Öykümüzün buraya kadar ki kısmı kitaplara geçmiÅŸ ve herkesçe bilinmektedir. Fakat modern Mersin’in temellerinin atılış ÅŸekli bir baÅŸka özellik, güzellik ve tarihi önem ve deÄŸer taşımaktadır. Bakın oda nasıl.Mersin’de 1956 ‘ da yani avukatlığımızın ilk yıllarında dava münasebetiyle ara sıra Toros’ların tepesine veya Ceyhan’a Osmaniye’ye keÅŸfe giderdik. Arazi hudutları okunurken bazen Amerikalıların isimlerini rastlar heyetçe buna ÅŸaşırır, bir anlam veremezdik.
Gerçi 1937’lerde Mersin’de 20–25 yaygın ecnebi aile vardı. Bunların çok eskiden geldikleri söylenirdi.
O tarihlerde Gözne yaylamızda, içinde papaz ve öğretmen evleri ve Tarsus Amerikan Kolejinin yazlığı bulunan ufak bir Amerikalı mahallesi mevcuttu. Kentte en güzel yapılar onlarındı. Deniz ticaretiyle onlar uğraşıyorlardı. Tek-tük narenciye bahçeleri vardı. Pamukçuluk, gemi acenteliği, ihracat ve ithalat yapıyorlardı.
Åžehirde ucuna kadar demiryolu olan betondan Alman iskelesinden baÅŸkaca yedi sekiz iskele daha vardı. Tren yolu 1930’dan önce ÅŸimdiki istasyondan Müftü Camisinin olduÄŸu yere kadar uzanırmış. Uray caddesinden, Mersin Otelinin eskiden yerinde bulunan gümrüğe kadar demiryolu geçerdi. Ä°stasyon, Tüccar Kulübü, Bar, Sinema, kıyıda gazinolar, temiz lokantalar, oteller, bankalar, camiiler, kiliseler ve rahibe okulu mevcuttu. Hatta 1934’lerde galiba ÅŸimdi Atatürk evi yapılmakta olan binanın kuzeyindeki shell istasyon alanına çok büyük bir Ä°talyan sirki de gelmiÅŸti. Muazzamdı. Ebeveynlerimizin kışın balolara, yazları da garden partilere gittiklerini iyi hatırlarız. Kılık, kıyafet, iliÅŸkiler hepsi batılıdan farksızdı. Bu nedenle 1925’lerde Mersin’e küçük Paris denilirmiÅŸ.
Sakinler o kadar içli dışlıydılar ki kimsenin aklına” kim bunlar” sorusu gelmiyordu.
Gerçekten kimdi bu ecnebiler? Ne zaman, nereden ve niçin gelmişlerdi?..
Bunu çok yaÅŸlı Hıristiyan müvekkil ve dostlarımızdan yıllarca araÅŸtırdığımızda ÅŸu gerçekle karşılaÅŸtık. Modern Mersin’in kuruluÅŸ nedeni Amerika’nın 1861 – 65 sürecindeki Kuzey – Güney savaÅŸlarıdır..
12 Nisan 1861 de patlayan bu savaşın baÅŸlarında baÅŸarılı olan kuzeyliler bir süre sonra cephelerden maÄŸlubiyet haberleri almaya baÅŸlayınca baÅŸkan Linkoln kurmaylarına bunun nedenini sormuÅŸ. ” Biz güneyde Teksas’lıların pamuk tarlalarını yaktık, onlarda bizim stoklarımızı uçurunca pamuÄŸumuz kalmadı. Oysa barutu pamuktan üretiyorduk, böylece barutsuz kaldığımızdan savaÅŸ gücümüz azaldı. Cevabını vermiÅŸler. O zaman bilim adamları pamuÄŸa elveriÅŸli Teksas enlemindeki yerlerde ziraat giriÅŸimini tavsiye etmiÅŸlerdir. Ve araÅŸtırmalarda en uygun yer olarak Anadolu görünmüştür.
Osmanlı’ların çöküş devridir ve Sultan Abdülaziz PadiÅŸah’tır. Hemen elçiler yollanmış görüşmeler ve pazarlık sonunda Çukurova’da pamuk ziraatı yapma hakkı Kuzey Amerika hükümetine verilmiÅŸtir.
Derhal ziraatçılar, idareciler, Tarsus’a gelmiÅŸler ve önce orayı mesken edinmiÅŸler. AraÅŸtırmalarında Mersin köyünü seçerek daÄŸ baÅŸlarından bile gelen, fakir köylümüze peÅŸin para ve tohum vererek pamuk yetiÅŸtirmelerini istemiÅŸler.
BaÅŸlangıçta bilgisiz hareket edildiÄŸinden daÄŸ köylüleri pamuÄŸu üretemeyince aldığı paraya karşı mert ve dürüst Türk köylüsü, pamuk yerine tarlasını” Havaca” dedikleri Amerikalıya terk etmiÅŸ. Fakat ovada randıman, yüksek olunca ve üreticiye iyi para verildiÄŸi de ÅŸayi olunca pamuk ziraatı Mersin’den Osmaniye’ye kadar birden yayılıvermiÅŸtir.
Amerika’ya pamuÄŸun acele nakli gerektiÄŸinden iskele ihtiyaçlarını da Almanlar, Ä°talyanlar, Fransızlar gidermiÅŸtir. Devlet gümrüğü kurmuÅŸ, demir yolunu çektirmiÅŸtir. Ä°ngilizler bugün kentin doÄŸu giriÅŸindeki metruk pamuk fabrikasını kurmuÅŸ, pamuklar orada balyalanmış. Beyrut’tan, Girit’ten yabancı dil bilenler gelmiÅŸ, bunların ihtiyacı olan mesken ve iÅŸ yerleri kurulmuÅŸ. Mersin köyü süratle ÅŸehirleÅŸmeye yönelince Amerikalılarda konutlarını Mersin’e nakletmiÅŸler. Ancak kendi çocukları için kurdukları kolej Tarsus’ta bırakılmıştır. Bu geliÅŸme karşısında Valide Sultan Vakfı ÅŸimdiki Bakkallar Camisini ve önündeki kitabeli çeÅŸmeyi ve ÅŸehrin bir kaç yerinde gelir saÄŸlayacak bazı mülkler, köprü vs. inÅŸa ettirmiÅŸtir.
Çevre köylüleri ürünlerini ÅŸimdi göbekte kalan YoÄŸurt Pazarı denilen yere getirmiÅŸ ve kent oradan, etrafa doÄŸru ÅŸiÅŸmeye baÅŸlamıştır. Ä°lk konaklama yeri olarak Azakhan kurulmuÅŸ. Ve bunları Mersin’de birkaç pamuk fabrikası takip etmiÅŸtir.
Böylece Mersin ticari ve mimari deÄŸer elde ederek fazlasıyla gönderilen pamuktan, nihayet zaferi kuzey Amerika’nın kazanmasında, en büyük rolü oynamıştır. Demek gerekir ki; Amerika’nın pamuk ihtiyacı Mersin’i yaratmış ve bu pamukta Amerika’yı kurtarmıştır. Ve zafer de Mersin’in ve Çukurova köylüsünün paha biçilmez alın teri ve hakkı vardır. Bu nedenle Amerika’dan Türkiye’ye çok fazla vefa beklemekte pek fazla haklıyız.
Sonuç olarak ÅŸunu eklemek isteriz. Öykümüzü 1974’te Mersin Belediye BÅŸk. Sayın Kaya Mutlu’nun ÅŸehrin SÄ°T çalışmaları için görevlendirdiÄŸi Ankaralı Mimar Åževki Vanlı’nın Osmanlı arÅŸivlerinden elde ettiÄŸi somut bilgileri kapsayan albümünün detaylı ön sözünde doÄŸruladığını bildiririz. EVVEL ZAMAAAN İÇİNDE MERSÄ°N (AV. SUDÄ° ABAÇ)
Bu yazı “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Temmuz 1992 – 4. Sayı” sından alınmıştır.