,

AKKAHVE ‘nin SANATÇILARI : ÅžAHÄ°NKAYA DÄ°L – (Abidin SUBAÅžI – 12/16 )

Günün haber özetlerini almak için televizyon düğmesine bastığımda, haber yerine, iki dostun, Åžair Ergun Evren ile, Åžair Aydın KarasüleymanoÄŸlu’nun, konusu Åžahinkaya Dil olan üzüntülü sohbetiyle karşılaÅŸtım. “Di”li geçmiÅŸ zaman vurgulamalarından, Åžahin’in ölmüş olduÄŸunu hemen anladım. Ne var ki, baÅŸka bir yakınımın ölümü nedeniyle Ä°zmir’de bulunduÄŸumdan, son yolculuÄŸunda bulunamamanın üzüntüsünü. aylarca üzerimden atamadım.
Åžahinle arkadaÅŸlığımız, dostluÄŸumuz tam 45 yıl (1948-13 Nisan 1993) sürdü. Babasının memuriyeti gereÄŸi Mersin’e gelmesiyle baÅŸlayan ve Ankara’da da devam eden arkadaÅŸlığımız, onun, daha sonra da deÄŸinmeÄŸe çalışacağım, alıngan, kompleksi, kolay kolay tatmin olmayan tutumları nedeniyle, zaman zaman kopma noktasına gelmiÅŸ, ancak, her defasında, karşılıklı ödünler ve hoÅŸgörü ile, aramızdaki baÄŸ 45 yıl boyunca kopmamıştır.
Onun’la, Akkahve’nin yanındaki parkta, bir arkadaşımızın aracılığı ile tanıştığımızı anımsıyorum. Akkahve’ye geçiÅŸimiz, bu tanışmadan sonralara dayanır. Çünkü ikimiz de henüz 17 yaşındayız. O sıralar deÄŸil Akkahve’ye, Pehlivan Mersin’li Ahmet’in kahvesine gidecek cesareti ve hele hele parasal olanağı elde edebilmiÅŸ deÄŸiliz. Gerçi, onun durumu, benden hatta daha sonra tanıştığı birçok arkadaÅŸtan iyiydi, ama, onu tanıyan herkesin bildiÄŸi gibi, cimrilik bile diyebileceÄŸimiz bir tutumluluk illeti, ilk gençliÄŸini doyasıya yaÅŸamasına ve bunu anlayışla karşılamayan birçok arkadaşını kaybetmesine neden olmuÅŸtur.
Åžahin’i önce Åžair, sonra çok baÅŸarılı ve muhteris bir öğrenci, daha sonra da, daldan dala konan, ancak her defasında büyük acılar çeken bir aşık olarak gördüm.
Şiiri, birçoklarımız gibi geçici bir heves olarak görmemiş, olumsuz koşullarda bile, şiirden vazgeçmemiş, şiirle yatmış, şiirle kalkmış, nihayet şiirle ölmüştür. Belki, öğrenciliğindeki üstün başarı ve ihtirasına Abidin SUBAŞI karşın yüksek öğrenim yapamaması, şiiri bu kadar sevmesi, acılar, kompleksler ve pişmanlıklar pahasına da olsa, şiir dışında her şeyi ikinci plana atması ile açıklanabilir.
Åžahin çok baÅŸarılı bir öğrenciydi, demiÅŸtim. Gerçekte lise öğrenciliÄŸi döneminde, notlarının hepsi 10 üzerinden 10 idi. Diplomasında da 9 numara yoktu. Bu sonuçla, o zamanki sistemde, istediÄŸi fakülteye (sınavsız) girebileceÄŸi halde, Hukuk Fakültesi’nden Veteriner Fakültesi’ne kadar, birçok fakülteye kayıt yaptırarak, her birinde kısa süreli “Konuk” diyebileceÄŸimiz öğrencilikler yapmış, ancak sanırım içindeki tedirginlik, hiçbirinin devamlı olmasına izin vermemiÅŸtir.
İyi bir şair olan rahmetli babası Sabri Dil, onun için her türlü özveride bulunmuş, ancak tüm çabalarına, desteklerine karşın, onu yönlendirmeyi, ömür boyu yaşadığı olumsuzluklardan kurtarmayı başaramamıştır.
Åžahin çok üretken bir ÅŸairdi. Daha 17 yaşındayken, çeÅŸitli dergilerde ÅŸiirleri yayınlanıyor, “Ãœrün Åžairleri” antolojisini de bu yaÅŸtayken çıkarıyordu. “Mısra Mısra” 18, “Ebem KuÅŸağı” 22 yaşının, hepimizi imrendiren, ölünceye kadar, ardı arkası kesilmeyen sayısız antoloji ve ÅŸiir kitaplarının öncüleri oluyordu.
Çorum’da doÄŸup (1931) babasının görevi dolayısıyla Türkiye’nin çeÅŸitli yerlerinde bulunan Åžahinkaya Dil, her yerde Çukurovalı, özellikle de Mersin’li olduÄŸunu, bundan da onur duyduÄŸunu kıvançla söylerdi.
Oysa, Mersin Lisesi’nde çok kısa bir süre okumuÅŸ, Adana Lisesi’ndan mezun olmuÅŸtu. Mersin’i bunca benimsemesinin nedeni, sanırım 17-20 yaÅŸ arası burada yaÅŸadığı, ÅŸiir sanat ağırlıklı ortam ile, uzaktan uzaÄŸa, platonik denebilecek ilk aÅŸklarının onda bıraktığı unutulmaz anıların güzelliÄŸidir.
Akkahve’li günlerimiz, ikimizin de öğrencilikten kurtulup, parasal özgürlüğümüze kavuÅŸtuÄŸumuz günlerde baÅŸlar. Birer çay içip saatlerce oturduÄŸumuz, özellikle caddeye bakan masalarda tüm konuÅŸmalar ÅŸiir ve aÅŸk üzerinedir. Bu masalarda ne ÅŸiirler yazılmış, ne sonu gelmeyen tartışmalar yapılmış, ne tatlı hayaller kurulmuÅŸtur.
O sıralar, çoÄŸu lise öğrencisi Ali PüsküllüoÄŸlu, Mustafa Canpolat, Vedat F. Belli, Teoman Karahun gibi arkadaÅŸların da uÄŸrak yeri olan Akkahve, Åžahin’in arkadaÅŸ çevresini geniÅŸletmiÅŸ, kimi geçici, kimi kalıcı dostlukların oluÅŸmasını saÄŸlamıştır.
Ankara’ya yerleÅŸtikten sonra yazma ve yayınlama tutkusu artan Åžahinkaya Dil, Sümerbank’taki memuriyetinin yanı sıra, babasının “ÃœRÃœN”ünü, daha sonra da “ÇAGDAÅž” dergisini, zaman zaman kesintiye uÄŸrasa da, yaÅŸatmaya çalışmıştır. Ama, onun asıl üretkenliÄŸi, sekiz tanesi ÅŸiir antolojisi, kalanı ÅŸiir kitabı olmak üzere, yirmibeÅŸ kadar kitap yayınlamış olmasında görülür.
“MISRA MISRA” “EBEM KUÅžAÄžl” “AÄžARAN DÃœNYA” “KAPALI KAPIYI AÇMAK” “IÅžIK ÇIÄžLlGI” “YORGUN ÖLÃœ” “SENÄ° YAÅžAMAK” “YORGUN SULARDA AÅžK” “GÃœZ RÃœZGARI” “ALACA SOLUK” kitaplığımda bulabildiÄŸim baÅŸlıca ÅŸiir kitaplarıdır.
Ölümüne yakın bazı arkadaÅŸlarıyla birlikte çıkardığı “YAZI” adlı sanat ve edebiyat dergisi, onun bu yoldaki tutkusunun somut bir deliliydi. Ä°lerlemiÅŸ yaşına karşın, bütün zamanını, enerjisini bu uÄŸurda 18 yaşındaki bir amatör gibi harcıyor, bundan da mutluluk duyduÄŸu belli oluyordu.
Onu son olarak, buluÅŸtuÄŸumuz lokalde, “YAZI”nın son sayısının provalarını gözden geçirirken, çok sevdiÄŸi tavla oynamaya bile isteksiz, yorgun ve bitkin olarak gördüğümü anımsıyorum.
Şahinkaya ile 45 yıl ve onun şiiri bu kadar dar bir çerçeveye sığmaz. Bunca üretkenliğine ve çabasına karşın, hak ettiği, ancak göremediği ilgi ve değerin, daha kapsamlı araştırmalar sonucu ortaya çıkarılması gereğine inanıyor, onu sevgi ve rahmetle anıyorum.
NOT: Akkahve’nin en önemli ÅŸairlerinden biri de Åžahinkaya Dil’di ve onun en yakın dostu, arkadaşı Abidin Subaşı. Bu nedenle Åžahinkaya Dil’i Abidin’in yazması en doÄŸrusuydu. Kırmayıp bu güzel yazıyı yolladığı için sonsuz teÅŸekkürler.    D. Akça.

KAN

Kanımdaki sülükler yürüyor ölümüme
Karşı durmalarım boş-ölüyorum yasaklı
Kimseye inanamıyorum, inançsızım
Olüevlerindeki büyük yalnızlığa çağrılıyım
Hınçlarım artıyor sevinin yittiği sularda.

Bir kadının soyunuk ülkesinde fildişi saraylar batıyor
Masallardaki pamuk kız diriliyor bu akşam odamda
Yedi Cüceler pırıl pırıl aynalarda
Usumu topluyorum yanılgıya dönük evrenim
Aşınan yanlarımı onarıyorum.

Bu evde çok kalamam gecikti masal kuşları
Göğün tüm mavisi ana toprakta
Çok sesli çalgılarla karşılıyorum ölümü
Bir savaş bir savaş kanlı sularda.
Şahinkaya DİL     (Alaca Soluk 1967)

Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Mart 1996 – 45. Sayı” sından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top