,

KORYKOS KALESİ – Mustafa ERİM

Korikos-c.jpg

Korikos Kalesi, aynı adı taşıyan antik kent sınırları içinde ve Kilikya bölgesinde yer almaktadır. Dolayısıyla kaleyi tanımak ve tanımlamak için öncelikle Antik Kenti ve Kilikya’yı tanımak gerekmektedir.
KİLİKYA
Batıda Pamphylia (Antalya Ovası), kuzeyde Isauria (Kilikya ile Torosların yukarı bölümleri ve Kapadokya), Doğuda Kommagene Krallığı ve Güneydoğuda Syria (Suriye) ile Akdeniz sınırları arasında kalan, Adana ve Mersin illerinin yer aldığı bölgeye Kilikya adı verilmiştir. Tarih boyunca Kilikya bir geçit ve geçiş bölgesi olmuştur. Prof. Bilge Umar’a göre Kilikya adı Külek geçidinin Helen ağzında çarpılmış şeklinden gelmektedir.
Kilikya bölgesinden M.Ö. 2. Bin yılından itibaren Luvi kültürü egemen olmasına rağmen, siyasal egemenlik Hurrilerde olmuştur. Bununla birlikte Hititler ve Akharos soyundan gelen Ön Helen Göçmenlerinin de, Kilikya kültürünün gelişimine önemli katkıları olmuştur. Daha sonra sırasıyla Perslerin doğudan batıya, Büyük İskender’in batıdan doğuya, Seleukosların doğuya geçişleri sırasında, Kilikya bölgesi hep el değiştirmiştir.
Kilikya’da Ermeni varlığı, Bizans İmparatorluğu’nun 11. Yüzyıl politikasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ermenistan’ın büyük bölümü 11. Yüzyılın ilk yarısında, Bizans imparatorluğu tarafından işgal edildi. 1045 yılında Bizanslılar, ünlü Ermeni Kralı 11. Gagik’i tahttan ayrılmaya mecbur bıraktılar. Bunun sonucu olarak da Ermeniler, Kayseri Sebaste, Tarsus, Antakya, Urfa ve Maraş bölgelerinde iskana mecbur edildiler. Antakya, Maraş, Urfa ve Toroslar’da ki kalelerin çevresine, çok hızlı bir Ermeni göçü başladı. Ermeniler buralarda kendi yönetimlerini kurmaya başladılar. Nihayet Kral 1. Toros döneminde, küçük Ermenistan Krallığı kuruldu. Ermeniler bu dönemde birçok kale inşa ettiler. Yılan Kale, Sis Kalesi, Namrun Kalesi o dönemin kaleleridir.
1304 yılında Moğolların İslamiyeti kabul etmesiyle, Moğollar ve Ermeniler arasında ki ittifak son buldu. Ermeni Kralı 3. Leon ve Veliahtı Hetum’un Anavarza’da Moğol Emiri Bilargu Han tarafından öldürülmesiyle Kilikya’da Ermeni dönemi kapandı.
KORYKOS ANTİK KENTİ
Korykos Antik Kenti, Silifke –Mersin karayolu üstünde, Silifke’ye 21 km. uzaklıktadır. Kent harabeleri ve Cennet Cehennem adı verilen iki obruğu ile ünlüdür.
Korkyos Antik Kenti, Kilikya bölgesindeki en önemli kenttir. Korykos Kalesi, bu Antik Kenttin sadece bir parçasıdır. Antik Kentle ilgili ilk elle tutulur mimari parçalar, Roma Dönemi’ne ait olan yapılardan günümüze ulaşandır. Bölgede ciddi bir kazı yapılmadığından bu Antik Kentle ilgili çok ciddi bulgulardan yoksunuz.
Hertzfel Guyer’in Bizans ve sonraki dönemi içeren çalışması dışında elimizde önemli Korykos Antik Kenti’ne dair önemli bir kaynak bulunmamaktadır. Buna göre Antik Kent, Kale merkezli, doğudaki bir koyu, batıdaki iki koyu ve kuzeyde de bugünkü karayolundan 300 mt. Mesafede surları içeren bir alanda kurulmuştur.
Anna Kemnena, 1097 yılında Bizans Amirali Eustathius’un Silifke ve Korykos Kaleleri’nin yapımı ile görevlendirdiğini kaydetmektedir. Buna göre Korykos Kalesi’nin, 1100 ve 1104 yılları arasında inşa edildiği düşünülmektedir. Kale Arap akınlarına karşı korunmak için yapılmıştır.
Kalenin Ermenilerin eline ne zaman geçtiği tam olarak bilinmemektedir. Ama kalenin, 1198-1199 yılları arasında Ermeni Kralı Levan I kontrolünde olduğu biliniyor. Sırasıyla Simon (Korikos Baronu), Vahram, Osin ve Grigoris bölgeyi yönetmiştir. 14. yüzyılın sonlarına kadar yine kale hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. 1374 yılında Korikos Kalesi Kıbrıs Luziyen Sülalesi’nin kontrolüne geçmiştir. Kral V. Levon’la başlayan Kıbrıs-Ermeni dönemi 15. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. 1448 yılında Karamanoğulları’nın bu bölgeyi fethiyle birlikte kale kesin olarak Türk hakimiyetine girmiştir.
Antik Kilikya’da, Korikos Kenti limanı, hem denizde hem de karada kaleye sahip olan Yumurtalık (Ayaş) Limanı’ndan sonra en gelişmiş 2. Liman olmasına rağmen Kıbrıs’a yakın olması nedeniyle stratejik olarak Yumurtalık Limanı’ndan daha çok önem arz etmiştir. Korikos antik Kenti, Sebastie Elaussia’dan başlayıp Cennet-Cehenneme kadar uzanan bir bölgede yer almaktadır. Erken Hıristiyanlık ve Bizans dönemlerinde yoğun bir yerleşim bölgesinde yer alan kentin tam merkezinde, Korykos Kalesi inşa edilmiştir. Antik çağda, Silifke ve Tarsus arasında ki en önemli kale olarak ün yapmıştır.
Böylesine önemli ve ayakta kalmış bir ortaçağ kalesinin, Mersin gibi turizme aday olan bir kentin sınırları içinde olması, önemli bir şanstır. Antik dönemde günümüze kadar uzanan, çok farklı uygarlıkların kültürlerini barındırması, bu kalenin en önemli özelliklerindendir.
Kale kentin batısında ve doğal bir mendireğin koruduğu liman bölgesinde inşa edilmiştir. Böylece doğal kayalardan oluşan liman, aynı zamanda kaleyi yüyılların yoğun dalgalarına karşı korumuştur.
Kale savunma için önemli bir topografik alan üzerine kurulmuştur. Ortaçağ kalelerinde, kaleye tek yönden yaklaşımın sağlanması, önemli bir savunma şeklidir. Korykos Kalesi güney ve batıdan denizle çevrilidir. Kalenin kuzeyi ise bataklıkla çevrilidir. Bu nedeniyle, kuzeyden de kaleye giriş imkanı bulunmamaktadır (bugün kaleye girdiğimiz yer, geçmiş dönemde girişi engelleyecek derecede yoğun bir bataklık alandı) Doğu bölgesinin derin bir hendek oluşu savunma açısından kaleye önemli bir avantaj sağlamıştır. Kale bu yapısıyla adeta bir ada görünümüne sahipti. Kalenin kullanıldığı dönemlerde kaleye giriş; doğu cepheden, derin hendeğin üzerindeki hareketli bir ahşap köprüyle sağlanıyordu.
12. yüzyılın başlarında Arap ve Haçlı akınlarına karşı inşa edilen Kızkalesi’de Korykos Kalesi gibi, aynı yüzyılın sonunda, Kilikya Ermeni Krallığının eline geçmiş, yüzyıl kadar Ermenilerin elinde kalmıştır. 15. Yüzyılın ortalarına kadar Kıbrıs egemenliğinde kalmış, ardından 1448 de Karamanoğulları’nın eline geçerek önemini kaybetmiştir.
Korykos Kalesi, Kızkalesi ile birlikte eşsiz bir doğal yapı ve 10 km bir yarı çapta, Sebastie Elaussia, Cennet ve Cehennem gibi antik dönem eserleri ile birlikte, ortaçağ kalıntılarının içinde görkemli yapısıyla, adeta tarihe meydan okumaktadırlar. Bu anıtsal yapısıyla tarihten kopup gelmiş izlenimi vermektedir.
Korykos Kalesi’nin doğu sur duvarları, doğal kaya yapılarının üzerine inşa edilmiştir. Gerçi bu özelliği, Bizans, Ermeni ve Haçlı kalelerinin birçoğunda (Namrun Kalesi gibi) görmek mümkündür. Fakat savunma amaçlı, kale sur duvarlarının dışında, 2. bir sur duvarının inşa edilmesi, bu bölgede sadece Korykos Kalesi’ne mahsustur. Kale iç ve dış surlar olmak üzere, iki sur duvarıyla çevrelenmiştir. İç surlar, dış surlara göre daha yüksektir. Kalenin tamamında, iç ve dış yüzeylerde kesme taş kullanılmıştır. Bunların büyük bir bölümü Korykos Antik Kenti’nden getirilen devşirme malzemelerdir. Kalenin en önemli özelliği ise, batı cephesinde yer alan ve denizden gelen teknelerin tamamen kale içine girebildiği gizli liman bölümüdür. Bu limana giriş ise, Roma Dönemi Liman Kapısı olduğu pek kaynakça belirtilen, büyük dairevi kemerli bir kapıdan yapılmaktadır. Bir dönem korsanların eline geçtiği bilinen Korykos Kalesinde ki bu bölüm, kaleye oldukça esrarlı bir hava vermektedir.
Anadolu’da pek örneği görülmeyen Kale içi Liman’a ait giriş kapısı, maalesef bugün yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kapıdan girilerek kalenin içine kadar uzanan bölüm ise, tamamen harabe kalıntılarıyla dolmuş vaziyettedir. Liman girişi harabe kalıntılarından temizlenip tamamen açılırsa, küçük teknelerin ziyaretçileriyle denizden kaleye girmelerine imkan sağlayacaktır. Bu durumda Korikos Kalesi, dünyanın her yerinden gelen pek çok ziyaretçinin akın edeceği eşsiz bir yer haline gelecektir.
Kalede 22 tane kule mevcuttur. Bunların ikisi poligonal, ikisi yarım daire, onsekiz tanesi ise kare ve dikdörtgen formundadır. İç avluda 7 ayrı yapı mevcuttur. Bu yapıların 3’ü şapeldir. Tarihi kaynaklara göre batıdaki kilise Ermeni, diğer ikisi ise, Bizans dönemine aittir.
İç avludaki yapılardan biri sarnıçtır. Bu sarnıç, iki açıklı sivri kemerle girilen beşik tonozlu bir sarnıçtır. Suyun içeri alındığı drenaj delikleri, bugün bile çok rahat izlenmektedir.
Diğer üç yapı hakkında ise, kale içinde kapsamlı bir kazı yapmadan fikir beyan etmek mümkün gözükmemektedir.
Kızkalesi’nde 2002 yılında yapılan kazı öncesi, kaledeki mozaiklerden haberdar değildik. Yapılan kazı, Kızkalesi’nin bugüne kadar ki esrarının çözülmesinde, önemli katkılar yapmış ve Kızkalesi’nin avlusundaki yapıların niteliğini, mimari özelliklerini anlamamıza neden olmuştur. Dolayısıyla Korikos Kalesi’nde yapılacak kazı da, restorasyon projeleri hazırlanırken çözülemeyen bir takım sorulara ve bazı yapıların ne amaçla kullanıldığı hususlarına açıklık getirecektir. Deniz kapısındaki ve iç avludaki giriş kapısını saymazsak, kalede kemer kullanımı yok denecek kadar azdır.
Çeşitli uluslararası sözleşmelerde ve Venedik Tüzüğünde “tüm insanlığın ortak mirası” olarak kabul edilen Kültür Varlığı için en önemli örneği teşkil eden Korikos Kalesi, ne yazık ki her geçen gün tahrip edilmektedir. Bu tahribat sadece doğal nedenlerle oluşmamakta, aynı zamanda tahribata insan elide karışmaktadır.
Çok planlı olmasa da turizmi amaçlamış, ama doğayı ve tarihi dokuyı tahrip etmekten öteye gidememiş Kızkalesi beldesinin gelişimi için, bu konudaki sorunlarını çözecek tüm özgün çözümleri içinde barındıran Korikos Kalesi’nden ne yazık ki bugüne kadar gerektiği gibi yararlanılamamıştır.

Korikos Kalesi, deniz kalesiyle birlikte, bir açık hava müzesi olabilmenin tüm niteliklerini içermektedir. Açık hava müzesi tasarımı, Koruma Kuruluna sunulan Restorasyon raporunda açıkça ifade edilmiştir.
Korikos Kalesi için gerekli olan tüm proje çalışmaları tamamlanmış ve restorasyon kararları alınmıştır. Adana Kültür ve Tabiat varlıkları Koruma Kurulunca 22.03.2002 tarihinde 4653 sayılı kararla onaylanan raporda, alınan kararların bir kısmı aşağıda belirterek, konuyla ilgili yetkili makamların bilgisine sunmaya çalışacağız. Umarız yetkililer Mersin Turizmi için gerekli tüm potansiyelleri barındıran bu yapıyla ilgili çalışmaları bir an önce başlatırlar.
Korikos Kalesi’nin gelecek kuşaklara ulaşması ve bölgenin cazibe merkezi olmasını sağlaması için hazırlanarak Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunca onaylanan projede planlanan işleri ve acilen yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz.
1. Kalenin doğu bölümünde turist otobüsleri ve özel araç girişi için bir otopark düzenlenmesi, yine aynı noktadan yaya girişi için de, yanlarına selvi ağaçları olan bir yaya yolu yapılması
2.Yine aynı alanda danışma, bilet ofisi, tuvaletler, yönetim ofisi ve araştırma ofisi olacak 5 mekanın yapılması öngörülmüştür.
3. Araç ve yaya girişin sağlanacağı alan, küp taş ile döşenmelidir.
4. Kalenin yapıldığı dönem kullanılan ana giriş kapısı, orijinaline uygun olarak yeniden düzenlenmeli, antik dönemde kullanılan örneğine uygun hareketli bir ahşap köprü yapılmalıdır.
5. Hazırlanan projede kale için bir gezi senaryosu planlanmıştır. Kalenin tamamının gezilmesini sağlayan bu senaryo seğirdim yolları kotunda insanları dolaştırırken, kalenin ve çevresinin üst kotlardan yüksek algılanma potansiyelinin kullanılmasının sağlamaktadır.
Sur duvarları üzerindeki bu gezi esnasında, güneyde deniz ve Kızkalesi manzarası, doğuda hendek üzerinden kaleye girişi sağlayan hareketli ahşap köprü ve kuzeydeki doğal coğrafi manzara içinde yer yer görünen Korikos Antik Kenti harabelerinin eşsiz görüntüsü inanılmaz bir görsel şölen oluşturacaktır.
6. Gezi esnasında hem soluklanabilecek, hem de farklı tatlar alınabilecek bir odak oluşturulması için mütevazi ve iddialı olmayan bir yapı içinde kafeterya öngörülmüştür.
7. Gizli liman dediğimiz bölümün temizlenerek, teknelerin girişine elverişli hale getirilmesiyle karadan girişin yanı sıra, denizden de kaleye ulaşımın sağlanması
8. İç avlu içindeki yapılardan birinin restore edilerek Sergileme Binası oluşturulmalıdır. Böylece kaleden çıkan eserlerin sergilenmesine imkan sağladığı gibi, kale hakkında çeşitli bilgilerin yer aldığı panolarla da kaleyi gezenler bilgilendirilmiş olacaktır.
Deniz içindeki ada kale ve kıyıdaki Antik Kent’in merkezi olan büyük kaleyle birlikte, eşsiz kumsalı ve deniziyle çok ender bulanabilecek coğrafi özelliklere sahip olan bu bölgenin değerlendirilmemesi, Mersin’in turizmden neden gerekli payı alamadığının cevabını vermeye yeterlidir. Mustafa Erim – Kent Tarihi Araştırmacısı

 

Biyografik Bilgi

scroll to top