,

POMPEÄ°OPOLÄ°S (SOLÄ°) SÃœTÃœNLU YOLU – Yrd. Doç. Dr. Serra DURUGÖNÃœL

Soli-Pompei.jpg

(*) Mezitli suyu üzerindeki antik yerleÅŸim yerinin eski adı önce Soloi (Soli), daha sonra da Pompeiopolis olarak geçer. Bu yerleÅŸimin coÄŸrafi özelliÄŸi Korakeison’ (Alanya) dan baÅŸlayıp, Issos (iskenderun körfezi) da son bulan antik Kilikye bölgesinin daÄŸlık ve ovalık kesimlerinin arasında sınır oluÅŸturmasıdır.(1) Soli, Strabon’a göre (2) Argoslau’lar ve Rhodos’lular tarafından kurulmuÅŸtur. Jones’a (3) göre Argos ‘Iuların geliÅŸi Truva savaşından hemen sonra, Rhodos’luların ki ise Argos’lularıkinden dörtyüzyıl kadar daha geç olmuÅŸtur. Soloi, 1. Ö. 70 li yıllarda kral Tigranes tarafından, Mitridates savaÅŸları sırasında tahrip edilmiÅŸ ve buranın halkı da kendisinin yeni kurmuÅŸ olduÄŸu baÅŸÅŸehri Tigranocerta’ya nakledilmiÅŸti. Böylece Soloi, Ä°.Ö. 67 yılında Romalı general Pompeiusun bu bölgede yaÅŸamış olduÄŸu reformlara kadar terk edilmiÅŸti.
Pompeius, geçimini korsanlıkla saÄŸlayarak daÄŸlarda yaÅŸayan Kilikya halkını ovalık Kilikya’ya yerleÅŸmeye zorlayarak Kilikya’nın korsan sorununu çözümlemiÅŸ ve Soloi’yi de tekrar canlandırmıştır.
Kendisinin ÅŸerefine de burası bundan böyle Pompeiopolis (Pompeiusun ÅŸehri) olarak isimlendirilmiÅŸtir. (4) Soloi Pompeiopolis’te bugün görünen sütunlu yolun yanı sıra burada, 19. yüzyıl gezginlerinin (5) de görüp not etmiÅŸ oldukları, baÅŸka yapılar da vardı. Bugün bunlar hemen hemen tamamıyla yok olmuÅŸlardır. YerleÅŸim yerinin doÄŸu yamacındaki tiyatronun sahne ve cavea’ (seyir yerlerinden) sının taÅŸları tamamıyla yok olmuÅŸ, sadece eÄŸimli yükseltisi kalmıştır. Yine bu yerleÅŸim yerinin suyunu taşıyan su kemeri de birkaç taşın haricinde kaybolmuÅŸtur. Åžehrin batısında kemerli bir kalıntı ve ayrıca kiremitten yapılmış olan diÄŸer bir yapı da 1970 yılında burada yapılmış olan bir araÅŸtırmada kaydedilmiÅŸlerdir. (6) Sütunlu yol ve bu anılan yapılar ÅŸehir surlarıyla çevrelenmiÅŸlerdi. Bugün, surlar bazı noktalarda tespit edilebilmektedirler.
Sur taşları ve sütunlu yolun sona erdiği yerdeki liman taşları da sarımsı kireç taşı ile kaplanarak güzelleştirilmişlerdi; bu kaplamalar da günümüze ulaşamamışlardır. Geçen yüzyılın gezginlerinin bize bildirdiğine göre sütunlu yolun liman tarafından ve ayrıca şehir girişinden birer kemerli(?) kapının bulunmuş olduğunu ve şehre girişin bir köprüyle sağlanmış olduğunu anlıyoruz.

Liman, birbirini iki yüz metre mesafe ile paralel olarak düzenlenmiş iki dalgakırandan oluşmuştur. Bunlar iki daire şeklinde son bulup, güneydoğuya yöneleni de merkez ekseninde açılma gösererek, gemilerin limana girişini sağlamışladır. Beş yüz metre uzunluğa erişen bir dalgakıranların sütunlu yol ile ve şehir ekseni ile uyumlu bir açı oluşturmaları dikkati çeker.(7) Buradaki yapılar arasından günümüze kadar en iyi korunmuş olarak gelen sütunlu yol, dört yüz elli metre uzunluğunda ve iki yüz sütun ile yöresel malzemeden çalışılmış olup, liman ile şehri birleştirmekteydi. Batı taraftaki sütunlardan birinci ve üçüncü sütunların üzerlerindeki eğimli taşlardan, vaktiyle yolun bu tarafında kemerlerin olduğu anlaşılmaktadır. Doğuda ise kemerlerin varlığına dair hiçbir işaret yoktur. Fakat, bugün hepsi esas yerlerinden düşerek sütunların arka taraflarında yerde durmakta olan bol sayıda friz bize yolun bu tarafta arka yanlara doğru kapalı olup, buralarda oluşan mekanların da ev veya da dükkan olarak kullanıldıklarını gösteriyorlar.
Birçok sütunun antik yola bakan cephesinde konsol (cumba desteği) vardır. Bunların yazıtlarından, konsollerin üzerlerinde Roma imparatorlarından bazılarının, imparator ailesinin fertlerinin, yüksek rütbeli Romalı memurların veya ünvan sahibi kimselerin heykellerinin bulunduğunu öğreniyoruz. Yazıtlardaki imparator isimlerinden (Hadrian, Kommodus gibi) sütunlu yolun i. S 2. yy. dan i. S 3. yy a kadar uzanan zaman içerisinde yapılmış olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Sütun baÅŸlıkları da incelendiÄŸi zaman bu sonuç çıkmaktadır. Benzer sütunlara özellikle DoÄŸu Romada, Ä°mparator Septimius Severus zamanında rastlanır. (8) Sütunların hepsi korent düzeninde çalışılmış olup, “normal” ve figürlü olmak üzere iki guruba ayrılmaktadırlar. Ä°kinci gurupta Tanrı veyayarı tanrılar iÅŸlenmiÅŸlerdir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Hades, Pan, Helios, Athena, HerakIes, Ares, Serapis, Artemıs ve Dioskur’lar.
Yukarda teklif edilen tarihi biraz daha kesinleÅŸtirmede Hadrian zamanına ait yazıtın Pompeiopolis’te bulunuÅŸunun nedenine inmemiz yardımcı olmaktadır. Hadrian i. S 130 yılında Anadolu’yu ikinci kez ziyaret ederken Kilikya’ya da gelmiÅŸ ve buradaki liman çalışmalarına büyük çapta maddi yardımda bulunmuÅŸtur.(9)
Kendisinden sonra imparator olan Antoninius Pius zamanına ait bir sikkede de Pompeiopolis (7)teki liman betimlenmiÅŸtir. Sikkenin üzerinde ayrıca Hadrian’ın da ismi zikredilmektedir. Bu veriler bize limanın A.Pius zamanında tamamlanmış olduÄŸunu iÅŸaret etmektedir.
Liman Ä°. S. 130 – 150 yılları arasında tamamlanmış olduÄŸuna göre de sütunlu yolun yapımı bundan sonra baÅŸlamış olmalıdır. Ancak Pompeis’ un, Ä°.Ö.67 yılında daÄŸlarda yaÅŸayan insanları buraya yerleÅŸtirirken, buranın konumunun liman olarak da kullanılabilecek bir özelliÄŸe sahip olduÄŸunun bilincinde olduÄŸunu anlıyoruz.
Pompeiopolis’in sütunlu yolunun kazısı yapılmamış olduÄŸu için aydınlığa kavuÅŸturulamamış olan birçok husus vardır. Yine Kilikya sınırları içinde üç antik yerleÅŸim yerinde daha, yani Kastabala (Bodrum Kalesi) da Piokaisarea (Uzuncaburç) da ve Anazarbos (Anazvarza kalesi) da (10) karşımıza çıkan sütunlu yollar da detaylı olarak incelenmemiÅŸlerdir. Ancak Diokaisarea ve Anazarbos’daki yolların iki farklı yönden gelerek ve birbirleriyle kesiÅŸerek yapılmış olduklarını görüyoruz.
Saymış olduÄŸumuz bu sütunlu yollar Pompeiopolis’deki yol ile çaÄŸdaÅŸtırlar. Bu paralel örneklerden yola çıkacak olursak Pompeiopolis’deki yolun da birtek deniz ve ÅŸehir baÄŸlantısından ibaret olmayıp, aynı zamanda bununla kesiÅŸen bir yol ile birlikte planlanmış olduÄŸunu düşünebilirz. Bunu destekleyecek bir de ipucumuz vardır: Bugün ayakta duran sütunlardan doÄŸudaki sırada bulunan sütun baÅŸlıklarından birisinde yaprakların diÄŸer baÅŸlıkların yapraklarından farklı olduÄŸu göz çarpar. Burada baÅŸlığın yaprakları yana doÄŸru eÄŸimlidirler. Bu eÄŸim bize belli bir yönden esen rüzgardan dolayı aynı tarafa yatmış olan yaprakları anımsatır. Stilistik farklılıktan öte, bu baÅŸlıktaki biçim baÅŸkalığı, bu sütuna deÄŸiÅŸik bir yorum getirmemize imkan tanımaktadır. Kuzey-Güney yönünden uzanmakta olan yol batı – doÄŸu yönünden uzanmakta olan bir ile kesiÅŸiyor, bu da bu sütunun bulunduÄŸu noktada mı gerçekleÅŸiyordu? Bugün kaybolmuÅŸ olan karşı sırada da, bu baÅŸlığın benzeri bulunuyor muydu?
Adı geçen diÄŸer üç yerleÅŸim yerinde de bu soruyu aydınlatacak olan, yolların kesiÅŸme yerindeki sütunlarının günümüze ulaÅŸmamış olmaları nedeniyle bu sütunların görünümleri hakkında da birÅŸey söyleyememekteyiz Ancak Pompeiopolis’deki yolun da diÄŸerleri gibi hem kuzey-güney, hem de doÄŸu – batı yönünde yapılmış olması beklenebilir. Adı geçen sütunun önündeki antik taban seviyesi bugün de görülebilmektedir ve doÄŸudan batıya doÄŸru da takip edilebilmektedir. Ancak, yapılacak olan kazılar bu seviyenin ne kadar batıya yöneldiÄŸini göstereceklerdir.

(*) Yrd. Doç. Dr. Serra DURUGÖNÜL Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Klasik ArkeoloJi . S. Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi
1 Strabon, Geographika 14. 5. 1. 2 Strabon, Geographika 14. 5. 8.
3 A.H.M Jones, The Cities of the Eastem Roman Empire (1971) 194.
4 Strabon, Geographika, 87.5: 14. 3. 3; 14. 5. 8.
AA Boyce. The Foundation Year of Pompeiopolis in Cilicia.
Collection latomus Vol. 103. Hommages a Mareel Renard 3. 1969,87•103.
5 F. Beaufort, Karamana (1818) 249 – 256.
V. Langlois, Voyage de Cilicie. RA LO, 1~53/54 358•363.
6 A. Peschlow . Bindokat. Zur Saulenstrabe von Pompeiopolis in Kilikien. IstMitti 25, 1975.373.
7 R.L Vann, A Survey of Ancient Harbors in Rough Cilicia: The 1991 Preliminary Survey. X. Aratırma Sonuçları Toplantısı, Ankara Mayıs 1992 (1993) 34.
8 W. D HeilrneYef. Korinthische Normalkapitelle. RM Ergh. 17, 1970, 77 90. 98.
9 A.A Boyce, The Harbor of Pompeiopolis, AJA 62. 1958, 72.
10 M. Gough. Anazarbus, Anat St 2, 1952, 104. 105.

Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Haziran 1994 – 26. Sayı” sından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top