,

TARSUS ÇAYI-KYDNOS-BERDAN SUYU – JUSTİNİANUS (BAÇ) KÖPRÜSÜ- Şahin ÖZKAN

Tarsus çayı denilen Berdan çayına Eski Çağ’da Kydnos adını vermişler. 142 km. uzunluğundaki Tarsus Çayının kaynakları Bolkar Dağlarındadır. Abbasi Arapları, Suriye’deki EL BARADAN Suyu’ndan dolayı çok benzediğinden Tarsus Çayına “SOĞUKSU” anlamına
gelen BERDAN adını vermişlerdir.
Tarsus Çayı iki kolun birleşmesiyle oluşur. Tarsus yakınlarındaki şelaleden düştükten sonra ovaya, oradan kentin doğusundan bir kavis çizerek denize ulaşır.
PROKOPİUS’a göre, JÜSTİNYEN zamanında (İ.S.527–565)Tarsus Çayı Toros dağlarındaki karların birden erimesiyle su baskını meydana getirmiş, kentte çok büyük zararlar yapmış, köprüler yıkılmış, birçok semtler çökmüş ve can kaybı olmuştur. Bu durum karşısında Jüstinyen kenti ikinci bir selden kurtarmak için Tarsus Çayının yatağını değiştirerek kentin etrafından geçirmiştir.

Jüstinyen’in Tarsus Çayının yatağın değiştirmesinden önce, Tarsus Şelalesinin bulunduğu yerde Romalılardan kalma kaya mezarları ve mezar odaları vardı. Tarsus Çayının yatağının değiştirilip çayın buradan geçmesiyle, Roma mezarları su altında kalmış ve günkü
Şelaleyi oluşturmuştur. Suların çekildiği yaz aylarında yeraltındaki mezar odaları açıkça görülebilmektedir.
AMASYA’LI STRABON (İ.Ö.64–63-İ.S.23’ten sonra) Coğrafyasında Tarsus Çayı konusunda şunları söyler: Ankhiale’den sonra Rhegma’ya yakın olan Kydnos’un döküldüğü yere gelinir. Burası içinde eski silah depoları bulunan göl şeklinde bir yerdir ve bunun içine kaynakları Tarsos’un yukarısındaki Tauros’ta bulunan, Tarsos’un ortasından akan Kydnos nehri dökülür. Göl aynı zamanda Tarsos’un donanma üssüdür. Tarsos’a gelince O, bir ovada uzanır. İo’yu araştırmak üzere Triptolemos’la birlikte dolaşan Argoslular tarafından kurulmuştur. Kent, Kydnos tarafından ortasından ikiye bölünmüştür.
Tarsos Nehri gençler gimnazyumunu yalayarak akar, hem de soğuktur. Bu nedenle eğer ularına girilirse damar şişmesinden, sinirlerinin gerilmesinden sıkıntı çeken insanlara ve davarlara yararlıdır.”  Strabon devam ederek Tarsus Çayının Gözlükule’yi dolaşarak ilk önce Rhegma denilen göle döküldüğünü, bu gölün denizle bağlantısı olduğundan burasının Tarsus’a ait bir liman olduğunu söyler.
Strabon’un söylediklerini doğrulayan Texier, gölün kenarındaki küçük Regma şehrinin Tarsus’a bir kilometreden daha az uzaklıkta olduğunu, burada ticari depolar, rıhtım, gemi yapım tezgâhları ve kıyı tesisleri bulunduğunu yazar.
Regma Gölüne dökülen Tarsus Çayı ve Regma Gölü Piri Reis’in haritasında gösterilmektedir. Piri Reis ‘in yaşadığı yüzyılda da gemiler denizden bu göle, buradan da Tarsus Çayına ulaşabilmekteydi.
Mısır Kraliçesi Cleopatra İ.Ö.4l yılında muhteşem bir saltanat kayığıyla Regma gölünden geçip, Tarsus Çayının içlerine doğru yelken açıp ilerleyerek Marcus Antonius’la alay etmişti.
JÜSTİNİANUS (BAÇ) KÖPRÜSÜ:
Doğu yönünden kente girişte bütün yayaların ve taşıt araçlarının üzerinden geçtiği eski “taş köprü” Jüstinianus tarafından yaptırılmıştır. O çağda kentin en işlek yerinde olan bu köprü kente girip çıkan maldan “baç” denilen yerel bir vergi alındığı için, Beylikler Döneminden beri bu köprüye Baç Köprüsü denilmiştir. Bölge Osmanlı egemenliğine girince bu vergi kaldırılmıştır.  Arşt. Şahin Özkan

Öğretmen. Mitoloji konusunda bir çok makalesi var, Belgesel araştırmacısı. Amatör olarak gezi rehberliği yapıyor.

scroll to top