Türkiye’de MÖ 330 yılına dek geriye giden uzun bir tarihçesi olmasına karşın, pamuÄŸun asıl geliÅŸmesi 11. yüzyılda Selçuklu Türkleri, 14. yüzyılda Osmanlı Türkleri zamanında olmuÅŸtur. Yukarıda da deÄŸindiÄŸimiz gibi Amerikan İç Savaşı nedeniyle Pamuk tarımı Mersin’in kurulmasında önemli faktör olmuÅŸ, Ä°brahim PaÅŸa Mısır’dan pamuk işçileri ve özel uzun lifli pamuk tohumlarını Mersin’e getirtmiÅŸti. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra ise pamuk tarımına büyük önem verildi.
Pamuk bitkisi kök, sap, yaprak, çiçek ve tohumdan oluşmaktadır. Tür ve tipine göre 60-120 cm, ağaç halinde olanlar ise 5-6 m boylanabilir. Bitki 30-100 cm derine, 50-80 cm yanlarına uzanan kazık köke sahiptir. Toprak yüzeyinin 8-10 cm altında ilk yan kökler meydana gelir. Bunlar yatay olarak büyürler. Yan köklerin sayıları 3-4 tanedir. Her biri tekrar dallanarak etrafa yayılır. Epidermis hücrelerinin dışa doğru uzaması ile sayısız emici tüyler meydana gelir. Genel olarak kök toprakta dik olarak ya da bir süre sonra zigzag çizerek devam eder. Uygun koşullarda kök uzunluğu 1,5 m’ye kadar ulaşabilir.
Pamuk gövdeleri dik, dallanmış ve çok tüylüdür. Yapraklar uzun saplı, parçalı ve tabanı kalp şeklindedir. Çiçekler saplı ve yaprakların koltuğunda tek tek bulunur. Dış çanak yaprakları üç parçalı, taç yaprakları ise beş serbest parçalıdır. Meyve, olgunlukta açılan veya kapalı kalan, 3-5 gözlü bir kapsüldür. Bu kapsüle koza da denir. Her gözde siyahımsı renkli, oval şekilli ve üzeri uzun, sık ve beyaz renkli tüylerle örtülü 5-10 tohum bulunur. Pamuk tohumu, etrafındaki bu tüy veya liflerle beraber ‘kütlü’ adını alır. Türkiye’de yerel olarak üreticilerin kullandığı ‘pambuk’, ‘bambuk’ adının da, bugün kuzey
Suriye’de yer alan Manbij şehrinin (Hierapolis- Bambyce ya da Bambyke) başka dillerdeki değişik söylenişinden gelmiş olabileceği muhtemeldir.