,

YUMUKTEPE HÖYÜĞÜ – ŞAHİN ÖZKAN

yumuktepe186.jpg

Günümüzde Yumuktepe Höyüğü, Mersin il merkezinin kuzeyinde, üç yönden Demirtaş Mahallesiyle, bir taraftan da Müftü (Efrenk, Soğuksu ) deresi tarafından çevrilen bir noktada yer alır.
Höyük nedir? Arkeoloji (Eski Yunanca arkhaios: Eski, logos: Bilim anlamındadır.) terimi olarak höyük,
eski zamanlardan beri üst üste gelen şehir kalıntılarından meydana gelen tepe anlamında kullanılır. Oluşumlarının ana nedeni bu yerleşmelerin kerpiçten yapılmış oluşudur. Yıkılan her yapı katmanı zeminde hafif bir yükselmeye neden olur. Yağmur miktarı bunu hızla taşıyıp düzleştirecek düzeyde olmadığı için yerleşme katlan üst üste yığılarak bir tepe oluşturur. Höyükler genellikle yassı biçimli tepelerdir.
Çukurova’nın batı ucunda denize çok yakın uzaklıkta bu höyüğün bağrında sakladığı uygarlıkların kalıntıları şimdi müzelerin vitrinlerini süslemektedir. Bu kalıntılar Anadolu’nun en eski kentlerinden biri olan Mersin’in bu özelliğini kanıtlayan maddi belgelerdir.
Bu eşsiz malzemeler İngiliz arkeoloğu John Garstang’ın Yumuktepe’de yaptığı kazılarda ortaya çıkarılmış, bilim ve kültür dünyasına tanıtılmıştır.
Höyükte ilk kazılar 1937 yılında başlamış kesintilerle 1949 yılında tamamlanmıştır. Bu ilk kazılarda höyüğün tam yüksekliği 25 metredir. Müftü deresine bakan yamaçlarda 33 yerleşme katı (tabaka) saptanmıştır.

KAZILARDA TARİHLEMELER NASIL YAPILMAKTADIR :
Kazılarda iki çeşit tarihleme yöntemi  uygulanmaktadır :

1. RADYOKARBON 14 YÖNTEMİ  (c 14)
Bu metodun esası tüm organik maddelerde bulunan radyoaktif karbonun, bunların canlılıklarını yitirmelerinden sonra belirli bir oranda azaldığının gözlenmiş olması oluşturmaktadır. Ölmüş canlılardaki radyoaktif karbon miktarının  5730 yılda yarı yarıya azaldığı bilindiği için, kazılarda ortaya çıkan canlı kalıntılarındaki radyoaktif karbon miktarlarının  belirlenmesiyle bunların yaşı saptanabilmektedir.

2. DENDROKRONOLOJİ  YÖNTEMİ
Ağaç halkalarıyla tarihlerme yöntemidir. Çeşitli dönemlere ait ağaçlardan alınan kesitlerde görülen yaş halkalarının çakıştırılmasıyla gittikçe eskiye doğru giden bir halkalar çizelgesi yapılması ilkesine dayanır. Örneğin: 1960 yılında kesilen bir ağaçta 200 yaş halkası bulunduğunu varsayalım. Bize bu ağacın 1760 yılında büyümeye başladığını gösterir.

CİLALI TAŞ ÇAĞI (NEOLİTİK ÇAĞ)
Radyokarbon 14 (c 14) tarihlemesine göre İ.Ö. yaklaşık 6250 yıllarında başlayan ve 2000 yıl süren bu dönem, insanlarının mağaralardan çıkıp köyler kurduğu ve üretici toplumlar olduğu dönemdir.
KALKOLİTİK ÇAĞ  (BAKIR ÇAĞI VE TUNÇ ÇAĞI BAŞLARI)
Höyükte bu tabakada İ.Ö.4500-3000 yıllarına ait zengin buluntular ele geçmiştir. Bu zengin koleksiyon bugün Mersin Müzesindedir. Bu önemli sanat eserleri, çeşitli geometrik desenlerle süslü pişmiş toprak vazolardır.Bu dönem aynı zamanda, köy görünümünden kentleşme olgusuna geçildiği en eski örneklerden biridir. Kadınlar dokumacılık ve çömlekçilik yapmakta, erkekler ise tarım, balıkçılık ve ticaretle uğraşmaktadır.
TUNÇ ÇAĞI (BRONZ ÇAĞI)
(Tunç: Bakırla kalayın karışımından elde edilmektedir.) Höyük bu dönemde kent, tarım ve ticaret yaşamının gelişmiş olmasıyla Yakın Doğu’nun (Suriye, Irak ve çevresi) önemli bir merkezi durumuna gelmiş olmalıdır.Hitit ve Kizzuwatna Dönemi:Tunç Çağının son safhasında İ.Ö.16.yüzyıldan sonra Yumuktepe   Hitit kenti kurulur. Bu çağda bu bölgede siyasal birliği temsil eden Kizzuwatna Krallığı Hititler’in bağlaşığı idi ve başkentleri Tarsus (Gözlü-Kule) idi.Bu çağda Çukurova Kizzuwatna adını taşıyordu ve yöresel bir krallığa sahipti. Bu krallığın sınırlan batıda, o zamanki adıyla Lamia, yani Lamas (Limonlu ) suyuna kadar uzanıyordu.
DEMİR ÇAĞI
Höyükte yaşam İ.Ö.l’ binyılda da sürer. Bu çağda bir yandan Hititler, Asurlar, Fenikeliler ve Kıbrıslılar diğer yandan da İyonyalılar ve Grekler (Yunanlılar) ticari ilişkiler yanında, kültür alışverişinde de bulunurlar. Doğunun kültürü ilk kez bu çağda açık bir biçimde Batıyı etkilemeye başlar. İ.Ö.800-700 yıllarında Yunan (Grek) sanatında “oriantalizan” yani Doğuya öykünen sanat akımı başlar.
YUMUKTEPE’DE YENİ KAZILAR 1993 yılında Yumuktepe kazıları yeniden başladı.Kazıyı yapan kurumlar: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Mersin Müze Müdürlüğü, Roma Sapienze Üniversitesi kazıda görevli akademisyenler: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden kazı başkanı Prof. Dr. Veli Sevin, Doç. Dr Kemalettin  Köroğlu, ve eşi Doç. Dr. Gülgün Köroğlu. Sapienze Üniversitesinden Prof. Dr. İsabella Caneva Kazının amaçları: Yumuktepe’yi yeniden daha geniş bir biçimde kazmak, kronolojisini daha sağlam temeller üzerine oturtmak, son olarak ta burayı tarihsel-arkeolojik bir park haline getirmektir.

KAZILARIN ÖNEMLİ SONUÇLARI

1- Müftü çayının bugünkü değilde, tam aksi yönde doğusundan aktığının belirlenmesi çok çarpıcı bir sonuç.
2- Yeni Taş çağı ve Maden Çağında iç içe bir yapılaşmanın varlığı ortaya çıkmıştır.
3- İngiliz arkeoloğuj. Garstang’ın sandığı gibi 33 tabaka değil, 60 tan fazla tabakaya sahip olduğu anlaşılmıştır.
4- Burada en erken dönemlerden başlayarak öküz, keçi, koyun ve domuz gibi hayvanların evcil olarak bulunması.
5-Tepenin doruğunda açılmakta olan Bizans Kalesi, daha önce hiç bilinmeyen bu kale Mersin’in Orta Çağlarda ne denli önem taşıdığına tanıklık etmektedir.

YARARLANILAN VE ÖNERİLEN KAYNAKLAR:
1-Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi c:l s:12
2-Arkeoloji sözlüğü-Secda Saltuk s: 79-80
3-İçel’de Kültür-sayı:2 Ocak 1994 Prof.Dr.Veli Sevin s:29-30-31
4-Yumuktepe Höyüğü- Temmuz 2002-Doç.Dr.Gülgün Köroğlu
5-75.Yıl İçel Yıllığı-Ersal Yavi
6-5.Yılında  Yumuktepe (1993-1997)1998 Doç.Dr.Kemalettin Köröğ1u
7-Dünden Bugüne Mersin- (1987) Şinasi Develi
ARAŞTlRAN: ŞAHİN ÖZKAN

Öğretmen. Mitoloji konusunda bir çok makalesi var, Belgesel araştırmacısı. Amatör olarak gezi rehberliği yapıyor.

scroll to top