baÅŸta zamanın, ayrıca son 50 yıldaki ulaşım sistemindeki geliÅŸmelerin etkisiyle, kalıntılar günden güne azalmaktadır. Buna, kıyı turizminin neden olduÄŸu olumsuzlukları ve eski eser kaçakçılığının hızlanmasını da eklersek, Kelenderis benzeri antik kentlerde, ayakta kalmış fazla bir kalıntı bulamamanın nedeni daha iyi anlaşılır. Bu yüzden 1986 yılında bir yüzey araÅŸtırması ile baÅŸladığımız ve halen kazılarını sürdürdüğümüz Kelenderis, komÅŸu Pamphylia ve Ova Kilikya’ya göre daha az bilgi sahibi olduÄŸumuz daÄŸlık Kilikya’nın tarihinin aydınlatılmasında çok deÄŸerli dökümanlar elde edilebileceÄŸini umduÄŸumuz bir yerleÅŸme yeridir.
Kelenderis’in veya genelde DaÄŸlık Kilikya’nın Prehistorik devirleri hakkında günümüze kadar yapılan araÅŸtırmalar genelde daha geç devirleri kapsadığı için, fazla bir bilgi edinmek mümkün deÄŸildir. 1989 yılında Kelenderis’in yaklaşık 16 km. kadar batısında bulunan Gözsüzce köyünde bir vatandaÅŸ tarafından evinin yakınındaki su kaynağında bulunan ve halen Anamur Müzesinde saklanan yaklaşık 150 kadar piÅŸmiÅŸ toprak idolden biri Prehistorik devirlere ait” ÅŸiÅŸman kadın – Ana Tanrıça” figürleri ile yakın benzerlik gösterir.
Bu figürlerden biri 7 cm. yüksekliğindedir ve elinde muhtemelen bir mızrak tutar pozda tasvir edilmiştir. Başındaki sivri şapkası ve duruşu bize Hitit İmparatorluk Çağına ait benzerlerini anımsatmaktadır.
M.Ö. II. bin yılın ikinci yarısında, bir baÅŸka deyiÅŸle, Hitit imparatorluk Çağında bölgenin coÄŸrafi adı konusunda deÄŸiÅŸik görüşlerin olduÄŸunu göz önüne alırsak, konuyu aydınlatacak dokümanların yetersizliÄŸi ortaya çıkar. 1986 yılında BoÄŸazköy’de bulunan bronz levha üzerindeki yazıtta sözü edilen Tarhundassa Krallığının egemenlik sınırlarının Akdenize kadar ulaÅŸmış ve Kelenderis’in de dâhil olduÄŸu bu bölgeyi de içine almış olması uzak bir olasılık deÄŸildir.
M.Ö. i. bin yılın ilk yarısından, bir başka deyişle Demir Çağından da Kelenderis ve çevresinin tarihi için elimizde yine fazla bir döküman yoktur.
Buna raÄŸmen adının Anadolu Kökenli olması ve kurucusunun aslında bir Luwi tanrısı olan Santa ( Sandon veya Sandakos) olduÄŸu yolundaki ifade, Kelenderis’in varlığını kolonizasyon öncesine uzandığına ait bir baÅŸka kanıt olarak deÄŸerlendiriyoruz.
Gözsüzce buluntuları arasında oldukça yoÄŸun grubu oluÅŸturan” sütun biçimli gövdeli ” figürler büyük bir olasılıkla sözünü ettiÄŸimiz bu zamana ait olmalıdır. DiÄŸer taraftan 1990 yılı kazı mevsiminde bulunduÄŸumuz sub – Geometrik karakterli bir kap parçası Kelenderis’in Arkaik dönemine ait en önemli ipuçlarından biridir.
M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllarda, Pers egemenliÄŸine raÄŸmen, Kelenderis tarihinin bildiÄŸimiz en parlak ve aktif dönemi baÅŸlar. 5. yüzyıl baÅŸlarında Aegina standartlarında basılan ilk drachmilerin ardından, 450 den itibaren, Pers Standartlarında, ancak Grek karakterinde basılmış gümüş staterleri, (Meydancıkkale) üstlenen Perslerin Kelenderis’in ticari aktivitesine zarar vermediÄŸi, aksine, bundan yararlandığı anlaşılmaktadır.
Mezarlara armaÄŸan olarak sunulmuÅŸ kapların bazı tiplerini en yakın paralellerini Kıbrıs’ta bulmamız, Kelenderis’in bu çaÄŸda Anadolu – Kıbrıs arasında bir durak olduÄŸunu, dolayısıyla Anadolu – Kıbrıs iliÅŸkilerinin saÄŸlanmasında aktif bir yol üstlendiÄŸini kanıtlayıcı delillerdir.
Yukarıda deÄŸindiÄŸimiz ve Kelenderis’in kurucusu olarak adı geçen Sandakos’un Kıbrıs’a gittiÄŸi yolundaki mitolojik anlatım, yine Kelenderis – Kıbrıs iliÅŸkilerinin eksikliÄŸine iÅŸaret eder.
Aynı ilişkiler İskender sonrasında da söz konusudur. Mısırlıların Akdeniz ticaretini uzun süre kontrolleri altında tuttukları bilinen bir gerçektir.
Kelenderis gibi, deniz ticaretinde güçlü, ancak askeri filosu belki de hiç olmayan kentlerin ticari aktivitelerini sürdürmede daha organize bir devletin koruyuculuÄŸuna gereksinme duymaları doÄŸaldır. Ä°ÅŸte Kelenderis Mısır iliÅŸkileri böylesi karşılıklı çıkarlara dayanmaktaydı. Böylece Mısırlılar Kilikya’yı iÅŸgal etmekten çok, burada sonradan kentleÅŸen üsler kurmuÅŸlardır.
Meydancıkkale’de bulunan, M.Ö. 240 dolaylarına ait olan 5215 adet gümüş sikke bir yandan yukarıda sözünü ettiÄŸimiz Kelenderis Mısır iliÅŸkilerine, diÄŸer yandan da, kentin “Suriye savaÅŸları” sırasında oynadığı role iÅŸaret eder. Bu iliÅŸkilerin ne kadar yakın olduÄŸu, Kilikyalıların Lykialılarla birlikte, Kıbrıs’ta ortak bir garnizon bulundurması aÅŸamasına kadar gelindiÄŸini gösteren belgelerle de kanıtlanmaktadır.
Roma çağına ait kalıntıların yoÄŸunluÄŸu kendini mezar anıtlarında gösterir ki, bunlardan tonozlu mezarların en yakın benzerleri Anemurium’da bulunmaktadır.
Ayrıca tek örnekle temsil edilen piramidal çatılı mezar anıtı büyük bir olasılıkla M.S. 2.yüzyıl sonralarına ait olmalıdır. Limanın 50 m. kadar batısında bulunan hamam, biraz daha geç bir tarihte yapılmıştır. Bunun gibi, limanın güneyindeki yarım adanın bir kısmını çevreleyen surlar birkaç sarnıç, suyolu, tiyatro ve tam olarak tanımlayamadığımız diğer kalıntılar da yine geç Roma çağına ait yapılar olarak, günümüze ulaşmışlardır.
Yürüttüğümüz sondajlarda bu çağa ait yapı kalıntıları ve bol miktarda geç Roma seramiği, cam şişe parçaları sikkeler v.b. küçük buluntular ele geçmiştir buda bize, Anemurium kadar olmasa da, Kelendres’in yinede önemini koruduğunu göstermektedir.
Bu kısa yazımızda Kelenderis’in ilk çaÄŸ tarihinde bir kesit vermeÄŸe çalıştık. Bir bütün olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde, Kelenderis tarihinin en parlak dönemi M.Ö. 5. ve 3. yüzyıllar arasıdır ki, her ÅŸeyden önce, bu safha hakkındaki bilgiler yalnızca Kelenderis ve çevresi için deÄŸil, aynı zamanda tüm DaÄŸlık, hatta Ova Kilikya tarihinin bu safhası için de büyük deÄŸer taşır.
Tarsus ve Mersin kazıları Prehistorik Çağdan itibaren ancak Arkaik Çağ sonlarına kadar olan sa1ha hakkında, ayrıca Tarsus, bölgenin Helenistik çağı hakkında değerli bilgiler edinmemizi sağlamıştır. Roma ve Geç Antik çağ hakkında yine Tarsus ve Anemurium kazılarından yeterli bilgiler elde ediyoruz.
Görüldüğü gibi, araÅŸtırma yapılmış bu merkezlerde Klasik çaÄŸ muÄŸlâktır ve iÅŸte bu boÅŸluÄŸu Kelenderis’te sürdürülecek olan kazılardan elde edilen veriler dolduracaktır.
Yürüttüğümüz sondajlarda bu çağa ait yapı kalıntıları ve bol miktarda geç Roma seramiği, cam şişe parçaları sikkeler v.b. küçük buluntular ele geçmiştir buda bize, Anemurium kadar olmasa da, Kelendres’in yine de önemini koruduğunu göstermektedir.
* Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Eylül 1992 yılı 5. Sayı” sından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top