,

HOCANIN ÖLÜMÜNDE MUSTAFA KEMAL’E AĞIT – ALİ UYSAL

Atatürkün-ardından.jpg

ÖYKÜLERİYLE TÜRKMEN AĞITLARI (2)
Öykünün kahramanı Abdurahman Hoca köyün en varlıklarından biriydi. Askerliğini doğuda yapmıştı. Bu tarih “KURTULUŞ SAVAŞI” mızın bittiği günlere rastlıyordu. Art arda gelen iki savaş ordunun subay ve astsubay sayısını hayli azaltmıştı. Bu yüzden okuryazar ve açıkgöz erlere kumandanlık görevi veriliyordu. Hoca da bunlardan biriydi. İtibarlı bir askerlik yapmıştı. Biraz da para biriktirmişti. Şair ruhluydu. Yetenek konusunda da pek boş sayılmazdı. Hatta askerden bir de şiir göndermişti. Gerçi köylüler o zaman buna şiir demezler “destan” derlerdi. Uzunca bir destandı bu; ama unutulup gitmişti; yalnız bir kıtası dillerde dolaşıyordu:
Felek çarkı bir değirmen olmuş dönüyor
Gürcistan’da koç yiğitler soluyor
Kardaşlarım ulu bayram geliyor
Size bayram bize zindan oluyor.
Hoca forsluydu köyde. Askerlere mi mahpuslara mı küçük boncuklardan, ki köylüler bunlara inci der, atına bir kırbaç, bir de gem ördürmüştü. Al atının alnına inciden örgü içine bir de ayna yerleştirmişti. Uzaklardan bir ayna parladı mı herkes bir birbirine “Hoca geliyor” diye haber verirdi. Doğaldır ki böyle bir kişiye köyün kadınları kızları ilgi duyarlardı. O da bu ilgilere kayıtsız kalamazdı. Derken bu ilgilerden biri evlilikle sonuçlandı. Hoca ikinci hanımı da getirdi eve.
Onun köyde bu kadar sevilmesinin nedeni çoktu aslında. Köylüler bayağı sabunu bile bulamazken, çamaşırlarını külle yıkarlarken Hoca askerden pembe, yuvarlak çok hoş kokan bir sabun getirmişti. Elini yüzünü onunla yurdu. Salt o sabunu görmek için bile eve gelenlerin sayısı hiç de az değildi. Temizlik önem verdiği ilkelerin başında gelirdi. Sesi de oldukça büyüleyiciydi.Kuran okurken ya da sala verirken kadınlar gözyaşlarını tutamazdı. Daha bunlara benzer artamları çoktu hocanın. Güzel konuşur, güzel giyinirdi. Çok ve yerinde şaka yapardı. Köyün içinde bir de dükkân açmıştı.
Bu olağanüstü yaşam bir gün sona erdi. Köylü ile ilgili bir konu anlatılırken onların dilini kullanmak hem anlatmakta hem de anlamaka daha etkili oluyor. Ben de bu yöntemi uygulayacağım. İkinci avratla birlikte eve didişme de yerleşti. Evde kavgasız gün geçmez oldu. Hoca bu kavgalara bir türlü çözüm bulamadı. İki ateş arasında bunaldı durdu. Bir gün birini, bir gün öbürünü dövmekten elleri, kolları yoruldu.
Derken Hoca’ya bir şeyler olmaya başladı. İştahtan kesildi, halsizleşti. Yol yoktu, araç yoktu, doktor yoktu; bunların hepsi olsa bilinç yoktu. Hasta günden güne sararıp solmaya başladı. Sonunda bu du dünyadan gider oldu. Geride üç kız, iki oğlan beş yetim bıraktı. Acı çok büyüktü, dayanılır gibi değildi. Yedi kat yabancılar bile bu ölüme kayıtsız kalamadı. Cenaze evi insanla dolup taştı. Birden bire toplulukta bir dalgalanma oldu. Kulaktan kulağa bir fısıltı dolaşmaya başladı: “Ayaş Avradı geldi.”
Ayaş avradı bir yörük karısı idi. Sahilden yaylaya göçüyorlardı. O yöreden göçerken ölüm olayını duymuştu. Hoca’nın ilk avradı ile tanışıyorlardı. Tanışmanın ötesinde ahbaptılar. Sapıverdi Ayaş Avradı ölüm çadırına. Bu yörük karısı alim değildi; ama arifti. İçinden gelen bir yetenekle birçok sorunun üstesinden gelirdi. Düşkünlere yardım eder, şaşkınlara yol gösterirdi. Atatürk altı yedi ay kadar önce ölmüştü. Herkes gibi bu eşsiz insana hayrandı. Büyük olayın acısı içinden çıkmamıştı. Kalabalığın ortasına yerleşti. Her iki ölüye birden ağlayacak, ölü sahiplerini de avutacaktı. Atatürk öldükten sonra ölüm o kadar korkunç olamazdı. Mitolojik analara benzeyen kadının ağzı açılır açılmaz dağlar taşlar sustu, uçan kuşlar sustu; esen yeller sustu. Saatlerce ağıt söyledi Ayaş Avradı. Bu paha biçilmez kültür hazinesini yeller aldı götürdü, seller aldı götürdü; kala kala dört dörtlük kaldı belleklerde:
İskele deniz kırağı
İçinde çatal yüreği
Türkiye’mizin direği
Kemal Paşa bile öldü
xxx
Şimşek şimşek mavi gözü
Heç yoğumuş oğlu kızı
Kılıçtan keskindi sözü
Kemal paşa bile öldü
xxx
Yoksulları hep doyuran
Vatanımızı koruyan
Yoktan böyük devlet kuran
Kemal Paşa bile öldü
xxx
Ören Köy’lünün obası
Kayfe rengi urubası
Türkiye’mizin bubası
Kemal Paşa bile öldü

Köy Enstitüsü mezunu, edebiyat öğretmeni. Özellikle halk kültürü, Karacaoğlan, N. Hikmet konularında konuşmacı, yazar.

scroll to top