,

KOCA ÇINARIN MERSİN’DEKİ DALI : HÜSREV ELDEM

Hüsrev-Eldem-01.jpg

Abaza asıllı Hüsrev Paşa’nın ilginç bir yaşam öyküsü vardır. 1756 yılında doğmuş, küçük yaşta İstanbul’a getirilmiş ve Çavuşbaşı Said Efendinin hizmetine girmiştir. Daha sonra Kaptan-ı derya Hüseyin Paşa’nın kethüdası olmuş, onunla birlikte katıldığı Mısır savaşlarında başarılar elde etmiştir. Başarılarının karşılığında önce vezir, ardından İskenderiye muhafızı ve 1801 yılında Mısır valisi olmuştur. Ancak 1802’de çıkan başıbozuk askerlerin ayaklanmalara engel olamayınca Mısır’dan alınmış, çeşitli yerlerde valiliklerde bulunmuştur. Yeni ordunun kurulmasında çalışmış, 1826’da Sultan II. Mahmut tarafından yeniçeri teşkilatının kaldırılmasından sonra yeni oluşturulan Osmanlı ordusu Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin Seraskeri (başkomutanı) olarak 10 yıl görev yapmıştır. Tunus’tan fesi Türkiye’ye ilk getiren ve giydiren değerli bir asker ve devlet adamıdır. Abdülmecid’in tahta çıkmasından sonra Hüsrev Paşa sadrazamlığa getirilmiştir. Her ne kadar Tanzimat-ı Hayriye Fermanı Hüsrev Paşa’nın sadrazamlığı döneminde (1839) okunmuş ise de, Paşa ıslahat taraftarı olmamış, Reşid Paşaya karşı teşebbüsleri nedeniyle azledilerek Tekirdağ’a sürülmüştür. Hüsrev Paşa ömrünün son yıllarını Tekirdağ’da geçirmiş, 1855’te burada ölmüştür. 55 yıl vezirlik yapması ve yüz yıla yaklaşan yaşamı nedeniyle “Koca” Hüsrev Paşa olarak anılır. Zengin ve kimsesiz olması nedeniyle kabiliyetli gençleri seçmiş, onları kendi çocukları gibi eğitmiştir. Koca Hüsrev Paşa’nın bu şekilde yetiştirdiği kişilerin arasından birçok vezir, sadrazam ve müşir (mareşal) çıkmıştır.Hüsrev Eldem 03
Hüsrev Paşa’nın yetiştirdiği ünlü kişilerden biri İbrahim Edhem Paşadır (1818 – İstanbul 1893). Yaygın rivayete göre Sakız’lı bir Rum aileden, diğer bir rivayete göre Çerkezistan dolaylarından getirilerek Hüsrev Paşaya satılmıştır. 1830’da Hüsrev Paşanın himayesindeki diğer bazı gençlerle birlikte Paris’e tahsile gönderilmiştir. Maden mühendisliği tahsil eden İbrahim Edhem 1839’da yurda dönmüş, bir süre maden işletmelerinde çalışmıştır. 1856 yılında vezir olan İbrahim Edhem Paşa vali, Şura-yı Devlet üyesi, Berlin ve Viyana elçisi, ticaret, dâhiliye ve nafia nazırı olarak görev yapmış 1877’de sadrazam olmuştur. Darülfünun, Darüşşafaka, Rasathane, Matbaa-i Amire’nin çağdaş teknik imkânlara göre düzenlenmesine çalışmış, “Yeni Mikyaslara Dair” adlı eseriyle ondalık sistemi tanıtarak uygulanmasına önayak olmuştur. Çağına ve çevresine göre yeni olan fikirleri nedeniyle bazı kesimlerin düşmanlığını kazanmış, engellemelerle karşılaşmıştır. Doğruluğu ve ilmi hizmetleriyle tanınmış değer¬li bir devlet adamıdır. Saray Hazi¬nedar ustası Şerife Hanım ile evlenmiş, 1893’te İstanbul’da ölmüştür.Hüsrev Eldem 04
İbrahim Edhem Paşanın çocuklarından en büyüğü Osman Hamdi 1842 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Paris’te eğitim gören Osman Hamdi Bey, arkeolog, müzeci ve ressam kişiliği ile sanat ve kültür dünyamızda çok önemli bir konuma sahiptir. Matbuat ve Beyoğlu Belediye müdürlüğü yapmış, bizzat tesis ettiği Müze’de (şimdiki İstanbul Arkeoloji Müzesi) müdürlüğe 1881’de başlamış ve ölümüne kadar sürdürmüştür. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisini (Güzel Sanatlar Akademisi) kurmuştur. Çeşitli kazılarda bulunmuş olan ve Büyük İskender lahdini çıkarmış olan Osman Hamdi Bey 1910 yılında vefat etmiş, vasiyeti üzerine Gebze Eskihisar beldesindeki evinin (günümüzde müze) arkasındaki ağaçlıklı bir tepeye gömülmüştür (Cezar, 1995).Hüsrev Eldem 05
İbrahim Edhem Paşanın ikinci oğlu İsmail Galib Bey, l848’de İstanbul’da doğmuş, Viyana’da eğitim görmüştür. Bir süre ağabeyi Osman Hamdi beyle birlikte Müze’de çalışmış, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş, Girit Valiliği vilayet müşaviri olarak görev yapmış, Şura-yı Devlet (Danıştay) Başkanı olmuştur. Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli meskûkâtçılardan (eski para uzmanı) olup ülkemizde nümizmatiğin (eski para bilimi) kurucusu olarak tanınır. Selçuklu Paraları, Osmanlı Paraları, Eski İslam Paraları hakkında araştırmaları ve kitapları olan İsmail Galib bey 1895’te İstanbul’da vefat etmiştir.
Paşanın üçüncü çocuğu Halil Edhem 186l yılında İstanbul’da doğmuştur. Zürih, Viyana ve Bern üniversitelerinde okumuş, Bern üniversitesinde felsefe doktorasını tamamlamıştır. 1890’da yurda dönmüş, bir süre öğretmenlik yapmış, 1892’de ağabeyi Osman Hamdi beyin yanında müzeler müdür yardımcısı olarak çalışmaya başlamıştır. Osman Hamdi Beyin 1910 yılında vefatı üzerine Müzeler Müdürü olmuştur. İstanbul şehremini (Belediye Başkanı) görevinde bulunan Halil Edhem Eldem, Eski Şark Eserleri Müzesinin kurulması, Topkapı sarayının müze haline getirilmesi için çalışmış, 1931 yılında İstanbul milletvekili seçilmiştir. Halil Edhem beye Basel ve Leipzig Üniversitelerinden fahri doktora, İstanbul Üniversitesinden fahri arkeoloji profesörü ünvanı verilmiştir. Türkçe ve Fransızca eserleri bulunan, değerli bir ar¬keolog ve ilim adamı olan Halil Edhem Eldem 1938’de İstanbul’da vefat etmiştir.
İbrahim Edhem Paşanın dördüncü oğlu Mustafa Hamdi Bey İstanbul gümrük müdürlüğü yapmıştır. Paşanın tek kızı Fethiye Hanım, şair ve devlet adamı Ahmet Reşit bey ile evlenmiştir. Ahmet Reşit Rey (Çankırı 1870 – İstanbul 1956) Kudüs mutasarrıflığı, Halep valiliği, dâhiliye nazırlığı yapmış, Sevr anlaşmasına karşı çıktığı için görevinden ayrılarak Galatasaray Lisesinde edebiyat öğretmenliğine geçmiştir. Cumhuriyet dönemi sanat dünyamızın önemli isimleri tiyatro yazarı Ekrem Reşit (İstanbul 1900 -1959) ve besteci Cemal Reşit Rey (Kudüs 1904 – İstanbul 1985) kardeşler, Fethiye hanım ve Ahmet Reşit beyin çocuklarıdır.Hüsrev Eldem 02
***
Biz burada İsmail Galib bey ailesini tanıtacağız. İsmail Galib Bey Dürsan Hanım ile evlenmiş, iki çocukları olmuştur. Kızları Azize Galib Hanım, yaşamını Alişanzade İsmail Hakkı beyle birleştirmiştir. Aile, hanım tarafının soyadını almış; Sadi, Sedat, Vedat ve Galibe adında dört çocukları olmuştur. Oğulları mimar Sedat Hakkı Eldem (1908–1988) Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olmuştur. Adı “Ulusal Mimarlık” kavramı ile özdeşleşir. Önemli projeleri arasında Yalova Termal Oteli, Ankara Fen Fakültesi, İstanbul Fen Fakültesi, İstanbul Adalet Sarayı, İstanbul Hilton Oteli yer alır. Ailenin tek kız çocuğu Galibe Hanım, Atatürk’ün silah arkadaşı, başbakan ve Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurucularından Fethi Okyar’la evlenmiştir.
İsmail Galib beyin diğer çocuğu Mübarek Galib Bey 15.11.1871’de İstanbul’da doğmuştur. Büyük babası Edhem paşa ile birlikte bulunduğu Viyana’da jimnazyumu bitirmiş, Sorbonne üniversitesinde arkeoloji, filoloji ve felsefe doktorası çalışması yapmıştır. Ancak Mübarek Galib Bey doktorayı bitirdi¬ğine dair bir bilgi vermemiş, hiç bir çalışmasında doktor unvanını kul¬lanmamıştır. Yurda döndükten sonra Ahmet Şakir Paşa’nın kızı Fatma Munise Hanım ile evlenmiştir. Mübarek bey bir müddet müzelerde çalışmış, Ticari İlim¬ler ve Mülkiye mekteplerinde hocalıklarda ve muhtelif devlet hizmet¬lerinde bulunmuş, İstanbul mebusu olarak 1920 yılında Milli Müca¬deleye katılmıştır. Mübarek Galib bey, 19 Hazi¬ran 1921 tarihinde Maarif Vekâleti Hars (Kültür) Dairesi Başmüdürü olmuştur. Bu görevini sürdürürken Cumhuriyet ilan edilmiş ve böylece Cumhuriyetin ilk “Kültür müdürü” sıfatını kazan¬mıştır (Satan, 2007:111-118). Ankara`da ilk müze, Mübarek Bey tarafından 1921 yılında Ankara kalesinin Akkale olarak isimlendirilen burcunda kurulmuştur. Mübarek beyin döneminde Maarif Vekâleti 56 adet eser yayınlamıştır. Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa ve Belçika Akademileri fahri üyesi olan Mübarek bey 1922’de dünya Müslüman nüfusunun istatistiksel bir çalışması olan Kürre-i Arzda Nüfus-u İslam adlı kitabını yayınlamıştır. Bu eseri ve bir diğer önemli çalışması olan Hindistan’da Türk Hükümdarları (torunu Munise hanımın naklettiğine göre) Atatürk’ün isteği üzerine yapılmış ve yayınlanmıştır. Mübarek beyin bir diğer kitabı Ankara: Mescidler, Camiler, Mezarlıklar, Kitabeler adını taşır. İbrahim Alâettin Gövsa’nın Türk Meşhurları Ansiklopedisi’nde İsmail Galip Bey maddesinde “…oğlu Mübarek Bey de bu sahada (meskûkât) çalışmıştır” ifade¬si yer almaktadır. Tarihe ve arkeolojiye ait birçok eser vermesinin yanı sıra değerli bir ressam olan Mübarek bey 18.2.1938’te Ankara’da vefat etmiştir.
***
Mübarek beyin eşi Munise hanımın babası Ahmet Şakir Paşa 1838’de İstanbul’da doğmuştur. Bozok’lu (Yozgat) Çapanzadeler (Çapanoğulları) ailesine mensuptur (Karaca, 1993). Ahmet Şakir’in çocukluğu ağabeyi Yusuf Agâh Efendi ile birlikte Çemberlitaş ve Sarıyer’de geçmiştir. Agâh Efendi Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyesi; ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’in yayıncısı, basın tarihimizin önemli bir kilometre taşıdır (İskit, 1937). Ahmet Şakir yüksek tahsilini askeri mekteplerde yapmış, Mekteb-i Fünun-u Harbiye’den mezun olmuştur. Tuna ve Bağdat vilayetlerinde Mithat Paşa ile birlikte görev yapmış, çeşitli idari görevler, 12 yıl süreyle Rusya büyükelçiliği, en son ve en önemli olarak da Anadolu Umumi Islahatı Müfettişliği yapmış, müşir rütbesine ulaşmıştır. Son dönem Osmanlı yazar ve gazetecilerinden Ahmet Mithat efendinin yetişmesine büyük maddi ve manevi katkısı olmuş; onun tarafından “asker, şair, filozof” olarak tanıtılmıştır. Evinde haftanın belli günlerinde kültür ve sanat konularının tartışıldığı müzikli sohbetler düzenleyen Şakir Paşa piyes ve opera tercümeleri yapmış, tiyatro eserleri yazmıştır.
Şakir Paşa Bükreşli Romanya asıllı bir hanımla evlenmiş, Naim, Nedim Şakir ve Fatma Munise adında üç çocuğu olmuştur. 20 Ekim 1899’da 61 yaşında kalp krizi neticesi Sinop’ta vefat eden paşanın mezarı üzerine Sultan II. Abdülhamit tarafından bir türbe inşa ettirilmiştir.
***
24.1.1880’de dünyaya gelen Fatma Munise hanımın yabancı dillere büyük istidadı vardı ve çok iyi bir eğitim almıştı. Bir ziyafette Rus ve Fransız büyükelçilerinin arasında oturmakta, her iki sefir ile rahat bir şekilde sohbet etmektedir. Tam karşısında oturan Mübarek bey, bu modern ve zarif hanımdan son derece etkilenir, kısa süre sonra evlenme teklif eder. Munise – Mübarek Eldem’in sırasıyla Galib, Memduh, Hüsrev, Roksan ve İskender isimlerinde beş çocukları olmuştur. Munise hanım 19.1.1938 tarihinde (eşinden 30 gün önce) vefat etmiştir. Şimdi ailenin çocuklarını tanıyalım :
İsmail Galib Eldem: 1903’te İstanbul’da doğmuştur. Goldşmit Alman okulunda okumuş, ardından Berlin Siyasal Bilimler ve Ankara Hukuk fakültelerini bitirip hariciye mesleğini seçmiştir. Lozan konferansına katılmış; Atina, İskenderiye, Berlin, Londra ve New York konsolos ve baş konsolosluğu yapmıştır. 1979’da vefat etmiştir.
Memduh Eldem: 1905’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İstanbul Goldşmit Alman okulundan sonra Berlin Bankacılık yüksek okulunu bitirmiştir. Bir süre Dış İşleri Bakanlığında çalışmış, ardından Sümerbank Ereğli fabrikası ve Ankara genel müdürlük şubeler servisi müdürlüğünde bu¬lunmuş ve oradan emekli olmuştur. 12 Aralık 1970 yılında İstanbul’da ve¬fat etmiş, Ankara’da toprağa verilmiştir.
Hüsrev Eldem: Mübarek beyin üçüncü evladıdır. Aşağıda daha detaylı anlatılacaktır.
Roksan Eldem: 1909 senesinde İstanbul’da doğan Roksan hanım, özel tahsil görmüş aydın bir kişiydi. İsminin anneannesine atfen verilmiş olması muhtemeldir. Roksan hanım Devlet Deniz Yolları süvarilerinden Hilmi Abas ile evlenmiş, bir oğulları olmuştur. Mason locasına mensup olan dede Mübarek Galib Bey, torununa isim olarak masonluğun kurucusu duvar ustasının adı olan Hiram’ı seçmiştir. Roksan Hanım 1983 tarihinde vefat etmiştir. Ailenin tek çocuğu Hiram Abas (1932-1990) MİT müsteşar yardımcısı iken öldürülmüştür (Yurdakul ve Yalçın, 2004).
İskender Eldem: 1911 yılında İstanbul’da doğmuştur. Galatasaray’da okumuş, ardından resim, topoğrafya, haritacılık üzerinde çalışmıştır. Harita, Karayolları ve Devlet Su İşleri teşkilatında ressam ve harita uzmanı olarak görev yapmış; Devlet Su İşleri’nden emekli olmuştur. Değerli bir ressam ve haritacı olan İskender Eldem 1988’de vefat etmiştir.
***
Eldem ailesinden birçok sanatçı, bilim adamı ve diplomat yetişmiştir. Bu nedenle Eldem ailesini ülkemizin kültür ve sanat yaşamının bir ulu çınarı olarak tanımlamak yanlış olmaz. Bu çınarın Mersin dalı Hüsrev Bey 22 Temmuz 1907’de İstanbul Kadıköy’de dünyaya geldi. İlkokulu Goldşmit Alman okulunda, ortaokul ve liseyi Ankara Lisesinde okudu. Ankara’da Eldem kardeşler evde Almanca-Fransızca derslerinin yanı sıra dönemin tanınmış sanatçısı ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyesi Enver Kapelman’dan keman dersi alırlardı. Hüsrev bey keman çalmayı ve resim yapmayı sonraki yıllarda da sürdürmüştür. Lise yıllarında kardeşler futbola merak sardı. Ankara’da ilk futbol maçı 6 Ekim 1922’de Hamid’in Tarlasında (sonraki Cebeci Stadı) Anadolu Sanatkâran Gücü ve Talimgâh Gücü takımları arasında oynanmıştır. Bu maçta “Anadolu Sanatkâran Gücü” takımında Galib, Memduh ve Hüsrev Eldem kardeşler yer almıştır (http://ankaragucu.org.tr/dunden8.htm). Ankaragücü kurulunca Eldem kardeşler bu takımda oynadılar. Futbol tutkusu üniversite yıllarında devam etti. Türkiye-Rusya Milli maçında attığı golden sonra Hüsrev Eldem “Küçük Hüsrev” olarak anılmaya başlandı.
Hüsrev Eldem önce tıbbiyeye girmiş, iki yıl okuduktan sonra Ankara Hukuk Fakültesine geçmiş, yüksek tahsilini burada tamamlamıştır. 1928 yılında savcı olarak Nusaybin’e tayin edilmiştir. Genç ve deneyimsiz olmasına rağmen, faili meçhul bir cinayeti bir sigara izmaritinden yola çıkarak aydınlatınca “Hafiye Savcı” olarak anılmaya başlamıştır. Ardından Mardin, Kastamonu ve Tarsus ağır ceza hâkimliğinde bulunmuştur. Davaları uzatmaması ve kısa zamanda karar vermesi nedeniyle Tarsus’taki lakabı “Ateş Hakim” olmuştu. Hüsrev Eldem Yargıtay Baş Savcı¬lığı yardımcılığında bulunmuş, 1941 yılında Maliye Bakanlığı Hukuk Müşa¬virliğine geçmiştir. Avcılığa meraklı olan, Çukurova’yı, Torosları çok seven Hüsrev bey 1944’te devlet görevinden ayrılmış, Mersin’e yerleşerek avukatlık yapmaya başlamıştır.
Hüsrev Eldem gazeteciliğe genç yaşlarda, 1925 yı¬lında Vatan, Yeni Asır, Hizmet ve Hâkimiyet-i Milliye gazetelerinde yazılar yazarak başlamıştır. 1945 senesinden itibaren gazeteciliğe ağırlık vermiş, Toros, Sabah Postası, Yenigün, Savaş ve Hakimiyet gazetelerinde devamlı olarak yazıları çıkmıştır. 1946 – 47 yıllarında yazdığı siyasi makaleler Türkiye Radyolarının öğle neşriyatında yayınlanmıştır. Mersin’de yayınlanan Hâkimiyet gazetesindeki köşe yazıları ölümüne kadar sürmüştür. Basılı eserleri Eşhasa Karşı Cürümler, Din ve Tarih Boyunca Ahlak Aleyhinde Cürümler, 2313 Sayılı Kanun Hakkında Etüd ve Mizahi Bakımdan Olaylar adlarını taşır. Hüsrev bey Mersin iş aleminin tanınmış, faal ve sayılan bir siması idi. 14.10.1975 tarihli Yeni Mersin gazetesinde 1. sayfada “Mersin’den Tipler” köşesinde şu dörtlük ile tanıtılır:
Çok eski bir savcıdır
Avukatlıktan sürüyor dem
Mersin’in sevgilisi
Üstadımız Hüsrev Eldem
Hüsrev beyin ilk eşi Fethiye hanımdan Atilla (1930–1975) ve Sezen (1933) adında iki çocuğu olmuştur. Atilla Eldem’in oğlu Burak Eldem (1961) günümüz yazarları arasında yer almaktadır (Kitapları Günbatımı Fandango, 2012: Marduk’la Randevu, Mayıs Çiçeğinden Barış Türküsüne, Seni Tılsımlar Korur). Hüsrev bey bilahare 1946’da, Orman Bakanlığı hukuk müşaviri iken, ayni camiada çalışan Sabahat hanım (1926-2004) ile evlenmiştir. Çocukları Munis (1948–2004), Nebil (1952-1953) ve Munise (1953) dir.
Hüsrev Eldem, 26 Ekim 1978’de yaşama veda etmiş, Mersin’de toprağa verilmiştir. 26 Ekim 1981 Pazartesi tarihli Hâkimiyet gazetesinde, yıllarca Mizah Köşemizden yazılarının yer aldığı sol alt köşesinde, büyük puntolarla
Unutulmadın,
Unutmadık
Her zaman anıyoruz…
Hâkimiyet
yazısı, bir fotoğrafı ve 6 Şubat 1978 tarihli “Bir Mektup” başlıklı yazısı ile anılmıştır.
***
Meslektaşları Hüsrev beyin kibar, titiz bir insan; bilgili ve çok iyi bir hukukçu olduğunda hemfikirler. Avukat Uğur Yürekli’nin ifadesiyle “Son derece zarif, kibardı, karşısındakine önem verirdi. Çok zeki ve hafızasına güvenir, dosya tutmaz, bir önceki duruşma zaptını gözden geçirir, ona göre savunmasını yapardı. Belagat sahibiydi, çok güzel konuşur, çok güzel yazardı. Hukuk sanatının virtüözü olarak özetleyebilirim”.
***
Hüsrev Eldem beyin yaşam felsefesi mezar kitabesinde açıkça görülür: “Sevdiklerimizin kalbinde yaşamak, ölmek değildir”. Ölümünün 35. yılında saygıyla anıyoruz.

NİHAT TANER

KAYNAKÇA
1) Cezar, M. (1995), Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi, İstanbul : Erol Kerim Aksoy Kültür, Eğitim, Spor ve Sağlık Vakfı Yayını.
2) İskit, S. (1937), Hususi İlk Türkçe Gazetemiz “Tercüman-ı Ahval” ve Agâh Efendi, Ankara : Ulus Basımevi.
3) Karaca, A. (1993), Anadolu Islahatı ve Ahmet Şakir Paşa 1838- 1899, İstanbul : Eren Yayıncılık.
4) Satan, A. (2007), “Cumhuriyet’in İlk Kültür Müdürü Mübarek Galib Eldem”, Sezer Tansuğ Sanat Vakfı, Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1, Yıl: 2007, ss. 111-118.
5) Yurdakul, D. ve Yalçın, S. (2004), Bay Pipo – Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşamı : Hiram Abas, İstanbul: Doğan Kitap.
6) http://ankaragucu.org.tr/dunden8.htm
7) Hüsrev Eldem Beyin kızı Sayın Munise Eldem ile görüşmeler ve aile arşivindeki belgeler.

İnşaat Yüksek Müh. Mersin'in yerel tarihi konusunda araştırmaları ve belgeliği, bir çok makalesi var. Bir çok STK da aktif üye.

scroll to top