,

LATÄ°N ABC’ SÄ° VE EZANIN TÃœRKÇE OKUNUÅžU – Ethem AYDIN

ABC.jpg

Ethem AYDIN Emekli Resim Öğretmeni — Türk insanı asırlar boyu organize eÄŸitimden mahrum olmuÅŸ, buna karşın hemen her çaÄŸda yaygın eÄŸitim ve kültürünü korumuÅŸ, kollamıştır. Cumhuriyetin kuruluÅŸ yıllarında, okur yazar sayısı yüzde beÅŸ veya on olarak bilinir. Türkiye Cumhuriyetini kurmaya soyunanlar, baÅŸta Gazi Mustafa Kemal PaÅŸa ve arkadaÅŸları, kısa zamanda özlü atılımlar yapmanın bilincindeydiler. Milli mücadele kazanılıp iÅŸgalciler yurdu terk eder etmez, sosyal yapılanma ivedilik sırasına göre gündeme geldi. 1927 yılında Latin ABC’si hazırlıkları baÅŸladı, 1928’de uygulamaya kondu. Ben o yıl Mut Ä°lkokulunda Arap ABC’sini sökemiyor, sınıf tekrarlıyordum. Bütün yurtta olduÄŸu gibi Mut kazasında da, millet mektepleri emri uygulamasıyla birlikte geldi.

Gündüzleri bizlerin okuduÄŸu bina, geceleri orta yaÅŸ ve üzerindekilere bırakılıyordu. Köylü, kentli, yaÅŸlı, genç okullara hücum etmiÅŸlerdi. Lamba ve lüksler altında oluÅŸan kalabalıklar, bazen bir kapı kanadı, bazen bir terek başında, öğreticilerin çevresinde, ellerinde kağıt kalem, yerlere baÄŸdaÅŸ kurmuÅŸ bekleÅŸirlerdi. Günler ilerledikçe kasabanın her köşesinde yeni yazı tahtaları ve artan kalabalık, iyi bir ÅŸey yapmanın heyecanı içinde dalgalanıyordu. Gündüzleri okula giden bizler, akÅŸamları aranan, danışılan birer deÄŸer olmuÅŸtuk. Uyku ve yorgunluklar kenti terketmiÅŸti, heyecanla yatıyor, aynı hızla kalkıyorduk. Gündüz köyünde ürettiklerini kasabaya getiren köylüler, gece derslerinden sonra bir evde konuk oluyor, Mut’ta büyük bir mutluluk rüzgarı dalga dalga esiyordu. Babam Mut’ta din hocasıydı, Latin ABC’sini ilk günler öğrenmiÅŸti, bizimle tartışıyordu.
Ankara uyumuyordu sanki, ezanın Türkçe okunması emri babama tez ulaştı. O gece, müftü, kaymakam hakim bizim evde sabahladılar, ezana bir makam arama çalışmaları yapılıyordu. Bizler bitişik odada yatağımızda heyecanla onların tekrar tekrar okudukları ezanı dinleyerek, yeni bir oyuncak bulmuşcasına uyanığız. Sabah ezanı zamanı yaklaşırken, kalabalık camiye doğru yola çıktılar. Minareden ince, tiz ve okşayıcı bir ses duyuldu.
– Tanrı Uludur, Tanrı Uludur, Namaz Uykudan Hayırlıdır, Haydin Namaza, Haydin Faleha…
Ä°lerleyen saatlerde, bizim ev bayram yerine dönmüştü sanki, eline küçük bir hediye alan bizim eve doluÅŸmuÅŸ, – Hoca Allah senden razı olsun, ÅŸu ezanın ne manaya geldiÄŸini ÅŸimdi öğrendik- diyorlardı.
Dil devrimi ve ulus bilinci, ne büyük atılımların baÅŸlangıcı olmuÅŸtu!… Atlaya atlaya anlatmakla bitmez ki! Tadına varılmaz ki!
1930’larda Türkocakları, Müsahipzade Celal’den, (Ä°stanbul Efendisi, Macun Hokkası, Yedekçi, Fermanlı Deli Hazretleri, Aynaroz Kadısı, Bir Kavuk Devrildi, Mum Söndü, Pazartesi PerÅŸembe, Balaban AÄŸa) sahne oyunları, Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistire’si, berber, kasap, esnaf, öğretmen, öğrenci, kaymakam, hakim, imam, memur katılımıyla gerçekleÅŸtirilmiÅŸ, günlerce Mut halkı tıkabasa salonlarda bu oyunları izlemiÅŸti. Hey gidi günler, ne günlermiÅŸ meÄŸer!
Bu anlatımlar bir rüya gibi geçtiler; ışık yakalanmıştı, hem de altmış yıl önce…! Düşünebiliyor musunuz, kaymakamı jandarma komutanı, hakim, memur öğretmen, öğrenci, terzi, bakkal, kasap, berber, esnaf kolkola oynadılar, horon teptiler diyorum..!
Ulusal bilinç yakalanmıştı, bugün kaybolmuş gibi gözükse de, bu ulusun büyüklüğü sağduyusu, zorları yenmeyi hep başarmıştır,
Hiç endişemiz olmasın!
İÇEL SANAT KULÜBÜ Aylık Bülteni 42. Sayısından alınmıştır.

Aynı Konuda baÅŸka bir yazı için bu satırı tıklayınız……………

Biyografik Bilgi

scroll to top