Levantenler, argo tabirle Tatlısu Frengi denilen bir halktır. Bulunduğu bölgede bu insanlardan olmayanlar hariç Türk toplumu tarafından az bilinen bir topluluktur. Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre Levanten’in kelime anlamı “Özellikle Tanzimat sonrasında büyük liman kentlerinde yoğunlaşan ve ticaretle uğraşan Hıristiyanlara verilen ad, Tatlısu Frengi”dir.
Levanten Doğulu anlamına gelir ve Avrupa’dan ticaret yapmak için Osmanlı Topraklarına gelen ve liman şehirlerine yerleşen Avrupalılar için kullanılan bir tabirdir.
Bu konuyu Şinasi Develi Amca şöyle açıklıyor: “Levanten, Yakın Doğu Ülkelerine yerleşen ve evlenerek soyu karışan Avrupalılara verilen addır. Bu tür aile ve kişiler Mersin’de de vardır ve her yerde olduğu gibi Mersin’de de bu kişilere “Tatlısu Frengi” adı verilir… Levantenler daha ziyade ticaretle ve özellikle de Deniz Ticareti ile meşgul olurlardı. Aynı ırktan veya başka ırktan, hatta ayrı dinden olanlarla da evlenmek suretiyle çoğalmakta idiler. Levantenlerin ortak nitelikleri Avrupa asıllı olmaları, Osmanlı topraklarında yaşamaları ve soylarının karışık olması idi. Bu toplulukların zamanla gelenek ve görenekleri de değişti ve kısmen de olsa yaşadıkları yörelerin örf ve adetlerini benimsediler...”(1)
Levantenler daha çok İtalyan ve Fransız kökenli Katolik insanlardır. Bunların içerisinde az sayıda Hollandalı ve Alman da vardır. Ancak Alman olanlar Protestan olmalarıyla bu gruptan biraz daha ayrılır.
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde gelen Katolik aileler Ceneviz himayesinde buralara gelirken Osmanlı İmparatorluğu döneminde Venedikli tüccarlar Liman şehirlerine gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa’nın bir dönem önemli ilişkilere sahip olması ve Fransızlara verilen kapitülasyonlar sayesinde Osmanlı Liman şehirleri çok sayıda Fransız tüccara ev sahipliği yapmıştır.
Türkiye’de ki Rum ve Ermeni azınlıkla alakaları yoktur. Ancak bazen karıştıranlar olabilir. Çünkü bazı Levanten aileler Rumca konuşur. Bunun sebebi de eskiden bu yana hizmetlerini ve hizmetçilerini Rumlardan seçmişlerdir. Ancak Rumlar Ortodoks iken Levantenler Katolik’tir. Levantenler Türkiye’de ki azınlık sayılan gruplar içerisinde yer almaz. Şu an çok fazla nüfusları da kalmamıştır.
Limanı olan bir şehirde yaşıyorsanız ve şehrinizde 100 yıl önce kimler yaşıyordu, hangi etnik kökenler vardı diye merak edip araştırırsanız şu kadar hane Müslüman, şu kadar hane Rum, şu kadar hane Ermeni, şu kadar hane Yahudi ve şu kadar sayıda Latin kökenli Katolik aile yazdığını göreceksiniz. Kısacası Levanten Latin kökenli Katoliklere verilen addır.
19. yüzyılda Çukurova, Amerika Kıtası kökenli bir ürün olan pamuğun yeni yeni yetiştirilmesiyle cazip bir merkez olarak öne çıkar. Bölgenin en önemli limanına sahip Mersin, Levanten nüfusu kendine çeker. Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında Mersin’e yerleşmeye başlayan Avrupalı girişimciler daha sonra Frenk Mahallesi olarak adlandırılacak bölgede yoğun olarak yaşamaya başlarlar.
Osmanlı dönemine ilişkin nüfus verileri şu şekildedir; 1879 yılında Mersin kasabasında 625 Müslüman, 147 Rum, 37 Ermeni ve 50 Katolik’in yaşadığı belirtilmiştir.(Adana Vilayeti Salnamesi,1296:150-151).
Cuinet’e göre(1891)1891 yılında Mersin’in nüfusu 5000 Müslüman, 2700 Rum Ortodoks, 860 Ermeni,260’danfazla Latin Katolik’tir.
Mersin’e yerleşen ve günümüzde hala burada ikamet eden ve ticaretle uğraşan az sayıda Levanten aileler vardır. Bunların isimlerini tek tek saymak istemiyorum zira Şinasi amcanın da dediği gibi “Aynı ırktan veya başka ırktan, hatta ayrı dinden olanlarla evlenmek suretiyle” Katolik olma özelliğinin dışına çıktıklarını görüyoruz.
Levantenlerce yaptırılmış bazı yapılar günümüzde Mersin’de hala görülebilir. Mersin Katolik Kilisesi de hala faaliyettedir. Fakat Katolik cemaatin bir kısmı Maruniler gibi Avrupalı olmayan yani asıl Levanten olmayan toplumlardandır.(2)
Fransız Gemileri Mersin’e uğramaya başlar, Fransız Postanesi işletmeye açılır ve Mersin’e yerleşen Levanten ailelerin sayısı da giderek artar. (Poste Française, 1852-1914) – Fransa Haziran 1852 tarihinde Mersin Posta şubesini açtı. 3770 küçük seri ve 5092 büyük seri olmak üzere posta ofisi numaraları Fransız pullar üzerine sürşarj yapılarak faaliyete geçti. Daha sonra Fransız pulları üzerine “Turquied’Asie, Mersina / Mersine” posta damgaları kullanıldı. 1914 yılında Fransız Posta İşletmesi kapatılarak faaliyetine son verildi. 1919-1921 tarihleri arasında bir süre daha İşgal Kuvvetlerine hizmet verdikten sonra tamamen kapatıldı.
Fransa zaten Kapusen Rahiplerine tanınan imtiyazlar neticesinde Mersin’de misyonerlik faaliyetlerini sürdürmekteydi. “Missiondes Capucins à Mersina” faaliyetlerini Mersin Latin Katolik Kilisesi’nin bulundu yerde devam ettiriyordu.
19. yüzyılın ilk yarısında Tarsus’a bağlı küçük bir balıkçı köyü olan Mersin kısa sürede büyük bir gelişme göstererek Akdeniz’de yeni kurulmuş bir Osmanlı liman kentine dönüştü. 20. yüzyılın başında Mersin kenti, modern, çok kültürlü ve dinamik bir ticari yapıya sahipti. Latin Katolik Kilisesi Mersin’in önemli bir noktasında yer alıyordu. Binalarıyla ve kulesiyle kentin görünümüne önemli katkıda bulunan, aynı zamanda Kapusen cemaatinin öğretilerini tanıtmak ve yaymak için inşa edilmiş okulları ile kentin toplumsal yapısını da etkilemekteydi.(3)
Peder H. Leylek ile bu konuları kısaca sohbet ettik. Kendisi şöyle anlatıyordu; “O yıllarda Tarsus’ta bulunan Fransız konsolosluğu Mersin’e taşınır. Kendisiyle birlikte Tarsus’ta bulunan Avrupalı Katoliklerin bir bölümü de Mersin’e gelip yerleşir. Mersin karşısında Tarsus yavaş yavaş önemini yitirmekteydi, aynı şekilde diğer limanlar karşısında Mersin limanı ön plana çıkmaktaydı.
1853 yılında Fransa’nın himayesi altında, Mersin’de bir kilise yapılmasına karar verilir. Tarsus’taki Fransız konsolos yardımcısı Marguillier, 13 Ocak 1853 yılında Halep’e bir mektup göndererek, bir pederin Mersin’de görevlendirilmesini ister. Bölge sorumlusu Viareggio’lu Peder Damiano, bu nedenle Marguillier’den İtalyan asıllı Antonio Garbini’nin sahibi olduğu on dönümlük bir araziyi de satın alır. Tarsus’ta görev yapan peder Antonio’da, 1854 Mayıs’ının sonlarında Mersin’e taşınır, kendisine yardımcı olması için de Serravezza’lı peder Vincenzo görevlendirilir. Satın almış olduğu arazi üzerine geçici olarak çok basit bir kilise ile erkek çocukların eğitimi için 4 sınıf açılır ve adı “Padova’lı Saint Antuan Koleji” olarak konur. Bu okulu Kapusien Rahipler yönetmekteydi. İnşaat işleri için gerekli olan padişah fermanı ve belediye izni henüz gelmemişti. 1854-58 yılları arasında Mersin’in nüfusu 2.000 küsürdü. Hıristiyan nüfusu 50 Latin Katolik, 40 Maroni, 8 Kildani. Ermeniler de dâhil olmak üzere 300 Rum Ortodoks bulunmaktaydı.” (4)
“Mersin, 1864 yılında Gökçeli, Kalınlı ve Elvanlı nahiyelerinden oluşan bir kazanın merkezi olur… Birçok Avrupa ülkesi konsolosluk açar. Peder Luigi 1874 yılında kiliseden şehir dışına kadar uzanan bir araziyi satın alır. Bu arazinin 2471 metrekarelik bir bölümü Katolik Mezarlığı olarak kullanılır. Kiliseyi mezarlığa bağlayan bir yol açarak ona “Kapusien yolu” adını verir. Arazinin geri kalan bölümünde tütün, meyve ağaçları ve hububat ekilir.”
Bugün Mersin’de deniz ticaretiyle uğraşan ve gemi acenteliği yapan bazı şirket sahipleri “Son Levantenler” olarak tanımlanırlar. Ayrı bir çalışma konusu olduğu için burada onlardan söz etmeyeceğim. Kısaca şunu söyleyebilirim, Mersin Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği 26.11.1972 tarihinde, çoğunluğu Mersin’de deniz ticaretiyle uğraşan ve kısmen Levanten tanımına uyan aşağıdaki üyeler tarafından kurulmuştur: 1-Fehami Kuzeyman, 2-Erkut Kuzeyman, 3-Jorj Şaşati, 4-Hanri H.Atat, 5-Ksenefon Tahinci, 6-Romolo Babini, 7-Jorj Şelfun, 8-Emilio Levante, 9-İskender Şelfun, 10-İlyas Soysal, 11-Nikola Zeliç.(5)
Eskiden Mersin’in ticari hayatının kalbi şimdiki Uray Caddesi’nde atardı. Kurtuluş yıllarında ilk antrepolar ve bürolar da bu bölgede faaliyete geçmişti. Hatta 1855 yılında İstanbul Hükümeti bir fermanla buradaki işgallerden dolayı Adana Valiliğinin dikkatini çekmiştir. Azak Han: İhracat iskelesi olan Taş İskelenin karşısında olması ve yakınlarındaki diğer tüccar hanlarının ve ticari büroların bulunması nedeni ile Mersin ekonomisinde önemli yeri olan bir yapıydı. Bu önemli yapının tarihi kısaca şöyledir: Azak Han’ın bulunduğu yerin mahalle adı Frenk Mahallesi’dir. Semt; kuzeyden güneye Katolik ve Ortodoksların meskûn olduğu bir semt olduğu için tapu kaydına da böyle geçmişti. 1899 yılında Maralanbus Şatır isimli bir Rum aileden Hamdi Paşa isimli bir kişiye geçmişti. 1918 yılında Adanalı Hüseyin, 1920 yılında Hulusi, 1927 yılında Abbas Hilmi Paşa Azak Han’ın maliki olmuşlardı. 1928 yılında Azak Zadeler burayı satın alınca, adı da Azak Han oldu.
Yıllar önce Mersin’i terk etmiş olan Levanten bir arkadaşım geçenlerde beni aradı, şunları söyledi; “Uzun zaman sonra bir iş için Mersin’i ziyaret ettim. Uray Caddesi ve Azak Han’ın son halini görünce çok üzüldüm. O eski canlı ve hareketli halinden eser kalmamıştı.”
Bugün Tatlısu Frengi olarak tanımladığımız bu (Levanten) aileler eskiden yerleşmiş ailelerin devamı şeklindedir.
19.12.2022 – Aydın Sevim
Kaynak:
(1) H. Şinasi Develi, Yakın Tarihiyle Mersin – Levanten – Tatlısu Frengi Kimdir?
(2) Gülizar Açık Güneş, Mersin Levanten Yapıları Üzerine Bir İnceleme Mimarlık Anabilim Dalı Adana, 2010
(3) Aydın Sevim, Geçmişten Günümüze Mersin’de Posta ve Haberleşme, Cinius 2020
(4) Hanri Leylek, Mersin Katolik Kilisesi–1853, 150.Yıl, Mersin, 2005
(5) Osman Öndeş, Son Levantenler (Gemi Acenteleri) 1. Cilt, Denizler Kitapevi 2003