ADAMKAYALAR
ve GÖMEÇ KULESİ ile benzersiz YAPILI KAYA
Korykos kent surlarının 10 km kuzeyinde yer alan ve yönetici sınıfın kayalara oyulmuş anıt mezarları niteliğindeki “Adamkayalar” döneminin günlük yaşantısına ışık tutan rölyefler vardır. Bunlar Korykos’u benzer nitelikli diğer antik kentlerden ayıran en önemli unsurlardır.
Kızkalesi’nden Hüseyinler köyüne giden ne yazık ki üzeri asfalt kaplanmış antik Roma yolundan altı kilometre ilerlendiğinde bir sapakla karşılaşılır. Bu sapaktan güney batıya yönelip taşlı patikalardan ve ekili alanlardan geçerek yaklaşık iki kilometre kadar ilerlendiğinde Antik Dönem’den kalan birkaç yapı görülür. Bu yolun sonuna yaklaşırken, sağda biraz yüksekçe yerde, içlerinde hayvan barındırılan, çoğunun duvarları yıkık kemerli yapılar topluluğu dikkat çeken, ancak bilgi edinilecek bir kaynağın olmadığı, esrarengiz görünümlü bir ören yeri vardır. Yolun bittiği yerde kayalara kırmızı boya ile işaretlenmiş okları takip ederek bir inişe geçilir. Kaya duvardaki oyma merdivenlerden zaman zaman güvenlik ipi kullanılarak yaklaşık yarım saat süren çetin bir iniş yapılması gereklidir.
Son derece kaygan, kayaya oyuk basamaklardan 50 metre daha aşağıya inildiğinde uçurumun üstündeki eğik düzlemdeki dar alanda Şeytan Deresi ve çevreyi saran vahşi, görkemli manzara ile karşılaşılır. Bu dar düzlükte sağa doğru ilerlendiğinde kuş ve rüzgar sesini dinleyerek kaya, çakıl ve makilerle kaplı alanda dikkatle yürürken aniden çıkıveren insan kabartmaları oldukça ürperticidir.
Dikkat edildiğinde insan kabartmalarının tümü güneye, Kızkalesi’ne bakmaktadır. Bu kaya yüzeyindeki insan kabartmaları “Adamkayalar” olarak bilinmektedir. Yazı ile pek tarif edilemeyen Şeytan Deresi’nin üzerindeki derin boğazın dik kaya kanyonunun yamaçları üzerindeki, antik adı ve tanıtımı hakkında kesin bilgi edinilemeyen, Adamkayalar denilen insan kabartmaları I.ve II. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi’nin en ilginç kalıntılarından sayılır.
(Bunlar, örneği Kanlıdivane yakınındaki Çanakçı Köyü yakınındaki kabartmalarda görülen benzeri rölyeflerle karşılaştırılabilir.)
Toplam 13 tablodan oluşan bu muhteşem yontular Roma soylularına aittir. Bazı kabartmalarda ölen kişilerin yemek sahneleri canlandırılmıştır. Üzüm yiyen kişinin yanında eli mızraklı ya da savaş baltalı haliyle temsil edilen bir figür, onun yanında da bol giysili başı örtülü kadın figürleri ve bir dağ keçisi resmedilmiştir.
Adamkayaların birçoğu iyi işçilikle yüksek kabartma tarzında işlenmiştir. Bazılarının altında eskiden yazıtı olduğu rivayet edilir. Adamkayalar kabartmalarının yaklaşık 5 ile 8 metre kadar üzerlerinde, iki metre yüksekliğinde kesme rektogonal taşlarla harçlı örülmüş, tanımlanamayan bir yapı daha gözlenir. Bu kadar zor bir konumda yapılmış olması gerçekten ilgi çekicidir.
Adamkayalar ziyaretinden dönüş sırasında, kaya merdivenlere geldiğimizde, sağ tarafımızda kalan bir yapı vardır. Artık daha kolay fark edilen bu ikiz kaya oyma mezar odasına yaklaşmak için izlenebilecek bir yol yoktur.
Kızkalesi’nden yukarıda şaşırtıcı bir KULELER DİZİLİMİ vardır.
Adamkayalardan dört kilometre kadar kuzeyde sağda görünen Hıdırlı örenyeri ve kalesi ile buradan da üç kilometre kuzey yönündeki solda Küçükkale ören yeri vardır. Karayolunun çok yakınında ve sağda görünen Gömeç Kale ise çok temiz ve iyi korunmuş durumdadır. Bu yapılar aslında kale olmayıp dar oturumlu birbirlerini izleyebilen kuleler dizilimidir.
Yol kavşağından yaklaşık 1500 metre ilerde sağda tabela veya işareti olmayan Yapılı İn ören yeri yoluna sapılabilir.
YAPILIİN – YAPILIKAYA denilen ören yeri, Kızkalesi Hüseyinler yolundan kuzeye ilerlerken Adamkayalar sapağından sonra 3300 metre kadar geçtiğimizde tabelası bulunmayan sapaktan sağa doğru 15 dakikalık yürüyüşten sonra inilen bayırın sonundaki vadinin içinde görkemli bir tapınak yapısı yükselir. Doğal mağaraların üzerinde polygonal taşlarla işlenmiş anıtsal yapı üzerinde kemerler ve yüksek kabartmalar vardır. Şimdi bazı kemerler yıkılmıştır. Kabartmaların bazıları Silifke Müzesine kaldırılmıştır. M.S II. yüzyıla tarihlenen anıt yapının koruması yoktur. Yazıt ve iki insan figürünün işlendiği bir kapı üst başlığı yerde durur.
Bu noktada solda Sakız İni denilen mağara vardır. Yola 2 500 metre kadar ilerlediğimizde karşımıza Hüseyinler Köyünün Aşağı Mahallesi çıkar.
ELAİUSSA SEBASTE – AYAŞ
Elaiussa (ada) kıyıları
Elaiussa / Sebaste antik kenti Mersin’in 55 km batısında (bugünkü Ayaş) yer almaktadır. Antik Korykos kentine 5 km uzaklıktadır. Kent, Torosların eteklerinde dar kıyıyı izleyen doğal yol geçidi üzerindeki adacık üzerinde kurulmuş bir İlk Çağ kentidir. Orak şeklindeki kayalık ada 9 hektar büyüklüğündedir ve denizden yüksekliği 28 m’dir.
Bazı kaynaklar kentin isminin yörede bol miktarda yetişen zeytin bitkisinin Yunanca adından (eleia) kaynaklandığını bildirmekteler. Langlois’nın “Eski Kilikya” adlı kitabında, “Eloza – Zeytunluk toprağı demektir.”diye yazıyor. Bilge Umar’a göre ise buradaki “Ela” (geçit) öğesi, Torosların dibini izleyen dar doğal yolu kastediyor olmalıdır. [B. Umar TTA s. 237]
Strabon, Elaiussa – Sebaste’den şöyle bahseder:
“Korykostan sonra, karaya yakın bir ada olan Elaiussa’ya gelinir. Vaktiyle Amyntas’ın ve daha önceleri Kleopatra’nın yaptığı gibi, Seleukeia dışında bütün Kilikia Trakheia’yı devir aldığında, (Kapadokya kralı) Arkhelaios ikametgâh olarak buraya yerleşti. Çoktan beri bölge doğal olarak kara ve deniz bakımından korsanlığa çok uygundu. Bu, karada dağların yüksek oluşu ve üzerlerinde geniş yaylalara ve meralara sahip olan kabilelerin oturuşundan, gemi yapımında kullanılan kerestenin varlığından ve aynı zamanda limanların, kalelerin ve gizli yerlerin oluşundandır.
Bütün bunları göz önüne alarak söylüyorum, Romalılar burada adaleti uygulamak için, her zaman yerinde bulunmayan ve beraberinde silahlı kuvvetler bulundurmak zorunda olan Romalı valiler yerine, bölgenin krallar tarafından yönetilmesinin daha iyi olacağını düşündüler.” (Strabon. Geographika – Antik Anadolu Coğrafyası
MÖ 20’de Kilikya’nın önemli bir bölümü Roma İmparatoru Augustus tarafından Kapadokya Kralı I. Archelaos’a bağışlanır. Kral Archelaos da MÖ 12 yılında Elaiussa adasına yerleşir ve İmparator’a teşekkür olarak kente Sebaste adını verir (Augustus isminin dişi hali olan Augusta’nın Yunanca karşılığı Sebaste idi). Bu yeni kent bir süre için Polis statüsündeki Korykos Kentinin önüne geçer.
“Bu kent elbette Ptolemaios’un Sebasteia (Ayaş) dediği yerdir. Strabon, Elaioussa Adası üzerine bir kent ile Archelaos’un sarayını yerleştirir. Onun kıyıya yakın olduğunu özellikle belirtir.”[Beaufort, Karamanya s. 250]
Archelaos’un MS 17 yılında ölümünün ardından, önce oğlu II. Archelaos kral olur; MS 38’de de kent Kommagene Kralı IV. Antiochus ve karısı İotape’nin mülkiyetine geçer. MS 74’te krallığın sona ermesiyle, Kilikya Roma eyaleti olunca Sebaste’de Roma kenti olur.
Anadolu’yu Suriye’ye bağlayan sahil yolu üzerindeki konumu ve bölgenin zengin doğal kaynakları (Toroslardaki ormanlar, zeytin ve üzüm üretimi) nedeniyle Elaiussa – Sebaste Roma ve Erken Hristiyanlık Dönemlerinde çok gelişir, önemli bir ticaret limanı olur. İmparator Pius Antoninus Dönemi’nde (MS 138 – 161) kent, kara üzerinde genişlemeye başlar ve nekropol alanına doğru yayılır. Aynı yüzyılda da Metropolis derecesine yükselir.
260 yılında Sasanilerin saldırısına uğrayıp yıkılan Kent 479 yılında Korykos ile birlikte İsauralıların eline geçti. V. yüzyılda Korykos piskoposluk merkezi haline geldi ve Sebaste de Hierokles tarafından, I Kilikya kentleri arasında sayılacak durumdaydı. Elaiussa kenti batısındaki Korykos ve kuzeyindeki Kanytellis ile hep organik bağlantılar içinde olmuştur.
LİMAN Kentte biri kuzeyde, diğeri güneyde olmak üzere iki doğal liman vardır. Antik Çağ’da, Korykos yönünden gelindiğinde uzun bir yarımadanın limanı korumakta olduğu görülüyordu. MS VI. yüzyılda ise, coğrafyada “tombolo” (Kıyı ile çok yakın adanın arasınıa zamanla kum birikmesi) denilen olayla ada, kara ile birleşince yarımada daha da uzamış bir görünüme sahip olmuştur. (Eskiden denizin ayırdığı boğaz, günümüzde karayolunun geçtiği çizgidir.)
Limanının kumla dolması ile Elaiussa – Sebaste önemini yitirmeye başlamış, VII. yüzyıldaki Arap akınlarından sonra da boşalıp hemen hemen terk edilmiş bir görünüm almıştır. Bu kentten daha sonra XI. yüzyıla ait bir belgede bahsedilmiştir. Orta Çağ portulanları ve deniz haritalarında İanuszo, Lanuzo, Lavuzo, Zanuto, Porto İamiso, Lamiso gibi yeni adlarıyla anılmış ve 1300 yılındaki Pisa deniz haritasında ve Grek portulanlarında Curcho vechio olarak geçmiştir.
Yoğun kum fırtınalarının aşındırmasına karşın adada, kıyıya dayanan, konut ve resmi binalardan oluşan yoğun bir yapılaşmaya ait izler vardır. Kuzeybatı ve Güneydoğu uçlarında olasılıkla Geç Helenistik Dönem’den kalma, sonra da Roma Dönemi’nde eklenmiş sur kalıntıları bulunmaktadır.
Ada üzerinde Roma hamamı, bir palaestra (güreş spor salonu), üç adet Erken Bizans Dönemi’ne ait bazilika bulunmaktadır.
NEKROPOLLER ise Geç Helenistik Çağ’dan itibaren karanın doğu yamacındadır. Kent Roma Dönemi’nde karada nekropollere doğru yayıldığı için binalar, mezarlarla iç içe geçmiş görünümdedirler.
TAPINAK, Anılan yapılar arasında bir zamanlar yarımada olan, sonra doğal koyu dolan yerleşimin dışında, güneyindeki dağlık tepenin üzerinde çevreye hâkim bir konumda, I.yüzyıla tarihlenen bir Roma Dönemi tapınağı göze çarpar. Tapınağın hangi tanrıya adandığı bilinmemektedir. MS VI. yüzyılda kiliseye dönüştürülen tapınağın VII. yüzyıldaki depremde kentin diğer yapılarıyla birlikte büyük zarar gördüğü düşünülmektedir.
Kalıntıların yoğun olduğu yerde, yarımadanın kuzey yönünde bir TİYATRO yer almaktadır. Ancak aşırı tahribata uğrayan binanın mimari süsleri ve basamakları kaybolmuş, 23 oturma sırası saptanmıştır. Bu haliyle oldukça küçük bir konumda ise de, kemerlerle desteklenen alt yapısıyla türünün örneği olarak görülmektedir. MS II. yüzyıla tarihlenen tiyatronun XIX. yüzyıla kadar 16 sütunu görülmekte idi.
Elaiussa’da ARKEOLOJİK KAZILAR 1995 yılında Roma Sapienze Üniversitesi’nden Prof. Dr. Eugenia Equini Schneider başkanlığındaki bir ekip tarafından başlatılmıştır ve günümüzde de devam etmektedir. Kazılarda, birçok mimari yapının yanı sıra çok sayıda da cam ve seramik parçalar, amforalar, pişmiş toprak heykelcikler, savaş malzemesi vb. eşya ortaya çıkarılmıştır. Bu buluntulardan, kentin MS V. – VI. yüzyıllarda refah içinde olduğu anlaşılmaktadır. 2003 yılında da güney liman yerleşimindeki kazılarda amfora fırınları ortaya çıkarılmıştır. Bu da Elaiussa’nın, yağ ve şarap üretimiyle bağlantılı olarak, aynı zamanda bir seramik üretim yeri olduğunu göstermektedir.
Son dönem kazılarında MS II. yüzyıla ait ısıtma sistemli bir küçük HAMAM ortaya çıkarılmıştır. Hamamın girişinde inşa ettiren iki kişinin isimlerini ve yıkanmaya gelenlere sağlık dileklerini içeren bir yazıt olduğu bildirilmektedir. Ayrıca Elaussia’dan Korykos’a uzanan 2000 yıl önce yapılmış Roma yolunun temizlenmesi çalışmaları da sürdürülmektedir.
SARAY VE SÜTUNLU CADDE, Ada üzerindeki kalıntılar arasında, Antik Çağ’da, Kapadokya Kralı Archelaos’un sarayının olduğu, Strabon’un yazılarından bilinmektedir. Bugün o sarayın kalıntıları üzerinde Erken Hristiyanlık Dönemi’nde bir kilise yapılmış olması düşünülebilir. Kalıntılardan, kilisenin farklı bir mimari tekniğe ait duvar izlerini görmek mümkündür. Adanın kumlarının örttüğü bir dizi sütun burada eskiden sütunlu bir cadde olduğunu düşündürmektedir. Elaiussa-Sebaste’den Korykos’a giden kutsal yol (Via Sacra) boyunca Nekropol’un doğu tarafına kadar lahitler, mezarlar, kiliseler, nekropoller, kaya mezarları, ören yerleri, sarnıçlar, su kemerleri sıralanmıştır.
Via Sacra: Antik Roma’da Capitol Tepesinden başlayarak en önemli dinsel yapıların bulunduğu Forumdan Kolezyum’a kadar uzanan kutsal ana caddeye verilen isimdir. Yol, Roma’nın dış eteklerinden başlayarak Roma Forumu’na doğru ilerleyen Roma Zafer Alaylarının geleneksel başlangıç rotasıdır. (Murat Durukan-Deniz Kaplan-Ercan Aşkın, Septimıus Severus Döneminde Elaiussa Sabaste’nin Duraklaması, Korikos’un Yükselişi, OLBA DERGİSİ XXI,2013-s15)
Elaiussa Sebaste de bir kısmı tiyatronun altında kalan dikdörtgen planlı 12,13 x 20,67 m boyutlarında bir SARNIÇ bulunmaktadır. Ayakların doğu sırasındakiler 1,20 m x 1,20 m, batı sırasındakiler 1,47 m x 1,47 m. boyutlarında ve yaklaşık 5 m yüksekliğindedirler. (Özbay, 1998).
Sarnıca giriş 0,70 m genişliğinde bir merdiven ile sağlanmaktadır . Sarnıcın tabanı anakayaya oyulmuştur. Duvarların iç yüzleri sıvalıdır. Elaiussa- Sebaste, çoğu Kilikya kentleri gibi mezar yapıları bakımından çok zengindir. Ev ya da tapınak biçiminde aile mezarları, basit lahitler, kaideli lahitler, kayalara oyulmuş niş biçimli ya da lahit biçimli mezarlardır. Çoğunluğu MS II. yüzyıla tarihlenen anıt mezardan sekizi Korint düzeninde yapılmıştır. Korykos gibi Sebaste’nin de TATLI SU KAYNAĞI Lamos nehri idi. Bunun için yapılmış su kemerlerinin izleri günümüzde de görülmektedir. Hatta bir akvadük (su kemeri) kolu adaya kadar uzanmaktaydı. Bu su kemerleri I. / II. yüzyıllarda yapılmış, VI. yüzyıla kadar da zaman zaman yenilenerek kullanılmıştır. Kitaba devam etmek için bu satırı tıklayınız.