Çukurova (Mersin ) Semenderi – Aşkın UÇAR (*)
Bu yazıda, Adana – Mersin bölgesinde yaÅŸayan, bilimsel adıyla Triturus vittatus cilicensis’ten, aslında hem karada hem suda yaÅŸayabilen bir yaratıktan söz edeceÄŸim. Siz öyle resmine bakıp da onu bir canavar, bir dinazor olarak görmeyin. 10 cm’yi aÅŸmayan boyu ile binlerce yıldır Çukurova bölgesinde yaÅŸayan bu hayvancık, Semender adıyla tanınır. Deniz seviyesindeki sahillerden, yüksek yaylalara kadar ıslak alanlarda görülür. Sulak alanların yazın kuruması nedeniyle, kışın üreme zamanı dışında yazın karada dinlenerek yaÅŸarlar.
Vücudunun yanlarında gümüşi şeritler gövde boyunca uzanır. Bu açık şeridin üst ve özellikle alt taraflarında bulunan kalın siyah çizgileri parçalara ayrılmıştır. Kuyruğunun dorsal yani sırt yüzgeci tırtıklı bir görünüm sergiler. Üreme zamanında görülen dişinin erkekten farkı bu sırt yüzgecinin olmaması ile tanınır. Zeytuni yeşil sırtının rengi, açık kahveden kızıla değişir. Yine bu renklerin koyu benekleri zemin rengi üzerinde belirgin görülür.
Üreme zamanı dışında karasal bir yaşam süren Semenderimiz, aydınlıktan hoşlanmadığından, günlük avları için gündüzleri kaya gölgelerinin rutubetli serin yerlerinde dolaşıp larva, solucan vs avlarlar. Çiftleşme zamanı karşı cinsler arasında aşk oyunları gözlenir. Genel kanının dışında, erkek ortama spermatofor denen bir cins yumurta bırakır. Dişi, organı ile bunu içine alır. Yumurtalar içinde döllenir ve tekrar suya bırakılır. Embriyo suda geliştiği gibi, larva hayatı da su içinde geçer.
Yanlış ortamlar: Anılan Semenderimiz bugün dramatik bir tablo ile karşı karşıyadır. Buna bir yok olma süreci bile diyebiliriz. Doğal ortamlardan toplanan semenderler, ticari amaçla akvaryumcular tarafından pazarlanmaktadırlar. Bilinçsizce, sadece para kazanmak için toplanan hayvanlar ….satılmaktadır. Düşmanlarına karşı hiçbir savunma mekanizması olmayan yaratıklar, büyük ölçüde toplayıcılar tarafından kilo ile değerlendirilip, İstanbul gibi büyük şehirlere gönderilmektedir. Akvaryumcuların Semenderlerin coğrafi ve fiziki yaşamları hakkında bilgi sahibi olmamaları nedeniyle sürekli aydınlıkta ve akvaryumda su içinde muhafaza edilmektedir. Balık gibi davranılan hayvanın larva, solucan, böcek gibi yiyeceği de temin edilemediğinden sadece balık yemi ile besleniyorlar.
Doğal Endişe : Ekolojik açıdan Semenderler de kurbağalar gibi önem arz eder. Sivrisineğin larvaları önemli besin kaynaklarından olduğundan uzun süreç içinde Çukurova bölgesindeki sıtma hastalığının artmasına neden olabilir. Ayrıca bu hayvanlarla beslenen balık, yılan, kuş gibi memelilerin beslenmesinde olumsuz etkiler görülecektir. Bu da ekolojik dengenin bozulması demektir.
Sonuç: Buraya kadar, doÄŸada yaÅŸamını sürdüren semenderlerin ticari amaçla avlanıp yok edilmesinden söz ettik. Bir de yaÅŸam alanları yok edilerek Semenderlerin yok olması söz konusudur. Bu durumda sadece Semenderler deÄŸil, daha pek çok canlı türü de yok olmaktadır. Sulak alanların, çevrecilerin görüşü alınmadan kurutulması “Ekolojik denge”yi olumsuz yönde etkilemektedir.
Koruma : Kesin koruma altına alınan semenderler hakkında Resmi Gazetenin 1984 yılındaki ilgili sayısından bilgi edinilebilir. Ayrıca Türkiye’nin de imzaladığı RAMSAR SÖZLEÅžMESÄ°’ne göre 61 sulak alanımızdan 55’i tamamen korumasızdır. Bunun gibi Yaban Hayatını Koruma sözleÅŸmeleri de (BERN ve BARSELONA) Türkiye tarafından imzalanmıştır.
* Aşkın UÇAR Mersin Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğrencisi
Kaynaklar:
N. Özeti, İ. Yılmaz 1994 Türkiye Anfibileri, E.Ü.Fen Fak. İzmir
M. Kuru, 1994 Omurgalı Hayvanlar Ankara
A. Ertan ve ark. 1989 Türkiye’nin Önemli KuÅŸ Alanları, Ä°stanbul
ÇÜ. Doğa ve Çevre Kolu Özel Bülteni 1991
Resmi Gazete Sayı 183 18 Yür, ve id. bl. sayfa 2-3
İÇEL SANAT KULÜBÜ Aylık Bülteni 54. Sayısından alınmıştır.