,

Mersin’in BelleÄŸi ŞİNASÄ° DEVELÄ° – 9. Bölüm

ÇEVRE DUYARLILIĞI
Åžinasi Develi çevre konusunda da çok duyarlıdır. Daha 1998 yılında İçel Sanat Kulübü Dergisi’nde bu konuyu iÅŸleyen şöyle bir makale yazmıştır:
“Dünya Çevre Günü ve Haftası’nı 5-11 Haziran günleri arasında kapsamlı törenlerle kutladık. Yıl içerisinde birçok haftalar ve günler için özel kutlamalar yapılır. Ancak çevre konusu, bütün bir kâinatın ve doÄŸal zenginliklerin korunmasını ve huzurlu yaÅŸamı öngördüğü için diÄŸer kutlanan günlerden farklılık arz eder.
Çevrenin korunması fikri çok eski sayılmaz. Sanayinin gelişmesi nüfus artışı ve daha birçok etken doğanın dengesini bozunca, insanlık çare aramaya koyuldu.
Atalarımızın bizlere bıraktığı pırıl pırıl doÄŸayı, yılların ihmali ve duyarsızlığımız yüzünden gelecek nesillere yaÅŸanması güç bir doÄŸa olarak teslim edecek duruma getirdik. Anadolu’dan enteresan bir örnek vermek isterim. Çok eski yıllarda Ege taraflarında bir aÄŸaca çıkan bir sincap hiç yere inmeden Erzurum’a kadar gidebilirmiÅŸ! Bunda belki biraz mübalaÄŸa vardır, ancak hakikat payı da haylidir.
Ben, dünyanın herhangi bir yeri veya Anadolu’dan deÄŸil, bu konuda Mersin’den bahsetmek istiyorum.
Mersin’in 70 yılını rahat hatırladığımı yazılarımda zaman zaman tekrarlarım. O yıllarda Nisan-Mayıs aylarında bütün Mersin, üzerine esans serpilmiÅŸ gibi kokardı. Narenciye bahçeleri Çamlıbel’in hemen yanında, Mersin’e adını veren murt aÄŸaçları eskiden Hıristiyan köyü dediÄŸimiz Osmaniye Mahallesi’ne kadar inmiÅŸti. 159. Sokak, Hastane Caddesi, 67. Sokak ve Çakmak Caddesi’nin kuzeyde sona erdiÄŸi alan zeytin bahçeleri ile doluydu. Zeytinlibahçe Caddesi adını buradan almıştı.
Bahçe Mahallesi’nde ana caddeye paralel olarak buz gibi bir ırmak akardı. Yumuktepe’den sonra denize karışan, bahçeler içerisinden geçen ÅŸimdiki SoÄŸuksu Caddesi’ne adını vermiÅŸ olan bu ırmak o gün ailelerin piknik ihtiyaçlarını gideriyordu.
Gözne’ye çıkarken dönüp Mersin’e bir baksanız sadece taÅŸ yığını görürsünüz. YeÅŸili olmayan, gri renklerin hâkim olduÄŸu bir kitle. Bu duruma nasıl geldik, nasıl kurtuluruz?
Mersin’e aşırı göç ve bunu tevlit edenlerden biri olan sanayi tesislerinin kurulması, alt yapı noksanlığı…Mersin’in aşırı göçü karşılayacak hiçbir tedbiri yoktu. Gelen insanlar özel parselasyonlarla, imar hududu dışında satın aldıkları yerlere gecekondular yaptılar. Ä°mar dışı belediye hizmetinin gitmesi kanunen yasak. Bunlar su, elektrik, kanalizasyon hizmetlerinden bir süre yararlanamadılar.
Kurulan bu tür mahalleler kirlenmenin öncüsü oldu. Aşırı nüfus, araziye ilgiyi arttırdı, kat karşılığı inşaatlar cazip hale gelince narenciye ve zeytin bahçeleri sökülüp apartmanlara dönüştürüldü. Gerek sanayi tesisleri gerekse kanalizasyon suları ve diğer pis sular olduğu gibi denize yollandı ve deniz kirlendi. Rafineri nedeni ile limana gelip giden gemiler petrol atıklarını denize boşalttılar. Liman içerisinde tutulan balıklardan zehirlenmeler olduğu gibi balık nesli tükenmeye başladı.
Mersin’in daracık yolları, motorlu araçların saçtığı zehirle insanlarımızı etkilemeye baÅŸladı. Daha buna benzer nedenlerle pırıl pırıl Mersinimizi saÄŸlıksız bir mekân haline getirdik. Åžimdi yasal tedbirler de dâhil, birçok tedbirle kirlettiÄŸimiz doÄŸayı eski haline getirmeye çalışıyoruz.
1983 yılında kabul edilen 2872 sayılı Çevre Kanunu düzenleme tedbirleri yanında birçok yasaklar getirmiş, ağır para cezaları, tazminatlar ve hapis cezaları ile birlikte büyüklüğüne bakılmaksızın sanayi müesseselerinin kapatılmasına kadar varan cezalar yasada öngörülmüştür.
…Åžehir kirliliÄŸinin diÄŸer bir nedeni de motorlu araçlardır. Motorlu araçlardan vazgeçemeyeceÄŸimize göre, bunun doÄŸurduÄŸu kirliliÄŸi önlemek için çare, raylı sistemle toplu taşımacılığı gerçekleÅŸtirmek olmalıdır. Bu konuda Mersin Belediyesi’nin bir teÅŸebbüsü vardır ve Devlet Planlama’nın programına aldırabilmek için baÅŸvurusu yapılmıştır.”
MERSÄ°N VE TURIZM
Åžinasi Develi, Hülya Özdemir’in İçel Sanat Kulübü Bülteni için yaptığı röportajda Mersin’in turizm söylemekte:
“Mersin yalnız Anadolu’nun deÄŸil, konum olarak dünyanın en önemli bölgelerinin birinde önemli bir kenttir. Akdeniz’de bulunduÄŸu mevki, milattan çok öncelerden baÅŸlayan tarihi, pırıl pırıl denizi, kumu, güneÅŸi ve sayılamayacak kadar turizme elveriÅŸli vasıfları taşıyan özelliklere sahip. Bu özellikleri yanında, hinterlandı ve ulaşım durumu itibariyle Türkiye’nin turizm cenneti Antalya’dan öte özellikleri vardır. Ama turizmle hiç mi hiç ilgisi yoktur. Kabahati aramak gerekirse, baÅŸta biz Mersinliler kabahatliyiz, sonra devlet. Mersin halkı evvelden beri turizmden bir gelir olacağını düşünmemiÅŸtir. Bir ara pansiyonculuk için kredi verileceÄŸi duyurulmuÅŸtu. Mersin’den sadece bir talip olmuÅŸ. Çünkü Mersin insanının yeni iÅŸ, bir gelir membaı aramasının gerekliliÄŸi yoktur. İç ve dış ticaretin saÄŸladığı iÅŸ imkânları ve narenciye bahçesi ve sebzecilik gelirleri yeterli oluyordu. Mersin’de tüketici nüfus artıp gelir yetmemeye baÅŸladığında turizmin önemi anlaşıldı, fakat geç kalındı. Zira Mersin’in deniz ve tarih özelliklerinin hâkim olduÄŸu Anamur’a kadar olan sahil kesimi, genelde yazları kullanılan ikinci evlerle dolmuÅŸtu. Özel teÅŸebbüs, daÄŸ tarafına yatırımı pek düşünmez. Devlet ise görevi olduÄŸu halde, bölgenin önemini hesaba katmayıp öncü olmamıştır. Özel teÅŸebbüs yapmıyorsa, gereÄŸini yapmak devletin görevidir. Sahil boyunca bir yerleÅŸim plânı yapabilirlerdi. Hatta bir ara turizm için pilot bölge uygulaması yapılmıştı, sonradan geri alındı. Aslında bu konuda çok söylenecek söz vardır, ama özetle bunları belirtebiliriz.”
MERSÄ°N’DE YAYINLANAN DERGILER
İçel Sanat Kulübü Bülteni’nin 200. Özel sayısında bir yandan derginin baÅŸarısını dile getirirken öte yandan da Mersin’in geçmiÅŸindeki dergi türü yayınlara bir göz atıyor Åžinasi Develi:
“Böyle bir yayını devreye sokmak bir hizmettir, ama uzun süre devamının gerçekleÅŸtirilmesi ise, takdire ÅŸayan bir baÅŸarıdır. Mersin yıllarca dergi gördü, izledi. Uzun yayın süresine ulaÅŸanları maalesef çok nadir.
Dergimiz, 2-3 yapraklı bir bülten olarak 1991 yılında yayın hayatına girmiÅŸ, Nisan 1992’de dergi kimliÄŸine kavuÅŸmuÅŸ. Tanıtımı halen ‘Aylık Bülten’ ÅŸeklinde olsa da, o bu seviyeyi aÅŸmıştır. Bu vesile ile Mersin’in geçmiÅŸten günümüze genelde geçirdiÄŸi dergi yaÅŸamına birazcık deÄŸinirsek, rahmetli Gündüz Hocamızın ‘Mersin Basın Tarihi’ adlı kitabında, bu konuda yeterli bilgi alabiliriz.
Odak, Köy EÄŸitmeni, Ãœrün, Çevre, Kıyı, Sel, Elek, Dost Işıklar, Ä°nsan, Öğretmen Sesi, Spor, Pota, Mavi Bülten, Senfoni, Süvari, Barış, Akkahve, Yeni Ufuk, Kent, Hedef, Yelken, Bilgi Yolu, Ufuk isimlerini taşıyan, deÄŸiÅŸik konularla yayın hayatına girmiÅŸ dergiler görüyoruz. Bazılarının ömrü çok az, bazıları biraz daha fazla olabilmiÅŸ. ÖrneÄŸin, Mersin Halkevi tarafından yayınlanan ‘İçel’, 1938-1946, Kuvayi Milliye’ 1958-1973 ve Mozaik 1992-1994 yılları arasında yayında kalabilmiÅŸ.
Bugün, kentimizin yayın alanındaki dergi durumlarını bilmiyorum. Kısa süre önce ‘Endüstriyel’ adlı bir dergiyi, benimle ikinci sayısında röportaj yaptığında tanımıştım; bir ara durduÄŸu söylendi. Mersin’in ekonomik yaÅŸamında etkili bir dergiydi, devam etmiyorsa yazık olur.
Mersin Barosu Dergisi’ birkaç deneme yayına girdi, devam edemedi. Åžimdi aylık olarak tekrar devrede. Bir hukuk dergisidir, ancak biraz magazin yönünü yadırgadım. Baro BaÅŸkanımıza da bunu ilettim. EÄŸer Baromuz avukatları muhtevada magazin ağırlıklı bir yayın istiyorlarsa, Baro’nun her tür imkânı var, öyle bir yayın da ayrıca devreye sokulabilir.
Mersin Deniz Ticaret Odası tarafından yayınlanan Mersin Deniz Ticaret’ isimli dergi 256’ncı sayısında, 22 yıldır yayınlanıyor. Yazı içeriÄŸinde ağırlık, Oda’nın gayesine matuf, iki yıldır istekleri üzerine (ayda bir), benim de yazım yayınlanıyor, ama deniz ticareti konumuz dışında kalıyor.
Dergimizde de zaman zaman yazıyorum. Dergimiz sanat dergisidir ve bu da benim eriÅŸemediÄŸim bir bilgi dalıdır. Yazılarımızda konumuz kentimizin geçmiÅŸi ile ilgili olmaktan öte gidemiyor. Sanat üzerine de olabilseydi mutlu olurdum. 70’e yakın yazım içerisinde sadece birkaç yazımda Sanat’a deÄŸinebilmiÅŸim. Herkes her konuda (saÄŸlık, hukuk, ekonomi dâhil) bir ÅŸeyler yazabilir, ama sanatçı deÄŸilse, sanat konusundaki fikirleri sanatsal olamaz. O nedenle dergiler, kuruluÅŸ gayelerine göre yayınlarını sürdürmeli, imkânları ölçüsünde kentini yakından ilgilendiren konulara dergisinde yer verebilmelidir.
Dergimizi her ay muntazam elimize alıyoruz. Bilmiyorum, her seferinde bunun nasıl gerçekleÅŸebildiÄŸini düşünebiliyor muyuz? Kulübün de derginin de maddi imkânları çok kısıtlı. Para ile satılmıyor. YandaÅŸlığı sadece sanat üzerine, o nedenle dışarıdan maddi desteÄŸi olamıyor. Yayın konusu belli, piyasaya mal ve hizmet arz etmediÄŸi için reklam geliri de yok. Birkaç reklam, ahbap iÅŸi… O da yetersiz. Kulüp, mevcut gelir imkânları ile ancak zaruri giderlerine yetebilmekten öteye gidemiyor. Yani kısaca, her yönü ile dört başı mamur bir dergi de olsa, maddi olanakları kısıtlı ise, ondan uzun süreli yayın ummak biraz hayal olur, diye düşünebiliriz.
Ama bizim dergimiz bu ÅŸartlarda bugünlere geldi ve yayımlarını baÅŸarı ile sürdürüyor. Bunu, maddi imkânsızlıkları en aÅŸağı seviyede tutabilen; bütün inanç, bilgi, birikim ve gayretlerini bu gayeye teksif eden kulübümüzün her dalında görev alan dostlarımıza medyunuz. Onlara tekrar teÅŸekkür ediyoruz ve dergimize de kulübümüze de ‘nice nice yıllara’ dileklerimizi tekrarlıyoruz.”
MESLEK YAÅžAMI
Onun avukatlığa baÅŸladığı yıllarda Mersin ekonomik yönden hareketlidir. Kara ve Deniz Ticareti güçlüdür ve kambiyo merkezi olması nedeniyle DoÄŸu ve GüneydoÄŸu’nun döviz davaları Mersin’de görülmektedir.
Åžinasi Develi Mersin’in yerlisidir. Ona raÄŸmen ilk yıllar iÅŸ sıkıntısı çeker, ama kısa zamanda avukat olarak tanınır. Bir taraftan dava iÅŸleri ile uÄŸraşırken bir yandan da Baro yönetimi ile de ilgilenir, yönetim kurullarında görev alır. 1964 yılında da Baro BaÅŸkanlığı’na seçilir. Her yıl adaylığını sürdürür ve on yıl ardı ardına seçilir. Sonra da bir daha adaylığı koymaz.
Bu arada, Türkiye Barolar BirliÄŸi’nin kurulması ve yeni bir avukatlık yasası çıkarılması ile baroların Adalet Bakanlığı’nın vesayetinden kurtarılması için Ankara Barosu, Türkiye’deki tüm baroları Ankara’ya davet eder. Mersin Barosu’nu temsilen de Åžinasi Develi gider ve orada yeni Avukatlık Kanunu Hazırlama Komisyonu’nda yer alır.
Halen yürürlükte olan 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu o dönemde hazırlanır ve 7.7.1969 tarihinde Türkiye Barolar Birliği kurulur. Hemen ardından Ağustos ayında yapılan ilk seçimde o da Denetleme Kurulu üyeliklerinden birisine seçilir. Şinasi Develi, fiili avukatlığı bıraktıktan sonra da Baro üyeliğini sürdürür ve bu konuda kendisine bir görev düştüğünde çalışmayı hiç esirgemez.
Ä°lk müşavirlik deneyimi Umumi MaÄŸazalar Hukuk MüşavirliÄŸi’dir. Baro’nun müşavirlik için belirlediÄŸi ücreti yönetim kabul etmeyince oradan ayrılmak zorunda kalır.
Çukurova Sanayi Ä°ÅŸletmeleri T.A.Åž. MüşavirliÄŸi 25 yıl devam eder. SözleÅŸme gereÄŸi, her gün Tarsus’a gidip -gelme koÅŸulu vardır. O da bu koÅŸulu yerine getirir ve oradan SSK emeklisi olur.
Anadolu Cam Sanayi A.Åž. de arazi alımı sırasında hukuk müşaviri olur ve bu görevi emekliliÄŸine kadar sürdürür. Yapı Kredi Bankası Mersin Åžubesi, TüdaÅŸ Tarım Ãœrünlerini DeÄŸerlendirme A.Åž. müşavirlikleri de uzun sürer. Kuzeyman Deniz Acentalığı iÅŸ yerinin faaliyetine son vermesi ve Interbank Mersin Åžubesi’nin kapatılması nedeniyle oralardaki görevi son bulur. Nebil Hayfavi ise firmasını Ä°stanbul’a taşır. Develi’yi de Ä°stanbul’a çağırır, ama o Mersin’den ayrılamaz.
Kırk beÅŸ yıl süren meslek yaÅŸamı daha çok Mersin’in büyük ticari kuruluÅŸlarında hukuk müşavirliÄŸi ÅŸeklinde olur ve fiili hizmeti bırakıncaya kadar da böyle sürer. Bunların dışında fazla dosyası olmaz. Döviz ve kaçakçılık dışında ceza davalarına bakmaz. Devamlı müşavirlikleri arasında fabrikalar da bulunduÄŸundan, dosyaları arasında iÅŸ davaları bayağı bir yekûn tutar.
Yıllar sonra şöyle diyecektir Åžinasi Develi: “Önceden aklımın ucundan geçmezken edindiÄŸim hukukçuluk mesleÄŸini benimsedim ve sevdim. OÄŸlum da torunum da avukat oldular.” 
Evet, oğlu Etem ve torunu Cavide ile birlikte üç kuşak aynı büroda buluşurlar. Kendi zamanında başlayan bir arazi davasını şimdi oğlu, onun mazereti olduğunda ise torunu takip etmektedir. Bir davanın dededen toruna kadar sürmesi, önemli bir gazetenin Mersin muhabirinin dikkatini çeker. Muhabir bunu haber yapmak ister, ancak müvekkilleri firma adının yazılmasını uygun bulmaz. Öyle olunca da haber değerini yitireceği için karşılıklı yayından vazgeçilir.
Şinasi Develi yazılarında anekdotlara da yer verir:
“Teodora NakkaÅŸ, kışlayı bağışlayan Ä°brahim NakkaÅŸ’ın torunudur. Ben NakkaÅŸ firmasının uzun süre hukuk müşavirliÄŸini yaptığım için, Madam Teodora (Dora)’y tanırdım. Bir gün elinde bir vekâletname ile geldi. Bak Åžinasi Bey, benim liman sahasında bir yerim kayboldu. Av. Kemal ÖzdemiroÄŸlu’na dava açtırdım. Kısa süre sonra, dava devam ederken Kemal Bey sekte-i kalpden öldü. Av. Nevzat Arığ da dostumuzdu, ona vekâlet verdim, davaya girdi, bir süre sonra o da trafik kazasında vefat etti. Sana vekâlet getirdim. Ben bu araziden vazgeçtim. EÄŸer sen de öleceksen, davaya girme. Ben bu arsadan vazgeçtim.’ dedi. Dava’ya girdim. Sanırım tapusu arsaya uymadı, davayı kaybettik. Ama bu defa Madam Dora vefat etmiÅŸti.”
Åžinasi Develi 1944 yılında Baro’ya stajyer olarak kaydolduÄŸunda ilçeler dâhil, toplam avukat sayısı 21, 2012 yılı Mart ayı itibariyle ise 1326’dir. Onun Baro Sicil numarası 45, Mart 2012’de son kaydolan Avukatın Sicil numarası 2334 dür.
SOSYAL ÇALIŞMALARI
Mersin Tüccar Kulübü’ne çok genç yaÅŸta üye olur. Sonraki yıllarda da on yedi yıl sürece yönetim kurulu baÅŸkanlığını yürütür.
Çocuk Esirgeme Kurumu Yönetim Kurulu ÃœyeliÄŸi, Huzurevi Mütevelli Heyet BaÅŸkanlığı, AÅŸevi Kurucu ÃœyeliÄŸi, Mersin Diyabet Merkezi Kurucu ÃœyeliÄŸi, İçel Turizm ve Tanıtım DerneÄŸi Kurucu ÃœyeliÄŸi gibi çeÅŸitli görevler üstlenir. DoÄŸan Spor Kulübü’ne de kurucu baÅŸkan olur. Åžinasi Develi, kapatılmadan önce Halkevi yönetiminde yer alır.

Biyografik Bilgi

scroll to top