,

MERSİN DİYE BİR YER – 29. BL.

Mersiniin-ilk-görüntüsü.-Ali-Merzeci-Arşivi.jpg

“MERSİN DİYE BİR YER YOKTU!”
Eşimin babasına “Barutçu Ali” derlerdi, yöredeki en yaşlı köy ağasıydı. Değirmenderesi köyünden ihtiyaçların alımı için Tarsus’a geldiklerini anlatırdı; “..değneğini attığın yer senindi, Mersin diye bir yer yoktu!” demişti. İşte o kadar değersiz topraktı buraları. Ve de sivrisinek, hastalık, pislik…

Eski Dünya kentlerinden Tarsus ile Soli-Pompeipolis’in arasında yer alan Mersin, yeniden doğuşunu 1860’lardaki dünya pamuk krizine borçludur. O yılların Kazanlı köyündeki deniz iskelesi yetersiz kalmış, Tarsus’un iskelesi olan lagün gölü de dolmuştu. 2500 yıllık antik Soli Limanı ise merkeze uzak kalmıştı. Artık, Mersin’deki derme çatma ahşap iskeleden, ilk pamuk balyaları yola çıkarılmaya başlamıştı. Zaman içinde kent dokusu, sahil boyunca geniş tabanlı bir üçgen içinde gelişti. Mersin’in Yumuktepe’den yavaş yavaş sahile indiği, Mersin Çayı’nın doğusundan güneye yayılarak geliştiği kabul gören bir olgudur.

Fotoğraf : Mersinin ilk görüntüsü tanımına uyuyor. “Bir kaç huğdan oluşan kariyecik” Ali Merzeci arşivi

Biyografik Bilgi

scroll to top