Baharın ilk aylarındaki turunç, portakal çiçeği kokularının
Mayıs’ı müjdeleyen yasemen kokularının
Bir de Dağ Kekiği kokularının
Mersin’i çepeçevre sardığı zamanlar
Merhaba Mersin
Merhaba doğduğum şehir
Taşladığım ağaçlar, top oynadığım sokak
Dondurmacı Cemal merhaba
Merhaba baba evi
Hatıralar, acılar, mutlu günler
merhaba Hele siz
küçük arkadaşlarım hele siz
İşte gene geldim içim hasretle dolu
Topacım, uçurtmalarım nerdesiniz?
Turhan Oğuzbaş
Avukat-Gazeteci-Şair (Merhum)
AKŞAMDAN, SABAHA DAMAK TADINDA BIRAKTIKLARIMIZ…
“DAĞ KEKİĞİ”
Baharın ilk aylarındaki turunç, portakal çiçeği kokularının
Mayıs’ı müjdeleyen yasemen kokularının
Bir de Dağ Kekiği kokularının
Mersin’i çepeçevre sardığı zamanlar…
* * *
Dağ kekiklerinin (zağtar) Toros dağları eteklerindeki başıboş yerlerini“
Romen” Mersinliler bilirdi
ve bir de mezar ziyaretleri hüznüne eşlik edecek “murt” kümelerinin yerlerini..
Çuvallara doldurulan dağ kekikleri ile
Kiremithane sokaklarına dalardı “Romen” ler..
Tahtalı Cami’de sabah namazının bittiği saatlerden itibaren
“Zağtar”, “zağtar” diye bağırırlardı..
* * *
Çuvallar dolusu “zağtar” yabancı otlardan ayıklanır tek tek
Temiz damlara serilir Akdeniz güneşinin bahar sıcağında kurutulur küme küme
Tekrar saplarından ayıklanırdı tek tek..
O ömür boyu öpülesi ellerce
Kuruyan kekikler her evin bir köşesindeki taş dibeklerde iki elin avuçlarına sıkıştırılan taşlarla ezilir, ezilir ha ezilir, ezilenler elekler geçirilir…
Diğer yandan Ceyhan karpuzu çekirdekleri ve Urfa nohutları kavrulur
Sumak, baharat, azıcık tuz, yine dibeklerde ezilir, ezilir, ezilir ha ezilir
Yine eleklerden geçirilir
Çekirdek, leblebi, onlarca baharat kocaman tahta kaşık/kepçe marifetiyle “zağtar”la karıştırılır, karıştırılır
Son olarak içerisine “Silifke susamı” veya “küncü” serpirildi kararınca..
* * *
Doğanın onlarca bitkisinin kavrulmuş ve elenmiş ve ezilmiş kokusu artık bir aradadır.
Antakya’dan getirilmiş ağzı sıkı sıkı kapalı cam kavanozlarda veya toprak küplerde saklanırlardı bir kış sezonu o muhteşem aroma..
Romen’lerin “zağtar”ı Kiremithane kahvaltı sofraları listesine eklenirdi.
* * *
Toros dağlarının Tarsus’a bakan yamaçlarındaki zeytin ağaçlarından,
Sonbaharda toplanan zeytinler Tarsus’ta veya Tarsus’un köylerindeki Giritli ustaların“mağsara”larında zeytinyağ haline getirilirdi.
O zeytinyağlar küp küp, teneke teneke Kiremithane’ye getirilirdi eşek ve de deve sırtında
O eşek ve develer ki sonbaharda aynı sokaklara çuvallar dolusu yakacak kozalak ve ağaç kökleri taşıyanlardı
Evlerin kilerlerinin bir tarafında “zağtar” ve bir tarafında zeytin kokusu
Evlerin odalarını, salonlarını, pancurlu pencerelerini aşar
Sokaklara yayılırdı bir güvercin kanadı sessizliğinde..
Kiremithane’nin bazı sokakları anason
Tüm sokakları ise “zağtar”, zeytinyağ kokardı..
* * *
“Zağtar” anlamına gelen kekik
Kiremithane Mahallesi evlerindeki sabahların esas kahvaltısı idi..
Ve de
Rakı akşamlarının panzehiri,
Karaciğer ve mide sıvılarının da aziz dostu da olurdu..
* * *
Osmanlı ordusunda veterinerlik yapmış Mersinli Musevi iş adamı Vital Strumza’nın “
Şevki Surur” ve “Kız”Azizoğlu Mehmet Efendi’nin “Dilşat”
Hacı Kurtzade Abdülhamit Efendi’nin “Kurt” marka rakıları
**Kiremithane Mahallesi sınırlarındaki mütevaz imalathaneler
* * *
Tekel’in eski adı ile inhisarların idaresinin olmadığı zamanlarda
Antakya civarındaki atölyelerde yapılmış küçük ve orta boy şişelerde satılırlardı..
Kapak mantarları nereden getirtilirdi?
Şişe etiketlerinin desenlerini kim çizerdi?
Ve hangi matbaa bastırır ve ne ile şişelere yapıştırılırdı??
Öğrenemedim.
Affedin.
Ve mutlaka küçük sapsız billur cam “tek ölçülük” kadehlerde içilirdi “Şevki Surur”, “Kurt” veya “Dilşat” ve de “Kız”
* * *
Kiremithane’nin o kesme taş evlerinin
Yaz aylarında üstü asma ağacı ile örtülü kenarları ise Akdeniz çiçeklerinin en hoşKokuları dizili serin damlarında,
Kış aylarında ise mangal ateşi ile ısınıveren yüksek taş duvarlı, kafes tahtalı pencereli evlerinde yaşama şansına sahip
müslüm, gayrımüslüm ama Osmanlı mozaiğinin her bir nadide taşı kimliğini
Mersin’de temsil eden ağalar, beyler, beyefendiler, havaca’lar, üstaz’lar o billur kadehi
yer sofrasının altına yerleştirir,
sofranın altındaki şişeden de yine zamanı geldiğinde yeniden doldurur,
billur kadehi bir defada ağza götürür,
bir tek rakı’ya ağzın içinde kısa bir tur attırdıktan sonra yutar,
derin bir nefes alırve çaktırmadan sağ elin baş parmaklarının dış kısmı ile rakıdan nemlenmiş ağzın kenarını siler ve bir hafif ve lezzetli “oh” sesi çıkarırlardı dudaklarından…
* * *
Osmanlı ordusunda veterinerlik yapmış Mersinli Musevi iş adamı Vital Strumza’nın
“Şevki Surur” ve “Kız”
Azizoğlu Mehmet Efendi’nin “Dilşat”
Hacı Kurtzade Abdülhamit Efendi’nin “Kurt” marka rakıları
* * *
Rakı’da anason esansı veya kimyasalı yoktu ki!
Hele “hile” ASLA!
Makul miktarda alkol,
Anason daneleri ile rakı günlerce demlenir, sonra anason daneleri süzülürdü..
Ondandır rakı’nın diş ve karın ağrıları için Mersin tababetinde kullanılma sebebi..Ve de huysuz bebelerin uyutulmasına çare.
Şimdiki adı “rezene”..
Rakı içmeyen diğer ev sakinleri o kokuyu gizli gizli çekingen bir saygıyla gözlerini kapatarak koklarlardı..
Bir demet nergis, portakal çiçeği, kır menekşesi, dağ sümbülü benzeri..
Rakı içilen akşamlar o evler ve de Kiremithane’nin bazı sokakları
Akşamları
Rakı değil, anason kokardı.
* * *
Şimdi sabah olmuştur
Şimdi karaciğerin ve midenin hakkını korumanın zamanıdır..
Osmanlı ordusunda veterinerlik yapmış Mersinli Musevi iş adamı Vital Strumza’nın
“Şevki Surur” ve “Kız”
Azizoğlu Mehmet Efendi’nin “Dilşat”
Hacı Kurtzade Abdülhamit Efendi’nin “Kurt” marka rakılarını akşamdan içenler,
sabah kahvaltısında da bir parça ekmeği önce o zeytinyağına
ve sonra hemen yanındaki “zağtar” kasesine daldırır ve ağızlarına götürür,
Bir daha, bir daha, bir daha
Ve bu lokmalara bir bardak çay eşlik ederdi..
Okula giden çocuklar,
İşine giden oğullar, damatlar,
Ev işine dönecek analar, ablalarla beraber
* * *
Şimdi artık o sokaklarda turunç, portakal çiçeği kokuları
Mayıs’ı müjdeleyen yasemen kokuları
Bir de Dağ Kekiği kokularıKoklama zamanıdır
O sakin, dost, huzurlu ve mutlu Mersin Sokaklarında…
* Kiremithane ; Mersin’in en eski mahallesidir. Halen yarısı şöhretine uygun olacak tarzda “Kültür Mahallesi” haline dönüşmüştür.
** Şinasi Develi “Dünden Bugüne Mersin” adlı kitabı, 1991 baskısı