,

MERSİN HALKEVİ – H. Şinasi DEVELİ

Halkevi.jpg

…Mersin Halkevi’nin açıldığı 1933 yılında Ortaokul ikinci sınıf talebesi idim. Genellikle mektebimizi bu tür törenlere götürürlerdi, ancak ben hatırlamıyorum. Fakat şunu iyi hatırlıyorum, Türkçe hocamız Asım Hoca; fırsat buldukça Halkevinin kütüphanesine gidip kitap okumamızı önermişti. Bunu daima yaptık ve halkevi ile tanışıklığımız böylece başladı.
Şimdi açılışını gördüğümü hatırlayamadığım töreni basından nakledeyim. Açılışın tarihi 19.2.1933 olarak belirlenmiş, ancak nedense bu tarihte olmayıp 24.2.1933 tarihine ertelenmiş.
“Muallim Cemil, Nuri, İhsan Beylerin çaldığı İstiklal Marşı ile merasime başlandı. Gençler tarafından and okundu. Muallim Suat Bey şiir okudu. Celal Bey tarafından yazılıp Cemil Bey tarafından bestelenen Halkevi şarkısı okundu. Ankara’daki merasimi dinlemek üzere Halkevi  Radyosu açıldı, fakat parazit nedeniyle İzlenemedi. Misafirlere incir, üzüm ikram edildi. Merasim saat 21 ‘de sinemada devam edilmek üzere son verildi. Merasim süresince şehir bandosu bahçede ve sokaklarda güzel parçalar dinletti.”
Kısa sürede komiteler de faaliyete geçirildi. 4.3. 1933’te Dil-Tarih-Edebiyat ve 5.3.1933’te Güzel Sanatlar, 6.3.1933’te Temsil Kolu, 7.3.1933’te Halk Dershanesi ve Spor Komitelerinden istifade edilebilecekti. Ancak daha sonraları başka Halkevlerinde olduğunu sanmadığım bir Komite Mersin Halkevinde vardı. “Hars Komitesi” Kuruluş nedeni Mersin’de Arapça konuşan hayli kalabalık vatandaş bulunuyordu. Mersin’in en kalabalık mahallelerinden birisi olan Bahçe Mahallesi, Köylerden Karaduvar, Kazanlı, Karacailyas, Adanalıoğlu gibi yerlerde Türkçe pek konuşulmaz hatta yaşlı kadınlar Türkçe bile bilmezdi. BU vatandaşlarla diğerleri arasında kız alıp vermede olmazdı. Hatay meselesi çıktığında biz Hatay’da Plebisit yapılmasını Cemiyeti Akvamdan istediğimizde, Fransız’larda Çukurova’da Plebisit istemişler. Güya Mersin, Tarsus ve Adana’da yerleşik Arapça konuşan vatandaşların kendileri lehine oy kullanacağını sanıyor ve bunlara Arap oldukları şeklinde telkini propagandalar yapıyorlardı. İşte Hars Komitesi bu vatandaşların halis Türk olduğunu tespit yönünde çalışmalar yapmaktaydı. Komite üyeleri kendilerinden seçilmiş yaşlı, saygın ve din büyüğü olarak tanınmış kişilerdi. Arapça konuşan vatandaşlardan herhangi birisi Mersin’in diğer kişisinden birisi ile evlendiğinde eşlere bir altın hediye edilirdi.
Halkevi Binası bilindiği gibi şimdiki Borsa Sarayı’nın yerinde iki katlı binaydı. Daha önce Halk Partisi tarafından kullanılıyordu. Kütüphanesi, binanın şimdi Kızılay binasına bakan köşesinde dar fakat uzun bürodaydı. Kütüphanenin karşısında Komite Odası olarak kullanılmaktaydı. Yukarı katta büyük salon, Başkan odası, kursların yapıldığı odalar bulunurdu. O tarihlerde Mersin’de salonu olan bina olmadığı için nişan, düğün ve sair toplantılar, konferanslar bu salonda yapılırdı. Gerçi Tüccar Kulübü solonu var idiyse de, üyelerinden başkası yararlanamıyordu. Halkevinin amatörlerden oluşan bir de orkestrası vardı ve düğün nişan gibi merasimlerde bunlar görev yapardı. Benim ve kardeşimin düğünleri de bu salonda icra edilmiştir. Bu hizmetler karşılığında Halkevine belirli bir miktar bağış yapılırdı.
Halkevinin ilk başkanı Muhtar Beydi. (1) Yeni binaya taşınıncaya kadar Fuat (Morel), Mansur (Bozdoğan) Sükuti ve Tahsin (Soylu) beylerin başkanlık yaptıklarını biliyorum. Belki arada başkaları da vardır.
Halkevi Temsil Kolu’nda arkadaşlarım vardı. Provalarına gider onlara suflörlükte yardım ederdim. Orta Mektep tahsili süresinde birkaç defa temsillerde görev aldığımda olmuştu. Halkevi yeni binasına taşındıktan sonra iki defa yine Temsil Kolu’nda sahneye çıktım. Birisini iyi hatırlarım. Asım Balçık’ın yazıp Hicazi’nin bestelediği manzum müzikal komedi de Katip rolü idi, rolüm. Halkevi temsilleri halka açıktı, Halkevinden davetiye alınırdı. Halkevi Temsil Kolu başka İl ve İlçelerde temsiller verirdi. Yeni binaya geçinceye kadar temsiller eski Rum Kilisesi’nde gösterilirdi. Ancak kışın buranın hiçbir zaman ısıtılmadığını da eklemek isterim.
Halkevinde belirli komite hizmetlerinden başka haftada bir gün bedava muayene de yapılıyordu
Devamlı yapılan konferanslarda bir defa da ben konuşmacı olmuştum. Dr. Tahsin Soylu bana bir konferans hazırlamam için çağrı yapmıştı. Hukuk Fakültesi’nden yeni mezun olmuş, staj yapıyordum. Olumlu karşılayıp tercihini bana bıraktığı konuya hazırlanıp saatinden önce Halkevine gittim. Saati geçti, gelen olmadı. Üzüldüm ve gitmek istedim, bırakmadı ve bana,
– Bak delikanlı, kimse gelmezse ben dinlerim. Bu işin arkasını halka öğretinceye kadar bırakmayacağız.
Neyse ki bir süre sonra gelenler oldu ve konferansı tamamladık. Konusuna da İyi hazırlanmıştım. Konu uluslararası bir dava olup Türkiye’nin kazandığı bir dava idi. LOTÜS – BOZKURT Davası (2)
Mersin Halkevi, küçük binasına rağmen birçok faaliyeti gerçekleştirebiliyordu. Bandosu vardı, orkestrası vardı. Şehrin muhtelif yerlerine yerleştirilen hoparlörlerle binadan yayın yapılıyordu. 1937 yılından İtibaren İÇEL İsimli aylık dergi yayınlanıyordu. Temsil kolundan sanatçılar, resim kurslarından ressamlar yetişebiliyordu.
Binanın yetersizliğini Mersin’e 1943 yılında Vali olarak tayin edilen Tevfik Sırrı Gür gördü ve Türkiye’nin Ankara, İstanbul (Eminönü) Halkevlerinden sonra üçüncü büyüklükteki Halkevini şehre kazandırdı.
YENİ HALKEVİ BİNASI
Konuyu üç kısımda belirteceğiz.
1) İnşaat
2) Açılış ve Faaliyet
3) Mühürleniş.

1) İNŞAAT : Halkevinin bulunduğu arsa eskiden boş bir halde idi. Cadde tarafında gayrimüslim ailelerin yaşadığı basit evler vardı. Ara sıra bayram yeri burada kuruluyordu. 1936 yılında Mersin Valisi Rüknettin Nasihioğlu şimdiki Vali Evini İnşa ettirdi. Vali Burhanettin Teker araziyi park haline getirdi. T. Sırrı Gür Halkevi inşası için burayı uygun bulmuştu. Ancak halen mevcut Arap Ortodoks – Mihail Arhengelos – Kilisesinin kaldırılmasını düşünüyordu. Bunun için cemaatle görüşüp buranın yıkılmasına müsaade ettikleri taktirde, cemaati kalmamış olan eski Rum Kilisesini – Ahios Georgios – tamir edip cemaate tahsis edeceğini bildirmiş ancak muvafakat olamamıştı. Nedeni de daha önce cemaate sormadan Kilise arsasından bir kısmını yola kalbetmiş olmasının gücenikliğiydi. Bu olayı ben Kiliseyi yaptıran Nadir ailesinden duymuş ve kitabıma da yazmıştım. Sonradan böyle bir teklifin yapılmadığı şeklinde bir duyu aldım. Bu nedenle bu İsteğin bir rica ile kalmayıp karar haline getirildiğini de belirtmekte yarar gördüm.
İşte Mersin Belediyesi Meclis Kararı.
“Karar Tarihi 11.4.1939 : Atatürk Parkı içindeki Arap Ortodoks Kilisesi’nin yıkılarak arsanın parka ilavesi için mezkur Kilisenin müsamere salonu (Rum Kilisesi) ile mübadelesine karar verildi.”
Ancak Belediyenin bu kararının uygulanması belirttiğim gibi cemaatin rıza göstermemesi nedeniyle gerçekleşmedi. Lozan Anlaşması da buna izin vermiyordu. Kilise yerinde kaldı. T.Sırrı Gür, daha önce görev yaptığı Elazığ, Harput, Pozat, Mağden ve Muş’ta Halkevleri inşa ettirmişti. Mersin’e tayin edilince ilk olarak bu işin araştırmasına başladı. Harp zamanı idi, malzeme bulunmuyordu. Ayrıca bu iş için tek kuruşu da yoktu. Teknik bir hesaplama ile maliyette belirtilmiş değildi. Kendisi bunu bilhassa yaptırmadığını, zira yüksek bir maliyet çıkması halinde vazgeçme korkusu olduğunu belirtiyordu. Kaldı ki Mimar, Mühendis gibi elemanlara da fazla ihtiyaç duymuyordu. Mimar kendisi idi.
1944 yılı Şubat ayında inşaata başlandı. Takas etmeyi düşündüğü büyük Rum Kilisesi yıktırıldı ve taşları bu inşaatta kullanıldı. Balkan Harbi sırasında Anamur – Gilindire arasında Hamidiye Harp Gemisinin batırdığı bir ticari gemide kiremit bulunduğunu öğrenmiş ve buraya dalgıç indirmek suretiyle batık gemiden 200.000 adet kiremit çıkartıp İnşaatta kullanmıştır. İnşaat oturumu 4800 m2 İdi.
İnşaatın giderlerinin temininde sıkıntı çekiliyordu. Zira harp nedeniyle çok zor bulunan mallar üzerine konulan Halkevi zammı halk üzerinde kötü tesir bırakıyordu. Hatta bazı ithalatçıların mallarını Mersin Limanından çıkarmayıp başka limanlara aktardıkları söyleniyordu. Otomobil lastiği, çivi, akaryakıt, madeni ve yemek yağları velhasıl tevzie tabi her maldan halkevi bağışı kesiliyordu. T. Sırrı Gür İnşaatla ilgilendiği halde para İşlerine hiç karışmıyordu. Şükrü Şıhman, Mitat Toroğlu, Şevket Sümer gibi güvendiği kişiler para işlerini yürütüyordu. Ayrıca şehrin ileri gelen tüccarlarından önemli bağış alınıyordu. Her ne kadar inşaatla bizzat meşgul olmakta ise de yine teknik kişilerden zaman zaman yararlanıyordu. Bunlar içerisinde Y. Mimarlar Arif Hikmet, Mukbil Gökdoğanı Ertuğrul Menteş ve Y. Müh. Matisnir sayılabilir. İnşaat otuz ayda tamamlandı. …..

2) AÇILIŞ ve FAALİYET
Mersin Halkevi ve Atatürk Heykeli 29 Ekim 1946 Salı günü açıldı. T. Sırrı Gür şöyle diyordu:
“Halkevimizi hizmetinize açıyorum. Ben ne mesut bir insanım ki, milli mimarimizin en güzel bir eseri olduğu kadar Halkevi mimari tekniğinin de az görülür bir örneği bulunan bu kültür kaynağının milli medeniyetimize mal edilmesi yolunda mutlak bir muvaffakiyet sahibi edilmiş bulunuyorum.
Ben ne talihli bir İdare Amiriyim ki, inşa malzemesinin ve elemanlarının en az ve çok pahalı olduğu yıllarda böyle muazzam bir işe başlamak cüretini ve imkanlarını veren medeni ve takdirkar bir cemiyetin başında bulunuyorum.
….Ben bu milli gayenin tahakkuk ettirilmesi yolunda halkımızın fikir birliği ve kese yardımı yapacağına emin olarak bu büyük İnşa davasına katıldım. Bu kudsi yapı hepiniz İçin hayırlı ve feyizli olsun. İçel’lileri tebrik ederim”
Bu müstesna Kültür Sarayı böylece Mersin’lilerin hizmetine sunulmuştu. Madam Butterflay’dan sonra birçok tanınmış sahne eserleri ve bütün komitelerin sanat ve kültür çalışmaları, Mersin’in ilk kıpalı Spor Salonu’nda Spor faaliyetleri ve kurs hizmetleri başlamıştı. İkinci katta büyük ve zarif, birbirinin devamı biri küçük, biri büyük İki salonunda Balo ve benzeri toplantılar yapılıyordu. Büyük salondaki muhteşem avizenin bir örneğini başka bir yerde gördüğümü hatırlamıyorum. T. Sırrı Gür’ün bunu nereden bulduğunu bilmediğim gibi, Halkevi kapatıldıktan sonra da nereye götürüldüğünü bilmiyorum.
Askerliğimi yaptıktan sonra Mersin’e geldiğimde Halkevi seçimleri yapıldı. Ben Dil-Edebiyat Komitesi Başkanı seçildim. Komite başkanları Halkevi İdare Heyetini teşkil ediyordu. Halkevi Başkanı Fikri Bey’di (3) Son Başkanı da Kambiyo Murakipliğinden emekli Hüseyin Erkal Bey’di (4). Halkevinin yönetimi seçimle olduğu halde Başkanları C.H.P tarafından atanıyordu. Halkevi yönetimine gelebilmek için C.H.P’li olmak gerekmiyordu. Zira ben ve diğer bazı arkadaşlarımız parti üyesi değildik.
Bütün komiteler yönetmeliklerinde belirtilen görevleri yapmakta idiler. Ben, Komite Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeliği yanında Halkevi Başkan vekilliği görevini de üstlenmiştim. Elli yıl öncesine ait bir atamanın fotokopisini bir anıyı tazelesin diye aşağıya alıyorum. Halkevi 2
Aslında Komite faaliyetimize ait birçok belge var, ancak bunlarla sayfayı çoğaltmaya gerek görmedim. Bir TV konalı galiba Halkevleri hakkında bir program hazırlayacakmış. Bana başvurdular ve bazı bilgiler ile mevcut belgelerden fotokopiler aldılar.
Belirtiğim gibi bütün komiteler kendi sahalarında çok yararlı hizmetler vermekleydi. Dil + Edebiyat Komitesinin görevleri sanırım hepsinden ağırdı. Halkevine gelen bütün kitaplar komitede incelenir, uygun görülürse kütüphaneye alınır veya Temsil Kolu’nun sahneye koymasına müsaade edilirdi. Bütün Milli günlerin kutlama törenlerini komitemiz hazırlardı. Önceden hazırlanmış konuşmalar varsa bunlarda incelenirdi. Bunları yerinde görmek gerekirdi, zira Halkevleri aynı zamanda Atatürk İlkelerinin de koruyucu ve savunucusu bir teşekküldü. O tarihlerde irtica yanında komünizmin yaygınlaşması gayretleri eksik değildi.
Komite çalışmaları yanında kurslarla da Mersin’lilerin ilgisi hayli fazla idi. Bunlar arasında müzik keman, mandolin, el sanatları, yağlıboya resim, lisan (o tarihlerde Fransızca revaçta idi) sayılabilir. Zengin Halkevi Kütüphanesi Birçok kişiler için bir kültür kaynağı idi. Kapalı Spor Salonu’ndan Mersin gençleri yararlanıyordu Halkevi Matbaası faaldi. Kısacası gelişim ve kültür yönünden ne varsa, Mersin Halkevi bütün üniteleri ile bu doğrultuda hizmet veriyordu.
Seçimler ve sonucu : 14 Mayıs 1950 tarihinde Genel seçimler yapıldı. Yorgun CHP seçimleri kaybetti ve D. Parti Mecliste büyük ekseriyeti alarak iktidar oldu. CHP Teşkilatı beklemediği bir yenilgi sonucu İl’den Ocaklara kadar adeta çöktü. Mersin Halkevi de bundan biraz nasibini aldı. Halkevi Başkanı Hüseyin Erkal istifa etti.
Kısa süre sonra CHP Mersin’de toparlanma gayretine girdi. Ankara’dan Mersin’e gelen bir Parti Müfettişi bağımsız gençlerden kurulu İl ve İlçe Müteşebbis Heyetleri teşkil etti. İl Başkanı Dr. M. T. Işın oldu, ben de İl Sekreteri oldum. Böylece Halkevinin tüm yönetimini ele aldık. Önceleri yeni iktidardan Halkevi İçin bir menfi tutum olmadı.
İş başına geçtiğimizde genel seçimlerin etkisi ile olmalı, Halkevi biraz ihmal görmüş ve borçlanmıştı. Fazla bir matbaa makinamız vardı, bunu Torsus’da yayınlanan GÜLEK Gazetesi’ne sattık. Halkevi Sinemasını kiraya verdik. T. Sırrı Gür, zamanında sinema için bir kural koymuştu: Mersin’de sinema işleten kişilere Halkevi Sineması kiralanmayacaktı. Böylece sinemacılıkla tekel yaratılması önlenecek ve rekabet nedeni ile halk iyi filmler izleyecekti. Biz de kuralı sürdürdük. O tarihlerde Güneş ve Kurum Sinemalarının işleticisi olan Halil Eser Beyin çok cazip tekliflerini reddettik.
Yeni iktidardan Halkevimize herhangi bir zarar geleceğini ummuyorduk. Zira hükümetin başına gelen Merhum Adnan Menderes, koyu bir halkevci İdi.
Milletvekilliği döneminde uzun süre Halkevi Müfettişliği görevi yapmıştı. Bakın o günleri nasıl anlatıyor:
“Halkevleri müfettişi idim. Halkevlerine neler yaptığımı belki anlatamam, ama Halkevlerindeki teftiş seyahatlerimde ve o mütevazi Halkevleri odalarında kaldığım, geç vakitlere kadar kitap okumakla geçirdiğim zahmetli ve çoğu rahatsız gecelerden pişman değilim”.
Aydın Halkevinin açılışında da şöyle diyordu: “Milletimizin yükselmesi yolunda her İhtiyacı gören ve sezen büyük Gazi, içtimai ve kültür hayatımızda çok derin bir boşluğu ve çok şiddetli bir ihtiyacı görmüş, bu boşluğu dolduracak ve ihtiyaca göre bir tesis ve teşekkülün esasını kurmak, temellerini atmak şerefini de kazanmıştır”.
İktidar değişmişti, ancak Halkevi hakkındaki düşüncelerin değişmesine ne gerek vardı? Fakat öyle olmadı. İktidara yakın gazeteler özellikle Zafer gazetesinde Halkevleri hakkında lehte olmayan yazılar yayınlanıyordu. Biz herhangi bir yorum yapmadan merhum Menderes’in iki konuşmasına daha yer vereceğiz.
“Halkevleri, Halk Odaları kurmak, gençlik teşkilatını ele almak faşistvari telakki ve düşüncelerin mahsulüdür. Bunlar içtimai bünyemiz içinde tamamiyle abes, beyhude, geri ve yabancı huzur halindedirler” (4.10.1 951 ).
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir diğer konuşma.
“Halkevleri İçi boşalmış, tarihe karışmış, maksatsız birer varlık halindedirler. Bunlar, partileri için birer utanç mevzuu teşkil ediyorlardı”.
Gerek yayınlar gerek iktidarın başında bulunan kişinin konuşmaları işin nereye varacağını artık belirliyordu. Nitekim 1951 yılı başlarında Halkevlerinin İlgası kanun teklifi T.B. Millet Meclisi’ne sunuldu. Muhalefet kapatılmaya karşı çıkıyor ve şu teklifi getiriyordu. “Halkevleri birer tesis halinde kalsın. Partiler üstü bir yönetime tabi tutulsun. Bütün vatandaşlar yararlansın” hiçbir öneri kaale alınmadı ve tasarı mecliste kabul edilerek kanunlaştı ve 08.08.1951 gün, 5830 sayılı Kanunla Halkevleri ve Halk Odaları kapatıldı. 383 Halkevi ile birlikte tabii Mersin’de.
Yasaya göre Halkevlerinin bütün mal varlığı hazineye intikal ediyor, fakat nereden doğmuş olursa olsun borçlan Halk Partisi uhdesinde kalıyordu.

3) MÜHÜRLEME
Bizim çalışma yerimiz Halkevi İdi. Bir gün Emniyet’e ve Maliyeye mensup görevliler Halkevine geldiler ve bizlere eşyalarımızı alıp binayı terk etmemizi söylediler. Dediklerini yaptık, çıktık. Onlarda kapıyı mühürlediler.
Daha sonraları zaman zaman Halkevindeki bütün eşyalar bilmediğimiz yerlere götürüldü. Bu arada kütüphanenin kitaplarının akibetini de bilmiyorum.
Halen Sanat Kulübünün yanyana İki hizmet binası var. O zaman Parti olarak oraya taşınmıştık. 14 Aralık 1953 tarih, 6195 Sayılı Konunla CHP nin mallarının da Hazineye İntikali kesinleşince yine İlgili memurlar oraya geldiler. Bize şahsi eşyalarımızı alarak binaları terk etmemiz söylendi. Alıştığımız İçin zorluk çekmedik ve oradan da çıkıp gittik. Asıl Halkevinden çıkarken üzülmüştük, bunda pek üzülmedik.
Yokluk yıllarının bütün zorluklarına göğüs gererek bu kültür abidesini Mersin’e hediye eden değerli Valimiz T. Sırrı Gür İçin Mersin’den ayrılırken tertiplenen veda çayı davetiyesinin fotokopisini aşağıya alıyorum. Bu münasebetle kendisini rahmetle anıyorum. Halkevi 1

(1) Dr. Muhtar Bey (Berker) Serbest Göz doktoru. Milli mücadelede Gözne’deki 10 yataklı hastaneyi kurmuştu. 6. Ve 7. dönemlerde İçel Milletvekilliği yaptı, İş adamı Feyyaz Beriker’in babasıdır.
(2) Bozkurt Türk Gemisi LOTÜS Fransız Gemisi 2. 8. 1926 günü EZge Denizinde çarpışmış, Bozkurt gemisi batmış ve sekiz denizci boğulmuştu. Lotüs İstanbul’a gelince kaptanı tutuklanmıştı. İhtilaf Laley Adalet Divanına götürüldü. Türkiye’yi o tarihte Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bey savundu ve dava Türkiye’nin lehine sonuçlandı. Mahmut Esat Bey’e (BOZKURT) adı bu nedenle verildi.
(3) Süleyman Fikri Mutlu Milli Mücadelede hizmet etmiş 4. ve 5. Dönemlerde Milletvekilliği yapmıştır. Kaya Mutlu’nun babası, Fikri Sağlar’ın dedesidir.
İçel Sanat Kulübü Aylık Bülteni 91. Sayısından alınmıştır.

Not : Bu sitede Semihi Vural’ın yazmış olduğu HALKEVİ Binası kitabının tamamını ve yine Mersin Halkevi ile ilgili daha birçok yazı ve fotoğrafı bulabilirsiniz. 

Biyografik Bilgi

scroll to top