,

MEYREMLİK , MERYEMLİK, AYA TEKLA TABLOSUNUN ÖYKÜSÜ – Celâl TAŞKIRAN

Meyremlik.jpg

Çocukluğumuzun Meryemlik‘i ve şimdiki Aya Teklâ Şehitliği Silifke’nin güneydoğusunda bulunmaktadır. Kestirme yoldan gidilirse Konya asfaltından 1 km, Taşucu karayolundan ise 5 km uzaklıktadır.
İlk Hıristiyanlık dönemine ait bu dinsel yerleşim yerinin tarihi Aya Teklâ’nın Konya (Icanium)’dan gelip buradaki mağarada yaşamasıyla başlar.
Aya Teklâ, Tarsus’lu Aziz Paulus’un öğrencisi ve ilk Hıristiyan kadın şehittir. (Aya, ermiş kadın, azize ve Theotleia sözünün kısaltılmış biçimi olan Thekla da Tanrının zaferi, utkusu anlamındadır.)
İsa Peygamberin öğretilerini yayıp mucizeler yaratarak oturduğu bu mağarada öldürülmek istendiği an “yerin derinliklerinde” kaybolup gittiğine inanılır.
Azize Tekla’nın yokluğundan sonra, büyük bir olasılıkla 312 yılına kadar, yani Roma İmparatoru Büyük Constantin’in Hıristiyanlara serbest ibadet hakkını tanıdığı “Milano Fermanı”nın ilanına kadar Silifkeli Hıristiyan halk kutsal mağarayı gizli bir ibadet yeri olarak kullanmıştır.
4. yüzyıla tarihlenen bugünkü mağara kilisesi aynı zamanda Azize’nin şehitliğidir.
Hıristiyanlığın İmparator Theodosius 1.(378 -395) tarafından resmen devlet dini olarak kabul edilmesinden sonra Azize Teklâ Şehitliği daha çok önem kazanmıştır. Bizans İmparatoru Zenon, yüksek rütbeli kumandan ve devlet adamları ile Hıristiyan halk burada kiliseler ve benzeri dinsel yapılarla hamam ve sarnıçlar yaptırmışlar ve Şehitlik bir sur içine alınmıştır.
5. yüzyıl ortalarında yaşamış olan Seleucia Başpiskoposu Basileios, “Azize Tekla’nın Yaşamı ve Mucizeleri” adlı iki ana bölümden oluşan kitabında Azize’nin inanç ve savaşım dolu yaşamını ve gerçekleştirdiği mucizeleri büyük bir heyecanla anlatmıştır.
Bir hac yeri olan Şehitlik birçok ünlü kişilerce ziyaret edilmiştir. 376 – 379 yıllan arasında Kapadokya’dan Nazians’lı din adam Gregor; 389 yılında, Kudüs dönüşü, Tarsus’ta kalarak üç günlük bir yolculuktan sonra Silifke’ye varan Fransa’dan Hacı Egeria, Azize Teklâ şehitliğini ziyaret etmişler ve notlarında burası ile ilgili bilgiler vermişlerdir.
En parlak dönemi 6.yy’da yaşamış olan Şehitlik, ziyaretçilerin armağan olarak gönderdikleri çeşitli bitki ve kuşlarla bir dünya cenneti görünümündeydi. Bahçederesi’nden getirilen suyla doldurulan sarnıçların çokluğu, bugün kayalık durumundaki Şehitlik alanın eskiden ne denli bağlık ve bahçelik olduğunun başka bir göstergesidir.
Şehitliğin bilinen bellibaşlı anıt ve yapıları şunlardır: Şehitliğin çekirdeğini oluşturan Mağara Kilisesi ; onun üstündeki Anıtsal Azize Teklâ Kilisesi; vadideki Zenon Kilisesi ya da Kubbeli Kilise; onun yanı başında Küçük Kilise ve Hamam; kuzey – batıdaki tepenin üstündeki Kuzey Kilise ve Şehitlik alanına serpiştirilmiş çok sayıda sarnıç; şehitliği çevreleyen sur kalıntıları; Mezarlık ise batıdaki tepenin eteğinde yer almaktadır.
Şehitliği tanıtıcı bu kısa bilgilerden sonra gelelim ana konumuza:
Yeraltı Şehitlik Kilisesi’ne girilen demir kapıya işlenmiş olan figür Meryemanayı simgelemektedir. Oysa şehitliğin gerçek sahibi Azize Teklâ’dır. Öyleyse bu emaneti sahibine vermek doğru bir iş olurdu.
İşte bu düşünceden hareketle araştırmaya başladım. Hoş bir rastlantı sonucu, Azize Teklâ’nın boy fotoğrafını bir turist aracılığıyla elde ettim. Bu İkon’un aslı Kıbrıs’taydı. Durumdan emin olmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki Barnabas Müze Müdürlüğüne bir mektup gönderip Azize’nin söz konusu resmini istedim ve aldım.
Şimdi sıra bu resmi büyütüp yerine koymaktı. Bunun için … Club’ünün üyeleriyle ilişkiye girdim ve kendilerinden bu kültür hizmetini yapmalarını istedimse de olumlu bir sonuç alamadım. Bu kez düşüncemi ÇUKTOB’un Başkanı Sayın Tayyar Zaimoğlu’na ilettim. Kabul gördü ve Azize’nin fotoğraftaki renkli resmi, çok kısa bir zaman içinde, 1,70 m x 1,05 m boyutunda, tual üzerine yağlı boya olarak işlendi. Tabloyu, Yaka Oteli’nin sahibi ve müdürü dostum Yakup beyin arabasıyla Adana’dan Silifke Turizm Bürosuna getirmekle iş bitmiş olmuyordu. Öyle ya, tabloyu dış etkilere karşı korumak; en önemlisi de tablonun Şehitlikteki yerine konması için izin almak gerekiyordu. Bu amaçla kendilerini ziyaret ettiğim Silifke Kaymakamı Sayın Mustafa Atıntaş, büyük bir anlayışla bu izni bize verdiler. Üstelik, tablonun korunması için gerekli vitrini de Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü’nden almamızı sağladılar. Serüven dolu, başarısız ilk denemeden sonra ikinci bir vitrini eş ve dostların yardımlarıyla Şehitlik Kilisesi’nin ışıklandırılmış olan Apsis’ine koyup içine de Azize Teklâ’nın boy tablosunu yerleştirdik.
Evine dönmenin mutluluğu içinde, şimdi Azize ziyaretçilerini ayakta karşılıyor.
Gelenlerin içinde mum yakan ve ona çiçek sunanlar da var.
Siz de gidip serüvenli bu güzel tabloyu görmek ve Azize’yi ziyaret etmek istemez misiniz?
İçel Sanat Kulübü Bülteni 51. Sayısından alınmıştır.

yumuktepe.com notu: Yörede Meryem yerine Meyrem  diyenler hiç de az değildir.
Konuyla ilgili M.Vehbi Uysal’ın yazısı için bu satırı tıklayınız….
Konuyla ilgili Nevit Kodallı’nın yazısı için bu satırı tıklayınız…
Celal Taşkıran hakkında daha çok bilgi için bu satırı tıklayınız…..

Biyografik Bilgi

scroll to top