Askeri Künyem: Mut Kazasının Yapındı Kariyesinden Osman Ağa Oğullarından, Mehmet Kahya Oğlu Ahmet Akil 1315 Yazıcı onbaşı, Bölük emiri.
Birinci cihan Savaşından sonra 15 Temmuz 1336 tarihinde tekrar asker oldum. 6L. Fırka, 1 59 . Alay. Tabur 3, B1.3 e verildim.
Karaman’da iki ay, talimden sonra Konya, Eskişehir, Bilecik hattından Doğançay istasyonuna karargah kurduk ve o havalide Abazalarla çarpışarak Adapazarı, Hendek, Akyazı’yı teskinden sonra yine Eskişehir’e döndük. İki ay Eskişehir’de kaldıktan sonra karayolu ile Gediz’e hareket ettik. Ağırlığımız Çavdarhisar’da kaldı. Düşman Gediz doğusundaki Devrek Boğazı, Devrek Dağları, Yunuslar köyü ve Efendi Köprüsü’ne kadar sarkmıştı. 1336 Birinci teşrin (Ekim 1921) savaşa girdik. İki gün savaştan sonra Gediz’e girdik. Düşman Uşak, Afyon ve Çelikçi köyü semtlerinde çekildi. Gediz’in Alacahan köyünde biraz istirahat ettik.
Alayımızı çete kumandanı Çerkez Ethem emrine verdiler. Alay Kumandanımız Arap Sait Bey Çerkes Ethem ile geçim yapamadı, atına bindi Kütahya’yı tuttu… ”AIlah sizi de kurtarsın” dedi. Kumandanımız gider gitmez alayımıza taarruz emri verildi. Çeltikçi köyü semtine taarruza geçtik. 22. Teşrin-i sani. 1336 (Kasım 1921) mermimiz kıt, silahlarımız çeşitli, topumuz sükut, makinelimiz sükut etti. Toprak biraz karlı idi. Ayağımızda çarık, elbisemiz köyde giydiğimiz elbise idi. Sabah namazı vaktine kadar savaştık. Tabur kumandanımız Binbaşı Abdullah Bey de şehit oldu. Çete kumandanından sık sık taarruz emri geliyordu. Karşımızda düşman ağır makineli tüfekleri vardı. Düşman taarruza geçti. Biz ise yarıdan fazla şehit olduk. Ali oğlu Mustafa, Kerim oğlu Ali, Melleç oğlu Veli şehit oIdular. Alayımız bozuldu, arkamızı saran Çerkez Ethem çeteleri bozguna uğrayan nizami piyadeyi kurşuna tuttular, Arkadaşlarımızın bir çoğunu da çeteler öldürdü.
Bozgundan sonra, Çavdarhisar’daki ağırlığımıza geldik. Düşman tekrar Devrek Boğazı ve dağlarını işgal ettiler. Birkaç, gün köylerde istirahat ettikten sonra acemi eratla takviye edilen bölüğümüz 150 kişi oldu. Tekrar Gediz’e taarruz ettik, Eynihan mevziine kadar düşmanı kovaladık.
Eynihan mevzilerinde idik, cephede sükunet vardı. Çerkez Ethem Ankara’ya çağırılmış diye işitiyorduk. Ankara’dan gelmiş, emrinde bulunan 159. piyade alayını geriye çağırdı. Siperlerimizi boş bırakarak Ethem Bey’in emrettiği bir mahalde toplandık. “iabitlerl salmam” demiş. Sonra yanımıza geldi “memleketinizi mi istersiniz beni mi’ istersiniz?” dedi. “Beni isterseniz silahınızı almayacağım, memleketinizi isterseniz size yol vereceğim” dedi, Ne diyeceğimizi bilemiyorduk. Biraz sonra Çerkez Ethem’in kardeşi ve yaveri yüzbaşı Tevfik Bey yanımıza gelip bölük eminlerine kağıtlar verip her kağıda eratın künyesinin yazılmasını ve altına şu meşruhatı yazmamızı söyledi . “Mazeret-i meşrua ve vazifesine binaen memleketine terhis edilmiştir.” Bu şekilde hazırlanan vesikalar Tevfik Bey’in çadırına bırakıldı, Sabaha kadar mühürlenip hazırlanan vesikalar efrata dağıtılmak üzere bölük eminlerine teslim edildi. Silahlarımızı teslim aldılar. Bizleri serbest bıraktılar. Askerler grup grup yola çıkıyorlardı. Ethem Bey çetelerinde de bir telaş var idi amma ne olduğunu bilemiyorduk. Meğer Çerkez Ethem isyan etmiş, duyuldu. Gediz gerisindeki eski Yunan mevzilerine çetelerini yerleştirdi. : Ankara’dan gelen askeri kuvvetlerimizle biraz çarpıştılar. Bizler de çobansız koyun gibi dağlarda, yollarda sefil bir halde idik. Bulunduğumuz dağlarda Ethem Bey’in akıbetini seyir ediyorduk. Ethem üzerine taarruza geçen kuvvet kumandanları biz mültecilere geri çekilmemizi emrettiler. Çok geçmeden Ethem ve askerleri siperlerini terk ettiler. Yunan siperlerine doğru firar ettiler…
(Çerkez Ethem’in verdiği terhis vesikasına rağmen) memleketine gitmeği düşünmeyen erat Murat dağı eteklerinden Afyon’a bağlı İce karakoluna geldik, halimizi anlattık. Karakol kumandanı bize şu hitabede bulundu: “Siz mülteciler için bizlere jandarma kumandanlığından emir var, Afyonkarahisar’a kadar serbestsiniz.” Kafilede 33 kişi idik. Karakol Kumandanı köyden et pirinç temin etti, ekmek yaptırdı, karnımızı doyurdu. Hatta ayağı yalın olanlarımıza çarık da yaptırdı. Köylü kadınlara çamaşırlarımızı yıkattı ve parça olanları yamattı. İstirahatımızı temin ettikten sonra kumanya ve hasta olanlarımız için mekkare temin etti, yanımıza kılavuz jandarma verdi, vedalaştıktan sonra Sinanpaşa’ya doğru hareket ettik. Sinanpaşa’da bizden ayrı gelen arkadaşlarımızla birleşip 150 kişi kadar olduk. Orada ekmek, ,yemek verdiler, ertesi günü Afyon’a sevk ettiler… Afyon’a vardığımızda karşımıza yüksek rütbeli subaylar çıktı, halimize epeyce üzüldüler… Bizi büyük bir camiye yerleştirdiler. 15 gün serbest camide kaldıktan sonra acemi sevkiyata karıştırdılar. 57. fırka. 176. alay. 1. tabur. 2. bölüğe verdiler.
176. Alayımız Dumlupınar’a sevk edildi. Dumlupınar çok karlı ve soğuk idi. Köyde boş evlerde barınıyorduk.
Bölükte üç kişiye izin çıktı, eski asker olduğum için 15 gün izinle memleketime geldim. Nişanlı idim. Evde anamla kızkardeşim vardı. Kızkardeşimin kocası Gediz’de yanımda şehit olmuştu. Bu 15 gün içinde evlendim. Günüm bitti yine cepheye döndüm.
Afyon işgal olmuş, birliğimi buldum. Yine harbe başladık… Sinanpaşa, Bulca, Düzağaç, ,Tokuçlu semtlerine kadar mücadele ederek, Balmahmut’a yerleştik. Orada bir müddet kaldıktan sonra geri çekildik. Sakarya Meydan Muharebesi başlamıştı. Çarpışa çarpışa Seyitgazi. Tavşan dağı, Ilgaz, Kolankaya yoluyla Sakarya’yı geçtik. Polatlı karşısında Mangaltepe ve Beştepeler’de düşmana taarruz edip püskürttük. Düşman kaçıyordu, bizde takip ediyorduk. İşte ne tecelli ki Sivrihisar bağlarında yaralandım. Hastahaneye gönderdiler. Konya Ereğli’sinde dört ay hastahanede yattım. İki ay tebdil-i hava verdiler. Köyüme, evime geldim. Geldikten bir gün sonra kızım Hediye doğdu. Hediye koymamın sebebi şu, idi: “Nasıl olsa cepheye gidecektim, dönemezsem kızım benden size bir hediye kalır” dedim. Böylelikle adı Hediye oldu. İki ay tez bitti. Tekrar Afyon’a kıtama geldim. Mütareke vardı, ortalık sakin idi amma talim tahkimat çok sıkı idi.
Artık son taarruz zamanı gelmişti. Geceden siperlerimize girdik, emir bekliyorduk, sabrımız taşmıştı. Sabahın erken saatlerinde topçularımız ateşe başladı, düşman siperlerini alt üst etti. Topçular vazifesini yaptıktan sonra iş biz piyadelere düşmüştü. Siperlerimizden fırladık, düşman, tel örgülerini makasla keserek birinci düşman siperlerini elde ettik. Topçularımız zaten düşman siperlerini çökertmişti. Düşman taarruzları birbirini takip ediyordu, harp çok şiddetli idi.
39. Alayımız sarp bir vadide sıkıştı, topçumuz müdahale edemiyordu. Geride bulunan 37 ve 176. alaylarımıza kolordu kumandanı taarruz emri vermemiş. Nerede ise düşman çemberinde kalıyorduk. O arada tümen kumandanımız Albay Reşat Bey hiddetinden intihar etmiş diye duyduk. Çok geçmeden topçularımız yetişti, 39. ve 176. alaylarımız da taarruza kalkınca çemberden kurtulduk. Düşman kuvvetlerinin her cephede bozguna uğradığını kumandanlarımız söylüyorlardı.
Maneviyatımız çok yüksekti. Düşman tutunamadı kaçmağa başladı. Süvarilerimiz ileriye geçmişierdi, biz de süvarilerimizi takip ediyorduk. Gece gündüz yürüyor, savaşıyorduk. Küme küme esir alıyorduk.
Mustafa Kemal Paşa “Ordular hedefiniz Akdeniz’ demişti. Cesaretimiz fevkalade artmış, sevincimizin sonu yoktu. Yemek ve uyku aklımıza gelmiyordu.
Düşmanın bazı geri kuvvetleri Dikili’de yakayı kurtarmışlarsa da esas muharip askerleri esir ve imha edildi. Hatta paşaları Trikopis ve bazı yüksek rütbeli subayları bu meyanda idi.
İlk taarruzdan itibaren on bir günde İzmir’e indik.
İşte böylece İstiklal Savaşı bitmiş oldu. Lozan antlaşması oldu. Türkiye istiklaline kavuştu.
11 Eylül 1339 da terhis olup köyüme geldim.
KÜRT İĞTİŞAŞI
1341 Senesi Mart ayında tekrar silah altına çağırıldım. Abim, İstiklal Savaşından geldiğim zaman ağır hasta idi vefat etti. Geçim gayet ağır, ev düzeni daha daha bozulmuştu. Eşeğimiz ve atımız mekkareye alınmıştı, yalnız tarlalarımız duruyordu, 340 senesinde tarlamızda çalıştım, yiyeceğimizi temin ettim. 41 Senesi Mart’ında asker olduğum zaman anam ağır hasta idi. Asker olduğumu anama bildiremedim, amma vedalaşmam lazımdı…Gözümden yaş çıkaramadım, yüzünden öptüm kulağına seslendim “köylümüzü umum yola istiyorlar, devlet yoluna gidiyorum” deyince dudakları kıpırdadı dedi ki: “Öküzünü sat bedel gönder”, “bedel kabul değilimiş” dedim. Bu sözümü işiten anamın gözleri yaş ile doldu ” Allah selamet versin, yolun açık olsun” dedi. Aile ve akrabalarımla vedalaştım. Bir haftalık ekmek, kumanya ve çamaşır çantamı sırtlayarak şubeye teslim oldum.
*Bu yazı “Mersin Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü Yayın Organı” olan “İÇEL KÜLTÜRÜ” Ocak 1995 – 37. Sayısından alınmıştır.