Mersin Vapuru
1860’lı yıllarda Çukurova’da pamuk ekimiyle başlayan kentleşme sürecinde Mersin bir liman kenti olma şansını yakalamıştı. Deniz ticaretinde de yıldızı parlayan Mersin şehrinin adının, bu yüzden burada değineceğimiz Osmanlı ticaret gemisine verilmiş olması muhtemeldir.
Mersin Vapuru aynı dramatik kaderi paylaşan üç Türk gemisinden (Mesudiye Zırhlısı, Refah Vapuru, Ertuğrul Fırkateyni) biridir. Bir denizaltı torpidosu ile sulara gömülen ünlü Mesudiye Zırhlısı’ndan 37 gün önce, Çanakkale Boğazı’nda seyir halinde iken, 6 Kasım 1914 günü bir mayına çarparak batmıştır.
Anadolu yakası sahiline yakın, 37 metre derinde yatan Mersin Vapuru, en yakın yerleşim yeri olan İntepe yakınlarındaki Erenköy’e 1,5 km kadar uzaklıktadır.
Şinasi Develi anlatıyor: “1940 yılında Mersin Oteli’nin bulunduğu yer, Mersin Postanesi ve şimdiki Latin kilisesi deniz kıyısındaydı. 1870’li yıllarda Uray Caddesi de deniz kıyısıydı. Daha Eski yıllarda Yoğurt Pazarı’nın bulunduğu yer de öyle. O dönemde Mersin’de deniz taşımacılığı iskelelerden yapılır, yolcu da buralardan sandallara binerek vapurlara gidebilirdi.”