,

MEYDANCIKKALE ARKEOLOJÄ° ALANI – Celal TAÅžKIRAN

Konumu: Meydancıkkale, Gülnar’ın 10 kilometre güneyinde, Emirhacılar köyü sınırları içinde çam ormanlarıyla örtülü bir alanda bulunmaktadır. Arkeolojik sit, Doğu Batı yönünde uzanan 700 metre yükseklikteki bir tepenin üstünde, uzunluğu 750 metre, genişliği 150 metre olan, deveboynu biçiminde bir düzlüktür. Burası, Kuzey yanı dışında, 3 tarafı dik ve yüksek kaya duvarla doğal olarak korunmuştur.
Denize dik uzaklığı 15 km. olup, 35 km.lik bir yolla Aydıncık ( Kelenderis ) ‘e, 65 km.lik bir yolla da Silifke  ( Seleucia )’ya baÄŸlıdır.
Meydancıkkale, coğrafi konumu ve zengin sedir ağaçlı ormanları nedenleriyle antik çağlarda hep yerleşim yerleri olarak kullanılmıştır.
Tarihçesi: 1971 yılından beri Meydancıkkale’de bir Fransız arkeoloji grubu aralıksız olarak arkeolojik kazılar ve araÅŸtırmalar yapmaktadır.
Elde edilen bulgulara göre, bu eski yerleşim merkezinin geçmişteki yaşamı şu dönemlerle özetlenebilir:
Ä°.Ö. 7. ve 6.yy. ‘larda Luvi’ler döneminde bir kral kenti.
Ä°.Ö. 5. ve 4. yy. ‘larda Pers döneminde askeri ve idari yerleÅŸim yeri,
Ä°.Ö. 3. ve 2. yy.’larda Ptolemeos (Helenistik Mısır kralları )’nın garnizon  kenti olmuÅŸtur.
Sonra, kent bir süre terkedilmiştir. Genç Roma ve Bizans dönemlerine ait yerleşimlere de rastlanır.
Anıtsal Ana GiriÅŸ: Gülnar’dan itibaren stabilize bir yol, çam ormanlarının içinden geçerek, Meydancıkkalesi’nin hemen yakınında doÄŸal kaynaklı küçük bir çeÅŸmeyi solda bırakarak, arkeolojik sit ‘in Kuzey ucundaki giriÅŸ yerine varır. Burada taÅŸ döşemeli eski bir yol rampayı tırmanarak kalenin ana giriÅŸine gelir. Ana giriÅŸ kompleksi çeÅŸitli dönemlerden kalma, dev dörtgen taÅŸlardan    harçsız olarak örülmüş bölümlerden oluÅŸmuÅŸtur. Ana burçta yapılan kazılarla, temelinin oturduÄŸu yerli kayaya kadar inilmiÅŸtir.
GiriÅŸi oluÅŸturan duvarlardan ikisini Yeni-Babil döneminden, yani Ä°.Ö. 7. yy. ‘ın son yıllarından kalma olduÄŸu sanılmaktadır.
Saray Yapısı: Güneyde, düzlüğün ortalarında, Saray diye bilinen, aslında Helenistik ( Ä°.Ö.334 – 30 ) dönemde yapılmış olan bir yapının temelleri ve ayakta kalmış bazı duvarları bulunur. Bu yapının yönetim yeri olarak kullanılmış olduÄŸu düşünülmektedir. Saklanmış Hazine: Saray yerinde, 1980 yılında yürütülen kazılar sırasında, odalardan birisinin döşeme seviyesinin altındaki duvarına açılmış oyuk içinde, ikisi ağız ağıza ve bir üçüncüsü de onların yanında gizlenmiÅŸ durumda üç toprak test içine saklanmış bir hazineye rastlanmıştır. Ptolemeos ‘lardan kalmış olabileceÄŸi düşünülen bu hazine, Makedonya, Selefkos ve Ptolemeos (Lagides) krallarının bastırmış olduÄŸu, yani, Helenstik döneme ait 5215 gümüş sikkeden oluÅŸmuÅŸtur.
Böylesine kapsamlı ve zengin para miktarının burada bulunması, bu yerleşim yerinin zamanında ne denli bir öneme sahip olduğunun bir başka kanıtıdır.
Bu hazine, bir baskın ya da tehlike anında, sahibi, ya da sorumlusu tarafından, ileride tekrar alınmak üzere, çarçabuk buraya saklanmış ancak o kişi olaylar sırasında ölmüş olduğundan başkaca bir bilen de bulunmadığı için hazine burada yüzyıllardır saklı kalmış olmalıdır.
Bu hazineden alınarak yapılmış güzel bir para koleksiyonu ile üç toprak testi şimdi Silifke müzesinde sergilenmektedir.
Kaya Oyma Kuyu: Sarayın hemen yanında, kayaya oyulmuş dev bir kuyu bulunmaktadır. Geçen zaman içinde taş ve molozlarla dolmuş olan kuyunun temizlik çalışmalarına devam edilmektedir. Geçen yıl 15.50 m. derinliğe kadar inilmesine karşın tabana erişilememiştir.
Kuyunun ne amaçla kullanıldığı ancak, içinden çıkacak olan verilere göre saptanacaktır.
Pers Kabartmaları: Meydancıkkale sit’inin en belirgin zamanı Pers dönemidir. Perslerden kalan yapılar sayıca daha fazladır. Bir yazıttan anlaşıldığına göre, bu dönemde kent surları yeniden yapılmış, ana giriÅŸ kapısı saÄŸlam bir duvarla korunmuÅŸtur.
Sit’te çok sayıda, Pers sitili yontulmuÅŸ ve iÅŸlenmiÅŸ blok taÅŸlar bulunur. Ancak bu taÅŸlar, Helenistik dönemde ( Ä°.Ö. 334 – 30 ) baÅŸka amaçlarla kullanıldıklarından, ihtiyaca göre, taÅŸlar yeniden iÅŸlenmiÅŸ ve böylece, biçimleri ve üzerlerindeki kabartmaları tanınamayacak biçimde zarar görmüştür.
Anıt Mezar: Sit düzlüğünün ortalarında, doÄŸudaki dik kaya duvarın eteÄŸinde bulunur. Buraya kaya duvarın arasından geçen dik bir patika ile inilir. Yapı, kazılarak toprağın altından çıkarılmıştır. Pers önceki döneme, yani, Ä°.Ö. 6. yy.’ın ilk yarısına tarihlenen mezar kompleksi iki ana bölümden oluÅŸmuÅŸtur: Ãœstü, dev taÅŸ bloklarla iki yanlı biçimde örtülü bir mezar odası ile bunun önünde uzanan sundurma (Portico) Sundurma her iki ucunda, insan biçimli sütunları üzerine oturmaktadır. Burada ilginç olanı ÅŸudur: Atina’nın Akrepolis’inde Ä°.Ö. 5.yy.’ın baÅŸlarında yapılacak olan Erekteion tapınağının portico’sunda kullanılan Karyatid (kadın biçimli sütun )’larda yontu inceliÄŸine eriÅŸen bu yapı türünün daha, yaklaşık yüzyıl önceleri Kilikya’da kullanılmış olmasıdır.
Bu insan sütunlar ÅŸimdi Silifke müzesindedir. Önceleri açılmış ve boÅŸaltılmış olan Anıt Mezar, Ä°.Ö. 5. yy.’ın sonlarında baÅŸkalarınca ikinci kez yine mezar olarak kullanılmıştır.
Kaya Oda Mezar: Sit’in orta yerlerinde, batıdaki dik kaya duvarın içine oyulmuÅŸ, oldukça yıpranmış bir mezardır. Bu mezarın da önemi, Aramik dilde yazılı kitabesinde, bu yerin adının KirÅŸu ( KRÅž )  olarak geçmiÅŸ olmasındandır.
KirÅŸu Kalesi: Anıtsal ana giriÅŸ kapısındaki duvara yerleÅŸtirilmiÅŸ olan taÅŸa yine Aramik dilde yazılı, çok yıpranmış yazıt ile Oda Mezarın kitabesinden, bu yerin en azından    İ.Ö.    6. yy.’daki    adının KirÅŸu olduÄŸunu öğreniyoruz.
Şimdiye kadar elde edilen bulgulara dayanarak, Kirşu yerleşim yerinin şu özelliklere sahip olduğu anlaşılıyor:
1)Kirşu, etrafı surla çevrili bir kaleydi.
2)Neriglissar zamanında (Ä°.Ö.559–556) KirÅŸu, Pirindu Kralı AppuaÅŸu’ya aitti.
3)Kentte, Kral AppuaÅŸu’nun ataları otururdu.
4) KirÅŸu’da bir saray vardı.
5) Ä°.Ö. 557 yılında Babil Kralı Neriglissar, KirÅŸu’yu alarak yakıp yıktı.

Tarih Bilgisi: 1956 yılında D.J.Wiseman tarafından yayınlanan Yeni-Babil tarihinde, Babil kralı Neriglissar’ın Pirindu kralı AppuaÅŸu’ya karşı Ä°.Ö. 557/6 yılında giriÅŸtiÄŸi savaşı anlatırken, KirÅŸu adında bir kentten de söz etmektedir. Bu kent, Meydancıkkale kazılarına kadar hep baÅŸka yerlerde aranmıştır. AppuaÅŸu’nun ya da Pirindu Krallığının baÅŸkenti olan Ura’nın, bugünkü Ura (Olba) ile aynı kent olabileceÄŸi, ya da Mut ( Claudiopolis)’in eski adı olabileceÄŸi varsayımları üzerinde durulmuÅŸtur. Wiseman, Ura kentinin KirÅŸu’dan 6 ber yani, 64 km. uzaklıkta bulunduÄŸunu yazıyor. Ãœstelik Ura, komÅŸu ülkelerle, özellikle Ugarit Krallığı ile deniz ticareti yapan bir kent olarak da bilindiÄŸine göre, Ura’nın artık ne bugünkü Ura (Uzuncaburç’un bir mahallesi) ve ne de Mut olmadığı ortaya çıkmıştır. Ura, apaçık, KirÅŸu’dan 64 km. uzaklıkta bulunan, Selefkos Nikator’un krallığı sırasında yani Ä°.Ö. 296\280 yıllarında Holmoi (TaÅŸucu) halkını getirerek yerleÅŸtirdiÄŸi ve yeni bir düzenleme ile kendi ismini verip, adını Seleucia ( Selefkos kenti) dediÄŸi, bugünkü Silifke’nin Selefkos’tan önceki kent olduÄŸu gerçeÄŸi ortaya çıkmıştır.
Ura kenti, çeşitli dönemlerde Hyria ve Harrua gibi değişik adlarla da anılmıştır.
Meydancıkkale’ye hoÅŸ geldiniz.
Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Kasım 1992 yılı 7. Sayı” sından alınmıştır.
Kaynakça:
Le Site Archeologiuqe de Meydancıkkale Par Alain Davesne, Andre Lemaire et Helene Lozachmeur 1987 – Paris
*Bu yazı  “İçel Sanat Külübü” Aylık Bülteni “Kasım  1992 – 7. Sayı” sından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top