,

MUT’TA ÇOCUK OYUNLARI – Rüştü ÇETİN

CINGIRDAK : Beş altı metre uzunluğundaki çam yada kavak ağacının  budaklan kesilip düzeltilir. Kalın tarafı kısa ince tarafı uzun olacak şekilde bu ağacın dengesi bulunarak bir delik açılır, Bu deliğin çapı 7 santimetre kadardır. Deliği açmak için EYİ DEMİR denilen araç kullanılır….
Oyun aracı olarak kullanılan ikinci parça bir metre kadar uzunlukta ve 15 santimetre çapındaki yine çam ağacı veya dayanıklı başka bir ağaçtan yapılır Buna ZOBEDEK denir…..
Cıngırdağa binenler sekiz on yaş olduğu gibi bazen yetişkinler de binerler. On beş, on sekiz yaşındaki genç kız ve delikanlı erkeklerin binmeleri ve eğlenceleri daha bir ilgi çekicidir. Oyun arasında bazen kısa tarafa binen kişi ağacın ucuna çökerek uzun tarafı yüksekte bırakır. Oyuncunun her ikiside erkek ise diğer tarafta olana :
– Gelin kızın kim ? diye sorar.
Cevap vermezse onu aşağıya bırakmaz. Cıngırdağa binenlerin her ikiside kız ise diğerine :
– Nişanlın kim ? diye sorar. Söylemezse aşağıya bırakmaz.
Bazen bir tarafa kız bir tarafa erkek binebilir. Bu defa yüksekte olan kişiye ayın soru sorulur. Kalabalık bir seyirci grubu olursa, gruptakiler sırayla üç – beş dakika, arayla binerler. Oyunun ilgi çekici yanını ise uzun tarafta olan oyuncunun kısa taraftakine vereceği cevaptır….
Genellikle kişi beğendiği kişinin ismini ister istemez söyler böylece duygularını ifade etmiş olur.
Cıngırdak genellikle bahar aylarından sonra ve yaz mevsiminde kurulur; Sabahın kuşluk vakti ile ikindi vakitlerinde cıngırdağa binilir.  (“yumuktepe.com” notu : daha geniş bilgi bu sitede “Mut Folklorundan Örnekler” başlığındadır)

2- MUCUK : Mucuk sonbaharın yağışlı ve soğuk günlerinin başlamasından sonra, ılık, yağmur dinmiş, güneşli, bulutlu ve sakin günlerin bir’ oyunudur. Kış günlerinde, gündüzleri, çocukların vakit geçirdiği en çok oynanan oyunlardan biridir. Bu oyunu erkek çocuklan oynarlar .
Mucuk; ceviz yada cevizden biraz büyükçe yuvarlak kum taşının adıdır. Oyun adını bu taştan almıştır. Oyunun birinci malzemesi mucuk dediğimiz bu taş, ikinci malzemesi ise 10 – 12 cm. çapında yuvarlak yassı çay taşı yada tandır dediğimiz say taşından yapılmış kenarı düzeltilmiş bir taştır.
En az iki kişi ile oynanmakla birlikte en eğlenceli olanı 5 – 6 kişiyle oynananıdır. 7 -12 yaş grubunun oyunudur diyebiliriz.
Oyunun başlanması ve oynanması:
Mucuk bir evin duvarının dip kısmına 7 m. kadar uzaklığa tümsek bir yerine konulur, Mucuğun dikildiği bu yerden herkes elindeki vurma taşlarını duvarın dibine en yakın mesafeye düşürebilecek şekilde atar. Atışma sonunda duvarın dibine en yakın olarak taşı atan kişiden başlamak üzere atış sırası tesbit [Yumuktepe.com notu : (doğrusu “tespit”) bütün alıntılarda buna benzer sözcükleri özellikle düzeltmiyorum] edilir. Taşı duvara en uzak olan kişi atış hakkını en son kullanacaktır.
Duvara en yakın taşı düşüren atış hakkını ilk olarak kullanır: Sağ ayağı duvarın dibine gelecek şekilde sol ayağını biraz ileriye atar ve taşı ile mucuğu vurmak üzere fırlatır. Taşı mucuğa isabet etmiş ve mucuk yerinden hareket etmişse mucuğun hareket noktasından başlamak üzere mucuğun son durduğu yere kadar:
– Kırlangıç,
– Kındıra biç,
– Kırk üç kırk dört
diye, başlar ve ayakla her ayağı bir sayı olarak sayar. Sayma işlemi bitince ikinci olarak atış hakkını kazana kişi taşı ile mucuğu vurmaya çalışır. Mucuğu vurabilmişse aynı şekilde ikinci oyuncu saymayı yapar. Birinci oyuncu mucuğu vuramamışsa atış hakkı ikinci oyuncuya, ikinci oyuncu vuramamışsa sırasıyla diğer oyunculara geçer. İlk olarak taşı atan kişiler mucuğu vurabilmiş ve olduğu yerden uzaklaştırmışsa: atış hakkı  geride olanların mucuğu vurabilme şansı da o derece azalmış olur. Atış hakkı bu şekilde oyunculardan birbirine devreder. Sayma işinin bitiş sayısı önceden belirlenir. Ayak ile saymak üzere  bu sayı 150, 200 hatta 500’e kadar olabilir. İlk olarak bu belirlenen sayıya ulaşan oyuncu oyunu başarı ile bitirmiş olur. Diğer oyuncular aynı şekilde bitiş sayısına varıncaya kadar oyuna devam ederler.
En sona kalan oyuncu cezalandırılır. Bu cezalandırma şöyledir: Oyunu’ ilk bitiren oyuncu mucuğu herhangi bir yerden elindeki taşla çeker.
Yani elindeki atış taşı ile mucuğu en uzak noktaya gönderecek şekilde vurur. Oyunda en sona kalan kişinin sırtına (omuzuna) binerek mucuğun vardığı yere kadar kendisini taşıttırır. Daha sonra oyunu bitiren ikinci, üçüncü kişiler sırayla aynı işi yaparlar. Böylece oyun sona ererken oyunu en son bitiren oyuncu da cezalandırılmış olur.
Oyunu tekrar oynamak oyuncuların  isteğine bağlıdır. Tekrar oyuna başlamak için  yeniden atışma yapılır ve oyun başlar. Genellikle oyun üç dört el (defa) tekrarlanır.     .
3- BİRLİM BİRLİM : Sonbahar mevsiminin son aylarında havalar soğumaya, yağmurlar yağmaya başlayınca, uzun kış geceleri başlar. Oyalanıp vakit geçirmek için televizyon yoktur. Onun için herkes ocağa yakılan ateşin başına toplanır.
Büyüklere saygı gösterilip ocağın sağına ve soluna minder konulup onlara yer verilir. Kış geceleri, yemekten sonra çocuklar da ocağın başına toplanırlar. İki kardeş, üç kardeş kendi arasında veya akraba, misafir çocuklan ile ocak başında sayışma ile başlayan bir oyun oynarlar. Yanan ateşe yüzleri dönük olarak yan yana oturulur ve ayaklar yan yana dizilir. İçlerinden biri; en iyi sayabilen ve genellikle ortaya oturan oyuncu sayışmayı sesli olarak yapar. Her kelime söylendiğinde sayıcı, eli ile bir uçdan başlayarak ayağı işaret eder. Sıranın sonuna varıldığı zaman geriye doğru ayaklan işaret ederek saymayı sürdürür. İlk ayaktan yani başta oturan oyuncunun ayağından başlamak üzere sayışma şu şekilde olur:
Birlim birlim,
İkilim ikilim,
Üçlüm üçlüm,
Dörtlüm dölme,
Beşlim belme,
Altılım alma,
Yedilim yelme,
Sekizlim selme,
Dokuzlum dolma,
Onlum orak,
Onbir darak,
Çelme çerek,
Çek bir ayak.
Son kelime hangi ayak üzerinde söylenirse, o ayak sıradan geri çekilir. Oyuncunun diğer ayağı uzatılmış olarak kalır. Aynı sayışma baştan başlamak üzere; ya da başlama yeri, değiştirilip her hangi bir ayaktan başlanıp yine sırayla saymaya  devam edilir. Son kelime de gösterilen ayak kime ait ise, oyuncu o ayağını geri çeker. Oyuncu sayısına göre ve tüm ayaklar çekilinceye kadar bu sayışma devam eder. Sayışma sonunda en sona kalan ayak cezalandırılır. Sayıcı en sona kalan ayağın topuğundan tutarak yukarı doğru kaldır:
Küt keserim var, vurdum taşa,
Küt keserim var, vurdum taşa,
Küt keserim var, vurdum taşa,
diyerek ayak üç defa yer, keser gibi vurulur, Ayağın acıtılması oyunun cezasıdır. Tüm ayaklar tekrar uzatılıp oyun yeniden başlatılır. Üç dört defa oyun tekrarlandığı gibi, tek sayışma sonucu da oyun sona erdirilebilir. Bu oyuncuların isteğine bağlıdır. Kaynak Kişi, Derleyen: Rüştü çetin
4- DÜGME OYUNU: Sonbahar ve kış mevsimlerinin güneşli, rüzgarsız geçen günlerinin en güzel çocuk oyunlarının biri düğme oyunudur. Yedi, ondört yaş grubunun daha çok oynadığı ve sevdiği bir oyundur. Oyuncuların kullandıkları tek araç; evlerinden getirdikleri eski gömlek, pantolon, gapıt. (pardesü) lardan sökülen düğmelerdir. Her oyuncunun cebindeki düğmenin çok olması, oyuncu için daha fazla oyun oynayabilme yönünden önemlidir.
Oyuna başlarken; düz, temiz bir yerde ve genellikle evlerin güneşe bakan kuytu yerlerinde, ayakkabının ökçesi ile bir çukur kazılır. Ökçeyi toprağa koyup ayağın ucunu biraz yukarıya çevirip aynı yerde ve kendi etrafında dört beş defa dönmeyle çukur açmış olur. Çukurun yani yalağın içi temizlenir. Oyuncular yalağa dört beş metre uzaklıkta çizilen ve ayak ucu çizgide kalacak şekilde sırayla ellerindeki düğmeyi yalağa girdirmeyi hedefleyerek atarlar. Kimin ilk olarak atışı yapacağı önemli değildir . Çünkü; bütün oyuncular atıştıktan sonra düğmesi yalağa en yakın olarak düşen. oyuncu ilk oynama hakkını  kazanmıştır.
Oyuncu sayısı en az iki kişidir. Beş altı kişiyle oynanması daha heyecanlı olur. Yukarıda anlatıldığı şekilde atışma tamamlanınca düğmesi yalağa en yakın olan oyuncu oyunu başlatır .
Düğmelerin yalağa uzaklık durumu karışla, adımla, parmakla ölçülerek sıra tesbiti yapılır. İki oyuncunun düğmesi aynı uzaklığa düşmüşse atışma iptal edilir, tüm oyuncular yeniden atış yaparlar. İlk oyuna başlayan oyuncu düğmenin olduğu yerden, düğmeyi yalağın içine katabilmek için üç atış hakkı kullanır. Sağ elin baş parmağının tırnak kısmı ile dördüncü parmak kullanılarak düğme yalağa doğru fırlatılır. Üç fırlatmada düğmeyi yalağa katmak zorundadır. İlk vuruşta ya da ikinci üçüncü vuruşta düğme yalağa girmişse, kendisinin düğmesinden sonra yalağa en yakın olan düğmeyi yalağa katmaya çalışır. İkinci atış hakkını kullanıp düğmeyi yalağa katamamışsa ikinci sıradaki oyuncu, oynayan kişiye sorar :
-İçi mi ? Dışı’ mı ?
İkinci sıradaki oyuncunun sorusuna
– İçi, diye cevap vermişse, düğmeyi üçüncü atış hakkında yalağa katmak zorundadır.
– İçi, demiş ve düğme yalağa girmemişse, ikinci oyuncu düğmeyi olduğu yerden yalağa kolayca katabilir. Ve ikinci düğmeden oyuna devam eder.
– Dışı, diye cevap vermişse: oyuncu üçüncü atış hakkını kullanırken, düğmeyi yalağın aksi istikametinde fırlatacaktır. İkinci oyuncu da düğmenin vardığı yerden oyuna başlayacağı için, yalağa düğmeyi katması oldukça güç olacaktır. Dışı denildiğinde düğmeyi uzağa fırlatma işine çocuklar FINDIK KIRMA diyorlar. Oyunun akışı son düğme yalağa girinceye kadar bu şekilde devam ediyor. Son düğmeyi yalağa katan oyuncu üfleyerek düğmeleri yalaktan çıkarmaya çalışır. Üflediğinde kaç tane düğmeyi çıkarabilmişse bu düğmeler onun olur. Yalakta düğme kalmışsa ikinci oyuncu, yine kalmışsa üçüncü ve diğer oyuncular sırayla üfleyerek düğmeleri yalaktan çıkarırlar: bu düğmeler yalaktan çıkaran oyuncunun olur. Yalağa en yakın düğmeyi atabilen, parmakla ittirip düğmeyi yalağa katabilen, iyi üfleyip yalaktan çok sayıda düğmeyi çıkartabilen oyuncu başarılı oyuncudur. Oyunun tekrar başlatılması oyuncuların isteğine bağlıdır.
5- OCAK ÇEVİRME OYUNU: Kış günlerinin oyunlarının biri de Ocak Çevirme Oyunudur…..
Kaynak Kişi: Emine Uğuz
. yaşı: 37
Adresi : Meydan Mahallesi
Tarih: Haziran 1990
6- KEMİK ATMA OYUNU : İlkbahar ve yaz aylarının gecelerinde açık ve düz bir alanda oynanır. Oyunda tek araç bir hayvan kemiğidir.
Ferdi olarak oynandığı gibi ikişer ikişer eşleşerek de oynanabilir. Oyuncu sayısı üç, beş, on kişi olabilir. Oyuncular oyuna başlarken önce bir ebe seçerler. Ebe seçme taş gösterme ile tesbit edilir. Taşın hangi elde olduğunu bilen çıkar. Taşın hangi elde olduğunu bilemeyen kişi yada eşler ebe olur. Ebe elindeki kemiği oldukça uzak bir yere fırlatır. Diğer oyuncular hemen kemiği bulmaya çalışırlar. Kemiği ilk bulan kişi ebenin sırtına binerek kemiğin atıldığı yere kadar kendisini taşıttırır ve kendisi ebe olur. Kemik  ebe tarafından tekrar fırlatılır oyun yeniden başlar.
Bu oyun 1965’li yıllara kadar çok oynanan bir oyundu ama şu anda artık unutulmuş durumda. Aynı oyun çevrenin değişik yörelerinde Demirciler-Kömürcüler adı ile de oynanır ve kemik yerine keçi boynuzu kullanılır.
Kaynak Kişi : Ali Öz
Yaşı: 43
Adres: Ballı Köyü-Mut
Tarih : Haziran 1990

*Bu yazı  “Mersin Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü Yayın Organı” olan “İÇEL KÜLTÜRÜ”  Temmuz 1991 –  16. Sayısından alınmıştır.

Biyografik Bilgi

scroll to top