KİTABIN BAŞ TARAFINA DÖNMEK İÇİN BU SATIRI TIKLAYINIZ……………………………..
TARSUS GRUBU CEPHESİNDE CEREYAN EDEN SAVAŞLAR
Birinci Eshabıkehif savaşı
Tarsus’un 10 kilometre kuzeybatısında kutsal kitapların yazdığı yatırların bulunduğu Eshabıkehif dağı civarında, Mersin grubu cephesinde İçme savaşının yapıldığı 19 Nisan 1920 de cereyan etmiştir.
Tarsus’tan çıkan ve devrin modern silahları ile donatılmış olan 300 mevcutlu bir düşman birliği Eshabıkehif dağı eteklerine kadar gelmiş, burada derme çatma silahlarla ve o günlerin imkânları ile kurulmuş olan mevcudu 70 kişilik Yedek Üsteğmen Veli Haşim (Naif Efe) Çiftçi komutasındaki Tozkoparan müfrezesi tarafından Sucular köyü civarında savaşa zorlanmıştır. Düşman tarafından böyle bir hareketin hazırlandığı ve yapılacağı Tarsus’taki gizli teşkilâtımız tarafından ve önceden bildirilmiş olduğundan Tozkoparan müfrezesi gerekli tertibatı almış ve en uygun yerde mevzilenmiş bulunuyordu.
Savaş şiddetli bir şekilde 2 gün devam etmiş neticede ilerlemek imkânını bulamıyan düşman hayli zayiat vererek Tarsus’a geri çekilmek zorunda bırakılmıştır. Bu savaşta zayıatımız 3 yaralıdan ibarettir.
Bu savaş, Tarsus grubu cephesinde verilen ilk savaş olduğundan düşmanın başarı gösteremeden geri dönmesi mücahitlerin ve halkın moralini yükselttiği gibi diğer müfrezelerin de biran önce kurulmasında etkili olmuştur.
Birinci Eshabıkehif savaşını idare eden Kuvayi Milliye Tarsus Grubu Tozkoparan müfrezesi komutanı Yedek Üsteğmen Veli Haşim (Çiftçi) Mersin’in Musa’lı köyünde 1891 yılında doğmuştur. Asıl mesleği öğretmenlik ve çiftçilik olup 1928 de Mersin’de vefat etmiştir.
Birinci Hacıtalip Savaşı
Düşman, Mersin – Tarsus arasındaki demiryolu ve şoseyi emniyet altında bulundurmak ve iki şehir arasındaki ulaşımı sağlamak amacıyla (Karacailyas köprüsü ve istasyonu, Gudubes köprüsü ve Hacıtalip istasyon ve köprüsünü) ateş kuvveti üstün birliklerle korumakta idi. Kuvayi Milliye ise düşmanın bu maksadını akim bırakmak için önceleri demiryolu raylarını yeryer sökmek suretiyle tahrip etmiş, daha sonra buralara gece baskınları tertiplemiştir. Bu direnme yerlerinin en önemlisi Hacıtalip istasyonu ve Çiftliğinde bulunuyor, yapılan tahribatı etkisiz bırakıyordu. Çukurova kurtuluş tarihinde “Birinci Hacıtalip Savaşı” denilen gece baskını bunların ilki ve en önemlisidir. 25 Haziran 1920 de cereyan etmiştir.
Kuvayi Milliye Tarsus Grubu Komutanı Binbaşı İsmail Ferahim (Şalvuz) Bey’in vermiş olduğu emir gereğince Tarsus Grubundan Yedek teğmen Mustafa Nail komutasındaki Demirbaş, yedek Üsteğmen Ali Rıza Timurtaş komutasındaki Kayhan, muvazzaf Üsteğmen Galip Tekin komutasındaki Gökbayrak (Jandarma), Yedek Üsteğmen Mithat Toroğlu komutasındaki Bozkurt müfrezeleri bu baskını yapmışlardır. .
25 Haziran 1920 günü saat 18. de biricik kudretli dağ topumuzun ve Kuvayi Milliye’nin emrine henüz geçmiş bulunan 2 makineli tüfeğin ateş himayesiyle düşmanın sığındığı Hacıtalip çiftliği binasına şiddetli ateş açılması ile taarruzumuz başlamış ve gece geç saatlere kadar devam etmiştir. Çiftlik binasının 4 tarafından kuşatılmış olmasına, ateş baskınımıza ve teslim olmaları için yüksek sesle Arap’ça ve Fransız’ca yapılan ihtarlara rağmen düşman büyük bir inatla direnmekte devam etmiştir. Bu durum karşısında Çiftlik binasının yakılmasından başka çare kalmadığına karar verilmiştir. Ancak, çiftlik oldukça büyük ve muntazam bir yapı idi. Böyle bir yapının yakılıp yakılmamasının düşünüldüğü bir sırada orada hazır bulunan çiftlik sahiplerinden Hacı Talip Zade Hacı Ömer ve Suphi beyler’in:
– Memleketin kurtuluşu uğruna canımız feda olsun. Çiftliğin yakılması icap ediyorsa ne duruyorsunuz? Demeleri üzerine orada bulunan harman sapları çiftliğin etrafına yığılmış ve gazla ateşlenerek yakılmıştır.
Düşman erleri arasında bulunan Cezayir ve Tunus’lu müslüman askerleri bu sırada “Ene müslim, ene müslim” diye teslim olmağa başlamışlardır. Teslim olanlar 32 kişi olup sonradan Pozantı’ya tümen karargâhına gönderilmişlerdir. Yalnız içlerinden yaralı olan 11 kişi hastahaneye yatırılmışlardır. Ayrıca bir Teğmen, bir Başçavuş ve 10 düşman erinin öldüğü anlaşılmıştır. Kuvayi Milliye’nin zayiatı 3 şehit ve 8 yaralıdan ibarettir.
Bu savaşı yapan grup ve müfreze komutanları:
Kuvayi Milliye Tarsus Grubu Komutanı Binbaşı İsmail Ferahim Bey, Topçu Albaylığından emekli olup vefat etmiştir.
Bozkurt müfrezesi Komutanı Yedek Üstegmen Mithat Toroğlu, Merşin’in Puğ köyünde 1897 yılında doğmuştur. Sağdır, halen çiftçilikle uğraşmaktadır.
Kayhan müfrezesi Komutanı Yedek Üsteğmen Ali Riza Timurtaş, Silifke’nin Çitaklı köyünde 1893 de doğmuştur. Asıl mesleği öğretmenliktir. Vefat etmiştir.
Gökbayrak müfrezesi Komutanı Muvazzaf Üsteğmen Galip Tekin (Bu zatın kimliği hakkında başka bilgimiz yoktur.)
Bağlar Savaşı
Yukarıda izah edilen ateşkes anlaşması uyarınca düşmanın demiryolunun kuzeyinde bulunan bütün birliklerini bu hattın güneyine çekmesi gerekiyordu. Tarsus’un iki kilometre kuzeybatısındaki “Bağlar” diye anılan sırtlarda mevcut ve her çeşit silahlarla donanmış 400 kişilik birliğini hattın gerisine çekmediği gibi, burasını Kuvayi Milliye’nin kuzeyden Tarsus’a yapacakları hücumlarını engellemek için tahkim ederek sağlam bir dayanak noktası haline getirmişti. Müstahkem bir hale getirdikleri bu yere “Küçük Verdun” adını vererek öğündükleri işitiliyordu. Bunun içindir ki, Çukurova kurtuluş savaşı Tarihine “Bağlar Savaşı” diye geçen bu savaş sağcenah bölgesinde yapılan savaşların en önemlisidir.
Tarsus Grup Komutanı İsmail Ferahim Bey (Kurtuluş savaşında Kahraman Çukurovalı’lar kitabının 39, 40,41 sahifelerinde) şöyle diyor:
“Gurup komutanlığı bu savaşın hazırlıkları ile meşgul bulunduğu sırada, Güney Bölgesi Komutanlığına tayin edilen İkinci Kolordu Komutanı Selahattin Adil (General, rahmetli) Bey kolorlu merkezi olan Maraş’a giderken, yanında 41. Tümen Kurmay Başkanı Binbaşı Salim Cevat (General, rahmetli) Bey olduğu halde Tarsus grubuna da uğramış ve müfrezeleri teftiş ettikten sonra:
– Karşımda Milis’lerden kurulu bir çete değil, muntazam bir nizamiye birliği görüyor ve morallerinin yüksekliğine de hayran oluyorum.
Diye memnunluğunu ifade etmiştir.
Teftişi müteakip, Albay Selahattin Adil Bey ile birlikte Eshabıkehif tepesine çıkılmış ve düşmanın işgal ettiği mıntıka ve tahkim ettikleri yerler kendilerine gösterilmiştir. Bu yolda bilgi verirken, dikkat nazarını çeken Tarsus bağlarına karşı ne suretle taarruz etmek fikrinde bulunduğumuzu sordukları zaman:
– Henüz bir tertibat olmamakla beraber, mutlaka bir fedakarlık göstererek herhalde Bağları elde etmeğe çalışacağız; demiştim.
O sırada Selahittin Adil Bey’le gelmiş olan Tümen Kurmay Başkanı Binbaşı Salim Cevat Bey:
– Bu platonun vaziyeti oldukça mühimdir; pek te kolay zaptedilemez! Bu sebeple iyi düşünmek ve ona göre tedbir almak lazımdır; sözleriyle dikkatimizi çekmişti.
Salim Cevat Bey’in bu beyanatı inkarı kabil olmayan bir gerçekti. Bunun üzerine:
– Biz de erazinin durumunu, düşmanın mevcut kuvvetini, silâh kudretini, kendi durumumuzu dikkat nazara almak suretiyle yapacağımız işin lehimize sonuçlanmasını sağlamak için muvafık bir hareket planı tesbit etmeye çalışıyoruz; dedim.”
Kurtuluş savaşına Türk milletinin bütün varı ve varlığı ile katıldığını yansıtması bakımından Sağcenah Mıntıka Komutanı Yarbay Şemsettin Bey’in bu savaş münasebetiyle Müdafaa-i Hukuk Heyetine gönderdiği emri aynen kaydediyoruz:
Mersin ve Tarsus Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Riyasetine,
No: 107
Gözne’den
13 Temmuz 1336 (1920)
1 – Biinayetillâhı taala 15 Temmuz 36 gününden itibaren Tarsus kasabasını payi âdadan kurtarıp işgâl etmek için Tarsus grubu ciddi taaruza başlayacaktır. Bunun için bu grubun ihtiyatı umumisini teşkil etmek üzere Mersin ve Tarsus cephesinde ve gerisinde bulunan silahlı, kılıçlı, baltalı bilcümle ehali celbedilecek ve bunlara Belenkeş’likli Hacı İshak Ağa kumanda etmek şartiyle yevmi mezkûrde Sayköy kariyesinde hazır ve âmade bulunacaktır.
2 – 15 Temmuz 36 perşembe günü bizzat Sayköy’de bulunacağını.
Sağcenah Mıntıkası Komutanı
Kaymakam Şemsettin
Mıntıka komutanlığı tarafından Tarsus grup komutanlığına ayrıca taarruz emri verilmiş olduğundan Grup komutanı Binbaşı İsmail Ferahim Bey müfreze komutanlarına şu yazılı emri tebliğ etmiştir:
Tarsus grubu müfreze komutanlıklarına,
Mahremdir – Sayköy
14 Temmuz 336 – Çarşamba
1 – Cenabı hakkın avn ve inayetine ve hazreti peygamberin ruhaniyetine istinaden grubumuz 15/16 gecesi Sadık Paşa bağları ile o civarda bulunan düşmanı kâmilen tardetmek üzere taarruz edecektir.
2 – Sadık Paşa bağları ile diğer bağlarda bulunan düşmanın tardedilmesini müteakip İnayeti Hak ile Tarsus’tan dahi tard çaresine derhal mübaşaret edileceğinden bunun için de ayrıca emir verilecektir.
3 – Her müfreze, kendisine kılavuzluk yapmak üzere Tarsus sokaklarını bilir cesur arkadaşlardan ikişer kılavuz tedarik edeceklerdir.
4 – Gökbayrak Müfrezesi; Bozkurt, Kayhan, Demirbaş bölüklerinin ihtiyatını teşkil edecek ve Tarsus işgal edilir edilmez telakki edeceği emir ile Tarsus’un âsayişini temin edecektir.
5 – Nizamiye bölüğü de, Selçuk, Tozkoparan, Çeliktaş müfrezelerinin ihtiyatını teşkil edecektir.
6 – Makineli tüfek bölüğü zabiti Arif Efendi, mevcut makineli tüfeklerden birini Kayhan, diğerini Demirbaş müfrezesi refakatine, diğer iki tüfekten birini Selçuk, diğerini de Çeliktaş müfrezeleri emrine gönderilmek üzere ihzar ederek yarın aktedilecek müzakerede telâkki edeceği emre göre mezkûr müfrezelere sevkedecektir.
7 – Bozkurt, Kayhan, Demirbaş müfrezeleri düşmana taarruz hissini verdirecek bir halde işgâl edecek ve alelesker Osmanlı ve Rus mermisi sarfedecektir.
Selçuk, Tozkoparan, Çeliktaş müfrezeleri ise yarınki müzakerede tayin edilecek saatte Sadık Paşa bağları ile civarındaki mıntıka üzerine ciddi taarruz ederek düşmanı tardedecektir. Yalnız bu taarruz esnasında düşmanı vurmak için fişek sarfedilip beyhude gürültü için fişek istihlâkine meydan verilmemesine beğayet itina edilmesi efrada lisanı münasip ile tefhim edilecektir.
8 – Taarruz esnasında irtibatın muhafazasına fevkalade itina olunacaktır.
9 – Topçunun endaht mevkii şifahen tebliğ edilecektir.
10 – Taarruz esnasında müfrezelerin nezdindeki işaret tabancalarının istimali icap ederse ayrıca pusulada gösterilen talimat Üzere istimal olunacaktır.
11 – Efradın yarınki istihkakından maade ihtiyat olarak bir günlük ekmeği bu geceden tedarik ve ihzar edilecektir.
12 – Hebilli’de bulunup grubumuz emrine verilen Osman Muzaffer Efendi emrindeki müfreze Akdama kalkmıştır. İşbu müfreze Mersin grubu ile grubumuz arasına düşmanın girmemesine geceli gündüzlü son derece dikkat edecek ve böyle bir hale maruz kalacak olursa derhal grubumuzu ve Mersin grubunu haberdar edecektir.
13 – Tarsusun şark ve cenup kısımları Solcenah Mıntıkasından grubumuz emrine terkedilen müfrezeler tarafından ufak ufak taarruzlarla o civardaki düşmanı işgal edecektir.
14 – Gerek Bağlar’ın ve gerekse Tarsus’un işgâlinde pek de hane, dükkan, çiftlik gibi mebaninin tahrip ve ihrakına heves edilmeyecektir. Ancak düşmanın mukavemet göstereceği herhangi bir ebniye bu memnuniyetten müstesnadır. Bir kasabanın tahrip ve ihrakı, o kasabayı kurtarmak değil bilâkis imha demek olacağı gibi bir çok fakir ve fukaranın meskensiz bırakılmasına da sebebiyet verilmiş olur ki, şu hal şanlı olarak kazanılmış muzafferiyeti lekedar edeceğinden bu hususun nazarı dikkat ve ehemmiyetten dûr tutulmayacağını dûrendîş müfreze komutanlarından ümitvarım.
15 – Harbin lehimize olarak neticeleneceği bir sırada galibiyet neşesi ile efradın plaçka peşinde koşması maazallah acı neticeler tevlidine sebebiyet vereceğini teemmül ederek düşman, temamiyle taarruz edilen mıntakadan tard ve teb’id edilmedikçe katiyen ganaım peşinde koşulmayacaktır. Bu hususta müfreze komutanlarının azami gayret ve basiret göstermelerini rica ederim. Hele ehalii islamiye eşyasına katiyen dokunulmayacaktır.
16 – Tarsus köyleri civarında bulunan bütün ehaliyi islamiye, bu şerefli düğünümüze davet edilmiştir. Kahraman arkadaşlarımın iktisabı zafer olmalarını ümit ve muvaffakiyeti kudret ve azametine sığındığımız cenabı haktan diler, umum kahramanlara selâmlar ederim;
Tarsus Grup K.
Binbaşı
İsmail Ferahim
Grup emrinde belirtildiği gibi 15 Temmuz 1920 perşembe günü Sayköy’de grup karargahında toplanan bölük komutanları ile yapılan görüşme sonunda bu emirde zikredilen konuşların bazılarında değişiklik yapılmış ve bir gece baskını şeklinde yapılacak olan taarruz ana hatları tesbit olunmuştur. Buna göre:
15 Temmuz 1920 gecesi Tozkoparan ve Selçuk müfrezeleri Bağlar tahkimatına cepheden taarruz edecek, Çeliktaş müfrezesi düşmanın sağ kanadını, Demirbaş
müfrezesi de sol kanadını ateş baskısı altında tutarak taarruzun gelişmesini sağlayacaklardır.
Tarsuslun güneybatısındaki Piric’e köyünde bulunan Bozkurt müfrezesi beraberinde Tarsus Gençler müfrezesi ile Tarsus’un Mersin şosesi ağzında bulunan Rasim Bey Fabrikası ve çevresine ateş açarak düşmanın Tarsus’ta bulunan ve Gözlükule’de üslenen kuvvetlerini tesbit ve tevkif ederek Bağlar’daki düşman kuvvetlerine yardım yapmalarını önleyecek, Akdam köyünden Burhan köyüne nakledilen Alsancak müfrezesi de düşmanın Mersin istikametinden yapması muhtemel hareketini engelliyecekti.
Önce, düşmanın ileri karakol mahiyetindeki kolu Kırık Bağlar’ı tahkimatının düşürülmesi esas tutulduğundan 15 Temmuz 1920 gecesi saat 21-22 arasında müfrezeler harekete geçtiyse de kesif karanlık yüzünden aralarında bir işbirliği ve bağlantı sağlanamadığından ateş baskını yapılmakla beraber tahkimatın zaptı mümkün olmamış; müfrezeler geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu saldırı sırasında Tozkoparan müfrezesi komutanı yedek üsteğmen Veli Haşim’in sağ el orta parmağı yaralandığından müfrezenin komutasını birinci takım komutanı yedek üsteğmen Ömer Nazmi Çiftçi üzerine almıştır.
Bunun üzerine müfrezelere iki günlük bir dinlenme verilmiş ve yeniden tertibat alınarak 18 Temmuz 1920 Pazar günü saat 21-22 arasında yeniden hücuma geçilmiştir. Taarruz Demirbaş müfrezesi ile Tozkoparan müfrezesinden birer takım tarafından kolu kırık Bağlar’ına yapılmış, Selçuk müfrezesi Tarsus – İstasyonu istikametinden gelmesi muhtemel düşman kuvvetine karşı himaye ateşi yapılmıştır. Bu arada Tozkoparan müfrezesinden bir takım Ziyaret (Eshabıkehif) köprüsüne kadar dere içinden düşmana sokulmuş, bu suretle kolu kırık bağlarına taarruz eden müfrezelerin düşman tarafından yapılacak yan ateşini önlemiştir. Bu saldırı sırasında müfrezelerimiz arasında tam bir İşbirliği ve bağlantı sağlanmış, buradaki düşman kuvveti ateş baskısı altında çekilerek Sadık Paşa bağlar’ındaki esas birliğine iltihak etmişse de müfrezelerimizin ateş baskısından kurtulamamış olduğundan kolu kırık bağlarına girilmiş ve bu sırada düşman elimize geçireceğimize hükmettiği cephaneliğini ateşlemiştir. Çeliktaş, Tozkoparan ve Demirbaş müfrezeleri arasında kuşatılmış olan düşman elinde mevcut iki topu ile etrafına şiddetli peşrev ateşi açmak suretiyle taarruzu durdurmağa uğraşıyor, buna mukabil müfrezelerimizin ve halkın “Allah Allah” sadaları, boru ve trampetlerin devamlı çalışları sonunda morali büsbütün bozularak ne yapacağını şaşırmış bir halde bulunuyordu. Düşman açık bulunan güney – istasyon istikametinde Tarsus’tan taze kuvvet getirtmiş ve bu suretle dayanma gücünü arttırmak istemiş ve müfrezelerimize karşı mukabil taarruz yapmışsa da başarı sağlıyamamıştır.
Kuvvetlerimiz, Bağlar tahkimatının kuzey bölümünü ellerinde tuttuğu sırada sabah olmuş, bu sırada Takbaş köyü sırtlarında mevzilenmiş olan biricik dağ topumuzun isabetli atışları düşman büsbütün şaşırtmıştı.
Kudretli dağ topu çatal teşkil ederek mahdut mermisi ile hem mücahitlerimizin taarruzlarını himaye, hem de düşmanın gözlükuledeki toplarına ateş ediyordu.
Gündüzün erlerimizden bazıları Sadık Paşa bağında bulunan binaya sızarak burasını işgâlleri altına almışlar ve bina pencerelerinden düşman siperlerini yan ateşine alarak ağır zayiat verdirmişlerdir. Savaş aynı tempoyla saat 16′ya kadar sürmüş, düşman Gözkule ve İstasyonda bulunan toplarının himaye ateşi altında Tarsus’a sığınmak zorunda bırakılmış ve Bağlar tahkimatı bu suretle müfrezelerimiz tarafından zaptedilmiştir.
Düşmanın bu savaşta 200 civarında zayiat verdiği ve ölülerinin bir kısmını terkederek kaçtığı tesbit edilmiştir. Savaş sonunda düşmandan 200 piyade tüfeği 1 makineli tüfek, 5 otomatik tüfek, 1 dağ topu arka kundağı, sehpasıyla 1 telemetre, cephane, erzak ve küllliyetli malzeme ve eşya ele geçirilmiştir.
Düşman bu savaştan kurtarabildiği moralleri çok bozulmuş olan erlerini Tarsus’ta muhtelif yerlerde hiç kimseyle temas ettirmemek şartiyle göz altına almış ve yine hiç kimseyle görüştürmeden başka garnizonlara nakletmiştir.
Ne yazık ki, bu savaş sırasında Mersin – Tarsus bölgesinde ilk Kuvayi Milliye kıvılcımını ateşliyen Demirbaş müfrezesi komutanı yedek teğmen Kozan’lı Mustafa Nail ile 60 yaşındaki ilk Tarsus Müdafaa-i Hukuk Başkanı ve bu savaşta Mıntaka Komutanımızın kendisini köy ve yaylalardan gelecek ihtiyat kuvvetlerine komutan yaptığı Belenkeş’lik köyünden Hacı İshak Ağa ile Tozkoparan müfrezesi Takım Komutanı Kıdemli Başçavuş Tarsus’lu Sofu Ömer Efendi oğlu Zahit’le beraber 15 şehit ve 40 yaralı verilmiştir.
Türk kadınının metanetini, aynı zamanda vatanseverliğini yansıtan bir menkabeyi de bu bölüme eklemeyi uygun görüyoruz. Yukarıda adı geçen ve kurtuluş savaşında sağcenah Mıntıka Komutanlığı yapan Yarbay Şemsettin Bey (Tuğbay Salur, merhum) bir arkadaşımıza yazdığı mektupta bu menkabeyi şöyle anlatıyor:
“Orası Çukurova değil, kahramanlar diyarıdır. Bunun ismini bu yolda tashih etmek en doğru bir harekettir. Ben burada bulunduğum müddetçe bu kahramanlara kumandanlık etmek için hiç zahmet çekmedim. Çünkü onlar ne için silaha sarıldıklarını biliyorlardı. Tarsus Bağlar muharabesinde verdiğim emir mucibince hakikaten cephe gerisinde bulunan binlerce halk, silâhı olanlar silâhıyle, silâhı olmayanlar bıçak ve sopalariyle bu muharebeye iştirak etmiş ve bunlara 60 yaşındaki Belenkeş’likli Hacı İshak Ağa kumanda etmiştir. Hacı ishak Ağa haremile bereber bulundu bu muharebede şehit olmuştur. Hacı İshak Ağa Eshabıkehif tepesi yamacında medfundur. Gömülürken hatırasını tebcilen mezarı başında bulundum. Haremi de yanımda idi. Eşini kaybeden Türk kadını bana:
– Kumandan Bey, Hacı İshak şehit oldu. Fakat Türk milleti yaşayacaktır; diyordu. Bu ilahı ses hala kulaklarımda çınlamaktadır.”
Ayrıca bu savaşta Ulaş Bey’lerinden Emine Hanımın da diğer Türk kadınlariyle cepheye koşarak askerlere su dağıttığını ve mücahitlerin moralini yükseltmek için teşvik edici sözler söylediğini ve bu savaş boyunca cepheden ayrılmamış olduğunu takdirle anarız.
Bu savaşı idare edenler:
1 – Sağcenah Mıntıka Komutanı Yarbay Şemsettin Bey;
2 – Tarsus Grubu Komutanı Binbaşı İsmail Ferahim Bey;
3 – Demirbaş müfrezesi Komutanı Mustafa Nail Bey;
4 – Selçuk müfrezesi Komutanı Yedek Teğmen Genç İzzet (Adana’lı Tevfik Bölgen) Bey;
5 – Tozkoparan müfrezesi Komutanı Yedek Üsteğmen Veli Haşim Çiftçi Bey;
6 – Yaralanması üzerine Yedek Üsteğmen Ömer Nazmi Çiftçi Bey;
7 – Çeliktaş müfrezesi Komutanı Milis Molla Kerim Bey.
Rasim Bey Fabikası Baskını
Tarsus’un güneyine düşen ve Gözlükule denilen tepe düşmanlar tarafından tahkim edilmiş ve bir dayanak noktası haline getirilmişti. Ayrıca buraya bir batarya top ta yerleştirmiş bulunuyordu. Tarsus’un Mersin’e çıkış yolunda Rasim Bey Fabrikası civarında ayrıca bir birliği de bulunmakta idi. Tarsus grubundaki müfrezeler Bağlar istihkâmlarına taarruz ederken o sıralarda Tarsus’un güneyinde bulunan ve karargâhı Pirice’deki Bozkurt müfrezesi ve emrindeki Gençler müfrezesi düşman birliğinin bulunduğu Rasim Bey fabrikasına karşı Bağlar’a taarruz edildiği gece (18-19 Temmuz 1920) ateş baskını yaparak buradan düşmana taarruz edileceği hissini vermek suretiyle gerek Rasim Bey fabrikasında, gerek Gözlükule’de bulunan düşman kuvvetlerini bulundukları yerlerde tesbit etmişler, Bağlar’da cereyan eden savaşa yardım etmelerine mani olmuşlardır.
Bu baskını idare edenler:
1 – Bozkurt müfrezesi Komutanı Yedek Üsteğmen Mithat Toroğlu (Özkul Efe);
2 – Tarsus Gençler müfrezesi Komutanı Yedek Üsteğmen Lûtfi Oğuzcan (Nadir Efe);
İkinci Hacıtalip Savaşı
Mersin – Tarsus arasında düşmanın mühim bir dayanak noktası olan Hacıtalip çiftlik ve istasyonu ile Gudubes köprüsünün Kuvayi Milliye eline geçmesi, Mersin Tarsus tren ve şose ulaşımının temamen kesilmesi ve bunlara ek olarak Bağlar savaşının zaferimizle neticelenmesi ve buradaki müstahkem mevkiin tarafımızdan zaptolunması üzerine Tarsus’ta temamiyle kuşatılmış bir durumda kalan düşman 22 Temmuz 1920 sabahı şafakla beraber, makineli tüfek ve toplarla kuvvetlendirilmiş tahminen 200 mevcutlu 2 bölükle harekete geçmiş ve Hacıtalip istasyonu istikametine yönelmiştir.
Nacar’lı köyünün Pilav tepe gerisinde açık ordugahta bulunan Yedek Üsteğmen Mithat Toroğlu komutasındaki Bozkurt müfrezesi Nacarlı kandağından (Deresinden) düşmana görünmeden Hacıtalip çiftliğine kadar gelmiş ve demiryolu köprüsünün sağ ve sol kanadlarında mevzilenerek düşmanı beklemiştir. Düşman top ve makineli tüfek ateşlerinin himayesinde saat 7 de istasyonun doğusuna kadar yanaşmış ve etkili ateş mevziine girmesi üzerine müfrezenin ani ateş baskınına uğramıştır. Neye uğradığını şaşıran düşman içinde bulunduğu pamuk tarlasında savaşı kabul etmek mecburiyetinde bırakılmıştır. Savaş, bütün şiddetile akşama kadar devam etmiş, düşman maksadına muvaffak olamadan bir hayli zayiat vererek bozgun halinde Tarsus’a kaçmıştır. Bu savaşta Bozkurt müfrezesinin en cesur ve atıcı erlerinden Dinikar’lı Süleyman ve Sarı İbrahimli’den Hasan Barut şehit olmuş ve 6 erimiz yaralanmıştır.
Kurtuluş Savaşında Türk kadınlarının da kendiliklerinden vazife ve rol almış olmaları bakımından bu savaşta geçmiş olan bir olayı kaydediyoruz:
Savaş’ın en kızgın bir zamanında esasen müfreze erlerinde matara mevcut olmadığından erlerin ağızları kurumuş, fena halde susamışlardı. Bu sırada bir kadının:
– Vardım yiğitler, dayanın kardeşlerim, su getirdim size !…. Diye bindiği merkebin üzerine 2 testi su ile dereden faydalanarak geldiği görüldü. Bu kadın bütün müfrezenin tanıdığı Köle Musa’lı köyünden Hacı Cabbar’ın kızı Gülsüm Bacı idi. Susayan erler kana kana su içtiler. Bu arada Gülsüm Bacı düşmana atmak üzere bir erden silahını istemiş erin:
– Var git bacım, bizim yabana atılacak kurşunumuz yok! Diye terslemesi üzerine olayı seyreden Müfreze Komutanı ere silahını vermesini işaret etmiş, silahı alan Gülsüm Bacı düşmana doğru 2 el silah attıktan sonra:
– Artık ölsem de gam yemem gayri! Diyerek vazifesini başarmış olmanın huzuru ile merkebine binerek köyüne gitmiştir. :
Bu savaşı idare eden Bozkurt müfrezesi komutanı Yedek Üsteğmen Mithat Toroğlu’dur.
Bu savaş sırasında, Mersin grubu savaşları bölümünde anlatılan Gudubes savaşı da aynı günde aynı maksatla cereyan etmiş ve her ikisinde de düşman başarı sağlıyamadığı için Mersin – Tarsus ulaşımını temin edememiştir.
Fransız’ların Adana’dan çıkış ve dönüşleri
Hacıtalip istasyonunun milli kuvvetlerimiz tarafından işgali ve Bağlar tahkimatının düşürülmesi Mersin Tarsus – Adana arasındaki demiryolu ve şose ulaşımını tamamiyle kesmiş olduğundan Mersin ve Tarsus’taki düşman kuvvetleri kuşatılmış bir duruma düşmüş bulunuyordu. Düşman hem millî kuvvetlerin kuşatmasını kaldırmak, hem Adana – Mersin arasındaki demiryolu ve şose ulaşımını sağlamak üzere Albay Grasi komutasındaki büyük bir kuvvet topladı. Yarbay Loran kuvvetlerinin de katılması ile meydana gelen 4 tabur piyade, 6 süvari bölüğü, 1 batarya 7,5′luk, 2 batarya 6,5′luk top, zırhlı otomobil, 1 ambülans ve 150 arabalı bir konvoy ile 27 Temmuz 1920 sabahı Adana’dan Tarsus istikametinde çıkış yaptı.
Aynı zamanda Kurttepe ve dolaylarındaki millî kuvvetleri tesbit maksadı ile buralarını da topa tutarak ilerlemeye başladılar. Solcenah mıntıka komutanı Sinan Tekelioğlu bu çıkışın düşmanın Adana’yı boşaltması ihtimaline yorarak emrindeki Kurttepe, Kahyaoğlu ve Yolgeçen gruplarına bu yolda emirler vermiş, bulunuyordu. Her ne kadar Adana – Tarsus şosesinin kuzeyinde bulunan bu gruplar düşmanı yan ateşleriyle bir dereceye kadar taciz etmeye çalıştılarsa da ileri hareketini engelleyememişlerdir. Düşman öncülerine Yüzbaşı Bonnour komuta ediyordu. Bu çarpışmalar sırasında Teğmen Dükret (Ducrete) ölmüştür. Bununla beraber büyük bir direnme ile karşılaşmıyan düşman Dikili, Zeytinli, Arıklı’yı süratle geçerek Yenice’ye girdi ve geceyi burada geçirdi.
Düşmanın çıkış hareketi Pozantı’daki 41. tümen komutanlığına Solcenah mıntıka komutanlığınca rapor edilmişti. Tümen komutanı Sağcenah mıntıka komutanlığına Tarsus grubundan kuvvetli bir müfrezenin solcenah bölgesine, geçirilerek düşmanın ilerlemesini engellemeyi emretmiş olduğundan Tarsus grubunun en kuvvetli müfrezesi olan (370) mevcutlu Molla Kerim komutasın’daki Çeliktaş müfrezesi Tarsus ırmağını geceden kayıkla geçerek Yenice’ye doğru ilerledi.
Bu arada Sağcenah mıntıka komutanı Yarbay Şemsettin Bey Kavaklıhan grubu komutanlığına yazılan emrinde: “Adana’dan hüruç hareketi yapan ve Sinan Bey kuvvetleri tarafından takip edilmekte olan bu Fransız kuvvetinin ilerlemesine müfrezeleri tarafından mümanaat olunduğu takdirde, Sinan Bey kuvvetleri tarafından Fransız kuvvetlerinin ihate ve imha edileceklerini” bildirmişti (“Kurtuluş Savaşında Kahraman Çukurovalılar” kitabı. sahife: 64, yazarı: O zaman Tarsus grup komutanı olan İsmail Ferahim Şalvuz, rahmetli.) Ayrıca Çeliktaş müfrezesini himaye maksadı ile Solcenaha getirilen kudretli dağ topu zamanında mevzilenerek bu himayeyi yapamamıştır.
Kamberhöyüğü deresine kadar ilerleyerek burada mevziye giren Çeliktaş müfrezesi yanlarından hiçbir yardım görmediği, Tarsus grubunun uzak bulunması ve yakın da olsa Tarsus ırmağını kayıkla geçerek yardım yapılmasının uzun zamana bağlı bulunması nedeniyle gerisinden de bir yardım görmemiş ve çok cesurane bir mukavemetten ve çarpışmadan sonra düşman tarafından çevrilerek esir edilmiştir. Esir alınanlardan 36 sı bir, 24′ü bir olmak Üzere 60 kişi kolları bağlanmak suretiyle makineli tüfekle orada Molla Kerim ise Baç köprüsünde teşhis edilerek şehit edilmişlerdir. (Bu şehitlerin kemikleri kamber höyüğünden getirtilerek Tarsus’ta istasyon civarındaki şehitler anıtının mahzenine konmuştur.)
Düşmanın ileri hareketi Tarsus grubu topçu gözetleme yerinden adım adım izlenmekte olduğundan, mesafe harita üzerinde tesbit edilerek kol başları Baç köprüsüne geldiği sırada 7,5′uk sahra topu ateş açmış ve ilk mermi düşmanın yaralılarını taşımakta olan vasıtaya isabet ettiğinden düşmanı bir şaşkınlık sarmış ve bu arada esirlerimizden 170 kadarı civardaki tarla ve hendeklere kaçmak suretiyle kurtulmuş ve düşman bunları takibe fırsat bulamıyarak şehre girmek zorunda bırakılmıştır.
Düşman birlikleri, Tarsus’ta 2 gün kaldıktan sonra 30 Temmuz 1920 cuma günü Mersin istikametinde harekete geçmiş, Hacıtalip – Ecvi köyü arasında Üsteğmen Mithat Toroğlu komutasındaki Bozkurt, Üsteğmen Galip Tekin komutasındaki Gökbayrak (Jandarma) müfrezelerinin yan ateşine maruz kalmış, 2 saat devam eden savaştan sonra hayli zayiat vererek Küçük Ziyaret ve Gudubes’teki birliklerine kadar ilerliyebilmiş ve burada duraklayarak geceleyin Mersin’e girebilmiştir.
Fransız birliği, Mersin’de 7 gün kaldıktan ve deniz yolu ile her türlü ikmalini yaptıktan sonra 7 Ağustos 1920 Cumartesi günü tekrar Tarsus istikametinde yürüyüşe geçmiştir. Düşman kuvvetleri Evci köyü istikametine geldikleri zaman yine Bozkurt ve Gökbayrak müfrezelerinin baskınına uğramışlardır. Müfrezelerimiz düşmanın Evci-Pirice köyleri arasına girmesine kadar beklemişler ve burada yandan yaptıkları bir ateş baskını ile düşmanı çok müşkül bir duruma düşürmüşlerdir. Bu baskın sonunda düşman şoseden ayrılmak zorunda kalmış, Ali Sabah çiftliği, Cincioğlu üzerinden Tarsus’a girmeğe muvaffak olmuş, bu arada 7 manda arabası yüklü erzak ve malzeme milli kuvvetlerimiz tarafından itğınam olunmuştur. (Bu kısım Tarsus grup komutanı Binbaşı İsmail Ferahim beyin “Kurtuluş Savaşında Çukurovalılar” kitabından özet olarak alınmıştır.)
Düşman kuvveti, geceyi Tarsus’ta geçirdikten sonra 8 Ağustos Pazar günü tekrar Adana istikametinde yürüyüşüne devam etmiş, bu defa şoseyi takip etmiyerek Ballıca – Badras – Frengülüs istikametinden ilerliyerek Adana’ya geri dönmüştür. Bu dönüş sırasında Kavaklıhan, Zafer ve Kahyaoğlu grupları tarafından yan ateşi açılmak suretiyle düşmanın hareketi engellenmiştir.
Bu büyük çıkış hareketi hakkında Fransız kaynaklarının verdiği bilgiyi “Çukurova Kurtuluş Savaşında Adana cephesi” kitabının 197. sahifesinden aynen naklediyoruz:
“Du Veau, “La Tassion de La Cilisie” kitabında diyorki: Mersin’e girdiğimizi telsizle haber alan general Dufyo albay Grasi’yi tebrik etmek içim uçakla oraya geldi. Bununla beraber şehirler kuşatma altında kalmakta devam etti. Zırhlı trenlerin işlemesine demiryollarındaki kesiklikler engeloldu. Bu nedenle General Dufyo Karataş’ta bir deniz Üssü kurdu. Lore (Laure) nin taburu buradan karaya çıkmıştır. Bu çıkıştan sonra çeteler Seyhan ve Ceyhan nehirleri arasındaki (Yüregir Ovasındaki) köyleri terkettiler. Fakat Albay Grasi’nin Mersin’de bir hafta kalışından Kemalistler faydalandılar. Kilikya’dan gideceğimiz propogandasını yaydılar. Bunun Üzerine Ermeni’lerin lideri Doktor Mihran Damatyan Beyrut’taki Ermeni komitesi baş delegesi Malezyan’dan durumu bir mektupla sordu. Aldığı cevap tatmin edici değildi. Bunu öğrenen “Kilikya” adındaki Ermeni gazetesinin baş yazarı Verozdil Abdüoğlu köyünde bir kaç partizan ile birleşerek Fransız mandası altında, kuzey hududu demiryolu, doğu ve batısı Ceyhan ile Seyhan ırmağı olmak üzere (Kilikya – Mezopotamya Cumhuriyeti) ni ilan etti. Bu adam, aldığımız tedbirlerle kovuldu. Bütün Hristiyanların delegeleri bir deklarasyon yayınlayarak (Kilikya Cumhuriyeti) ni kurduklarını bildirdiler. Doktor Mihran Damatyan 5 Ağustos 1920 sabahı saat 10′da Ermeni Politik şeflerile vilâyete geldi. Cumhuriyetin geçici hükûmet başkanı olduğunu söyliyerek kabinesi ile hükûmet binasına oturdu. Ermeniler Damatyan’ın bu hareketini alkışladılar. Bremon, Damatyan’ın telefonunu kestirdi ve özel sekreteri Teğmen De Perrien’i göndererek vilâyetten ayrılmasını istedi. Damatyan, Ermeni halkına danışmadan burayı terkedemiyeceği cevabını verdi. Bunun üzerine Fransız avcı bölüğünden erler yollanarak, bakanlarıyla beraber Damatyan oradan atıldı. Bu uzaklaştırmadan sonra Ermeniler gösteriler yaptılar. Fakat kuvvetlerimiz sükuneti yerine getirdiler.
Mersin Çıkış hareketinde 11 ölü ve 5 subay yaralı vermiştik. 200 yaralı asker de Mersin Hastahanesine yatırılmıştı. Dönüşte 1 subayımızı da Hacıtalip’te kaybettik. Türkler makineli tüfeklerle bize tepelerden kayıplar verdirmeye çalıştıklarından Albay Grasi’nin kolu seyrekleşmişti. Böylece Tarsus’a girdik. 9 Ağustos 1920 de güneyden Adana’ya dönerken Çıldırım köyünde 10 er sıcaktan öldü.”
Biricik Topumuz ve Marifetleri
Çukurova Kurtuluş Savaşında yokluğu en çok duyulan savaş aracı toptu. Milli müfrezelerimiz, cephaneleri mahdut ve cinsleri ayrı (Martin, Osmanlı, Rus, Belçika, İngiliz) olmakla beraber seri ateşli silahlarla donanmışlardı. Bunlardan elde edemiyenler de ağızdan dolma av tüfekleriyle yetiniyor ve yurdu kurtarma çabasına katılıyorlardı. Mersin cephesinde savaş olsun olmasın düşmanın denizdeki krüvazörleri serbestçe kara sularına yanaşıp etrafına sayısız mermiler savururdu. Tarsus cephesinde ise Gözlükule’ye ve İstasyona yerleştirilen toplar fırsat düşükçe etraflarına ateş açmaktan geri durmazlardı. Nihayet, Tarsus grubu emrine kudretli bir dağ topunun geldiği duyulduğu zaman müfrezeler subay ve erat kadar halk ta çok sevinmiş, adeta düğün-bayram yapmıştı. Artık, bizim de tek de olsa bir topumuz vardı. Gerçi, bu tek topun cephanesi azdı. Ama, morali yükseltme bakımından çok, değerli idi. Onun için, halk bu biricik topumuza bir de ad uydurmuştu: Öksüz Top…
Ama, o günün şartları içinde cephemize gönderilme imkânı bulunan bu biricik topumuz savaşlarda çok işimize yaramıştır. Grup komutanımızın çekirdekten yetişme bir topçu subayı oluşu da onun tesir gücünü arttırıyordu. Bu topun çavuşluğunu da Tarsus’un Yunusoğlu köyünden Muhiddin (Paydak) yapmakta idi. Bu topun düşman üzerindeki tesir ve marifetlerini rahmetli İsmail Ferahim Bey’in Kurtuluş Savaşında Kahraman Çukurova’lılar kitabından naklediyoruz:
1 – Merminin biri Fransız subaylarının şadırvanlı Handa toplandıkları zaman bulundukları odanın iki penceresi arasına isabetle düşman subaylarının darmadağınık olmalarına ve bir daha burada toplanmamalarına sebep olmuştur. (Bu han halen mevcut değildir.)
2 – Bunun üzerine yer değiştirip Sadık Paşa (Eli Yeşil) nin evi yanındaki bir evde toplanmaya başlıyan subaylar, yine toplantı halinde iken atılan bir mermi bu eve isabet etmiş ve yine Fransız subaylarını allak bullak etmiştir.
3 – Gözlükule’deki düşman mevzilerine atılan bir mermi Tarsus Fransız güvernoru Binbaşı Kostilyer’in oturduğu Amerikan Koleji doğusundaki Mihail Bisti’ye (Bu ev halen mevcuttur.) ait evin mutfağına isabet etmiş ve o anda mutfakta bulunan madam Kostilyer parmağından yaralanmıştır.
4 – Tarsus’a atılan mermilerden korunmak maksadiyle bucak bucak kaçırılan madam Kostilyer’in her nereye gönderilmişse, bir türlü mermilerimizin adım adım tesadüfi takibinden kurtulamamış olması, kendilerini hayrette bırakmış ve hatta şehir içindeki Ermeniler: “Çetelerin bu topçu ateşi böyle devam ederse, biz de şehirdeki Türkleri kâmilen kılıçtan geçireceğiz” diye tehditlere başlamışlardı.
Tarsusun istirdadında, Türk’lerden hiç bir şey ümid etmiyen zavallı güvernor Kostilyer, madamının topçu mermileriyle nasıl takip edilmiş olduğunu her nasılsa saklamıyarak söylemiş ve Tarsus grup komutanının tahsilinin Fransa’da mı, Almanya’da mı yaptığını Ameriken Koleji Müdürü Mr. Nelson ve subaylarımızdan bazıları tarafından sordurması üzerine kendisine: Ecnebi okullarının hiç birinde değil, doğrudan doğruya Türk ordusunda yetişmiş bir topçu subayı olduğumu bildirmem üzerine hayretle karşılamıştır.
5 – Atılan mermilerden birisi Gözlükule’nin bitişiğinde ve kuzey doğusunda bulunan Amerikan Koleji binasının zemin kat kuzey duvarına isabet etmiş ve burada oyuk açmıştır. Türk dostu olan Amerikan Koleji Müdürü Mr. Nelson merminin isabet ettiği yeri bir mermi şeklinde açarak bir pencere haline getirmiş ve:
– Buradan okulumuzu nurlandırmak lâzım olduğu halde, nasılsa düşünmemişiz, fakat çetelerin attığı merminin buraya isabeti ile Cenabı Hak bize buraya bir pencere açmak lazım olduğunu ilham etti, demiş ve açılan pencerenin altına da “Mukaddes bir hatıra “ ibaresini yazdırmıştır.
Küçük Ziyaret Savaşı
Bağlar savaşının zaferimizle neticelenmesi düşmanı Kuvayi Milliye’nin baskısından korumak için bir takım tedbirler almıya zorluyordu. Bilhassa Mersin-Tarsus demiryolu ve şosesini güven altında bulundurmak için çaba gösterdikleri görülüyor fakat aldıkları bütün tedbir ve teşebbüsler Kuvayi Milliye’nin aldığı karşı tedbirler ulaşımı sağlamayı engelliyordu. Kuşatılmış bir durumda bulunan Tarsus açlık tehlikesi içinde bulunuyordu. Bağlar savaşı sırasında bizim de topumuzun olduğunu öğrenmeleri kuşkularını büsbütün arttırıyordu. Bu arada ellerinde bulunan Mersin’e 13 kilometre mesafedeki Yaka Köy sırtlarında ve demiryolu ile şosenin kuzeyinde bulunan ve üzerinde bir türbe bulunmasından dolayı “Küçük Ziyaret” diye anılan tepeyi esaslı surette tahkim etmek suretiyle Mersin’e yapılacak herhangi bir hareketi önlemek maksadını güdüyorlardı. Ayrıca Gudubes ve Karacailyas köprüleri ve civarı da aynı şekilde tahkim edilerek demiryolunun tarafımızdan tahribini durdurmayı düşündükleri anlaşılıyordu. Milli müfrezelerimiz istikametine bir hançer gibi sokulan ve arazi durumu itibariyle stratejik değeri olan bU tepenin de düşmandan alınması Tarsus gurubu komutanlığınca kararlaştırılmış, gerekli, hazırlık ve tertibatın alınması müfrezelere bildirilmiştir. Bu taarruz da Bağlar savaşında olduğu gibi gece baskını şeklinde yapılacaktı. Bu baskına: Gökbayrak, Alsancak, Kayhan ve Bozkurt müfrezeleri memur edildiler.
14 Ağustos 1920 gecesi yapılan ilk baskında müfrezelerimiz arasında bağlantı sağlanamadığından müfrezeler geri çekilmiş, 16 Ağustos 1920 gecesi baskının tekrarlanması kararlaştırılmıştır. O gece alınan yeni tertibata göre:
Yedek Üsteğmen Osman Muzaffer Kocaşoğlu’nun hastalığı dolayısiyle kendisine vekâlet eden Kuvayi Milliye Mersin Grubu Harp Müşaviri Yedek Üsteğmen Süleyman Fikri Mutlu’nun komutasındaki Alsancak ve Yedek Üsteğmen Mithat Toroğlu komutasındaki Bozkurt müfrezeleri cepheden taarruz edecek, Kayhan müfrezesi Alsancak müfrezesinin ihtiyatı olarak sağ gerisinde, Gökbayrak müfrezesi de Bozkurt müfrezesinin ihtiyatı olarak sol gerisinde bulunacak, nizamiye 12. alay 2. tabur 6. bölük Mersin’den gelmesi muhtemel müdahaleyi önlemek üzere Akdam köyü civarında, Mersin grubundan Yedek Üsteğmen: Şeref Genç komutasındaki Yılmaz müfrezesi de Tarsus’tan gelmesi muhtemel müdahaleyi önlemek üzere Teke köyü güneyinde mevzilenmişlerdir.
Bu ikinci baskında müfrezeler arası bağlantı sağlandığından, çok çetin bir savaştan sonra Küçük Ziyaret tepesi zaptediimiş, bu kanlı ve göğüs göğüse yapılan çarpışma sırasında patlıyan bir bomba ile Alsancak müfrezesine komuta eden Süleyman Fikri Mutlu sol gözünden yaralanmış ve yapılan tedaviye rağmen bu gözünü tamamiyle kaybetmiştir.
Bu tepenin korunması Gökbayrak müfrezesine verilmişse de bu müfrezenin komutanı olan Üsteğmen Galip Tekin’in korkaklığı ve verilen emre rağmen tepeyi terk etmesi üzerine mukabil taarruza geçen düşman bir karşılık ve zorluk görmeden şafakla beraber tepeyi tekrar işgâl etmiştir.
Bu savaşta 12 şehitle 18 yaralı verilmiştir. Düşmanın zayiatı hakkında kesin bir rakam söylemek mümkün olmamakla beraber milli kuvvetlerden daha ağır olduğu sanılmaktadır. Bu savaşta düşmandan 1 esir alınmış ayrıca 1 ağır makineli, 2 otomatik tüfek, külliyetli miktarda silah ve cephane itğinam olunmuştur.
Bu savaşı idare edenler: Alsancak müfrezesi komutan vekili Süleyman Fikri Mutlu, Bozkurt müfrezesi komutanı Mithat Toroğlu, Gökbayrak müfrezesi komutanı Galip Tekin ve Kayhan müfrezesi komutan vekili Ahmet çavuş’tur.
İkinci Eshabıkehif Savaşı
Düşman Tarsus’u güven altında bulundurmak amacı ile Eshabıkehif dağına kadar ilerlemiş ve dağın zirvesinde bir blokhavz meydana getirerek burasını müstahkem bir hale getirdiği toplarla da takviye etmiştir. Buraya yerleştirilen toplar civardaki köyleri ve müfrezelerimizi daimi ateş altında bulundurmakta insan ve hayvan telafâtına yol açtığı gibi ulaşım emniyetini de aksatmakta olduğundan bu hâkim ve müstahkem mevkiye taarruz yapılması grup komutanlığınca kararlaştırılmıştı. Yedek Üsteğmen Veli Haşim komutasındaki Tozkoparan, Yedek Üsteğmen Ömer Nazmi Komutasındaki Demirbaş, Yedek Teğmen Genç İzzet komutasındaki Selçuk müfrezeleri taarruza memur edildi.
10 Ekim 1920 günü ortalık karardıktan sonra müfrezelerimiz baskın şeklinde düşman siperlerine saldırmış, savaş sabaha kadar sürmüş, düşmana bir hayli zayiat verdirildikten sonra müfrezelerimiz sabaha karşı elde ettikleri ganimetlerle esas mevzilerine çekilmişlerdir.
Bu savaşa fiilen katılan müfrezelerden başka Mersin grubundan Yedek Üsteğmen Osman Heybetullah (Tekeli) komutasındaki Yılmaz müfrezesi de sağ kanattan gelmesi muhtemel düşmana karşı bu kanadı güven altında bulundurmaya memur edilmiş, o istikametten gelen düşmanla Melemez sırtları eteklerinde çarpışarak bu kuvvetin ilerlemesini engellemiştir.
Karadirlik Savaşı
19 Ekim 1920 günü Adana’dan çıkan (Top, makineli tüfek ve uçakla takviye edilmiş) düşmanın bir alay piyade ve süvariden mürekkep kuvveti Solcenah bölgesini geçerek Tarsus’un kuzeyinde Göçük köyü üzerinden Muhat köprüsü istikametine ilerliyerek 22 Ekim 1920 de müfrezelerimizle savaşa tutuşmuş aynı zamanda Tarsus’tan çıkan bir düşman kuvveti de müfrezelerimizin sağ kanadını tehdide başlamış, yine Tarsus’tan çıkan bir başka kuvvette batı istikametinde ilerliyerek Sarıibrahim’li köyüne kadar gelmiş ve burasını işgâl etmiştir. Düşmanın yaptığı bu taarruz şimdiye kadar yaptıklarının en önemlisi olup 2 alaya yakın bir kuvvet kullandığı tesbit edilmiştir. Bu taarruz karşısında güç durumda kalan müfrezelerimiz çekilmek zorunda kalmışlardır. Bir keşif taarruzu mahiyetinde olduğu anlaşılan bu taarruzdan sonra düşman geri çekilmiş ve müfrezelerimiz eski mevzilerine yerleşmişlerdir. Bu savaşa Tozkoparan, Bozkurt, Alsancak, Demirbaş, Gökbayrak ve Selçuk müfrezeleri katılmışlardır. Müfrezelerin tekrar derlenip toparlanmasında, müfreze komutanları ile birlikte Tarsus’tan Karamehmetzade Hafız, Hacı Sakar Ömer, Yanparlı Hüseyin efendilerin değerli hizmetleri görüldüğü gibi Mersin’den Erçel Kaymakamı Hacı Ömer Lûtfi bey’in bozularak geri çekilen Mut bölüğünün tekrar cepheye gönderilmesinde birinci derecede hizmeti sepkat etmiştir. Yine Mersin grubundan yarası tedavi edilerek dönen Harp malûlu yedek Üsteğden Fikri Mutlu’nun bu konuda değerli faaliyetleri müşahade edilmiştir.
Üçüncü Eshabıkehif Savaşı
Eshabıkehif tepesine yerleşmiş olan düşmanın civar köyleri ve müfrezelerimizi daimî top atışlarıyla taciz etmesi üzerine bu tepeye bir keşif taarruzu yapılmasının mıntaka komutanlığınca kararlaştırılmış olduğundan aynı gün düşmanın Mersin cephesinde Emir’ler istikametine yaptığı taarruzu engellemek maksadiyle müfrezelerimizin 15 Aralık 1920 gecesi bu tepeye bir baskın yapması uygun görülerek Demirbaş, Selçuk, Alsancak ve Çeliktaş müfrezeleri Memur edilmişlerdir.
İki gece bir gündüz devam eden bu savaşta müfrezelerimiz tel örgüleri de geçerek düşmanın blokhavzına kadar yanaşmış ve bu arada Alsancak müfrezesinden Korumlu Gök Teslime’nin oğlu Mehmet adındaki kahraman blokbavzı aşmak istemiş se de düşman tarafından şehit edilmiştir. İkinci gece, komutanlıkça müfrezelere geri çekilme emri verildiğinden kendi karargah ve mevzilerine dönmüşlerdir. Bu savaşta 20 kadar şehit ve bir o kadar da yaralı verilmiştir. Bu arada Tozkoparan müfrezesinden “Doktor” diye anılan Yedek Subay Kilis’li Abdullah da şehit olmuştur.
Kavaklıhan grubunda yapılan savaşlar
Tarsus Pozantı şosesi ile Yenice – Pozantı demiryolu üzerinde ve civarında bulunan düşmanın bütün dayanak noktaları ve karakollarının milli kuvvetlerimiz tarafından düşürülmesi ve bu bölgede bulunan Türk jandarma karakollarının Kuvayi Milliye’ye katılmaları üzerine düşmanın Binbaşı Menil komutasında takviyeli bir tabur halinde bulunan Pozantı’daki kuvveti tamamiyle kuşatılmış bulunuyordu.
Düşman buradaki kuvvetini kurtarmak ve imkân bulduğu takdirde Kuvayi Milliye’yi dağıtmak ve yoketmek üzere Tarsus ve Adana istikametlerinden mühim kuvvetlerle Pozantı’ya doğru 2 defa çıkış yapmış, her ikisinde de ancak Tarsus – Pozantı şosesi üzerindeki Kavaklıhan’a kadar ilerliyebilmiş ve başarı elde edemiyerek geri çekilmek zorunda kaldığı için burada cereyen eden savaşlar kurtuluş mücadelesi tarihimize “Birinci ve İkinci Kavaklıhan Savaşı” olarak geçmiştir.
Birinci Kavaklıhan Savaşı
Birinci Kavaklıhan Savaşının cereyan tarzına göre bunun keşif taarruzu mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu taarruzu ile düşman Tarsus – Pozantı şosesini tutan kuvvetlerimiz hakkında bilgi edinmek ve muvaffak olduğu takdirde Pozantı’ya kadar ilerleyerek buradaki taburunu kurtarmak amacını gütmüştür. Bu maksatla biri Ebülhadi diğeri Kürt Musa köyleri üzerinden olmak üzere 13 Nisan 1920 sabahı Tarsus’tan hareketle saldırıya geçmişlerdir. Buradaki müfrezelerin ateşlerile karşılaşmış olan düşman kolları biraz başarı sağlayarak Kayadibi – Bayramlı – Kürt Musa – Çamtepe köylerini işgal ederek kısmen yakmış ise de bu hattan daha ileriye geçememiştir.
İkinci gün tekrar saldırıya geçen düşman milli kuvvetlerimizin direnmeleri karşısında oldukça zayiat vererek ancak, büyük Kara Yayla – Yeni köy ve Kuşutaşı (Kurbanlı) ya kadar ilerliyebilmiş ve bu hatta kamlıya mecbur olmuştur. Kuvvetlerimiz de Karadağ – Kavaklıhan – Cırbıklar sırtlarına çekilmişlerdir. Geceden çok iyi bildikleri arazi durumundan da faydalanan kuvvetlerimiz yakınlarına kadar sokulup düşmanı cephe ve iki kanadından ateş altına alacak şekilde mevzilenmişlerdir. 15 Nisan 1920 sabahı her taraftan ateş baskını ile karşılaşan düşman iki günden beri devam eden saldırıdan bir sonuç alamamış ve kuvvetlerini Tarsus’a geri çekmiştir.
Bu savaşta 2 ağır, 4 hafif makineli tüfek, birçok tüfek, cephane ve malzeme ele geçirilmiştir. Ayrıca 7 süvari binek hayvanı iğtinam olunmuştur.
Ballıca Savaşı
Kavaklıhan grubu emrinde bulunan Naili Hürriyet köyünden Kara Mehmet Ağa müfrezesi güney bölgesine gönderilmiş ve maiyetine düşmandan iğtinam edilen hafif makineli tüfeği gayet iyi kullanan Buharalı Hacı Yoldaş da verilmiştir. Ballıca köyünde birleşen ve geceyi aynı köyden geçiren bu iki kahraman, müfreze ile sabahleyin hareket edip Ballıca deresini takiben biraz ayrıldıktan sonra, ansızın düşmanın kuvvetli bir süvari müfrezesinin baskınına uğramışlardır. Saatlerce devam eden çarpışmada düşmana ağır kayıplar verdirilerek müfrezenin çekilmesini sağlamayı başarmışlarsa da müfreze komutanı Kara Mehmet Ağa ile Buharalı Hacı Yoldaş şehit olmuşlardır. Bu iki kahramanın şahadeti üzerine bu müfrezenin komutanlığını aynı köyden Baki Efendi ele almıştır.
İkinci Kavaklıhan Savaşı
Adana ve Tarsus’ta bulunan gizli teşkilâttan alınan haberler düşmanın yeni bir harekete hazırlandığını gösteriyordu. Şehirlerde arabalar, köylerde hayvan toplanıyor, Fransız birliklerinde de bir kıpırdanma ve toplanma görülüyordu. Diğer taraftan 11. Tümen Komutanı Yarbay Arif Bey’in komutasındaki birliklerle işbirliği yapan Kuvayi Milliye müfrezeleri Pozantı’daki Binbaşı Menil taburunu teslime mecbur etmeye çalıştıklarından düşmanın bu hazırlıklarının yine Pozantı’yı kurtarmaya mâtuf olduğu anlaşılıyordu.
Diğer taraftan Kuvayi Milliye komutanı Sinan Tekelioğlu (Yüzbaşı Ali Hatip Bey) da gruplara verdiği emirlerde bu savaşa hazır olmalarını, bildirdiği gibi esasen istihkâm subayı olan Kavaklıhan, grup komutanı Cemal Efe’ye de Pozantı şosesi üzerinde tank tuzakları, barikatlar ve sahte hedefler kurmasını emretmiş bulunuyordu.
Düşmanın 17′ Mayıs 1920 de Albay Grasi komutasında tank, zırhlı otomobil ve toplarla donatılmış büyük bir kuvvetle Yenice ve Tarsus’tan Kürt Musa, Kara Yayla, Kavaklıhan istikâmetinde taarruzunun başlaması üzerine komutan Sinan Tekelioğlu yanında bir top, iki makineli tüfek ve yedek süvari ve piyade müfrezeleri ile karargâhı İncirgediği olmak üzere cepheye hareket etmiştir.
Bu savaşa Kavaklıhan grubu emrindeki müfrezelerden başka Cemil Cahit (Zeki Baltalı) komutasındaki Müdafaa-i Vatan müfrezesi, Mehmet Ağa komutasındaki Kumdere müfrezesi ve Rifat Bey komutasındaki Çakıt grubu ve Tarsus grubundan Molla Kerim komutasındaki Çeliktaş ve ayni gruptan Veli Haşim komutasındaki Tozkoparan müfrezelerinin Tarsus ırmağını kayıkla geçerek Çanaktepe’den düşmanın sol kanadına yaptıkları ateş baskını çok müessir olmuş ve esasen 3 günden beri devam eden savaşa rağmen Kavaklıhan cephesini yaramamaları morallerini bozmuştur. Bu moral bozukluğundan faydalanmak isteyen grup komutanı Cemal Efe Tarsus grubundan katılan Tozkoparan ve Çeliktaş müfrezeleri komutanları Veli Haşim ve Molla Kerim’le temasa gelerek bir gece baskını yapmayı kararlaştırmışlardır.
Buna göre Kavaklıhan grubundan seçilen 25 fedai Zekeriya Karayaylalı ve Tarsus grubundan seçilen 25 fedai de Kuradacılardan Hamza Çavuş komutasında 20/21 Mayıs 1920 gecesi mümkün olan her çareye başvurarak sessizce düşman karargâhına cepheden ve sol kanadından ateş baskını yapacaklar, düşmanın moralini bozmak için diğer müfrezeler de bulundukları yerlerden bu baskını destekliyeceklerdi. Baskın büyük bir ustalıkla yapılmış ve Tarsus – Pozantı yolunu açmaktan ümidini kesen Albany Grasi Tarsus – Adana şosesini izlemeye dahi cesaret edemiyerek Çatal köyü üzerinden Adana’ya dönmek zorunda kalmıştır.
Bu savaşa katılmak üzere Tarsus çayı’nı kayıkla geçerek Çanak Tepe’den düşmanı yan ateşine alan Yedek Üsteğmen Veli Haşim komutasındaki Tozkoparan ve Milis Molla Kerim komutasındaki Çeliktaş müfrezelerinin savaşın kazanılmasında birinci derecede amil oldukları tesbit edilmiştir.
Fransızlar’ın kendi bildirilerine göre zayiatları 3 subay 118 erden ibarettir. Bizim zayiatımız ise 6′sı Tarsus grubu müfrezelerinden olmak üzere 10 şehit ve 12 yaralıdan ibaret bulunmaktadır.
Sinan Tekelioğlu Heyeti Temsiliye’ye gönderdiği raporda düşman kuvvetlerinin 5000 piyade, 3 batarya sahra topu, 2 batarya dağ topu ve çok sayıda makineli tüfek olduğunu bildirmektedir. Diğer taraftan Harp tarihi enstitüsünün güney cephesi kitabında bu kuvvet bir topçu taburu, 2 süvari bölüğü ve takviyeli 2 piyade alayı olarak gösterilmektedir…
Ova köylerinde bulunan halkın durumu, düşmanla her an temasta oldukları için çok nazik ve tehlikeli idi. Buna rağmen köylüler Kuvayi Milliye’ye yardımda bulunuyorlardı. Bilhassa halka öncülük eden ve Müdafaa-i Hukuk teşkilatında görevli bulunan Kargılı köyünden Bora Zade Duran, Badras köyünden Hacı Kadir (Ekenler), Frengülüs’ten Şevket Çavuş, Narkulak’tan Resûl, Yenice’den Mustafa ve Selâmi Efendi’lerin ve ova köylerinde nüfuz sahibi kişilerin mÜfrezelerin iaşe ve ihtiyaçlarını sağlama bakımından gösterdikleri fedakarlık her bakımdan takdire şayan görülmüştür.
Kar Boğazı Savaşı
Franızlar, İkinci Kavaklıhan savaşı yenilgisinden sonra Tarsus – Pozantı şosesini yaramıyacaklarına kesin olarak kanaat getirdiklerinden, millî kuvvetlerimiz tarafından kuşatılmış olan Pozantı’daki tabur komutanı Binbaşı Menile uçakla ve bir şişe içinde attıkları bildiri ile “Kendisini Türk’lere – teslim olmakta veyahut Pozantı’dan çıkış yaparak Karageçit üzerinden Tarsus bölgesini geçerek Gözne üzeri’nden Mersin’e inmekte muayyer bırakmışlar, Mersin’e yaklaştığı takdirde denizden himaye ile kendisinin Mersin’e girmesine yardımcı olacaklarını” bildirmişlerdir.
Pozantı’daki kuşatma birliği ile telefon irtibatı tesis edilmiş olduğundan bu sayede kuşatma durumu hakkında Karaisalı’daki kumandanlık karargahına raporlar verilmekte ve bu raporları Karaisalı jandarma komutanı Üsteğmen Hasan Fehmi (Akıncı, Kara Afet, rahmetli) Bey komutanlığa sunmakta idi. 26 Mayıs 1920 günü taraflarca kararlaştırılan rapor verme saati üzerinden hayli vakit geçtiği halde bir haber alınamamasından kuşkulanan, Hasan Bey (Esasen Tarsus’a bağlı olduğu halde Tarsus’un işgal, altında bulunması dolayısıyle kendi emrine verilen) Çamalan jandarma takım komutanı Teğmen Hafız Mehmet Tevfik Bey’i telefonla bularak durumu izahla hemen Pozantı istikametine 2 süvari çıkarıp vaziyeti öğrenmesini bildirmiş ve bir süre sonra takım komutanlığından yanında telemetre bulunan bir Fransız eri ile döndükleri haberini almıştır. Az sonra da takım komutanı: “Şimdi bucak merkezine gelen Kumdere köyünden Kum Veli adındaki şahsın, Fransız’ların Pozantı’dan çıkış yaptıklarını ve rastladıkları kimseleri de yanlarına alarak şosenin batısındaki sarp arazi üzerinden batıya doğru ilerlediklerini” bildirdiğini söyledi. Durumu cephe komutanlığına ileten Hasan Bey’e komutan tarafından şu yazılı emir verildi:
Jandarma Komutanı Hasan Bey’e;
Pozantı cephesini yaran düşmanın tevkifi ile imhası maksadiyle tahrik edilen bilumum kuvanın kumandanlığını deruhte ederek düşmanın Çamalan’dan Tarsus’a doğru ilerlemesine mani olunuz.
Kilikya Garp Mıntıkası Umum Kumandanı
Tekelioğlu Sinan
Bu emri alan jandarma komutanı Gülek takım komutanına mevcut kuvveti ile düşmanla temasa gelmesini ve kendisinin kuvvetli bir müfreze ile hareket etmek üzere olduğunu telefonla bildirmiş ve Çamalan nahiye müdürlüğünden de 40 kişilik müfrezesi için yiyecek ve yer teminini istemiştir. Sıkı bir yürüyüş ile Çamalanına gelen Hasan Bey ikinci gün (27 Mayıs 1920) yapılacak harekâta hazırlanmak üzere burada (Kara Bomba) adını verdiği müfrezesine mola vermiştir.
Diğer taraftan Hasan Bey’den düşmanla temas emrine alan Çamalan jandarma takım komutanı Teğmen Hafız Mehmet Tevfik Bey maiyetindeki jandarmalar ve Gülek’ten sağladığı araziyi de iyi bilen Gülek’li gönüllülerle harekete geçmiş, ve Süne dere gediği mevkiinde düşmanla savaşa tutuşmuştur. Ayrıca düşmanı gerisinden izleyen ve görevli olarak bölgede bulunan Kemal Eğin komutasındaki jandarma ve Gülek’lilerle Molla Nasuh komutasındaki müfreze de bu savaşa katılmışlardır.
Bu durum karşında Panzin çukurunda karşılaştığı Bucak’lı Hasan Ağa’dan arazi hakkında bilgi edinen Hasan Bey düşmanı geçit vermiyen bu bölgede sıkıştırıp imha etmek üzere gerekli tertibatı alarak kendi müfrezesinden ayırdığı 12 kişilik bir birliği Bucak’lı Hasan Ağa ve Gülek’li Cin Osman, komutasında geceden pusu kurulacak mevkiye göndermiştir. Bu sırada Gülek jandarma takım komutanından aldığı raporda düşmanın geceyi Kar boğazı’nda geçirmeye mecbur edildiğini öğrenerek tertibatını ona göre hazırlamış ayrıca maiyetinden ayırdığı 3 süvariyi de takım komutanına göndererek, düşmana mümkün olduğu kadar sokulmak bilhassa yanlardan ateş baskını yapmak suretiyle Süne dereye kadar elverişli mevzilerden ateşle takip etmeleri emrini vermiştir.
Bu arada, Süne derede sıkıştırılan ve Gülek jandarmaları ile Gülek’ten katılan kahramanların kesif ateşleri karşısında ağır kayıplara uğrayan düşman öncü birliği bölük komutanının da yaralanması üzerine teslim olmak mecburiyetini duymuştur. Bu suretle bölük komutanı dahil 25′i yaralı olmak üzere 2 subay ve 120 er esir, bir binek hayvanı, makineli tüfek yüklü iki katır 12 hafif makineli tüfek, 100 mavzer iğtinam olunmuş ve o sırada Panzin çukurunda bulunan Hasan Bey emrine gönderilmişlerdir.
Esir ve ganimetleri bucak müdürüne teslim eden Hasan Bey, alınan hafif makineli tüfekleri kullanmasını bilen 6 ere vermiş ve savaş sahasına hareket etmiştir. Burada daha önce mevzilenen pusudaki erlerin de ateş baskınına uğrayan düşman Sünedere gediğinde kendisi için çok müsait olacağını sandığı Yılan ovası’na inmişse de burada da müfrezenin ve fedailerin ateşleri ile, karşılanmıştır. Bu durum karşısında zapt ve raptı kaybolan düşman birliklerinin Teke yaylasına doğru çekildikleri görüldü. Etrafı çok sarp bir durumda olan bu mevziye tek patikadan giren düşmanın herhangi bir istikamette yürüyüşe devam edemiyeceği anlaşılmış ve gecede bastırmış olduğundan ateş kesilmiştir.
Akşam üzeri Panzin çukuruna koşarak gelen Fettah adındaki er düşmanın teslim olmak istediğini fakat çetelere teslim olmaktan çekinerek üniformalı bir komutan istediği haberini getirmesi üzerine Hasan bey beraberinde bulunan ve Fransız’ca bilen Teğmen Besim Albayoğlu’nu düşman komutanına göndermiş ve teslim şartlarını görüşmek üzere Binbaşı Menil’in Panzin çukuruna getirilmesini istemiş bu teklifi kabul eden Binbaşı Menil tercümanı ile Panzin çukuruna gelerek hazırlanan evde 27/28 Mayıs 1920 gecesi uzun süren tartışmalardan sonra teslim şartları aşağıdaki şekilde düzenlenerek taraflarca imzalanmıştı:
1 – Esirlerin hayatları ve üzerlerindeki silâhtan maâda bütün eşyalar emniyet altında bulundurulacaktır;
2 – Esirlerin iaşeleri Türk hükumetince sağlanacaktır;
3 – Subaylar hakkında milletlerarası hukuka göre muamele yapılacaktır;
4 – Esirlerin aileleri ile yapacakları mektuplaşmalar sansüre tabi tutulacaktır;
5 – Esirlerin memleketlerinden gönderilecek kolileri muayeneden sonra sahiplerine verilecektir;
6 – Hasta ve yaralılar da hastanelerimizde tedavi olacaklardır;
7 – Daha önce Belemedik’te esir alınan ve halen oradaki hastanede hemşirelik yapan madam Menil kendisine teslim olunacaktır;
8 – Türk tebası oldukları halde düşmanla işbirliği yapan Ermeni’ler hakkında kanunun emrettiği muamele yapılacaktır;
9 – Verdun savunmasında namlı bir kumandan olduğu için Binbaşı Menil’in kılıcı kendisinde bırakılacaktır;
10 – Silah ve teçhizatın teslimi 5 koldan yapılacak ve teslim muamelesi bittikten sonra tabur eratı gösterilen yerde istirahat edecekler, daha sonra hükûmetimizce tayin edilecek kamplara gönderileceklerdir.
(Not: Bu protokolun bizde kalan nüshası maalesef kaybolmuştur.)
Teslim muamelesinin ikmalinden sonra Fransız subay ve eratına Gülek halkı tarafından hazırlanan yemek ikram olunmuş ve cephe komutanına durum telefonla bildirilmiştir.
Ayrıca Hasan Bey tarafından cephe komutanlığına şu rapor verilmiştir:
Umum komutanlığa;
1 – 28.5.1336 (1920) tarihinde öğleden sonra kahraman efradımızın göstermiş oldukları fedakarlık neticesinde Fransız komutanı Menil dahil olduğu halde 6 zabit, 300 nefer, bir doktor, 8 başıbozuktan ibaret olan düşman Teke yaylasında tahtı muhasaraya alınmış ve fena halde sıkıştırılmıştır. Yakayı kurtaramıyacağını anlıyan Fransız komutanı teslim olmak üzere bendenize haber göndermişse de vekaleten yaverim Besim Efendiyi gönderdim. Kumandan Menil ve bir Yüzbaşı ile tercümanını 27/28.5.1336 gecesi merkezim olan Gülek’e arzum üzerine getirttim. Sabaha kadar cereyan eden uzun uzadıya müzakere neticesinde bizce kabil ve mecbur olduğumuz şeriatile teslim olmaları takarrür etti.
2 – Saat 10′da teslim muamelesi başlıyacaktır.
3 – Bu geceyi Çamalan’da geçireceğim.
4 – Düşmanın bir neferi bile kurtulamamıştır.
5 – Daha mufassal tafsilat Çamalan’dan arz edilecektir.
6 – 40 piyade neferi ile kazadan hareket edip 10-15 misli düşman kuvvetine şu suretle darbe indiren kahraman askerlerimin muvaffakiyetlerini ve fedakârlıklarını ilan etmenizi rica ederim 28.5.1336.
Kara Bomba Müfrezesi Komutanı
Kara Afet
Bu raporu alan Garbi Kilikya cephe komutanı Sinan Tekelioğlu Büyük Millet Meclisi Başkanlığına şu raporu vermiştir:
Pozantı
28.5.1336
Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal Paşa
Hazretlerine;
28.5.1336 tarihinde öğleden sonra kahraman efradımın göstermiş oldukları fedakârlıkları neticesinde Fransız’ların 6 zabit ve 300′ü mütecaviz nefer tahtı muhasaraya alınmıştır. Ve şiddetli tazyik ile ezilmekte bulunmuşlardır. Yakayı kurtaramayıcaklarını anlıyan Fransız komutanı teslim olmak üzere bazı teklifatta bulunduğundan bir Fransız yüzbaşısı ile icra kılınan müzakeratta Fransızlar teslim olmıya rıza göstermişlerdir. Bir kaç saatte düşmanın tamamen teslim olduğunu ve aksi taktirde tamamen imha edildiğini arzedeceğim ümidi katisindeyim. Cenabı Hakkın İnayeti ile bütün alemi İslamiyet müzaheritine giden kuvayi milliye evlatları ile Kara Afet komutasındaki Karaisalı jandarma bölüğünün şu ana kadar gösterdikleri fedakarlık tarihin kaydettiği fedakarlıkların ve kahramanlıkların üstündedir. Durumu bilumum dindaşlarıma bildirmenizi selameti memleket namına arzeylerim efendim.
Umum Kilikya Garp Mıntıkası Komutanı
Sinan
Teslim muamelesinin ikmalinden sonra ilk esir alınan öncülerle birlikte umum esir ve teçhizat miktarının şu şekilde olduğu tesbit edilmiştir: Bir Binbaşı, 3 Yüzbaşı, 1 doktor, 5 mülazım, 522 nefer, 150 mecruh ile top, makineli tüfek, külliyetli silâhlar, makineli tüfek katırları ve binek hayvanları.
Mersin ve Tarsus köylerinde yapılan tahribat
Düşmanlar ve düşmanlarla işbirliği yapan Ermeni gönüllülerinin gerek, savaş ve gerek sair suretlerle Mersin ve Tarsus köylerinde yaptıkları tahribat şu suretle özetlenmiştir:
Mersin’in Arpaçsakar’lar köyünden, 7 ev tamamen 4 ev kısmen yakılmış, Mezit’li köyü hemen tamamı ile yakılmıştır. Yaka köy, Teke, Tece ve Bekir’de köyleri kısmen yakılmak suretiyle tahrib edilmiştir.
Tarsus’un Sarıibrahimli köyünde 60 ev, Evci köyünde 80 ev, Homur’lu köyünde 3 çiftlik, Hacıtalip’de 2 çiftlik, Cincioğlu köyünde 6 çiftlik, Sapandere’de 2 çiftlik, Ali Fakı köyünde 170 ev, Karafakı’lı da 70 ev, Kulak’ta 30 ev, Nacarlı’da 30 ev, Sayköy’de 30 ev, Dedeler’de 30 ev, Şükraniye’de 25 ev, Sucularda 15 ev, İbrişim’de 30 ev, Karadirlik’te 45 ev, Ulaş’ta 150 ev, Sıraköy’de 15 ev’, Çeşmekaş’ında 5 ev yakılmış, Kayadibi, Çamtepe, Dadalı, Bayram’lı, Karayayla köyleri kamilen yakılmıştır. Ayrıca yine Tarsus’ta Hakkı Bey çiftliği Ziya Bey çiftliği, Bobuş ağa’ların çiftliği, Adil Bey çiftliği, Kargılı’dan Duran Efendi çiftliği; Halıdağı çiftliği tamamen tahrib edilmiştir. Yine Kürt Musa köyünden 120, Ebülhadi köyünden 50, Kamberhöyüğü köyünden 100, Yenice köyünden 350, Badras’tan 60 ev ve 12 çiftlik Nemiroğlu’ndan 30, Avadan’dan 90, Arıklı’dan 60 ev tahrip edilmiştir.
İsmet Paşa’nan takdirleri
Çukurova’lıların kahramanlık ve vatanseverliklerini, o zaman Genelkurmay Başkanı olan İsmet (İnönü) Paşa Büyük Millet Meclisinin 25 Eylül 1920 tarihli toplantısında yaptığı konuşmada şu suretle ifade etmiştir:
“Muntazam kuvvetlere karşı Adana, Tarsus, Mersin ahalisinin gösterdiği mukavemet, ondan fazla olarak düşman kıtaatına hücum için lâyenkati faaliyeti eğer biz lâyıkile ifade edemiyorsak fevkalâde heyecan içinde, fevkalâde alâka içinde söylenecek söz bulamadığımızdandır. Fakat ahfadımız ve tarihimiz bütün mefahiri içinde Adana ve Mersin cephesinde cereyan eden vukuatı iftihar ile telâkki edecek muazzamat meyanında görecektir.”…………….KİTABIN DEVAMI İÇİN BU SATIRI TIKLAYIN……………………………….