,

ALAHAN – DAÄžPAZARI GEZÄ°SÄ° – Semihi VURAL

Alahan.jpg

ALAHAN – DAÄžPAZARI
Sanki bu gezi baÅŸarısız olacak gibi… Rezervasyon yaptıran, Sefa, Mihri, Fazıl bey ve mahdumu otobüste yoklar… Erdal arkada sigara içilmesine izin verdi… Aman Tanrım neler oluyor… Meskun mahalde sürat yapmaktan (74 km/s) 145 bin lira ceza ödedi Mümtaz kaptan.. Aslında 210 bin lira imiÅŸ. Cenazeye gidiyoruz deyince polis tenzilat yapmış… Arkada Yelkencilerle Bültencilerin eleÅŸtirisine tanık oluyoruz… DoÄŸan Akça molalarda fotoÄŸraf makinasıyla müstakbel resimlerine konu avlıyor. Silifkenin kokulu çileÄŸinin son elvedası yaÅŸanıyor ama biz alamadık/tadamadık. Her zamanki durağımız Kargıcak’ta çay içtik. Araca binerken Güngör hanım, Cemal hocadan emanet aldığı ceketi unuttu, yakaladık..
Mut’tayız… Çınaraltı Parkında otururken Ãœmit Akgün, Ankara’dan Mustafa Kocabay’dan Dişçi Erkan’a selam gönderdiler, dedi. Selamı kim götürecek tartışması baÅŸladı. Ben sadece not alırım, hatırlatırım, gerisi size kalmış Güngör hanım.. Arkelog Fatma Elhiz Ankara Atatürk Ãœniversitesi mezunu, Mut kütüphanesinde görevli. GeçtiÄŸimiz yıl tanışmışız… Yine kütüphanede memur olarak çalışan DaÄŸpazarı köyünden YaÅŸar Belen ÅŸimdi rehberimiz. Alahan manastırının bekçisi Muhammet Kayır, elinde bilet koçanlarıyla yetiÅŸti bize. Manastırı ve çevre siti gezdikten sonra Alahan sapağındaki Geçimli köyü köy kahvesinde dinleniyoruz. Necip ve Recep Kaynar kardeÅŸler örnek bir kahve yapmak için uÄŸraşıyorlar. Ah yaptıkları o güzel fayanslı W.C.’ler biraz temiz tutulabilse. DuÅŸ çalışsa… O çardak altı insana daha fazla keyif verecek. Neyse biz ÅŸirketten çaylarımızı içip, Alahan Manastırı’ndaki o ilginç sembolleri, özellikle dağın başındaki balıkları tartışalım.
Zaten dönecektik..
Şimdi yeni bir örene doğru yol alıyoruz. Sapaktan 10. km de, Yeni su dedikleri Boncuk çeşmesi var. Bu çeşmenin suyunun şifalı olduğunu, içenlerin güzelleştiğini söylüyorlar.
Tüm bayanlar içip el yüz yıkarken; sekreterimiz Sevil Erçin bir ÅŸiÅŸe dolduruyor… Müstakbel kocasına götürecekmiÅŸ. Birazdan Kestel yaylasına geleceÄŸiz. Ama yolun uygun bir kıvrımında otobüsü durdurup, görkemli vadiye bakıyoruz. Anlatılmaz bir derinlik, inilemez bir kanyondan akıyor Konan deresi. Kavak özünü ve Çivi suyu’nu alıp, (kayaları dev bir bıçakla kesmiÅŸ ayırmış gibi) oluÅŸturduÄŸu Kestel kapızı’ndan geçerek Pirinç suyu olmuÅŸ.
Rehberimiz, evsahibimiz, araştırmacı dostumuz Diş Hekimi Ümit Akgün, her örenyeri için özenle bulup derlediği notları fotokopiyle çoğaltıp dağıtıyor hepimize. Bununla da tatmin olmayıp bir kez de okuyor.. Rakım: 1195 m Dağpazarındayız. Burada sözü edilen üç kilise var. Ak kilise dedikleri beyaz taştan yapılmış kilise. Yeri belli değil! kızılkır! Görünen muhteşem kilise ise ha, şimdi yıkılacak gibi altından geçmeye yürek istiyor. Peki buranın sahibi kim? Neden önlem alınmıyor. Ören yerlerinden toplanan paraların kuran kurslarına gittiğini söyleyenlere ne demeli? Ya köylünün bahçesindeki paha biçilmez taban mozayiğini kim kurtaracak. Söküp parça parça satsak, sonra Kültür bakanlığı yurtdışından Milyarlar ödeyip geri getirse kurtarılır belki. Burada çamurun içinde kimin umurunda..
Kim o beni tanıyan diyen Makbule hanım, üzerindeki parçalanmış naylonu ve toprağı açmak için 500 bin lira istiyor. E.. ne yaparsınız o’nun bahçesi. Koyuna benzer mitolojik bir hayvanın yanında rengarenk bir dünya. Bitki motifleri arasında cennet kuÅŸları, keklikler, elma, armut, ördekler, sepet içinde meyvalar. Mozaik 4×10 m ölçülerinde. Köylüler ciddi bir koruma istiyor. Bülent subaşında konuÅŸacak.. konuÅŸmadı… dönüyoruz. Aman tanrım gene bir subaşı. Bu kez Ãœmit bey konuÅŸtu. Acıktınız bir kahvaltı yapalım. Erdal’ın açılan gözleri ile birlikte ev sahiplerinin açtığı paketlere saldırıyoruz… Kozlu’da çay içiyoruz. Çevrede gördüğümüz fidanlıklar yüreÄŸimize su serpiyor. Orman dairesi ne güzel çalışıyor burada. Yoldaki Mavga kalesini uzaktan seyredip, Derdalan çaÄŸlayanı’nda durmadan Mut’ta aktı arabamız.. Evlere dağılıp akÅŸam yemeÄŸinden sonra saat 22.00 de yine Çınaraltında buluÅŸtuk. Ev sahiplerimizle birlikte 30 kiÅŸiyiz. Günün son etkinliÄŸi, Mut kalesinde çay içip mehtabı seyretmek. Kutlarız. Mut Belediyesi çevreyi örnek bir hale getirmiÅŸ. Çocuk oyun alanı, çay bahçesi, promenad yolları, koruluk. Darısı bize, Mersin Belediyelerine. Saat 24.00. Ertesi gün sabah 8.30 da buluÅŸmak üzere ayrılıyoruz.
Tertemiz el iÅŸlemeli yastıklı yataklarda uyanıp, doÄŸal ürünlerle donatılmış sofralarımızdan ayrıldıktan sonra, yine Çınaraltında buluÅŸtuk. Günlük kumanyalarımızı alıp yola koyulduk. Mut Orman Md.lüğünün yeni açtırdığı yoldan kimselerin bilmediÄŸi MaÄŸras dağındaki kiliseleri görmeyi planlıyoruz, dik yamacın yanındaki gevÅŸek satıhlı yolda ilerlerken yabancı konuklarımızdan birisi Ä°ncilden latince dualar okuyor. Otobüsü orada bırakıp tepeye yayan tırmandık. Uzun ve soluklu bu yürüyüş 2000 m’deki temiz hava hepimize iyi geldi. Karşımızda kesin çözümleyemediÄŸimiz bir uygarlığın son temsilcileri var. Tarih bir yana doÄŸal yapıdaki ilginç oluÅŸumlar, kavanoz tipli sivri küçük (1000 m) daÄŸlar dev satranç piyonları gibi.. Dönüşte çıktığımız dağın dibindeki köye iniyoruz. Bitip tükenmek bilmeyen dar ve tozlu yollar gerginliÄŸimizi artırdı… Sonuçta göl-möl görmek istemedi gözümüz. MaÄŸras dağının dibindeki Hocant köyünün çınaraltı kahvesinde kumanyalarımızı açıp, çevreye selam vermeyi bile unutup, yemeÄŸe baÅŸladık. Kahvenin sahibi Abdullah efendi: BirÅŸey demediniz, istemediniz diyerek açık ekmek, taze soÄŸan ve ayran getirdi istemeden. MeÄŸer bir hafta önceden geleceÄŸimizi duymuÅŸlar, bekliyorlarmış, özür dileriz sizlerden. Sevgili Hocantılılar. Abdullah beyin birbirinden güzel sekiz çocuÄŸu var. Dördü kız dördü erkek. Pervane oldular çevremizde. Ve iki polis adayı genç kız eÅŸliÄŸinde gölü gezmeye gittik. Bir doÄŸa harikası burası kaynayan bir göl. Buz gibi suya Erdal Åženel in atlaması hepimizi heyecanlandırdı! dönüş yolunda bunun gibi gördüğümüz çeÅŸitli doÄŸal güzellikler Mut gezisinin olumlu puanlarını iyice artırdı. Hele ev sahibimiz Jale DemirbaÄŸ’ın evindeki sonsuz ikramlar. Yiyemediklerimizi torbalara doldurup tekrar görüşmek üzere Mersin’e doÄŸru yola çıktık. Daha gezecek çok Mut var…

İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 38. sayısından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top