,

THEKLA – PAULUS – BARNABAS FİGÜRLÜ ŞAMDAN — M.Vehbi UYSAL

tekla-paulus-barnabas.jpg

ANAMUR MÜZESİ’NDE BULUNAN, THEKLA, PAULUS VE BARNABAS FİGÜRLÜ ŞAMDAN AYAĞINA İLİŞKİN BİRKAÇ SÖZ – M. Vehbi UYSAL Sanat Tarihçi (Anamur Müzesi)

Anamur Müzesi, E: 626 envanter noya kayıtIı, üzerinde Thekla, Paulus ve Barnabasın kabartma figürleri bulunan şamdan ayağı, betimleme açısından önemli bir obje sayılır.

Şamdan ayağı 12,5 cm. yüksekliğinde ve bronzdan yapılmıştır. Şamdan ayağının yere geniş basan üç ayağı arslan perçesi olarak, ayakları, ana gövdeye bağlayan parçalar volütlü olarak işlenmiştir. Bunların üzerinde, üç yüzeyde kabartma figürler yukarıya doğru daralan niş içlerine yerleştirilmiştir. Şamdan üst tablası aşağıdan yukarıya genişleyen formda ve iki silme ile dekore edilmiştir. Şamdan yerleşme yuvası dairesel formdadır.

Batı sanatında bu üç figür, çoğu kez yan yana işlenmiştir. Bilindiği üzere; M.S. 40’lı yıllarda Paulus ve Barnabas kendilerini Hıristiyanlık öğretisine adayıp, gezilere çıkmışlar kendilerine taraftarlar kazandırışlardı. Havari Paulus’un işlerini anlatan (AGTES) yazılarda, Paulus ve Thekla öyküsü de yer alır.

PAULUS

PAULUS

Bu üç figürün sanatsal betimlemelerinde her kişinin uzlaşabileceği, açıklamalar son derece azdır Betimleme işlemi, dış dünyadaki bir varlığın sanat yapıtında yeniden yaratılması, resim (plastik) düzeyinde yaşam kazanmasıdır. Figürler içerisinde Paulus hakkında, Thekla öyküsünde geçen az da olsa bilgiler mevcuttur. Paulus öyküde, iki kaş birleşik, irice burunlu, kabak kafalı, yay bacaklı, güçlü yapılı, kibar çehreli ve ufak tefek bir kişi olarak tanımlanıyor. Başka kaynaklarda onun Sokrates sakallı olduğu kaydı da geçer. Şamdan üzerindeki betimleme bu bilgiler ışığında son derece uyum sağlamaktadır. Bu tanımlamalar Thekla ve Barnabas’ta mevcut değildir. Bu figurler herkesin uzlaşabileceği betimlemeler olsun yeterlidir. Burada çeşitli yanılsama teknikleri ruhsal ve tarihi olaylar dikkate alınmalıdır.

Şamdan ayağında üçüncü figür olarak yer alan Barnabas uzun saçlı, atkılı elbisesi, uzun sakallı ve temiz yüzü ile bir din misyonerini anımsatmaktadır. Burada, Barnabas’ın dünyası sanat düzlemine aktarılarak betimlenmiştir.

Thekla efsanesinde geçen olaylar zinciri Thekla figürünun tanımlanmasında yardım olur.

HAGIA THEKLA

HAGIA THEKLA

Antik çağlarda Artemis, Athena ya da Kybele kültünde var olduğu gibi, yüce tanrıçaya çılgınlık ölçülerinde inanç, Hıristiyanlıkta Thekla’nın yeni bir öyküsü olarak boyut kazanmaktadır. Athena ya da Kybele aynı zamanda ebedî olarak bakire ve zamanların hepsinde ana sayılıyordu. Thekla’nın uzun yaşam öyküsünde Silifke’de kaybolduğu mağara mitolojinin en özgün bölümlerinden biriyle birleşmektedir. Mitolojide yer altı dünyasına çeşitli yollardan girildiği tasarımlanır. Önemli kişiler tamamlayamadıkları işleri yer altı dünyasında yapmaya devam ederler. (Orpheus – Herakles gibi). Bugün Silifke yakınlarındaki Thekla kalıntıları, Hıristiyanlığın saygın, bakire azizesi olan Hagia Thekla ile kaynaşmış gizemli bir dünyayı günümüze taşımıştır. Grekçe’de bir kadın adı olan Thekla-Theokleia (Tanrının Zaferi) sözcüğünün kısaltılmış biçimidir. Silifke yakınlarındaki kalıntılar halk arasında “Meryemlik” olarak bilinir. Çağlardan bu yana ana tanrıçalar Anadolu insanı tarafından “Meryem”. olarak adlandırılmıştır. Thekla’dan dolayı buradaki kalıntılar uzun yıllardır “Meryemlik” olarak anılmıştır. Meryem’in latince adı Maria (Denizler) anlamındadır.

Thekla betimlemeleri birçok obje üzerine işlenmiştir. 7. yüzyıla ait bir mühür üzerinde Hagia Thekla – Potnio Theron (Hayvanlar Tanrıçası) olarak işlenmiştir. 2. yüzyıla ait yine bir mühür üzerinde Thekla, Theodoros birlikte tasvir edilmiştir. Aziz Minas Kilisesi’nde ele geçen kutsal yağ kaplarının dış yüzeylerinde Thekla arslanlar arasında gösterilmiştir. Yine İtalya’da bir lahit üzerinde Thekla adında bir gemide Paulus dümen kullanırken betimlenmiştir. Orta Yunanistan’da Hagios Lukas Mastırı mozaiklerinde Thekla’nın bir tasviri yer alır. Mısır’da Al-Bagavit’te bir mezarda Thekla kollarını yana açarak tanrıya yalvarır biçimde işlenmiştir. Rusya’da Çernigov’da Baş Kilise’nin Freskolarında, Thekla sol elinde kitap tutan zarif bir kadın olarak anlatılmıştır. Güney Filistin’de Sina Manastırı’ndaki zengin İkonalar arasında Thekla tek kadın portresi olarak alır. Burada verdiğimiz örneklerin dışında Thekla’nın birbirine benzemeyen sayısız betimlemeleri mevcuttur. Anamur Müzesi E: 626 envanter noya kayıtlı Şamdan ayağı da bunlara bir örnek daha teşkil etmektedir.

BARNABAS

BARNABAS

Silifke yakınlarında bulunan Thekla Bazilikası altındaki Mağara Kilisesi’nin demir kapısına 1975 yılında vefat eden Mersin’li Sanatçı Nihat Kodallı tarafından işlenmiş Thekla betimlemesi sanatçının imgeleminden yaşayarak gerçeğe dönüştürülmüş başarılı bir çalışmadır. (yum. not 1)

İçel Sanat Kulübü Bülteni’nin 51. sayısında açıklandığı gibi; Silifkeli Araştırmacı Celâl Taşkıran tarafından Thekla betimlemesi “Meryem Ana” olarak teşhis edilmiştir. Bu nedenle; Araştırmacı Thekla’nın gerçek görüntüsünü aramak amacı ile K.K.T Cumhuriyeti’ndeki Barnabas Kilisesi ile iliş ki kurmuş, bir ikona üzerindeki betimlemeden yola çıkarak, Thekla’nın büyük boy yağlıboya resmini yaptırarak Mağara Kilisesi’nde apsisin içerisine yerleştirilmesini sağlamıştır. Celâl Taşkıran’ın bu çabası inkar edilemez. (yum.not2) Ama Mağara Kilisesi’nin demir kapısındaki betimlemeye “Meryem Ana” teşhisi koyması son derece yanlıştır. Meryem Ana da, Thekla da betimlenirken biçimsel verilerin son derece azlığı nedeniyle, çeşitli yanılmasa ve tarihsel olaylar ışığında betimlenir. O halde Mağara Kilisesi’nin demir kapısındaki figür, yapan sanatçılara göre; Thekla’dır demek zorundayız. Celâl Taşkıran’ın Mağara Kilisesi’nin apsisine yerleştirdiği yağlıboya resimde bir betimleme eylemi sonucunda ortaya çıkmamış mıdır? Celâl Taşkıran eğer istiyorlarsa, Thekla’ya ait yüzlerce betimleme örneği göstermek mümkündür. Bu betimlemelerin tamamı aralarında önemli benzerlikler taşımazlar. Antik dönemlerde tanrı ya da tanrıçaları sembolleri ya da biçimsel özelliklerinden dolayı adlandırabiliriz. Örneğin Nike Zaferi simgeleyen bir tanrıçadır, kanatlı, hızla uçan bir kız olarak canlandırılır. Apollon, Artemis’de kendi sembol ve biçimsel özellikleri ile tanımlanırlar. Fakat bir çok tanrı ve tanrıça’da sanatçının düşsel-hayali yanılsama değerlendirmeleri sonucu ortaya çıkarlar. Özellikle dinsel akımlar sonucu tasvirin genelde engellenir olduğu dönemlerde, birçok tanrı ya da tanrıçanın belirleyici olan simgeleri bilinmediğinden daha önce de belirttiğimiz gibi onu ancak yanılsama – hayali – düşsel çaba ile beti haline konulabileceğini kabullenmemiz gerekir.

Gerçi bu görüş doğrultusunda Hocam, Devlet Sanatçısı Prof. Nevit Kodallı’nın yazdıklarını yinelemiş oldum. Fakat 3. Şahıs olarak hocamın görüşlerini desteklemeyi de görev edindim.

Hocam’ın Ave Maria… Ave Thekla yazısının sonunda yazdığı fıkra konuyu çok güzel ortaya koymuş. (yum.not 3)

KAYNAKÇA
-Eyice, Simavi, Aya Thekla Efsanesi, Sanat Tarihinde Aya Thekla, Konya Mülhakatı Eski Eserleri Sevenler Derneği, Eylül – 1962, Sayı 30, Yeni Kitap Basımevi-Konya
-Lloyd, Seton, – Turkiye’nin Tarihi, Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Pelin Ofset, – ANKARA 2. Basım 1997
-Uysal, Vehbi – Alahan Dağpazarı, Hagıa Thekla incelemeleri, Ocak 1995 – ANAMUR (basılmamış kitap)
-İçel Sanat Kulübü, Aylık Bülteni, Sayı 51,52,56,57 Gözde Ofset – Mersin 1996-1997

İçel Sanat Kulübü Bülteni 69. Sayısından alınmıştır.

yum.not : yumuktepe.com notları

yum not 1 :  Bu konuda Nevit Kodallı’nın yazısını okumak için bu satırı tıklayınız…..

yum.not 2 :  Bu konuyu Celal Taşkıran’ın yazısından okumak için tıklaayınız……..

yum.not 3 : Celal Taşkıran hakkında daha çok bilgi için bu satırı tıklayınız………

Biyografik Bilgi

scroll to top