,

MERSİN’DE BİR FABRİKA BİR ANI – H. ŞİNASİ DEVELİ

qw.jpg

Yıl 1930
Mersin’de sayılı fabrika var. “Şaşati Kardeşler Fabrikası” Bugün Türkiye’de böyle bir fabrika bildiğim kadarı ile yok. Burada Hindistan cevizinden yağ üretiliyor. Bir diğeri “Giritli Fazıl Bey Fabrikası”. Burada da çeltik İşleniyor. Çırçır ve buz bölümleri de var. “İngiliz Fabrikası”nda da yine nebati yağ üretilmekte. Bu da çiğitten.
Bir başka fabrika yazımızın konusu. Bu fabrika “Veli Tevfik Mobilya Fabrikası.’ Şimdiki Mahmudiye Mahallesi 159 ve 163. sokakların birleştikleri yerde kurulu İdi. Sebze Hali buraya tesis edildikten sonra mağaza haline geldi.
Veli Tevfik kim?
Çok yıllar Önce, bugün olduğu gibi doğudan Çukurova’ya devamlı göç vardı. Tarsus’un Ballıca, Frengülüs, Baltalı, Kargılı, Alifakı gibi köyleri de göç alan yerlerdi. Veli Tevfik de göç eden ailelerden bir kişiydi.
O yıllarda bir Fransız artezyenci Çukurova’da artezyen işi yapmak İçin bölgeye gelmiş. Duyduğumuz kadarı İle bu bölgede ilkmiş. Belki Türkiye’de de öyledir. Veli Tevfik bu Fransız’ın yanında çalışmış, birlikte artezyen kurmuşlar. Çukurova’da kol gezen sıtma belasından Fransız da kendini kurtaramamış ölmüş. Tesisat ve İş Veli Tevfik’e kalmış. Bir süre işi o yürütmüş, çok para kazanmış. Kendisi usanmış mı? İş mi bitmiş? İşi bırakıp civarın gelişmiş kenti Mersin’e taşınmış. Cumhuriyetin ilk yılları, Teşviki Sanayi Kanunu çıkmış, sanayi tesisi kuracaklara kredi veriliyor, veyahut başka imkanlar tanınıyor. Veli Tevfik de bu İmkandan yararlanıp fabrikasını kuruyor.
Fabrikada seri halinde Mobilya üretiliyor. Türkiye’de pek fazla olduğunu sanmıyorum, çünkü trenle İstanbul’a, İzmir’e, Ankara’ya bu fabrikadan mal gönderildi. Bir aile bir mobilya takımı İsterse bu kabul edilmezdi, zira satışları toptandı. Sıra sıra gardroplar, büfeler, tuvaletler, masa sandalyeler üretilip ambalajlanıp fabrikanın kamyonları ile trene sevk edilirdi. Kamyonlardan birisinin tekerleklerindeki lastiklerin şişme değil dolma olduğu dikkatimizden koçmazdı. Veli Tevfik’in İki oğlu Bahri (OK) ve Ziya (OK) babaları İle birlikte çalışırlardı. Fabrikada ayrıca otobüs karoseri de yapılırdı. Bunun İçin Bursa’dan usta getirilmişti. Mersin’de otobüs yoktu, başka yerlerin siparişi oluyordu. Ayrıca fabrikanın bir bölümünde çırçır tesisleri vardı.
Ben bütün bunları nereden biliyorum? Çünkü ben ilkokul üçüncü sınıfta iken bu fabrikada çalışmıştım. O yıllar Mersin’de birkaç zengin çocuğu hariç her çocuk yaz tatillerinde bir yerlerde çalışır, kimi ailesine katkıda bulunur, kimi harçlığını çıkarır, kimileri de gelecek yılki okul masraflarını karşılardı. Babam beni Veli Bey’e götürdü, Veli Bey Ballıcalı İdi ve babamın köyündendi.
Bizden kız aldığı için de akrabamız oluyordu. İşe girdim ve iki yaz fabrikada çalıştım.
İlk zamanlarda telefona bakıyordum, ustalara su veriyordum, hafta sonları – o zaman Perşembe günü idi – Fabrika temizliğine yardım etmek, talaşları fabrikanın yanında Zeytinlibahçe önündeki küçük arka dökmek gibi görevlerim vardı. Bu arada bazı muziplikleri de bana yaptırırlardı. Su içilen bidonun musluğuna bir tel bağlamışlardı. Bunun ucu arkada manyatolu küçük dinamoya bağlıydı. Genellikle yaşlı döşeme ustası su içmeye gelince beni gönderip dinamonun kolunu çevirtip musluğa ceryan verdirirler, adam elini atınca çarpar ve su içemezdi. Adam yaptıranları değil beni patronlara şikayet ederdi. Bir seferinde Bahri (Ok) beni işlen de kovmuştu, fakat Veli Bey önlemişti…
Fabrikadaki ikinci yazımda işim değişmişti. Yaptığım her iki iş de bugün demode olmuş işler olduğu için anlatmakta yarar görürüm. Çırçırda çalışmıştım. Makine bir metre yüksekliğinde, biraz daha uzun ve daha enli bir makineydi. Üzerine çıkıp otururdunuz, bir kol marifetiyle makineye yol verirdiniz. Sol elinizle yandaki balyadan çekirdekli pamuğu alıp makinenin üzerine serer ve sağ elinizdeki değnekle bunu makineye yedirirdiniz. Böylece pamuk çekirdeğinden ayrılırdı. İşi değnekle yapmamanın parmakları makineye kaptırmak gibi bir tehlikesi vardı ve bizi devamlı uyarırlardı. Makine çalışırken hayli sallanırdı ve üzerinde otururken bundan hoşlanırdık.
Çırçırda iş olmadığı zaman mobilya bölümünde cila İşine de verildiğimiz olurdu. Bugün vernikle ve tabanca ile yapılan bu iş o tarihlerde çok değişikti. Cilalama malzemesi GOMALİKA denilen bir maddeydi. Bu parlak madde ispirtoda eritilip bir şişeye konulur, içine pamuk koyup, sıkıştırdıkları bir beze bu eriyik yayılarak dökülür ve cilalanacak yere devamlı sürülerek cila işi yapılırdı. Yapışmayı önlemek İçin olmalı, arada bu işe ait bir toz serpilirdi. Bir fikir vermek İçin belirtmeliyim ki, küçük bir sehpanın cila İşini ancak yarım günde yapabiliyorduk.
Haftada 30 kuruş ücret alıyordum. O tarihlerde hayat pahalanmadığı için zam bahis konusu değildi. Hep öyle giderdi. Bu ücret o günkü şartlara ve yaşımıza göre düşük sayılmazdı. Bugün ile şöyle bir mukayese yaparsak, 30 kuruşla o gün ne alınırdı? Üç kilo ekmek. Yani bugün bir ekmek iki yüz gram olduğuna göre 15 ekmek alınabilirdi. Bir kilo koyun eti, iki kilo pirinç, veya fasulye, yarım kilo zeytinyağı. Bir başka örnek İnce halk sigarasından altı paket. 35’lik rakıdan bir buçuk şişe rakı olabildiğiniz gibi, çiçekli basmadan da bir metreden fazla alınabilirdi. Zira basmanın metresi 25 kuruştu. Örneği çoğaltmak mümkün. Otuz kuruşun önemini belirtmek İçin birkaç örnek saydım.
BU fabrika 1930’lu yıllardan sonraki dünyada başlayıp, Türkiye’yi de saran ekonomik buhrana dayanamadı. Türkiye’deki buhran özel bir vergi de getirmişti. Çok yaşlı olmayanlar da bilirler. Buhran ve Muvazene diye bir vergi ihdas edilmiş ve 1950 yılına kadar bu vergi uygulanmıştı. İşte bu umumi ekonomik sıkıntı nedeniyle, kredi borçlarını ödeyemeyen Veli Tevfik kendini iflastan kurtaramadı ve Mersin’in bu orijinal sanayi tesisi kapandı. İstanbul’dan ve yurt dışından getirilmiş olan mobilya ustalarından bir çoğu Mersin’de kendi atölyelerini açarak uzun süre mobilyacılık yaptılar. Durmuş Usta (Bozkırlı) rahmetli bu ustalardan birisi idi ve yaptıkları mobilyalar hala birçoklarımızın evlerini ve yazıhanelerini süslemekte devam ediyor.

İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 82. sayısından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top