İskenderun’dan Alanya’ya kadar olan ve Toros DaÄŸlarının çevirdiÄŸi DoÄŸu Akdeniz Bölgesine antik çaÄŸlarda Kilikya denmiÅŸtir. Kilikya o dönemlerde doÄŸasına uygun olarak, yönetim biçiminde; “Ovalık Kilikya Çukurova” ve “TaÅŸlık Kilikya TaÅŸeli” olarak ikiye bölünmüştür.
Bu bölgenin türküleri incelendiÄŸinde görülecektir ki; ezgi yapısından türkü konularına kadar pek çok ayrım, Kilikya’nın ikiye bölünmüşlüğüne iÅŸaret eder. Bu yazıda, bölgenin iki ayrı yöresi ile ilgili halk ezgilerinin ayrımları ele alınmıştır. Kilikya’nın tüm türküleri üzerinde yapılacak bir çalışma, geniÅŸ oylumlu olacaktır. Amacımız, farklılıklar ve benzerlikler olacağı için, örnekleme ve seçkiler yapılarak, ilgili konu açıklanmaya çalışılmıştır.
BELİRLİ AYRIMLAR:
A- TAŞELİ HALK EZGİLERİ VE OYUNLARI:
1-TaÅŸlık Kilikya; Lamas çayından Alanya’ya kadar olan, Türkçede “TaÅŸeli Yöresi” olarak adlandırılan platodur. GeniÅŸ ovaları (Silifke Ovası dışında) ve yüksek daÄŸ dorukları olmayan dalgalı bir arazidir. Arazinin bu doÄŸal yapısı halk kültüründe, türkü ve oyunlarda kendini gösterir. Derin vadiler, sarp yamaçları bölerek kabarıp akan çaylar, yemyeÅŸil kızılçam ormanları; halk danslarındaki bir yükseliÅŸ bir çöküş gibi ya da ezgilerindeki pes sesten çığlık gibi yükselen tiz seslere çıkış biçiminde damgasını vurur.
2- TaÅŸeli halk kültürünün en belirgin özelliÄŸi, hayvancı toplum (ya da toplumbilim terimi ile “çoban toplumu”) kültürünü yaÅŸatmasıdır. Çukurova ve çevresi halkından daha çok hayvancı kültürü taşırlar ve yerleÅŸik düzene daha geç baÅŸlamıştır. Tarım toplumu olmaya yeni geçilmiÅŸ olması yanında, halen sürü hayvancılığı yapan azımsanmayacak bir nüfusun olması; halk kültürünün her dalında olduÄŸu gibi, türkülerde de kendini gösterir. Örnek: “Ak devem düzden gelir, (TRT. T.H.Müz. Rep. No: 910) türküsünde olduÄŸu gibi, göçü taşıyan deve, türkülerde de yaÅŸatılır. Bir hayvansal ürün olan yoÄŸurt, baÅŸlı başına bir türküye ad olur. Göç olgusu, yaÅŸamın önemli bir kesitidir. (Silifke’nin yoÄŸurdu. Rep. No: 1657) (Yayla yollarında göç kater kater Rep.ne 2358)
3- Pınar, akarsu, yayla, rüzgar gibi doÄŸal yapılar türkülerde daha çok yer alp esin kaynağı oluÅŸturur. (Pinar baÅŸ ben olayım Rep. No: 569 ya da Pınara vurdum kazmayı Rep.no: 837), (Åžu derenin uzunu Rep. No:145, Dere dere gidelim Rep no: 711), (Çaya vardım zeybeÄŸi R. No: 1917). (Yayla yollarında R.no: 2358, GiyinmiÅŸ kuÅŸanmış yayladan gelir R.no: 1472) (Silifke’nin poyrazında yatamaz oldum R. No: 1156) gibi…
4- Repertuara geçmiÅŸ bir ağıt yoktur. Oysa, Çukurova türkülerinde ağıt çok fazladır. 19. Yüzyılda yaÅŸamış Gerali lakaplı bir yiÄŸidin ölümüne yakılan türkü; süreç içinde hem sözleri hem ezgisi deÄŸiÅŸerek, günümüzde (Ham çökelek) adıyla ve “Kır eÅŸeÄŸime biner karlı daÄŸlar aÅŸarım, Canımı sıkmayın avratlar ikinizi birden boÅŸarım” sözleri ile naif bir oyun havasına dönüşmüştür. AÄŸalık- ırgatlık gibi emek çatışmasını yaÅŸamayan, dış güçlerin talanına hedef olmayan, bu nedenlerle “Göğ ekini biçmiÅŸ gibi” genç insanları kurÅŸunlanmayan, toplumun olabildiÄŸince özgür yaÅŸadığı yörelerin halk kültüründe, ağıt ve acılar da görülmez.
5- Türküler olabildiÄŸince devinim, coÅŸku dolu ve ritmiktir. Çukurova türkülerinde uzun havanın önemli bir yeri varken, buranın repertuara geçmiÅŸ “Sarı yaylam Rep.no: 348” adlı bir tek uzun havalı ezgisi bilinir. “Tahtacı” denilen alevi Türkmenlerin mengilerinde de durum aynıdır. TaÅŸeli mengileri, Tarsus ve Pozantı mengilerinden daha ritmiktir. TaÅŸeli mengilerinden birkaçı: (Su daÄŸların yükseÄŸine erseler Rep. No: 2127, Pınar başı ben olayım Rep. No: 1649, GiyinmiÅŸ kuÅŸanmış yayladan gelir)…
6- Batı Anadolu’nun özgün kültürü olan zeybeklerin doÄŸudaki son noktası TaÅŸeli yöresidir. Çukurova türkülerine göre olan devinim, yörenin zeybek ezgilerinde de Batı Anadolu’ya göre daha belirgindir. TaÅŸeli zeybeklerinden birkaçı ve repertuar numaralan: Portakal zeybeÄŸi Rep.no: 1480, Çaya Vardım zeybeÄŸi R.no: 1917, Kıbrıs ZeybeÄŸi R.no: 155, …
7- EskiçaÄŸda; Kıbrıs yoluyla Mısır’dan, orta ve yeni çaÄŸlarda gene Kıbrıs yoluyla Bizans’tan karışan kültür etkileÅŸiminin yöre müziÄŸine katkısı vardır.
Fakat türkülerdeki söz ve ezgi etkileÅŸimi çoÄŸunlukla Orta Anadolu iledir. Hititlerden beri süregelen iliÅŸkiler, özellikle KaramanoÄŸlu Türkmenlerinin bu yörede yaÅŸayıp yönetim merkezlerinin Karaman ve Konya olduÄŸu bilindiÄŸinde bu iliÅŸkinin doÄŸal olduÄŸunu kabul edebiliriz. TaÅŸeli’nin Orta Anadolu’ya daha yakın olan Mut yöresi halkbiliminde ve türkülerinde bu ezgi ve söz benzerlikleri daha belirgindir. Örnek olarak; (Hafız mektepten gelir Rep.no: 3025) adıyla söylenen türkünün aynı sözleri taşıyan bir baÅŸka Orta Anadolu türküsü vardır. (Gesi baÄŸları adıyla yörede sevilip söylenen türkünün aslı Kayseri yöresinindir. Yörenin tanınmış oyun havalarından biri olan (Bir boyuna baktım bir de yüzüne- Rep. No: 1261) adlı türkü, “Aslan Mustafa” olarak da bilinen bir Hadim türküsüdür. (Bittimola bizim elin söğüdü Biz giderken yapracığı göğüdü Rep. No: 1565) türküsündeki ilk dizeler, Dinar yöresinin “İnce Memed” türküsündeki “Bittimola ÅŸu Dinar’ın söğüdü Biz giderken yapracığı göğüdü) dizelerinin benzeridir.
8- Türkülerde cinsellik öğesi, ülkemizin hiçbir yöresinde olmayacak kadar, özgürce ve doğal işlenir. Dağa, bayıra, davara, oğlağa giden kadın ya da erkeğin sevdiceği ile gözden ırak bir yer aramasına gerek yoktur. Çoban toplumu insanının cinselliği yaşaması, yerleşik düzen ya da kasaba insanından daha kolay olacağı sosyolojik bir olgudur. Buraya alınan örnekler, yörede yaptığım türkü araştırmalarının en masumlarından ikisidir.
A kızım (A güzel) sana fistan alayım mı? Bilmem nerelerine, iÅŸte ÅŸuralarına…
Yandım güzel, yandım senin elinden DaÄŸları bürüdü toz ile duman. Diz çöküp memenden emdiÄŸim zaman Emmeyince Allah kulum demesin….
9- Halk Oyunları: Yöre halk oyunlarında giyilen giysiler, çoban toplum giysilerinden oluşur. Çukurova oyunlarındaki beyaz gömlek, işlemeli siyah şalvar ve siyah kunduradan oluşan sade giyim düşünülecek olursa, yörenin kadın ve erkek giysilerindeki tarihsel zenginlik belirgin bir biçimde görülebilir.
Kadın giysilerinden olan uzun konçlu, burnu kıvrık çizme ve “iç don” denilen alt giysi; eski Türk kadın giysilerindendir.- Üzerine giyilen “üç etek” ise, kökeni Hititlere dayanan mitolojik bir anlam içerir. Erkek giysilerinden çarık, bol keçe pantolon (potur), keçeden yapılmış yelek ya da cepken gibi giyecekler birer çoban giysisidir.
Oyunlar kadınlı erkekli gruplarca oynanır. “Tek zeybek” gibi, tek kiÅŸiyle oynanan istisnalar azdır.
Oyun ezgileri basit usullü olduÄŸu kadar bileÅŸik “aksak ritim” usullü ezgiler içerir. BirleÅŸik usullü ezgilerin bazıları olabildiÄŸince karmaşık ölçülüdür. ÖrneÄŸin, “Bittimola bizim elin söğüdü ezgisi 27/9 ölçülüdür.
Taşeli yöresi mengileri tümüyle 9/8 lik bileşik ölçü içerir.
KİLİKYA HALK EZGİL
B. ÇUKUROVA TÜRKÜLERİ VE
OYUNLARI:
1- Lamas Çayından İskenderun’a kadar uzanan Çukurova ve Toros DaÄŸlarının arasında kalan etek köylerinin oluÅŸturduÄŸu yöre Ovalık Kilikya topraklarını kapsar.
Geniş bir düzlük olan Çukurova ile kuzeyini çevreleyen Demirkazık, Kaldı ve Medetsiz tepelerinin yer aldığı yüksek Toros Dağları doğal bir zıtlık oluşturur. Bu zıtlık ve çatışma, halk kültüründe ve türkülerde de kendini gösterir.
2 Çukurova yöresi halkı, TaÅŸeli’ne göre sürü hayvancılığını daha önce bırakıp tarım toplumu olmuÅŸtur. Bunu “Sokuda bulgur gelinim Rep.no: 1260 ve Güyer bostanım güyer Rep. No: 1036” örnek türkülerinde görme olanağı vardır.
3-Çukurova, tarihin ilk çağlarından beri önemli bir yerleşim yeri olduğu için, türkülerinde han, kışla ve kale gibi tarihi yapıları görmek olasıdır. Örnek: Evlerinin önü handır Rep.no: 601, Şu kışlanın kapısına Rep. No: 2345, Kalenin üstü direk Rep no: 687 gibi.
4- TaÅŸeli türkülerinde görülmeyen karamsarlık ve kadercilik, Çukurova türkülerinde fazlaca yer alır. Örnek: (Ne karaymış ÅŸu alnımın yazısı Rep no: 325, Mezarımı derin deÅŸin dar olsun Rep no: 317, Mecnun misaliyim çöller kralı Rep no:313, Kara bahtım kem talihim taÅŸa bassam iz olur Rep. No: 282) gibi. Ya da, “Ala geyik gibi boyun sallarsın Rep. No: 22) türküsünün 3. ve 4 dizelerinde olduÄŸu gibi;
Bana derler, neden gülmez aÄŸlarsın? Mevlam gül dememiÅŸ, nasıl güleyim….
5- Çukurova türkülerinde K.MaraÅŸ yöresi ve özellikle G.Antep yöresi Barak ezgilerinin etkisi vardır. 20. Yüzyılın başına kadar yörenin türkü yapım ve yayımı, KaracaoÄŸlan ve DadaloÄŸlu geleneÄŸini sürdüren, yöredeki ünlü ünsüz Türkmen ozanlarının iÅŸiydi. “Türkmeni aÄŸzı” denilen ezgiler, bu sanatçılardan günümüze gelmiÅŸ olanlardır. Kadirli kuzeyindeki köylerden batıda Mersin Aslanköy’e kadar olan daÄŸ eteÄŸi yörelerde, halen bu Türkmeni aÄŸzı türküler sevilip söylenir. AvÅŸar Bozlağı, Pozantı’nın Irmağı, Çukurova turaç senin öz kuÅŸun, Aman ol da kara gözlüm aman ol… gibi türküler bu grubun örneklerinden birkaçıdır.
Sonraki yıllarda, Barak Ovası abdallarından bir grubun Ceyhan’a, oradan da Mersin’e, Erdemli’ye kadar dağılıp yerleÅŸmeleriyle, türkü yapım ve yayılması bunların eline geçmiÅŸtir. Halit ArapoÄŸlu ve sülalesi olarak tanıdığımız bu aÅŸiret, Barak Ovası ve güneyindeki Arap çölünün müzik yapısını taşıyan “Barak aÄŸzı” ezgilerini, süreç içinde Çukurova ve çevresine kabul ettirmiÅŸtir. Ezo Gelin, Bir ay doÄŸar ilk akÅŸamdan geceden, ElbeylioÄŸlu Bozlağı gibi türküler Barak ezgisi içerirler.
Adana yöresinden Osman Feymani, Hacı Karakılçık gibi, Tarsus yöresinden Aşık Mahrumi gibi halk ozanları, türkü üretimini sürdürseler de bu iÅŸin “piyasası”, “Abdal” denilen ve geçim kaynakları sadece müzik satmak olan bu kiÅŸilerin tekeline girmiÅŸtir. Köy düğünlerinde davul-zurna, gazino eÄŸlentilerinde keman, darbuka ve baÄŸlama ile müzik sunumu yapmaktadırlar.
6- Çukurova yöresi ezgilerinde, uzun havalar ve halaylar dışında kalan devinimli ezgilere, “kırık hava, kına havası, kaşık havası ya da şıkırdım havası” denir. BirçoÄŸunun yapısı mani biçiminde olan bu türküler, yöre düğünlerinde kadınların oyun havası ezgilerini oluÅŸturur. Bu ezgiler; H. Atılgan’ın hazırladığı “Çukurova Türküleri” adlı kitap, CD ve ses bantlarından bulunabilir.
Kırık havalara örnek olarak; (Gide gide bir söğüde dayandım Rep no:1925), Aşık Mahrumi’nin “KeÅŸbükü’nün Köprüsü Çuk. Tür.), N. Kodallı’nın Mersin yöresinden derlediÄŸi “Bugün ayın on dördü Rep. No: 282, Tarsuslu A. Kocayel’den alınan “Gelinlik kızlar gelmiÅŸ” ezgileri gösterilebilir.
7- Ağıtlar Çukurova ezgilerinde önemli bir yer tutar. YaÅŸar Kemal’in sadece Kadirli ve Kozan köylerinden derlediÄŸi ağıtlar 250 sayfalık bir kitap oluÅŸturur. (Ağıtlar. Y. Kemal. Adam Yayıncılık 1996 İst.) Bunların dışında; KozanoÄŸlu ve Gizik Duran ağıtları tanınmış olup, Ç. Türküleri yapıtında bulunabilir.
8- Çukurova, tarihin ilk çağlarından beri işlenen önemli bir tarım alanıdır. Bereketli toprakların verdiği ürün, saldırgan kavimlerin sürekli talanına uğramıştır. Türkülerindeki karamsarlık ve acıda bunun payı vardır. Bir de, toprak ağalığının ve emrindeki ırgat çatışmasının bu olguyu beslemesi doğaldır. Bu nedenlerle, Çukurova türkülerinde ağıt, karamsarlık, acı ve kadercilik fazlaca görülür.
9- 19. Yüzyılda bu bölgede yaÅŸadığı bilinen Aşık İrfani’nin bir türküsü, Gavur DaÄŸlarından Anamur’a kadar söylenmesine karşın, kültür ayrımını göstermesi açısından ilginç bir örnektir.
TaÅŸeli yöresinde, “Varın söyleyin Urfaniye Rep.no: 1961” adlı, son dörtlüğü baÅŸta söylenen türkü; coÅŸkulu bir oyun havası formunda söylenir. Oysa aynı türkünün varyantı, Adana yöresinde Türkmeni aÄŸzı ile ve uzun hava formunda söylenir;
İrfaniyem der kimse yarin övmesin Çözemedim ak göğsünün düğmesin. Topla fistanını, yere değmesin Yollar sulanmamış, toz değer sana.
– Bu türkü, Çukurova Türküleri 5. Müzik bantında, “Salını salını gelen sevdiÄŸim” adıyla ve Aşık Haydar Aslan’ın yorumuyla yer almaktadır.
Ayrımları açıklanmaya çalışılan iki ayrı yörenin oluÅŸturduÄŸu bu bölgenin halk kültürü, taban tabana zıt iki ayrı kültür gibi algılanmamalıdır. Kültür birlikteliÄŸi ayrımlarından daha fazladır. Öncelikle, kültür kökenleri birdir. Gavur DaÄŸlarından Hadim yaylalarına kadar olan bu bölge kesif bir Türkmen nüfusu barındırır. Türkmenlerin İç Asya’dan getirdiÄŸi, sonradan Anadolu kültürleri ile zenginleÅŸtirdiÄŸi yaÅŸam biçimi tüm yörede kendisini duyumsatır. Ayrıca, tüm insanlığın da ortak hasletleri olan, sevgi, barış, dayanışma gibi kültür kurumları, yöre birlikteliÄŸini tamamlayan etkenlerden sadece birkaçıdır. Buradaki ayrımlar (farklılık), ülkemiz folklorunu besleyen iki ayrı kaynak, iki ayrı zenginlik olarak deÄŸerlendirilmelidir.
Turan Ali Çağlar-Halkbilim Araştırmacısı (İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 2004/130. Sayısından Alınmıştır.)
Bu konu ile ilişkili olan aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir.
KİLİKYA HALK EZGİLERİ VE OYUNLARI – Turan Ali ÇAÄžLAR
ÇUKUROVA KINA GELENEĞİ ve AĞIT TÜRKÜLER – Şükrüye TURAN
ÇUKUROVA’DA KARACAOĞLAN ÇIĞIRMAK – Halil ATILGAN
İÇEL FOLKLORUNDAN ÇİZGİLER – MERSİN FOLKLORU – T. Ali ÇAĞLAR
Silifke’de Folklor – İrfan Ünver NASRATTINOĞLU





