,

MEZİTLİ DERESİ (LİPARİS) – Turan Ali ÇAĞLAR

Mezitli-Deresi.jpg

Mersin Deresini geçenki bir sayıda anlatınca Mezitli Deresini de tanıtmamak olmaz!
Kimi okurun aklından şöyle bir soru geçebilir: Mayıs ayıyla birlikte iyice azalan, kurbağa ölüsü, çamur, pislik kokan, Haziran ortası kuruyan bu derenin nesi var anlatacak?
Ne güzel ki çok şeyi var. Eğer Mihricandan, Demirışık’tan beri önü onlarca kez kesilip bahçelere, kanallara dağıtılmasa, o görüntülerin yerini çiçek, gül bahçeleri kaplardı şimdi.
Gezi programlayan arkadaşlarımız her yıl iki kez yürüyüş düzenler Demirışık- Erçel rotasına. Biri ilkyazın, biri güzün yapılır gezilerin. Her ikisinde de doyumsuz güzellikler görür katılanlar. Özellikle ilkyazın giderseniz anlatılmaz görüntüler gösterir size bu dere.
Demirışık kahvesinde kahvaltı çayınızı içtikten sonra grupla birlikte doğuya doğru yürüyüşe geçtiniz diyelim. (Demirışık, seçkin şairimiz Özdemir İnce’nin köyüdür.) Bir saat kadar dere boyunca kızılçam, sandal, karaağaç, pırnal ormanı ve gelincik, yaban gülü kokuları arasından ilerlediniz. Mezitli Deresinin üç ana kolunun birleştiği yerdesiniz demektir. Başınızı çevirip de sola, dereye bir göz atın. Baktığınızı görebiliyorsanız o yeter, illa ressam olmanız gerekmez. Küçük çavlanlarda köpürerek akan, durgunlaşınca gök-yeşil bir renk alan, kimi yerde insanı götürecek kadar hız kazanan deremizin güzelliğine bakakalırsınız. Rengiyle, coşkusuyla, iki yakasındaki ağaç ve çiçek örtüsüyle büyüleyecektir sizi. Fındıkpınarı yamaçlarından beri topladığı suyla Akarca – Erçel arasında katılan son kolundan sonra Mezitli Deresi oluşur artık.
Olur ama buradan sonra küçülmeye başlar ki, daha denize inmeden bir damlası kalmaz o gürleyen suyun. Önce Erçel’in portakal- şeftali bahçelerini sulamak için bölünür. Sonra Turunçlu’nun limonlarını, Karahacılı’nın nar bahçelirini sular koca arklara bölünerek. Bozön köyüne inince ovaya indim diye nazlı nazlı akacağını sanmayın. Orada da bölünür kaç parçaya. Ordan kurtulmadan Mezitlililer salar bahçelerine. Koca koca motorlarıyla, adam yutan kanallarıyla olanını da onlar alır elinden. Mezitli’nin tarihi taş köprüsüne dursanız da eğilip baksanız aşağıya, işte yazımızın başındaki soruyu sorarsınız muhakkak: Haniymiş bu su?
Nerede doğup, hangi kollarla beslendiğine geçmeden, tarihe geçmiş birkaç bilgisini de aktaralım. İlkçağda adına Liparis demişler. Doğrusu kulağa hoş gelen bir ad. Sahiplenmek gerek bunu. İki yakasına dükkanlar, çay bahçeleri yapılıp adlarını Liparis koymalı, yalnız bir müteahhit firmanın adı olmamalı bence.
Bir tarihte bu yöreye gelen Fransız gezgin Longlois, “Kilikya’da Gezi” adlı kitabında Liparis için; sularının şifalı, kenarının defne, yabani asma ve yaban gülleriyle kaplı olduğunu yazar.
Her gördüğü yeri coşkuyla anlatan Evliya Çelebi, Mezitoğlu aşiretini de Mersinoğlu’nu da yazar ama Liparis’ten bahsetmez. Demekki suyunun en azalıp atının tırnaklarını ancak ıslattığı bir zamanda geçmiş olmalı üzerinden.
Gelelim nerelerden doğup çoğaldığına.
Doğudan batıya doğru şu kolları toplar:
En doğudaki kol Sunturas tarlalarından doğar. (Köyleri, bir paşa emriyle değiştirilmeden önceki adlarıyla yazıyorum özellikle) Akmehmet Çeşmesinden akan bilek kalınlığındaki suyu, Yüksekoluk pınarından akanla Buladanlı Dere’de birlişir. Çınar ağacına “Buladan” denir oralarda. Anadolulu eski Rumlar da “Platan” derlerdi. Ki, ünlü filozof Eflatun’un (Platon) lakabının çınar olduğu, ‘Koca Çınar’ anlamına geldiği söylenir.
Mezitli Deresinin en uzun ve besleyici kolu Kuşkayası’ndan çıkar. Sıra ile Durnaz (2050 m.), Kuşkayası (1950m.) ve Kalegediği (1899 m.) tepelerinin oluşturduğu dağ sırtı; Efrenk çayı ile Mezitli Deresinin havzasını ayırır. Bu üç tepe ve etekleri orman sınırı dışındadır ve çıplaktır. Kar çok yağdığı için ağaç büyümez oralarda.
Bu arada küçük tarih bilgilerini vermeden geçmeyelim: Durnaz; Defter-i Hakani’de adı geçen ve kuşçuluk yapan bir aşiretin adıdır. Kuşkayası; Osmanlı sarayına şahin, doğan gibi avcı kuş sağlamak için seçilmiş, bol uçurumlu koca bir kayadır. Kalegediği: Dümbelek Boğazı- Namrun- Soğucak ve Haçgediği arasının çıplak gözle görülebildiği, üzerinde Roma dönemine ait yapı kalıntıları bulunan masa görünümündeki tepenin adıdır.
Bu tarih bilgilerinden sonra deremize dönelim. Kuşkayası ile Kalegediği’nin kar sularını akıtan Üçoluk ve Tatık çeşmeleri doğuya doğu akarak Karaçoban yaylasına iner. İndiği kapızda (canyon) ünlü Karpuzkaldıran suyuna kavuşur. Yukarıdan gelen su kurak aylarda kurusa da Karpuzkaldıran kurumaz. Büngüldeyerek, coşkuyla akar her zaman. Birkaç kilometre aşağıda Buladanlı Dereden gelen kol ile birleşir, bir derecik oluştururlar.
Birkaç kilometre daha batıya gidelim şimdi. Demirışık yukarısındaki Karanlıkdere civarından çıkan ve köy çevresinden toplanan sular toplanıp kızılçam ormanlarına dalar. Karanlıkdere’nin iki kilometre batısı Mihrican’dır. Müftülerin, beylerin yaylasıdır Mihrican. Kendilerinden olmayana arsa satmayan, daha önceki yıllar yedi köyün Cuma namazına toplandığı ünlü Mihrican şimdilerde bakımsız ve ıssızlaşmıştır. Oralardan da çıkar o pınarlar. Ne var ki, birkaç yıl önce bir gölet yapılıp toplandı onca pınarın suyu.
Az daha ötesi Soğuksu. Yukarısı Akharman Gediği’ne dayanır. Orman sınırıdır Akharman. Apaktır toprağı. Vaktiyle birisi bir harman yapmış o sırtın başına. Öylece kalmış adı. Yüksektir, o çevrede ilk kar Akharman’a düşer.
Soğuksu’nun ve diğerlerinin suları da doğuya yönelir ve vadilerden akarak kızılçam ormanına katılır. Az önceki güzelliğini övdüğümüz yerde birleşir tümü de.
Son bir kolu daha vardır Liparis’in. Ffındıkpınarı’nın doğu sırtlarından ve Çatalçeşme’den akanla, Ayıbeleni çevresinden toplananlar, ta Akarca kuzeyindeki Kamer Deresinde birikir. Akmaya devam ederek Erçel altında Liparis’e kavuşur.
Bozön kapızına dek içilecek kadar temiz olan Mezitli Deresi, ne denli kötülesek de binlerce çiftçiye ekmek sağlıyor günümüzde. Ne denli övsek de akmayışından, pis kokusundan geçilmiyor ne yazık ki.
Ama o bizimle. Binlerce yıldır oradaydı, şimdi de orada. Sevgi istiyor, ilgi istiyor Mezitlili’lerden, Mersinli’lerden.

T. Ali ÇAĞLAR’ın  Mersin’in DELİÇAY DERESİ  yazısı için bu satırı tıklayınız…

T.Ali ÇAĞLAR’ın Mersin’in MÜFTÜ DERESİ yazısı için bu satırı tıklayınız….

Öğretmen. Halk Bilimi Araştırmacısı. Yöre kültürü üzerine bir çok makalesi var. Roman ve birçok ödüllü hikaye yazarı.

scroll to top