,

KURTULUŞ SAVAŞINDA İÇEL – İKİNCİ BÖLÜM

Kurtuluş-Savaşında-Mersin-8.jpg

KİTABIN BAŞ TARAFINA DÖNMEK İÇİN BU SATIRI TIKLAYINIZ……………………………..

İŞGAL ÖNCESİ DURUM

Savaş sonlarında durum
1914’den 1918’e kadar dört yıl süren Birinci Cihan Savaşı’nda bütün Türkler gibi Mersin ve Tarsus halkı da bu savaşlara katılmışlar, bütün cephelerde büyük kahramanlık ve fedakârlık göstermişlerdi. Bilhassa bu savaşın ilk yıllarında o zamanki kuruluş ve konuşa göre aynı şehir halkından kurulan birlikler arasında Çanakkale savaşlarına katılan Mersin ve Tarsus’un en seçkin ve genç erleri bu savaşlarda büyük kayıplara uğramışlardı. Kayıbı olmayan ev yok gibi idi. Durum yürekler acısı idi. Bu arada ocağı sönerek kapıları kapanan evler de az değildi. Köylerde tarım işleri yaşı geçkin ihtiyarlarla kadın ve çocuklara kalmıştı.
Şehirler halkı, darı sömeği, süpürge tohumu karıştırılmış bir dilim vesika ekmeği alabilmek için fırınlar önünde bekleşiyordu. Açlık ve sefillik son haddini bulmuştu. Bunlara ek olarak meydana gelen bulaşıcı ve salgın hastalıklar halkı ve orduyu kasıp kavuruyordu. Şehirlerin ticari ve ekonomik hayatı durmuş, Köyler ıssızlaşmıştı. Mersin ve Tarsus çevresinde asker kaçaklarını izleyen “gezici Jandarma” ve askeri birliklerinin halka yaptıkları zulüm ve işkenceler de silahlı kuvvetlere karşı duyulan sevgiyi baltalıyordu. Uzun süren savaş, halkta büyük bir bezginlik ve usanç yaratmıştı.
Mersin’de türeyen Hacı Tomaoğlu Bodosaki adındaki fabrikatör, askeri ihtiyaçların müteahhitliği gibi bir maske altında çeşitli dolaplar çeviriyordu. Hükümet içinde ikinci bir Hükümet kurmuş gibi idi. Bu adamın teşkilatı adeta bir “kaçaklar sığınağı” halinde idi. Emrinde çalışanlar her türlü takipten muaf idiler.
İşgal sırasında, velinimeti Türkler’e karşı cephe alan bu soysuz, bizim sırtımızdan kazandığı paralarla İzmir’i işgâl eden Yunanlıları açıktan açığa destekliyordu. Kurtuluş günlerinde yalnız bir fabrika enkazı bırakarak kaçan bu adam, sonradan Yunanistan’ın birinci sınıf politikacılarından ve milyoner, zenginlerinden biri olmuş, hiyanetini devam ettirmişti.
Bu arada ibrete değer bir olay olarak kaydedelim:
Bizim ekmeğimizi yedikleri, bizim yurdumuzda servet sahibi oldukları halde bize hiyanet ve düşmana casusluk edenler de çıkmıştı. 1918 Temmuz ayı ortalarında bir gece yarısı Mersin açık limanının iç kısmında yakalanan bir sandalda, içi vesika dolu bir torba ile üç kişi ele geçirildi. Bunlardan yapılan soruşturma sonucu kırkı aşkın bir casus örgütü ortaya çıkarıldı ve hepsi de tutuklandı.  Tutuklular, Gudübes sırtında kurulan çadırlarda 68. Alaydan bir birliğin korunması altında 23. Tümenin özel Harp Divanınca (Askeri Mahkeme) yargılandılar. Sonuçda: Bu hainlerin Kıbrıs’taki İngiliz casus örgütü ile bağlantı kurdukları, sandallarla açık denizde İngiliz torpidosu ile temas sağladıkları ve askeri sırları verdikleri anlaşıldı. Harp Divanınca idam da dahil çeşitli cezalara çarptırıldılar. Ancak hükmün tasdiki Ordu Komutanının onayına gönderildiği sırada ateşkes olmuş, tutuklular da serbest bırakılmıştı. Daha sonra işgâlde düşmanlarla da işbirliği yapan bu kişiler, Ankara andlaşması uyarınca Türk’ün merhamet ve affından faydalanmışlar, ömürlerinin sonuna kadar Mersin’de yaşamışlardır.
Bu konuda ad vermedik. Ancak, Atatürk’ün “Türkün, Türklerden gayri dostu yoktur.” sözünü unutmayalım, diyoruz.
Birinci Cihan Savaşı’nın son günleri
Mustafa Kemal Paşa, komutasındaki 7. Ordu ile Rayak ve Baalbek’te kanlı savaşlar verdikten sonra, düşmanlara Anadolu’nun yolunu kapamak amacı ile. Katma-Raco arasında bir savunma düzeni kurmuş ve Halep “Valisi Abdülhalik Bey’i yanına alarak Halep’ten ayrılmıştı (23 Ekim 1918). 15 Ekim’de İngilizler bu savunma hattına saldırmışlarsa da büyük kayıplar vererek yenilmiş ve çekilmişlerdi. Bu son savaşta İngiliz, Generallerin den Diyaman da maktüller arasında bulunuyordu. Bu savaşla Mustafa Kemal Paşa Anadolu’nun güneydoğu sınırlarını fiilen tesbit etmiş oluyordu.
Mustafa Kemal Kilis’te
Mustafa Kemal Paşa’nın kesin kararı halkı da silahlandırarak güney bölgesinde Anadolu’yu savunmaktı. Düşmanı cephede tesbit ettikten sonra 27 Ekim 1918 günü saat 20 sıralarında yanında Yaveri Cevat Abbas da olduğu halde Kilis’e gelmişti. Yahudi maşatlığında silahlı birkaç kişi otomobilini durdurdular. Çanakkale’de maiyetinde bulunan bir çavuş, Paşa’yı tanıdı. Otomobilinin çamurluğuna binerek birlikte şehre girdiler. Bu silahlı teşkilatın, sonradan Milis Yüzbaşı olan İslam bey’in güney den gelecek herhangi bir tecavüze karşı koymak üzere meydana getirdiği Milli kuvvetlere mensup olduklarını öğrenen Paşa, Kilislilerin bu uyanıklığından çok memnun kaldı. Şehrin ileri geleneklerini o gece konuk kaldığı Mevlevi tekkesinde toplayarak onlara: “Bizim için savaşın henüz bitmediğini, asıl kurtuluş savaşının bundan sonra başlayacağını ona göre hazırlanmaları gerektiğini” söyledi. Aldığı müsbet cevaplardan memnun kalarak Sabahleyin döndü.
Bir karşılaşma – bir öğüt
Kilis dönüşü, Katma’dan Anteb’e gitmekte olan Milletvekili Ali Cenani (Eski Ticaret Bakanlarından rahmetli) beyle karşılaştı. Konuşma sırasında Ali Cenani beyin: “çapulcu urbanın saldırılarından korunmak ve kurtulmak için aile ve akrabasını başka yere göçürmek istediğini” Öğrenen Mustafa Kemal Paşa:
– Kaçmaktan ziyade saldırıların önlenmesi lazım geldiğini, istedikleri kadar silah ve cephane vereceğini, hemşerilerile temasa geçerek savunma tedbirleri almalarının uygun ve gerekli olduğunu, bildirdi.
Ateşkese doğru
Bulgarların yenilgisi ve yenenlerle ateşkes andlaşması imzalanması Osmanlı hükümetini de bu yolda imkânlar aramaya yöneltmişti. Irak cephesinde Kütülamare’de esir düşen ve Büyükada’da enterne edilen İngiliz Generali Tavshent serbest bırakılmıştı. General, telsizle İngilizlerin Akdeniz filosu Komutanı ile temasa geçmiş ve müsait bir cevap almıştı. Bunun üzerine Sadrazam ve Başkomutanlık Kurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa gönderdiği 27 Ekim 1918 tarihli şifre (harp tarihi vesikaları dergisi sayı 27, Fotokopi 690) ile 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’yı durumdan haberdar etmiş, cephede bulunan Alman birliklerinin geri çekilmelerinin muhtemel olduğunu bildirerek ona göre tedbir alınmasını istemişti.
Mustafa Kemal Grup Komutanı oluyor
Sadrazam ve Başkomutanlık Genel Kurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa, Yıldırım’ Orduları Grup Komutanı Mareşal Limon Fon Sanders Paşa’ya gönderdiği şifre İle:  “Ateşkesin kesinleşmesi ve kendisinin Grup Komutanlığından ayrılması halinde yerine Mustafa Kemal Paşa’yı tayin tasavvurunda olduğunu beyanla her an Komutayı ele alabilmesi için gerekli bilgi ve açıklamaların şimdiden kendisine verilmesini” Bildirmiş olduğundan Grup Kurmay Başkanı bu şifreden, Raco_da bulunan Mustafa Kemal paşayı haberdar etmiş, gerekli bilgiyi vermek Üzere ya kendilerinin oraya gitmesinin yahut Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’ya gelmesinin muvafık olup olmadığını 30 Ekim 1918 tarihinde şifre ile ve Liman Fon Sanders Paşa’nın emrile kendisine bildirmişti. Mustafa Kemal Paşa kendisinin Adana’ya gitmesini uygun gördüğünden şifreyi alır almaz ayni gün Adana’ya gelmiştir.
31 Ekin1 1918 günü, Yıldırım Orduları Grubu Karargahı’nın bulunduğu Adana oteline giden Mustafa Kemal Paşa’ya, grup Komutanı Müşir (mareşal) Liman Fon  Sanders Paşa şu tarihi sözlerle grubun komutasını devir ve teslim etmiştir:
“- Ekselans! Siz, muharebe cephelerinde, Arıburnu’nda, Anafartalarda çok yakından tanıdığım kumandansınız. Aramızda, gerçi bazı hadiseler, vak’alar oldu. Fakat nihayet bunlar, bizi birbirimize daha iyi tanıştırmış oldu. Kalpten dost olduğumuzu zannederim. Bugün Türkiye’yi terke icbar olunurken, emrim altındaki orduları, Türkiye’ye ilk geldiğim zamandanberi takdirkârı bulunduğum bir kumandana tevdi ediyorum. Bu umumi felaket içinde behbahtlık duymamak mümkün değildir. Ben yalnız bir şeyle müteselli oluyorum: Kumandayı size terk ve tevdi etmek.  Bu dakikadan itibaren emir sizindir; ben sizin misafirinizim.
Ateşkes imzalanıyor
Limni adasının Monndros limanında Ağamemnun zırhlısında Osmanlı delegeleri Bahriye Nazırı (Deniz İşleri Bakanı) Rauf, Hariciye Nezareti (Dışişleri Bakanlığı) Müsteşarı Reşat Hikmet, Kurmay Yarbay Sadul1ah beylerle İngiliz Amirali Kaltrop arasında 31 Ekim 19181 öğleden sonra işlemek üzere 25 maddelik ateşkes andlaşması imza edilmiştir. Bunun üzerine Sadrazam ve Başkomutanlık Kurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa, Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına acele şifre ile ateşkes andlaşmasının imzalandığını bildirmiştir. (Harp tarihi vesikaları dergisi 698 fotokopi).
Yıldırım Orduları ‘Grubu Komutanlığına
Fevkalade müstaceldir: 2877
4,20 – sonra
Bugün 31 Ekim 1918 öğleden sonra muteber olmak üzere Birleşik Devletlerle ateşkes imza edilerek bu Devletler Delegeleri olayı Bulgaristan, Suriye ve Irak’ta bulunan Orduları Komutanlarına bildirmişlerdir. Ateşkes şartlarına kesin surette uyulması ve bu bildirinin alındığının bildirilmesi gerektir. Geniş açıklama ayrıca bildirilecektir 31 Ekim 1918.
Sadrazam ve Başkomutanlık
Kurmay Başkanı
Ahmet İZZET
Mondros ateşkes andlaşması
Çok ağır şartları ihtiva eden Mondros ateşkes andlaşmasının bazı maddeleri, Türk delegelerinin itirazları üzerine kısmen değiştirilmişse de, Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesine, yurdumuzun düşmanlar tarafından işgâl edilmesine, ordu ve donanmamızın silahtan tecridine yol açan maddeler hemen aynen kalmış ve Osmanlı delegelerine adeta dikte ettirilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ölüm fermanı demek olan bu andlaşmayı tarihi önemine binaen aynen alıyoruz:
Madde 1 – Bahr-i Siyaha mürur için Çanakkale ve Bahr-i Siyah boğazlarının küşadı ve Bahr-i Siyaha mürurun temini, Çanakkale ve Bahr-i Siyah istihkâmatının müttefikler tarafından işgâli.
Madde 2 – Osmanlı sularındaki bilcümle torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevazii ve mevanii saire mevakii gösterilecek ve bunları taramak veya refetmek için talep vukuunda muavenet edilecektir.
Madde 3 – Karadenizde mevcut torpil mevkileri hakkındaki malûmatı mevcude ita edilecektir.
Madde 4- İtilâf hükûmetilerine mensup üseray-ı harbiye ile ermeni üsera ve mevkufini İstanbulda cem edilecek ve bilâkaydışart itilaf hükümetlerine teslim olunacaktır.
Madde 5 – Hububatların muhafazası ve asayiş-i dahiliyenin idamesi için lûzum görülecek kuva-yı askeriyeden madâsının derhal terhisi. (İşbu kuva-yi askeriyenin miktar ve vaziyetleri itilaf hükümetleri tarafından Devlet-i Âliye ile müzakere edildikten sonra tekarrür ettirilecektir.)
Madde 6 – Osmanlı kara sularında zabıta ve buna mümasil hususat için istihdam edilecek sefaini saire müstesna olmak üzere Osmanlı sularında veya Devlet-i Âliye tarafından işgâl edilen sularda bulunan kâffei sefaini harbiye teslim olunup gösterilecek Osmanlı liman veya limanlarında mevkuf bulundurulacaktır.
Madde 7 – Müttefikler emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda her hangi sevkülceyş noktalarını işgâl hakkını haiz olacaklardır.
Madde 8 – Elyevm Osmanlı işgâli altında bulunan bilcümle liman ve demir mahallerinden itilaf  sefaini tarafından istifade edilmesi ve itilâfla hali harpte bulunanlara karsı mesdut bulundurulması. Süfün-i Osmaniyede ticaret ve ordunun terhisi hususlarında şeraiti mümasileden istifade edecektir.
Madde 9 – İtilâfiyun Osmanlı tersane ve limanlarındaki umum sefain tamiratı vesaiti tahlisiyesini istimal edeceklerdir.
Madde 10- Toros tünellerinin müttefikler tarafından işgâli.
Madde 11 – İran’ın şimal-i garbi kısmındaki kuvayi Osmaniye’nin derhal harpten evvelki hudut gerisine celbi hususunda evvelce ita edilen emir icra edilecektir. Maverayı Kafkas’ın kuvay-i Osmaniye tarafından kısmen tahliyesi emredildiğinden kısmı mütebakisi müttefikler tarafından vaziyet-i mahalliye tetkik edilerek talep olunursa tahliye edilecektir.
Madde 12 – Hükûmet muhaberatı müstesna olmak üzere telsiz ve telgraf ve kabloların itilaf memurları tarafından mürakabesi.(*)
Madde 14 – Memleketin ihtiyacı tatmin olunduktan sonra mütebaki kömür mahrukat ve bahri levazımın Türkiye menabiinden mübayaası için teshilât ibraz. (Mevadı mezkûrenin hiç biri ihraç olunmayacaktır.)
Madde 15 – Bilcümle hututi hadidiye itilaf murakabe zabitleri memur edilecektir. Bunlar meyanında elyevm hükümeti Osmaniyenin tahtı mürakabesinde bulunan Maverayı Kafkas hututu serbest ve tam olarak itilaf memurlarının taht-ı idaresine vazedilecektir. Ahalinin ihtiyacının temini nazarı dikkate alınacaktır.İşbu maddede Batum’un işgâli dahildir. Hükûmet-i Osmaniye Bakü’nün işgâline muteriz bulunmayacaktır.
Madde 16- Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’da bulunan muhafız kıtaat en yakın itilâf kumandanına teslim olunacaktır ve Kilikya’da kuvvetlerin intizamı muhafaza için muktezi miktarından madası beşinci maddedeki şeriate tevfikan takarrür ettirilecek veçhile geri çekilecektir.
Madde 17- Trablus’ta ve Bingazi’de bulunan Osmanlı Zabitleri en yakın İtalyan muhafaza kıtaatına teslim olunacaktır. Hükûmet-i Osmaniye teslim emrine itaat etmedikleri takdirde muhaberat ve muavenetini kesmeyi taahhüt eder.
Madde 18- Mısrata da dahil olduğu halde Trablus ve Bingazi de işgâl edilen limanların en yakın itilaf muhafaza kıtaatına teslimi.
Madde 19- Alman, Avusturya bahrî, berrî ve sivil memurin ve tebaasının bir ay zarfında ve uzak mahallerde bulunanların bir aydan sonra mümkün olan en kısa zamanda memalik-i Osmaniyeyi terk etmeleri.
Madde 20- Beşinci madde mucibince terhis edilecek kuvay-i Osmaniyeye ait teçhizat, eslâha, cephane ve vesait-i nakliyenin tarzı istimaline dair ita edilecek talimata riayet olunacaktır.
Madde 21- Müttefiklerin menafiini siyanet için iaşe neznezareti  nezdinde itilaf mümessilleri memurini bulunacak ve kendilerine bu bapta lüzum görülecek kâffei malûmat ita edilecektir.
Madde 22- Osmanlı üserayı harbiyesi itilaf devletleri nezdinde muhafaza edilecektir. Sivil üserayı harbiye ile esnanı askeriye haricinde olanların tahliyesi nazarı dikkate alınacaktır.
Madde 23- Hükûmet-i Osmaniye merkezi hükümetlerle bilcümle münasabeti katedecektir.
Madde 24- Vilayeti Sittede iğtişaş zuhurunda mezkur vilayetlerin herhangi bir kısmının işgâli hakkını itilaf devletleri muhafaza ederler.
Madde 25- Müttefiklerle hükumet-İ Osmaniye arasında muhasamat 1918 senesi Teşrinievvelin 31 nci günü vasati saatı mahalli ile vaktı zuhurda tatil edilecektir.
(yumuktepe.com Notu: Görüldüğü gibi kitapta 13. madde atlanmış. Sadece bunu ilave etmek yerine anlaşmanın tamamını günümüz Türkçesi ile sunmanın yararlı olacağını düşünüyorum.
Mondros Ateşkes Anlaşmasının Maddeleri
1- Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin sağlanması, Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.
2- Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir.
3- Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecektir.
4- İtilaf Devletlerinin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul’da teslim olunacaktır.
5- Hudutların korunması ve iç düzen ve güvenliğin sağlanması dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.
6- Osmanlı savaş gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır.
7- İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır.
8- Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri yararlanacak ve Osmanlı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacaktır.
9- İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki araçlardan yararlanacaktır.
10- Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.
11- İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, işgal ettikleri yerlerden geri çekilecekler.
12- Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir.
13- Askeri, ticari ve denizle ilgili madde ve malzemelerin tahribi önlenecektir.
14- İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den temin edeceklerdir.(Bu maddelerden hiç biri ihraç olunmayacaktır.)
15- Bütün demiryolları, İtilaf Devletleri’nin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.
16- Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletleri’nin kumandanlarına teslim olunacaktır.
17- Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacaktır.
18- Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacaktır.
19- Asker ve sivil Alman ve Avusturya tebası, bir ay zarfında Osmanlı topraklarını terk edeceklerdir.
20- Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı Ordusunun terhisine ve gerekse nakil vasıtalarının İtilaf Devletleri’ne teslimine dair verilecek herhangi bir emir, derhal yerine getirilecektir.
21- İtilaf Devletleri adına bir üye, iaşe nezaretinde çalışacak bu devletlerin ihtiyaçlarını temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.
22- Osmanlı harp esirleri, İtilaf Devletleri’nin nezdinde kalacaktır.
23- Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.
24- Vilayeti sitte adı verilen 6 vilayet(Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas ve Bitlis)’te karışıklık çıkması halinde bu vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkına İtilaf Devletleri sahip olacaklardır.
25- Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş, 1918 yılı Ekim ayının 31 günü mahalli saat ile öğle zamanı sona erecektir.)

Mustafa Kemal hükümeti uyarıyor
Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olduktan sonra bir taraftan askeri durum ile uğraşırken diğer taraftan ileri günler için de Komutanlar, idare amirleri ve halkla temasa geçmişti. Bu arada Sadrazam ve Başkomutanlık Kurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa ile yaptığı yazışmalar çok çetin olmuştu. Ataşkes şartlarının çok kaypak olması dolayısile İngilizlerin anlaşmaya uymayacaklarına dair uyarmalarda bulunmuş, birtakım uydurma nedenlerle İskenderun ve güney bölgelerini işgâl edeceklerine değinmiş, böyle bir durum karşısında ateşle mukabele edeceğini bildirmişti. Fakat aldığı cevaplar, oyalayıcı ve engelleyici idi. Bunun üzerine:
“İngilizlerin işgâl ve diğer hususlarda yaptıkları aldatıcı hareketleri tasvip eden Nezaretin emirlerine uyamıyacağından yerine bir başkasının tayin edilmesini” istemişti.
Mustafa Kemal’in istek ve tavsiyeleri
Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olduğu ilk günlerde Başkomutanlık Genel Kurmay Başkanlığından ve Komutanlardan çok önemli birtakım isteklerde bulunmuştu. Bu istekler özet olarak şöyledir:
1- Askeri birlikler,kolordu ve tüneller dağıtılabilir. Ancak Jandarma iç asayişi sağlamakla görevli olduğundan kuvvetlendirilmesi zaruridir. Bu bakımdan genç muvazzaf Subay ve Assubaylarla genç doğumlu Erler Jandarmaya kaydırılmalıdır.
2 – Salıverilecek Yedek Subaylardan istekliler, bil~ hassa güneyde Emniyet Komiseri, Komiser yardımcısı ve Bucak Müdürlüklerine atanmalıdır.
3 – Menzil, depo ve askeri birliklerde fazla olan ağır ve hafif silahlarla cephane ve malzeme Anadolu’ya ve Afyon bölgesine acele taşınmalı, yiyecekler ise birliklere ve Jandarma kuruluşlarına dağıtılmalıdır.
4 – Askerlerin salıverilmelerinde genç doğumlular geciktirilmelidir.
5 – Güney bölgesi halkına bilhassa dağ köylerine bol silah ve cephane dağıtılmalı, dağlar arasındaki müsait yerlerde ve emin ellerde silah ve cephane saklanmalıdır.
6 – Bezgin ve bitkin durumda olan halk gelecek için uyarılmalıdır.

Mustafa Kemal Halkı Uyarıyor
Mustafa Kemal Paşa, Adana’ya geldiği günden beri halkla ilgilenmiş, onları uyarmağa çalışmıştı. Bu arada Adana iline bağlı Sancaklardan gelen temsilcilerle Adana’nın aydın ve ileri gelenleri ile konuşuyor, durumun kötüye gitmekte olduğunu açıklayarak önleyici tedbirlerin şimdiden alınması gerektiğine işaret ediyordu. Bilhassa halkın silahlandırılması üzerinde ısrarla duruyor ve ordunun silahları verebileceğini söylüyordu. Bu toplantı ve görüşmelerde Mersin Sancağını o zaman Adana lisesi müdürü olan Niyazi Ramazanoğlu temsil etmekte idi. Mustafa Kemal Paşa’nın fikir ve tasavvurları bu temsilciler kanalı ile bağlı bulundukları şehir ve kasabalara aktarılıyordu.
Yine böyle bir konuşma sırasında temsilcilerinden biri: “Almanya ve Avusturya gibi iki güçlü müttefikimizle yenemediğimiz düşmanlara elimizde kalan külüstür silahlarla nasıl karşı koyabiliriz? Bundan sonra silahımız kalem olacak, onunla savaşacağız.” diye silâhla savaşmanın imkânsızlığına değinmiş ve Mustafa Kemal’den şu cevabı almıştı:
-Türk milleti esir yaşayamaz; mutlaka silaha sarılacaktır.
Mustafa Kemal Mersin’de
Mustafa Kemal Paşa, 5 Kasım 1918 de Mersin’e gelerek 23. Tümen Komutanı Albay Bahaeddin bey’in misafiri olmuş, geceyi bugün Karamancıların mülkÜ ulan evin deniz kıyısındaki odasında geçirmişti.
Geç vakte kadar buradaki konuşmalarında da durumun kötüye gitmekte olduğunu anlatmış ve alınacak tedbirler Üzerinde durmuştu. Bu arada Mutasarrıfı (şimdiki anlamda Vali) ve, Jandarma Bölük Yüzbaşı Talat bey’i çağırtmış, karakollar, miktarları ve silahları hakkında bilgi aldıktan sonra Silifke sınırları ve Toros eteklerinde karakolların artırılmasını, depodaki yeni silahların bol cephane ile dağ köylerine dağıtılmasını tavsiye etmişti. Paşa’nın bu isteği üzerine, Yüzbaşı Talat bey seyyar Jandarma Müfrezesi Komutanı Arslanköylü Hüsnü (Yıldırım rahmetli) vasıtasile dağ köylerine silah ve cephane dağıtmıştır.
Mustafa Kemal Adana’dan ayrılıyor
Mustafa Kemal Paşa’nın Sadrazam ve Başkomutanlık Genel Kurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa ile anlaşamıyarak yaptığı istifa kabul edilmiş ve arkasından Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Ordu lağvedilmişti.
Adanalılarla yaptığı, son toplantıların birinde Adana’nın ileri gelen bazı varlıklı kişileri: “Yurdun kurtulması için bütün varlığımızı ve canlarımızı vermeye hazırız” diyerek kasalarının anahtarlarını çıkarıp Paşa’ya uzatmaları Mustafa Kemal Paşa üzerinde çok büyük etki ve memnunluk yaratmış, toplantıdan olumlu duygularla ayrılmıştı. 10 Kasım 1918 sabahı Orduya veda mesajını yayınlamış, İstanbul’a hareket etmek üzere iken kendisini istasyonda uğurlamağa gelen Adanalılara:
— Adanalılar, silahlarınıza sahip ve hâkim olunuz! Bizim için savaş bitmemiştir. Asıl savaş bundan sonra başlayacaktır, diyerek ilk savaş parolasını vermişti.
Nihat Paşa vazife başında
Mustafa Kemal Paşa’nın ayrılışı üzerine 2. Ordu Komutanı Nihat (Anılan merhum) Paşa güney bölgesi Komutanlığını eline almış ve 10 Kasım 1918 de göreve başladığını Harbiye Nezareti’ne ve birliklere bildirmişti.
Nihat Paşa da Mustafa Kemal Paşa’nın izinden yürüyordu. Ateşkes andlaşmasının daha mürekkebi kurumadan düşmanların sudan bahanelerle İskenderun’u işgâle yeltenmeleri, güney bölgesinin geleceği hakkındaki kötü maksatlarını açığa vurmuştu. Bunun üzerine Nihat Paşa, bu bölgedeki Ordu birlikleri, menzil ve depolarda bulunan ağır ve hafif silah ve mühimmatı düşmanlara kaptırmamak için Torosların kuzeyine kaydırmağa başlamıştı. (Harp tarihi vesikaları dergisi 759–760/ -761 numaralı vesikaların fotokopilerinden özet),
Kilikya’yı boşaltmamız isteniyor
Düşmanlar, yurdumuz hakkında ateşkesten çok önce hazırladıkları meş’um proğramı tatbike başlamışlardı. Amiral Kaltrop, Kilikya’nın boşaltılması hakkında Harbiye Nezaretine 2 madde ve 5 fıkralık bir ültimatom verdi. (Harp tarihi vesikaları dergisi 780 fotokopi)
Harbiye Nazır-ı Celili Paşa Hazretlerine;
1 – 17 Kasım 1918 tarih ve 51311 ve 51366 numaralı tahrirata zeylen: Şimdi hükûmeti metbuamdan telâkki ettiğim talimata nazaran General Allenbi’nin her türlü vesaite müracaatla elindeki proğramı tatbik ve icraya memur eylediğini arz ile kesbi şeref eylerim.
2 – Bu proğram evelce zatı devletlerine arzedilmişti. İşbu proğram berayi malûmat arzolunur:
a) Şimdi Kilis-İslahiye hattının cenubunda ve Misis şimendifer hattı boyunca bulunan kıtaatı Osmaniye, 1 Aralık zevaline kadar Ceyhan nehrinin garbine çekilmiş bulunacaktır. Seyhan nehrinin garbiile Adana-Tarsus hattında şimale vuku bulacak ikinci bir çekilme 5 Aralık zevaline kadar itmam edilmiş olacaktır. Pozantı’nın garbine vukubulacak son çekilme 15 Aralık zevaline kadar ikmal edilecektir.
“Diğer 4 fıkra teferruata ait olduğu için alınmamıştır.”
Tehdit başlıyor
Harp tarihi vesikaları dergisinin 781, 782, 783, 784 ve 785 sayılı vesikaların fotokopileri boşaltmanın yapılması üzerindeki tartışmaları yansıtmaktadır. Harbiye Nezareti: “Boşaltma isteğinin ateşkes maddelerine aykırı olduğunu, ilerleyecek düşman birliklerine ilk hattakilerin ateşle karşı koyacaklarını” bildirerek aradaki anlaşmazlığın görüşülerek hallini istiyordu.
Bakanlığın bu direnişi düşmanların sert tepkisi ile karşılandı. Müttefik Askeri Komutanı General Wilson Dışişleri Bakanlığına şu tehdit mektubunu gönderdi: (Harp tarihi vesikaları dergisi 786 fotokopi)
Hariciye Nezaret-i Celilesine
22 Kasım 1918
Suriye’deki İngiliz kuvvetleri karşısında bulunan Osmanlı Ordusunun harekâtı, terhisi, eslihanın teslimi vesaire hakkında tebliğ edilen mutalaâtı derhal is’af etmesi için Hükûmet-i Osmaniye tarafından evamiri kat’iye ve sariha verilmesinden istinkâf edilmesi, İngiliz hükûmetince son derece ciddiyetle telâkki edilmekte olduğunu, Londra makamat-ı askeriyesinden telâkkî eylediğim talimat mucibince arzederim.
Makamat-ı mezkûre nazarında Hükûmet-i Osmaniye’nin bu istinkâfı ve Medine’deki taallül ve muhalefet ve Azerbeycan’daki ahval, mağlubiyetin netaicinden sıyrılmak için taammüden müracaat edilen tedbirden başka birşey değildir. Buna müsâde edilmeyeceğini bildirmek için emir aldım.
İngiltere hükûmeti icabedecek olursa yeniden muhasamata iptidar etmekte tereddüt etmeyecektir. Bu takdirde Hükümet-i Osmaniye mesul tutulacak ve Türkiye’nin herhangi aksamının muhtariyetini muhafaza için verilen son fırsatı da kaybetmek tehlikeyi azimesine maruz kalacaktır. Bundan başka Hükûmet-i Osmaniye’nin vaz’ı hazırı dolayısile tahaddüs edebilecek olursa her dakikayı teehhürden Hükûmet-i Osmaniye’nin mes’ul bulunduğunu arzederim.
Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit bey, bu yazı üzerine telaşa düşmüş ve olayı Bakanlar Kurulunda görüşmek için Başbakanlığa başvurmuştu.
Nihat Paşanın teklifleri ve sonuçları
Harbiye Nazırı Abdullah Paşa, Nihat Paşa’ya İngiliz teklifleri etrafında Suriye’deki İngiliz Baş Komutanı ile görüşme yetkisi verdiğinden Paşa 24/11/1918 tarihinde Kilikya’nın boşaltılması için 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa aracılığı ile İngilizlerin Halep’teki Ordu Komutanlığına gönderdiği 9 maddelik karşı teklifinin kabulünü istemişti. Buna göre Nihat Paşa, boşaltma süresini uzatmak ve zaman kazanmak istiyordu. Buna kısmen muvaffak olmuş, Ordunun selametle çekilmesini, silah ve cephanenin emniyetle Torosların kuzeyine aktarılmasını sağlamaya muvaffak olmuştu.
İşgal haberinin tepkisi
Genel Kurmay Başkanı Tümgeneral Cevat Paşa tarafından Nihat Paşa’ya çekilen işgâl haberi güney bölgesinde ve bu arada Çukurova çevresinde bir bomba gibi patlamıştı. Bu haber günün konusu haline gelmiş, Türk’ten gayri unsurlar sevinirken Türkler telaş ve heyecana kapılmışlardı. Yer yer toplanan Türkler, işgâlin önlenmesi çarelerini aramakta, İstanbul’daki Halife’i ruyizemine, Sadrazama, Şeyhülislâma, Mebusan ve Âyan (Senato ve Millet Meclisi) Başkan ve Üyelerine, Bakanlara ve gazetelere telgraflar ve protestolar yağdırıyorlardı.
Buna karşılık İngilizler: “Ateşkes andlaşmasının 7. maddesi uyarınca asayişi sağlama maksadile yapılacak işgâl sırasında Osmanlı memur ve idâresine karışılmayacağını halkın telaş ve heyecana kapılmamalarını, iş güçlerile uğraşmalarını” tavsiye ederek tam bir oyalama politikası izliyorlardı.
Nihat Paşa’nın uyarmaları
Nihat Paşa, bir taraftan bölgede mevcut silah ve cephaneyi kuzeye kaydırırken, diğer taraftan bazı tedbirler alıyor ve uyarmalarda bulunuyordu. Hükümete yaptığı bu teklifler arasında:
1- Adana Valisi, Mersin ve Cebelibereket (Osmaniye) Mutasarrıfları kifayetsiz ve Silifke Mutasarrıfı Suriyeli Şükrü Eyyubi’nin akrabası olduğundan değiştirilmeleri;
2- Savaş sırasında güneyde görevli Jandarma Subayları, emniyet mensupları ve bazı memurların yolsuzluklarla itham edilerek saldırıya uğramaları ihtimalini önlemek Üzere bunların da bu bölgeden alınmaları;
3- Jandarma kadrosunu kuvvetlendirmek, muvazzaf Subay ve Assubaylarla kadroyu genişletmek, maaşlarını artırmak gibi tedbirlere başvurmak üzere yetkili bir müfettişin acele Adana’ya gönderilmesi; .
4- Jandarma ve emniyet teşkilatının kuvvetlendirilmesi için terhis edilmekte olan Yedek Subaylardan faydalanılması.
Harp tarihi vesikaları dergisindeki vesikalardan özetlediğimiz bu istek ve uyarmaların nekadar yerinde olduğu işgâlin kara günlerinde meydana çıkmıştır.
Nihat Paşa’nın bu teklifi müsbet karşılanmış, Adana Jandarma Taburu Alay, Sancaklardaki Bölükler Tabur, İlçelerdeki Takımlar Bölük haline getirilmiş, Baş Komiser Mehmet Ali, Jandarma Komutanı Yüzbaşı Talat beyler ve bazı memurlar Mersin’den ayrılmış, Yedek Subaylar Jandarma ve emniyet teşkilatına alınmışlardı. Bu arada Mersin Taburuna Binbaşı Zühtü, yüzbaşı Haydar, Üsteğmen Galip, Nazmi, Şevket, Avni ve kâtipliğe de Ali Rıza beyler atanmışlardı.
Nihat Paşa, ordu birlikleri silah ve cephanesi ile iaşe maddelerinin kuzeye çekilmesi hususunda da çok esaslı tedbirler almış ve muvaffak olmuştu. Bu arada Toroslar’daki Gülek, Karaisalı ve köylerine silah ve cephane dağıttırmıştı.
İngiliz deniz araçları da 3 Kasım 1918 den itibaren İskenderun körfezinden başlayarak torpil arama ve taramaları yapmışlardı.
Kara günlere doğru
Ateşkes andlaşmasının imzasını izleyen Kasım 1918 ayı içinde güney bölgesi çok karanlık ve kuşkulu günler geçirmişti. Bölgemizin düşmanlar tarafından işgâl edileceği hakkında alınan yarım yamalak bilgiler halkı tatmin etmiyor, herkes yarının ne getireceği kuşkusu içinde çırpınıyordu. Bu arada Tarsus gazetesinin 8 Aralık 1918 tarihli üçüncü sayısında: “Vilayetimizin mukadderatı” başlıklı yazıda: “Vilayetimizin bedbaht ufukları iki hattadır yine kararmış, muzlim bulutlarla sarılmış bulunuyor. Ağızdan ağza dönen sözler Anayurdumuzla ayrılık belirtileri gösteriyor” mealindeki yayını ile halkın duygularına tercüman olmağa çalışıyordu. İstanbul gazetelerinin yayınları ise birbirini tutmuyordu.
Bu arada Nihat Paşa Adana’dan ayrılarak Konya’ya gitmiş, 12. Kolordu Komutanı Albay Fahrettin (Orgeneral Altay) bey 15 Aralık 1918 de karargâhı ile birlikte Adanalıların gözyaşları arasında ayrılmıştı.
Askeri birliklerin ayrılışından sonra bütün bölgede olduğu gibi Mersin ve Tarsus’taki Jandarma ve emniyetin işbirliği ile sıkı tedbirler alınmış ve gece sokağa çıkma yasağı konmuştu. Nihayet 16 Aralık 1918 Pazartesi sabahı ufukta görünen karartı ve dumanlardan’ düşman deniz birliklerinin çıkartma gemilerinin açıkta toplanmakta oldukları ve işgâlin yakınlaştığı anlaşılıyordu.………….KİTABIN DEVAMI İÇİN BU SATIRI TIKLAYIN……………..

Biyografik Bilgi

scroll to top