Mualla YILDIRIM; Sanat Tarihçi – Arkeolog
….Çevremizde yer alan tarihi, arkeolojik ve doğal değerler bazen tek oldukları zaman fazla önem taşmayabilir. Ama bir araya geldikleri zaman hemen ayırdına varabildiğimiz nitelikler kazanır. İşte bu tür bir nitelik kazanarak, bizim ya da doğal dokuyla bezeli bölgelere “SİT ALANI” diyoruz.
Sit alanlarının büyük bir çoğunluğunda eski eserlerle kucaklaşırız. Bunları ‘KÜLTÜR VARLIKLARIMIZ” olarak değerlendiririz. Tarih öncesi veya tarihi dönemlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili olarak insanın var ettiği, doğaya eklediği yer üstü – yer altı ya da su altındaki taşınır-taşınmaz tüm varlıklar “KÜLTÜR VARLIKLARI” olarak tanımlanır. Bu özellikleri taşıyan her türlü belge yazılı ya da yazısız küttür varlığıdır, eski eserdir.
Sit alanları doğal, arkeolojik, tarihi ve kentsel sit olmak üzere ayrışır.
DOĞAL SİT : Doğal ve jeolojik olaylar sonucu oluşan ilginç görüntülere, çevresel değerlere (bitki, hayvan vb. doku) sahip bölgeler “DOĞAL SİT ALANI” olarak tanımlanır. Bu alan yer altı, yer üstü ya da su altında bulunabilir.
TARİHİ SİT : Önemli tarihi olayların geçtiği ve bu nedenle korunması gereken alanlar “TARİHİ SİT ALANI” olarak değerlenir.
ARKEOLOJİK SİT : Antik bir yerleşmenin ya da eski uygarlık kalıntılarının bulunduğu yerler ile su altında var olduğu bilinen ve ileride ortaya çıkacak, çıkarılacak alanlar “ARKEOLOJİK SİT” olarak tanımlanır. Artık terk edilmiş, iskan edilmeyen HÖYÜK – TÜMÜLÜS – NECROPOL gibi kalıntılara sahip bu ören yerleri geçmiş toplum katmanlarından günümüze bilgi taşır. Gelecek kuşaklara bu bilginin belge olarak aktarılmasına olanak verir. İnsanoğlunun en önemli yaratı örneklerini sunan bu arkeolojik sit alanları doğa ile de olağanüstü güzel bütünleşir, kaynaşır.
Kentsel sit atanlarını ise bir kentin estetik ve tarım açıdan doğal ya da insan ürünü (sivil, dinsel, askeri, idari vb.) elemanları oluşturur. Bütünlük kavramı içinde çarpıcı ve etkileyici görüntülerle bezeli doku üniteleri o kenti önemli kılar.
Tüm sit alanlarının saptanması ve korunması Kültür Bakanlığı’nın denetimi altında gerçekleştirilir. Oluşturulan bölge kurulları bu saptamaları yapar, tescilini sağlar. Bu alanlarda yapılaşma ve her türlü onarım, restorasyon izni özel koşutlara bağlıdır. Bu izni sadece ilgili kurul verebilir. Bu alanların denetim ise müzelerin sorumluluğundadır.
Korumanın ve yapılaşmanın sağlıklı yürüyebilmesi için Kültür Bakanlığı’nın ilgili biriminin (Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü önerileri doğrultusunda sit alanları derecelendirilmiştir.
I. Derecede Önemli Sit Alanı olarak ilan edilen yerler korumaya yönelik bilimsel araştırmalar dışında aynen korunması gerekli olan bölgelerdir. Hiçbir yapılaşmaya, ağaçlandırmaya izin verilmez Yeni tarım alanları açılması yasaktır. Sadece mevsimlik tarım yapılabilir.
Höyük ve Tümülüslerde de toprağın sürülmesine izin verilmez. Toprak, taş alınamaz. Bilimsel olmayan kazı yapılamaz. Taş, tuğla, mermer, kireç, vb. ocak açılması da yasaktır.
II. Derecede Önemli Sit Alanları kültür varlığı dokusu yoğunluğu l. Dereceye göre daha az olan bölgelerdir. Korunmak koşulları l. Derecede Önemli Sit Alanlarının taşıdığı koşullarla eşdeğerdir. Yalnız var olan yapılarda bazı onarımlara gidilebilir. Kullanımları için kurul izni alınması gereken bölgele olur; bu alanlarda da hiçbir yapılaşmaya izin verilmez. Onarımlar ilgili müze denetiminde yapılır.
III. Derecede Önemli Sit Alanları ise bir takım değişikliklere ve gelişmelere izin verilebilecek alanlardır. Yapılaşmaya belirli koşullarda izin verilir.
Genel olarak bilgi sunduğumuz “SİT ALANI” tanıtımı içinde geçen HÖYÜK – TÜMÜLÜS – NEKROPOL kavramlarını da açmakta yarar var. Çünkü Anadolu asırlardır iç içe yaşadığımız bu kavramlarla ilgili binlerce örneği bağrında saklıyor.
HÖYÜKLER kazıldıkları zaman köy, kasaba, kent gibi yerleşim merkezleri kalıntıları ile karşılaştığımız konik tepe yığınlarıdır. Doğa, iklim koşulları ya da siyasi-tarihi etkiler sonucu terk edilmiş bu yerleşimler zamanla toprakla örtülerek yapay tepecikler oluştururlar ve çoğu kez konik biçimde yükselirler
TÜMÜLÜSLER ise kazıldıkları zaman önemli yapısal özellikler, özgünlükler taşıyan mezar ünitelerinin -genellikle önemli bir kişiye aittirler- oluşturduğu konik yığma tepelerdir. Höyükler gibi zamanla toprakla örtülme sonucu oluşurlar.
NEKROPOL ise geçmiş uygarlık dönemlerinde karşımıza çıkan toplu halk mezarlarıdır.
İçel Müzesi’nin denetim alanı içinde 24 Sit Alanı yer almaktadır. Bunlar :
POPEİ POLİS AYAS (Elaussa Sebaste) KIZ KALESİ – AKKALE – TIRTAR – KÜSTÜLÜ – ÇEŞMELİ – TÖMÜK HÖYÜK – KOCA HASANLI – (Yapısı güzel, Hayrat, Üçtepeler) TIRMIL HÖYÜK – KARADUVAR HÖYÜK – KARADUVAR SU KEMERLERİ – LAMAS – KANLI DİVANE – YUMUKTEPE HÖYÜK ÇATIÖREN – İMİRZELİ – GÖZNE KALESİ – ARSLANKÖY KAYA MEZARLARI – ARSLANKÖY MAĞARASI – BAŞNALAR KALESİ – ELVANLI CAMİ- ÖKÜZLÜ ÖRENİ’dir.
Müzemiz denetiminde doğal ve tarihi sit alanı yoktur. Kentsel Sit olarak Mersin merkezindeki tescilli yapıların yoğun bulunduğu yerler koruma altındadır.
Kilikya bölgesinin çok önemli bir uygarlık merkezi olduğunu kanıtlayan arkeolojik kalıntıların SİLİFKE – ANAMUR – TARSUS – MUT – GÜLNAR örneklerini de eklediğimizde üzerinde yaşadığımız bu kenti sevmenin yeterli olmayacağı açık bir gerçek… Bu toprakları geçmişte paylaşanlara ve bize bıraktıkları eserleriyle seslenen atalarımıza saygımızı onlardan kalanları koruyarak göstermek çağdaş insan ve toplum olmanın ön koşulu.. Bu çağdaşlığa ulaşmak için elele verelim.
Bu yazı İÇEL SANAT KULÜBÜ AYLIK BÜLTENİ MART 1995 – 34. SAYI dan alınmıştır.