,

KIRK KIRIK ÇİZGİ – 06 – TAŞ HAN

Taş-han-1.jpg

Taş Han

Taş Han Mersin’in geçmişten günümüze ulaşan en eski yapıların birisidir. Yaklaşık 1400 metrekarelik bir tabana oturmuştur. Karakteristik iç mekânda sekiz boyuna, dört ve üç enine, iki katta toplan 44 adet Selçuklu tipi kemerle donatılmıştır. Zemin katta 35, üst katta 28 ayrı dükkân yer alır.

Taş Han 1871 tarihinde inşa edilmiştir. Binanın ilk sahipleri ünlü Rum tüccar ve Mersin’ de yatırımlarıyla ön plana çıkan Mavromati ile Devlet Şurası azalarından Vayvani’dir. Taş Han, zemin katı ticarethane ve dükkân, üst katı ise büro, acente ve konaklama birimleri olarak planlanmıştı.

1895 yılında Mersin Mutasarrıfı olan Neş’et Nazım Paşa (Nazım Hikmet’in dedesi) zamanında Türk okullarının gelişmesi ve yaşamlarını sürdürebilmesi için, bunlara gelir kaynakları aranmıştır. Okulların yönetimi Derneklerin ellerinden alınmış ve özel bir komisyona devredilmiştir. Üzerinde Oteli olan Taş Han Binası ve önündeki İskele geliri ile okulların masrafları ve öğretmenlerin maaşları karşılanmıştır.

Taş Han, Mersin’in işgaline şahitlik yapmış, hatta bu amaçla kullanılmış ender yapılardandır. Mersin’in işgali sırasında, 2 Ocak 1918 günü İngiliz İşgal Komutanlığı, mutasarrıflığa baş vuran Fransız birlikleri yerleşimi için şehrin ortasındaki Taş Han’ı uygun bulmuştur.

ESKİ MERSİN’DE TAŞ HAN ÖNÜNDE TAŞ İSKELE

Taş İskele
İhracat iskelesi olarak kullanılmıştı. İskelenin yanında Taş Han, doğu yönündeki ana kapıdan başka kuzey ve batı yönlerindeki kapılar bulunuyordu. Taş İskele şimdi yıkılmış olan Azak Han’ın karşısında yer almaktaydı. Azak Han’ın başat olduğu bir yapı kompleksinin, liman/iskele işlerinin görüldüğü işletmelerin bulunduğu bir konumdaydı. Taş Han deniz kenarında bir “yalı” görünümündeydi.

Taş İskele 1866 yılında yapılmış olup, ilk yapıldığında basit, ahşap çakma kazıklı ve tahta kaplamalı idi. Metruk hale düştüğünde bir süre kullanılamamış, Cumhuriyet döneminde onarılmış kagir betonarme yapılmıştı. Uzunluğu 95 genişliği ise 5 metreydi. Vinci yoktu, boşaltma işçi gücü ile yapılırdı. Mallar, uzun dört veya iki tekerlekli at arabaları ile iskelenin ucuna kadar getirilir ve burada gemilere yüklemek üzere mavnalara bindirilirdi.

Biyografik Bilgi

scroll to top