,

Antik Kilikya Limanları (2. Bölüm)

Mamure-32.jpg

RYGMANOİ / RHYGMANİS
Mamure / Mamuriye (Kat. No. 2267)

Bu kale, Mersin’in 216 km batısında, Anamur’un 6 km güneydoğusunda ve karayolu üzerinde yer alır. Koordinatları: 36° 4´ 55″ Kuzey, 32° 53´ 42″ Doğu.

Mamure Kalesi (Foto 1)

“Ma-Mu Ura” adı Luvi dilinde “Kayıp – Ana Kenti” anlamındadır. Karamanoğulları Döneminde, Türkçe “mamur etmek” anlamında “Mamuriye” adı kullanılmıştır.
“Rygmanoi, Anemurion’un 9 km doğusundaki limandır. Buranın hemen batısında Orygmagdos Irmağının ağzı yer alır. Bu nedenle yerleşimin adının Orymagdoi olarak düzeltilmesi düşünülmüştür.” [Hild – Hellenkemper, Kilikien und Isaurien, s. 393]
Kale MS III. Yüzyılın ilk yarısında Romalılar tarafından yaptırılmıştır. Antik temeller üzerinde defalarca değişikliğe uğrayan yapı, Bizanslılar ve Haçlılar tarafından genişletilmiş, Ermeni Baronluğu’nun merkezi olmuştur.
Mamure Kalesi Anadolu Selçuklu Sultanı Aleaddin Keykubat tarafından 1221’de fethedildiğinde çok zarar görmüş ve yeniden inşa edilmiştir.
1300’lü yılların başında Karamanoğlu Mahmut Bey tarafından kuşatılarak alınma sürecinde de zarar gören kale onarılır, kilise olan yere de bir cami yaptırılır. Mamur hale getirildiği için de Mahmut Bey kaleye “Mamuriye” adını verir. O tarihten beri da kale “Mamuriye” veya “Mamure” diye anılmaktadır.
Karamanoğlu İbrahim Bey Döneminde (1423 – 1464) tekrar onarım gören kalenin giriş kapısı üzerindeki altı satırlık yazıtta şöyle der: “Karamanoğlu Alaeddinoğlu Mehmet oğlu Sultan İbrahim inşa etti. Mamure Beldesi ve kalesi savaş için yardım edilen köşedir. Korunan yerleşim yeri Allah yolunda hediye olarak cihat için onun yardımı ile tamam oldu. Allah’ın nimetlerinden verdiği uyanıklık ve doğru yolu gösterdiğinden şükürler olsun. Bu tarih Mükerrem Şevval ayında 854 yılında yazıldı.
Hild – Hellenkemper, Mamure Kalesi için şöyle yazarlar:
Arkeolog A. Ekinci’nin başkanlığındaki ekibin 1988 yılında Dış Kale’de yaptığı kazılarda Roma Dönemi ev temelleri, kule çevresinde de başka antik yıkıntılar bulunmuştur. Kalenin duvarları, o yörede yaygın olan yapı tekniğine göre kırma taşlarla örülmüştür.
Kalenin en eski çekirdeği iç kalede olmalı. Denize bakan tarafta eskiden kalma ve sonra tekrar üzerinde yapılaşmaya gidilmiş temeller bulunmaktadır. Bu bölüm XIII. / XIV. Yüzyıllara ait olabilir.
Başkulenin tasarımındaki dışı eğimli taban katı, on iki köşeli ikinci kat ve platform Yeniçağ başlarına aittir. Bu da bugünkü yapının hemen hemen bütününün, bazı kaynaklarda verildiği gibi Haçlılara değil, Erken Osmanlı Dönemi’ne tarihlenebileceğini

Mamure Kalesi ana girişi. (Çizim: Ertan Aykın)

göstermektedir. Kalenin dışında, denize doğru bir Osmanlı hamamına ait kalıntılar ve biraz da küçük bir yerleşime işaret eden temel kalıntıları bulunmaktadır. Üzerindeki yazıtta 1450 yılına tarihlenmiş olan dış kale duvarları iç kalenin halka duvarlarına karşı gelmekte ve oldukça yeni görünmektedir. Deniz tarafındaki burçlar üzerindeki kabartma süsler İtalyan kale mimarisinden alınmıştır ki, bu da en erken XVI. Yüzyıla tarihlenebilir. Kalenin dışında kıyıya doğru bir Osmanlı hamamı ve küçük bir yerleşimin kalıntıları bulunmaktadır.” [Hild – Hellenkemper, Kilikien und Isaurien, s. 338]
Mamure Kalesi, 1469 yılında Osmanlı yönetimine girmiştir. Hemen her dönemde onarılarak günümüze ulaşabilmiş olan Mamure Kalesi Akdeniz kıyısındaki en iyi korunmuş Orta Çağ kalelerdendir. Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar gibi farklı dönemlerin üsluplarını taşır. 23.500 m2’ lik bir alanı kaplayan kale Türkiye’nin en büyük kalelerinden biridir.
Kalenin asıl giriş kapısı iç avlunun kuzeyinde, dört köşe planlı, iki kule arasında kalan yerdir. Giriş kapısını dışarıya bağlayan ve hendekten kaleye girişi sağlayan köprü bugün bulunmamaktadır.
Mamure Kalesi’nin karşısında da Karamanoğullarından kalan bir hamam bulunmaktadır. Türk hamamı özellikleri taşıyan hamam dört odalıdır. Karamanoğulları döneminde bölgede yapılan taş köprülerden Görmel ve Alaköprü de anılmaya değer mimarlık yapıtlarıdır.
Anamur’un kuzeybatısında, Ovabaşı köyünde 5000 m2 genişliğindeki Köşekbükü Mağarası üç bölümden oluşur. Astım hastalığına yararlı olduğu söylenen mağara Türkiye’nin bilinen en derin mağarasıdır.
Tatlı su kaynağı: Ana giriş kapısının kuzey doğusundaki burcun olduğu hendek üzerinde iki kemerle geçişi sağlayan suyolu, kalenin su ihtiyacı için önemli bir kaynak olmalıdır. Ayrıca bir hamam ve çeşme olması burası için gerekli donanımın sağlanmış olduğunu gösterir.

Foto 2

Anamur Deniz Feneri, Anadolu’nun en güney ucu olan Anamur Burnu’nda, antik kentin batısındaki yamacın arkasında bulunur. Halen çalışır durumdaki fener, 1911 yılında Fransızlar tarafından yapılmıştır.
Mamure Kalesi 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası geçici listesine alınmıştır…  Ve bir gazete haberi:“Anamur Mamure Kalesi’ndeki restorasyon çalışmaları esnasında giriş kapısının yanında bulunan duvarda Antik Dönemdeki mezarlara ait olduğu tespit edilen kabartmalı bir fresk bulundu. Freskin tarihi bir hazine değerinde olduğu ifade ediliyor. Çalışmayı yürüten uzmanlar tarihi eserin muhtemelen kalenin yapıldığı dönemden öncesine ait olduğunu ifade ettiler. Kale duvarının örme taşları arasında bulunan tarihi eser, gerekli izinlerin alınmasından sonra yerinden çıkarılarak Anamur Müze Müdürlüğüne teslim edilecek ve korumaya alınacak.” [www.mersinimecehaber.com – 5.09.2014]

NAGİDOS
Bozyazı (Kat. No. 2268)

Nagidos, Dağlık Kilikya kıyısında, Mersin’in Bozyazı ilçesi Paşabeleni mevkiinde bir İlk Çağ kentidir. Anamur’un 14 km doğusunda, Mersin’in 208 km batısında yer alır. Koordinatları: 36° 5′ 58 “Kuzey, 32° 58′ 39” Doğu.
Adının kaynağı hakkında da şu bilgiler verilmektedir:
“Nagidos adının aslının Helen ağzına uydurulup Nagida / Nakhita olması gerekir. Hitit belgelerinde bir Nakhita Kenti’nden sözedilir.” [Prof. Dr. H. Ertem]
“Adını kutsal ananın oğlu Kinda ülkesi anlamındaki Luwice ‘Na-Kinda’dan alır. Hititçe ‘Nahita’ olarak kullanıldı.” [B. Umar, TTA s. 59]
“… Anemurion’dan sonra ilk kent olan Nagidos’a, sonra bir demir atma yeri bulunan Arsinoe’ye, Melania olarak adlandırılan bir yere ve bir liman kenti olan Kelenderis’e gelinir.” [Strabon, Geographika – Anadolu, Kitap XIV. 5. 3]
Amiral Beaufort da kent hakkında bazı ipuçları vermektedir:“Kale’den (Mamure) iki mil kadar içeride, bir tepe üzerinde, Strabon’un Nagidos’u olabilecek bir kentin kalıntıları vardır.” [Karamanya, s. 205]
Paşabeleni Tepesi yaklaşık 68 m yükseklikte, 400 x 300 m. ebatlarındadır. Tepenin çevresinde kurulan kentin merkezi (akropol) tepede, nekropol alanı ise doğu yamacında bulunmaktadır. Akropolün batısında Sini Çayı Akdeniz’e dökülür. Küçük “Arzava” kenti olan yerleşim, MÖ iki binli yıllardan başlayarak önemli bir tapınak ve liman kenti olmuştur. Tepedeki akropolden bakıldığında denizden ırmak içerisine girecek gemilerin görülmesi mümkündür.

Foto 3

Antik kaynaklarda Nagidos’un Samoslular tarafından bir koloni kenti olarak kurulduğu belirtilir. Nagidos’un MÖ VII. Yüzyılda bir Samos kolonisi ve ticarete açılmış bir liman kenti olduğu bilinmektedir. Bölge MÖ V. Yüzyılda Perslerin egemenliğine girer ve satraplıkla yönetilir. O dönemde kent sikke de basmıştır.
MÖ IV. Yüzyılın başlarında Büyük İskender Persleri yenerek Nagidos ve çevresini ele geçirir. İskender’in ölümünden sonra Ptolemaislar ve ardından da Romalılar bölgeye egemen olurlar. Romalılar zamanında kent imar edilmiş, ancak bölgedeki diğer yerleşimler gibi Nagidos da korsanların saldırılarından çok zarar görmüştür. Yerleşim MÖ II. Yüzyıldan sonra terk edilmiştir.
Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından Prof. Dr. Serra Durugönül başkanlığında, akropolde ve güney yamaçtaki “yamaç evleri” kompleksinde yoğunlaştırılan arkeolojik kazılar sonucunda şu bilgilere ulaşılmıştır:
“Yapılan çalışmalarda buradaki kule ve sur duvarlarının farklı dönemlerde tahribata maruz kaldığı ve bu tahribatların eskisinden daha sağlam şekilde onarılarak yeniden kullanıldığı anlaşılmıştır. İlk araştırmalar sonucunda savunma sisteminin en erken evresinin MÖ V. Yüzyıl’a, en geç evresinin ise MÖ III. Yüzyıl’a tarihlenebileceği düşünülmektedir. Özellikle Hellenistik Dönem’de eklenmiş olan 3 numaralı kule, ihtişamlı mimarisi, diagonal mazgalları ve merdivenli girişi ile bölgede bir başka örneği bulunmayan çok özel bir savunma yapısı durumundadır.” [Serra Durugönül, İSK Bülteni sayı119-2003  s 23]
Bu kazılarda, yamaç evleri kompleksinde toplam üç adet konutun ön cephesi ve arka odalarının giriş bölümleri açılmış, her iki ev arasında, tepenin zirvesine doğru yönelmiş olan dar sokaklar, sokakların birinde merdivenler bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Yamaç evleri olarak adlandırılan bu kompleks Erken Hellenistik Dönem’e, MÖ III. Yüzyıl başına aittir.
Bu tür komplekslerin en bilineni Efes antik kentinde bulunmaktadır ve Roma Dönemi’ne aittir. Ancak “Nagidos Yamaç Evleri” Efes’tekinden dört yüzyıl öncesine tarihlenmektedir.
Güney yamaçtaki çalışmalarda yaklaşık bir metrelik toprak tabakasının altında kavisli taşlarla inşa edilmiş olan yuvarlak planlı bir anıta rastlanmıştır. Yapı taşlarının kalitesine bakılarak burada bir başka görkemli yapının daha bulunduğu düşünülse de ancak temelde üç taş sırasına ulaşılabilmiştir. Çevresindeki buluntular, bu yapının da Erken Hellenistik Dönem’e tarihlenmesini mümkün kılmıştır.
“2002 yılı Nagidos kazılarında ortaya çıkarılan küçük buluntular Mısır, Samos, Kıbrıs, Rhodos, Knidos, Soli, Milet ve Efes gibi Antik Dönem’in önemli kentleriyle ticari bağlantılar kurulduğu yönünde ipuçları vermiştir. Arkaik, Klasik ve Hellenistik Dönem’e ait seramik, sikke ve figürinlerin yoğun olarak ele geçmesi yalnızca Nagidos için değil, kültürel, sanatsal ve tarihi açıdan oldukça karanlık olan Dağlık Kilikya bölgesi için de büyük önem taşımaktadır. Sikkelerin dışında amforalar ve bunların üzerindeki mühürler ise, Antik Dönem Akdeniz ticaretinin karanlık bazı noktalarının anlaşılmasına yönelik çok önemli ipuçları vermiştir… Bu dönemin önemli buluntularından biri de, Mısır tanrıçası İsis’e ait bir bronz heykelciktir. Mısır dininin Nagidos’taki uzantısı ya da yansıması olarak düşünülebilecek bu buluntu ilk ve tek örnek olması sebebiyle büyük önem taşımaktadır.” [Serra Durugönül, İSK Bülteni sayı119-2003]
Nagidos (Bozyazı) çevresinin yüzey araştırmaları sırasında, Paşabeleni Tepesi’nin hemen doğusunda, aynı Paşabeleni gibi tahkimli bir yerleşim daha bulunmuştur. 4 km batısında Orman İşletmesine ait arazide, 1960’lı yıllara kadar liman olarak hizmet vermiş olan Paşabeleni antik limanını görmek mümkündür.
Nagidos kenti ile doğusundaki Maraş Tepesi’nde bulunan Arsinoe kenti arasında bir antlaşma yapılmış olduğu da bilinmektedir. İçinde Berenike kentinin de adı geçen bu antlaşmayı Mersin Müzesi’ndeki “Barış Yazıtı” (Bozyazı Kitabesi) belgelemektedir.
Tatlı su kaynakları: Bakırçay, Siniçay Deresi, Aksaz Deresi gibi akarsulardır. Ada üzerinde ise su sarnıçlardan sağlanıyor olmalıdır.
Nagidussa Adası
Beaufort’un kitabında sözünü ettiği ada, Nagidussa Adası olsa gerek: “Kale’nin (Mamure) yakınında gözlemevimizi kurduğumuz küçük bir ada yer almaktadır.

Nagidusa Adası (Foto 4)

200 ayak uzunluğunda bile olmayan bu ufak kayalıkta, yine de bazı yapıların kalıntıları ve oyulmuş iki büyük sarnıç bulunmaktadır. Gerçekten de bu kıyıda, her ne kadar değersiz olsa da, daha önce oturanların bu küçük karakollara verdikleri önemi yansıtan bir kanıta sahip olmayan adacık yoktur.” [Karamanya]
Nagidos limanının güneyinde, kıyıdan yaklaşık 200 metre uzaklıktaki Nagidussa Adası’nda Geç Osmanlı Dönemi’ne ait kale yıkıntıları ile bazı yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ada ve çevresindeki sularda da seramik, amfora, sikke vb. tarihi eser niteliğinde çok sayıda arkeolojik malzeme vardır.
Kilise Burnu Öreni
Bozyazı’nın 14 km doğusunda, Akyaka’nın (Tekeli) batı çıkışında, küçük bir tepe üzerinde yer almaktadır. Halk arasında Kilise Burnu Öreni olarak bilinen, geç Roma ve erken Bizans dönemine ait bir ören yeridir. Burada MS I. – II. Yüzyıla ait tonozlu, sıvalı mezarlar ile IV. – VI. Yüzyıllardan kalma sur, sarnıç, kilise ve diğer yapılara ait kalıntılar bulunmaktadır. Surun dışında kuzeybatı yönünde ikisi yan yana, biri arkada olmak üzere üç adet I. ve II. Yüzyıla ait mezarlar vardır.

KİLİKYA ARSİNOE
Maraş Tepesi / Güneysu Koyu (Kat. No. 2269)

Mersin’in Bozyazı ilçesinin 2 km doğusunda yer alan “Arsinoe” antik kenti Mersin şehir merkezine 220 km uzaklıktadır. Katalogda “Setos Limanı” ve “Syke” gibi adları da verilen kent, Bozyazı’nın doğusundaki Çubukkoyağı mahallesinde, deniz kenarında bulunan Maraş Tepesi üzerindedir. Koordinatları 36° 6′ 34” Kuzey, 33° 0′ 8” Doğu.

Maraş Tepesi (Foto 5)

Kent, Helenistik Çağ’da, Mısır’ın Makedonya kökenli kralları Ptolemaios’lardan biri tarafından kurulmuş, bu ailede çok rastlanan Arsinoe adlı kraliçelerden, prenseslerden biri dolayısıyla böyle adlandırılmıştır.” [B. Umar, TTA s. 112]
Strabon, “Anemurium’dan sonra ilk kent olan Nagidos’a sonra da bir demir atma yeri olan Arsinoe’ye gelinir.” diye yazar. [Geographika – XIV. 5. 3]
Arsinoe, Peutinger Levhası’nda da gösterilir. Peutinger Levhası, Roma İmparatorluğu’nun yollarını gösteren, Geç Roma Dönemi’nde çizilmiş haritanın Orta Çağ’da yapılmış kopyasıdır.
Barış Yazıtı’ndan (Bozyazı Kitabesi), kentin MÖ 270 yılında kurulduğu öğrenilir. Anadolu’da, Arsinoe adıyla kurulan dört kent vardır. Maraş Tepesi’ndeki bu kent II. Ptolemaios tarafından, karısı ve aynı zamanda kız kardeşi olan II. Arsinoe için kurulmuştur.

(Harita 1)

Beaufort, Arsinoe kenti için şunları yazmıştır: “…Tepenin doğu tarafında bir zamanlar liman denilmeyi hak edecek kadar daha içerilere uzanıyormuş gibi görünen küçük bir koy vardır: bu nedenle burası, Strabon’un Arsinoe (Çubukkoyağı) dediği yer olabilir.
Kuzliman burnu, katmanlaşmış kireç taşından oluşan dikey yarları ile göz alıcı, hoş bir burundur… eşine az rastlanır bir görünüm…” [Karamanya, s. 206]
MS VI. Yüzyılda piskoposluk olan kent, daha sonra terk edilmiş ve bir daha yerleşim görmemiştir. Kentte doğu ve batı limanları bulunmaktadır ve çevresi surlarla çevrilidir. Batı surları ayaktadır. İki katlı, tonozlu; bazıları mozaiklerle süslü olan mezarlar dikkat çeker. Kuzeydoğuda, yapılış özelliklerini koruyan bir kilise ve yerel mimari tarzda yapılmış konutlar vardır.Maraş Tepesi’ne giden yol üzerinde, ana yoldan 70 metre uzaklıkta, yolun hemen doğu kenarında bir Roma Hamamı vardır. Hamamın suyu altından gelen bir kaynaktan sağlanıyordu. Tonoz (taş örgü) örtülü ve kubbeli hamamın, yanında havuzu bulunur. Yapının altından gelen kaynak suyu havuza dökülür. Hamamın yüzme havuzu ve diğer kısımları yıkılmıştır. V.Yüzyılda yapılan hamam, Karamanoğlu dönemine kadar kullanılmıştır. Yerleşimdeki tatlı su gereksinimi Siniçay Deresi, Aksaz Deresi ve kaynak suyundan sağlanıyor olmalıdır.

Softa ( Sycae) Kalesi

(Foto 6)

Kentin kuzeyinde, “Fidik Tepe” üzerindedir. Eski Çağ’da korsan kalesi olarak yapılmış, Arsinoe kentinin de sığınma yeri olmuştur. Orta Çağ’da Romalılar kaleye burçlar ekleyerek kullanırlar. Selçuklu komutanı Ertokuş Bey tarafından ele geçirilip imar edilen kaleyi son olarak Karamanlılar kullanmıştır. Oval planlı kale, günümüze oldukça sağlam ulaşmıştır. Sur üzerindeki seyirlik alanlarına, kale içindeki taş merdivenlerle çıkılır. Yüksek alanda saray, duvarları kalmış bir cami, bir hamam, iki katlı bir anıt mezar ile çok sayıda sarnıç bulunur. Kale dışında, tepenin güney yamaçlarında çok sayıda konut kalıntıları vardır.

DİONYSOPHANİS
Tekmen’in doğusundaki Roma Villası (Kat. No. 2270)

Tekmen, Mersin’in Bozyazı ilçesine bağlı bir mahalledir ve Mersin’e uzaklığı 205 km’dir. Doğusunda Bozyazı’ya bağlı Tekeli kasabası, batısında Bozyazı ilçesi, kuzeyinde Toroslar ve güneyinde Akdeniz ile çevrilidir. Koordinatları: 36° 6´ 24″ Kuzey, 33° 3´ 38″ Doğu.
Anamur Burnu’ndan sonra Türkiye’nin ikinci en güney ucu olan Kızılburun’un iki yakasında, doğusundaki Aksaz Çayı’nın batı kıyısında kurulmuştur. Kızılburun’un batı tarafında Akdeniz Mahallesi, doğu tarafında Limanağzı Mahallesi vardır.
Burada, bir antik kent olduğuna dair izlere rastlanmamıştır. Sözü edilen Roma Villası da olasılıkla Limanağzı mahallesinde idi.
Tatlı su kaynakları, Siniçay ve Aksaz Çayı olmalıdır.

MANDANE
Tekeli (Kat. No. 2271)

Mandane, Dağlık Kilikya kıyısında, Anamur’un 31 km doğusunda, Tekeli mevkiinde yer alır. Mersin’e olan uzaklığı 191 km’dir. Koordinatları: 36° 8′ 17” Kuzey, 33° 8′ 41” Doğu.
Eski adı Aksaz – Axaza, bugünkü adı Akyaka’dır. “Mandane” ismi, Pers kraliyet ailesinden kaynaklanır ve Büyük Kyros’un annesinin veya Darersos’un kızının adıdır. Mandane’nin adı Geç Antik bir portulanda piskoposluk olarak geçer ve 519 yılında sürgün edilen Piskopos Petros ile tanınmıştır.
Geniş Aksaz körfezinin içlerine doğru kuzeyden güneye bir kayalık burun uzanır. Bu burnun üzeri tepeden eteklere kadar Roma – Erken Bizans Dönemlerine ait, kırma taşlardan yapılmış binaların kalıntılarıyla kaplıdır. Anemurium’da olduğu gibi üç mezar evi kubbesi vardır. Kayalık burnun ucunda Erken Bizans Dönemi’ne ait, kırma taştan duvarları olan bir Bazilika ve güney yamacında yüksek, kapalı bir duvar yer alır. Deniz kenarındaki alüvyon düzlükte de içinde bir pencere kemeri olan kalıntılar görülür.

MYANDA / MELANİA
Yenikaş yakınındaki Soğuksu Limanı (Kat. No. 2272)

Soğuksu koyu, Mersin – Antalya karayolu üzerinde, Silifke’nin 79 km batısında, Aydıncık ilçesine bağlı bir mahalledir. Koordinatları: 36° 8´ 5″ Kuzey, 33° 18´ 3″ Doğu.Melania / Myanda antik liman yerleşiminin de bu mevkide olduğu bilgisi verilmektedir.
Adının aslı, Manda ve Mandaların aslı gibi, Ma-wanda, “Ma tapınıcısı” olsa gerekir. [B. Umar TTA s. 591]
Beaufort: “Buralarda Strabon’un Melania’sı (Soğuksu) ile benzeştiği görülen bir yere, yani surlar ile çevrilmiş olan ve içinde sadece görünürde çağdaş ama terk edilmiş yıkık evleri barındıran minicik bir yarımadaya gelinceye kadar da özellikle dikkati çekecek hiçbir şey yoktur. Yarımadanın doğusuna doğru, dolambaçlı küçük bir körfez, öbür yanda ise bir rıhtımın kalıntıları vardır.” [Karamanya, s. 207]
Myanda, Dağlık Kilikya kıyısında Anamur ile Kilindere / Aydıncık arasında bir köy ya da küçük bir kenttir.” [Ramsay, s. 410 No. 25]
Hild-Hellenkemper ise Soğuksu Koyundaki bu yerleşimden “Crionaro” diye bahsederler:
Crianaro, Yenikaş mevkiinde, kaynağı denizden 1,5 km uzaklıkta olan güçlü bir derenin denize döküldüğü yerde, küçük bir limandır.” [Kilikien und Isaurien, s. 220]
Buranın Myus (Myanda / Melania) ile özdeş olabileceğini, ama Mandane ile bir özdeşlik ihtimalinin söz konusu olamayacağını belirtirler. Crionaro sözcüğü de “soğuk su” anlamına gelmektedir. Bu küçük yerleşim, portulanlarda ve eski İtalyan deniz haritalarında (Pisa 1300) gösterilmez, ama daha sonraki bütün deniz haritalarında vardır. Hild-Hellenkemper, Heberdey ve Beaufort’un gözlemlerine dayanarak şöyle yazarlar: “İngiliz deniz haritasında söz edilen iç limandaki büyük kalıntılar, inşaatlar nedeniyle zarar görmüştür. Soğuksu ırmağının üzerindeki eski köprü de yeniden yapılmıştır. Yarımada üzerindeki yoğun Roma – Erken Bizans ve Osmanlı Dönemi, harçla birleştirilmiş moloz taşı yapıları yaklaşık 1 hektarlık alanı kaplar. Güney tarafında bir Erken Bizans Dönemi kilise (yuvarlak apsisli), sütun parçaları gibi mermer yapı elemanları, tepenin kuzey yamacında lahitlerin olduğu bir nekropol görülür.” [Kilikien und Isaurien, s. 221]
Kent, kıyı boyunca doğu – batı yönünde kurulmuştur. Yerleşim surlarla çevrilmiş, yapılarda Horasan harcı kullanılmıştır. Oldukça harap durumdaki kalıntılarda dini yapılar ile tek ve iki katlı mezarlar seçilebilmektedir.
Tatlı su kaynağı: Bu koya kıyıdan içeride olan bir kaynağın suyu dökülür. Adı Soğuksu (Crionaro) olan ve bütün görkemiyle patlayan bu göze, yeryüzüne bir armağan gibidir.
Bu kaynağın yaz – kış soğuk ve temiz olan suyu Kıbrıs’a da gönderilmektedir.

Foto 1: Mamure Kalesi: www.aktuelarkeoloji.com.tr
Foto 2: Kabartma Fresk: mersinimecehaber.com
Foto 3: Nagidos sikkesi: Kaynak: http://asiaminorcoins.com/gallery/displayimage.php?album=317&pid=10716.top.display-media
Foto 4: Nagidussa Adası:Mersin”Akdenizli”, Ekin Grubu Yayını
Foto 5: Maraş Tepesi: www.kulturportalı.gov.tr
Harita 1 : Peutinger levhalarında Anamur-Mallos arası detay
Foto 6: Softa (Sycae) Kalesi : www.nenerede.com.tr  SONRAKİ BÖLÜM İÇİN BU SATIRI TIKLAYINIZ

Biyografik Bilgi

scroll to top