,

CENNET – CEHENNEM – (Kızkalesi / Korykos – 4. Bölüm)

Cehennem.jpg

KORİKON ANTRON – CENNET CEHENNEM

Bugün herkesin bildiği ve Mersin’in en önemli turizm değerlerinden biri olan Cennet ve Cehennem Obrukları Korykon Antron antik kentindedir. Narlıkuyu’da sırtınızı denize dönüp kuzeye doğru çıktığınızda yaklaşık 2 km sonra ulaşabilirsiniz. Yerini biraz daha irdelemek için Silifke’nin 21 km kuzeydoğusunda, Korykos antik kentinin de 5 km güney batısında diyebiliriz. Doğa harikası bu dev çukurların görkemi ve haklı şöhreti birkaç yüz metre kuzeylerindeki bir başka doğa harikası olan Astım Mağarası’nın tanınmasına biraz gölge etmektedir dersek de haksızlık yapmış olmayız. Yöredeki birçok obruk gibi Cennet ve Cehennem’de Antik Dönem’de kutsal sayılmaktaydılar. Strabon’da (14 V 5) buradan Korykos Mağarası diye bahseder. Cennet obruğunu çevreleyen ilkçağ kentine Korykos denir. Orada denize uzanan burun dahi, Strabon’da Korykos Burnu olarak anılmıştır. Korykos eski Helen dilinde “Torba” demektir. Adın aslı Luvi kökenli, Kor-uwa-ka, Çıkıntılık yeri olabilir. Bilge Umar. Kilikia s.81
CENNET OBRUĞU (Korikion Antron) çok eski dönemlerden beri kült merkezi olarak kullanılan, obruklarının kuzeyindeki Göz Tepesi’nde bulunan sunaktaki yazıta göre Zeus Korykos’a adanmıştır. Bu tanrının kutsal yeri olarak bilinen mağaranın ağzında, MS V. yy.da Paulus adlı bir kişi tarafından Meryem Ana’ya ithafen bir kilise yaptırılmıştır.
Tek nefli olan bu kilise Panaghia (Panagia, Hz.İsa’nın annesi Meryem’in unvanlarından biri) Kilisesi şeklinde anılmaktadır. Apsisin yarım kubbesindeki freskler (Kurumamış sıva üzerine yapılan resimler) korunmuş durumdadır. Sgrafitto (Islak ve farklı renkte sıva veya seramik katları üzerine yazı, resim) yazıt nedeniyle bazı araştırmacılar burada bir Zeus tapınağı olduğuna inanmaktadır. Yazıtlar okunduğunda, bunun bir “Zeus Korykos rahipler listesi” olduğu anlaşılmıştır. Cennet Obruğu’nun batı ağzında yerleşik bir zeytinyağı işliği de bulunmaktadır.
Kökeni Helenistik Dönem’e uzanan başka bir kilise ise obruğun kuzeydoğu ucundadır. Günümüzde Zeus Mabedi olarak bilinen yapının, zaman içinde birçok inanca ev sahipliği yaptığı “yapı taşlarından” anlaşılmaktadır.
Bir yer altı deresinin yol açtığı erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş olan CENNET OBRUĞU 250 m uzunluğunda, 110 m genişliğinde ve 70 m derinliğinde, oval görünümlü devasa bir çukurdur. İçine kayalara oyulmuş 452 basamaklı bir merdivenle inilir. 2020 yılının ortalarında buraya yapılan bir “asansör” haberi kamu oyunu ve dolayısıyla medyayı bir hayli meşgul etmiştir.
Çökük tabanının güney ucunda 200 m uzunluğunda ve en derin noktası 135 m olan büyük bir mağara girişi vardır. Mağaranın bitim noktasında yeraltı suyunun çağıltısı duyulur.
Mersin Ün. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Durukan şahsi instagram hesabında Cennet Cehennem Obruklarının anlamı ve önemini şöyle sıralıyor:
• Anadolu’daki tek Pan Tapınağı Cennet Mağarasıdır.
• Mitolojiye göre, tanrıların en büyüğü Zeus ile canavarların en büyüğü Typhon savaşmış, Zeus ilk karşılaşmada yenilmiş ve bu obruğa hapsedilmiş.
• Hermes ve Pan, Zeus’u kurtarmış ve sonra birlikte Typhon’u yenmişler.
• Cennet mağarası, doğal haliyle Pan tapınağıdır.
• Tanrı Pan, mitolojide keçi ayaklı ve boynuzludur, Dünyaca tanınır.
• Cennet Obruğunun üst kısmında ikinci bir tapınak var. Zeus, Hermes ve Pan için inşa edilmiş. Sonradan kiliseye dönüşmüş.
• İkinci tapınağın duvarlarında uzun bir isim listesi yazılı. 130 yıldır, bu isimlerin rahiplere ait olduğu düşünülmekteydi. Ancak Pan Tapınağının varlığı, bu tanrı için düzenlenen sportif yarışmaların da varlığını ortaya çıkardı. Ve bu isimlerin kutsal yarışları kazananlara ait olduğu anlaşıldı.
• Yunanistan ve İsrail’de bulunan Pan Tapınakları, Cennet-Cehennem ile benzerlikler taşıyan uluslar arası turistik alanlardır. Anadolu’daki tek Pan Tapınağının bulunduğu Cennet-Cehennem de dünya çapında bir turizm alanı olabilir. Prof.Dr. Murat Durukan. (https://www.instagram.com/muratdurukan2000/?hl=tr)
Mağaranın ağzında, girişi merdivenin 300’üncü basamağında küçük bir kilise bulunmaktadır. Kilisenin giriş kapısı üzerindeki dört satırlık kitabede, bu kilisenin V.yüzyılda Paulus adında dindar bir Hristiyan tarafından Meryem Ana’ya ithafen yaptırılmış olduğu yazılıdır.
CEHENNEM OBRUĞU Cennet çöküğünün 75 m kuzeyindedir. Ağzının boyutları yaklaşık 50 m ve 75 m, derinliği 128 metredir. Kenarları çok dik ve içbükey olduğundan içerisine inmek mümkün değildir.
Klasik mitolojide Zeus’un, korkunç Typon’u cehennem obruğuna hapsettiğine inanılır ve burası Zeus tapınağı olarak bilinir. Geç Antik bir Akdeniz portulanında (Portolan, kıyı ve liman kılavuzu, harita) da buradan söz edilir.
İLLUYANKA’dan EVRANÇIKTI’ya TYPHON
Kızkalesi ve Narlıkuyu ile bağlantısı nedeniyle, Korykos Mağaraları olarak anılan Cennet – Cehennem’e, özellikle Cehennem’e bir göz atıp, dünya klasik mitolojisindeki ininin (yuvasının) burada olduğu belirtilen Typhon’u; Tifon yani Tayfun denilen afet yaratan varlığı tanımaya çalışalım.
Mersin’den batıya doğru gidildiğinde, Akdeniz’in kıyısı boyunca uzanan düzlükler Lamas Deresi’nden sonra daralır, dağlar kıyıya yaklaşır. O ölçüde de kıyı dantelleşir; sahil boyunca uzanan antik yol, coğrafyanın izin verdiğince bu dantelin kıvrımlarına girer; körfezleri, koyları dolanır. Çevrede bilinen ve yeni keşfedilen birçok yeraltı ve yerüstü mağaraları ve obrukları vardır. Günümüzde Cennet Cehennem Obrukları olarak bilinen doğal çukurlar, Antik Dönem’de Korykon Antron yani Korykos mağaraları olarak anlatılmıştır. Korkularını öykülerde ölümsüzleştiren eski çağ insanlarının ürettiği hayali kahramanlar, zamanla inanç sisteminin bir parçası olup günümüzdeki mitolojiyi yaratmışlardır.
Antik bir yerleşim yeri olan “Korykon Antron”, şimdiki Cennet-Cehennem ören alanındaki Cennet Çukurunda bir Zeus Mabedi vardır. Yazıtlarından anlaşıldığına göre buranın yerel adı Zeus Kodapas Kodapados’tur.
Korykon Antron, hem Zeus’un hem de Typhon’un ülkesidir. Mağara dibindeki yeraltı suyunun bir kolu Narlıkuyu körfezinden denize ulaşır. Söylencedeki ölüler ülkelerinin tanrısı Hades’in Cehennem geçitlerinden birisi, bu mağaranın ağzındaymış gibi gelir insana. Sanki mitolojik üç başlı köpek olan Typhon’un oğlu Cerberus da öte yakada Hades’in karanlıklar ülkesinin giriş bekçiliğini yapmaktadır.
Korykos Mağaralarındaki Cehennem Zebanisi TYPHON – (Tayfun – Tifon) klasik mitolojide Çince, yıkıcı büyük rüzgâr anlamına gelmektedir. Gaia ile Tartaros’un oğlu, tanrı soylu canavarımsı dev varlık olarak tanımlanır. Kerberos, Orthros, Ladon, Chimera, Hidra gibi devasa ve vahşi huylu tanrımsıların ilk örneği ve en tehlikelisidir. Görünüşte yarı insan yarı yılandır, Zeus tarafından Etna Yanardağının altına gömülmüştür. Eşi de kendisi gibi yarı yılan yarı insan olan tanrıçamsı yaratık/canavarlardan Ekhidna’dır. Typhon, Tartaros ile Gaia’nın oğlu korkunç bir ifrittir.
TARTAROS ya da Tartaros, Yunan mitolojisi’nde, hem bir tanrı hem de yeraltında bir yer adıdır. Ünlü şair Hesiodos’a göre ağır bir demirin cennetten dünyaya düşmesi dokuz gün almaktadır. Şaire göre, bir dokuz gün daha sonra ölüler diyarının en altında, Hades’in bile en uzağında yer alan Tartaros’a ulaşılır.
GAİA, Yunan mitolojisinde yeryüzünü simgeleyen tanrıçadır. Yunan Mitolojisinde Gaia ; Hesiodos`a göre Gaia her şeyin yaratıcısı, her şeyin kendisinden meydana geldiği “toprak ana”dır; tüm tanrıların ve titanların annesidir. Khaos`tan sonra ortaya çıkan Gaia ilk önce gökyüzü Uranos`u daha sonra Pontos`u kendisinden çıkarır bir başka tabirle doğurur.
Zeus dünya ve gökyüzü üzerinde krallığını sürdürürken, Titanların (devler) durumundan memnun olmayan annesi Gaia, Typhon’u Zeus’a karşı savaşması için gönderir. Kapkara kıllarla kaplı, çirkin bir vücudun omuzları üzerinde yükselen yüz tane yılan ve ejder başı vardır ki, bunlar ağızlarından ateş püskürmektedirler. Sesleri de korkunçtur. Buna rağmen Zeus onu cesurca karşılar, attığı güçlü yıldırım ve şimşeklerinin gücü ile Typhon’u yener. Zeus, Typhon’u geçici bir süre hapsettiği Cehennem çukurundan çıkarıp, Etna yanardağının altına hapseder. Etna’daki volkanik etkinliklerin sebebi de Tayfun’un haykırışlarıdır.
Aşağıya, Cennet Çukuruna (obruğa) inerken görünen Meryem Ana Kilisesinin açık çatısını kubbe olarak mağaranın doğal yapısı örter. Yürüdüğümüz taş döşeli kaygan patika yol, mağaranın sonuna doğru 200 metre daha inmeye devam eder. Mağaranın dibine yaklaştıkça duyduğumuz homurtu ile ürpertimiz artar. Mağaranın derinliklerinde doğan, alaca karanlıkta korku ile bakan insanları dehşet içinde bırakıp yeniden dalıp giden bu yer altı nehri Stiks dir
STYKS (Cehennem Nehri) Styks veya Styx diye de geçer. Okeanos ile Tethys’in kızı bir Nymphedir. Ölüler ülkesine nehir olmuştur. Tanrılar onun adı üzerine dönülemez yemin olarak ant içerler. Yeminine vefasızlık eden tanrı bir yıl boyunca nektar ve ambrosiadan (Tanrılara ölümsüzlük veren gıda) yoksun bırakılır ve dokuz yıl boyunca tanrılar arasından kovulur.
Stiks nehrine girenler bir bakıma yenilmez olurlar. Yani vücudu bir zırh gibi olur ve hiçbir şey o kişiye zarar veremez. Ama yenilmez ile ölümsüz farklıdır. Yunan tanrılarına göre en üstün onlar idi. Bu yüzden hiç kimse (kendileri dışında) ölümsüz olmazdı. Stiks nehrine girenlerin, bu yüzden sadece vücutlarında tek bir nokta savunmasız kalırdı. Stiks mitolojik öykülerde genellikle üzerine ant içilen bir nehir olarak yer alsa da Akhilleus’un hikâyesinde farklı bir yeri vardır. Annesi Thetis Aşil’i silah işlemez kılmak için onu daha çocukken Ölüler Ülkesi’nin ırmağı olan Stiks’e daldırmıştır. Ancak, topuğundan tutması nedeniyle büyülü suya değmeyen topuk Aşil’in tek zayıf yeri olmuştur (Aşil’in topuğu deyimi bir insanın zayıf yanını ifade etmektedir).
Burada (Cennet Obruğunun dibinde) mitolojik Cehennem ırmağı Stiks ile bağlantılı görünen yeraltı suyu akar. Antik Dönem yazarı Strabon bu dereden Pikron Hidor (acı su) olarak söz eder. Homeros’a göre Typhon’un ini buradadır. Hesoidos ise, Ekhidna canavarının orada kapalı olduğunu yazar.
Mitolojiye göre, Olimposlu tanrılar ile Titanlar arasında çıkan savaşta Titanlar, yani devler yenilir. Zeus’un son rakibi Typhon’un, gövdesi kıllı ve tırnak gibi kabuklarla örtülüdür. Her bir gözü yalım püskürten, geçtiği yerleri yakıp yıkan öylesine bir azmandır işte. Kalçasından yukarı iri yılan boğumları vardır. Boğumların başa doğru çekilmesiyle kulakları yırtan korkunç bir ıslık sesi çıkarır. Suriye’de, Kasios Dağı’nda Typhon ile Zeus kavgaya tutuştuğunda büyük bir gümbürtü kopar. Zeus Typhon’a yıldırımlar fırlatırken bir taraftan da orak gibi eğri çelik kılıcı ile kollarına bacaklarına vurmaktadır.
Alevler saçan yüz başlı canavar
Bütün tanrılara karşı ayaklanan
Ölüm fırlatırdı korkunç ağzı /
Gözleri ateşle parlardı.
(Azra Erhat – Mitoloji sözlüğü. 1989: 316-317)
Typhon bir ara boğumlarıyla, dev bir ahtapot gibi Zeus’u kavrayıp sarıp onun sinirlerini ve pazılarını koparıp, gücünü yok etti. Sonra bir hayvan postuna sardı, Zeus’u sırtına atıp, denizlerden geçirerek Kilikia’daki Korykos Mağarası’na getirdi. Mağaraya hapsedilen Zeus’un başına yarısı kadın olan bir ejderi nöbetçi olarak koydu. Daha sonra Typhon’un düşmanları Hermes ve Aigipan Zeus’un kesilen, sinirleri ve pazularını çalıp geri verdiler. Zeus kuvvetini yeniden kazanınca kanatlı atların çektiği arabasıyla Typhon’un peşine düştü. Bu kez Typhon’u yendi ve onu geçici olarak Cehennem çukuruna hapsetti. (Zeus onu daha sonra Sicilya adasında Etna Yanardağı’nın içine kapatacaktır.)
EKHİDNA (Antik Yunanca: Εχιδνα) Yunanca dilinin yazımında C harfi olmadığından Antik Yunanca dilinin yazımında Kappa (K) harfi kullanılmıştır. Ekidna bir kadın gövdesine ve başına sahip vücudunun geri kalan kısmı kıvrak bir yılan kuyruğu şeklinde olan bir Drakaina’dır. Çürümüş ve kokuşmuş, hastalık taşıyan ve yayan balçık ve kirli sulara hükmeden efsanevi bir kadın yaratıktır. Efsaneye göre (abartılı bir şekilde) tüm canavar yaratıkların anası olarak adlandırılır, o bir “Drakaina” idi. Yüzü ve gövdesi güzel bir kadına benzer, alımlı yanakları vardır, vücudunun geri kalan kısmı bir yılan gibidir. Kutsal dünyanın karanlık ve gizli alt katmanlarında çiğ et yiyen bir yaratıktır. Orada, ölümsüz tanrılar ve ölümlü adamlardan uzak, obruk tarzında oyuk bir kayanın altında sığınak olarak kullandığı derin bir mağarası vardır. O ve eşi Typhon Olimposlulara saldırdığında Zeus onlara çok öfkelenerek, darbeler halinde şimşeklerini savurdu. Typhon’u Sicilya’da Etna Dağı’nın altına adeta mühürleyerek cezalandırdı. Ancak Zeus, Ekhidna ve çocuklarının gelecekteki kahramanlara karşı bir meydan okuma olarak yaşamalarına izin verdi. Ekhidna uykuya daldığında, Hera’ya hizmet eden yüz gözlü dev Argus Panoptes dikenli mızraklarını ona savurarak sonunda onu öldürdü. (Çeviri için Aydın Sevim’e teşekkürler.)
ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDA TYPHON
Strabon, Typhon’un Kilikia’da, Arimalılar’ın ülkesinde olduğunu anlatır. Efsaneye göre Kilikia bölgesinin dağlık kesimindeki Arima ülkesindeki bu dağların altındaki mağaralarda iki ejder yatmaktadır. Kendinden önce yaşamış yazarlara dayanan Strabon şöyle yazar:
”Ve onlar (Arimler), Homeros’un Typhon’un ininin bulunduğu Arimler ülkesinde”… dizesinde ‘bu yerin ormanlık olduğu ve şimşek çektiği ve Arimler’in burada yaşadığı’ kayıtlıdır.
Pindaros, “Typhon Kilikia’nın ünlü mağarasında yaşardı. Şimdi ise onun kıllı göğsünü ağırlığı ile ezen Sicilya’nın ve Kyme kıyılarını oluşturan kayalar altında yatmaktadır, bir zamanlar Arimler’in arasında bulunan Zeus, elli başlı Typhon canavarını öldürmüştür” ifadesini kullanır.
Kallistenes’e göre, “Bölgedeki Arimma Dağları’na isimlerini veren Arimler, Kalykadnos Dağı çevresinde ve Korykos Mağarası yakınındaki Sarpedon Burnu’nda yerleşmişlerdir”.
Yunanlı tragedya yazarı Aeskhilos bir oyununda Prometheus’u şöyle konuşturur:
“O Toprakana’dan yani Gaia’dan doğan Tartaros’un oğlu Typhon ki, Kilikia Korykos Mağaraları’nda yaşayan yüz başlı bir devdir. Bu dev taşkın gururuyla, şom çenelerinin arasından yıkıcılık fışkırarak ve Gorgon gözlerinden şimşekler yıldırarak tanrılara karşı ayaklanır. Fakat taa göklerden inen heybetli bir şimşek çakar, yüreğini paramparça eder. Typhon geçici olarak Korykos’ta cehennem çukuruna kapatılır. …Ondan sonra Typhon, yanmış ve kül olmuş bir durumda Etna Yanardağı’nın altına serilir. Ama söylenceye göre bir gün gelecektir ki, Typhon ağzından ateşten bir dolu püskürtecek ve bir alev ırmağı akıtarak kalkacak ve zengin Sicilya ovalarını yakacaktır.”
Halikarnas Balıkçısı ise : “Bu mağaranın 80 metre kadar doğusunda, bin kez daha heybetli bir başka mağarada Zeus maskesi altında gizlenen otokton (yerli) tanrıdan daha korkunç bir varlık oturuyordu.
Korykos mağarası bir cennetse bu ikinci mağara hakkıyla layığıyla bir cehennem sayılabilir” diye yazmaktadır.
Bu mağaraları gezen ve tanıtan yazarlardan Victor Langlois,‘Korykon Mağarası, Şeytan Deresi adındaki vadide bulunmaktadır’ demektedir.
CEHENNEM KUYUSU, Cehennem ya da Arasat diye adlandırılan bu kuyu Cennet Çöküğü’nün 75-80 metre kuzeyinde kayaların arasında bulunmaktadır. 128 metre derinliğindeki çukur torba gibi, alt tarafına doğru genişlediğinden içine inilemez.
TYPHON EFSANESİ Öykünün aslı Hitit kaynaklarında görülür. Hitit İlluyanka Efsanesi Yunan mitolojisine kaynak olduğu görülüyor. Efsanenin Anadolu’dan geldiğini yer adları açığa vurmaktadır. Typhon’un oturduğu yer Mersin yakınlarındaki Korykos Mağaraları’ndan Cehennem Çukuru’dur. Görüldüğü gibi Typhon figürü, klasik mitolojinin önemli kaynaklarına göre, Amasyalı Strabon’un Arimler yurdu dediği yerde, Mersin’in antik kentlerinden Korikos’ta doğmuştur. Antik Dönem yazarı Pomponius Mela Typhon için söyle yazmıştır:
“İşte Typhon denilen dev burada oturmaktadır. Bu mağaraya giren hayvan yaşamazdı.”
Typhon’un Yazarı Pomponius Mela, İber Yarımadası’nda doğmuş Romalı coğrafyacıdır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. M.S. 45’te ölmüştür.
De situ orbis libri III. adlı yaklaşık 100 sayfalık kitabı anlatım özellikleriyle dikkat çeken Latince eseridir.
Pliny’nin Historia Naturalis adlı çalışmasından etkilenmiştir. Türkoloji açısından önemli bir kaynak olan eser Azak Denizi’nin doğusunda yaşayan Türkleri batıda tarif eden ilk kayıttır. “De Situ Orbis” çalışmasında Kilikya ve yöresine ait bazı bilgiler verir;
“70. Körfez’in derinliklerindeki iç kısımlar büyük tarihi dönüm noktalarını anlatır. Bu yer, İskender ve Darius’un yönetimindeki Perslilerin Dönemi’ne tanıklık eder. Şimdilerde önemsiz bir şehir olarak adlandırılsa da o zamanlar en güçlü şehir olarak adlandırılır. Burası Issos olarak anılır bu nedenle körfeze Issos Körfezi denir. Pyramus (Ceyhan) ve Cydnus (Tarsus) nehirleri arasında uzanır Hammodes noktası olarak bilinir. Pyramus (Ceyhan) nehri Issos’a daha yakındır ve Mallos’un arkasına düşerken Cydnus daha uzak kalır ve Tarsus’tan geçer.
71.Yakınındaki şehir Rodoslular (Rhodians) ve Argoslular (Argives) tarafından işgal edilmiş olup; Pompeius tarafından korsanlara bırakılmıştır. Şimdilerde Pompeiopolis olarak adlandırılan şehir “Soloe “olarak bilinir. Bunun yanı sıra, küçük bir tepecikte, şair Aratus’un anıtında bunun nedeni açıklanmış olmalıdır: Çünkü kimse, göğsüne atılan kayaların neden ayrı düştüklerini bilmemektedir. Buraya çok uzak olmayan Corycos (Görgöz) köyü; dar sıradağlarla kıtaya bağlanmış açık denizdeki bir limanla çevrilmiştir.
72. Yukarıda bahsi geçen köy aynı zamanda Corycian Cave (Cennet Mağarası) olarak adlandırılır. Anlatılması çok sıra dışı olabilecek tek doğa harikası bir mağara. Dağın sağ yamacında ağzı açık büyük bir mağara olan bu yer kıyıya yakın dik patikalarla gidilebilen bir yerdir. İçine girildikçe çok etkileyici sarkıtlar ve onların gölgeleriyle kuşatılmış olduğu görülür. İlk bakıldığında çok güzel olan bu doğa harikası akılları karıştıracak bir korkuya neden olsa da daha çok incelenmesi için insanların kendilerini tutamadıkları görülür.
73.Dar, engebeli, bir buçuk mil uzunluğunda, sevimli gölgeler ve ormandaki yankılarla; bir yönden diğer yöne akıp duran derelerin arasında bir inişi var. Aşağıya inildiğinde başka bir mağara geliyor ki birçok nedenden dolayı bunu daha geniş anlatmak gerekir. Etrafındaki mucizevî çan gibi güçlü sesleri ve hışırtılarından dolayı insanları başlangıçta korkutur.
74. İlk başlarda görülebilir olmasına rağmen derine inildiğinde gittikçe karanlıklaşır. Kim meydan okur inmeğe çalışırsa tavşan deliğinden geçermiş gibi bir his uyandırır. Fışkırırcasına bir dere yükselir ve yine bir anda fışkırarak gözden kaybolur. Daha derine gidebilmek için tüyleri diken diken yapan bir karanlık başlar ve bilinmeyen olarak adlandırılan ileriye gidemezsiniz.
75.Bütün mağara her ne kadar dar olsa da kelimenin tam anlamıyla tanrıların oturduğu kutsal bir yer olarak adlandırılır. Her ne kadar kutsal bir şey ifade etmese de ilahi bir güç olduğunu göstermektedir.
76. Daha uzakta Typhon mağarası olarak anılan bir mağara daha vardır. Dar girişli olduğu söylenenlere göre arada sıkışmış bir mağara. Sonu gelmeyen bir gece gibi gözüktüğünden araştırılması asla kolay olmamıştır. Efsaneye göre Typhon’dan dolayı içine her ne girdiyse şu anda herhangi bir hayat belirtisi yoktur.
Yüz başlı Tayfun (Typhon) (Typhoeus veya Typhaon) – Mitolojideki Tanrıların dünyasında ölümcül kasırga ya da ateş püskürten canavar. (İngilizcede Typhoon, Yunancada değişime uğrayarak Typhon – hortum olmuş. Kantez Çin’cesine lam fung – büyük rüzgâr ve Arapçada tufan – hortum olarak adlandırılmış). Zeus’un yönetiminde savaşmış ve yıldırım ışığının içinde saklı tutulmuş. (hes. Theog.820-80)
Apollodorus (1,6,3) bazı bilgiler verir:a) Typhon Cilicia (Kilikya)’da doğdu. b) uzun kollarıyla ufuktan ufağa koşar c) Mt. Casius (Jabal al Aqra) ile el ele Suriye’de savaşır. Typhon Zeus’u yumuşatır ellerindeki ve ayaklarındaki kilitleri kırar (bir kavanoz içinde saklıydı) ve Zeus’u zayıf düşürür. Corycian mağarasına kavanozu geri götürür Hermes (haber tanrısı) ve Aegipan tarafından tekrar monte edilerek yapılanır. Corycus uzun süre tapınağında gök Tanrısı Luwian’la görüşür. Kilikya toprakları ve kuzey Suriye’deki Hititlerden dolayı bu Yunan mitolojisi Hitit mitolojisiyle de bağlantı kurar. Yunan mitolojisine göre Typhon rüzgârların ve fırtınaların babasıdır.
Yılan Kuyruklu Üç Başlı Köpek KERBEROS Yunan mitolojisinde, Hades’in yönettiği, ölülerin bulunduğu yeraltının kapısında bekçilik yapar. (Hesiodes’e göre 50, Horace’a göre ise 100 başı vardı). Kuyruğu bir yılan olan ve sırtında sayısız yılan başı bulunan, ısırıkları zehirli bir köpektir. Herkül’ün (Herakles) 12 görevi arasında yer alır. Kerberos, Yunanca “çukur iblisi” (Çok derinlerdeki, şeytâni çukur) demektir.
Yılan kuyruklu iki başlı köpek Orthros, Ekhidna ile dev Typhon’un diğer oğlu olan Kerberos’un kardeşi ORTHROS’tur. Devasa ölçülerdeki zincirlerle bağlı tutulan bu köpeğin görevi, yer altına giren ölülerin tekrar yeryüzüne çıkmalarını önlemektir. Sadece üç kere yenilmiştir:
1-Son görevi Kerberos’u yakalamak olan Herakles tarafından yakalanarak,
2-Müzik yeteneğini kullanan Orpheus tarafından uyutularak,
Lethe ırmağındaki su yardımıyla Hermes tarafından uyutularak,
Roma mitolojisinde, ilaçlı keklerle Aineias tarafından uyutularak,
3-Yine bir Roma masalında, ilaçlı keklerle Psykhe tarafından uyutularak.
Kerberos, özellikle kapıların, eşiklerin ve sınırların bekçisi olmanın arketipi olmuştur. Orta Çağdan günümüze kurgu yapıtlarda sıkça bu özelliğiyle yer almıştır (Dante’nin İlahi Komedya‘sında ve Fluffy olarak J. K. Rowling’in Harry Potter ve Felsefe Taşı adlı kitabında.) Ayrıca günümüzde güvenlik ve savaş alanında da kullanılmaktadır. (MİT tarafından geliştirilen Kerberos protokolü gibi.) Kitabın Devamı için bu satırı tıklayınız. 

Biyografik Bilgi

scroll to top