,

SOLİ, POMPEİOPOLİS DE BULUNAN PORTRE BÜST

Portre-Büst.jpg

MEZİTLİ- SOLİ – POMPEİOPOLİS CARDO  MAXİMUS’UNDA BULUNAN ‘PRİVAT’ PORTRE BÜST ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER

Kazarken yavaş yavaş üstteki toprağa elinizi şöyle birkaç kez sürdüğünüzde önce bronz renginde bir taşın hafiften sertliğini hissedersiniz. Sıradan bir taş olmadığını anlarsınız çünkü, yivleri toprak doludur ve toprağın yüzeyi eliniz sürttükçe bu kez setleri parıldar. İnce (dişçi) aletleri isteyip birdenbire yoğunlaşırsınız işinize, daha hızlı ve dikkatli o bronzumsu farklılığın etrafına kısa darbelerle. Hadi bakalım. Bir şeyler geldiğini anlarsınız da, o şeyin önce yivlerini mi temizleyeceğinize yoksa çevresindeki nemli toprağı mı kazacağınıza karar veremezsiniz. Çevre her zaman önceliklidir. Ayrıntılar sonra gelir. Bir yerden başlarsınız sınırlarını anlamak için kazmaya. Bir süre sonra belirginleşir saç sakalındaki yivler temizlendikçe, önce saçları, sonra gözleri ve sakalları ortaya çıkar. Tek başına çalışırken çevreniz giderek kalabalıklaşır. Aletler çeşitlenir: sivri uçlular, çapalar vb. 1700 yılın toprak örtüsünü bir tülü çeker gibi kaldırırsınız üzerinden yavaşça.

Sayın Portre Büst, tarihe not düşmek gerekirse, ayın 13’ünde bulundunuz. 13 Temmuz 2018 Cuma, saat 7.30’da. 1700 yıldır yatıyorsunuz, kalkın artık. Yeni dünyanıza hoş geldiniz, yeniden doğdunuz işte, toprak sizi bunca yıl sakladı, başınızın üstündeki bir kökün altındaydınız, o yüzünüzü korudu ve cansız (!) bir filiz gibi toprağın altından çıktınız yer (gün) yüzüne, arkeolojik B35 plan karesinde. Kısa süre sonra dünya sizi tanıdı. İspanyollar size bayıldı. Siz artık Mersin doğumlu bir Roma yurttaşısınız! Dünya biliyor, tanıyor sizin portrenizin mükemmel işçiliğini, devrinizin sayılı eserleri arasında olduğunuz malum. Ayrıca “privat” biri olarak kim olduğunuzu da merak ediyorlar.

Bakanlık onayıyla (!) ilk gazetelere düştünüz, web sitelerine girdiniz ve belki de yakında bir kapak olacaksınız. Bir zamanlar bu toprakların bu eyaletin belki de egemeniydiniz, kim bilir belki de imparatoruydunuz (Septimius Severus siz misiniz acaba? Tanıyamadım). Yabancı değilsiniz. Sizi seven dostlarınız var. Biz buradayız. Çevredeki çirkinlikleri görmeyiniz. Gökyüzüne bakmaya devam edin. Sakın başınızı çevirmeyin; bir dakika, çekiyorum!

Büyük olasılıkla sık ziyaret ettiğiniz ve belki de önünden geçtiğiniz dünyaca ünlü astronom Aratos’un mezarını soruyorsanız, orası yıllardır çalı-çırpının içinde, önü tarla; patlıcan, biber, mısır; üç kez hasat. Yanaşmak, restorasyon için temizlemek, bilgi panosu koymak yasak, naçizane Pompeiopolis mülkünüz şimdi “özel mülkiyet”.

Aratos’un mezarının kuzeyindeki memleketinden uzak ölen zavallı Macar askerin mezarını soruyorsanız orası da mısır tarlası, yazıtı hala orada olmalı. Bir türlü müzeye gidemedi. Özel mülkiyette dendi alınamadı…

Kuzeyden gelen su kemeri son kez 5-6 yıl önce görüldü. Batıdaki büyük hamamın bir kemeri çökeli beş yıl oldu. Biz şimdi (üç yıldır) bir başka hamam kazıyoruz, Soloi Höyüğün hemen güneyinde. Belki de orada yıkandınız, temizlendiniz. İki küveti sağlam, doğuya kaymış mozaik kaplı havuzu kısmen sağlam ama duvarları tahrip edilmiş. Kazısı bitince ayağa kaldıracağız.

Uzun süre işgal edilen liman artık özgür ancak, batısına inşa edilen atık su pompalama istasyonu Mersin kültürel miras bilincine ve yönetimine yakışmıyor. Bu kente o görkemli iki katlı limandan girip Sütunlu Cadde’de yürüdüğünüze eminim.

Kuyuluk’taki (siz o zaman ne diyordunuz o bölgeye?) aile mezarlarını soruyorsanız antropoid (insan biçimli, Sayda tipi) olanı Adana Müzesinde, sizinle aynı çağda yaşayan, 1958’de bulunan bir “kilikarches” (rahip) ile birlikte. Bir de sütun başlığı. Geçmişte (1950’ler) başka müze olmadığı gerekçesiyle Adana Bölge Müzesi’ne götürülen bu eserlerin Adana müze koleksiyonunun en seçkin eserlerinden olduğu bahanesiyle Mersin’e geri gönderilmesi neden reddediliyor? Mersin’e getirilirse bulunduğu asıl yerinde sergilenmesi daha anlamlı olmaz mıydı? Eski eser koruma bilincini ve aidiyet duygusunu güçlendirebilirlerdi. Bunun için etkin bir kamuoyu oluşturulmalı. Osman Hamdi Bey bu tür lahitler için koskoca Müze-i Humayun’u yaptırdı.

Kuyuluk’ta zamanınızın soylularına ait aile mezarları inşaat temeli kazan “kepçe imparatorlarının”, “karşı konulmaz” gücü altında ezildi gitti ve öylece bırakıldı çöplük halinde. Aile mezarlarınız nedeniyle oraya yöre halkı “Kuyuluk” demişler ve delik deşik etmişler. Niçin koruma önlemi hiç alınmadı bunca yıl, alınamaz mıydı? Çok geç.

Size iyi haberlerim var. Cardo maximus’un (bugünkü Sütunlu Cadde) kuzeyinde bulunan Dionysos-Pan, Asklepios-Telesporos, Hygieia, Nemesis heykelleri şimdi Mersin Müzesi’nde yeni sergi salonundalar. Sizi görünce mutlu olacaklarına eminim. Pompeiopolis’ten bulunanlarkalabalık bir grup oluşturmuşlar, bir aradalar ve gelmenizi sabırsızlıkla bekliyorlar. Bunca yıldan sonra sizi çok merak ediyorlar. Onlar sizin Tanrılarınız. Tanrılar bekletilmez. Romalı aileniz genişliyor, yeni kazılarla daha da genişleyecek. Siz Romalıların nüfusu artıyor müzede. 99 gün tahtta kalan, dünyada çok az örneği (biri Atina Pireus’ta) olan asker imparator Balbinus heykeli de orada. Balbinus zamanında (238) portre büstünüzü görmüş olmalı. Bence siz de Marcus Aurelius gibi stoacı olmalısınız. Kadere karşı koyamazdınız, çünkü bu dünyaya ikinci kez teslim oldunuz.

Arkeologlar sizi bulunca çok heyecanlandı. Çoğu daha çok genç, torununuz yaşında. Sizi buldukları için sevinçliler ve gurur duyuyorlar. Kentin yöneticileri de (Vali, Belediye başkanları) sizi görünce heyecanlandılar. Doğal haliniz, yukarıya otoriter bakışlarınız, gerçekçi duruşunuz, bilge görünümünüz, yakın geçmişinizi (Antoninler) anımsatan stiliniz ile… Biraz yaşlanmışsınız, alın kırışıklıklarınız ve matkap izleri belirgin gür kabarık saçlarınız size yakışmış. Yıllar çabuk geçiyor. Dile kolay 1700 yıl. Nasıl bu kadar iyi korundunuz bunca yıl. Bulduğumuzda kusursuzdunuz, sonra bir bukleniz düştü saçınızdan. İnceldiği yerden koptu. Sizi birileri oraya özenle gömmüş olmalı, biryerden düşmüş olamazsınız.

Günlüğe baktığımda, sizden sonra hayat devam etti. Aydın’ın Germencik ilçesindeki Magnesia kentinde altı heykel bulundu ve 28 Temmuz saat 20:13’te yüzyılın “kanlı ay” tutulması gerçekleşti. Tam dört saat sürdü. Aynı gece Dünya ve Mars birbirine en yakın konuma geldi. Kanlı ay, Atina’da Apollo heykeliyle görüntülendi. Işık ve sanat tanrısı Apollo, kanlı ayı yumruğunun üzerinde tutarken görüntülendi. Ay bir başka açıdan Hera ile aralarında görünüyordu. 105 yılda tekrarlanan bu özel günde geçmiş günümüzle bütünleşti.

Sayın portre büst, Mersin’e, vatanınıza hoş geldiniz. Siz artık “müzelik” bir esersiniz. Nice bin yıllar dileği ile.
Kazıcınız…

Prof. Dr. Remzi Yağcı,
Dokuz Eylül Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi
Müzecilik Bölümü
Tınaztepe Yerleşkesi
Buca / İZMİR
remzi.yagci@deu.edu.tr

  • (Akdeniz Opera ve Bale Kulübü)  AKOB Kültür -Sanat Dergisi 47. Sayısında yayınlanmış ve İçel Sanat Kulübü’nün düzenlediği ’23. Arkeoloji Günleri’ nde Prof. Dr. Remzi Yağcı tarafından bizzat okunmuştur.

Biyografik Bilgi

scroll to top