,

MERSÄ°N DEVLET HASTANESÄ° 3/6 –

MERSÄ°N-DEVL.-HAST.-150.jpg

Burada şimdi Kırmızı Lacivert İş Hanı var.

Kitabın baÅŸ tarafına ulaÅŸmak için bu satırı tıklayınız……………………………………………………. 

MERSÄ°N DEVLET HASTANESÄ°NE DOÄžRU
SaÄŸlık Sosyal Yardım Bakanlığı yurdun saÄŸlık durumu hakkında aylık rapor yayımlar. Türkiye’de saÄŸlık geçen yıldan %26 daha iyidir. SaÄŸlık merkezleri için 15 Doktor Ä°stanbul’da staj yapar.
Gazete ilanlarından bu yıllardaki doktor isimlerini izliyoruz. Dr. Ziya Benson – Serbest çalışmakta,
Dr. Ekrem Akın Dahiliye mütehassısı ve Dr. Mansur PekdeÄŸer Kadın-doÄŸum Memleket Hastanesinde görev yapmakta, Dr. Ziya Benson – KBB mütehassısı, serbest çalışmaktadır.
04.01.1948 Dr. Muazzez Aytaç – Memleket Hastanesinde Çocuk Hastalıkları Mütehassısıdır, Dr.Åžuayip Åževki RamazanoÄŸlu, Memleket Hastanesinde görevli, Dr. Halit Ekrem Oray, Memleket Hastanesi Cilt ve zührevi hastalıklar mütehassısı. Dr. Orhan Soylu serbest çalışmaktadır.
Yeni sağlık planı hazırlanıyor. Her 40 köye bir sağlık memuru sağlanması için kanun çıkarılıyor. 13.01.1948
Bu tarihlerde Dr. Muhsin BaÅŸak Mersin’de göreve baÅŸlıyor. Daha sonralar kendisini Hastane baÅŸhekimi olarak görüyoruz.
23.04.1947 tarihinde bulaşıcı hastalık geçen yıldan daha az. – Aylık yayımlanan Devlet raporundan.
29.01.1949 tarihinde Dr. Recep Sayhan – Memleket Hastanesi Hariciye Mütehassısı, Dr. Mithat Kemal Ä°nanç – Çocuk Hastalıkları Mütehassısı. Dr. Burhan Kuzucu – Göz Trahom Hastanesi ÅŸefi. Dr. Ekrem Akın – Dahiliyeci serbest çalışıyor. Dr. Adil Olgu – KBB Uzmanı.
05.03.1949 Mustafa Gazioğlu Hastaneye elektrokardiyo cihazı bağışlandığını Dr. Muammer Aksoy açıklıyor.
1949 yılında Mersin’de pek çok doktor ve diÅŸ hekimi göreve baÅŸlıyor. Dr. Ä°ffet ÇaÄŸlar – Göz Hastalıkları mütehassısı, Dr. Emin Bülent Yavuztürk, Dr. Sabri Verdi, Dr. A. Ali BazoÄŸlu, Dr. Şükrü Dizdar, Dt. Muhittin Mısır, Dr. Ali Gürsoy, Dt. Muazzez Gürsoy, Dr. Mehmet Arıksoy, Dr. Mitat Kemal Ä°nanç. Doktorlar genellikle Askerlik Åžubesi, (ÅŸimdiki İçel Sanat Kulübü) çevresinde muayenehane açıyorlar. Operatör Dr. Faruk Ä°lhan ilginç bir isim. EÅŸi Müfide Ä°lhan Türkiye’nin ve Mersin’in ilk kadın belediye baÅŸkanıdır.
18.10.1949 tarihinde Dr. Mehmet Arısoy Belediye dispanseri şefidir.
1950 yılında Dr. Recep Seyhan, Dr. Derviş Taver ve Dr. Haldun Sirer Dahiliye mütehassısı olarak görev yaparlar.
02.01.1951 Tarihinde Memleket Hastanesinde, 20 – 50 yaÅŸ arasındaki ev hanımları yetiÅŸtirilmek üzere hemÅŸire yardımcısı ve hasta bakıcı için üç aylık eÄŸitim kursu açılır.
Bu yıllar Mersin’de doktor açısından patlama yaÅŸanmaktadır. Dr. Kamil Gözüodlu, Göz Hastalıkları Mütehassısı, Dr. Muzaffer AtasaÄŸun – Dr. Mehmet Arıksoy, Dr. Ä°mran Sayan, Dahiliye Mütehassısıdır.
Dr. Muzaffer Aksoy, İhracatçı Birliklerinin katkısıyla Kızılay binasını bitirip açılışını yapar. 13.02.1951
1955 Yılında yeni doktorlarımız göreve başlarlar. Dr. Şeracettin Şenler, Dahiliye, Dr. Ahmet Önen, Göz Dr. Nazmi Boratav, Dr. Cevdet Narman, Hariciye mütehassısı, Dr. Kemal Ağdıran Cilt Hastalıkları, Dr. Kemal Tezel Operatör, Kulak burun boğaz hastalıkları mütehassısı. Dr. Alişan Yıldırım Nörolog. Dr. Fuat Çiftçioğlu.
22.10.1955 SaÄŸlık Bakanlığı “özel hastaneler” teÅŸebbüsü haberi gazetelerde yer almaktadır.
19.01.1956 İlk kez Devlet Hastanesi terimine rastlıyoruz. Mersin Devlet Hastanesi adına bir satın alma ilanı var.
27.08.1956 Artık kesin, Mersin Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Haldun Sirer.
Yeni Mersin gazetesinde Temmuz 1955’te dört günlük yazı dizisi yer alır. Yazan: Yusuf Ayhan.

BEÅž YILDA MERSÄ°N’DE NELER YAPILDI? 
Mersin ve çevresindeki baÅŸta su ve yol yapıları olmak üzere yapılanların, biraz da abartılarak anlatıldığı yazıda….Mersin ve Tarsus Hastanelerinden söz ederken: “Farelerin gezdiÄŸi, Mersin Memleket Hastanesinden, iftihara layık Mersin Devlet Hastanesine… ve Abide halinde yükselen Tarsus Devlet Hastanesi” cümleleri ilgi çekici.

Hastane bu günlerde on ayrı binada hizmet veriyorduMERSİN DEVL. HAST. 146
1. Bina – Bahçe kapısının önündeki “Nizamiye” diyebileceÄŸimiz yapı, ilk müracaat ve evrak binasıydı.
2. Bina – BaÅŸhekimlik ve yönetim binasıdır. Bu yapıda, Nöbetçi Doktor Odası, Ä°dare, Eczane, Depo ve Nöbetçi HemÅŸire Yatakhanesi vardı. Acil hasta kabulü de buradaydı.
1973 İl Yıllığında Mersin Devlet Hastanesi, 1980 yılında her iki bina yeni inşaat sırasında yıkıldı.
3. Bina – Çocuk Servisi binası Mersinli hayırsever Abdülkadir PerÅŸembe tarafından yaptırılmıştı.
4. Bina – Yemekhane binası, uzun süre hizmet vermiÅŸtir.
5. Bina – Asabiye – Akliye ve Ä°ntaniye servisi buradadır. Bir bahçe evinden Hastane’ye destek binasına dönüştürülmüştü.
6. Bina -1932 yılında hizmete açılan Verem pavyonu ayrı bir binada hizmet verirdi.
7. Bina – Ä°lk kez Özel Ä°dare tarafından planlanarak yaptırılan iki katlı Hastane yapısıdır.
Zemin Katı: Poliklinikler ve mahkûm hastalar koğuşu vardı. Daha sonra hacmi bölünerek Ortopedi Servisi eklendi.
Birinci Kat: Dahiliye, Bevliye, Röntgen servisleri sıralanıyordu.

Yukarıda görülen binalar yeni inşaat sırasında yıkıldı.

Yukarıda görülen binalar yeni inşaat sırasında yıkıldı.

İkinci Kat: Cerrahi servisi ve Ameliyathane vardı. Daha sonra kadın doğum binası oldu; şimdi bilgi işlem teknik ve idari bina olarak hizmet vermektedir.
8. Bina – Eski bir yapıdan dönüştürülmüş binada Göz Servisi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon servisi vardı. Ayrıca su kuyusu ve su pompası da burada idi.
9. Bina – 1938 yılında açılan Nisaiye pavyonu, (Kadın – DoÄŸum KliniÄŸi), SaÄŸlık Bakanlığı tarafından Mersin’de yaptırılan ilk ve tek bina idi. Daha sonra yeni Hastane inÅŸaatı sırasında yıktırılmıştır.
10.Bina – Aralık 1970 yılında Devlet Hastanesi bahçesine yaptırılan bir binada “Kan Bankası” hizmete açıldı.

————————————————–
MERSÄ°N’DE BÄ°R DOKTOR ÖRGÃœTÃœ
Sinasi Develi – Eski Mersin’de YaÅŸam kitabından
Mersin Tıp Cemiyeti:
Mersin Tıp Cemiyeti, 14.11.1938 tarihinde oluÅŸturulmuÅŸtur, kuruluÅŸundan kısa süre sonra, “Etibba Odası” adını almıştır. Bugün Mersin Tabip Odası ismiyle hizmetini sürdürmektedir. Kurucu Yönetim ÅŸu isimlerden oluÅŸmaktaydı: Reis: Dr. Cemal SaraçoÄŸlu, Ä°kinci Reis: Dr. KaÅŸif BaÅŸtuÄŸ Genel Sekreter: Dr. Nejat Seyhun Muhasip: Dr. Hulusi Tan.

————————————————–

DR. AHMET ARSLAN ANLATIYOR
Röportaj: Arife Ünüvar 14.05.2009
Mersin o yıllarda adeta bir bataklıktır. Burada doÄŸan her 100 çocuÄŸun 25’i sıtmadan ölüyordu, analar da periÅŸandı. Halkın büyük bir kısmı Toros daÄŸlarında yaÅŸardı ve birçok hasta ulaşım sıkıntısı da çekerdi. Toroslar’da soÄŸuk, bir felaketti…
1950’li yılların sonunda dönemin baÅŸbakanı yöremizde bir gezi yapacaktır.
Adnan Menderes MaraÅŸ’a, oradan da Mersin’e gelecek. Mersin’de hemen bir heyet kuruldu. Heyetin başında dönemin Valisi ve heyette Mersin’in saÄŸlığı ile görevli Dr. Ahmet Arslan da vardır.
Sn. Menderes Adana Kız Enstitüsü’nde Mersin heyetini kabul etti. Dr Ahmet Arslan: ‘Rahmetli Adnan Menderes öyle güzel konuÅŸurdu ki’ diye baÅŸladı söze; anlatırken de aynı heyecanı duyuyordu.
“Efendim HoÅŸ geldiniz. Bağışlayın ziyaretimizin sebebini açıklayayım”‘.
Ahmet Arslan Mersin’in çevresindeki bataklıklardan söz ederek; Mersin yöresindeki doÄŸan her yüz çocuktan yirmi beÅŸinin bu nedenle öldüğünü; diÄŸerlerin de Toroslar’daki yayla yaÅŸamı nedeniyle soÄŸuktan kırıldıklarından söz eder.
“Nedir isteÄŸiniz?” dedi Sn. Menderes…”Efendim hastalarımız için bir hastane istiyoruz… Ayrıca Mersin’e 50 doktor da kâfi deÄŸildir. Burada bir saÄŸlık ordusu yetiÅŸtirmek için hemÅŸirelik ve ebelik okulu lazımdır…Sn. Menderes dedi ki: “Hastane bizim için kolay iÅŸ. Ama Mersin için çok daha önemli projelerimiz var.
Evvela bir liman yapmayı düşünüyoruz. Liman, ulaşım için çok önemlidir. Sonra bu bataklıkları kurutalım ve Torosları Konya Ovasına Mut üzerinden baÄŸlayalım. Bu Toroslar’dan Abbasiler geçti, Ä°skender geçti ama Fransızların geçmesine izin vermedik, Merak etmeyin, Hastane iÅŸi kolaydır… Okul da açarız…MERSÄ°N DEVL. HAST. 148
Arslanköy’lü Dr. Ahmet Arslan o gün kendisi Sn. Menderes’e Arslanköy’ün sembolü olan “aslan baÅŸlı” bir anahtar verdiÄŸini anlatır…

—————–

ECZANELER
Eczane adedi kanunla nüfusa göre açılabildiÄŸinden uzun süre Mersin’de sadece üç tane eczane bulunuyordu. 1930 yılında Sıhhat Eczanesi Uray Caddesi’nde-Ä°stikamet Eczanesi Uray Caddesi’nde, Gümrük Meydanına yakın yerde Halk Eczanesi -Hastane Caddesi’nde bulunuyordu. Gümrük Meydanı’nda Asaf Ecza deposu adı ile bir de ecza deposu bulunmakta idi. O tarihlerde eczanelerde genellikle ilaçlar, reçeteye göre imal edilirdi.

Yeni Mersin Gazetesindeki ilan-1929

Yeni Mersin Gazetesindeki ilan-1929

Müstahzar ilaç çok az ve daha ziyade ampullere inhisar ederdi. Ä°laçların yapılmasında Türk Kodeksi eczacılara rehber olurdu. Eczanelerin laboratuar bölümü, eczanenin en büyük kısmı idi. Zehirli ilaçlar ve çok zehirli ilaçlar ayrı dolaplarda saklanırdı. Dolapların camı yeÅŸil ve kırmızıya boyanarak ayrılırdı. Kokain gibi keyif verici maddeler daha ayrı bir kilitli bölümde saklanır, reçeteleri de teftiÅŸlerde gösterilmek üzere muhafaza edilirdi. Eczanelerde nüfusa göre tahdit usulü (kısıtlama) kaldırılınca, eczaneler Mersin’de hayli çoÄŸaldı. Halen Mersin’de yaklaşık 120 eczane bulunduÄŸunu söyleyebiliriz. (Åžimdilerde Mersin’de 252 Eczane var.) Åžinasi Develi – Eski Mersinde YaÅŸam

——————
S.S.K. HASTANESİ 

Meslek hastalığı, iÅŸ kazası, sakatlık gibi saÄŸlık hizmetleri verilecekti, ama Mersin’de böyle bir teÅŸekkül yoktu. 1 Nisan 1954 tarihinde Mersin Çukurova Fabrikası Reviri’nde bir saÄŸlık istasyonu açıldı. (O dönem adı İşçi Sigortaları idi.) Ä°stasyonun doktorları, Operatör Dr. Mahmut Develi ve Dahiliye Uzmanı Dr. Abdullah Ersoy idi.
1 Ocak 1955 tarihinde Mersin Ä°leri Ä°lkokulu arkasındaki Müzeyyen Turhan’a ait bir evde 20 yataklı bir Dispanser haline getirildi. O dönem adı İşçi Sigortaları olan kurum daha sonra Sosyal Sigortalar adını aldı.
1 Mart 1960 tarihinde Uray Cad. 21. Sokaktaki Asya Oteli, 60 yataklı bir konuma geçen Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi haline getirildi. Daha sonra kendi binasına taşınıp 255 yatak sayısı ile hizmet vermeye başlamıştı.
Şubat 2005 tarihinde 5283 sayılı kanunla SSK Hastaneleri Sağlık Bakanlığı bünyesinde toplanmıştır. Mersin SSK Hastanesi, Mersin Toros Hastanesi adını almış olup bu isimle hizmete devam etmektedir.

KAYIP BİR HASTANE 

Åžimdiki “Kırmızı-Lacivert Ä°ÅŸ Hanı”nın yerinde 1980’li yıllara kadar Namık Kemal Ä°lkokulu bulunuyordu.

Burada şimdi Kırmızı Lacivert İş Hanı var.

Burada şimdi Kırmızı Lacivert İş Hanı var.

Bina yıkılıncaya kadar Milli EÄŸitim Dispanseri bu bina içinde hizmet veriyordu. 1940’lı yıllara ait bir fotoÄŸrafta Namık Kemal Ä°lkokulu’nun üzerindeki tabelâda zor okunsa da bir “Hastane” ibaresi görülüyor. Kayıp Hastane.

Dr. AHMET ARSLAN ANLATIYOR
Hastane’nin bahçesinde bir Atatürk büstü yoktu. Kıbrıs Harekâtı sırasında tanıştığımız Ordu’nun üst düzey mensuplarından yardım talep ettik. Konya 2. Ordu Karargâhından büstün kaidesini hazırlamamızı istediler.

Hastane Bahçesinde Atatürk Büstü

Hastane Bahçesinde Atatürk Büstü

Büstün beton yapısını Mersin Belediyesi inÅŸaat ekibi yapacaktı. Köy Ä°ÅŸleri müdürlüğü kaplama taÅŸlarını Ulukışla’dan saÄŸladı. Bayrak direklerini ayrı bir inÅŸaat ÅŸirketi saÄŸladı. Sonunda Atatürk büstü 2. Ordu dökümhanesinde hazırlandı, Hastane bahçesine getirilerek yerine monte edildi. Ancak eleÅŸtiri yazıları yazıldı ve Ankara’dan müfettiÅŸler gönderildi. Sonucunun iddialarla hiç alakası olmadığı anlaşıldığı zaman gelen müfettiÅŸler de büste ‘uygun çiçekler’ koyarak Ankara’ya döndüler.MERSÄ°N DEVL. HAST. 151
Mersin’de Göz Ameliyatı BaÅŸlıyor
Dr. Ahmet Önen Mersin Devlet Hastanesinde göreve geldiÄŸinde, Göz Servisi de açılır. Hizmete baÅŸladığı ilk Göz PolikliniÄŸi’nin bulunduÄŸu binada hastanenin su kuyusu ve hidroforu vardır. Motor çalıştığında, her yeri titrettiÄŸinden  örneÄŸin, katarakt gibi göz ameliyatlarının yapılması için motorun durdurulması, suyun kesilmesi gerekiyordu.
1963 yılında SaÄŸlık Bakanı Dr. Yusuf AzizoÄŸlu, beraberinde kalabalık bir heyetle Hastane’ye geldi. Hastane’nin binaları, personel durumu, çevre ile iliÅŸkilerini dinleyerek notlar alıyorlardı. Göz Servisine girmiÅŸtik. Su motoru önceden durdurulmuÅŸtu. Bir çare sorulduÄŸunda,
“Bu ÅŸartlar içerisinde çalışırsan çalışırsın, aksi takdirde sizi biz zorla çalıştırmıyoruz” dedi.
İlk Buzdolabı ve Laboratuvar
1958 yılında dönemin SaÄŸlık Bakanı Dr. Lütfi Kırdar’ın Hastaneyi ziyaretinde, kendisine 16 yaşında Ermenek’ten gelen nefrit hastası bir genci gösterip, “tonsilit” sonrası “polinefrit” baÅŸlangıcı olduÄŸunu söyledim. Dr. Arslan, bakanı acilen ‘bir laboratuvar kurulması ve bir buzdolabı alınması gerektiÄŸine’ ikna eder. Ä°lgililere talimat verilir. Kısa bir süre sonra buzdolabı alınır. Laboratuar için tahsisat çıkar. Dr. Cevat DedeoÄŸlu laboratuarı çalıştıracak ilk hekim olur.
Eczacı Yurdanur Sönmez  Anlatıyor

Eczacı Yurdanur Sönmez Tarsus doÄŸumludur. Babası Mersin’in KurtuluÅŸuma katılmış, Ä°stiklal Madalyası sahibidir. 1957 yılında ilk görev yeri Mersin Devlet Hastanesidir. Mersin’de 17 yıl Ä°l SaÄŸlık Müdürlüğü görevinde bulunan Dr. Nazım Sönmez ile evli olan Yurdanur Sönmez, 52 yıllık meslek hayatından sonra yaÅŸamını Mersin’de sürdürmektedir.

“Eczane ofisi Hastane’de, merkez binada birinci katta idi. Benden önce Hastane beÅŸ yıl eczacısız kalmıştı. BaÅŸhekim Dr. Saim Gençsoy’du. 1960 öncesi Ãœlkemizin sıkıntılı bir dönemiydi. Gerçekten yokluklar içindeydik. 170 TL maaşım geçinmek için yetersizdi. BaÅŸ eczacı kadrosu geldiÄŸinde +100 TL zam almıştım. Dostluk ve dayanışma ile özverili (gece yarılarına kadar) çalıştığım bir buçuk yıl çok yoÄŸun geçti. Pek çok ilacı kendimiz üretiyorduk. 200 yataklı hastanenin hastaları için haftada iki gün 20 lik ÅŸiÅŸeler halinde serum sale ve serum glikozu hazırlamak zaman alıyordu.
Alım-satım komisyonlarının zorunlu üyesi olduğumdan hatırlıyorum, Hastane odaları kışın odun sobaları ile ısıtılırdı. Hastanenin tek aracı vardı.
Hastanede telefon santralı vardı, odalarda telefon bağlanıyordu. Tanıdığım ErtubayAktaş telefon santralına personel alındı. Ayrıca bir başka kişi santralda görev yapıyor; bu arada çay ocağını çalıştırıyordu.
HemÅŸire ve ebe sayıları da yetersizdi. Okullu sayılabilecek yardımcı saÄŸlık personeli çok azdı. Bunlardan Ameliyathane hemÅŸiresi Sevim Karasoy ve Ebe Birsen Hanım bende iz bırakmıştır. Alata bahçecilik yatılı okulundan mezun olan (genellikle Arslanköy’lü) genç kızlara ki mezuniyetlerinde bir dikiÅŸ makinesi verilirdi.
Ä°l SaÄŸlık Müdürü olan eÅŸim Dr. Nazım Sönmez’in desteÄŸiyle bu mezunlardan seçilen kızlara Hastanede kurs verilir ve gerekli servislere hemÅŸire yardımcısı olarak görevlendirilirdi. Mersin’de öğretmen yetersizliÄŸinden, ben de öğle tatilinde lise de kimya derslerine giriyordum.
Temmuz 1958 tarihinde hastane’den ayrıldım ama, uzun yıllar eczacılık mesleÄŸimi özel eczanemde sürdürdüm. Bu nedenle saÄŸlık camiasıyla iliÅŸkilerimiz yakın döneme kadar sürdü… “

Ortopedi ve Travmatoloji
1968 yılında servisi kurulan, ancak tayin edilecek hekim bulunamayan Ortopedi ve Travmatoloji bölümüne Dr. Özcan Özçürümez kendi isteği ile atanır.

visite çıktığımda bütün hastaneyi dolaşmam gerekiyordu.

visite çıktığımda bütün hastaneyi dolaşmam gerekiyordu.

Dr. Özcan Özçürümez Hastane’ye ilk geliÅŸini ve tanıştığı doktor arkadaÅŸları şöyle tanımlıyor: “1968 yılının sonbaharı. 18.000 metrekare bahçe içindeki Hastane’de Kadın – DoÄŸum, Çocuk Hastalıkları, BaÅŸhekimlik Ä°dare binası, laboratuarlar, yemekhane, ameliyathaneler, Fizik Tedavi, Göğüs Hastalıkları, Genel Cerrahi, Radyoloji ve Nöroloji ayrı ayrı binalarda hizmet veren geniÅŸ bir sahaya yayılmıştı. BaÅŸhekim Dr. Ahmet Arslan Bey beni büyük bir içtenlik ve sevgi ile karşıladı. BoÅŸ gördüğüm her yataÄŸa hasta yatırabileceÄŸimi söyledi.
Böyle olunca her vizite çıktığımda bütün hastaneyi dolaÅŸmam gerekiyordu”…

1950'li yıllarda Mersin Devlet Hastanesi binalarının genel görünümü. Yukarıdaki fotoğraf Ali Merzeci Arşivi. Ortadaki bina ile aşağıdaki fotoğrafta sağdaki bina 1973 İl Yıllığında yer alan Devlet Hastanesi. Hayrettin Ergun Arşivi

1950’li yıllarda Mersin Devlet Hastanesi binalarının genel görünümü. Yukarıdaki fotoÄŸraf Ali Merzeci ArÅŸivi. Ortadaki bina ile aÅŸağıdaki fotoÄŸrafta saÄŸdaki bina 1973 Ä°l Yıllığında yer alan Devlet Hastanesi. Hayrettin Ergun ArÅŸivi

 

1960’LI YILLARDA MERSÄ°N DEVLET HASTANESÄ°


Dr. AHMET ARSLAN ANLATIYOR :
1964 yılına kadar Hastane çevresi yaklaşık 75 cm yüksekliğinde yığma taş duvarlarla ve kısmen bir metre yüksekliğinde dikenli tellerle çevrilmişti. Bu çevre duvarında, artık işlevini yapamayan bir kapı vardı.

Ve hastane duvarını gerçekleştirdik. Giriş çıkışlar tek kapıda toplandı. Ama çok da eleştri aldık...

Ve hastane duvarını gerçekleÅŸtirdik. GiriÅŸ çıkışlar tek kapıda toplandı. Ama çok da eleÅŸtri aldık…

Ä°ÅŸte bu giriÅŸ kapısı önünde “Müracaat” ve saÄŸlık ile ilgili yazışmaların yapıldığı bir kulübe vardı. Bu köhnemiÅŸ kapı ile hastanede disiplini, düzenli hasta ziyaretlerini sürdürmek ve gece güvenliÄŸini saÄŸlamak zorundaydık.
Zaman zaman hırsızlık olayları yaşanıyordu. Ayrıca hasta ve hastane personelinin binalara vakitsiz girip çıkmalarını da denetim altına alabilmek için bir çevre duvarı inşa edilmesi önerisini gündeme getirdik.

Ve duvarı gerçekleştirdik.
GiriÅŸ çıkışlar tek kapıda toplandı. “Hastane Projesine” konulan güvenlik parmaklıkları oldu.
1970’li yıllarda Çocuk hastalıkları pavyonu bahçe görevlileri tarafından taÅŸ döşenmiÅŸti.

1973 İçel II yıllığında Mersin

Yıl 1973. Hastane bahçesinden bir görünüm.

Yıl 1973. Hastane bahçesinden bir görünüm.


Ä°l bazında doktor sayısı: 142, 1967’ye göre % 17 artış var. Fakat ihtiyaç daha fazla. Mersin Merkezde 86 hekim var, ancak Mersin Devlet Hastanesinde sadece 18 hekim var.
1920 yılında gümrükte görevli kimyager doktor Hayri bey ve Dr. Kamil Tarhan olduğunu 1973 İçel İl yıllığından öğreniyoruz

1980’li yıllarda Mersin
Ekonomik açıdan ülkenin geliÅŸkin illerinden biri olan (İçel’de) Mersin’de saÄŸlık düzeyi, bu geliÅŸmiÅŸlikle baÄŸdaÅŸmayacak denli düşüktür. Yatak ve hekim başına düşen kiÅŸi sayısı, 0-4 yaÅŸ ölüm oranı, çevre koÅŸullarıyla ilgili göstergeler, ekonomik açıdan hızla geliÅŸmekte olan bu ilde saÄŸlık hizmetlerinin son derece yetersiz olduÄŸunu kanıtlamaktadır. Ä°lin hızla büyüyen nüfusunun ve geliÅŸen sanayinin yarattığı sorunlar ve hizmet talepleri, var olan tedavi kuruluÅŸları ve saÄŸlık personeli ile karşılanamamakta, su ve kanalizasyon ÅŸebekeleri gereksinime yetmemekte, çevre kirlenmesi giderek ağırlaÅŸan sorunlar yaratmaktadır. Ulaşım ağı oldukça geliÅŸkin ve trafik yükü çok yoÄŸun olan ilde, trafik kazaları önemli bir salık sorunu oluÅŸturmaktadır. Hele kent içinde yaÅŸanan özellikle “mobilet kazaları” kayda deÄŸer düzeydedir. Buna ek olarak, sanayi ve inÅŸaat kesimlerindeki iÅŸ kazaları da önemli bir saÄŸlık sorunu oluÅŸturmaktadır. Hızla büyüyen bu liman kentinde, bulaşıcı hastalıklar da çok sık görülmektedir.
Bütün bu sorunlara karşın, ilde yapılan saÄŸlık yatırımları çok yetersizdir. 1. BeÅŸ Yıllık Kalkınma Planı döneminde, il’e yapılan saÄŸlık yatırımları Mersin Kenti’nde yapılan tüm yatırımların ancak % Tini, aynı dönemde ülke genelindeki tüm saÄŸlık yatırımlarının ise binde 4’ü gibi son derece küçük bir bölümünü oluÅŸturuyordu. II. Plan döneminde saÄŸlık yatırımlarının Mersin’e yapılan toplam kamu yatırımları içindeki payı % 2,3’e yükseldi. Buna karşın toplam yatırımlar içindeki payı açısından saÄŸlık kesimi, turizmden sonra en düşük payı alan kesimdi.

Hastane önünde adeta bir 'hasta' ordusu oluşacaktır.

Hastane önünde adeta bir ‘hasta’ ordusu oluÅŸacaktır.

Ä°lin bu dönemde Türkiye toplam saÄŸlık yatırımları içindeki payı yine binde 4 düzeyinde kaldı. III. Plan döneminde, saÄŸlık kesiminin ildeki tüm kamu yatırımlarından aldığı pay % Ve düşerken, Türkiye toplamındaki payı binde 7’ye yükseldi. IV. Plan döneminde, saÄŸlık yatırımlarının hem il toplamı, hem de Türkiye geneli içindeki payı biraz yükselerek, sırasıyla, % 3,1 ve % 1,8’e çıktı. Ancak kesimlerin toplam yatırım içindeki paylarına göre sıralanmasında, saÄŸlık kesiminin yeri yine deÄŸiÅŸmedi ve turizmden sonra en küçük payı alan kesim olarak kaldı.
Bu dağılımdan da görüldüğü gibi, ilde saÄŸlık hizmetlerine gereken önem verilmemekte, yeterli kaynak ayrılmamaktadır. Ãœlkenin Ä°stanbul’dan sonra 2. büyük liman kenti olan ve 1987 yılında serbest bölgeye ulaÅŸan, OrtadoÄŸu’ya ihracat kapısı olan böylesi bir il için bu tablo son derece düşündürücüdür. Yakın gelecekte, ekonomik faaliyetler daha da hızlanarak geliÅŸeceÄŸine ve nüfus daha da artacağına göre, saÄŸlık hizmetlerinin ÅŸimdiki hızla geliÅŸmesi durumunda İçel (Mersin)de çok ciddi sorunlar yaÅŸanacağını kestirmek pek güç deÄŸildir. Her gün hastane önünde adeta bir ‘hasta ordusu’ oluÅŸacaktır.

Dr. Hüseyin Şendağ ve hemşirelerin sağında Dr. Gündüz Atilla Şaka gibi görülse de doktorlar geçici çözümler üretmişlerdi...

Dr. Hüseyin ÅžendaÄŸ ve hemÅŸirelerin sağında Dr. Gündüz Atilla Åžaka gibi görülse de doktorlar geçici çözümler üretmiÅŸlerdi…

SaÄŸlık hizmetlerinin geliÅŸimindeki bu (olumsuz) durum, 1970’lerde sanayi ve ticaretteki geliÅŸmenin adeta bir patlama niteliÄŸinde olmasından da kaynaklanmaktadır.
1970’li yıllarda deÄŸin oldukça yavaÅŸ ve düzenli bir biçimde geliÅŸen ilde, saÄŸlık hizmetlerinin yetersizliÄŸi fazla sorun yaratmamıştı. Ama bu yetersiz altyapı ve yavaÅŸ geliÅŸme, 1970’li yıllardaki patlamaya hiçbir ÅŸekilde ayak uyduramayınca, saÄŸlık hizmetlerinin etkinliÄŸi iyice azalmıştır.
Yetersiz olan saÄŸlık hizmetlerinin Mersin merkezde ve Tarsus’ta yoÄŸunlaÅŸmış olması, saÄŸlık sorunlarına bir de dengesizlik boyutunu eklemekte, hizmetlerin il nüfusuna dağılışı ve insanların bu hizmetlerden kolay ve eÅŸit biçimde yararlanabilmesi güçleÅŸmektedir.(Yurt Ansiklopedisi -1980)

.......1998 yılında Mersin Devlet Hastanesi Fotoğraf: Ersal Yavi

…….1998 yılında Mersin Devlet Hastanesi FotoÄŸraf: Ersal Yavi

YENÄ° HASTANE BÄ°NASI YAPILIYOR
Åžimdiki Devlet Hastanesi’nin yapım kararı, Tarsus Atatürk Kültür Parkı’ndaki bir resepsiyonda, dönemin baÅŸbakanı Süleyman Demirel ile SaÄŸlık Bakanı Vedat Ali Özkan ve General Ä°hsan AraÅŸ ile halkın hazır bulunduÄŸu bir görüşme sonunda karar vererek, talimat vermiÅŸlerdi. Ayrıca bu hastaneyi canlı tutmak için bir hemÅŸire okulu açılması kararı da yine burada alınmıştır. Dr. Ahmet Arslan’dan.

Dr. ÖZCAN ÖZÇÜRÜMEZ ANLATIYOR
“BaÅŸhekim Dr. Halil Yılmaz döneminde 1979 yılında tam gün yasası çıktığında bir yıl içinde, 18 olan doktor kadromuz beÅŸ kiÅŸiye indi. Artık daha çok çalışmamız gerekiyordu. Yasa tekrar deÄŸiÅŸtiÄŸinde geri dönenler oldu. Kadro geniÅŸledi, ama tıbbi olanaklarımız son derece kısıtlı idi. Mersin göç almaya, nüfus hızla artmaya baÅŸlamıştı. 200 yatak yetmiyor, yapımı 1971 yılında baÅŸlayan ‘yeni hastane binası’ bitmek bilmiyordu.”

Dr. HALÄ°L YILMAZ ANLATIYOR
Röportaj: Arife Ünüvar
1927 yılında Çorum ilinin Alaca ilçesinde doÄŸan Dr. Halil Yılmaz aslen Samsun’lu. Babasının görevi nedeniyle burada doÄŸdu.
O yıllarda Türkiye’de tek olan, Ä°stanbul Tıp Fakültesi mezunu.
– O yıllar zor yıllardı… diyen Dr. Halil Yılmaz 58 yıldır hekimlik mesleÄŸini icra ediyor. Mersin Devlet Hastanesi baÅŸ hekimlerindendi. Kendisi halen Diyabet Merkezi’nin baÅŸ hekimidir.
1965 yılında Mersin’e gelmiÅŸ ve 1992 yılında emekli olmuÅŸtur.
En zorlu yıllarda başhekimlik yapmış olan Dr. Halil Yılmaz o yılları şöyle anlatıyor:
“Hastane o yıllarda çok kötü ÅŸartları haizdi. Birkaç tek katlı bina vardı. Nasrettin Hoca’nın Türbesi misali bahçemiz vardı, ama kapı yoktu. 200 yataklı bir hastaneydik; hiç durmadan gece ve gündüz çalışırdık, ama yorulmak nedir bilmezdik. Åžartlarımız çok kötü olmasına raÄŸmen…”

Solda Zühre başhemşire ve sağında başhemşire yardımcısı Fatma Çiçek

Solda Zühre başhemşire ve sağında başhemşire yardımcısı Fatma Çiçek

Ben genel cerrahi hekimi idim. Ortopedi ve kadın hastalıkları hekimi olmadığından aşağı yukarı bütün vakalara bakardım. Hattâ birçok hasta, ortopedi hekimi olmadığından sakat kalmıştı. Daha sonraları ilk ortopedi kliniğini kurduk. O yıllarda bir Röntgen cihazımız ve orada çalışan bir personelimiz vardı.
Anestezi yapamadığımızdan açık anestezi ehil ellerde değil, ilkel koşullarda yapılmakta idi. Açık eterle hasta uyulurduk. Laboratuarımızda sadece AKŞ, üre, hemogram bakılırdı.
Personel sıkıntımız olduğundan bir kaç genç hanımı eğittik ve ücretli olarak çalıştırdık. Sonra onlarla ameliyatlar yaptık. Önceleri hemşiremiz olmadığından hastalara iğnelerini dahi ben yapardım.
Åžartlarımız çok kötüydü; gaz sobalarında ısınırdık, zaten ısınmaya paramız da yetmezdi. Çamaşırlar ellerde yıkanır, bahçelerde gerilen iplerde kurutulurdu…
Anarşi döneminde başhekimlik yaptığımda önce polis ve personel nezaretinde yastıkların altındaki tabancaları toplatır sonra vizite yapardık. Hastalarımız akşam birbirlerini yaralamış olurlardı, sabah yine aynı koğuşta yatarlardı. Özel polisler nezaretinde ameliyatlar yapardık.

O yıllarda harp cerrahı gibiydim. (Dr. Halil YİLMAZ)

O yıllarda harp cerrahı gibiydim. (Dr. Halil YİLMAZ)


O yıllarda adeta harp cerrahı gibiydim. Gece hastalarımıza gidemiyorduk. Tedirgindik. Hatta bir hekim arkadaşımız muayenesinde silahlı saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmişti.
1974 Kıbrıs çıkartması sırasında BaÅŸhekimlik yaptığımda, Mersin’de Karaduvar Kasabası yakınlarına 400 yataklı bir çadır hastane kurulmuÅŸtu…
“Mersin’e yerleÅŸeceÄŸimiz hiç aklıma gelmezdi ama ben, çocuklarım, torunlarım artık Mersin’e yerleÅŸtik” diyen Dr. Halil Yılmaz yıllarını hekimlik mesleÄŸine ve Mersin’e vermiÅŸ…

ALÄ° AYTUÄž ANLATIYOR
(O yıllarda Hastane Müdür Yardımcısı)
Röportaj: Arife Ünüvar
1951 de babasının görevi nedeniyle Sivas’ta dünyaya geldi. 1976- 1997 yılları arasında Mersin Devlet Hastanesinde Müdür Yardımcığı yapmıştır.

“Mersine ilk geldiÄŸim yıl hayal kırıklığı yaÅŸamıştım. Yıl 1976. Temmuz ayı. Hava öyle sıcak ki. Ä°lk geldiÄŸim günler Barış Otel’de sıcakla boÄŸuÅŸmamı hatırladım birden. Hayal ettiÄŸimden çok daha farklı bir Mersin. Ama hastaneden ayrıldığım günü ve bana hazırlanan emeklilik gecesini de hiç unutamıyorum.

Hastanede jenaratör yoktu. Elektrik kesildiğinde durumumuzu düşünün.
Mutfağımızı kanalizasyon suları basardı. Şebeke suyu ve pis su borularımız yan yana. Ve bu su boruları toprağın üstünde. Hastalar onların üzerinde yürürlerdi.
Kurumlarla iletiÅŸimimiz iyiydi ve birçok iÅŸimizi onlara gördürüyorduk. Köy Hizmetleri ile görüşürüz, gelirler, tamir ederler… Hastanede imkânsızlıklardan dolayı çamaşır suyumuzu dahi kendimiz üretiyorduk. Teknisyenimiz azdı. Küçük bir yangın atlatmıştık”.

Hizmet içi eğitimler artırılmalıdır.

Hizmet içi eğitimler artırılmalıdır.

Hastane Yöneticiliği ile ilgili görüşleri ise:
“SaÄŸlık, yönetim ve ekonomi, hastanelerde iç içedir. Hastaneler birçok meslek grubunun bir araya geldiÄŸi organize edilmesi zor kurumlardır, 24 saat çalışma esasına dayalıdır.

Yönetsel olarak, “Matriks” yönetim tarzı benimsenmelidir. Fonksiyonlar birbirleri ile iç içe oturmalıdır. Ekipler iyi kurulmalıdır. Ä°ÅŸ tanımları, adama göre iÅŸ deÄŸil, iÅŸe göre adam verilmelidir.

Prensip olarak herkes söz sahibi olabilmeli, hizmet içi eÄŸitimler artırılmalıdır“…

Dr. Ä°RFAN AYDIN ANLATIYOR
(1972 – 2007 yıllarında çalıştı)
Röportaj: Arife Ünüvar
1942 Silifke doÄŸumlu Ä°rfan Aydın, Mersin Devlet Hastanesi geçmiÅŸ dönem baÅŸhekimlerindendir. Ä°lk ve orta öğrenimini Silifke’de, Lise öğrenimini ise Mersin Lisesi’nde tamamlamıştır.
1972 ve 2007 tarihleri arasında üroloji uzmanı olarak çalıştığı Hastanemizde gerek hekim olarak gerekse çeşitli idari kademelerde görev yapmıştır. O günleri şöyle özetliyor:
“Sene 1972, Eylül Ayı. Hacettepe Tıp Fakültesi’nde üroloji ihtisasımı tamamlamış ve Mersin’e tayin olmuÅŸtum. O dönemlerde Kadın DoÄŸum binası olarak bilinen binada; Ortopedi, Cerrahi, Dahiliye servisleri ve poliklinikleri vardı. Röntgen ünitesi ve Mahkûm KoÄŸuÅŸu da bu binadaydı. Ve bu bina keskin bir ÅŸekilde rutubet kokardı. Hiç unutmuyorum, soÄŸutması olmayan bir morgumuz vardı.
İki ameliyat masası var ve bu masalarda bütün cerrahi branşlar ameliyatlarımızı yapardık. Ameliyathanede bir izdiham ki hiç sormayın, sıra bulmak oldukça zor olurdu. Açık eterle hasta uyuturduk. Narkoz teknisyeni ve narkoz uzmanı o zamanlarda yoktu. İki yetişmiş personelimiz vardı. Biri Mehmet Ağa, 60 yaşlarında, genel cerrahi uzmanlarınca yetiştirilmiş bir kişi idi. Narkoz ona emanetti.
Personelimiz, ameliyathanemizin penceresindeki saksılara Reyhan çiçekleri dikmişti. Hemen attırmıştık. Düşünsenize Tetanos için ne kadar tehlikelidir!
Ameliyat masaları yükselmez, alçalmaz, hareket etmez, ne zorluklar. Belimdeki fıtık o günlerin eseridir.
Her ameliyata bir set çıkarmaz, ilk girdiğimiz aletleri imkân dahilinde sterilize eder ve diğer ameliyatlara da devam ederdik.
Bir gece bir trafik kazası geldi. Bir hastanın böbreÄŸini ameliyatla almamız gerekiyordu. Birden tüm ÅŸehirde ve Hastanede elektrikler kesildi. Tam da kritik bir an; pedikülü baÄŸlamamız gerekiyor ve hastayı kaybedebiliriz.”
Dr. Ä°rfan Aydın bize bu anısını anlatırken çok zor anlar yaÅŸadı. Bunu belirtmeden geçemeyeceÄŸim. Gözünden süzülen bir damla yaÅŸ ve sesindeki çaresizlik içimizi acıtmıştı. Ve devam etti…
“Ameliyatın en kritik yeriydi. Bir piknik tüpü bulduk, ucunda lüks ışığı, bir ayna ile ışığı ameliyatın en derin yerine yansıttık ve ameliyata devam ettik. Her an yangın çıkabilirdi. Dikkat edin açık eterle çalışıyoruz! Eter yanıcı bir maddedir. Ameliyatı bu ÅŸartlarda bir kaza olmadan tamamladık. Şükrettik…
Yaklaşık üç yıl sonra Hastanemize narkoz teknisyenleri geldi.
Hastane Eczanesi’nde Novaljin, Combiotic, kalp ilaçları, Transamin gibi ilaçlar dışında ilaç bulma imkanımız hiç yoktu. Åžartlar öyleydi…
Bunlar, o günün ve bu günün ÅŸartlarını hekim arkadaÅŸlarımızın mukayese etmeleri için anlattım.”

——————–

BÄ°R HOÅž SEDA…
“Pansuman Dergisi” yayın hayatına Ocak 1999’da baÅŸlamış, bir yıl kesintisiz hizmet vermiÅŸtir.
Derginin imtiyaz sahibi Dr. Kadir Kokulu, Yazı Ä°ÅŸleri Müdürü Dr. Åženel Karadeniz’dir.
O yıllarda çeÅŸitli sebeplerle Kasım – Aralık 6. sayısıyla yazın hayatına veda etmiÅŸtir.
Yayın Kurulunda Kadir Kokulu, Şenel Karadeniz, Güzide Ünlü, Necdet Keykubat, Adnan Akıncı, Mustafa Yıldırım, Canan Şenol, Mehmet Canacankatan, Gülsüm Akalın, Yasemin Alçin, Kamile Kartal görev almışlardır.
“Pansuman”, Hastanemiz içerisinde ilgi uyandıran renkli, tanıtıcı, aktüel ve bilgilendirici, en önemlisi hastanemizi tanıtan bir dergi olma ÅŸansını elde etmiÅŸti. EmeÄŸi geçen herkesi saygıyla anıyoruz.

——————–

1980 öncesi Hastane Caddesi, Yoğurt Pazarı yanında kent görüntüsü

1980 öncesi Hastane Caddesi, Yoğurt Pazarı yanında kent görüntüsü

MERSÄ°N DEVLET HASTANESÄ° YENÄ° HÄ°ZMET BÄ°NASI

Dr. ÖZCAN ÖZÇÜRÜMEZ ANLATIYOR
(O yıllarda hastane Başhekimi)
Röportaj: Arife Ünüvar
“1981 yılı Åžubat ayında Dr, Halil Yılmaz baÅŸhekimlik görevinden ayrılırken görevi bana bırakmak istemiÅŸti, Çok büyük sorumluluk ve özveri isteyen bu görevi kabul etmek için birlikte çalışacağım tüm doktor ve personel arkadaÅŸlarla görüşüp onay aldım. Önümüzde tıbbi olarak donatılacak koskoca, ama bomboÅŸ 600 yataklı bir hastane vardı, O sırada Mersin’e yeni atanan Vali Ferruh Güven’le aramızda sıcak bir baÄŸ oluÅŸtu, Birlikte eksiklerimizi tespit edip, gerekenleri kentin duyarlı kiÅŸi ve kuruluÅŸlarından temin etmek için seferber olduk. Burada yine kadirÅŸinas Mersin halkının özverili desteÄŸini belirtmemiz lâzım. Bu arada Ä°clal Tan baÅŸkanlığındaki Devlet Hastanesini Yaptırma ve YaÅŸatma DerneÄŸinin katkılarını şükranla anıyorum, Ticaret ve Sanayi erbabı, çiftçi, esnaf özetle tüm Mersin halkı bağışlarını esirgemediler. Hastanenin en önemli bölümü olan ameliyathanelerin donanımında, yoÄŸun bakım ünitelerinin temininde, ameliyat masaları, narkoz cihazları, ameliyat lambaları, ortopedi ve genel cerrahi, kadın-doÄŸum, üroloji aletlerinin alınıp bağışlanmasında en büyük destekçim, dostum Hanri Atat idi. Birkaç yıl sonra Yusuf Bayık da Diyaliz Merkezinin açılmasını saÄŸlamıştır.
Ayrıca, burada ismini sıralamakta zorlandığım pek çok değerli iş adamına da şükranlarımı sunarım,
Hastanenin, tamamlandıktan sonra 24 Aralık 1982 tarihinde açılışı yapıldı. Bu arada iki yıl içinde 75 kilodan 57 kiloya düştüm, bu nedenle baÅŸhekimlik görevimi Dr, Hüseyin ÅžendaÄŸ’a teslim ettim.”MERSÄ°N DEVL. HAST. 166
Dr. YAVUZ GÖZÜKARA 
Hekimlik mesleÄŸini yorumluyor…
Hekimlik; mayasında fedakarlık, sabır ve tahammül bulunan, büyük bir özveri ile icra edilen en kutsal meslektir. Sağlık emekçileri, ömürleri boyunca öğrenmeyi ilke edinerek memleketine ve insanlığa hizmet amacını taşımaktadırlar. Doktorlar toplumun gönül borcu duyarak saydığı, inandığı her zaman değer ve destek verdiği kişilerdir. Ülke olarak en zor şartlarda bile tecrübe ve birikimi ile sahasındaki gelişmeleri yakından izleyerek kullanan mesleğinde yetkinliğini kanıtlamış hekim kadroları ile övünmekteyiz.
Bir hekim olarak, insanlığın geleceÄŸe daha güvenle bakabilmesi için doktorların sevgi dolu yaklaşımlarının ve özverili çalışmalarının gerekliliÄŸine inanıyorum. Ä°nsanın acısını dindirebilmeyi yaÅŸatabilmeyi ve insana kaliteli yaÅŸam sunabilmeyi amaç edinen doktorlara selam olsun. Dr. Mehmet Yavuz Gözükara – Dahiliye Uzmanı

Dr. HÜSEYİN ŞENDAĞ ANLATIYOR 
(O yıllarda Hastane Başhekimi)
Röportaj: Arife Ünüvar
25.6.1927 tarihinde Tarsus’ta doÄŸan Dr. Hüseyin ÅžendaÄŸ ilköğrenimini Tarsus’ta Duatepe’de tamamlamış, liseyi Adana Erkek Lisesinde okumuÅŸ ve tıp öğrenimini Ankara Tıp Fakültesi’nde tamamlamıştır.
– O yıllarda Mersin’e gelip yıllarca baÅŸhekimlik yapacağımı hayal dahi edemiyordum, diyor.
Ancak ne oldu, o da Mersin Devlet Hastanesinde ismi geçen pırıltılı bir isim oldu. Hatta, Dr. Hüseyin ÅžendaÄŸ’m Mersin Devlet Hastanesinin en uzun ömürlü baÅŸhekimi olması dolayısıyla özel bir unvanı oldu…
Tabii ki böylelikle Mersin’e yıllarca hizmet etmiÅŸ oldu. Bakınız o günlerden neler kaldı hafızasında;
” 1981 yılında Mersin’e geldiÄŸimde çok tedirgindim. EreÄŸli’den mesai arkadaşım olan bir PaÅŸa, “hadi sen de ben de Mersin’e gidelim, ben oraya yerleÅŸeceÄŸim, sen de Devlet Hastanesinde çalışırsın,” demiÅŸti. Ve o an belki de hayatımın yönünü beraber belirlemiÅŸtik…
Neredeyse kasaba denecek kadar küçük bir yerden büyük bir ÅŸehre geliyordum. Tedirgindim, ama memleketime gidiyorum, dedim, çevrem var, dedim; hizmet ederim dedim…
Hastane binası olarak bir kaç pansiyon vardı. Binalarımız delik deÅŸikti. Ameliyathanemizin penceresinde kuÅŸ yuvaları dahi vardı. Dışarıda küçük bir kulübe vardı; bu küçük kulübe Acil Servis’ti.
Yeni bir bina yapılmıştı ve bu binanın tadilatı, hizmete açılması, bin bir zorluklarla içerisinde olmuÅŸtu. Eksiklerimiz hiç bitmiyordu. Bir taraftan akÅŸam bıraktığımız binayı sabah geldiÄŸimizde talan edilmiÅŸ buluyorduk. AkÅŸam musluklar takılmış, sabah geldiÄŸimizde ise çalınmış oluyordu. Dayanamadık. Dr. Gündüz Atilla ile beraber Sayın Vali’ye çıktık ve resmi bir yazı yazdık.
‘Tadilatı devam eden binanın hali hazır ÅŸekliyle hizmete açılması ve tarafımıza izin verilmesi” ÅŸeklinde… Gayet tabii, dedi Sayın Vali “Hem hizmete açarsınız hem de tadilatını yaptırırsınız.”
Fakat çamaşır makinelerimiz çalışmaz, her gün bir yerler taÅŸar, sular akmaz…
Ä°mkânsızlık diz boyu, para yok, yatak alamıyoruz. Sonra, saÄŸ olsun Dr. Gündüz Atilla’nın üyesi olduÄŸu bir derneÄŸin yardımlarıyla en kaliteli yatak ve döşekleri aldırdık. Sonra bir haber geldi ki, Evren PaÅŸa geliyor. SaÄŸlık Bakanlığı hemen yatak ve karyola gönderdi, fakat biz henüz yeni almışız. Hemen resmi yazı yazdık ve hastanemizin ihtiyacı olmadığını belirttik ve gelen yatakları iade ettik.
Dr. Hüseyin ÅžendaÄŸ Mersin Devlet Hastanesi’in en sıkıntılı günlerinde dokuz yıla yakın bir süre hastaneye ve Mersin’e hizmet vermiÅŸtir.

MERSİN DEVLET HASTANESİ AÇILDI

Fotoğraf: Cihan Hançeroğlu

Fotoğraf: Cihan Hançeroğlu

Bugün hizmet veren ana bina, 1973 yılında planlanan, 400 yataklı olarak ihale edilen bina ancak 05.01.1983 yılında hizmete açılmıştır.
1984 yılında resmi olarak açılışı yapılan sekiz katlı Mersin Devlet Hastanesi, ‘merkezi sistem’ tipine göre inÅŸa edilmiÅŸtir. Tam teÅŸekküllü Hastane olarak hizmet vermeye baÅŸlamıştır.

DÄ°YABET MERKEZÄ°
25 Ekim 1985 tarihinde Hastane içinde oluşturulan Diyabet Merkezi, Türk Diyabet Derneği ve yardımsever Mersinlilerin katkılarıyla açılmıştır.
Türk Diyabet Cemiyeti, Mersin Åžubesi 31.Mayıs.1983 tarihinde kurulmuÅŸtur. Halk arasında ismi ÅŸeker hastalığı olan Diyabet hastalığının teÅŸhis ve tedavisi ile mücadele etmek üzere 1986 yılında hayırsever vatandaÅŸlarımızın katkılarıyla kurulan diyabet merkezi laboratuvar hizmeti sunarken, 1990’lı yılların ortalarında geliÅŸerek sadece kent insanına deÄŸil bölge insanına da saÄŸlık hizmeti götürmenin heyecanı ve gururunu taşımaktadır.

MERSÄ°N DEVL. HAST. 169
EFSANE HEKÄ°M
Dr. ASAF YÖRÃœK   –  Vahap Kokulu
Dr. Asaf Yörük, 1919 Antalya doğumludur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mezunudur. Ankara Gülhane Hastanesinde Askeri doktor olarak eğitimini tamamlamış, Akıl ve Ruh Hastalıkları ihtisası yapmıştır.
Ãœnlü Ruh ve sinir uzmanı Ord. Prof. Mazhar Osman’ın öğrencisi ve Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın arkadaşıydı.
Mersin’e gelmeden önce birçok garnizonda görev almış, son olarak Ankara’da hekimlik yapmıştı. HemÅŸire Zehra hanımla evliydi. Bir kız, bir erkek çocuÄŸu vardır.
1957 yılında 38 yaşında Mersin Devlet Hastanesi’ne atanmış ve Mersin’i yaÅŸam kenti seçmiÅŸti. SaÄŸlık Kurulu içinde olması sebebiyle Mersin Devlet Hastanesi’ne düzen ve çok sıkı disiplin uygulamaları göze çarpardı. Bu disiplin Tıp hizmetlerinin nitelik ve nicelik itibarı ile olumlu geliÅŸmelere sebep oldu. Dr. Asaf Yörük sorumluluÄŸundaki Ruh ve Akıl Hastalıkları KliniÄŸi Çukurova’da meÅŸhur oldu.
AteÅŸli bir Türk Milliyetçisi idi. 1950’li yıllarda Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin Mersin teÅŸkilatının kurulmasına öncülük etti.
MesleÄŸini uygularken dürüst, objektif ve tarafsızdı. Bu sebepten dolayı saygı ile birlikte korku duyulan bir hekim olarak ün saldı. Ama Kendisine “Deli doktoru” denilmesine hiç kızmadı. Hatta bu lakapla anılmak hoÅŸuna giderdi.
Evinin alt katındaki özel muayenehanesinde ücret ödeyen hastalarına kendi yazdığı makbuzları kesinlikle verirdi. Gerekli yasal kayıtları anında saptardı. Hastalıkları tedavide bol ilaç yazmakla ün saldı. Ama tedavileri ile özellikle sinir ve kalp rahatsızlıklara baÄŸlı “Felç”lilere ÅŸifa vermekle tanındı.
Åžiir yazardı. Mehmet Akif Ersoy’un “Safahat” ÅŸiirini ezbere okuyacak kadar hafızası kuvvetli idi. Muayenehanesi adeta bir kütüphane idi. Dolaplar, masa üstleri, sehpalar kitap, bülten ve dergilerle doluydu. Hastası olmadığı zamanlarda sürekli kitap okurdu. Duvarlardaki fotoÄŸraflarda, diplomalarda Dr. Asaf Yörük’ün yaÅŸam öyküsünü kronolojik olarak izlemek mümkündü.
Çok şık ve temiz giyinir ve kış aylarında özel ısmarladığı yün fötr şapkalar giyerdi. Yolda karşılaştığı insanları fötr şapkası ile selamlamakla meşhurdu. Bu tavrı saygı ile izlenirdi.
1957 de Mersin Tüccar Kulübüne üye olan Dr. Asaf Yörük, Mersin Tüccar Kulübüne devamlı gelen ve sosyal iliÅŸkileri geliÅŸtirmeyi seven bir insandı. Kongrelerde sürekli Divan baÅŸkanlığı yapmıştı. Mersin Ä°dman Yurdu Kulübü üyesi de olan Dr. Asaf Yörük, birçok Genel Kurul’da Divan baÅŸkanlığı, geçici olarak M.Ä°.Y Yön.Kur.BaÅŸkanlığı da yapmıştı. BaÅŸkanlığı sırasında yaptığı inceleme ve denetlemelerle Mersin Ä°dman Yurdu’nun mali yapısının daha saÄŸlıklı olmasına çaba göstermiÅŸ ve çeÅŸitli yazılı ilkeler geliÅŸtirmiÅŸti. Ancak bu dürüst ve yapıcı denetlemeler sonucu MÄ°Y’na bağış yapan kiÅŸi ve kuruluÅŸların eleÅŸtirisine muhatap olmuÅŸtu. (Bu Yönetim Kurulunda BaÅŸkan Yrd. Vahap Kokulu idi)
Bir trafik kazasında çok sevdiÄŸi oÄŸlunu kaybettikten sonra adeta çöktü, mesleÄŸini sürdüremedi ve Mersin’den ayrıldı. Ankara’ya kızının yanına yerleÅŸti. Ve orada vefat etti. Allah Rahmet eylesin. Vahap Kokulu 09.10.2009
Dr. Asaf Yörük’ün yakın dostu Mersin Çaka Eczanesi sahibi rahmetli Galip Çaka’nın eÅŸi emekli Beden Öğretmeni Mehpare Çaka ve Tüccar Kulübü Müdürü Sn. Mehmet Demirçelik’e teÅŸekkürler.

Ä°CLAL TAN ANLATIYOR
(1980’li yıllarda DoÄŸum – Çocuk Bakımevi Dernek BaÅŸkanı)
MERSÄ°N DEVL. HAST. 170“1980 ara rejim döneminde bütün dernekler kapatılmıştı. Devlet Hastanesi’nin ana binası betonarme karkas halinde idi. Sıkı Yönetim Komutanı ile Vali araÅŸtırma yapmışlar, inÅŸaatın bitirilmesi için sivil toplum desteÄŸi saÄŸlanması konusunda Belediye BaÅŸkanı ile görüşüp; ‘bir dernek baÅŸarılı olur mu’? diye sorduklarında: Ä°sabetli bir karar, daha iyi bir isim düşünemiyorum, denilmiÅŸ.
Bu nedenle çaÄŸrıldım ve böyle bir görev için bana teklif yapıldı. Memnuniyetle kabul etmemin ardından bir süre Dr. Özcan Özçürümez ile daha sonra Dr. Hüseyin ÅžendaÄŸ ile çalışmalarımız devam etti. Hastane yönetimi ile dernek; birlikte uyumlu bir çalışma sergiledik. 500 yataklı hastaneyi 600 yatak seviyesine ulaÅŸtırdık. DerneÄŸin bürokratik anlamda büyük katkısı olduÄŸunu söyleyebilirim. Ayrıca DoÄŸumevi’nin yapılması da Mersin için bir ÅŸans ve sürpriz oldu.
O dönemin SaÄŸlık Bakanı Mersin’e geldiÄŸinde eski binanın yıkılmayıp onarılarak bir doÄŸumevi kazanabileceÄŸimiz teklifinde bulundum. Bakan ise:
” Biz doÄŸumun karşısındayız, nasıl olur”? DediÄŸinde, ben de: “DoÄŸuracak kadınlarımız sokakta mı doÄŸursun”? dedim. Bakan biraz duraklayıp sırtıma dokundu, hafifçe gülümseyerek,
“Pekâlâ baÅŸkanım, bu bina yıkılmayacak, ama doÄŸumevinin yaptırılması size kalıyor” dedi. Biz Mersin halkı ile Bayındırlık Müdürlüğü elele verdik. Harap durumdaki köhne binayı, adeta yeniden yaptık. Bu arada iÅŸi üstlenen üç müteahhit firma da iflas etti. Ve bina adeta küllerinden doÄŸup Mersinli kadınlara saÄŸlıklı doÄŸum saÄŸlayacak bir konumda hizmete girdi.Bu arada beni karşılıksız bırakmayan öncelikle tüm doktor arkadaÅŸlarıma minnet duygularımı sunarım.

Resimdeki bina 1934 yılının Millet Hastanesi, daha sonra Kadın-Doğum, şimdi ise İdari Bina dır

Resimdeki bina 1934 yılının Millet Hastanesi, daha sonra Kadın-Doğum, şimdi ise İdari Bina dır

KADIN DOĞUM VE ÇOCUK HASTALIKLARI HASTANESİ MERSİN DEVL. HAST. 172
Mersin Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Binası 14,902 m2 lik arsa alanı üzerinde 1998 yılında temelleri atılmıştır. Hastanemiz 2006 -2007 yıllarında hastalarımızın hizmetine girmiştir.

HemÅŸireler Tiyatrosu
Ali Pehlivanın yazdığı ve Mersin Devlet Hastanesinde görev yapan hemÅŸireler ile saÄŸlık elemanlarının ro aldıkları “Alo Acil mi?” adlı oyun İçel turnesine çıkıyor.Dünya HemÅŸireler günü nedeniyle hazırlanan ve Mersin Açık Hava Tiyatrosunda sahnelendiÄŸi iki gün süresince büyük ilgi toplayan oyun, hastanelerin acil servislerinde yaÅŸanan olayları mizahi yönleriyle ele alıyor.
Önümüzdeki günlerde İçel’in tüm ilçe ve kasabalarında sahnelenecek oyunda, Mersin Devlet Hastanes BaÅŸhekimi Hüseyin ÅžendaÄŸ’ın da saÄŸladığı olanaklar açısından büyük katkısı bulunuyor. MERSÄ°N (GÃœNEÅž Gazetesi) Mayıs 1989

Devlet Hastanesi bahçesinde Cumhuriyet Bayramı için resmi geçit hazırlığı yapılıyor.

Devlet Hastanesi bahçesinde Cumhuriyet Bayramı için resmi geçit hazırlığı yapılıyor.

Op. Dr. TAHSÄ°N ÃœSTÃœKARCI ANLATIYOR
(Hastanenin ilk beyin cerrahı)
Röportaj: Arife Ünüvar
1950 Ankara doÄŸumludur. Mersin Devlet Hastanesi’ne 1981 yılı Nisan ayında 15. doktor ve ilk beyin cerrahisi uzmanı olarak tayin olmuÅŸtur.
”Hastanemizin ilk beyin cerrahı olarak göreve baÅŸladığımda acilde bir pratisyen hekim dahi yoktu. YoÄŸun bakım ünitesi olmadığı gibi operasyon için gerekli cerrahi aletler bile yoktu. Eski binanın birinci katında Dr. Hüseyin TaÅŸel’in bana verdiÄŸi birkaç yatakla göreve baÅŸlamıştım. PolikliniÄŸi koridorda palmiye aÄŸacından kesilmiÅŸ kütük üzerine oturarak yapıyordum. Satı ve Hürü hemÅŸireler ilk hemÅŸirelerimdi ve gece telefonla hastaların durumlarını sorduÄŸumda ‘iyiler maaÅŸallah’ derlerdi.
Beyin Cerrahisi için gerekli olan cerrahi aletleri kendi imkânlarım ile temin ederek 5 yıl boyunca tek başıma aralıksız hizmet verdim. 27 yılın bitiminde emekli olup ayrılırken bile bu aletlerden birkaç tanesi halen kullanılmaktaydı…
Mersin Devlet Hastanesi’ne ilk baÅŸladığım yıllarda, her uzman tek başına branşına bakmaksızın sabaha kadar nöbet tutar, en az 250 hasta bakardı. Rahmetli Abuzer Öztürk kadın doÄŸum uzmanıydı. Bir gün Acil’de kapı nöbetçisi iken kanamalı bir kadın hastası olduÄŸu bildirilmiÅŸ. O da hastayı doÄŸum kliniÄŸine almalarını söylemiÅŸ. ‘Sonra diyor’; ‘bir de ne göreyim hasta jinekolojik masaya alınmış, bir taraftan da kan kusuyor.’
MeÄŸer hasta 50’li yaÅŸlarda, mide kanaması geçiren bir kadıncağızmış ve hastanın jinekolojik masayla da hiç de bir ilgisi yokmuÅŸ.
Acil hasta geldiği zaman röntgen teknisyeni ve ameliyathane ekibi evlerinden çağrılırdı ve zaman zaman çok acil durumlarda sedye üzerinde bile kafatası açtığım çok olmuştur.
O yıllarda bizler böyle zor şartlarda çalışan 15 fedakâr hekimdik.
O’nun da anılarında, geçmiÅŸ yıllardaki imkânsızlıklara raÄŸmen özveri ve samimiyet dolu bir hizmet aÅŸkı görüyoruz.

Dr. ADNAN AKINCI ANLATIYORMERSÄ°N DEVL. HAST. 174
(1983 – 2008 yıllarında KBB uzmanı)
Röportaj: Arife Ünüvar
1983 yılında Mersin Devlet Hastanesi’ne bir KBB uzmanı atanmıştı. CerrahpaÅŸa Tıp Fakültesi’nden mezun olduÄŸunda arkadaÅŸları onun da kendileri gibi üniversitede kalacağı beklentisi içindeydiler. Ancak o ne yaptı? Farklı bir yol seçti, böylelikle Mersin’e uzun yıllar hizmet vermiÅŸ olacaktı.
Birçok hastanın “Siz babamın da hekimiydiniz, benim de hekimimsiniz, benim oÄŸlumun da hekimisiniz” dediÄŸi, tabir yerindeyse üç kuÅŸağın hekimi…
Adnan Akıncı;
Çok kötü ÅŸartlarda çalıştık ama cansiperane ve gönülden, ÅŸevkle… Art niyetsiz. Gelen her hasta sanki ahbabımız gibiydi. ArkadaÅŸlık baÄŸlarımız da çok güçlüydü. Mesela, çok iyi hatırlıyorum, sinema çıkışında, bu gün Acil’de kim nöbetçiymiÅŸ, diye bir bakardık, nöbetçi arkadaşımıza gezmelere gelinirdi. Hiç yorulduÄŸumuzu hatırlamıyorum. Åžimdi emekli oldum.. Binadan kopunca arkadaÅŸlarından da kopuyorsun. Ä°stemeden hatta farkında bile olmadan… Her gün gidilen yol bana, maalesef yabancı olmaya baÅŸladı…

DİŞ POLİKLİNİĞİNDEN , MERSİN AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİNE

DÄ°Åž HEKÄ°MÄ° ADÄ°L BAYRAM ANLATIYOR.
1952 Tarsus doğumluyum. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Diş Hekimliği Yüksek Okulu mezunuyum.
1978 Martında 3. Diş hekimi olarak tayin olduğum Mersin Devlet Hastanesine heyecanla ve koşarak geldiğim gün rahmetli Melahat Unsal, Mehmet Taşerimez, Emine Hemşire, Hademe Mehmet beni çok sıcak karşılıyorlar. Onların o sıcaklığına karşın koşullar inanamayacağınız tablolar sunuyor. Bugüne bakınca koşullardan nereden nereye gelindiği de anlaşılıyor.
DiÅŸ polikliniÄŸi hizmetleri taÅŸ bir binanın arkasında, yeÅŸil alanda, ince uzun tek katlı küçük bir yapıda veriliyor. PolikliniÄŸinin giriÅŸindeki masada kayıt yapılıyor ve önünde bir bank var. Ä°nsanlar yaz kış açık alanda sıralarını bekliyorlar. Sırası gelen muayene odasına alınıyor. Muayene odası 3- 4 metre geniÅŸliÄŸinde bir alan. Odanın ortasında bir ünit ve bir koltuk var. Bir köşede malzeme dolabı içinde sınırlı sayıda malzeme var. Masa üzerinde kuru hava sterilizatörü, yanına şırıngaların kaynatıldığı elektrikli bir alet var, Bugünkü koÅŸullar hayal ötesi gibi…
Rahmetli Melahat anne o günkü koşulların nasıl oluştuğunu ve yaşadığı zorlukları anlatıyor. O sürece de uzun emekler verilerek ulaşılmış. O imkânlarla öğleden sonra tedavi hizmeti de veriliyor. Merkez okullara ve köylere diş taramalarına gidiliyor. Öğleden sonra polikliniğe çağrılan öğrencilerin dişleri çekiliyor.
Saat 14.30 gibi poliklinik hizmetleri bitiyor. O dönem kişilere her dişe 1,5- 2 gram altın ödemesi yapılıyor.
Bir süre sonra tayinlerle ünitimiz tek ama diÅŸ hekimi sayısı dokuza çıktı. Çalışma olanaklarımız yine çok kısıtlı. Herkes hastanede zaman geçirecek yer arıyor. ArkadaÅŸlarımız baÅŸhekimlikte sevk tasdikte görevlendiriliyorlar. Hastanemizin her bölümü bizim gibi küçük birimlerde hizmet üretiyordu. O günlerde anımsadığım Misel AÄŸabeyin röntgen filmleri beton havuzda, ilaçlı suda banyo yapılıyor. Otopark sorunu yok. Halil abinin Mercedes’i Vahab Abinin Buick’i, Necmettin abinin Mercedes’i, Melahat Annenin Anadol’u. Neredeyse araç yok gibi…
Yönetime gelen her BaÅŸhekimimiz çözüme yönelik çalışmalar yapacağını anlatıyor, imza saatlerine uyulması konusunda bizleri bazen yumuÅŸak bazen sert uyarırlardı… Bir süre sonra her ÅŸey eskiye dönüyor… Yeniden toplantıdayız. Toplantılarda uzun uzun konuÅŸuluyor. Kararlar alınıyor. KoÅŸullar öyle kolay kolay deÄŸiÅŸmiyor.
Heyecanla her ÅŸeyin düzelmesini istiyorum. Zaman içinde her ÅŸeyin kolayca deÄŸiÅŸmediÄŸini görüyorum. SaÄŸlık, sosyal ve çevre alanında yoÄŸun çalışmalara katılıyorum. Ben ne kadar istesem de her ÅŸey kendi mecrasında ve hızında akıyor. Hastanemizin çıkardığı Pansuman dergisinde “en romantik” rumuzuyla da yazılar yazıyorum.
Yeni bina hizmete açılıyor. Bizde yeni yerimize taşınıyoruz, ünit sayımız nihayet üçe çıkıyor. Özel muayenelerden hizmet satın alınıyor ve bu uygulamada 2 – 3 ay içinde ödenek olmayınca durduruluyor.
DiÅŸ merkezi Ä°stiklal Caddesi’ndeki Verem Dispanseri binasına taşınıyor. DiÅŸ hekimi ve ünit sayımız giderek artıyor. DiÅŸ laboratuvar teknisyenleri tayini geliyor.
Bugünkü laboratuvarın olduÄŸu binaya taşınıyoruz. Gece acil kanamalı hastalara çaÄŸrılırken gece nöbetine geçiliyor. Gündüz kalabalık kuyruk var diyenler ve sinema dönüşü uÄŸrayanlarla, gece poliklinik yapılıyor. Bu gezme serüvenin en sonunda bugünkü binamızda yerleÅŸik düzenimize geçiyoruz. Bu süreçte diÅŸ hekimleri baÅŸhekim yardımcılığı ile görevlendiriliyorlar. Yeni malzeme ve ünit alımı kolaylaşıyor. Protez ve kronlar merkezimizde yapılmaya baÅŸlıyor…
DiÅŸ polikliniÄŸimizden, DiÅŸ Merkezimize ve Mersin Ağız ve DiÅŸ SaÄŸlığı Merkezi kurma ve yönetme serüvenine uzanan yolculuk… Bu yeni sürece ben de yönetici olarak katıldım. Koruyucu DiÅŸ hekimliÄŸi çalışmalarını dün olduÄŸu gibi bugün de destekliyorum. Merkezimizde çocuk diÅŸleri tedavisine yoÄŸunlaÅŸarak çalışıyorum.
Mersin Devlet Hastanesi’nin çalışanlarının sıcaklığı, içtenliÄŸi, çalışma atmosferindeki aile havası insanımızın saÄŸlığını yeniden üretme sürecinde ÅŸevk ve heyecanla, sevgi ile çalışmamızı daha da kolaylaÅŸtırdı.
Sağlıcakla sevgiyle kalın.

GÖNÜL BORCU 
Dr. GÃœNDÃœZ ATÄ°LLA:
1 Ocak 1934 de Isparta, ÅžarkikaraaÄŸaç’ta dünyaya gelmiÅŸti.
Ankara Ãœniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuÅŸ, aynı üniversiteden 1972 yılında ‘Genel Cerrahi’ alanında ihtisasını tamamlamıştı. 1975-1976 yıllarında Almanya’da Ankara Ãœniversitesi adına Breten Kreskulavus Hastanesinde kemik cerrahisi eÄŸitimi aldı.
15 Kasım 1977 yılında genel cerrahi Uzmanı olarak hastanemize tayin olmuÅŸ ve uzun süre hizmet vermiÅŸtir. “Baba Gündüz” lakabıyla da Mersinlilerin gönlünde taht kurmuÅŸtur.
Daha sonrası ise; unutulamayan yağmurlu bir aralık gecesi elim, bir trafik kazasında ebediyete intikal etmiştir. Rahmetle anıyoruz.

TIBBİYE 

Dr. GÜNDÜZ ATİLLA 
Pansuman Dergisinden
CoÅŸku ile baÅŸlanır tıbbiyeye, heyecan, gurur her zaman doruktadır, ölünceye kadar taşınır. Ayrı ÅŸekilde, ‘doktor’ diye çaÄŸrılırız, sayılırız sekseninde de yüzünde de.
Çalışırız usanmadan, bıkmadan, bazen aç, bazen uykusuz. Kaybolmaz hiçbir zaman inancımız, umudumuz. Hayat kurtarmanın veya sağlığın sevinci, her şeyi unutturur.
Yukarıda kısaca belirtmeye çalıştığım mesleğimizin özellikleri yine de zaman zaman tenkide maruz kalmamızı önlememektedir.
Doktorların da insan oldukları, aileleri, maddi sorunları olduğu unutulmaktadır. İyi, rahat ve müreffeh bir yaşam herkesin hakkıdır. İnsan doğduğunda bu
istek zaten mevcuttur. Doktor yaşamını bir başka meslek mensubu ile mukayese mümkün değildir. Kaldı ki hekim uğraşını, hiçbir zaman bir karşılık bekleyerek yapmaz.
Ancak maddi sorunu olmadan yaÅŸamak da hakkıdır. Ä°nancımız sarsılmaz. Ä°lgi ister, özveri ister, sevgi ister insan, uÄŸraşımız sürecek insanlığa her an. En güzel yarınlar dileÄŸi ile nice 14 Martlara…

MMOZAÄ°K DERGÄ°SÄ°’NDE BÄ°R ROPÖRTAJ

Mersin Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. SEYYAN GÜNGÖR  şunları söylüyor:
“Mersin Devlet Hastanesi 600 yataklı, oldukça büyük bir hastane. 98 uzman hekim, 30 kadar pratisyen, 25 diÅŸ hekimi, 350 hemÅŸire, 95 memur, 100 civarında hizmetli görev yapmakta. Gördüğünüz gibi kadromuz oldukça geniÅŸ, imkânları oldukça geniÅŸ bir hastane. Yanı sıra Acil servisi kapasitesini geniÅŸletmeyi, çeÅŸitli yönde hizmetleri artırmayı düşünüyoruz. Ancak binamız dar, poliklinik sayımız yeterli; ama yerimiz dar. Büyük projelerden bir tanesi diyaliz ünitesi kurabilmek. Bağışları kabul ediyoruz, böyle bir dernek var. Sanıyorum 3-4 ay içinde Mersin Devlet Hastanesi bir diyaliz merkezi’ne kavuÅŸacak. Ek bina inÅŸaatımız da tekrar baÅŸlayacak”…

Yukarıdaki söyleÅŸinden 16 yıl sonra…

Dr. SEYYAN GÜNGÖR
Röportaj: Arife Ünüvar 04.09.2009
“Hizmet bir bayrak yarışıdır. Birinin bayrağı devrettiÄŸi yerden diÄŸeri teslim alır ve daha iyi yerlere taşır. Mersin Devlet Hastanesinde bildiÄŸim bir ÅŸey var: Mersin’e hizmet yarışında ne güzel ki, baÅŸhekimler arası çok iyi diyaloglar olmuÅŸtur ve bu çok iyi diyalogların hizmete çok mühim yansımaları da olmuÅŸtur” diye baÅŸlıyor konuÅŸmasına Seyyan Güngör…
Bir gece yarısı, telefonu çaldı. Saat birdi. Gelen haber sürpriz bir ÅŸekilde Mersin Devlet Hastanesinin baÅŸhekimi olduÄŸu konusunda bir bilgiydi. O gece yarısını hiç unutamıyor; Çok tedirgin olmuÅŸ, soÄŸuk bir duÅŸ almış… Cesareti, kendinden emin tavırları, ÅŸefkati dillere destan olmuÅŸ…
“Ben, hekimlik mesleÄŸimi icra ederken ÅŸunu gördüm; Hastanelerde hemÅŸirelik hizmetlerinin önemi çok büyük. Hekim gelir, vizitini yapar, tedavisini yazar ve hastalarımız daima hemÅŸirelerle baÅŸ baÅŸa kalırlar. Onun için hemÅŸirelik hizmetlerine, yardımcı saÄŸlık personeli denmesine ben esasen çok karşıyım. Asıl hasta bakımı onlara emanet ve onların duyarlı yaklaÅŸması çok önemli ve bu baÅŸarıyı takdir etmek bazen çok önemli olabiliyor. Hiç kuÅŸkusuz, hemÅŸireler tedavi sürecinin en önemli bireylerinden…
Hastanelerde verilen saÄŸlık hizmetleri aslında ekip çalışmasıyla yürüyen bir hizmettir. Bu kutsal kurumda; hastamızın altına sürgü veren personelimizden tutun da, ta ki ÅŸoföre kadar her çalışanın teri vardır. Hastanızla da saÄŸlık çalışanı ile de, dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın çalışacaksınız…
BaÅŸhekimlik görevi sıkıntılı yani çok zor bir iÅŸtir. Ben, kendi bildiÄŸim ilkelerimle eÅŸitliÄŸi, adaleti gözeterek; çok keyif alarak çalıştım. Asla bildiÄŸim doÄŸrulardan taviz vermedim. Ä°nsanlara bilmeden haksızlık yapmış olabilirim, ama bu asla kasıtlı olmamıştır”…
1992 – 1995 yılları arasında baÅŸhekimlik yapan Dr. Seyyan Güngör ÅŸu günlerde, Mersin Devlet Hastanesinde psikiyatri uzmanı olarak hizmet etmeye devam etmektedir.

HEMODÄ°YALÄ°Z
Hemodiyaliz Ãœnitesi 1993 yılında 8 cihazla BaÅŸhekim Seyyan Güngör döneminde Hemodiyaliz DerneÄŸinin katkılarıyla kurulmuÅŸtur. Ä°lk Diyaliz Hekimi Necati Kıralp’tir. Dr. Necati Kıralpten sonra Dr. Mehmet Emin Bahçe 2008 yılına kadar Diyaliz hizmetlerinin devamlılığını saÄŸlamıştır.
Mersin Devlet Hastanesinde bulunan Diyaliz Ünitesi 2008 yılında Yenişehir ilçesinde ayrı bir binaya taşınmıştır. 2009 yılı itibariyle 26 cihazla ayda ortalama 1100 seans ile 80 hastaya hizmet verilmektedir.
Aynı zamanda Mersin Devlet Hastanesi bünyesinde de dört cihazla hizmetimiz devam etmektedir.

Dr. NECATÄ° KIRALP ANLATIYOR
(Diyaliz kurucu hekimi) Röportaj: Arife Ünüvar

  Ne hasta bekler sabahı  /    Ne taze ölüyü mezar....

Ne hasta bekler sabahı / Ne taze ölüyü mezar….

1943 Çankırı doğumludur.
Dr. Necati Kıralp ilk nöbetinde 250 hasta bakmış ve adeta yıkılmış. Sabah nöbet defterine ise nöbet raporu olarak şöyle yazmış: (Necip Fazıl’dan)
“Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne şeytan bekler günahı,
Benim sabahı beklediÄŸim kadar…”
O gün BaÅŸhekim Hüseyin ÅžendaÄŸ, Necati Kıralp’i makamına ister. Nöbet defterinin resmi bir kayıt olduÄŸunu, bunu bu ÅŸekilde yazmasının sakıncalı olacağını belirtir.
O da: “Bu nöbet ancak böyle anlatılabilirdi” der.

HEMODİYALİZ ÜNİTESİNİN HİKAYESİ 
Uzm. Dr. M. Necati Kıralp
1993 öncesi Mersin’de resmi veya özel diyaliz ünitesinin olmayışı hastalar için büyük bir ÅŸansızlıktı. Haftada üç gün Adana’ya gitmek zorundaydılar. Maddi durumu iyi olanlar da Ankara’ya gidiyordu. Adana’da ihtisas yaparken rahmetli Doç.Dr. Cemil Kobal ve uzman Dr. Yahya SaÄŸlıker’le “hemodiyaliz ünitesini” kurmuÅŸtuk. Diyalizin böbrek yetmezliÄŸi olan hastalar için önemini biliyor, Mersin’de olmayışına üzülüyordum. Bu nedenle 1992 yılında baÅŸhekim Dr. Murtaza Büyükkınacı ile SaÄŸlık Bakanlığından kurma izni istedik. Yanıt olumluydu fakat bakanlık fon ayıramıyordu; bize düşen ise, diyalizi bağışlarla kurmaktı.
Kolları sıvayıp yurdum insanına anlatarak yardım toplamaya baÅŸladık. Aynı zamanda Almanya’daki Türklerle irtibat kurup altı adet Cobe 2000 Rx marka diyaliz makinesi bağışı aldık. Yapılanma ve su sisteminin kurulmasında Dr. Abdulkadir Kokulu ve teknisyen Tuncer Karahan’ın önemli katkıları oldu. Planları ve dizaynı sayın mimar Semihi Vural gerçekleÅŸtirdi.

   Fotoğraf yeni yerine taşınan merkezin görüntüsüdür

Fotoğraf yeni yerine taşınan merkezin görüntüsüdür


Ocak 1993’te beÅŸ hemÅŸire (Sorumlu hemÅŸire Sıdıka Kaya, AyÅŸegül Kanmaz, Havana Gürakar, Emine Cansev, Handan Yıldırım) ve bir teknisyenle Çukurova Tıp Fakültesinde altı aylık diyaliz kursuna baÅŸladık. Sertifikalarımızı alıp, gerekli kurumlara baÅŸvurarak ruhsatlandırıldık. 
26.06.1993’te ilk hastamızı diyalize baÄŸladık. Ekibimize Dr. Kamuran Gonca’yı da alarak çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Hastaların yaÅŸam kaliteleri ve yaÅŸam süreleri artmaya baÅŸlamıştı, hasta sayımız da 60 olmuÅŸtu. Diyalizin önemini doktorlara, hemÅŸirelere ve de hayırsever yurdum insanına göstermiÅŸ olduk.
1993 AÄŸustos ayında Prof. Dr. Conner tarafından Almanya’ya davet edildim. Dr. Kokulu ve bir hemÅŸire ile birlikte Köln Merhaim Hastanesinde bir ay eÄŸitim görüp, sertifikalarımızı alarak döndük.
Artık akut vakalara katater takarak hemen diyalize alıyor, en kısa zamanda damar cerrahına fıstül açtırarak diyalizin sürekliliğini sağlıyorduk. Artık taşlar yerine oturmuştu. 1994 yılında emekli oldum.

Dr. SÜLEYMAN ÖZTAN ANLATIYOR
Röportaj: Arife Ünüvar 04.09.2009
1949 Ankara doğumlu Dr. Süleyman Öztan, Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun olmuş ve Dahiliye ihtisasını burada tamamladıktan sonra Yüksek İhtisas Hastanesinden Gastroentroloji Ana bilim dalında uzmanlığını almıştır. Hastanemize 19. Uzman hekim olarak geldiği yıllara ait düşünce ve anıları şöyledir:
” 1982 yılının 18 Haziran günü mecburi hizmet yasası gereÄŸi Gastroentreloji Uzmanı olarak Mersin Devlet Hastanesine tayin edildim. Gelecek planlarımı Ankara EÄŸitim Hastanesinde ilerlemek olarak kurmuÅŸ ve Mersin’e isteksiz olarak geldiÄŸimden, o dönemin hastane koÅŸullarının yetersizliÄŸi karşısında moralim iyice bozulmuÅŸtu. Hastanemizde sadece 18 uzman doktor vardı ve günde 100 – 150 hasta muayene ediyorduk. Ä°lk izlenimim: Bu ÅŸartlarda hekimlik yapamayacağım, ağır hastaların büyük kısmını kaybedeceÄŸim oldu. Ankara’da EÄŸitim Hastanemize sıklıkla taÅŸra hastanelerinden çare bulunamamış hastalar geliyordu ve biz bu hastaların çoÄŸunu (ki ağır ve çaresiz hastalardı) kaybediyorduk… Mersin’de çalışmaya baÅŸladığımın üçüncü ayında bu düşüncelerim hayrete dönüştü. Kısıtlı saatlerde baktığım hastaların, ameliyat olan acil ve ağır hastaların büyük çoÄŸunluÄŸunun iyileÅŸerek çıktığını gördüğümde; gerçekten hayret etmiÅŸtim. O zamandan beri, 27 sene geçti. Bu hayretim artarak devam etmekte…
Mersin Devlet Hastanesinde bu olumlu hizmetin hiç görülmemesi, sadece aksayan yanların hep öne çıkması bizi zaman zaman üzse de; geçen yıllar içinde hem Hastanemizin giderek modern koşullara kavuşması hem de arada bir olumlu hizmetlerin de görünür hale gelmesi bizi sevindirmektedir.
Halen Hastanemizde gastroentreloji uzmanı olarak görevine devam etmektedir.

1993 Ekim Ayı Yine Bir MOZAİK DERGİSİ  Yazısı
‘Hastanemize destek olalım’ baÅŸlığı ile küçük bir Köşe/ÇaÄŸrı yazısı. Ä°clal Tan yayımladığı Basın Bülteninde, nüfusla birlikte hasta sayısında artış olduÄŸunu belirterek diyor ki:
” Nüfusa paralel olarak artan hasta trafiÄŸi, gün geçtikçe hastanemizde sunulan saÄŸlık hizmetlerini olumsuz yönde etkiliyor.
Kapasitesinin üzerinde hizmet veren Mersin Devlet Hastanesi Ek Ä°nÅŸaatı’nın bir an önce hizmete girmesi amacıyla dernek olarak kampanya baÅŸlattık. Hastane Ek Ä°nÅŸaatı’nın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Devlet Hastanesi’nde hasta ve doktor çok, hastaya bakacak oda yok”...
Ek Bina Ä°nÅŸaatı yaklaşık 10 yıl daha sürecektir…

Dr. AYDIN EGE 
“1948 yılında Ankara’da doÄŸdum. 1971 yılında Atatürk Ãœniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. 1978 yılında Hacettepe Ãœniversitesi Tıp Fakültesi NöroÅŸirurji anabilim dalından uzmanlık diplomasını aldım. 1978 yılı baÅŸladığında defalarca müracaat etmeme raÄŸmen hem Mersin Devlet Hastanesi’ne hem de Mersin SKK Hastanesi’ne nöroÅŸirurji uzmanına ihtiyaç yoktur gerekçesiyle tayinimi yaptıramadım bunun üzerine babamın emekli ikramiyesinin bir kısmı ile Hollanda’ya gidip kraniotomi ve laminektomi setlerini aldım (bu olay bireysel satış olarak dünyada ilk kez olmuÅŸtur). Bunun üzerine Mersin’de serbest beyin cerrahisi uzmanı olarak çalışmaya baÅŸladım. O dönemde travma dışında baktığım hiçbir hasta olamadı. Geldikten bir yıl sonra bel fıtığı nedeniyle gelen hastamın elini sıkarak tebrik ettim, beyin cerrahına gelmeyi akıl ettiÄŸi için. Mersin’de beyin ve vertebra ameliyatları ilk kez tarafımdan yapılmıştır.
Anarşi yıllarında bölgede benden başka hiç beyin cerrahı yoktu. Yaralanan polis ve askerlerimiz için bölgenin çeşitli hastanelerine askeri helikopterlerle götürüldüğüm çok olmuştur.
Ä°htilal den sonra SSK Mersin Hastanesi’ne anlaÅŸmalı tayinim çıktı daha sonra 1986 yılında üst kademe çevrelerinin baskısı ile Mersin Devlet Hastanesi’ne tayin oldum.
Ä°yi ki Mersin’deyim. Ä°yi ki Mersin Devlet Hastanesindeyim. Bu ortamda çalışmak bana mutluluk ve gurur veriyor.    Kitabın  4. bölümüne ulaÅŸmak için bu satırı tıklayınız……………………………………………………. 

Biyografik Bilgi

scroll to top