Galeriye girer girmez, hatırlamıyorum ama belki de el sıkışıp, sarılmadan, cüzdanından iki küçük fotoÄŸraf çıkardı “Al iÅŸte Akkahve” dedi. ihtiyar gözlüğümü takmadan çok insanın olduÄŸu fotoÄŸraftakileri seçmem mümkün deÄŸildi ama diÄŸer fotoÄŸraftaki beÅŸ kiÅŸinin dördünü hemen tanıdım. ….Sırasıyla Teoman Karahun, Güngör Danışman, (Arıbal) Cahit Öztelli ve Abidin Subaşı idi. Peki beÅŸinci, yani o masada oturmuÅŸ bir ÅŸeyler yazan kiÅŸi kim. Abidin Subaşı hatırlatıyor. O yılların deÄŸerli Valisi Åžakir Canalp.
Ve bu sohbet ve fotoğraflar karışıklık içindeki Akkahve anılarımı bir düzene sokuyor. Akkahve sanatçılarının o zaman dilimindeki yeri bir düzene giriyor. (Bunu Gündüz Artan Hocam bu sayıda yazıyor)
Peki bu fotoÄŸraf niye çekilmiÅŸ? Çünkü Güngör, Teoman’la Abidin’in ÅŸiirlerini resimlemiÅŸ ve bir ÅŸiir-resim sergisi açmışlar. Nerede? Akkahve’de. Üçünün de edebiyat öğretmeni, ülke çapında deÄŸerli bir araÅŸtırmacı yazar olan Cahit Öztelli hoca da öğrencilerini yalnız bırakmamış. Vali Åžakir Canalp ise iÅŸte bu sergiye ait deftere izlenimlerini yazıyor.
Yıl 1952, Yani Güngör 18, Abidin’le Teoman 20 yaÅŸlarında ve üçü de lise öğrencisi. Güngör kiÅŸisel resim sergileri açıyor, Abidin’in Teoman’ın ÅŸiirleri Varlık’ta, Yeditepe’de yayınlanıyor. Ãœstelik Abidin “Çevre” adında bir sanat dergisi çıkarıyor.
“Peki o güzel ÅŸiirleri nasıl yazardın ki bu kadar önemli sanat dergilerinde yayınlanırdı ” dedim. Güldü ve anlattı. Bir seferinde Akkahve’de otururken bir ÅŸiir yazmış. Ali PüsküllüoÄŸlu yanındaymış. iyi ÅŸiir olduÄŸuna karar vermiÅŸler ve eve gitmeden postaneye uÄŸramış, yani yazıldığından bir iki saat sonra Varlık’a postalamış. ilk çıkan sayıda ÅŸiir yayınlanmış. iÅŸte 1952 yılında Varlık’ta yayınlanan bu ÅŸiiri yazımın ekinde sunuyorum.
Son zamanlarda veya Akkahve’nin sanatçılarını yazmaya baÅŸladıktan bu yana aklıma bir ÅŸey takılıyor. Mersin Lisesi’nin bir döneminde, 1948/57 yılları gibi sekiz, dokuz yıllık kısa bir dönemde bu kadar iyi ÅŸair ve yazar nasıl yetiÅŸti? Acaba o kadar yetenekli insan bu kısa dönemde aynı Lisede rastlantı sonucu mu bir araya geldi? Bence deÄŸil. Çünkü hiç bir sanat dalında sanatçı, ürettiÄŸi sanat türünde iyi bir altyapıya sahip deÄŸilse, yani mesela ÅŸiir yazmaya çalışan biri ÅŸiirin geçmiÅŸini, bu gününü, geçirdiÄŸi evrimi ve Dünya ÅŸiirini iyi bilmiyorsa, bütün sanat dalları hakkında iyi bir birikimi yoksa, okumuyorsa, iyi ÅŸiir yazması ne kadar yetenekli olursa olsun mümkün deÄŸil.
Ä°ÅŸte Mersin Lisesi’nin o döneminde ÅŸans, sanatçı yanı ağır basan öğrencilere iki büyük imkan saÄŸladı. Biri öğretmenlerdi. Resimde nasıl Hüseyin Sevim ve Ethem Aydın gibi iki büyük ressam öğretmen aynı anda orada idiyse, müzikte Hikmet Hazar gibi bir dev, edebiyatta da Ziya Arıkan, Cahit Öztelli ve Aytekin Yakar gibi çok deÄŸerli üç yazar öğretmen aynı anda oradaydılar ve gencecik öğrencilerin sanatçı yanlarını ortaya çıkardılar. Okumayı, okuduÄŸumuzu anlamayı, sanatın her dalında birikim kazanmamızı saÄŸladılar. Desteklediler, hep yanımızda oldular.
Ä°kinci ÅŸans da Akkahve idi. Çünkü Akkahve’de 1948 yılından itibaren bir sanat platformu oluÅŸmuÅŸtu. Herkes ürettiÄŸi eseri orada sergileyebiliyor, eleÅŸtiriyor, eleÅŸtiriliyor, tartışılıyor ve yeni ufuklara koÅŸması saÄŸlanıyordu. Maalesef ÅŸu anda bile Mersin’de böyle bir sanat platformunun oluÅŸturulamaması acıdır.
Ä°ÅŸte Abidin Subaşı da bu iki ÅŸansı yakalamış ve son damlasına kadar kullanabilmiÅŸti. O nedenle çok önemli bir ÅŸairdi. Ama Mersin Lisesi’ndeki bu ÅŸans, çalışma hayatında yoktu ne yazık ki. EÄŸer ÅŸairseniz size iyi bir yönetici olma ÅŸansı tanınmıyordu. Bu nedenle ülkemizin çok önemli ÅŸairleri olmaya namzet bir çok insan ekmek parası için ÅŸiiri bıraktı. Veya yazdığını gizledi, yayınlamadı. Ve maalesef bunlardan biri de Abidin Subaşı’ydı.
Subaşı liseden sonra hem çalışıp hem Ankara iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Sanayi ve Ticaret Ä°ÅŸletmeleri bölümünü bitirmiÅŸ, 29 yıl Bayındırlık, Köy iÅŸleri Bakanlığı, Kara Yolları Genel Müdürlüğü ve Ä°mar Ä°skan Bakanlığı’nda muhtelif görevlerde bulunmuÅŸtu. 1982 yılında Bakanlık Müşaviri iken emekli oldu.
Abidin Subaşı belki ÅŸiir yazmayı bıraktı ama okumayı, sanatı izlemeyi, yazmayı, sanat sohbet ve tartışmalarını hiç bırakmadı. Åžu anda ÇaÄŸdaÅŸ Türk Dili Dergisi’nin yazı kurulu’nda ve Dil DerneÄŸi’nin önemli bir üyesi.
ŞİMDİ
Şimdi denizi tanıyamazsınız
Şimdi deniz boz-bulanık.
Kocaman dalgalar üst üste
El uyur, ben uyanık.
Ben, hiç mi hiç sevemedim
Denizi bu haliyle.
Düşünüp sersefil insanları mavnalarda
Öyle garip, mahzun böyle.
Sanki şu kış kıyamette
Be miskin köpür demişim.
Sanki allak bullak et mavnaları
Süleyman götür demişim.
Şimdi denizde kürek sesleri yok
Deniz bitirdi iÅŸini.
Duyuyor musun Süleyman’ın çocuklarının
Denize küfredişini?
Şimdi denizi tanıyamazsınız
Şimdi deniz boz-bulanık.
Kocaman dalgalar üst üste
El uyur, ben uyanık.
Abidin SUBAÅžI – Varlık 1952
Bu yazı “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Åžubat 1996 – 44. Sayı” sından alınmıştır.