,

AKDENÄ°Z BÖLGESÄ° TÃœRKMENLERÄ°NDE ÇADIR TÄ°PLERÄ° – Müyesser TOSUNBAÅž

adır-2.jpg

Müyesser TOSUNBAÅž (Mersin Müze Müdürü) –
Kökenleri Orta Asya’ya dayanan Türkmenler yüzyıllardır Akdeniz Bölgesinde geniÅŸ bir ÅŸekilde yayılmış olup, yerleÅŸik, yarı göçebe, yada göçebe olarak yaÅŸamlarını sürdürmektedirler.
Göçebe olanlar sürülerine yeni otlaklar bulmak amacıyla, Orta Asyalı bir ananenin devamı olan mevsimlik  göçlerini, yazın Torosların yüksek yaylalarına, kışın  deniz kenarları ve ovalara inerek devam
ettirirler.
Güney Türkmenlerinin yazlıkları, Kayseri civarında Erciyes ve Demirkazlk dağlarına kadar uzayan üç kapılı yaylası, Meryemşil ve dümbelek yaylaları, Kışlıkları ise; Adana, Ceyhan, Karataş, Yumurtalık, Mersin ve Tarsus köyleri civarında kiraladıkları yerlerdir.
Onların tipik konutları, yaşantılarının bir gereği olan çadırlardır ki, biz bölgede genel olarak üç tip çadır görmekteyiz .
1 – KARA ÇADIR (KIL ÇADIR):
Akdeniz bölgesi göçer Türkmenleri arasında en çok görülen bir çadır tipidir. Gaziantep, Kahraman MaraÅŸ, Ä°skenderun, Feke, Saimbeyli, Adana, Mersin dolaylarından, Antalya’ya kadar olan alanlarda görülmektedir. Karahacılı, Karakoyunlu, Haytalar, Saçıkara, BakÅŸiÅŸ, Honamlı ve Sarı keçili aÅŸiretleri kara çadır kullanan aÅŸiretler arasındadır.
Kara çadırlarda direk sayısı 2, 3, . 4, 5, 7 direkli olabilir.  Direği çok olan çadırlar reislerin evi yani ulu evdir.
Kıl çadıra örnek olarak Karahacılı aşiretinin üç direkli çadırını alalım. (1)
Yazları NiÄŸde’nin üç kapı yaylasında yazlayıp, Çukurova da kışlayan bu aÅŸiretin büyük bir kısmı Karatepe, Yumurtalık, Ä°ncirli, Ceyhan ve dolaylarına yerleÅŸmiÅŸlerdir.
Çadır üç direklidir. Çadır bezi keçi kılından 70-80 cm. eninde uzun parçalar halinde, ıstarlarda kadınlar tarafından dokunur ki, Her bir parçaya kanat adı verilir. Çadırın uzunlamasına olan eteklerine sitil, dar olan kapaklarına da sedir adı verilmektedir.
Çadırın üzerinde, çadırı  enine kesecek şekilde ve direk sayısı kadar bir karış eninde keçi kılından dokunmuş kol adını alan parçalara direk çanakları iç kısmından tutturulur. Bu kolların ucuna geçirilen bağlar yerdeki küçük kazıklara bağlanarak çadırın gergin durması sağlanır. Ayrıca bağ ile kol arasında onları birbirine bağlayan (V) şeklinde ağaç bekere geçirilir. Çadırın kenarlarına bir karış eninde keçi kılından dokunmuş bir parça, geçirilir ki siyek adını alan bu kısım yağmur ve kar tanelerinin çadırın  dışına sızmasını  sağlar.
Aşiret arasında çadırın dört köşesindeki bağlara öksüz bağı, ortadakilere orta bağ, sedirleri ortalayan bağa da başbağ denilmektedir .
Sedirler ve sitiller çadıra murt ya da cilbirte ağacından yapılmış olan küçük çivilerle tutturulur. İki çivi arasındaki kısma kavşit, başbağların çadıra bağlandığı kısma da baş kavşit (Pencere) denir.

Çadırda yanan ateÅŸin dumanı bu kavÅŸitlerden’ dışarıya çıkar .
Çadır kapısı gündoğuya gelecek şekilde kurulur. Direkler çanaklarına geçirilerek gerilir. Çadırın kenarlarına, sitillerin boyunda, söğenler (2) çakılarak, çığlar (3) söğenlere bağlanır.
Yere ala keçe serilir. Yazın sıcak günlerde sitiller açılarak havalandırılır. Çadırda ocak orta direğin dibindedir. Su tuluğu kapının yanında bulunur, Onun yanında da mutfak eşyaları ve erzak. çuvalları yer alır. Sedirler yazın dışarıya doğru genişletilerek, buralara davar konulur. Çadırda baş direğe silah, fişeklik orta direğe, idare, kapının yanında ki son direğe de oklava, tava vb. asılır. Sitillerin önüne boylu boyunca içinde giyecek bulunan her biri ayrı renk ve motiflerle bezenmiş, ala çuval olarak adlandırılan giysi çuvalları dizilir. Istar son direğin önündedir.
Karaçadırın sitilsiz olan bir çeşidi daha vardır ki, Keşli oymağı tarafından kullanılan bu çadıra Keşli evi denilmektedir. (4)
Muvakkat ve eğreti çadırlara da yörede ÇENGİR adı verilmektedir. Kara çadırı kullanan aşiretlerde ana şekil hemen hemen aynı olmakla beraber, çadırın kuruluş yönü, ocağın yeri, direklerin sayısı ve direklere verilen isimler, iç döşemeleri değişiklik gösterir.
Karakoyunlu,. Karacahacılı ve Saçıkara aşiretleri  çuvalları sitillerin önüne dizerken, sarı keçili aşireti çadırı ortadan uzunlamasına bölecek şekilde dizerler. Çadırın kuruluş şekli ise, Karacahacılı ve Haytalarda kuzey-güney yönünde olup ocak ortadadır. Karakoyunlu, Bakşiş, Honamlı aşiretleri de çadırlarını doğu-batı yönünde kurarlar, ayrıca çığ ve hasır yerine kenarlara 50-70 cm. yüksekliğinde taş yığarlar, Ocak kapının kenarındadır. (5)
2 – ALAÇIK:
ÇoÄŸunlukla Mersin, Tarsus, Silifke, Mut, DeÄŸnek ve Dümbelekyaylası dolaylarında görülmektedir. Kırtıl, Köserelli,  Karakayalı, Koyuncu, aÅŸiretlerince de kullanılan bu tip çadıra örnek olarak yazı Dümbelek yaylası, kışı Tarsus’un Burhan köyü dolaylarında geçiren Kırtıl aÅŸiretinin alaçığını alalım.
Tünel şeklinde olan bu çadır, argıt adı verilen, eğilebilen çubukların karşılıklı iki sıra halinde, birer uçlarından yere sokularak diğer uçlan tepede eğilerek birbirine bağlanır.  Bu argıtların aralarındaki kısımlara çatı denir. Ailenin. genişliğiyle orantılı olarak çatı sayısı artar. 2-3-4-5 çatılı  olabilir. Argıtları  enine. kesen kamışlar birer karış arayla argıtlara. bağlanarak çadırın  iskeleti meydana gelir. Bu ağaç iskelet üzerine keçe örtülür. Keçenin rüzgarlı havalarda uçmaması için ucunda taşlar bulunan kalın urganlar çadırın üzerinden bir tarafından diğer tarafına doğru geçirilir. Kapısı kıbleye bakacak şekilde kurulur.
Çadır ön tarafından giriş istenildiği. kadar dışa doğru genişletilir. Kışın gerektiğinde da var da konulan bu kısma önsülük denilmektedir.
Bazı aşiretlerde argıtIar üzerine portatif, kafes şeklinde bir iskelet geçirilir. Bazen de taşla yarısına kadar duvar örüldüğü görülür. Kapıdan girince sol tarafta ocak bulunur. Çadırın bu tarafındaki kısmı üst yaka, sağ tarafında ki kısımda alt yaka adını alır. Ocağın yanında saç, saç ayağı, tencere, su fıçısı gibi mutfak eşyaları  onların yanında da erzak çuvallan bulunur.
Alt yakaya ise giysi çuvalları, yatak ve yorganlar dizilir. Yere çul veya keçe serilir. Çadırın dip kısmına serin olduğu için yağ, peynir konur. Çadırların kurulup kaldırılması kadınlara aittir.
3 – TOPAK EV:
Topak ev yada Çukurova’daki adıyla Bekdik çadırı olarak tanınan bu çadır hakkındaki bilgileri 1937 yılında basılan A. Yalman Yalgın’ın «Cenupta Türkmen Oymakları» adlı eserinde bulabildim.
Bütün çabalarıma rağmen maalesef  Topak evi halen kullanan bir aşiretle karşılaşamadım.
Topak evin diğer adı bu çadırı kullanan Bekdik aşiretinden gelmektedir. Bu çadır alaçık gibi değnek ve kanatlardan daire şeklinde bir plan üzerine kurularak, beyaz keçe ile örtülür. Kanatların üzerinde yine değneklerden yapılmış, kubbeli bir daire vardır ki buna tepelik denir. Tepeliğin tam merkezinde, çadırın  ortasına gelecek direğin odundan yapılmış bir yatağı vardır. Yatağın iç tarafı oyuntulu ve dış tarafı uzakta görülecek şekilde bir tuğ ile süslenmiştir. Bu tuğ bir öküz kuyruğudur. Tos- toparlak ve beyaz renkte olan topak evin kanat ve tepeliğini kuşatan geniş bir kolanı, tepeliğin merkezinden kaidelerine doğru 18-24 tanede yukarıdan aşağıya uzayan kolanlarla süslenir.
Bekdik çadırı Kazak ve Kırgızların evleriyle büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu çadırın Bekdiklerden başka bazı Türkmen oymakları  arasında düğün ve misafir evi olarak kullanıldığı bilinmektedir .
İlerleyen uygarlık toplumların bünyelerinde büyük değişiklikler meydana getirmektedir. Bu aşiretlerden büyük çoğunluğu yerleşmiş yada yerleşmek üzeredir. Göçer yaşamlarını bırakıp köylere yerleşenler bu yerleşimin doğal bir sonucu olarak çadırlarını, develerini kısaca göçer yaşamın getirdiği eşyalar ve onlarla ilgili folklor ürünlerini de zamanla terketmekte ve bu değerli kültür varlıkları da kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.
(1) Müyesser Tosunbaş, Türk FoIklor Araştırmaları cilt XVI.
(2) Ağaç kazık.
(3) Söğen boyundaki kargıların üst, orta ve alt kısımlarından ipe bağlanması ile meydana gelir.
(4) A. Yalman Yalgın Cenupta Türkmen Oymakları,
(5) Kemal Güngör. Cenubi Anadolu yörüklerinin Etno-Antropolojik tetkiki.
(yn) İçel Halk EÄŸitim Merkezi yayını olan “içel Kültürü” Dergisi sayı 1 sayfa 25 den alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top