,

Öyküleriyle Karacaoğlan / DOKUZ AYLIK YOLDAN SEFERE GELDİM

Gezi-21.jpg

Ali UYSAL
Bu sabah yabancı duygular dolaşıyordu içinde.Her gün gülerek doğan güneş bu gün gülümsemiyordu.Tatlı tatlı yüzünü okşayan aşağı yelinin esişinde, gönlünü okşayan kuşların ötüşünde,baygın baygın iç dünyasında dolaşan çiçeklerin kokuşunda bir gariplik vardı.
Yabancısı olduğu bir ruh haliyle attı kendini çadırdan dışarı.Kara çalılar arasında hem yürüyor hem de içindeki yabancı uyguları çözmeye çalışıyordu. Uçsuz bucaksız gönlünü her varlığa açmıştı. Her varlık orada konaklamıştı. İçinden büngül büngül sevgi fışkırır, her varlığı kucaklamak isterdi.
Ne olmuştu da iç dünyası bozulmuş bağlara dönmüştü. Birden yaşlandığı düşüverdi aklına.Yüz yaşını geçmişti.Ne var ki güzellerle davası bitmemişti.
Dolaşırken sıkça Yörük çadırla çıkıyordu karşısına.Yannık içine inip çıkan bişşeğin sesi, oğlak melemeleri, horaz ötmeleri, eşek anırmaları, deve bozlamaları birbirine karışıyordu. Can atardı çadırlara uğrayıp söyleşmeye. Bu kez istek yoktu içinde. Çadırlara hiç uğramadı. Yaşamı sorgulayıp yargılamaya çalışıyordu. Daha doğrusu içini birilerine boşaltmak istiyordu.
Görkemli bir ardıç ağacı çıktı önüne. Kendine özgü bir kokusu olurdu ardıçların. Burnunu dayayıp derince kokladı. Kaba ardıcın gölgesi hoş olurdu. Çöküverdi ak bir taşın üstüne. Sazını alıp çocuk sever gibi okşadı. Tellerini tıngırdadıp deneyimden geçirdi. Birileriyle hesaplaşmak istiyordu. İşte o davanın sözleri:

Dokuz aylık yoldan sefere geldim
Dünya denen yere indirdin beni
Koymadın bir zaman murad alayım
GeldiÄŸime piÅŸman ettirdin beni

Bunca vakit kucaklarda eÄŸlendim
Eğlendim de çaputlara belendim
Bir zaman da beşiklerde sallandım
Anamın sütüne kandırdın beni

Peşine de deli gönül peşine
Değirmenler döner çeşmim yaşına
Varır varmaz on üç on dört yaşına
Kara sevdalara saldırdın beni

Yiğirmide boz bulanık sel idim
Otuzunda çevre yanım göl ettim
Kırk yaşımda hayrım şerrim tanıdım
Türlü sevdalara yeldirdin beni

Ellisinde yönüm yokuşa düştü
Altmışında hazır bildiğim geçti
Yetmişinde gayri tebdilim şaştı
Artık yavaş yavaş indirdin beni

Sekseninde kemiklerim ezildi
Doksanında beratçığım yazıldı
Yüz yaşadım kabirciğim kazıldı
Şol kara toprağa gönderdin beni

Karac’oğlan eydür yakıp yandırdın
Aşkın dolusunu verdin kandırdın
En sonra da Azrail’i gönderdin
Birden doğmamışa döndürdün beni

Köy Enstitüsü mezunu, edebiyat öğretmeni. Özellikle halk kültürü, Karacaoğlan, N. Hikmet konularında konuşmacı, yazar.

scroll to top